Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : ulû
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 716
-
10-Yunus 13
rusulu-hum : onların resûlleri
-
10-Yunus 18
ve yekûlûne : ve derler
-
10-Yunus 20
ve yekûlûne : ve derler
-
10-Yunus 24
ye'kulu en nâsu : insanlar yerler
-
10-Yunus 28
nekûlu : diyeceğiz
-
10-Yunus 31
fe se yekûlûne : o zaman diyecekler, derler
-
10-Yunus 38
yekûlûne ifterâ-hu : onu uydurdu mu
-
10-Yunus 47
resûlun : resûl
-
10-Yunus 47
resûlu-hum : onlara resûlleri
-
10-Yunus 48
ve yekûlûne : ve onlar derler ki
-
10-Yunus 68
e tekûlûne : mi söylüyorsunuz (söylüyor musunuz)
-
10-Yunus 74
alâ kulûbi : kalplerin üzerini
-
10-Yunus 77
e tekûlûne : mı söylüyorsunuz, konuşuyorsunuz
-
10-Yunus 88
alâ kulûbi-him : kalplerinin üzerini, kalplerini
-
11-Hûd 8
le yekûlunne : muhakkak derler ki
-
11-Hûd 12
en yekûlû : demeleri
-
11-Hûd 13
yekûlûne ifterâ-hu : onu uydurdu diyorlar
-
11-Hûd 18
ve yekûlu el eşhâdu : ve şahitler derler
-
11-Hûd 31
ve lâ ekûlu : ve ben demiyorum
-
11-Hûd 31
ve lâ ekûlu : ve ben demiyorum
-
11-Hûd 31
ve lâ ekûlu : ve ben demiyorum
-
11-Hûd 35
yekûlûne : diyorlar
-
11-Hûd 54
in nekûlu illâ : biz ancak ..... deriz
-
11-Hûd 69
rusulu-nâ : resûllerimiz
-
11-Hûd 77
resulu-nâ : resûlümüz
-
11-Hûd 78
raculun : bir erkek
-
11-Hûd 81
rusulu : resûller, elçiler
-
11-Hûd 91
mim mâ (min mâ) tekûlu : söylediğin şeyler
-
11-Hûd 116
ûlû bakıyyetin : bakiye sahipleri (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma'rufla emredenler)
-
110-Nasr 2
yedhulûne : girerler
-
12-Yusuf 9
uktulû : öldürün
-
12-Yusuf 10
lâ taktulû : öldürmeyin
-
12-Yusuf 36
te'kulu : yiyor
-
12-Yusuf 41
fe te'kulu et tayru : sonra, böylece, kuş(lar) yiyecek
-
12-Yusuf 43
ye'kuluhunne : onları yiyor
-
12-Yusuf 46
ye'kuluhunne : onları yiyorlar
-
12-Yusuf 47
te'kulûne \n(min mâ te'kulûne) : yiyorsunuz \n: (yediğiniz şeylerden)
-
12-Yusuf 50
câe-hu er resûlu : ona elçi geldi
-
12-Yusuf 66
alâ mâ nekûlu : söylediğimiz şeylere
-
12-Yusuf 67
lâ tedhulû : girmeyiniz
-
12-Yusuf 67
ve udhulû : ve giriniz
-
12-Yusuf 81
fe kûlû : böylece deyin, söyleyin
-
12-Yusuf 99
ve kâledhulû (kâle udhulû) : ve 'giriniz' dedi
-
12-Yusuf 110
izestey'eser rusulu : resûller umutlarını kestikleri zaman
-
13-Ra'd 7
ve yekûlu : ve derler, söylerler
-
13-Ra'd 16
ez zulumâtu : karanlıklar
-
13-Ra'd 19
ûlu el elbâbi : sır sahipleri
-
13-Ra'd 23
yedhulûne-hâ : ona girerler
-
13-Ra'd 23
yedhulûne : girerler
-
13-Ra'd 27
ve yekûlu : ve der(ler)
-
13-Ra'd 28
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
13-Ra'd 28
tatmainnu el kulûbu : kalpler tatmin (mutmain) olur
-
13-Ra'd 35
ukulu-hâ : onun meyvesi
-
13-Ra'd 43
ve yekûlu : ve derler, diyorlar
-
14-İbrahim 1
min ez zulûmâti : zulmetten, karanlıklardan
-
14-İbrahim 5
min ez zulumâti : karanlıklardan
-
14-İbrahim 9
rusulu-hum : resûlleri
-
14-İbrahim 10
rusulu-hum : onların resûlleri
-
14-İbrahim 11
rusulu-hum : onların resûlleri
-
14-İbrahim 44
fe yekûlu : o zaman der, söyler
-
14-İbrahim 52
ûlu el elbâbi : sırların sahipleri
-
15-Hicr 3
ye'kulû : yesinler
-
15-Hicr 12
fî kulûbi : kalplerin içine
-
15-Hicr 46
udhulû-hâ : oraya girin
-
15-Hicr 97
yekûlûne : söylüyorlar
-
16-Nahl 5
te'kulûne : yersiniz
-
16-Nahl 14
li te'kulû : yemeniz için
-
16-Nahl 22
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
16-Nahl 27
ve yekûlu : ve diyecek
-
16-Nahl 29
fedhulû (fe udhulû) : haydi, artık girin
-
16-Nahl 31
yedhulûne-hâ : ona girerler, dahil olurlar
-
16-Nahl 32
yekûlûne : derler
-
16-Nahl 32
udhulû : girin
-
16-Nahl 69
zululen : zelil edilmiş, boyun eğdirilmiş, emrine verilmiş
-
16-Nahl 80
min culûdi : derisinden, ciltlerinden
-
16-Nahl 103
yekûlûne : diyorlar
-
16-Nahl 108
alâ kulûbi-him : onların kalplerinin üzerini, kalplerini
