Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : zû
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 759
-
10-Yunus 12
zuyyine : süslendi, güzel gösterildi
-
10-Yunus 14
li nanzure : bakmamız için
-
10-Yunus 24
zuhrufe-hâ : onun güzelliği, onun güzelleşmesi (son derece güzel ve parlak olması)
-
10-Yunus 31
yerzuku-kum : sizlere rızık verir, sizi rızıklandırır
-
10-Yunus 39
fanzur (fe unzur) : artık bak
-
10-Yunus 43
men yanzuru : bakan kimseler
-
10-Yunus 52
zûkû : tadın
-
10-Yunus 60
le zû fadlın : elbette büyük fazl sahibi
-
10-Yunus 61
ve mâ ya'zubu : ve gizli kalmaz
-
10-Yunus 64
huve el fevzu el azîm : o en büyük mükâfat (fevzdir)
-
10-Yunus 65
ve lâ yahzun-ke : ve seni üzmesin, mahzun olma
-
10-Yunus 73
fanzur (fe unzur) : artık bak
-
10-Yunus 83
zurriyyetun : zürriyet, sülâle
-
10-Yunus 101
unzurû : bakın
-
10-Yunus 101
ve en nuzuru : ve uyarmalar
-
102-Tekâsür 2
zurtum(u) : ziyaret ettiniz
-
11-Hûd 12
kenzun : bir hazine
-
11-Hûd 27
nezunnu-kum : sizi zannediyoruz
-
11-Hûd 46
eizu-ke : sana öğüt veriyorum
-
11-Hûd 47
innî eûzu bi-ke : muhakkak ki ben sana sığınırım
-
11-Hûd 56
âhızun : alan, tutan
-
11-Hûd 57
hafîzun : hafizdir, en iyi koruyandır, muhafaza edendir
-
11-Hûd 65
gayru mekzûbin : yalanlanmayan, tekzip edilmesi olmayan
-
11-Hûd 66
el azîzu : azîzdir, yücedir
-
11-Hûd 72
ecûzun : yaşlı, ihtiyarım
-
11-Hûd 78
ve lâ tuhzû-ni : ve beni utandırmayın, rezil, rüsva etmeyin
-
11-Hûd 92
eazzu : daha azîz
-
11-Hûd 102
ahzu : yakalaması, alması
-
11-Hûd 108
meczûzin \n(gayre meczûzin) : kesinti, kesilmiş \n: (kesintisiz, devamlı, kesilmeyen)
-
11-Hûd 114
ve zulefen : ve gecenin ilk saatleri
-
11-Hûd 117
bi zulmin : zulüm ile
-
113-Felâk 1
eûzu : ben sığınırım
-
114-Nâs 1
eûzu : ben sığınırım
-
12-Yusuf 12
hâfizûne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
12-Yusuf 13
le yahzunu-nî : mutlaka, gerçekten beni üzer mahzun eder
-
12-Yusuf 55
hafîzun : koruyan
-
12-Yusuf 63
hâfizûne : koruyanlar, koruyan kimseler, koruyucular
-
12-Yusuf 65
ve nahfazu : ve koruruz, muhafaza ederiz
-
12-Yusuf 68
zû ilmin : bir ilim sahibi
-
12-Yusuf 78
yâ eyyuhâ el azîzu : ey azîz
-
12-Yusuf 88
yâ eyyuhâ el azîzu : ey vezir, ey azîz
-
12-Yusuf 97
zunûbe-nâ : bizim günahlarımız
-
12-Yusuf 109
fe yanzurû : artık baksınlar
-
13-Ra'd 6
le zû : mutlaka sahiptir
-
13-Ra'd 6
alâ zulmi-him : onların zulümlerine karşılık
-
13-Ra'd 11
yahfezûne-hu : onu korurlar, muhafaza ederler
-
13-Ra'd 16
ez zulumâtu : karanlıklar
-
13-Ra'd 23
ve zurriyyâti-him : ve onların zürriyetlerinden
-
13-Ra'd 33
zuyyine : süslü gösterildi
-
13-Ra'd 38
ve zurriyyeten : ve zürriyet, nesil, çocuklar
-
14-İbrahim 1
min ez zulûmâti : zulmetten, karanlıklardan
-
14-İbrahim 4
el azîzu : izzet sahibi, azîz olandır
-
14-İbrahim 5
min ez zulumâti : karanlıklardan
-
14-İbrahim 10
min zunûbi-kum : günahlarınızdan
-
14-İbrahim 17
galîzun : ağır, galiz
-
14-İbrahim 21
ve berezû : ve çıktılar
-
14-İbrahim 37
min zurriyyetî : zürriyetimden
-
14-İbrahim 37
verzuk-hum : ve onları rızıklandır
-
14-İbrahim 40
ve min zurriyyetî : ve zürriyetimden, zürriyetimi
-
14-İbrahim 46
li tezûle : zail olması, yok edecek olması
-
14-İbrahim 47
azîzun : azîzdir, yücedir
-
14-İbrahim 47
zuntikâmin (zu intikâmin) : intikam sahibi
-
14-İbrahim 48
ve berezû : ve ortaya çıktılar
-
15-Hicr 9
hâfizûne : koruyanlar, koruyucular
-
15-Hicr 19
