Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : âtû
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 378
-
10-Yunus 1
âyâtu : âyetler
-
10-Yunus 15
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
10-Yunus 24
nebâtu el ardi : yeryüzünün bitkisi
-
10-Yunus 57
mev'ızatun : öğüt
-
10-Yunus 101
el âyâtu : âyetler
-
101-Kâria 1
el kâriatu : kâria, korkunç ve dehşet verici çarpan bir felâket
-
101-Kâria 2
el kâriatu : kâria
-
101-Kâria 3
el kâriatu : kâria
-
11-Hûd 1
âyâtu-hu : onun âyetleri
-
11-Hûd 10
zehebe es seyyiâtu : kötülükler gitti
-
11-Hûd 64
nâkatu allâhi : Allah'ın (dişi) devesi
-
11-Hûd 67
es sayhatu : bir çığlık, bir sayha, çok kuvvetli korkunç ses
-
11-Hûd 73
ve berekâtu-hu : ve onun bereketi
-
11-Hûd 87
e salâtu-ke : senin namazın mı
-
11-Hûd 94
es sayhatu : sayha, korkunç bir ses
-
11-Hûd 107
es semâvâtu : gökler, semalar
-
11-Hûd 108
es semâvâtu : gökler, semalar
-
11-Hûd 120
ve mev'ızatun : ve öğüt
-
12-Yusuf 1
âyâtu : âyetleri
-
12-Yusuf 7
âyâtun : âyetler
-
12-Yusuf 65
bidâatu-nâ : bizim sermayemiz
-
12-Yusuf 107
te'tiyehumu es sâatu : o saatin (vaktin) onlara gelmesi
-
13-Ra'd 1
âyâtu el kitâbi : kitabın âyetleridir
-
13-Ra'd 4
mutecâvirâtun : birbirine komşu
-
13-Ra'd 4
ve cennâtun : ve bahçeler
-
13-Ra'd 6
el mesulâtu \n(mesuletun) : cezalar \n: (ceza)
-
13-Ra'd 11
muakkıbâtun : takip edenler
-
13-Ra'd 16
ez zulumâtu : karanlıklar
-
13-Ra'd 23
cennâtu : cennetler
-
13-Ra'd 26
ve mâ el hayâtu ed dunyâ : ve dünya hayatı değildir
-
13-Ra'd 31
kâriatun : büyük bir musîbet (ceza), felâket
-
14-İbrahim 48
ve es semâvâtu : ve semalar
-
15-Hicr 1
âyâtu el kitâbi : kitabın âyetleridir
-
15-Hicr 41
sırâtun : yoldur
-
15-Hicr 44
seb'atu : yedi (7) adet
-
15-Hicr 73
es sayhatu : bir sayha (korkunç ses dalgası)
-
15-Hicr 83
es sayhatu : korkunç bir ses, bir sayha
-
16-Nahl 12
musahharâtun : emrine verilmiş olanlar
-
16-Nahl 21
emvâtun : cansızdır, ölüdürler
-
16-Nahl 31
cennâtu : cennetler
-
16-Nahl 34
seyyiâtu : kötülükler
-
17-İsrâ 44
es semâvâtu : semalar
-
17-İsrâ 100
katûren \n(katere) : çok cimri \n: (fazla sıktı, daralttı)
-
18-Kehf 22
seb'atun : yedi
-
18-Kehf 31
cennâtu adnin : adn cennetleri
-
18-Kehf 45
nebâtu el ardı : yeryüzünün nebatları, bitkileri
-
18-Kehf 46
ve el bâkıyâtu : ve bâki olan, kalıcı olan
-
18-Kehf 46
es sâlihâtu : salih ameller (nefs tezkiyesi)
-
18-Kehf 96
atû-nî : bana verin, getirin
-
18-Kehf 96
âtû-nî : bana verin, getirin
-
18-Kehf 107
cennâtu el firdevsi : firdevs cennetleri
-
18-Kehf 109
kelimâtu : sözler, kelimeler
-
19-Meryem 36
sırâtun mustekîmun : Sıratı Mustakîm
-
19-Meryem 58
