Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : sâd
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 199
-
10-Yunus 38
sâdikîne : doğru söyleyenler, sadıklar
-
10-Yunus 48
sadıkîne : sözünüze sadık olanlar, doğru sözlü
-
104-Hümeze 8
mu'sadetun : kilitlenmiştir, kapatılmıştır
-
11-Hûd 12
sadru-ke : senin göğsün
-
11-Hûd 13
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
11-Hûd 32
min es sâdikîne : sadıklardan, doğru sözlülerden
-
11-Hûd 116
an el fesâdi : fesat(lar)dan
-
12-Yusuf 17
sâdikîne : doğru sözlü, sadık olanlar, doğru söyleyen kimseler
-
12-Yusuf 26
fe sadekat : o zaman, o taktirde doğru söyledi, haklı
-
12-Yusuf 27
min es sâdikîne : doğru söyleyenlerden, sadıklardan
-
12-Yusuf 47
mâ hasadtum : hasat ettiğiniz, biçtiğiniz şeyleri
-
12-Yusuf 51
le min es sâdikîne : elbette doğru söyleyenlerden, sadıklardan
-
12-Yusuf 82
le sâdikûne : gerçekten sadıklar, doğruyu söyleyenler
-
12-Yusuf 88
ve tesaddak : sadaka ver, bağışta bulun
-
12-Yusuf 88
el mutesaddikîne : sadaka verenler, tasaddukta bulunanlar
-
14-İbrahim 16
sadîdin : irin, kanla karışık mayi (sıvı)
-
15-Hicr 7
min es sâdıkîne : doğru söyleyenlerden, sadıklardan
-
15-Hicr 64
sâdikûne : sadıklar, doğruyu söyleyenler
-
15-Hicr 97
sadru-ke : senin göğsün
-
16-Nahl 88
ve saddû : ve men ettiler, engellediler
-
16-Nahl 94
saded-tum : men ettiniz, saptınız, yüz çevirdiniz
-
16-Nahl 106
sadran : göğüs
-
18-Kehf 22
sâdisu-hum : onların altıncısı
-
18-Kehf 96
beyne es sadafeyni : iki dağın arası
-
19-Meryem 1
Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd. Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd.
-
19-Meryem 54
sâdıka : doğru olan, sadık olan
-
2-Bakara 23
sâdıkîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
2-Bakara 31
sadikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
2-Bakara 41
musaddikan : tasdik eden, doğrulayan
-
2-Bakara 89
musaddikun : tasdik edici, tasdik eden
-
2-Bakara 91
musaddikan : tasdik edici, tasdik eden
-
2-Bakara 94
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
2-Bakara 97
musaddikan : tasdik eden
-
2-Bakara 101
musaddikun : tasdik eden
-
2-Bakara 111
sâdikîne : sadıklar, doğrular
-
2-Bakara 177
ellezîne sadakû : onlar sadık oldular, sadık olanlar
-
2-Bakara 196
sadakatin : sadaka
-
2-Bakara 205
el fesâda : fesat, bozgunculuk
-
2-Bakara 217
ve saddun : ve men etmek, alıkoymak
-
2-Bakara 263
sadakatin : sadaka
-
2-Bakara 264
sadakâti-kum : sadakalarınızı
-
2-Bakara 271
es sadakâti : sadakalar
-
2-Bakara 276
es sadakâti : sadakalar
-
2-Bakara 280
en tesaddekû : sadaka etmeniz
-
20-Tâ-Hâ 25
lî sadrî : göğsümü
-
21-Enbiyâ 9
sadaknâ-hum : onlara sadık kaldık
-
21-Enbiyâ 38
sâdıkîne : doğru söyleyenler, sadıklar
-
22-Hac 46
