ve le | : ve elbette, mutlaka |
in | : şâyet, eğer |
ezaknâ-hu | : ona tattırdık |
rahmeten | : bir rahmet |
min-nâ | : bizden |
min | : den |
ba'di | : sonra |
darrâe | : şiddetli darlık, zarar |
messet-hu | : ona dokundu |
le | : mutlaka, elbette |
yekûlenne | : mutlaka söyler |
hâzâ | : bu |
lî | : benim |
ve mâ ezunnu | : ve ben sanmıyorum |
es sâate | : o saat |
kâimeten | : kaim olan, vuku olan |
ve le in | : ve eğer, şâyet |
ruci'tu | : döndürüldüm |
ilâ rabbî | : Rabbime |
inne | : muhakkak ki, mutlaka |
lî | : benim |
inde-hu | : onun yanında |
le | : mutlaka, gerçekten |
el husnâ | : güzellik |
fe | : böylece, artık, o zaman |
le | : elbette, mutlaka |
nunebbi | : haber vereceğiz |
enne | : olduğunu (muhakkak) |
ellezîne | : onlar |
keferû | : inkâr ettiler |
bimâ | : şeyi |
amilû | : yaptılar |
ve le | : ve elbette, mutlaka |
nuzîkanne-hum | : onlara mutlaka tattıracağız |
min | : den |
azâbin | : azap |
galîzin | : galiz, dehşetli |