âyâtu er rahmâni : Rahmân'ın âyetleri
-
19-Meryem 73
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
19-Meryem 76
ve el bâkıyâtu es sâlihâtu : ve bâki olan salih ameller
-
19-Meryem 90
es semâvâtu : semalar
-
2-Bakara 19
zulumâtun : zulmet, karanlıklar
-
2-Bakara 24
vel hicâratu (ve el hicâratu) : ve taşlar
-
2-Bakara 25
mutahharatun : temiz olan, temiz
-
2-Bakara 43
ve âtû : ve verin
-
2-Bakara 48
şefâatun : şefaat, yardım
-
2-Bakara 55
es sâikatu : yıldırım
-
2-Bakara 58
hıttatun : hıtta, günahların bağışlanmasını
-
2-Bakara 68
bakaratun : bir inek
-
2-Bakara 69
bakaratun safrâu : sarı bir inek
-
2-Bakara 71
bakaratun : bir inek
-
2-Bakara 83
ve âtû ez zekâte : ve zekât verin
-
2-Bakara 110
ve âtû : ve verin
-
2-Bakara 111
hâtû : getirin
-
2-Bakara 123
şefâatun : şefaat, himaye, yardım
-
2-Bakara 154
emvâtun : ölüler
-
2-Bakara 157
salâvâtun : salâvât
-
2-Bakara 161
ve mâtû : ve öldüler
-
2-Bakara 179
hayâtun : hayat
-
2-Bakara 194
ve el hurumâtu : ve ihtiram, hürmetler, yasaklar, haram- lar
-
2-Bakara 196
aşaratun : on
-
2-Bakara 197
ma'lûmâtun : malûm, belirlenmiş, bilinen
-
2-Bakara 209
el beyyinâtu : beyyineler, açık deliller, açık
-
2-Bakara 212
el hayâtu ed dunyâ : dünya hayatı
-
2-Bakara 213
el beyyinâtu : beyyineler, belgeler
-
2-Bakara 228
ve el mutallakâtu : ve boşanmış kadınlar
-
2-Bakara 233
ve el vâlidâtu : ve anneler
-
2-Bakara 252
âyâtu allâhi : Allah'ın âyetleri
-
2-Bakara 253
el beyyinâtu : beyyineler, deliller, ispat vasıtaları
-
2-Bakara 254
ve lâ şefâatun : ve şefaat yoktur
-
2-Bakara 275
mev'izatun : bir öğüt
-
2-Bakara 280
naziratun : (bekleyerek) beklemek
-
2-Bakara 282
aksatu : en adaletli
-
2-Bakara 283
makbûdatun : kabzedilmiş, tutulmuş, alınmış olan
-
20-Tâ-Hâ 70
es seharatu : sihirbazlar
-
20-Tâ-Hâ 75
ed derecâtu : dereceler
-
20-Tâ-Hâ 76
cennâtu : cennetler
-
20-Tâ-Hâ 108
el asvâtu : sesler
-
20-Tâ-Hâ 109
eş şefâatu : şefaat
-
20-Tâ-Hâ 121
sev'âtu-humâ : ikisinin avret yerleri, ayıp yerleri
-
20-Tâ-Hâ 126
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
21-Enbiyâ 24
hâtû : haydi getirin
-
21-Enbiyâ 35
zâikatu : tadıcıdır
-
21-Enbiyâ 46
nefhatun : bir esinti
-
21-Enbiyâ 97
şâhısatun : göz kırpamaz, gözleri açık kalır, gözleri büyür
-
22-Hac 40
ve salavâtun : ve (yahudilerin) havraları
-
22-Hac 55
es sâatu : o saat (kıyâmet saati)
-
22-Hac 58
mâtû : öldüler
-
22-Hac 72
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
22-Hac 78
ve âtu ez zekâte : ve zekâtı verin
-
23-Mü'minûn 37
hayâtuned dunyâ : dünya hayatımız
-
23-Mü'minûn 41
es sayhatu : bir sayha (çok büyük bir ses dalgası)
-