mevzûnin : mevzun, birbiriyle orantılı, ölçülü
-
15-Hicr 69
ve lâ tuhzû-ni : ve beni alçaltmayın (rezil etmeyin)
-
16-Nahl 33
yanzurûne : bakıyorlar, bekliyorlar
-
16-Nahl 36
fanzurû (fe unzurû) : böylece bakın
-
16-Nahl 41
zulimû : zulmedildiler, zulme maruz kaldılar
-
16-Nahl 44
ve ez zuburi (zebur) : ve semavî kitaplarla (Davut'a ait semavî kitap)
-
16-Nahl 51
lâ tettehızû : edinmeyin
-
16-Nahl 60
el azîzu : azîzdir, yücedir
-
16-Nahl 61
yuâhızu : sorgular, suçlar
-
16-Nahl 61
bi zulmi-him : onların zulümleri sebebiyle
-
16-Nahl 67
tettehîzûne : edinirsiniz, yaparsınız
-
16-Nahl 69
zululen : zelil edilmiş, boyun eğdirilmiş, emrine verilmiş
-
16-Nahl 90
yeizu-kum : size öğüt veriyor
-
16-Nahl 92
tettehızûne : ediniyorsunuz
-
16-Nahl 94
ve lâ tettehızû : ve edinmeyin
-
16-Nahl 94
ve tezûku : ve tadarsınız
-
17-İsrâ 2
ellâ tettehızû : edinmeyin (diye)
-
17-İsrâ 3
zurriyyete : zürriyet, nesil
-
17-İsrâ 17
bi zunûbi : günahlara
-
17-İsrâ 20
mahzûren : mahzur, hazer edilmiş, men edilmiş, sınırlı, kısıtlı
-
17-İsrâ 21
unzur : bak
-
17-İsrâ 22
mahzûlen : hor görülmüş olarak
-
17-İsrâ 24
ez zulli : yumuşak olarak, alçaltarak (zelil olarak), tevazu ile
-
17-İsrâ 31
nerzuku-hum : onları rızıklandırırız
-
17-İsrâ 48
unzur : bak
-
17-İsrâ 52
ve tezunnûne : ve zannedeceksiniz
-
17-İsrâ 57
mahzûren : hazer edilen (çekinilen, korkulan)
-
17-İsrâ 62
zurriyyete-hu : onun soyunu, zürriyetini
-
17-İsrâ 73
lettehazû-ke (le ittehazû-ke) : seni mutlaka edinirler
-
17-İsrâ 76
le yestefizzûne-ke : seni tedirgin ediyorlar
-
17-İsrâ 93
min zuhrufin : altından
-
17-İsrâ 101
le ezunnu-ke : kesin bir şekilde senin olduğunu zannediyorum (kesinlikle inanıyorum)
-
17-İsrâ 102
le ezunnu-ke : mutlaka seni sanıyorum, kesin şekilde inanıyorum
-
17-İsrâ 111
min ez zulli : zilletten
-
18-Kehf 15
ittehazû : edindiler
-
18-Kehf 19
fe li yanzur : böylece baksın
-
18-Kehf 34
ve eazzu : ve daha azîz, daha üstün
-
18-Kehf 35
mâ ezunnu : ben sanmıyorum
-
18-Kehf 36
ve mâ ezunnu : ve zannetmiyorum
-
18-Kehf 50
e fe tettehızûne-hu : hâlâ onu ediniyor musunuz
-
18-Kehf 50
ve zurriyyete-hû : ve onun zürriyetini, neslini
-
18-Kehf 56
vettehazû (ve ittehazû) : ve edindiler
-
18-Kehf 56
huzuven : alay ederek
-
18-Kehf 57
zukkire : zikredildi
-
18-Kehf 58
zu : sahip
-
18-Kehf 58
yuâhızu-hum : onları muaheze eder, sorgular
-
18-Kehf 79
ye'huzu : alıyor (ele geçiriyor)
-
18-Kehf 82
kenzun : hazine, define
-
18-Kehf 96
zubere el hadîdi : demir parçaları
-
18-Kehf 102
en yettehızû : edindiklerini
-
18-Kehf 102
nuzulen : ikram olarak, kalacak yer olarak
-
18-Kehf 106
ve ittehazû : ve edindiler
-
18-Kehf 106
huzuven : alay konusu
-
18-Kehf 107
nuzulen : ikram olarak, kalacak yer olarak
-
19-Meryem 18
eûzu : ben sığınırım
-
19-Meryem 58
min zurriyyeti : zürriyyetinden, neslinden
-
19-Meryem 58
ve min zurriyyeti : ve zürriyyetinden, neslinden
-
19-Meryem 81
vettehazû (ve ittehazû) : ve edindiler
-
19-Meryem 83
teuzzu-hum : onları kışkırtıyorlar
-
2-Bakara 17
zulumâtin : zulmet, karanlıklar
-
2-Bakara 19
zulumâtun : zulmet, karanlıklar
-
2-Bakara 46
yezunnûne : bilirler, yakîn derecesinde inanırlar
-
2-Bakara 48
ve lâ yu'hazu : ve alınmaz
-
2-Bakara 50
tenzurûne : bakıyorsunuz, görüyorsunuz
-
2-Bakara 55
tenzurûne : bakıyorsunuz, görüyorsunuz
-
2-Bakara 63
huzû : alın, sarılın, kendinize maledin
-
2-Bakara 67
tettehızu-nâ : bizi ediniyorsun