-
16-Nahl 113
resûlun : bir resûl
-
16-Nahl 114
fe kulû : öyleyse yeyin
-
16-Nahl 116
ve lâ tekûlû : ve söylemeyin
-
17-İsrâ 4
uluvven : üstünlük
-
17-İsrâ 7
ve li yedhulû : ve girsinler, dahil olsunlar
-
17-İsrâ 31
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
17-İsrâ 33
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
17-İsrâ 40
le tekûlûne : gerçekten söylüyorsunuz
-
17-İsrâ 42
yekûlûne : söylüyorlar
-
17-İsrâ 43
yekûlûne : söyledikleri
-
17-İsrâ 43
uluvven : ulu, çok yüce
-
17-İsrâ 46
kulûbi-him : oların kalpleri
-
17-İsrâ 47
iz yekûlu : dedikleri zaman, diyerek
-
17-İsrâ 51
fe se yekûlûne : o zaman derler
-
17-İsrâ 51
ve yekûlûne : ve derler
-
17-İsrâ 53
yekûlû : söylesinler
-
17-İsrâ 78
li dulûki : dönmesi
-
17-İsrâ 108
ve yekûlûne : ve derler
-
18-Kehf 5
in yekûlûne : söylerlerse
-
18-Kehf 14
kulûbi-him : onların kalpleri
-
18-Kehf 22
se yekûlûne : diyecekler
-
18-Kehf 22
ve yekûlûne : ve diyecekler
-
18-Kehf 22
ve yekûlûne : ve diyecekler
-
18-Kehf 42
ve yekûlu : ve diyor
-
18-Kehf 49
ve yekûlûne : ve derler
-
18-Kehf 52
yekûlu : söyler
-
18-Kehf 57
alâ kulûbi-him : onların kalplerinin üzerine
-
18-Kehf 88
ve se nekûlu : ve söyleyeceğiz
-
19-Meryem 19
resûlu : resûl (elçi)
-
19-Meryem 35
yekûlu : der, söyler
-
19-Meryem 60
yedhulûne : girecekler
-
19-Meryem 66
ve yekûlu : ve söyler
-
19-Meryem 79
mâ yekûlu : söylediği şeyleri
-
19-Meryem 80
mâ yekûlu : söyledikleri şey(ler)
-
2-Bakara 7
kulûbi-him : onların kalpleri
-
2-Bakara 8
yekûlu : der, söyler
-
2-Bakara 10
kulûbi-him : onların kalpleri
-
2-Bakara 17
zulumâtin : zulmet, karanlıklar
-
2-Bakara 19
zulumâtun : zulmet, karanlıklar
-
2-Bakara 26
yekûlûne : derler
-
2-Bakara 54
fe uktulû : o zaman, o halde, artık öldürün
-
2-Bakara 57
kulû : yeyin
-
2-Bakara 58
udhulû : girin
-
2-Bakara 58
kulû : yeyin
-
2-Bakara 58
udhulû : girin
-
2-Bakara 58
kûlû : deyin, söyleyin
-
2-Bakara 60
kulû : yeyin, yeyiniz
-
2-Bakara 61
ve yaktulûne : ve öldürüyorlar
-
2-Bakara 68
yekûlu : diyor, söylüyor
-
2-Bakara 69
yekûlu : diyor, söylüyor
-
2-Bakara 71
yekûlu innehâ : diyor
-
2-Bakara 71
lâ zelûlun : zelil değil, boyunduruk altına
-
2-Bakara 74
kulûbu-kum : sizin kalpleriniz
-
2-Bakara 79
yekûlûne : derler
-
2-Bakara 80
tekûlûne : söylüyorsunuz
-
2-Bakara 83
ve kûlû : ve söyleyin, deyin
-
2-Bakara 85
taktulûne : öldürüyorsunuz
-
2-Bakara 87
resûlun : resûl, elçi
-
2-Bakara 87
taktulûne : öldürüyorsunuz
-
2-Bakara 88
kulûbu-nâ : bizim kalbimiz
-
2-Bakara 91
taktulûne : öldürüyorsunuz
-
2-Bakara 93
fî kulûbi-him : onların kalplerinin içine, kalplerine
-
2-Bakara 101
resûlun : bir resûl
-
2-Bakara 104
lâ tekûlû : söylemeyin, demeyin
-
2-Bakara 104
ve kûlû : ve söyleyin, deyin
-
2-Bakara 114
en yedhulû-hâ : oraya girmeleri
-
2-Bakara 117
yekûlu : söyler
-
2-Bakara 118
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
2-Bakara 136
kûlû : deyin, söyleyin
-
2-Bakara 140
tekûlûne : diyorsunuz, söylüyorsunuz
-
2-Bakara 142
yekûlu : derler, söylerler
-
2-Bakara 143
er resûlu : resûl
-
2-Bakara 154
lâ tekûlû : demeyin, söylemeyin
-
2-Bakara 168
kulû : yeyin
-
2-Bakara 169
ve en tekûlû : ve söylemeniz
-
2-Bakara 172
kulû : yeyin
-
2-Bakara 174
ye'kulûne : yiyorlar
-
2-Bakara 187
ve kulû : ve yeyin
-
2-Bakara 188
ve lâ te'kulû : ve yemeyin
-
2-Bakara 188
li te'kulû : yemeniz için
-
2-Bakara 191
ve uktulû-hum : ve onları öldürün
-
2-Bakara 191
fe uktulû-hum : o zaman, o taktirde, onları öldürün
-
2-Bakara 200
yekûlu : der
-
2-Bakara 201
men yekûlu : kim derse
-
2-Bakara 208
udhulû : girin
-
2-Bakara 214
en tedhulû : girmeniz
-
2-Bakara 214
er resûlu : resûl
-
2-Bakara 225
kulûbu-kum : kalpleriniz
-
2-Bakara 232
lâ ta'dulû-hunne : onlara engel olmayın
-
2-Bakara 235
en tekûlû : söylemeniz
-
2-Bakara 243