23-Mü'minûn 71
es semâvâtu : semalar
-
24-Nûr 1
sûratun : bir suredir
-
24-Nûr 12
ve el mu'minâtu : ve mü'min kadınlar
-
24-Nûr 26
el habîsâtu : habis kadınlar, kötü kadınlar
-
24-Nûr 26
ve et tayyibâtu : ve temiz kadınlar
-
24-Nûr 33
ve âtû-hum : ve onlara verin
-
24-Nûr 37
ticâratun : ticaret
-
24-Nûr 40
zulumâtun : karanlıklar
-
24-Nûr 53
tâatun : bağlılık, itaat
-
24-Nûr 56
ve âtû : ve verin
-
25-Furkan 53
furâtun : tatlı
-
26-Şuarâ 2
âyâtu : âyetler
-
26-Şuarâ 38
es seharatu : sihirbazlar
-
26-Şuarâ 41
es seharatu : sihirbazlar
-
26-Şuarâ 46
es seharatu : sihirbazlar
-
26-Şuarâ 155
nâkatun : dişi deve
-
27-Neml 1
âyâtu : âyetler
-
27-Neml 13
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
27-Neml 35
nâzıratun : nazar edenler, bakanlar
-
27-Neml 48
tis'atu : dokuz (9)
-
27-Neml 64
hâtû : getirin
-
28-Kasas 2
âyâtu : âyetler
-
28-Kasas 57
semerâtu : ürünler
-
28-Kasas 68
el hıyaratu : tercih, seçim
-
28-Kasas 75
hâtû : getirin
-
29-Ankebût 40
es sayhatu : sayha (şiddetli ses dalgası)
-
29-Ankebût 49
âyâtun : âyetler
-
29-Ankebût 49
beyyinâtun : beyan olunan
-
29-Ankebût 50
âyâtun : âyetler
-
29-Ankebût 50
el âyâtu : âyetler
-
29-Ankebût 54
muhîtatun : ihata edicidir, kuşatıcıdır
-
29-Ankebût 56
vâsiatun : geniştir
-
29-Ankebût 57
zâikatu : tadıcıdır
-
29-Ankebût 64
el hayâtu ed dunyâ : dünya hayatı
-
3-Âl-i İmrân 7
âyâtun : âyetler
-
3-Âl-i İmrân 7
muhkemâtun : muhkem, hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan, kesin hükmedilmiş olan
-
3-Âl-i İmrân 7
muteşâbihâtun : tevile tâbî, yoruma açık
-
3-Âl-i İmrân 13
kâfiratun : kâfir, inkârcı
-
3-Âl-i İmrân 15
cennâtun : cennetler
-
3-Âl-i İmrân 15
mutahharatun : temiz, tertemiz
-
3-Âl-i İmrân 51
sırâtun mustakîmun : Allah'a ulaştıran yol
-
3-Âl-i İmrân 65
et tevrâtu ve el incîlu : Tevrat ve İncil
-
3-Âl-i İmrân 86
el beyyinâtu : beyyineler, açık deliller kanıtlar, belgeler, ispat vasıtaları
-
3-Âl-i İmrân 91
ve mâtû : ve öldüler
-
3-Âl-i İmrân 93
et tevrâtu : Tevrat
-
3-Âl-i İmrân 97
âyâtun : âyetler, deliller, kanıtlar
-
3-Âl-i İmrân 97
beyyinâtun : açık beyyineler
-
3-Âl-i İmrân 101
âyâtu allâhi : Allah'ın âyetleri
-
3-Âl-i İmrân 105
beyyinâtu : beyyineler, açık deliller
-
3-Âl-i İmrân 108
âyâtu allâhi : Allah'ın âyetleri
-
3-Âl-i İmrân 133
es semâvâtu : semâlar, gökler
-
3-Âl-i İmrân 136
ve cennâtun : ve cennetler
-
3-Âl-i İmrân 138
ve mev'ızatun : ve vaaz, öğüt
-
3-Âl-i İmrân 156
mâ mâtû : ölmezler
-
3-Âl-i İmrân 163
derecâtun : dereceler
-
3-Âl-i İmrân 185
zâikatu el mevti : ölümü tadıcıdır
-
3-Âl-i İmrân 185
ve mâ el hayâtu ed dunyâ : ve dünya hayatı değildir
-