-
2-Bakara 67
huzuven : alay konusu
-
2-Bakara 67
eûzu : ben sığınırım
-
2-Bakara 78
yezunnûne : zannederler
-
2-Bakara 93
huzû : alın
-
2-Bakara 101
zuhûri-him : onların arkaları, arkalarına
-
2-Bakara 104
unzur-nâ : bize bak
-
2-Bakara 105
zû : sahip
-
2-Bakara 124
ve min zurriyyetî : ve benim zürriyetimden, soyumdan
-
2-Bakara 125
ve ittehizû : ve edinin
-
2-Bakara 126
verzuk (ve urzuk) : ve rızıklandır
-
2-Bakara 128
ve min zurriyyeti-nâ : ve bizim soyumuzdan
-
2-Bakara 129
el azîzu : azîz, üstün
-
2-Bakara 165
yettehizu : edinir
-
2-Bakara 189
min zuhûri-hâ : onun arkasından
-
2-Bakara 209
azîzun : azîz, üstün
-
2-Bakara 210
yenzurûne : bakıyorlar, gözlüyorlar, bekliyorlar
-
2-Bakara 210
fî zulelin : gölgede, gölgeler içinde
-
2-Bakara 212
zuyyine : süslendi, müzeyyen kılındı
-
2-Bakara 212
ve allâhu yerzuku : ve Allah rızıklandırır
-
2-Bakara 214
ve zulzilû : ve sarsıldılar
-
2-Bakara 220
azîzun : azîzdir, üstündür
-
2-Bakara 225
lâ yuâhızu-kum : sizi muaheze etmez, sorgulamaz
-
2-Bakara 225
yuâhızu-kum : sizi muaheze eder, sorgular
-
2-Bakara 228
azîzun : azîzdir, üstündür
-
2-Bakara 229
en te'huzû : almanız
-
2-Bakara 231
ve lâ tettehızû : ve edinmeyin
-
2-Bakara 231
huzuven : alay konusu, eğlence
-
2-Bakara 231
yeızu-kum : size vazeder, öğüt verir, nasihat eder
-
2-Bakara 232
yûazu : vazediliyor, öğüt veriliyor
-
2-Bakara 238
hâfizû : koruyucu, gözetici olun
-
2-Bakara 240
azîzun : azîz, üstün
-
2-Bakara 243
zû : sahip
-
2-Bakara 249
yezunnûne : yakîn hasıl edenler, kesin olarak bilenler
-
2-Bakara 250
ve lemmâ berazû : ve karşısına çıktıkları zaman
-
2-Bakara 251
zû : sahip
-
2-Bakara 255
lâ te'huzu-hu : onu almaz (ona olmaz)
-
2-Bakara 255
hıfzu-humâ : onları (o ikisini) koruma, muhafaza etme
-
2-Bakara 257
min ez zulumâti : zulmetten, karanlıklardan
-
2-Bakara 257
ilâ ez zulumâti : zulmete, karanlıklara
-
2-Bakara 259
fenzur (fe unzur) : o zaman, hemen, haydi bak
-
2-Bakara 259
venzur (ve unzur) : ve bak
-
2-Bakara 259
ve unzur : ve bak
-
2-Bakara 259
nunşizu-hâ : onu inşa ediyoruz, birleştiriyoruz
-
2-Bakara 260
azîzun : azîz, üstün
-
2-Bakara 266
zurriyyetun : zürriyet, çocuklar
-
2-Bakara 280
zû : sahip
-
20-Tâ-Hâ 71
cuzûı en nahli : hurma ağacının gövdesi
-
20-Tâ-Hâ 97
vanzur (ve unzur) : ve bak
-
20-Tâ-Hâ 102
zurkan : morarmış olarak
-
20-Tâ-Hâ 111
zulmen : zulüm
-
20-Tâ-Hâ 112
zulmen : zulüm, haksızlık edilmek
-
20-Tâ-Hâ 132
nerzuku-ke : seni rızıklandırırız
-
21-Enbiyâ 21
emittehazû (em ittehazû) : yoksa edindiler mi
-
21-Enbiyâ 24
emittehazû (em ittehazû) : yoksa edindiler mi
-
21-Enbiyâ 36
in yettehızûne-ke illâ : seni sadece ..... ediniyorlar
-
21-Enbiyâ 36
huzuven : alay konusu
-
21-Enbiyâ 39
ve lâ an zuhûri-him : ve onların sırtlarından olmaz
-
21-Enbiyâ 87
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
21-Enbiyâ 103
lâ yahzunu-hum : onları mahzun etmez
-
22-Hac 15
yezunnu : zanneder
-
22-Hac 15
felyenzur (fe li yenzur) : o zaman baksın
-
22-Hac 15
mâ yagîzu : öfkelendiği şey
-
22-Hac 22
ve zûkû : ve tadın
-
22-Hac 25
bi zulmin : zulüm ile
-
22-Hac 29
nuzûra-hum : nezirlerini, adaklarını
-
22-Hac 30
ez zûri : yalan
-
22-Hac 35
izâ zukire allâhu : Allah zikredildiği zaman
-
22-Hac 39
zulimû : zulme uğradılar, zulmedildiler
-
22-Hac 40
azîzun : azîzdir, yücedir
-
22-Hac 58
le yerzukanne-hum : mutlaka onları rızıklandıracaktır
-
22-Hac 73
