tilke | : o |
er rusulu | : resûller |
faddalnâ | : biz faziletli kıldık, üstün kıldık |
ba'da-hum | : onların bir kısmı |
alâ ba'din | : diğerlerinin üzerine, diğerlerine |
min-hum | : onlardan |
men | : kim, kimi |
kelleme allâhu | : Allah konuştu |
ve rafea | : ve yükseltti |
ba'da-hum | : onların bir kısmı |
derecâtin | : dereceler |
ve âteynâ | : ve biz verdik |
îsâ ibne meryeme | : Meryem(in) oğlu İsa |
el beyyinâti | : beyyineler, açıklamalar, ispat vasıtaları |
ve eyyednâ-hu | : ve onu destekledik |
bi rûhi el kudusi | : (takdis edilmiş) kutsal ruh ile (Cebrail A.S ile) |
ve lev şâe allâhu | : ve eğer Allah dileseydi |
mâ iktetele | : öldürmezler (karşılıklı, birbirlerini) |
ellezîne min ba'di-him | : onlardan sonrakiler |
min ba'di | : sonradan |
mâ câet-hum | : onlara gelen şey |
el beyyinâtu | : beyyineler, deliller, ispat vasıtaları |
ve lâkini | : ve lâkin, fakat |
ihtelefû | : ayrılığa, ihtilâfa düştüler |
fe min-hum | : artık onlardan, o zaman onlardan |
men âmene | : kimi îmân etti, Allah'a ulaşmayı diledi |
ve min-hum | : ve onlardan |
men kefere | : kimi inkâr etti |
ve lev şâe allâhu | : ve eğer Allah dileseydi |
mâ iktetelû | : öldürmezler (karşılıklı, birbirlerini) |
ve lâkinne allâhe | : ve lâkin Allah |
yef'alu | : yapar |
mâ yurîdu | : dilediği şeyi |