fî es sudûri (es sadru) : sinelerde, göğüslerde (göğüs)
-
24-Nûr 6
min es sâdıkîne : sadıklardan, doğru sözlülerden
-
24-Nûr 9
min es sâdikîne : sadıklardan, doğru söyleyenlerden
-
24-Nûr 61
ev sadîkı-kum : veya sizin dostlarınız veya arkadaşlarınız
-
26-Şuarâ 13
sadr-î : benim göğsüm
-
26-Şuarâ 31
min es sâdikîne : sadıklardan, doğru söyleyenlerden
-
26-Şuarâ 101
sadîkın : dost, arkadaş, sadık
-
26-Şuarâ 154
es sâdikîne : sadıklardan, doğru sözlülerden
-
26-Şuarâ 187
min es sâdıkîne : doğru söyleyenlerden
-
27-Neml 24
sadde-hum : onları men etti, alıkoydu
-
27-Neml 27
sadakte : doğru söyledin
-
27-Neml 43
ve sadde-hâ : ve onu engelledi, mani oldu
-
27-Neml 49
sâdikûne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
27-Neml 64
sâdikîne : doğru söyleyenler
-
27-Neml 71
sâdıkîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
28-Kasas 34
yusaddıku-nî : beni tasdik eder
-
28-Kasas 49
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
28-Kasas 77
el fesâde : bozgunculuk, fesat
-
28-Kasas 83
fesâden : fesat
-
29-Ankebût 3
sadakû : sadık oldular, doğru söylediler
-
29-Ankebût 29
min es sâdikîne : sadıklardan, doğru sözlülerden
-
29-Ankebût 38
sadde-hum : onları alıkoydu
-
3-Âl-i İmrân 3
musaddikan : tastik eden
-
3-Âl-i İmrân 17
ve es sâdıkîne : ve sadıklar (Allah ile olan ahdlerine sadık olanlar)
-
3-Âl-i İmrân 39
musaddikan : tastik edici olan, tastik edici olarak
-
3-Âl-i İmrân 50
ve musaddikan : ve tastik edici olan, tastik eden
-
3-Âl-i İmrân 81
musaddikun : tasdik eden
-
3-Âl-i İmrân 93
sâdıkîne : sadık(lar), yeminlerine, sözlerine sadık olanlar, doğru söyleyenler
-
3-Âl-i İmrân 95
sadaka allâhu : Allah doğruyu söyledi
-
3-Âl-i İmrân 152
sadaka-kumu allâhu : Allah size sadık kaldı
-
3-Âl-i İmrân 168
sâdıkîne : sâdık kimseler
-
3-Âl-i İmrân 183
sâdıkîne : sâdıklar, doğru söyleyenler
-
30-Rûm 41
el fesâdu : fesat
-
30-Rûm 43
yassaddeûne : bölük bölük ayrılırlar
-
32-Secde 28
sâdikîne : sadıklar
-
33-Ahzâb 8
es sâdikîne : doğru olanlar, sadıklar
-
33-Ahzâb 22
ve sadakallâhu (sadaka allâhu) : ve Allah doğru söyledi
-
33-Ahzâb 23
sadakû : sadık kaldılar
-
33-Ahzâb 24
es sâdıkîne : sadıklar
-
33-Ahzâb 35
ve es sâdikîne : ve sadık olan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve es sâdikâti : ve sadık olan kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve el mutesaddikîne : ve sadaka veren erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el mutesaddikâti : ve sadaka veren kadınlar
-
33-Ahzâb 67
sâdete-nâ : sâdatlarımız, dînde ileri gelenlerimiz
-
34-Sebe 20
saddaka : doğruladı, yerine getirdi
-
34-Sebe 29
sâdikîne : sadık olanlar, doğru söyleyenler
-
34-Sebe 32
sadednâ-kum : biz sizi engelledik, mani olduk
-
35-Fâtır 31
musaddikan : tasdik eden
-
36-Yâsin 48