zubâben : bir sinek
-
22-Hac 73
ez zubâbu : sinek
-
22-Hac 73
lâ yestenkızû-hu : onu kurtaramazlar
-
22-Hac 74
azîzun : çok yücedir, azîzdir
-
23-Mü'minûn 5
hâfizûne : koruyanlar
-
23-Mü'minûn 9
yuhâfızûne : muhafaza ederler, devam ettirirler
-
23-Mü'minûn 53
zuburan : parçalar halinde, kısımlar halinde
-
23-Mü'minûn 97
eûzu : ben sığınırım
-
23-Mü'minûn 98
ve eûzu : ve ben sığınırım
-
23-Mü'minûn 111
el fâizûne : kurtuluşa erenler
-
24-Nûr 17
yeızukumullâhu : Allah size vaazediyor, emrediyor
-
24-Nûr 30
ve yahfezû : ve muhafaza etsinler, korusunlar
-
24-Nûr 35
zucâcetin : sırça (cam)
-
24-Nûr 35
ez zucâcetu : (o) sırça, (o cam)
-
24-Nûr 38
yerzuku : rızıklandırır
-
24-Nûr 40
ke zulumâtin : karanlıklar gibidir
-
24-Nûr 40
zulumâtun : karanlıklar
-
24-Nûr 52
el fâizûne : kurtuluşa erenler
-
25-Furkan 3
vettehazû (ve ittehazû) : ve edindiler
-
25-Furkan 4
zulmen : zulümle
-
25-Furkan 4
ve zûran : ve bâtıl olarak, bâtılla
-
25-Furkan 8
kenzun : bir hazine
-
25-Furkan 9
unzur : bak
-
25-Furkan 29
hazûlen : yardımsız bırakan, yardımı engelleyen
-
25-Furkan 30
ittehazû : edindiler
-
25-Furkan 41
yettehızûne-ke : seni edinirler
-
25-Furkan 41
huzuven : alay konusu
-
25-Furkan 58
bi zunûbi : günahları
-
25-Furkan 72
ez zûra : bâtıl, asılsız, yalan
-
25-Furkan 73
izâ zukkirû : hatırlatıldığı zaman
-
25-Furkan 74
ve zurriyyâti-nâ : ve zürriyyet
-
26-Şuarâ 9
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 55
gâizûne : kızdıranlar, öfkelendirenler (öfke duyanlar)
-
26-Şuarâ 68
el azîzu : azîzdir, yücedir
-
26-Şuarâ 104
el azîzu : azîz, güçlü, üstün olan
-
26-Şuarâ 122
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 129
ve tettehızûne : ve ediniyorsunuz
-
26-Şuarâ 140
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 148
ve zurûın : ve ekinler
-
26-Şuarâ 159
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 165
ez zukrâne : erkekler
-
26-Şuarâ 175
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 186
nazunnu-ke : biz seni zannediyoruz, sanıyoruz
-
26-Şuarâ 189
ez zulleti : gölge
-
26-Şuarâ 191
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 196
zuburi : Zeburlar, kitaplar, sayfalar
-
26-Şuarâ 212
ma'zûlûne : azledilmiş olanlar, uzak tutulmuş, men edilmiş olanlar
-
26-Şuarâ 227
mâ zulimû : (kendilerine) zulüm yapıldılar
-
27-Neml 9
el azîzu : azîz, yüce
-
27-Neml 10
tehtezzu : hareket ediyor
-
27-Neml 14
zulmen : zulmederek
-
27-Neml 14
fenzur (fe unzur) : o zaman, öyleyse bak
-
27-Neml 27
se nenzuru : bakacağız
-
27-Neml 28
fenzur (fe unzur) : sonra bak
-
27-Neml 33
unzurî : bak (karar ver)
-
27-Neml 41
nenzur : bakalım
-
27-Neml 51
fenzur (fe unzur) : bundan sonra bak
-
27-Neml 63
zulumâti : karanlıklar
-
27-Neml 64
yerzuku-kum : sizi rızıklandırır
-
27-Neml 69
fenzurû (fe unzurû) : böylece bakın
-
27-Neml 73
zû fadlın : fazl, lütuf sahibidir
-
27-Neml 78
el azîzu : azîz, yüce
-
28-Kasas 23
tezûdâni : (ikisi) engelliyor
-
28-Kasas 31
tehtezzu : hareket etti
-
28-Kasas 38
ezunnu-hu : onu zannediyorum
-
28-Kasas 40
fanzur (fe unzur) : o zaman, bunun üzerine, sonra da bak
-
28-Kasas 78
zunûbi-him : onların günahları
-
28-Kasas 79
zû : sahip
-
29-Ankebût 20
fanzurû (fe unzurû) : o zaman, böylece bakın
-
29-Ankebût 26
el azîzu : azîz, güçlü ve üstün
-
29-Ankebût 27
zurriyyeti-hi : onun zürriyeti
-
29-Ankebût 41
ittehazû : edindiler
-
29-Ankebût 55
zûkû : tadın
-
