fe | : artık, böylece |
cealnâ-hâ | : biz onu kıldık |
nekâlen | : nakledilecek olay, ibret |
li mâ | : şey(ler) için, kimseler için |
beyne | : arasında |
yedey-hâ (beyne yedeyha) | : onun elleri (onun önündeki) |
ve mâ | : ve şey(ler), kimseler |
halfe-hâ | : onun arkasında |
ve mev'ızaten | : ve vaaz, öğüt, nasihat |
li el muttakîne | : takva sahipleri için |