ulûfun : binlerce
-
2-Bakara 253
er rusulu : resûller
-
2-Bakara 257
min ez zulumâti : zulmetten, karanlıklardan
-
2-Bakara 257
ilâ ez zulumâti : zulmete, karanlıklara
-
2-Bakara 269
ulû el elbâbi : ulûl'elbab, sırların sahipleri
-
2-Bakara 275
ye'kulûne : yerler
-
2-Bakara 282
raculun : bir erkek
-
2-Bakara 285
er resûlu : resûl
-
20-Tâ-Hâ 40
tekûlu : söylüyor
-
20-Tâ-Hâ 40
men yekfulu-hu : ona kefil olacak kimse
-
20-Tâ-Hâ 54
kulû : yeyin
-
20-Tâ-Hâ 81
kulû : yeyin
-
20-Tâ-Hâ 104
yekûlûne : söylüyorlar
-
20-Tâ-Hâ 104
iz yekûlu : söylediği zaman
-
20-Tâ-Hâ 130
mâ yekûlûne : onların söyledikleri şey(ler)
-
20-Tâ-Hâ 130
tulûı eş şemsi : güneşin tulû edişi, doğuşu
-
21-Enbiyâ 3
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
21-Enbiyâ 8
lâ ye'kulûne : yemezler
-
21-Enbiyâ 38
ve yekûlûne : ve söylerler, derler
-
21-Enbiyâ 46
le yekûlunne : mutlaka derler
-
21-Enbiyâ 87
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
22-Hac 20
ve el culûdu : ve derileri, ciltleri
-
22-Hac 28
kulû : yeyiniz
-
22-Hac 32
el kulûbi : kalpler
-
22-Hac 35
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
22-Hac 36
kulû : yeyiniz
-
22-Hac 40
en yekûlû : demeleri
-
22-Hac 46
kulûbun : kalpler
-
22-Hac 46
el kulûbu : kalpler
-
22-Hac 53
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
22-Hac 53
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
22-Hac 54
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
22-Hac 78
li yekûne er resûlu : resûl olsun diye
-
23-Mü'minûn 19
te'kulûne : siz yersiniz
-
23-Mü'minûn 21
te'kulûne : yersiniz
-
23-Mü'minûn 25
raculun : bir adam
-
23-Mü'minûn 33
ye'kulu : (yemek) yer
-
23-Mü'minûn 33
te'kulûne : siz yiyorsunuz
-
23-Mü'minûn 38
raculunifterâ (raculun ifterâ) : iftira eden bir adam
-
23-Mü'minûn 44
resûlu-hâ : onun (kendi) resûlü
-
23-Mü'minûn 51
yâ eyyuhâ er rusulu : ey resûller
-
23-Mü'minûn 51
kulû : yeyiniz
-
23-Mü'minûn 60
ve kulûbu-hum : ve onların kalpleri
-
23-Mü'minûn 63
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
23-Mü'minûn 70
yekûlûne : diyorlar, söylüyorlar
-
23-Mü'minûn 85
se-yekûlûne : diyecekler
-
23-Mü'minûn 87
se-yekûlûne : diyecekler
-
23-Mü'minûn 89
se-yekûlûne : diyecekler
-
23-Mü'minûn 109
yekûlûne : derler
-
24-Nûr 15
ve tekûlûne : ve söylüyorsunuz
-
24-Nûr 22
ulu el fadlı : fazilet sahipleri
-
24-Nûr 24
ve erculu-hum : ve onların ayakları
-
24-Nûr 26
yekûlûne : diyorlar, söylüyorlar
-
24-Nûr 27
lâ tedhulû : girmeyin
-
24-Nûr 28
lâ tedhulû-hâ : ona (oraya) girmeyin
-
24-Nûr 29
en tedhulû : girmek, girmeniz
-
24-Nûr 37
fîhi el kulûbu : kalplerin
-
24-Nûr 40
ke zulumâtin : karanlıklar gibidir
-
24-Nûr 40
zulumâtun : karanlıklar
-
24-Nûr 47
ve yekûlûne : ve onlar derler
-
24-Nûr 50
kulûbi-him : onların kalpleri
-
24-Nûr 50
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
24-Nûr 51
en yekûlû : demeleri, söylemeleri
-
24-Nûr 58
el hulume : bulûğ çağına, erginliğe
-
24-Nûr 59
hulume : erginlik çağı, bulûğ çağı
-
24-Nûr 61
en te'kulû : yemek yemeniz
-
24-Nûr 61
en te'kulû : yemek yemeniz
-
25-Furkan 8
ye'kulu : yer
-
25-Furkan 17
yekûlu : diyecek
-
25-Furkan 19
tekûlûne : söylüyorsunuz
-
25-Furkan 20
le ye'kulûne : mutlaka, gerçekten yerler
-
25-Furkan 22
ve yekûlûne : ve diyecekler
-
25-Furkan 27
yekûlu : söyler, der
-
25-Furkan 30
er resûlu : resûl
-
25-Furkan 65
yekûlûne : derler
-
25-Furkan 68
ve lâ yaktulûne : ve öldürmezler
-
25-Furkan 74
yekûlûne : söylerler, derler
-
26-Şuarâ 14
en yaktulû-ni : beni öldürmelerinden
-
26-Şuarâ 16
resûlu : resûl, elçi
-
26-Şuarâ 107
resûlun : bir resûl
-
26-Şuarâ 125
resûlun : bir resûl
-
26-Şuarâ 137
huluku : yaratıldı
-
26-Şuarâ 143
resûlun : bir resûl
-
26-Şuarâ 162
resûlun : bir resûl
-
26-Şuarâ 178
resûlun : bir resûl
-
26-Şuarâ 200
kulûbi : kalpler