29-Ankebût 60
yerzuku-hâ : o rızıklandırır
-
3-Âl-i İmrân 4
azîzun : aziz, üstün
-
3-Âl-i İmrân 4
zû intikâmin : intikam sahibi
-
3-Âl-i İmrân 6
el azîzu : üstün, galip
-
3-Âl-i İmrân 11
bi zunûbi-him : günahları ile, günahları sebebiyle
-
3-Âl-i İmrân 14
zuyyine : süslü gösterildi
-
3-Âl-i İmrân 16
zunûbe-nâ : günahlarımızı
-
3-Âl-i İmrân 18
el azîzu : aziz
-
3-Âl-i İmrân 26
ve tuizzu : ve aziz kılarsın
-
3-Âl-i İmrân 27
ve terzuku : ve rızıklandırırsın
-
3-Âl-i İmrân 31
zunûbe-kum : sizin günahlarınız
-
3-Âl-i İmrân 34
zurriyyeten : zurriyyet olarak, nesil olarak
-
3-Âl-i İmrân 36
uîzu-hâ bi-ke : onu sana sığındırırım, emanet ederim
-
3-Âl-i İmrân 36
ve zurriyyete-hâ : ve onun zurriyetini, neslini
-
3-Âl-i İmrân 37
yerzuku : rızıklandırır
-
3-Âl-i İmrân 38
zurriyyeten : zurriyyet, nesil
-
3-Âl-i İmrân 62
el azîzu : üstün, aziz
-
3-Âl-i İmrân 74
zû el fadli : fazl sahibi
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lâ yenzuru : ve nazar etmeyecek, bakmayacak
-
3-Âl-i İmrân 80
en tettehizû : edinmenizi
-
3-Âl-i İmrân 106
fe zûkû : o zaman, öyleyse tadın
-
3-Âl-i İmrân 108
zulmen : zulüm, zulüm olması, haksızlık
-
3-Âl-i İmrân 118
lâ tettehızû : edinmeyin
-
3-Âl-i İmrân 135
li zunûbi-him : kendi günahları için
-
3-Âl-i İmrân 135
yagfiru ez zunûbe : mağfiret eder, bağışlar (günahları sevaba çevirir)
-
3-Âl-i İmrân 137
fe unzurû : böylece bakın
-
3-Âl-i İmrân 143
ve entum tenzurûne : ve siz inzar ediyorsunuz, bekliyorsunuz
-
3-Âl-i İmrân 147
zunûbe-nâ : günahlarımız
-
3-Âl-i İmrân 152
zû fadlin : fazlın sahibi
-
3-Âl-i İmrân 154
yezunnûne : zanda bulunuyorlar
-
3-Âl-i İmrân 160
ve in yahzul-kum : ve eğer size yardımı keserse
-
3-Âl-i İmrân 174
zû fadlin : fazlın sahibi
-
3-Âl-i İmrân 176
ve lâ yahzun-ke : ve seni mahzun etmesin
-
3-Âl-i İmrân 181
zûkû : tadın
-
3-Âl-i İmrân 184
ve ez zuburi : ve yazılı sahifeler
-
3-Âl-i İmrân 185
zuhziha : uzaklaştırılır
-
3-Âl-i İmrân 187
fe nebezû-hu : fakat onu attılar
-
3-Âl-i İmrân 187
verâe zuhûrihim : sırtlarının arkasına
-
3-Âl-i İmrân 193
zunûbe-nâ : günahlarımız
-
3-Âl-i İmrân 195
ve ûzû : ve eziyet edildiler
-
3-Âl-i İmrân 198
nuzulen : ağırlama, ziyafet sofraları var
-
30-Rûm 5
el azîzu : güçlü ve üstün olan
-
30-Rûm 9
yenzurû : baksınlar
-
30-Rûm 27
el azîzu : çok yüce, üstün
-
30-Rûm 42
fenzurû (fe unzurû) : öyleyse bakın, görün
-
30-Rûm 50
fenzur (fe unzur) : bak
-
31-Lokman 6
huzuven : eğlence, alay konusu
-
31-Lokman 7
uzuney-hi : onun iki kulağı
-
31-Lokman 9
el azîzu : azîz, yüce, güçlü ve üstün olan
-
31-Lokman 13
yaızu-hu : ona vaazeder, öğüt verir
-
31-Lokman 13
zulmun : zulümdür
-
31-Lokman 23
lâ yahzun-ke : seni mahzun etmesin
-
31-Lokman 27
azîzun : çok yüce
-
31-Lokman 32
ez zuleli : (karanlık) gölgeler
-
32-Secde 6
el-ǎzīzu : güçlü
-
32-Secde 14
zûkû : tadın
-
32-Secde 14
ve zûkû : ve tadın
-
32-Secde 15
zukkirû : zikredildiler
-
32-Secde 19
nuzulen : ikram olarak
-
32-Secde 20
zûkû : tadın
-
32-Secde 22
zukkire : hatırlatıldı, zikredildi
-
33-Ahzâb 10
ve tezunnûne : ve zanda bulunuyorsunuz
-
33-Ahzâb 10
ez zunûnen : zanlar
-
33-Ahzâb 11
ve zulzilû : ve sarsıldılar
-
33-Ahzâb 19
yenzurûne : bakıyorlar, bakarlar
-
33-Ahzâb 43
min ez zulumâti : karanlıklardan
-
33-Ahzâb 53
en tu'zû : eziyet vermeniz
-
33-Ahzâb 57
yu'zûne : eziyet eder
-
33-Ahzâb 58
yu'zûne : eziyet eder
-
33-Ahzâb 61
uhızû : yakalandılar
-
33-Ahzâb 71
