ve innî | : ve muhakkak ki ben |
kullemâ | : her seferinde |
deavtu-hum | : onları davet ettim |
li | : için |
tagfire | : senin mağfiret etmen, bağışlaman |
lehum | : onları |
cealû | : kıldılar, yaptılar (tıkadılar) |
esâbia-hum | : parmaklarını |
fî | : içinde |
âzâni-him | : kulakları |
ve istagşev | : ve gışavet (perdeleme) yaptılar, büründüler |
siyâbe-hum | : kendi elbiseleri |
ve esarrû | : ve Israr ettiler |
ve istekberû | : ve büyüklük tasladılar |
istikbâran | : kibirlenerek |