-
26-Şuarâ 203
yekûlû : söylerler, derler
-
26-Şuarâ 212
ma'zûlûne : azledilmiş olanlar, uzak tutulmuş, men edilmiş olanlar
-
26-Şuarâ 226
yekûlûne : diyorlar, söylüyorlar, söylerler
-
27-Neml 14
ve uluvven : ve büyüklenerek
-
27-Neml 18
udhulû : girin
-
27-Neml 33
ûlû : sahibi
-
27-Neml 33
ve ûlû : ve sahibi
-
27-Neml 34
el mulûke : melikler, sultanlar, hükümdarlar
-
27-Neml 63
zulumâti : karanlıklar
-
27-Neml 71
ve yekûlûne : ve derler, söylerler
-
28-Kasas 9
lâ taktulû-hu : onu öldürmeyin
-
28-Kasas 12
yekfulûne-hu : ona kefil olacak, onun bakımını üstlenecek
-
28-Kasas 20
raculun : bir adam
-
28-Kasas 20
yaktulû-ke : seni öldürmek
-
28-Kasas 28
nekûlu : konuşuyoruz
-
28-Kasas 33
en yaktulû-ni : beni öldürmelerinden
-
28-Kasas 47
yekûlû : söylerler, derler
-
28-Kasas 62
yekûlu : der
-
28-Kasas 65
yekûlu : diyecek
-
28-Kasas 74
fe yekûlu : sonra diyecek
-
28-Kasas 82
yekûlûne : derler
-
28-Kasas 83
uluvven : üstünlük
-
29-Ankebût 2
en yekûlû : onların demeleri
-
29-Ankebût 10
yekûlu : der, diyor
-
29-Ankebût 10
yekûlunne : derler
-
29-Ankebût 24
en kâlûktulû-hu : 'onu öldürün' demek
-
29-Ankebût 31
rusûlu-nâ : bizim resûllerimiz
-
29-Ankebût 33
rusulu-nâ : bizim resûllerimiz
-
29-Ankebût 46
ve kûlû : ve deyin
-
29-Ankebût 55
ve yekûlu : ve derler
-
29-Ankebût 61
yekûlunne : mutlaka diyecek, der
-
29-Ankebût 63
yekûlunne : mutlaka diyecek, der
-
3-Âl-i İmrân 7
fî kulûbi-him : onların kalplerinde vardır
-
3-Âl-i İmrân 7
yekûlûne : derler
-
3-Âl-i İmrân 7
illâ ulû el elbâbi : ancak, sadece lübblerin, sırların sahipleri
-
3-Âl-i İmrân 8
kulûbe-nâ : kalplerimizi
-
3-Âl-i İmrân 16
yekûlûne : derler
-
3-Âl-i İmrân 18
ve ulû el ilmi : ve ilim sahipleri, kendilerine Allah tarafından ilim verilenler
-
3-Âl-i İmrân 21
ve yaktulûne : öldürüyorlar
-
3-Âl-i İmrân 21
ve yaktulûne : ve öldürüyorlar
-
3-Âl-i İmrân 44
yekfulu meryeme : Meryem'e kefil olacak, bakımını üstlenecek
-
3-Âl-i İmrân 47
yekûlu lehu : ona der
-
3-Âl-i İmrân 49
bi mâ te'kulûne : yediğiniz şeyleri
-
3-Âl-i İmrân 64
fe kûlû : o zaman deyiniz, söyleyiniz
-
3-Âl-i İmrân 75
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
3-Âl-i İmrân 78
ve yekûlûne : ve derler
-
3-Âl-i İmrân 78
ve yekûlûne : ve derler
-
3-Âl-i İmrân 81
resûlun : resûl
-
3-Âl-i İmrân 101
resûlu-hu : 'nun resûlü
-
3-Âl-i İmrân 103
kulûbi-kum : sizin kalpleriniz
-
3-Âl-i İmrân 112
ve yaktulûne : ve öldürüyorlar
-
3-Âl-i İmrân 124
iz tekûlu : diyordun
-
3-Âl-i İmrân 126
kulûbu-kum bi-hî : kalplerinizin onunla
-
3-Âl-i İmrân 130
lâ te'kulu : yemeyin
-
3-Âl-i İmrân 142
en tedhulû : girmenizi
-
3-Âl-i İmrân 144
illâ resûlun : resûl'den başka, sadece resûl
-
3-Âl-i İmrân 144
rusûlu : resûller, elçiler
-
3-Âl-i İmrân 151
fî kulûbi : kalplerine
-
3-Âl-i İmrân 153
ve er resûlu : ve resûl
-
3-Âl-i İmrân 154
yekûlûne : diyorlar
-
3-Âl-i İmrân 154
yekûlûne : diyorlar
-
3-Âl-i İmrân 154
mâ fî kulûbi-kum : kalplerinizde olandan
-
3-Âl-i İmrân 156
fî kulûbi-him : kalpleri içinde, kalplerinde
-
3-Âl-i İmrân 167
yekûlûne : diyorlar
-
3-Âl-i İmrân 167
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
3-Âl-i İmrân 181
ve nekûlu : ve diyeceğiz
-
3-Âl-i İmrân 183
te'kulu-hu en nâru : ateş onu yer
-
3-Âl-i İmrân 183
rusulun : resûller, elçiler
-
3-Âl-i İmrân 184
rusulun : resûller, elçiler
-
30-Rûm 9
rusulu-hum : onların resûlleri
-
30-Rûm 59
kulûbi : kalpler
-
31-Lokman 25
yekûlunnellâhu : 'Allah' derler
-
32-Secde 3
yekûlû : derler, diyorlar
-
32-Secde 27
te'kulu : siz yersiniz
-
32-Secde 28
ve yekûlûne : ve derler
-
33-Ahzâb 4
yekûlu : söyler
-
33-Ahzâb 5
kulûbu-kum : sizin kalpleriniz
-
33-Ahzâb 6
ve ûlûl erhâmi : ve rahim sahipleri, akrabalar
-
33-Ahzâb 10
el kulûbu : kalpler
-
33-Ahzâb 12
ve iz yekûlu : ve söylüyorlardı, diyorlardı.