zunûbe-kum : sizin günahlarınız
-
34-Sebe 3
lâ ya'zubu : gizli kalmaz, kalamaz
-
34-Sebe 21
hafîzun : koruyucu, gözetici
-
34-Sebe 24
yerzuku-kum : sizi rızıklandırır
-
34-Sebe 27
el azîzu : azîz, üstün, yüce
-
34-Sebe 37
zulfâ : mertebe, yüksek derece, yüksek değer
-
34-Sebe 42
zûkû : tadın
-
34-Sebe 46
eızu-kum : size vaazediyorum, öğüt veriyorum
-
34-Sebe 51
ve uhızû : ve yakalandılar
-
35-Fâtır 2
ve huve el azîzu : ve o azîz, üstün ve güçlü
-
35-Fâtır 3
yerzuku-kum : sizi rızıklandırır
-
35-Fâtır 6
ittehızû-hu : onu edinin
-
35-Fâtır 8
zuyyine : süslendi, güzel gösterildi
-
35-Fâtır 20
ez zulumâtu : karanlıklar
-
35-Fâtır 25
ve bi ez zuburi : ve zeburu, sayfaları
-
35-Fâtır 28
azîzun : üstün ve güçlü olan
-
35-Fâtır 37
fe zûkû : o zaman tadın
-
35-Fâtır 41
en tezûlâ : (ikisinin) zail olması, helâk olması, yok olması
-
35-Fâtır 43
yenzurûne : gözlüyorlar (bekliyorlar)
-
35-Fâtır 44
ve lem yesîrû \n(e lem yenzurû) : ve gezmediler \n: (bakmadılar mı)
-
35-Fâtır 44
yenzurû : bakarlar
-
35-Fâtır 45
yûâhızu : muaheze eder, sorgular
-
36-Yâsin 19
zukkirtum : size hatırlatıldı
-
36-Yâsin 23
e ettehızu : ben edinir miyim
-
36-Yâsin 23
ve lâ yunkızû-ni : ve beni kurtaramazlar
-
36-Yâsin 41
zurriyyete-hum : onların zürriyeti
-
36-Yâsin 43
ve lâ hum yunkazûne : ve onlar kurtarılmazlar
-
36-Yâsin 49
mâ yenzurûne : bakmazlar, gözlemiyorlar
-
36-Yâsin 49
te'huzu-hum : onları alır, yakalar
-
36-Yâsin 59
ve imtâzû : ve ayrılın, çekilin
-
36-Yâsin 74
vettehazû (ve ittehazû) : ve ittihaz ettiler, edindiler
-
36-Yâsin 76
lâ yahzun-ke : seni mahzun etmesin
-
37-Sâffât 13
zukkirû : zikredildi, hatırlatıldı
-
37-Sâffât 19
yenzurûne : bakacaklar, görecekler
-
37-Sâffât 60
el fevzu el azîmu : fevzül azîm, en büyük kurtuluş
-
37-Sâffât 62
nuzulen : ikram olarak, karşılık olarak
-
37-Sâffât 73
fanzur (fe unzur) : o zaman, artık, bak
-
37-Sâffât 77
zurriyyete-hu : onun zürriyeti, soyu
-
37-Sâffât 102
fanzur (fe unzur) : haydi bak
-
37-Sâffât 113
ve min zurriyyeti-himâ : ve ikisinin zürriyetinden
-
38-Sâd 8
lemmâ yezûkû : henüz tatmadılar
-
38-Sâd 11
mehzûmun : hezimete uğramış, bozguna uğratılmış
-
38-Sâd 12
zû : sahip
-
38-Sâd 15
ve mâ yenzuru : ve gözlemiyorlar, beklemiyorlar
-
38-Sâd 25
zulfâ : mertebe, yakınlık, yüksek makam
-
38-Sâd 40
zulfâ : derece, yüksek makam
-
38-Sâd 57
el yezûkû-hu : onu tatsınlar
-
38-Sâd 66
el azîzu : azîz, üstün ve güçlü
-
39-Zümer 3
ittehazû : edindiler
-
39-Zümer 3
zulfâ : derece, makam, yakınlık
-
39-Zümer 5
el azîzu : azîz (yüce ve üstün)
-
39-Zümer 6
zulumâtin : karanlıklar
-
39-Zümer 16
zulelun : gölgelikler
-
39-Zümer 16
zulelun : gölgelikler
-
39-Zümer 19
tunkızu : kurtarırsın
-
39-Zümer 24
zûkû : tadın
-
39-Zümer 43
ittehazû : edindiler
-
39-Zümer 45
ve izâ zukire : ve zikredildiği zaman
-
39-Zümer 45
zukire : zikredildi, anıldı
-
39-Zümer 53
ez zunûbe : günahlar
-
39-Zümer 68
yanzurûne : bakarlar, bakınırlar
-
39-Zümer 71
zumeran : zümre zümre
-
39-Zümer 73
zumeran : zümre, zümre
-
4-Nisâ 5
ve urzukû-hum : onları rızıklandırın
-
4-Nisâ 8
fe urzukû-hum : o taktirde onları rızıklandırın
-
4-Nisâ 9
zurriyyeten : zürriyet, nesil, çocuklar
-
4-Nisâ 10
zulmen : zulüm ile, haksızlıkla
-
4-Nisâ 13
el fevzu : fevz, kurtuluş
-
4-Nisâ 16
fe âzû-humâ : o taktirde artık ikisine eza edin
-
4-Nisâ 20
lâ te'huzû : almayın
-
4-Nisâ 20
e te'huzûne-hu : onu alacak mısınız?
