yekâdu | : neredeyse (olacak) |
el berku | : şimşek |
yahtafu | : kamaştırır, kapıp alır, alacak, kapacak |
ebsâre-hum | : onların gözleri |
kullemâ | : her zaman, her defa |
edâe | : aydınlattı |
lehum | : onlar, onları |
meşev | : yürüdüler |
fî-hi | : onun içinde, onda |
ve izâ | : ve olduğu zaman |
azleme | : karanlık çöktü |
aleyhim | : onların üzerine |
kâmû | : ayakta kaldılar |
ve | : ve |
lev | : eğer, ise |
şâe | : diledi |
allâhu | : Allah |
le zehebe | : elbette giderdi |
bi sem'i-him | : onların işitmesi |
ve ebsâri-him | : ve onların görmesi |
inne | : hiç şüphesiz, muhakkak |
allâhe | : Allah |
alâ | : üzerine, ... e |
kulli şey'in | : herşey |
kadîrun | : kaadir, gücü yeten |