ve zere | : ve bırak, terket |
ellezîne | : o kimseler |
ittehazû | : edindiler |
dîne-hum | : onların dini, kendilerinin dînini, kendi dînleri |
leiben | : oyun |
ve lehven | : ve eğlence |
garret-hum | : onları aldattı |
el hayâtu | : hayat |
ed dunyâ | : dunya |
ve zekkir | : ve hatırlat |
bi-hî | : onunla |
en tubsele | : helâk olmak (olması) |
nefsun | : nefs |
bi mâ | : sebebiyle, dolayısıyla, sebebiyle |
kesebet | : kazandı |
leyse lehâ | : onun yoktur |
min dûni allâhi | : Allah'tan başka |
veliyyun | : bir veli, bir dost |
ve lâ şefîun | : ve bir şefaatçi yoktur |
ve in | : ve eğer, ise |
ta'dil | : adaletle öder, verir |
kulle adlin | : bütün fidyeler (fidyelerin hepsi) |
lâ yu'haz | : alınmaz |
min-hâ | : ondan |
ulâike | : işte onlar |
ellezîne | : o kimseler, onlar |
ubsilû | : helâk oldular |
bi mâ | : dolayı |
kesebû | : kazandılar |
lehum | : onlar için vardır |
şarâbun | : içecek (içilen şey) |
min hamîmin | : kaynar sudan |
ve azâbun elîmun | : ve (elîm) acı azap |
bi mâ | : ...'den dolayı |
kânû | : oldular |
yekfurûne | : inkâr ediyorlar |