3-Âl-i İmrân 198
cennâtun : cennetler
-
30-Rûm 12
es sâatu : o saat (kıyâmetin kopma vakti)
-
30-Rûm 14
es sâatu : o saat (kıyâmetin kopma vakti)
-
30-Rûm 55
es sâatu : saat (kıyâmet saati, kıyâmetin vakti)
-
30-Rûm 57
ma'ziratu-hum : onların mazeretleri
-
31-Lokman 2
âyâtu : âyetler
-
31-Lokman 7
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
31-Lokman 8
cennâtun : cennetler
-
31-Lokman 27
seb'atu : 7 (yedi)
-
31-Lokman 27
kelimâtullâhi (kelimâtu allâhi) : Allah'ın kelimeleri
-
31-Lokman 33
el hayâtu ed dunyâ : dünya hayatı
-
32-Secde 19
cennâtu : cennetler
-
33-Ahzâb 5
aksatu : daha adil, adaletli
-
33-Ahzâb 6
ummehâtu-hum : onların anneleri
-
34-Sebe 3
es sâatu : o saat (kıyâmet saati)
-
34-Sebe 23
eş şefâatu : şefaat
-
34-Sebe 43
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
35-Fâtır 5
el hayâtu ed dunyâ : dünya hayatı
-
35-Fâtır 12
furâtun : tatlı, susuzluğu gideren
-
35-Fâtır 20
ez zulumâtu : karanlıklar
-
35-Fâtır 22
el emvâtu : ölüler
-
35-Fâtır 33
cennâtu : cennetler
-
36-Yâsin 23
şefâatu-hum : onların şefaati
-
36-Yâsin 61
sırâtun mustekîmun : Sıratı Mustakîm, Allah'a yönelmiş yol, Allah'a götüren yol
-
37-Sâffât 48
kâsırâtu : hapseden, saklayan, kısan
-
37-Sâffât 149
el benâtu : kız çocuklar, kızlar
-
38-Sâd 31
es sâfinâtu : safinler, sufûn duran atlar (sufûn duruş; bir ayağını tırnağı üzerine kaldırıp, diğer üç ayağı üzerinde duran koşmaya hazır hayvan)
-
38-Sâd 52
kâsırâtu : bakışlarını saklayanlar
-
39-Zümer 10
vâsiatun : geniş
-
39-Zümer 38
kâşifâtu : gideren
-
39-Zümer 38
mumsikâtu : tutanlar
-
39-Zümer 44
eş şefâatu : şefaat
-
39-Zümer 48
seyyiâtu : kötülükler, günahlar
-
39-Zümer 51
seyyiâtu : kötülükler, günahlar
-
39-Zümer 51
seyyiâtu : kötülükler, günahlar
-
39-Zümer 67
kabdatu-hu : onun kabzında, avucunda
-
39-Zümer 67
ve es semâvâtu : ve semalar
-
39-Zümer 67
matviyyâtun : dürülmüş olarak
-
4-Nisâ 2
ve âtû : ve veriniz
-
4-Nisâ 4
ve âtû : ve veriniz
-
4-Nisâ 23
ummehâtu-kum : anneleriniz
-
4-Nisâ 23
ve benâtu-kum : ve kızlarınız
-
4-Nisâ 23
ve ehavâtu-kum : ve kız kardeşleriniz
-
4-Nisâ 23
ve ammâtu-kum : ve halalarınız
-
4-Nisâ 23
ve halâtu-kum : ve teyzeleriniz
-
4-Nisâ 23
ve benâtu : ve kızları
-
4-Nisâ 23
ve benâtu : ve kızları
-
4-Nisâ 23
ve ummehâtu-kum : ve anneleriniz
-
4-Nisâ 23
ve ehavâtu-kum : ve kız kardeşleriniz
-
4-Nisâ 23
ve ummehâtu : ve anneleri
-
4-Nisâ 24
ve el muhsanâtu : ve evli kadınlar
-
4-Nisâ 24
fe âtû-hunne : o taktirde onlara (kadınlara) verin
-
4-Nisâ 25
ve âtû-hunne : ve onlara verin
-
4-Nisâ 33
fe âtû-hum : artık onlara verin
-
4-Nisâ 34
