بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ |
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْاَنْفَالِۜ قُلِ الْاَنْفَالُ لِلّٰهِ وَالرَّسُولِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْۖ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَSana enfal (savaş ganimetleri) hakkında soruyorlar. De ki "Ganimetler Allah'a ve Resulüne aittir. O halde eğer mü'min iseniz Allah'tan korkup-sakının, aranızı düzeltin, Allah'a ve Resulüne itaat edin." |
-1 |
|
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ ا۪يمَاناً وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَۚMü'minler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. |
-2 |
|
اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۜOnlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler (İlahi rızayı gözeterek verip-harcarlar). |
-3 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَـقاًّۜ لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌۚİşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri katında onlar için (yüksek) dereceler, mağfiret (bağışlanma) ve kerim (üstün-kusursuz) rızık vardır. |
-4 |
|
كَمَٓا اَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنْ بَيْتِكَ بِالْحَقِّۖ وَاِنَّ فَر۪يقاً مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ لَكَارِهُونَۙRabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) çıkardığında, mü'minlerden bir grup (bunu kerih görüp) bundan hoşlanmamışlardı. |
-5 |
|
يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَ مَا تَبَيَّنَ كَاَنَّمَا يُسَاقُونَ اِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنْظُرُونَۜHak açıkça ortaya çıktıktan sonra bile sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle tartışıp-duruyorlardı. |
-6 |
|
وَاِذْ يَعِدُكُمُ اللّٰهُ اِحْدَى الطَّٓائِفَتَيْنِ اَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ اَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِه۪ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِر۪ينَۙHani Allah size iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vadediyordu. Siz ise kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve kafirlerin arkasını kesmek istiyordu. |
-7 |
|
لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَۚBu (İlahi takdir), mücrimler (suçlu-günahkarlar) istemese de hakkı gerçekleştirmek ve batılı ortadan kaldırmak içindi. |
-8 |
|
اِذْ تَسْتَغ۪يثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ اَنّ۪ي مُمِدُّكُمْ بِاَلْفٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُرْدِف۪ينَSiz Rabbinizden yardım istiyordunuz, O da "Ben birbiri ardınca (gelecek) bin melek ile size yardım ediciyim" diyerek duanıza icabet etmişti. |
-9 |
|
وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى وَلِتَطْمَئِنَّ بِه۪ قُلُوبُكُمْۚ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟Allah bunu yalnızca bir müjde ve kalplerinizin tatmin bulması (yatışması) için yapmıştı. Nusret (zafer ve yardım) ancak Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir). |
-10 |
|
اِذْ يُغَشّ۪يكُمُ النُّعَاسَ اَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِه۪ وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْاَقْدَامَۜHani Kendi katından (indirdiği) bir güven (emniyet) olarak sizi bir uyuklama bürüyordu. Sizi tertemiz kılmak, sizden şeytanın pisliklerini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve (sebat vererek) ayaklarınızı sağlamlaştırmak için size gökten bir su indiriyordu. |
-11 |
|
اِذْ يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ سَاُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜRabbin meleklere vahyetmişti ki "Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere sebat verin. Ben küfre sapanların yüreğine korku salacağım. Vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına." |
-12 |
|
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ شَٓاقُّوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۚ وَمَنْ يُشَاقِقِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِBu, onların Allah'a ve Resulüne karşı gelmeleri nedeniyledir. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse hiç şüphesiz ki Allah, azabı (cezalandırması) pek şiddetli olandır. |
-13 |
|
ذٰلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَاَنَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابَ النَّارِİşte bunu tadın. Muhakkak ki kafirlere ateş azabı da vardır. |
-14 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَق۪يتُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا زَحْفاً فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْاَدْبَارَۚEy iman edenler. Toplu olarak kafirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin (korkup-kaçmayın). |
-15 |
|
وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُٓ اِلَّا مُتَحَرِّفاً لِقِتَالٍ اَوْ مُتَحَيِّزاً اِلٰى فِئَةٍ فَقَدْ بَٓاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُTekrar savaşmak için bir yana çekilen ya da bir başka bölüğe katılmak için mevzi tutanın dışında kim onlara böyle bir günde (düşmana) arkasını dönerse, gerçekten o Allah'tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri cehennemdir. Orası gidilip-varılacak ne kötü bir yerdir. |
-16 |
|