sâdikîne : doğru sözlüler
-
36-Yâsin 52
ve sadaka : ve doğru söylemiş
-
37-Sâffât 37
ve saddaka : ve doğruladı, tasdik etti
-
37-Sâffât 52
el musaddikîne : tasdik edenler
-
37-Sâffât 105
saddakte : sen sadık kaldın
-
37-Sâffât 157
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
38-Sâd 1
sâd : Sad
-
39-Zümer 22
sadre-hu : onun göğsü
-
39-Zümer 33
ve saddeka : ve doğruladı, ve tasdik etti
-
39-Zümer 74
sadaka-nâ : bize sadık oldu, bizim için yerine getirdi
-
4-Nisâ 4
sadukâti-hinne : onların mehirlerini
-
4-Nisâ 47
musaddikan : tasdik edici olarak
-
4-Nisâ 55
sadde : yüz çevirdi
-
4-Nisâ 92
en yassaddakû : sadaka olarak bağışlama
-
4-Nisâ 114
bi sadakatin : sadakayı
-
4-Nisâ 160
ve bi saddi-him : ve onları men etmeleri sebebiyle
-
4-Nisâ 167
ve saddû an : ve alıkoydular, engellediler, saptırdılar
-
40-Mü'min 26
el fesâde : fesat
-
40-Mü'min 28
sâdikan : sadık, doğru söyleyen
-
40-Mü'min 29
sebîle er reşâdi : irşad yolu
-
40-Mü'min 38
sebîle er reşâdi : irşad yolu
-
44-Duhân 36
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
45-Câsiye 25
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
46-Ahkaf 4
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
46-Ahkaf 12
musaddikun : tasdikleyen, doğrulan
-
46-Ahkaf 22
min es sâdikîne : doğru sözlülerden
-
46-Ahkaf 30
musaddikan : doğrulayan, tasdik eden
-
47-Muhammed 1
ve saddû : ve alıkoydular, men ettiler
-
47-Muhammed 21
sadekûllâhe : Allah'a sadakat gösterdi, sadık oldu
-
47-Muhammed 32
ve saddû : ve engellediler, men ettiler
-
47-Muhammed 34
ve saddû : ve engellediler, men ettiler
-
48-Fetih 25
ve saddû-kum : ve sizi men ettiler, mani oldular
-
48-Fetih 27
sadaka allâhu : Allah doğruladı
-
49-Hucurât 15
es sâdikûne : sadık olanlar, sadıklar
-
49-Hucurât 17
sâdikîne : sadık olanlar, sadıklar
-
5-Mâide 2
en saddû-kum : sizi alıkoymaları
-
5-Mâide 28
le in besadte : gerçekten eğer sen uzatırsan
-
5-Mâide 32
ev fesâdin fi el ardı : veya yeryüzünde fesad
-
5-Mâide 33
fesâden : fesad - bozgun
-
5-Mâide 45
tesaddaka bi-hi : onu sadaka olarak bağışlar
-
5-Mâide 46
musaddıkan : tasdik edici olarak, doğrulayıcı olarak
-
5-Mâide 46
ve musaddıkan : ve tasdik edici olarak, doğrulayıcı olarak
-
5-Mâide 48
musaddıkan : tasdik edici olarak, doğrulayıcı olarak
-
5-Mâide 64
fesâden : fesat çıkarmak
-
5-Mâide 113
en kad sadakte-nâ : senin bize sadık olduğunu (doğru söylemiş olduğunu)
-
5-Mâide 119
yenfeu es sâdikîne : sâdıklara fayda verecek
-
51-Zâriyât 5
sâdikûn : doğrudur
-
52-Tûr 34
sâdikîne : sadıklar, sözlerinde sadık olanlar, doğru söyleyenler
-
56-Vâkıa 19
lâ yusaddeûne : başları ağrımaz
-
56-Vâkıa 57
lâ tusaddikûne : tasdik etmiyorsunuz
-
56-Vâkıa 87
sâdikîne : sadıklar
-
57-Hadid 18
el mussaddikîne : sadaka veren erkekler