-
4-Nisâ 21
te'huzûne-hu : onu alırsınız
-
4-Nisâ 30
ve zulmen : ve zulüm, haksızlık
-
4-Nisâ 34
fe ızû-hunne : ... ise onlara öğüt verin, nasihat edin
-
4-Nisâ 46
ve unzurnâ : ve bize nazar et, bak
-
4-Nisâ 50
unzur : bak
-
4-Nisâ 56
li yezûkû : tatmaları için
-
4-Nisâ 58
yeızu-kum : size vaaz ediyor, öğüt veriyor
-
4-Nisâ 66
yûazûne : vaaz edilir, öğüt verilir
-
4-Nisâ 71
huzû : alınız
-
4-Nisâ 81
izâ berazû : ayrıldıkları zaman
-
4-Nisâ 89
lâ tettehızû : edinmeyin
-
4-Nisâ 89
huzû-hum : onları tutun, yakalayın
-
4-Nisâ 89
lâ tettehızû : siz edinmeyin
-
4-Nisâ 91
huzû-hum : onları alın, yakalayın
-
4-Nisâ 102
ve li ye'huzû : ve alsınlar
-
4-Nisâ 102
ve li ye'huzû : ve alsınlar
-
4-Nisâ 102
ve huzû : alın
-
4-Nisâ 139
yettehızûne : edinirler
-
4-Nisâ 144
lâ tettehızû : edinmeyin
-
4-Nisâ 148
zulime : zulmedildi, zulum yapıldı, haksızlığa uğratıldı
-
4-Nisâ 150
yettehızû : edinirler
-
4-Nisâ 153
bi zulmi-him : zulümlerinden dolayı
-
4-Nisâ 153
ittehazû : edindiler
-
4-Nisâ 160
bi zulmin : zulümler sebebiyle
-
40-Mü'min 5
li ye'huzû-hu : onu yakalamak için
-
40-Mü'min 8
ve zurriyyâti-him : ve onların zürriyetleri, nesilleri
-
40-Mü'min 8
el azîzu : azîz, yüce, üstün ve güçlü
-
40-Mü'min 9
el fevzu el azîmu : fevzül azîm, büyük kurtuluş
-
40-Mü'min 11
bi zunûbi-nâ : günahlarımızı
-
40-Mü'min 15
zû el arşi : arşın sahibi
-
40-Mü'min 16
bârizûne : bariz olurlar, ortaya çıkanlar
-
40-Mü'min 17
lâ zulme : zulüm yoktur
-
40-Mü'min 21
yenzurû : baksınlar
-
40-Mü'min 21
bi zunûbi-him : günahları sebebiyle
-
40-Mü'min 31
zulmen : zulüm
-
40-Mü'min 37
ezunnu-hu : ben onu ..... zannediyorum
-
40-Mü'min 37
zuyyine : süslendi
-
40-Mü'min 61
zû fadlin : fazlın sahibi
-
40-Mü'min 82
yenzurû : baksınlar
-
41-Fussilet 32
nuzulen : ziyafet, ikram olarak
-
41-Fussilet 35
zû : sahip
-
41-Fussilet 41
azîzun : üstün, yüce, şerefli
-
41-Fussilet 43
zû : sahip
-
41-Fussilet 43
ve zû : ve sahip
-
41-Fussilet 50
ve mâ ezunnu : ve ben sanmıyorum
-
41-Fussilet 51
zû : sahip
-
42-Şûrâ 3
el azîzu : azîz, üstün
-
42-Şûrâ 6
ittehazû : ittihaz ettiler, edindiler
-
42-Şûrâ 6
hafîzun : muhafaza eden, gözeten
-
42-Şûrâ 9
ittehazû : edindiler
-
42-Şûrâ 19
yerzuku : rızıklandırır
-
42-Şûrâ 19
el azîzu : azîz, yüce ve şerefli
-
42-Şûrâ 41
zulmi-hi : zulme uğraması
-
42-Şûrâ 45
min ez zulli : zilletten
-
42-Şûrâ 45
yenzurûne : bakarlar
-
42-Şûrâ 49
ez zukûra : erkekler
-
42-Şûrâ 50
zukrânen : erkekler olarak
-
43-Zuhruf 13
alâ zuhûri-hi : onların sırtları üzerine, sırtlarına
-
43-Zuhruf 25
fanzur (fe unzur) : işte bak
-
43-Zuhruf 35
ve zuhrufen : ve süsler, mücevherler
-
43-Zuhruf 66
yenzurûne : bekliyorlar
-
43-Zuhruf 71
ve telezzu : ve lezzet alır
-
44-Duhân 26
ve zurûin : ve ekinler
-
44-Duhân 47
huzû-hu : onu tutun
-
44-Duhân 49
zuk : tat
-
44-Duhân 49
el azîzu : azîz
-
44-Duhân 56
lâ yezûkûne : tatmazlar
-
44-Duhân 57
el fevzu : fevz, kurtuluş
-
45-Câsiye 9
huzuven : eğlence, alay konusu
-
45-Câsiye 10
mattehazû (mâ ittehazû) : edindikleri şey
-
45-Câsiye 24
yezunnûne : zanda bulunuyorlar
-
45-Câsiye 30
el fevzu : kurtuluş
-
45-Câsiye 32
nezunnu : biz zannediyoruz, sanıyoruz
-
45-Câsiye 35
huzuven : alay, alay konusu
-
45-Câsiye 37
el azîzu : azîz, yüce
-
46-Ahkaf 15
fî zurriyyetî : soyumu
-
46-Ahkaf 16
ve netecâvezu : ve cevaz veririz, vazgeçeriz
-
46-Ahkaf 21
en nuzuru : uyarıcılar
-
46-Ahkaf 28
nasare humullezînettehazû : onlara yardım etseydi, o edindikleri
-
46-Ahkaf 31
zunûbi-kum : günahlarınız
-
46-Ahkaf 34
fe zûkû : o zaman tadın
-
47-Muhammed 10
fe yenzurû : ardından görerek
-
47-Muhammed 14
zuyyine : süslü gösterdi
-
47-Muhammed 18
yenzurûne : bakıyorlar, bekliyorlar, gözlüyorlar
-
47-Muhammed 20
ve zukire : ve zikredildi
-
47-Muhammed 20
yanzurûne : bakarlar
-
48-Fetih 12
ve zuyyine : ve süslü, güzel, çekici kılındı
-
48-Fetih 15
li te'huzû-hâ : onu almak için