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ قَتَلَهُمْۖ وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِن۪ينَ مِنْهُ بَلَٓاءً حَسَناًۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌOnları siz öldürmediniz, Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. (Bütün bunları) mü'minleri güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı). Hiç şüphesiz Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir). |
-17 |
|
ذٰلِكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِر۪ينَİşte böyle. Gerçekten Allah, kafirlerin tuzaklarını (hileli-düzenlerini) boşa çıkarıcıdır. |
-18 |
|
اِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَٓاءَكُمُ الْفَتْحُۚ وَاِنْ تَنْتَهُوا فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَعُودُوا نَعُدْۚ وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْـٔاً وَلَوْ كَـثُرَتْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟(Ey müşrikler, Bana da dua ederek) fetih istiyorsanız, işte size fetih. Eğer (yaptıklarınızdan) vazgeçiyorsanız bu sizin için daha hayırlıdır. Yok yine dönerseniz, Biz de döneriz. Topluluğunuz çok da olsa size bir şey sağlayamaz. Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir. |
-19 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَاَنْتُمْ تَسْمَعُونَۚEy iman edenler, Allah'a ve Resulüne itaat edin. İşitip dururken ondan yüz çevirmeyin. |
-20 |
|
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَDinleyip-İşitmedikleri halde "İşittik" diyenler gibi olmayın. |
-21 |
|
اِنَّ شَرَّ الدَّوَٓابِّ عِنْدَ اللّٰهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذ۪ينَ لَا يَعْقِلُونَAllah katında yerde debelenen canlıların en kötüsü, düşünüp-akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir. |
-22 |
|
وَلَوْ عَلِمَ اللّٰهُ ف۪يهِمْ خَيْراً لَاَسْمَعَهُمْۜ وَلَوْ اَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَAllah onlarda bir hayır görseydi, elbetteki onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile (yine hakka) yüz çevirerek döner giderlerdi. |
-23 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَج۪يبُوا لِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْي۪يكُمْۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪ وَاَنَّـهُٓ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَEy iman edenler. Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah'a ve Resulüne icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız. |
-24 |
|
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُص۪يبَنَّ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةًۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِVe sizlerden yalnızca zulmedenlere erişmekle kalmayan bir fitneden korkup-sakının. Bilin ki Allah, azabı (cezalandırması) pek şiddetli olandır. |
-25 |
|
وَاذْكُـرُٓوا اِذْ اَنْتُمْ قَل۪يلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْاَرْضِ تَخَافُونَ اَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَاٰوٰيكُمْ وَاَيَّدَكُمْ بِنَصْرِه۪ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَHatırlayın, hani sizler sayıca azdınız ve yeryüzünde zayıf-aciz görülüyordunuz. İnsanların sizi kapıp-yakalayıvermelerinden korkuyordunuz da O sizi (yerleşik kılıp) barındırdı. Sizi yardımıyla destekledi ve size temiz şeylerden rızıklar verdi. Böylece şükredersiniz. |
-26 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَخُونُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُٓوا اَمَانَاتِكُمْ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَEy iman edenler. Allah'a ve Resulüne ihanet etmeyin ki bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olmayasınız. |
-27 |
|
وَاعْلَمُٓوا اَنَّـمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۙ وَاَنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ۟Bilin ki sizin mallarınız ve çocuklarınız ancak birer fitnedir (imtihan sebebidir). Büyük mükafat ise ancak Allah katındadır. |
-28 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِEy iman edenler. Allah'tan korkup-sakınırsanız, O size bir furkan (hakkı batıldan ayıran bir nur ve anlayış) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl (lutuf ve ihsan) sahibidir. |
-29 |
|
وَاِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ اَوْ يَقْتُلُوكَ اَوْ يُخْرِجُوكَۜ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَHani o küfre sapanlar seni tutuklamak ya da öldürmek veya seni sürgün etmek amacıyla sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (Allah'ın bildiği) bu tuzağı kurarlarken, Allah da karşılığında (onların bilmediği bir) tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. |
-30 |
|
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَٓاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هٰذَٓاۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَAyetlerimiz onlara okunduğu zaman "İşittik, istesek biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir" dediler. |
-31 |
|
وَاِذْ قَالُوا اللّٰهُمَّ اِنْ كَانَ هٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَاَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَٓاءِ اَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍBir de "Ey Allah'ımız eğer bu (Kur'an) gerçekten Sen'in katından gelmiş bir hak ise (bu Kitab'ta vadedildiği gibi) gökten üstümüze taş yağdır veya elim-acıklı bir azab getir" demişlerdi. |
-32 |
|
وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَاَنْتَ ف۪يهِمْۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَOysa sen içlerinde bulunduğun sürece Allah onları azablandıracak değildir. Ve onlar istiğfar ederken de (bağışlanma dilerken de) Allah onlara azab edecek değildir. |
-33 |
|
وَمَا لَهُمْ اَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اللّٰهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُٓوا اَوْلِيَٓاءَهُۜ اِنْ اَوْلِيَٓاؤُ۬هُٓ اِلَّا الْمُتَّقُونَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ(Böyle olmasa) onlar Mescid'i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (hizmete ehil) koruyucuları değilken, Allah onları niçin azablandırmasın? Onun (hizmete ehil) koruyucuları yalnızca muttakilerdir (korkup-sakınanlardır). Ancak onların çoğu bilmezler. |
-34 |
|
وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِنْدَ الْبَيْتِ اِلَّا مُكَٓاءً وَتَصْدِيَةًۜ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَOnların Beyt yanındaki duaları ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. O halde küfretmekte olduklarınız dolayısıyla tadın azabı. |
-35 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَۙGerçek şu ki küfre sapanlar, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar, bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu (harcamalar) onlara bir yürek acısı olacak ve sonunda mağlup olacaklardır. Küfredenler (ve küfürde ısrar edenler) en sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır. |
-36 |
|
لِيَم۪يزَ اللّٰهُ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَب۪يثَ بَعْضَهُ عَلٰى بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَم۪يعاً فَيَجْعَلَهُ ف۪ي جَهَنَّمَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırdetmesi ve murdar kısımları birbiri üzerine yığıp-biriktirerek hepsini cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlardır. |
-37 |
|
قُلْ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ يَنْتَهُوا يُغْفَرْ لَهُمْ مَا قَدْ سَلَفَۚ وَاِنْ يَعُودُوا فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ الْاَوَّل۪ينَO küfre sapanlara de ki "Eğer vazgeçerlerse geçmiş (yaptıkları) bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sünnet muhakkak (onlara da) uygulanacaktır." |
-38 |
|
وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ كُلُّهُ لِلّٰهِۚ فَاِنِ انْتَهَوْا فَاِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَص۪يرٌFitne kalmayıncaya ve din yalnızca Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarını hakkıyle görendir. |
-39 |
|
وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَوْلٰيكُمْۜ نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُEğer (ayetlerimizden) yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin mevlanızdır (veliniz ve sahibinizdir). O ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır. |
-40 |
|
وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌŞunu da biliniz ki ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah'a (aittir. Bu pay) Resul ve ona yakınlığı olanlar, yetimler, miskinler ve yolda kalmışlar içindir. Eğer Allah'a ve hak ile batılın birbirinden ayrıldığı günde, iki ordunun karşı karşıya geldiği o günde kulumuza indirdiğimize (İlahi yardımımıza) iman ediyorsanız (ganimetleri böyle bölüşün). Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir). |
-41 |
|
اِذْ اَنْتُمْ بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوٰى وَالرَّكْبُ اَسْفَلَ مِنْكُمْۜ وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْم۪يعَادِۙ وَلٰكِنْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۙ لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيٰى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَسَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙHani siz vadinin yakın kenarında, onlar da uzak yamacındaydılar. Kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleştiğiniz şey (yöneleceğiniz hedef, yer veya vakit) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz. Ancak Allah mukadder (olması takdir edilen) işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Ta ki helak olan apaçık bir delilden sonra helak olsun, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir). |
-42 |
|
اِذْ يُر۪يكَهُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَنَامِكَ قَل۪يلاًۜ وَلَوْ اَرٰيكَهُمْ كَث۪يراً لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ سَلَّمَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِHani Allah onları sana uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi, çekinip-yılgınlığa kapılacak ve (mukadder olan) bu iş konusunda tartışıp-anlaşmazlığa düşecektiniz. Ancak Allah (sizi bundan kurtardı) esenlik bağışladı. Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. |
-43 |
|
وَاِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلاً وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْراً كَانَ مَفْعُولاًۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟Karşı karşıya geldiğinizde Allah 'mukadder olan işi gerçekleştirmek' için onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah'a (O'nun dilediği sonuca) döndürülür. |
-44 |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَق۪يتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَث۪يراً لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚEy iman edenler. Bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman sebat (dayanıklık) gösterin ve Allah'ı çokça zikredin ki felaha (kurtuluşa) eresiniz. |