-
57-Hadid 18
ve el mussaddikâti : sadaka veren kadınlar
-
58-Mücâdele 7
sâdisu-hum : onların altıncısı
-
58-Mücâdele 12
sadakaten : sadaka
-
58-Mücâdele 13
sadakâtin : sadaka
-
58-Mücâdele 16
saddû an : men ettiler
-
59-Haşr 8
hum(u) es sâdikûne : onlar sadık olanlar, sadıklar
-
59-Haşr 21
mutesaddian : parçalanmış, parça parça olmuş
-
6-En'âm 40
sâdıkîne : sadıklar, doğru söyleyenler
-
6-En'âm 92
musaddıku ellezî : onları doğrulayan, tasdik eden, ki o
-
6-En'âm 125
sadre-hu : onun göğsünü
-
6-En'âm 125
sadre-hu : onun göğsünü
-
6-En'âm 141
hasâdi-hî : onun hasadı (toplanması)
-
6-En'âm 143
sâdıkîne : sadıklar, doğru söyleyenler, doğru sözlüler
-
6-En'âm 146
le sâdikûne : gerçekten sadık olanlar, sözlerini tutanlar
-
6-En'âm 157
ve sadefe : ve yüz çevirdi
-
61-Saf 6
musaddikan : tasdik eden
-
62-Cum'a 6
sâdikîne : sadıklar, doğru söyleyen kimseler
-
63-Münâfikûn 2
fe saddû : böylece saptılar
-
63-Münâfikûn 10
assaddeka : sadaka veririm
-
66-Tahrim 12
ve saddakat : ve tasdik etti
-
67-Mülk 25
sâdikîne : sadıklardan
-
68-Kalem 41
sâdikîne : sadıklar, doğru sözlü kimseler, doğru söyleyenler
-
7-A'râf 1
Elif, lâm, mim, sâd Elif, lâm, mim, sâd
-
7-A'râf 2
sadri-ke : senin göğsün
-
7-A'râf 70
kunte min es sâdıkîne : sen sadıklardan, doğru sözlülerden oldun
-
7-A'râf 106
min es sâdikîne : doğru söyleyenlerden, sadıklardan
-
7-A'râf 194
sâdıkîne : sadıklar, doğru sözlüler
-
70-Meâric 26
yusaddikûne : tasdik ederler
-
72-Cin 9
rasaden : gözleyen, izleyen
-
72-Cin 27
rasadan : gözleyen, gözeten
-
75-Kıyamet 31
lâ saddaka : tasdik etmedi
-
78-Nebe 21
kânet mirsâden : mirsad oldu, görünür oldu, rasad edilen yer, gözleme yeri oldu
-
8-Enfâl 73
ve fesâdun : ve bir bozulma, fesat
-
80-Abese 6
tesaddâ : yüzünü dönüyorsun, yöneliyorsun
-
86-Târık 12
es sad'ı : yarık, arz kabuğundaki çatlak
-
89-Fecr 12
el fesâde : fesat, kötülük
-
89-Fecr 14
bi el mirsâdi : gözleyen
-
9-Tevbe 5
kulle marsadin : gözetleme yerlerinin hepsi
-
9-Tevbe 9
fe saddû : böylece mani oldular, alıkoydular, men ettiler
-
9-Tevbe 24
kesâde-hâ : onun kesata uğraması, satışın durması
-
9-Tevbe 43
ellezîne sadakû : sadık olan kimseler, sadık olanlar
-
9-Tevbe 58
fî es sadakâti : ganimetler, sadakalar hakkında, konusunda
-
9-Tevbe 60
innemâ es sadakâtu : muhakkak ki sadakalar
-
9-Tevbe 75
le nessaddeka enne : elbette, mutlaka sadaka veririz
-
9-Tevbe 79
fî es sadakâti : sadakalar konusunda
-
9-Tevbe 103
sadakaten : sadaka olarak
-
9-Tevbe 104
es sadakâti : sadakalar
-
9-Tevbe 107
ve irsâden : ve gözlemek, beklemek
-
9-Tevbe 119
mea es sâdikîne : sadıklarla beraber
-
90-Beled 20
mu'sadetun : kapatılmış, örtülmüş
-
92-Leyl 6
ve saddeka : ve tasdik etti, doğruladı
-
94-İnşirâh 1
sadre-ke : senin göğsün, göğsün