-
33-Ahzâb 12
kulûbi-him : onların kalpleri
-
33-Ahzâb 12
ve resûlu-hû : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 13
yekûlûne : derler, diyorlar
-
33-Ahzâb 22
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 22
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 26
kulûbi-hum : onların kalpleri
-
33-Ahzâb 26
taktulûne : öldürüyorsunuz
-
33-Ahzâb 36
ve resûlu-hû : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 37
tekûlu : söylüyorsun
-
33-Ahzâb 40
resûlu allâhi : Allah'ın resûlü
-
33-Ahzâb 43
min ez zulumâti : karanlıklardan
-
33-Ahzâb 51
kulûbi-kum : sizin kalpleriniz
-
33-Ahzâb 53
lâ tedhulû : siz girmeyin
-
33-Ahzâb 53
fedhulû (fe udhulû) : o zaman girin
-
33-Ahzâb 53
kulûbi-kum : sizin kalpleriniz
-
33-Ahzâb 53
ve kulûbi-hinne : ve onların kalpleri
-
33-Ahzâb 60
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
33-Ahzâb 66
yekûlûne : derler, diyecekler
-
33-Ahzâb 70
ve kûlû : ve söyleyin
-
34-Sebe 14
te'kulu : yiyor
-
34-Sebe 15
kulû : yeyin
-
34-Sebe 23
an kulûbi-him : onların kalplerinden
-
34-Sebe 29
ve yekûlûne : ve diyorlar, derler
-
34-Sebe 31
yekûlu : der
-
34-Sebe 40
yekûlu : diyecek
-
34-Sebe 42
ve nekûlu : ve deriz
-
34-Sebe 43
raculun : bir adam
-
35-Fâtır 4
rusulun : resûller
-
35-Fâtır 12
te'kulûne : yersiniz
-
35-Fâtır 20
ez zulumâtu : karanlıklar
-
35-Fâtır 25
rusulu-hum : onların resûlleri
-
35-Fâtır 33
yedhulûne-hâ : ona girerler
-
36-Yâsin 20
raculun : bir adam
-
36-Yâsin 33
ye'kulûne : yerler
-
36-Yâsin 35
li ye'kulû : yesinler
-
36-Yâsin 48
ve yekûlûne : ve derler
-
36-Yâsin 65
erculu-hum : onların ayakları
-
36-Yâsin 72
ye'kulûne : yerler
-
37-Sâffât 24
mes'ûlûne : mesuldürler
-
37-Sâffât 36
ve yekûlûne : ve söylerler, derler
-
37-Sâffât 52
yekûlu : der, söyler
-
37-Sâffât 91
lâ te'kulûne : yemek yemiyorsunuz
-
37-Sâffât 151
yekûlûne : derler
-
37-Sâffât 167
yekûlûne : derler, diyorlar
-
38-Sâd 17
yekûlûne : söylüyorlar
-
38-Sâd 29
ulû el elbâbi : ulûl'elbâb, daimî zikirdeki kimseler
-
38-Sâd 84
ekûlu : ben söylüyorum
-
39-Zümer 6
zulumâtin : karanlıklar
-
39-Zümer 9
ulû el elbâbi : ulûl'elbab, daimî zikir sahipleri
-
39-Zümer 18
ulû el elbâbi : ulûl'elbab, daimî zikir sahipleri
-
39-Zümer 22
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
39-Zümer 23
culûdu : ciltler, deriler
-
39-Zümer 23
culûdu-hum : onların ciltleri, derileri
-
39-Zümer 23
ve kulûbu-hum : ve onların kalpleri
-
39-Zümer 38
yekûlunne : derler
-
39-Zümer 45
kulûbu : kalpler
-
39-Zümer 71
rusulun : resûller
-
39-Zümer 72
udhulû : dahil olun, girin
-
39-Zümer 73
fedhulû-hâ (fe udhulû-hâ) : öyleyse ona girin
-
4-Nisâ 2
ve lâ te'kulû : ve yemeyin
-
4-Nisâ 3
teûlû : zulmetmeniz, haksızlık etmeniz, adaletten ayrılmanız
-
4-Nisâ 4
kulû-hu : onu yeyin
-
4-Nisâ 5
ve kûlû : ve söyleyin, deyin
-
4-Nisâ 6
ve lâ te'kulû-hâ : ve onu yemeyin
-
4-Nisâ 8
ulû : sahibi
-
4-Nisâ 8
ve kûlû : ve deyin, söyleyin
-
4-Nisâ 9
velyekûlû (ve li yekûlû ) : ve söylesinler
-
4-Nisâ 10
ye'kulûne : yerler
-
4-Nisâ 10
ye'kulûne : yerler
-
4-Nisâ 11
sulusâ : üçte iki
-
4-Nisâ 11
es sulusu : üçte biri
-
4-Nisâ 12
raculun : erkek
-
4-Nisâ 12
fî es sulusi : üçte birinde, üçte birine
-
4-Nisâ 19
ve lâ ta'dulû-hunne : ve onlara baskı yapmayın, sıkıştırmayın
-
4-Nisâ 29
lâ te'kulû : yemeyin
-
4-Nisâ 29
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
4-Nisâ 43
tekûlûne : söylüyorsunuz
-
4-Nisâ 46
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
4-Nisâ 51
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
4-Nisâ 56
culûdu-hum : onların derileri
-
4-Nisâ 56
culûden : deriler
-
4-Nisâ 63
fî kulûbi-him : onların kalplerinde var olan
-
4-Nisâ 64
er resûlu : resûl, elçi
-
4-Nisâ 66
uktulû : öldürün
-
4-Nisâ 75
yekûlûne : diyorlar
-
4-Nisâ 78
yekûlû : derler
-
4-Nisâ 78
