ve meselu | : ve durum, mesele, hal |
ellezîne | : onlar |
yunfikûne | : infâk ederler, verirler |
emvâle-hum | : kendi malları |
ibtigâe | : istediler, talep ettiler |
mardâti allâhi | : Allah'ın rızası |
ve tesbîten | : ve tespit ederek, sabit kılarak |
min enfusi-him | : kendi nefslerinden, nefslerini |
ke | : gibi, benzer |
meseli | : mesele, durum, hal |
cennetin | : cennet, bahçe |
bi rabvetin | : münbit yüksek tepede |
esâbe-hâ | : ona isabet etti |
vâbilun | : sağanak, şiddetli, kuvvetli yağmur |
fe âtet | : o zaman verdi |
ukule-hâ | : ürününü, meyvesini |
dı'feyni | : iki kat |
fe | : o zaman, fakat, hatta |
in lem yusıb-hâ | : eğer ona isabet etmezse |
vâbilun | : sağanak, şiddetli, kuvvetli yağmur |
fe tallun | : hatta çiselese bile |
ve allâhu | : ve Allah |
bi-mâ | : şeyi |
ta'melûne | : yapıyorsunuz |
basîrun | : en iyi gören |