fe es sâlihâtu : bu sebeble, bu bakımdan salih kadınlar, nefsini tezkiye eden kadınlar
-
4-Nisâ 34
kânitâtun : kanitindir, saygılı ve itaatkârdır
-
4-Nisâ 34
hâfizâtun : muhafaza edendir, koruyucudur
-
4-Nisâ 57
mutahharatun : tertemiz, temiz olan, temiz
-
4-Nisâ 77
ve âtû : ve verin
-
4-Nisâ 77
ve el âhıratu : ve ahir, sonraki, âhiret
-
4-Nisâ 81
tâatun : itaat, bağlılık, kabul etme
-
4-Nisâ 94
kesîratun : çoktur
-
4-Nisâ 153
es sâikatu : yıldırım
-
4-Nisâ 153
el beyyinâtu : beyyineler, belgeler, açık deliller, açık mucizeler
-
40-Mü'min 39
el hayâtu ed dunyâ : dünya hayatı
-
40-Mü'min 46
es sâatu : saat, vakit
-
40-Mü'min 66
el beyyinâtu : beyyineler, deliller
-
41-Fussilet 3
âyâtu-hu : onun âyetleri
-
41-Fussilet 17
sâıkatu : şimşek, yıldırım
-
41-Fussilet 44
âyâtu-hu : onun âyetleri
-
42-Şûrâ 5
es semâvâtu : semalar, gökler
-
42-Şûrâ 16
dâhıdatun : bâtıl, geçersiz
-
43-Zuhruf 61
sirâtun : yol
-
43-Zuhruf 64
sirâtun : yol
-
44-Duhân 40
mîkâtu-hum : onların belirlenmiş vakti
-
45-Câsiye 4
âyâtun : âyetler
-
45-Câsiye 5
âyâtun : âyetler
-
45-Câsiye 6
âyâtu allâhi : Allah'ın âyetleri
-
45-Câsiye 21
ve memâtu-hum, : ve onların ölümleri
-
45-Câsiye 24
hayâtu-nâ : bizim hayatımız
-
45-Câsiye 25
âyâtu-nâ : bizim âyetlerimiz
-
45-Câsiye 27
es sâatu : saat
-
45-Câsiye 32
ve es sâatu : ve saat
-
45-Câsiye 32
mâ es sâatu : o saat nedir
-
45-Câsiye 33
seyyiâtu : kötülükler
-
45-Câsiye 35
el hayâtu : hayat
-
46-Ahkaf 7
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
46-Ahkaf 19
derecâtun : dereceler
-
47-Muhammed 18
eşrâtu-hâ : onun işaretleri, alâmetleri
-
47-Muhammed 21
tâatun : itaat
-
47-Muhammed 34
mâtû : öldüler
-
47-Muhammed 36
el hayâtu : hayat
-
48-Fetih 25
mû'minâtun : mü'min
-
48-Fetih 25
maarratun : muarrat, meşakkat, sıkıntı
-
5-Mâide 3
ve el munhanikatu : ve boğmak suretiyle öldürülen veya boğularak ölen hayvan
-
5-Mâide 3
ve en natîhatu : ve boynuz darbesiyle ölmüş hayvan
-
5-Mâide 4
et tayyibâtu : temiz olanlar, helal olanlar
-
5-Mâide 5
et tayyibâtu : güzel ve helâl olanlar
-
5-Mâide 5
ve el muhsanâtu : ve iffetli - namuslu kadınlar
-
5-Mâide 5
ve el muhsanâtu : ve iffetli , namuslu kadınlar
-
5-Mâide 9
lehum magfiratun : onlar için bir mağfiret vardır. (günahları sevaba çevrilir)
-
5-Mâide 38
ve es sârikatu : ve hırsız (kadın)
-
5-Mâide 43
et tevrâtu : Tevrat
-
5-Mâide 45
keffâratun lehu : kendisi için bir kefâret olur (günahlara kefâret)
-
5-Mâide 52
dâiratun : olayın dönmesi, zaferin hezimete, musibete dönmesi
-
5-Mâide 75
sıddîkatun : sıddık'tır, çok doğru, iffetli bir hanımdır
-
5-Mâide 95
ev keffâratun : veya kefâret olarak
-
5-Mâide 119