yekûlû : derler
-
4-Nisâ 81
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
4-Nisâ 81
tekûlu : sen söylüyorsun, söylersin
-
4-Nisâ 89
ve uktulû-hum : ve onları öldürün
-
4-Nisâ 91
ve ıktulû-hum : ve onları öldürün
-
4-Nisâ 94
lâ tekûlû : söylemeyin, demeyin
-
4-Nisâ 102
tagfulûne : gâfil olursunuz
-
4-Nisâ 124
yedhulûne : girerler
-
4-Nisâ 150
ve yekûlûne : ve derler
-
4-Nisâ 154
udhulû : dahil olun, girin
-
4-Nisâ 155
kulûbu-nâ : bizim kalplerimiz
-
4-Nisâ 170
er resûlu : resûl
-
4-Nisâ 171
lâ tekûlû : demeyin, söylemeyin
-
4-Nisâ 171
resûlu : Resûl
-
4-Nisâ 171
ve lâ tekûlû : ve demeyin, söylemeyin
-
4-Nisâ 176
es sulusâni : üçte ikisi
-
40-Mü'min 18
el kulûbu : kalpler
-
40-Mü'min 22
rusulu-hum : onların resûlleri
-
40-Mü'min 25
uktulû : öldürün
-
40-Mü'min 28
raculun : bir adam
-
40-Mü'min 28
taktulûne : öldürüyorsunuz
-
40-Mü'min 40
yedhulûne : girerler, konulurlar
-
40-Mü'min 44
ekûlu : ben söylüyorum
-
40-Mü'min 47
yekûlu : derler, söylerler
-
40-Mü'min 50
rusulu-kum : sizin resûlleriniz
-
40-Mü'min 60
se yedhulûne : dahil olacaklar, girecekler
-
40-Mü'min 68
yekûlu : söyler, der
-
40-Mü'min 76
udhulû : dahil olun, girin
-
40-Mü'min 79
te'kulûne : yersiniz
-
40-Mü'min 83
rusulu-hum : onların resûlleri
-
41-Fussilet 5
kulûbu-nâ : bizim kalplerimiz
-
41-Fussilet 14
er rusulu : resûller
-
41-Fussilet 20
ve culûdu-hum : ve onların derileri
-
41-Fussilet 21
li culûdi-him : onların ciltleri, derileri
-
41-Fussilet 22
culûdu-kum : ciltleriniz, derileriniz
-
42-Şûrâ 24
yekûlûne : diyorlar
-
42-Şûrâ 44
yekûlûne : diyorlar
-
43-Zuhruf 9
yekûlunne : derler
-
43-Zuhruf 13
ve tekûlû : ve deyin, söyleyin
-
43-Zuhruf 29
ve resûlun : ve bir resûl
-
43-Zuhruf 46
resûlu : resûl
-
43-Zuhruf 70
udhulû : dahil olun, girin
-
43-Zuhruf 73
te'kulûne : siz yersiniz
-
43-Zuhruf 80
ve rusulu-nâ : ve bizim resûllerimiz, elçilerimiz
-
43-Zuhruf 87
yekûlunne : mutlaka derler, diyecekler
-
44-Duhân 13
resûlun : bir resûl
-
44-Duhân 17
resûlun : resûl
-
44-Duhân 18
resûlun : resûl
-
44-Duhân 34
yekûlûne : derler, diyecekler
-
46-Ahkaf 8
yekûlûne : derler, diyorlar
-
46-Ahkaf 11
se-yekûlûne : diyecekler
-
46-Ahkaf 17
fe yekûlu : o zaman dedi
-
46-Ahkaf 35
ulûl azmi : azîm sahipleri
-
47-Muhammed 12
ve ye'kulûne : ve yerler
-
47-Muhammed 12
kemâ te'kulu : gibi yer
-
47-Muhammed 16
alâ kulûbi-him : onların kalplerinin üzerini
-
47-Muhammed 20
ve yekûlu : ve derler
-
47-Muhammed 20
fî kulûbi-him : kalplerinin içinde, kalplerinde vardır
-
47-Muhammed 24
kulûbin : kalpler
-
47-Muhammed 29
fî kulûbi-him : onların kalplerinin içinde, kalplerinde
-
48-Fetih 4
kulûbi : kalpler
-
48-Fetih 11
se yekûlule-ke : sana diyecekler
-
48-Fetih 11
yekûlûne : söylüyorlar
-
48-Fetih 11
kulûbi-him : onların kalpleri
-
48-Fetih 12
er resûlu : resûl
-
48-Fetih 12
kulûbi-kum : sizin kalpleriniz
-
48-Fetih 15
se-yekûlu : diyecekler
-
48-Fetih 15
se yekûlûne : diyecekler
-
48-Fetih 18
kulûbi-him : onların kalpleri
-
48-Fetih 26
fî kulûbi-him : onların kalplerinde, kalplerinin içinde
-
48-Fetih 27
le tedhulunne : siz mutlaka gireceksiniz
-
48-Fetih 29
resûlu allâhi : Allah'ın resûlü
-
49-Hucurât 3
kulûbe-hum : onların kalpleri
-
49-Hucurât 7
resûlu allâhi : Allah'ın Resûlü
-
49-Hucurât 7
fî kulûbi-kum : kalplerinizde
-
49-Hucurât 14
kûlû : deyin, söyleyin
-
49-Hucurât 14
fî kulûbi-kum : kalplerinize
-
5-Mâide 4
fe kulû : o halde, artık yiyin
-
5-Mâide 13
kulûbe-hum : onların kalplerini
-
5-Mâide 15
resûlu-nâ : Resûlümüz
-
5-Mâide 16
min ez zulumâti : zulmetten, karanlıklardan
-
5-Mâide 19
resûlu-nâ : Resul'ümüz
-
5-Mâide 19
en tekûlû mâ câe-nâ : 'bize gelmedi ' dersiniz diye (dememeniz için)
-
5-Mâide 20
mulûken : melikler, hükümdarlar
-
5-Mâide 21
yâ kavmi udhulû : ey kavmim girin
-
5-Mâide 23
udhulû : giriniz!
