iz temşî | : yürümüştü |
uhtu-ke | : senin kızkardeşin |
fe | : böylece, o zaman |
tekûlu | : söylüyor |
hel edullu-kum alâ | : size delil olayım mı, size yardım edeyim mi |
men yekfulu-hu | : ona kefil olacak kimse |
fe | : böylece |
reca'nâ-ke | : seni geri döndürdük |
ilâ ummi-ke | : annene |
key | : için, diye |
takarre aynu-hâ | : onun gözü aydın olsun, sevinsin |
ve lâ tahzene | : ve kederlenmesin, mahzun olmasın |
ve katelte | : ve sen öldürdün |
nefsen | : bir nefsi, bir kimseyi |
fe | : böylece, bundan sonra |
necceynâ-ke | : seni kurtardık |
min el gammi | : gamdan, kederden, üzüntüden |
ve fetennâ-ke | : ve seni imtihan ettik |
futûnen | : sınavlar |
fe lebiste | : böylece kaldın |
sinîne | : senelerce, yıllarca |
fî ehli medyene | : Medyen halkı içinde |
summe | : sonra |
ci'te | : sen geldin |
alâ kaderin | : bir kader üzerine, takdir edilen zamanda |
yâ mûsâ | : ey Musa |