iz | : olduğu zaman |
entum | : siz |
bil udvetid dunyâ \n(bi el udveti ed dunyâ) \n(udve) \n(dünya) | : vadinin yakın kenarında \n\n: (vadinin kenarı, kıyısı) \n: (edna (yakın) kelimesinin muennesidir) \n (muennes = dişi kelime) |
ve hum | : ve onlar |
bil udvetil kusvâ \n(bi el udveti el kusvâ) \n(udve) \n(kusva) | : vadinin uzak kenarında \n\n: (vadinin kenarı, kıyısı) \n: (aksa (uzak) kelimesinin muennesidir) |
ve er rekbu | : ve kervan |
esfele | : daha aşağıda |
min-kum | : sizden |
ve lev | : ve eğer, şayet |
tevâadtum | : vaadleştiniz, sözleştiniz |
lehteleftum (le ihteleftum) | : elbette,mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz |
fîl mîâdi (fî el mîâdi) | : zaman hakkında, konusunda |
ve lâkin | : ve fakat, ama |
li yakdıye | : vuku bulması için, olması için |
allâhu | : Allah |
emren | : emir, iş |
kâne mef'ûlen | : yapılması gerekli oldu, yapılacak olan |
li yehlike | : helâk olması için |
men heleke | : helâk olan kişi |
an beyyinetin | : bir beyyineden, delilden |
ve yahyâ | : ve hayatta kalır, yaşar |
men hayye | : yaşayan kişi |
an beyyinetin | : bir beyyineden, delilden |
ve inne allâhe | : ve muhakkak ki Allah |
le semîun | : mutlaka en iyi işiten |
alîmun | : en iyi bilen |