-
5-Mâide 32
rusulu-nâ : resullerimiz
-
5-Mâide 33
ve erculu-hum : ve ayaklarının
-
5-Mâide 41
yâ eyyuhâ er resûlu : ey Resul
-
5-Mâide 41
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
5-Mâide 41
yekûlûne : diyorlar
-
5-Mâide 41
kulûbe-hum : onların kalpleri
-
5-Mâide 52
fî kulûbi-him : kalplerinde vardır
-
5-Mâide 52
yekûlûne : derler
-
5-Mâide 53
ve yekûlu : ve derler
-
5-Mâide 55
allâhu ve resûlu-hu : Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
-
5-Mâide 67
yâ eyyuhâ er resûlu : ey Resul
-
5-Mâide 70
resûlun : bir resul
-
5-Mâide 70
yaktulûne : öldürdüler
-
5-Mâide 73
ammâ (an mâ) yekûlûne : söylediklerinden, söyledikleri sözlerden
-
5-Mâide 75
illâ resûlun : ancak sadece bir Resul
-
5-Mâide 75
er rusulu : Resul'ler
-
5-Mâide 83
yekûlûne rabbe-nâ : Rabb'imiz derler
-
5-Mâide 88
ve kulû : ve yiyin
-
5-Mâide 95
lâ taktulû es sayde : avı öldürmeyin (avlanmayın)
-
5-Mâide 109
fe yekûlu : o zaman, sonra der
-
5-Mâide 113
kulûbu-nâ : kalplerimiz
-
50-Kaf 30
nekûlu : deriz
-
50-Kaf 30
ve tekûlu : ve der
-
50-Kaf 34
udhulû-hâ : ona girin
-
50-Kaf 34
el hulûdi : ebedîlik
-
50-Kaf 39
mâ yekûlûne : söyledikleri şey(ler), söylediklerine
-
50-Kaf 39
tulûı : tulu etme, (güneşin) doğuşu
-
50-Kaf 45
bi mâ yekûlûne : ne(ler) söylediklerini
-
51-Zâriyât 27
lâ te'kulûne : yemiyorsunuz
-
52-Tûr 19
kulû : yeyin
-
52-Tûr 30
yekûlûne : onlar diyorlar
-
52-Tûr 33
yekûlûne : diyorlar
-
52-Tûr 44
yekûlû : derler
-
54-Kamer 2
ve yekûlû : ve derler
-
54-Kamer 8
yekûlu : derler
-
54-Kamer 44
yekûlûne : diyorlar
-
56-Vâkıa 47
yekûlûne : diyorlar, söylüyorlar
-
56-Vâkıa 56
nuzulu-hum : onların ziyafeti, ağırlanması
-
56-Vâkıa 93
nuzulun : ziyafet
-
57-Hadid 8
ve er resûlu : ve resûle
-
57-Hadid 9
min ez zulumâti : zulmetten, karanlıklardan
-
57-Hadid 13
yekûlu : derler
-
57-Hadid 16
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
57-Hadid 16
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
57-Hadid 27
fî kulûbi : kalplerde
-
58-Mücâdele 2
le yekûlûne : gerçekten, mutlaka ..... söylüyorlar
-
58-Mücâdele 8
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
58-Mücâdele 8
nekûlu : biz söylüyoruz
-
58-Mücâdele 22
fî kulûbi-him(u) : onların kalplerinin içine
-
59-Haşr 2
fî kulûbi-him(u) : kalplerinin içine, kalplerine
-
59-Haşr 7
er resûlu : resûl
-
59-Haşr 10
yekûlûne : derler
-
59-Haşr 10
fî kulûbi-nâ : kalplerimizde
-
59-Haşr 11
yekûlûne : derler
-
59-Haşr 14
ve kulûbu-hum : ve onların kalpleri
-
6-En'âm 1
ez zulumâti : zulmetler, karanlıklar
-
6-En'âm 22
nekûlu : diyeceğiz
-
6-En'âm 25
alâ kulûbi-him : onların kalplerinin üzerine
-
6-En'âm 25
yekûlu : derler
-
6-En'âm 33
ellezî yekûlûne : onların söyledikleri
-
6-En'âm 34
rusulun : resûller
-
6-En'âm 39
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 43
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
6-En'âm 46
alâ kulûbi-kum : sizin kalplerinizin üzerini
-
6-En'âm 50
lâ ekûlu lekum : size demiyorum, söylemiyorum
-
6-En'âm 50
ve lâ ekûlu : ve demiyorum, söylemiyorum
-
6-En'âm 53
li yekûlû : derler diye
-
6-En'âm 59
fî zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 61
rusulu-nâ : bizim elçilerimiz
-
6-En'âm 63
min zulumâti : karanlıklardan
-
6-En'âm 73
yekûlu : der
-
6-En'âm 93
tekûlûne : söylüyorsunuz
-
6-En'âm 97
fî zulumâti el berri : karanın karanlıklarında
-
6-En'âm 105
ve li yekûlû : ve derler diye
-
6-En'âm 118
fe kulû : o zaman yeyin
-
6-En'âm 119
ellâ te'kulû (en lâ te'kulû) : yememeniz, yemiyorsunuz
-
6-En'âm 121
ve lâ te'kulû : ve yemeyin
-
6-En'âm 122
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 124
rusulu allâhi : Allah'ın elçileri, resûlleri
-
6-En'âm 130
rusulun : resûller, elçiler
-
6-En'âm 141
ukulu-hu : o yenilen
-
6-En'âm 141
kulû : yeyin
-
6-En'âm 142
kulû : yeyin
-
6-En'âm 148
se yekûlu : söyleyecekler
-
6-En'âm 151
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
6-En'âm 151
ve lâ taktulû en nefse : ve kimseyi öldürmeyin
-
6-En'âm 156
en tekûlû : demeniz (dememeniz, söylemeniz)
-
6-En'âm 157
tekûlû : siz dersiniz
-
61-Saf 2
tekûlûne : siz söylüyorsunuz
-
61-Saf 3
en tekûlû : söylemeniz
-
61-Saf 5
resûlu allâhi : Allah'ın Resûl'ü
-
61-Saf 5
kulûbe-hum : onların kalpleri
-
61-Saf 6
resûlu allâhi : Allah'ın Resûl'ü
-
63-Münâfikûn 1
le resûlu allâhi : elbette Allah'ın elçisi, resûlü
-
63-Münâfikûn 1
le resûlu-hu : elbette onun elçisi, kendisinin resûlü
-
63-Münâfikûn 3
kulûbi-him : onların kalpleri
-
63-Münâfikûn 4
yekûlû : söylerler, konuşurlar
-
63-Münâfikûn 5
resûlu allâhi : Allah'ın resûlü
-
63-Münâfikûn 7
yekûlûne : derler
-
63-Münâfikûn 8
yekûlûne : derler
-
64-Teğabün 6
rusulu-hum : onların resûlleri
-
65-Talâk 11
min ez zulumâti : karanlıklardan
-
66-Tahrim 4
kulûbu-kumâ : ikinizin kalpleri
-
66-Tahrim 8
yekûlûne : derler
-
67-Mülk 15
ve kulû : ve yeyin
-
67-Mülk 25
ve yekûlûne : derler ki
-
68-Kalem 4
hulukın : yaratılış (ahlâk)
-
68-Kalem 51
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
69-Hâkka 19
yekûlu : der, söyler
-
69-Hâkka 24
kulû : yeyin
-
69-Hâkka 25
yekûlu : der, söyler
-
69-Hâkka 37
lâ ye'kulu-hu : onu yemez
-
7-A'râf 28
e tekûlûne : ... mı söylüyorsunuz?