-45 |
|
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ وَاصْبِرُواۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚAllah'a ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişip-didişmeyin. Yoksa çözülüp-yılgınlaşırsınız, rüzgarınız (hızınız ve kuvvetiniz) gider. Sabredin çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. |
-46 |
|
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَراً وَرِئَٓاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يطٌBir de yurtlarından böbürlenerek (çalım satarak), insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatandır. |
-47 |
|
وَاِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَاِنّ۪ي جَارٌ لَكُمْۚ فَلَمَّا تَرَٓاءَتِ الْفِئَتَانِ نَكَصَ عَلٰى عَقِبَيْهِ وَقَالَ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِنْكُمْ اِنّ۪ٓي اَرٰى مَا لَا تَرَوْنَ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَۜ وَاللّٰهُ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟Hani (o vakit) şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara "Bugün insanlardan sizi yenecek (bozguna uğratacak) kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım" demişti. Ne zaman ki iki topluluk (karşılaşıp) birbirini gördüğü zaman o (şeytan) iki topuğu üstünde geri döndü ve "Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediklerinizi görmekteyim ve ben Allah'tan korkuyorum. Allah'ın azabı çok şiddetlidir" dedi. |
-48 |
|
اِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ د۪ينُهُمْۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌMünafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar "Bunları (müslümanları) dinleri aldattı" diyorlardı. Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, bilsin ki Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir). |
-49 |
|
وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِMelekler o küfredenlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "Yakıcı azabı tadın" diyerek canlarını alırken onları bir görseydin. |
-50 |
|
ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۙİşte bu ellerinizle yaptığınızın bir karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına asla zulmedici değildir. |
-51 |
|
كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ شَد۪يدُ الْعِقَابِ(Bunların gidiş tarzı) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibidir. (Onlar da) Allah'ın ayetlerini yalanladılar, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz ki Allah büyük kuvvet sahibidir, azabı (cezalandırması) pek şiddetlidir. |
-52 |
|
ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّراً نِعْمَةً اَنْعَمَهَا عَلٰى قَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۙ وَاَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙBu (sünnetin nedeni) bir kavim kendilerinde olan nimeti (kendileri zulümle) değiştirinceye kadar, Allah onlara verip-bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir). |
-53 |
|
كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْۚ فَاَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَاَغْرَقْـنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَۚ وَكُلٌّ كَانُوا ظَالِم۪ينَFiravun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar Rablerinin ayetlerini yalanladılar, Biz de günahları dolayısıyla onları helak ettik. Firavun hanedanını suda boğduk. Hepsi de zalimlerdi. |
-54 |
|
اِنَّ شَرَّ الدَّوَٓابِّ عِنْدَ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَۚAllah katında yerde debelenen canlıların en kötüsü, şüphesiz küfredenlerdir. Onlar iman etmezler. |
-55 |
|
اَلَّذ۪ينَ عَاهَدْتَ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ ف۪ي كُلِّ مَرَّةٍ وَهُمْ لَا يَتَّقُونَOnlar kendileriyle antlaşma yaptığın kimselerdir ki, her defasında ahidlerini bozarlar. Onlar korkup-sakınmazlar. |
-56 |
|
فَاِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِمْ مَنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَBundan dolayı eğer savaşta onları yakalarsan öyle cezalandır ki onlar ile arkalarından gelecek olanlar ibret alıp-dağılsınlar. |
-57 |
|
وَاِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ اِلَيْهِمْ عَلٰى سَوَٓاءٍۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْخَٓائِن۪ينَ۟Eğer bir kavmin (anlaşmaya) ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen onlara (ihanet etmeden) eşitlik üzere 'anlaşmayı iptal ettiğini açıkça bildir'. Allah hainleri (ihanet edenleri) sevmez. |
-58 |
|
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَبَقُواۜ اِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَKüfre sapanlar (Bizden) kaçıp-kurtulduklarını sanmasınlar. Onlar (Bizi asla) aciz bırakamazlar. |
-59 |
|
وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِه۪ عَدُوَّ اللّٰهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاٰخَر۪ينَ مِنْ دُونِهِمْۚ لَا تَعْلَمُونَهُمْۚ اَللّٰهُ يَعْلَمُهُمْۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يُوَفَّ اِلَيْكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَOnlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp-beslenen atlar hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği daha başkalarını korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz (ne harcarsanız) size eksiksiz ödenir ve siz haksızlığa uğratılmazsınız. |
-60 |
|
