ve izâ | : ve olduğu zaman, olduğunda |
tallaktum(u) | : boşadınız |
en nisâe | : kadınlar |
fe | : o zaman, sonra, artık |
belagne | : erişti, ulaştı, tamamladı |
ecele-hunne | : onların (bekleme) süreleri |
fe | : o zaman, sonra, artık |
lâ ta'dulû-hunne | : onlara engel olmayın |
en yenkıhne | : nikâhlamak |
ezvâce-hunne | : onların eşleri, kocaları |
izâ terâdav | : razı oldukları taktirde |
beyne-hum | : onlar aralarında, kendi aralarında |
bi el ma'rûfi | : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun |
zâlike | : işte bu, işte böyle |
yûazu | : vazediliyor, öğüt veriliyor |
bi-hi | : ona, onunla |
men | : kim, kimse |
kâne | : oldu, idi |
min-kum | : sizden |
yu'minu | : îmân eder |
bi allâhi | : Allah'a |
ve el yevmi el âhıri | : ve ahir güne, son güne, sonraki güne |
zâlikum | : işte bu, işte böyle |
ezkâ | : daha iyi tezkiye olma, arınma |
lekum | : sizin için |
ve atheru | : ve daha temiz olma |
ve allâhu | : ve Allah |
ya'lemu | : bilir |
ve entum | : ve siz |
lâ ta'lemûne | : bilmezsiniz |