-
7-A'râf 31
kulû : yeyiniz
-
7-A'râf 33
ve en tekûlû : ve söylemeniz
-
7-A'râf 35
rusulun : resûller
-
7-A'râf 37
rusulu-nâ : resûllerimiz, elçilerimiz
-
7-A'râf 38
kâle edhulû : girin dedi
-
7-A'râf 40
ve lâ yedhulûne el cennete : ve cennete giremezler
-
7-A'râf 43
rusulu : Resûller, elçiler
-
7-A'râf 46
lem yedhulû-hâ : henüz oraya dahil olmadılar, girmediler
-
7-A'râf 49
udhulû el cennete : cennete girin
-
7-A'râf 53
yekûlu ellezîne : onlar derler
-
7-A'râf 53
rusulu : resûller
-
7-A'râf 61
resûlun : bir resûl
-
7-A'râf 67
resûlun : bir resûl
-
7-A'râf 100
alâ kulûbi-him : kalplerinin üzerini
-
7-A'râf 101
rusulu-hum : resûlleri
-
7-A'râf 101
alâ kulûbi : kalplerinin üzerini
-
7-A'râf 104
resûlun : bir resûl
-
7-A'râf 150
yaktulûne-nî : beni öldürüyorlar
-
7-A'râf 158
resûlu allâhi : Allah'ın resûlü
-
7-A'râf 160
kulû : yeyin
-
7-A'râf 161
ve kulû : ve yeyin
-
7-A'râf 161
ve kûlû : ve deyin, söyleyin
-
7-A'râf 161
ve udhulû el bâbe : ve kapıdan girin (dahil olun)
-
7-A'râf 169
ve yekûlûne : ve derler
-
7-A'râf 169
en lâ yekûlû : söylememeleri
-
7-A'râf 172
en tekûlû : demeniz, demenize karşı (dememeniz için)
-
7-A'râf 173
tekûlû : dersiniz
-
7-A'râf 179
kulûbun : kalpler
-
7-A'râf 195
erculun : ayaklar
-
72-Cin 4
yekûlu : söylüyor
-
73-Müzzemmil 10
yekûlûne : diyorlar, söylüyorlar
-
73-Müzzemmil 20
min suluseyi : üçte ikisinden
-
73-Müzzemmil 20
ve suluse-hu : ve onun üçte biri
-
74-Müddessir 31
fî kulûbi-him : kalplerinde
-
75-Kıyamet 10
yekûlu : der, diyecek
-
77-Mürselât 11
er rusulu : resûller
-
77-Mürselât 43
kulû : yeyin
-
77-Mürselât 46
kulû : yeyin
-
78-Nebe 40
ve yekûlu : ve diyecek
-
79-Nâziât 8
kulûbun : kalpler
-
79-Nâziât 10
yekûlûne : derler
-
8-Enfâl 2
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
8-Enfâl 10
kulûbu-kum : kalpleriniz
-
8-Enfâl 11
kulûbi-kum : kalpleriniz
-
8-Enfâl 12
fî kulûbi : kalplerine
-
8-Enfâl 17
fe lem taktulû-hum : oysa, halbuki onları siz öldürmediniz
-
8-Enfâl 24
yehûlu : girer
-
8-Enfâl 30
yaktulû-ke : seni öldürürler
-
8-Enfâl 49
iz yekûlu : diyorlardı
-
8-Enfâl 49
fî kulûbi-him : kalplerinde vardır
-
8-Enfâl 63
kulûbi-him : onların kalpleri
-
8-Enfâl 63
kulûbi-him : onların kalpleri
-
8-Enfâl 69
fe kulû : artık yeyin
-
8-Enfâl 70
fî kulûbi-kum : kalplerinizde vardır
-
8-Enfâl 75
ve ulû : ve sahipleri
-
8-Enfâl 75
el erhâmi \n(ûlû el erhâmi) : rahimler \n: (rahim sahipleri, akrabalar)
-
83-Mutaffifin 14
kulûbi-him : onların kalpleri
-
89-Fecr 15
yekûlu : der
-
89-Fecr 16
yekûlu : der
-
89-Fecr 19
ve te'kulûne : ve siz yiyorsunuz
-
89-Fecr 24
yekûlu : der
-
9-Tevbe 3
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 5
faktulû (fe uktulû) : artık öldürün, savaşın
-
9-Tevbe 8
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
9-Tevbe 15
kulûbi-him : onların kalpleri
-
9-Tevbe 29
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 34
le ye'kulûne : yerler
-
9-Tevbe 40
iz yekûlu : demişti
-
9-Tevbe 45
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
9-Tevbe 49
yekûlu'zen lî (yekûlu ezen lî) : bana izin ver der
-
9-Tevbe 50
yekûlû : derler
-
9-Tevbe 59
ve resûlu-hu : ve onun resûlünün
-
9-Tevbe 59
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 60
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
9-Tevbe 61
ve yekûlûne : ve derler
-
9-Tevbe 62
ve resûlu-hû : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 64
fî kulûbi-him : kalplerinde olan
-
9-Tevbe 65
le yekûlunne : mutlaka derler
-
9-Tevbe 70
rusulu-hum : onların (kendi) resûlleri
-
9-Tevbe 74
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 77
fî kulûbi-him : onların kalplerinde, kalplerine
-
9-Tevbe 86
ulû et tavli : servet sahipleri, servet sahipi olanlar
-
9-Tevbe 87
alâ kulûbi-him : onların kalplerinin üzeri
-
9-Tevbe 88
er resûlu : resûl
-
9-Tevbe 93
kulûbi-him : onların kalpleri
-
9-Tevbe 94
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 105
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 110
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
9-Tevbe 110
kulûbu-hum : onların kalpleri
-
9-Tevbe 111
fe yaktulûne : böylece öldürürler
-
9-Tevbe 117
kulûbu : kalpler
-
9-Tevbe 124
yekûlu : der, söyler
-
9-Tevbe 125
ellezîne fî kulûbi-him : kalplerinde ... olan kimseler
-
9-Tevbe 127
kulûbe-hum : onların kalplerini
-
9-Tevbe 128
resûlun : bir resûl
-
90-Beled 6
yekûlu : diyor, der
-
91-Şems 13
resûlu allâhi : Allah'ın Resûl'ü
-
98-Beyyine 2
resûlun : bir resûl