lehum cennâtun : onlara, onlar için cennetler vardır
-
51-Zâriyât 20
âyâtun : âyetler vardır
-
51-Zâriyât 44
es sâikatu : yıldırım
-
52-Tûr 39
el benâtu : kızlar
-
53-Necm 26
şefâatu-hum : onların şefaatleri
-
54-Kamer 1
es sâatu : saat (kıyâmet vakti)
-
54-Kamer 5
bâligatun : olgunlaşmış
-
54-Kamer 46
es sâatu : o saat
-
54-Kamer 46
ve es sâatu : ve o saat
-
55-Rahmân 11
zâtu : sahip
-
55-Rahmân 24
el munşeâtu : (yüksek) inşa edilmiş, büyük
-
55-Rahmân 56
kâsirâtu : bakışlarını yalnız eşlerine hasreten
-
55-Rahmân 70
hayrâtun : hayırlı olanlar, şükür ve hamde vesile olanlar
-
55-Rahmân 72
maksûrâtun : korunmuş, himaye edilen, belli bir yerde ikâmet eden, dışarıda dolaşmayan
-
56-Vâkıa 1
el vâkiatu : o vakıa, o olay, o müthiş olay
-
56-Vâkıa 3
hâfîdatun : alçaltan, alçaltıcı
-
56-Vâkıa 3
râfi'atun : yükselten, yükseltici
-
57-Hadid 12
cennâtun : cennetler
-
57-Hadid 13
ve el munâfikâtu : ve münafık kadınlar
-
57-Hadid 20
el hayâtu : hayat
-
57-Hadid 20
nebâtu-hu : onun bitkisi, ekini
-
57-Hadid 20
el hayâtu : hayatı
-
58-Mücâdele 2
ummehâtu-hum : onların anneleri
-
58-Mücâdele 13
ve âtû : ve verin
-
59-Haşr 2
mâniatu-hum : onların manisi, engeli, koruyucusu
-
59-Haşr 9
hasâsatun : ihtiyacı olma, muhtaç olma
-
6-En'âm 29
hayatu-nâ : bizim hayatımız
-
6-En'âm 31
es sâatu : o saat, o vakit
-
6-En'âm 32
el hayâtu ed dunyâ : dünya hayatı
-
6-En'âm 40
es sâatu : o saat
-
6-En'âm 70
el hayâtu : hayat
-
6-En'âm 109
innemâ el ayâtu : âyetler ancak
-
6-En'âm 126
sırâtu rabbi-ke : senin Rabbinin yolu
-
6-En'âm 130
el hayâtu ed dunyâ : dünya hayatı
-
6-En'âm 132
derecâtun : dereceler
-
6-En'âm 139
hâlisatun : hastır, özeldir, aittir
-
6-En'âm 141
ve âtû : ve verin
-
6-En'âm 149
el bâligatu : en üstün, en kuvvetli, kesin olan
-
60-Mümtehine 10
el mu'minâtu : mü'min kadınlar
-
60-Mümtehine 10
ve âtû-hum : ve onlara verin
-
60-Mümtehine 11
âtû : verin
-
60-Mümtehine 12
el mu'minâtu : mü'min kadınlar
-
62-Cum'a 10
es salâtu : namaz
-
65-Talâk 4
ve ulâtu : ve onlar (kadınlar)
-
65-Talâk 6
fe âtû-hunne : o taktirde, o zaman onlara verin
-
68-Kalem 15
âyâtu-nâ : bizim âyetlerimiz
-
68-Kalem 28
evsatu-hum : onların en makul düşüneni (aklı başında olanı)
-
68-Kalem 39
bâligatun : erişir, sürer
-
69-Hâkka 1
el hâkkatu : hakikat, gerçek, gerçekleşecek olan, vuku bulması gerçek olan
-
69-Hâkka 2
el hâkkatu : hakikat (gerçek) olan (vuku bulacağı mutlak olan)
-
69-Hâkka 3
el hâkkatu : hakikat, gerçek, vuku bulacak olan
-
69-Hâkka 9
ve el mu'tefikâtu : ve beldeleri alt üst edilen kimseler
-
69-Hâkka 13
nefhatun : üfleyiş
-
69-Hâkka 15
el vâkiatu : vakıa, büyük olay, kıyâmet
-