وَاِنْ جَنَحُوا لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُEğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir). |
-61 |
|
وَاِنْ يُر۪يدُٓوا اَنْ يَخْدَعُوكَ فَاِنَّ حَسْبَكَ اللّٰهُۜ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَيَّدَكَ بِنَصْرِه۪ وَبِالْمُؤْمِن۪ينَۙOnlar seni (hileyle) aldatmak isterlerse, şüphesiz Allah sana yeter. O seni yardımıyla ve mü'minlerle destekleyendir. |
-62 |
|
وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْۜ لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مَٓا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْۜ اِنَّهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌVe (Allah) onların kalplerini birleştirdi. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın bile onların kalplerini birleştiremezdin. Ama Allah (rahmetiyle) onların aralarını bulup-kaynaştırdı. Çünkü O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir). |
-63 |
|
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللّٰهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ۟Ey Peygamber. Sana ve sana tabi olan (seni izleyen) mü'minlere Allah yeter. |
-64 |
|
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِن۪ينَ عَلَى الْقِتَالِۜ اِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِۚ وَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ يَغْلِبُٓوا اَلْفاً مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَEy Peygamber, mü'minleri savaşa hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub ederler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, bunlar da kafirlerden binini yener. Çünkü onlar kavramayan bir topluluktur. |
-65 |
|
اَلْـٰٔنَ خَفَّفَ اللّٰهُ عَنْكُمْ وَعَلِمَ اَنَّ ف۪يكُمْ ضَعْفاًۜ فَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ مِائَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِۚ وَاِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ اَلْفٌ يَغْلِبُٓوا اَلْفَيْنِ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِر۪ينَŞimdi Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu da bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa (onların) ikiyüzünü bozguna uğratır. Eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah sabredenlerle beraberdir. |
-66 |
|
مَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَكُونَ لَـهُٓ اَسْرٰى حَتّٰى يُثْخِنَ فِي الْاَرْضِۜ تُر۪يدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَاۗ وَاللّٰهُ يُر۪يدُ الْاٰخِرَةَۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌHiçbir peygambere, yeryüzünde (düşmana karşı) ağır basıncaya (zafer kazanıncaya) kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir). |
-67 |
|
لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللّٰهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ ف۪يمَٓا اَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌEğer Allah'ın geçmişte bir yazması (takdiri) olmasaydı, aldıklarınız (fidyeler) nedeniyle size büyük bir azab dokunurdu. |
-68 |
|
فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالاً طَيِّباًۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yeyin. Allah'tan korkup-sakının. Hiç şüphesiz Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir). |
-69 |
|
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِمَنْ ف۪ٓي اَيْد۪يكُمْ مِنَ الْاَسْرٰٓىۙ اِنْ يَعْلَمِ اللّٰهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ خَيْراً يُؤْتِكُمْ خَيْراً مِمَّٓا اُخِذَ مِنْكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌEy Peygamber. Elinizdeki esirlere de ki "Eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir)." |
-70 |
|
وَاِنْ يُر۪يدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ فَاَمْكَنَ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌEğer sana ihanet etmek isterlerse (üzülüp-şaşırma) onlar daha önce Allah'a ihanet etmişlerdi de (Allah) onlara karşı sana imkân ve kudret vermişti. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir). |
-71 |
|
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتّٰى يُهَاجِرُواۚ وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ اِلَّا عَلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌGerçek şu ki iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin velileridir. İman edip de hicret etmeyenler ise onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir velayetiniz (koruyucu yükümlülüğünüz) yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (onlara) yardım etmek üzerinizde bir yükümlülüktür. Allah yaptıklarınızı hakkıyle görendir. |
-72 |
|
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ اِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْاَرْضِ وَفَسَادٌ كَب۪يرٌۜKüfredenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad (bozgunculuk) olur. |
-73 |
|
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقاًّۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌİman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte onlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün-kusursuz) bir rızık vardır. |
-74 |
|
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ مِنْكُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌBundan sonra iman edip hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler de sizdendir. Akrabalar Allah'ın kitabına göre, birbirlerine (varis olmaya) daha yakındırlar. Şüphesiz ki Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir. |
-75 |
|