ev | : veya |
ke zulumâtin | : karanlıklar gibidir |
fî bahrin | : denizde |
lucciyyin | : (çok) derin |
yagşâ-hu | : onu örter, kaplar |
mevcun | : dalga |
min fevkı-hi | : onun üstünden |
mevcun | : dalga |
min fevkı-hi | : onun üstünden |
sehâbun | : bulutlar |
zulumâtun | : karanlıklar |
ba'du-hâ | : onun bir kısmı |
fevka | : üzerinde, üstünde |
ba'dın | : bir kısım |
izâ ahrace | : çıkardığı zaman |
yede-hu | : onun eli |
lem yeked yerâ-hâ | : neredeyse onu göremez |
ve men | : ve kimse |
lem yec'alillâhu (yec'ali allâhu) | : Allah kılmazsa |
lehu | : onu, ona |
nûren | : nur |
fe | : artık |
mâ lehu | : onun için yoktur |
min nûrin | : (nurlardan) bir nur |