e | : mi |
fe | : öyleyse, bu durumda, hâlâ |
reeyte | : sen gördün |
men | : kim, kimse, kişi |
ittehaze | : edindi |
ilâhe-hu | : onun ilâhı, kendi ilâhı |
hevâ-hu | : onun hevası, kendi hevası |
ve edalle-hu | : ve dalâlette bıraktı |
allâhu | : Allah |
alâ ilmin | : ilim üzere |
ve hateme | : ve mühürledi |
alâ | : üzerine, ... a |
sem'i-hi | : onun işitme hassası |
ve kalbi-hi | : ve onun kalbi |
ve ceale | : ve kıldı |
alâ | : üzerine, ... a |
basari-hi | : onun görme hassası |
gışâveten | : gışavet, perde |
fe | : öyleyse, bu durumda, hâlâ |
men | : kim, kimse, kişi |
yehdî-hi | : onu hidayete erdirir |
min ba'di allâhi | : Allah'tan sonra |
e | : mi |
fe | : öyleyse, bu durumda, hâlâ |
lâ tezekkerûne | : tezekkür etmiyorsunuz |