yesteftûne-ke | : senden fetva istiyorlar, soruyorlar |
kul | : de, söyle |
allâhu | : Allah |
yuftî-kum | : size fetva veriyor, hükmünü bildiriyor |
fî el kelâleti | : anne ve babası ve çocuğu olmayan kimse hakkında (dayı, amca, kardeş gibi ikinci derecede akrabaları olan kimse hakkında) |
in imruun | : eğer kişi erkek ise |
heleke | : helak oldu, öldü |
leyse | : olmadı, yok |
lehû | : onun (erkeğin) |
veledun | : çocuk |
ve lehû | : ve onun (erkeğin) var |
uhtun | : kızkardeşi |
fe lehâ | : o taktirde onundur (kadının) |
nısfu | : yarısı |
mâ | : şey |
terake | : terketti, bıraktı |
ve huve | : ve o (erkek) |
yerisu-hâ | : ona (kadına) varis olur |
in | : eğer, şayet, olsa, ise |
lem yekun | : olmamış, yok |
lehâ | : onun (kadının) |
veledun | : çocuk |
fe | : fakat |
in kânete | : eğer iki (kadın) olursa |
isneteyni | : iki (kadın) |
fe | : o taktirde, o zaman |
lehumâ | : o ikisinindir (iki kadının) |
es sulusâni | : üçte ikisi |
mimmâ (min mâ) | : şeyden |
terake | : bıraktı |
ve in | : ve eğer ... ise |
kânû | : oldular |
ıhveten | : kardeş |
ricâlen | : erkek |
ve nisâen | : ve kadın |
fe | : o taktirde, o zaman |
li ez zekeri | : erkeğindir |
mislu | : misli, kadar |
hazzı | : pay |
el unseyeyni | : iki kadın |
yubeyyinu | : açıklıyor, beyan ediyor |
allâhu | : Allah |
lekum | : size |
en tadıllû | : sapmanız, şaşırmanız (şaşırırsınız diye) |
vallâhu | : ve Allah |
bi kulli şey'in | : her şeyi |
alîmun | : en iyi bilen |