7-A'râf 22
sev'âtu-humâ : ayıp yerleri (ikisinin)
-
7-A'râf 51
el hayâtu : hayat
-
7-A'râf 58
nebâtu-hu : onun bitkisi, nebatı
-
7-A'râf 73
nâkatu allâhi : Allah'ın (dişi) devesi
-
7-A'râf 113
es seharatu : sihirbazlar
-
7-A'râf 120
es seharatu : sihirbazlar
-
7-A'râf 142
mîkâtu : kararlaştırılmış muayyen vakit, zaman
-
7-A'râf 161
hıttatun : af dileyerek
-
7-A'râf 169
ve ed dâru el âhıratu : ve ahiret yurdu
-
73-Müzzemmil 20
ve âtû ez zekâte : ve zekâtı verin
-
74-Müddessir 29
levvâhatun : etrafını (derilerini) yakıp kavurucu
-
74-Müddessir 48
şefâatu : şefaat
-
75-Kıyamet 14
basîratun : basirdir, görendir, şahittir
-
75-Kıyamet 24
bâsiratun : çatılmış, kararmış
-
79-Nâziât 9
hâşiatun : korkarak, korkudan zillet içinde, boynu bükük
-
8-Enfâl 2
âyâtu-hu : onun âyetleri
-
8-Enfâl 4
deracâtun : dereceler (vardır)
-
8-Enfâl 4
ve magfiratun : ve mağfiret (vardır) (günahların sevaba çevrilmesi)
-
8-Enfâl 31
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
8-Enfâl 35
salâtu-hum : onların ibadetleri
-
8-Enfâl 66
sâbiratun : sabırlı, sabreden
-
8-Enfâl 74
magfiratun : mağfiret
-
80-Abese 11
tezkiratun : bir zikirdir, öğüttür, nasihattir
-
80-Abese 33
es sâhhatu : sağır edici büyük gürleme
-
80-Abese 38
musfiratun : nurlu, parlak, aydın
-
80-Abese 39
mustebşiratun : müjdelenmiş
-
80-Abese 40
gaberatun : toz bürünmüş, tozlu, toza toprağa bulanmış
-
80-Abese 41
kateratun : kara, karanlık
-
80-Abese 42
el feceratu : facir
-
83-Mutaffifin 13
âyâtu-nâ : âyetlerimiz
-
85-Bürûc 11
cennâtun : cennetler
-
88-Ğâşiye 2
hâşiatun : öne eğik, zillet içinde, dehşet içinde
-
88-Ğâşiye 13
merfûatun : yükseltilmiş, yüksek
-
88-Ğâşiye 14
mevdûatun : (önlerine) konulmuş
-
9-Tevbe 5
ve âtû ez zekâte : ve zekâtı verdiler
-
9-Tevbe 11
ve âtuz zekâte : ve zekâtı verdiler
-
9-Tevbe 24
ve ticâratun : ve ticaret
-
9-Tevbe 36
erbeatun : dört
-
9-Tevbe 42
eş şukkatu : meşakkatli, yorucu
-
9-Tevbe 49
sekatû : düştüler
-
9-Tevbe 49
le muhîtatun : mutlaka ihata edici, kuşatıcı
-
9-Tevbe 54
nefekâtu-hum : onların infâkleri
-
9-Tevbe 58
yeshatûne : öfkelenirler, kızarlar
-
9-Tevbe 60
innemâ es sadakâtu : muhakkak ki sadakalar
-
9-Tevbe 67
ve el munâfikâtu : ve münafık kadınlar
-
9-Tevbe 71
ve el mu'minâtu : ve mü'min kadınlar
-
9-Tevbe 84
ve mâtû : ve öldüler
-
9-Tevbe 88
lehum el hayrâtu : (bütün) hayırlar onlarındır
-
9-Tevbe 98
dâiratu es sev'i : kötü dönemler, felâketli olaylar dönemi (mü'minlere felâketli dönemlerin gelmesi)
-
9-Tevbe 120
ve lâ mahmesatun : ve şiddetli açlık isabet etmesi yoktur (ki)
-
9-Tevbe 125
ve mâtû : ve öldüler
-
98-Beyyine 8
cennâtu : cennetler