fe | : böylece, artık |
fehhemnâ-hâ \n(fehime) | : biz bunu, ona anlattık, öğrettik (anlamasını sağladık) \n: (anladı) |
suleymâne | : Süleyman |
ve kullen | : ve hepsi |
âteynâ | : biz verdik |
hukmen | : hüküm, hikmet |
ve ılmen | : ve ilim |
ve sehharnâ | : ve boyun eğdirdik, emrine verdik |
mea | : beraber |
dâvude | : Davut |
el cibâle | : dağ(lar) |
yusebbihne | : tesbih ediyorlar |
ve et tayre | : ve kuşlar |
ve kun-nâ | : ve biz olduk |
fâılîne | : yapanlar, failler |