kul | : de, söyle |
e ned'û | : dua mı edelim |
min dûni allâhi | : Allah'tan başka |
mâ | : şey (şeyler) |
lâ yenfeu-nâ | : bize fayda vermez |
ve lâ yadurru-nâ | : ve bize zarar vermez |
ve nureddu | : ve döndürülürüz |
alâ a'kâbi-nâ | : topuklarımızın üzerinde |
ba'de | : sonra |
iz hedâ-nâ allâh | : Allah bizi hidayete erdirmişti |
ke ellezî istehvet-hu | : kandırdığı kimse gibi |
eş şeyâtînu | : şeytanlar |
fî el ardı | : yeryüzünde |
hayrâne | : şaşkın |
lehû | : onun |
ashâbun | : arkadaşlar |
yed'ûne-hû | : onu çağırırlar |
ilâ el hudâ | : hidayete |
i'ti-nâ | : bize gel |
kul inne | : de ki, muhakkak ki |
hudâ allâhi | : Allah'ın hidayet (Allah'a ulaşmak) |
huve el hudâ | : o hidayettir |
ve umir-nâ | : ve biz emrolunduk |
li nuslime | : teslim olmamızla (teslim olmakla) |
rabbi el âlemîne | : âlemlerin Rabbine |