-
48-Fetih 19
ye'huzûne-hâ : onu alırlar
-
48-Fetih 20
te'huzûne-hâ : onu alırsınız, alacaksınız
-
48-Fetih 29
ez zurrâa : ekinciler, çiftçiler
-
49-Hucurât 11
ve lâ telmizû : ve ayıplamayın
-
49-Hucurât 11
ve lâ tenâbezû : ve çağırmayın
-
5-Mâide 3
ve mâ zubiha : ve kesilen, boğazlanan şey
-
5-Mâide 13
min mâ zukkirû bi hî : onunla uyarıldıkları şeyden (nasihat edilen, hatırlatılan)
-
5-Mâide 14
min mâ zukkirû bi-hî : onunla uyarıldıkları seyden (hususlardan)
-
5-Mâide 16
min ez zulumâti : zulmetten, karanlıklardan
-
5-Mâide 18
bi zunûbi-kum : günahlarınızdan dolayı
-
5-Mâide 38
azîzun : azîz, üstün, yüce
-
5-Mâide 39
min ba'di zulmi-hi : yaptığı zulumden, haksızlıktan sonra
-
5-Mâide 41
lâ yahzun-ke : seni üzmesin (mahzun etmesin)
-
5-Mâide 41
fe huzû-hu : o zaman, o taktirde onu alın
-
5-Mâide 44
bi mâ istuhfizû : muhafaza etmeleri istenen şey ile
-
5-Mâide 45
ve el uzune bi el uzuni : ve kulağa kulak ile
-
5-Mâide 49
zunûbi-him : onların günahları
-
5-Mâide 51
lâ tettehızû : edinmeyin
-
5-Mâide 57
lâ tettehızû : edinmeyin
-
5-Mâide 57
ellezîne ettehazû : edinen kimseler
-
5-Mâide 57
huzuven ve leiben : eğlence, alay ve oyun
-
5-Mâide 58
ittehazû-hâ huzuven : onu alay konusu edindiler
-
5-Mâide 75
unzur keyfe : bak nasıl
-
5-Mâide 75
unzur : bak
-
5-Mâide 81
mâ ettehazû-hum : onları edinmezler
-
5-Mâide 89
lâ yuâhizu-kum(u) : sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
-
5-Mâide 89
ve lâkin yuâhizu-kum : ve lâkin, fakat sizi sorumlu tutar
-
5-Mâide 89
ve ıhfezû : ve muhafaza edin, koruyun
-
5-Mâide 95
li yezûka : tatması için
-
5-Mâide 95
azîzun : aziz, üstün, güçlü
-
5-Mâide 95
zû intikâmin : intikam sahibi
-
5-Mâide 114
ve urzuk-nâ : ve bizi rızıklandır
-
5-Mâide 116
ittehizû-nî : beni edinin
-
5-Mâide 118
el azîzu : aziz, güçlü, üstün
-
5-Mâide 119
el fevzu el azîmu : en büyük fevz
-
50-Kaf 4
hafîzun : muhafaza eden, saklayıp koruyan
-
50-Kaf 6
lem yanzurû : bakmıyorlar
-
50-Kaf 18
mâ yelfızu : söylenmez
-
51-Zâriyât 14
zûkû : tadın
-
51-Zâriyât 29
acûzun : ihtiyar kadın
-
51-Zâriyât 44
ve hum yanzurûne : ve onlar bakıyorlar
-
51-Zâriyât 58
zu el kuvveti : kuvvet sahibi
-
52-Tûr 21
zurriyyetu-hum : onların zürriyetleri, nesilleri, soyları
-
52-Tûr 21
zurriyyete-hum : onların zürriyetleri, nesilleri, soyları
-
53-Necm 6
zû : sahip
-
53-Necm 56
min en nuzuri : nezirlerden
-
54-Kamer 5
en nuzuru : uyarmalar
-
54-Kamer 16
ve nuzuri : ve benim uyarılarım
-
54-Kamer 18
ve nuzuri : ve benim uyarılarım
-
54-Kamer 20
a'câzu : artıklar, arta kalanlar, geriye kalanlar (kütükler)
-
54-Kamer 21
ve nuzuri : ve inzarım, uyarılarım
-
54-Kamer 23
bi en nuzuri : uyarıları
-
54-Kamer 30
ve nuzuri : ve inzarım, uyarmam
-
54-Kamer 33
bi en nuzuri : uyarıları
-
54-Kamer 36
bi en nuzuri : uyarıları
-
54-Kamer 37
zûkû : tadın
-
54-Kamer 37
ve nuzuri : ve inzarımı, uyarılarımı
-
54-Kamer 39
zûkû : tadın
-
54-Kamer 39
ve nuzuri : ve uyarmamı
-
54-Kamer 41
en nuzuru : uyarılar
-
54-Kamer 43
fî ez zuburi : semavî kitaplarda
-
54-Kamer 48
zûkû : tadın
-
54-Kamer 52
fî ez zuburi : (semavî) kitaplarda
-
55-Rahmân 12
zû : sahip
-
55-Rahmân 27
zû : sahip
-
55-Rahmân 33
en tenfuzû : nüfuz etmek, nüfuz ederek geçmek, çıkmak
-
55-Rahmân 33
fe unfuzû : o halde, haydi
-
55-Rahmân 33
lâ tenfuzûne : nüfuz edemezsiniz, geçip çıkamazsınız
-
55-Rahmân 35
şuvâzun : alev
-
55-Rahmân 41
yu'hazu : yakalanır
-
56-Vâkıa 56
nuzulu-hum : onların ziyafeti, ağırlanması
-
56-Vâkıa 84
tenzurûne : bakarsınız
-
56-Vâkıa 93
nuzulun : ziyafet
-
57-Hadid 1
el azîzu : azîz, üstün ve güçlü
-
57-Hadid 9
min ez zulumâti : zulmetten, karanlıklardan
-
57-Hadid 12
fevzu : kurtuluş
-
57-Hadid 13
unzurû-nâ : bizi bekleyin
-
57-Hadid 15
lâ yu'hazu : alınmaz
-
57-Hadid 21
zû : sahip
-
57-Hadid 25
azizun : azîz
-
57-Hadid 26
zurriyyeti-himâ : o ikisinin (onların) zürriyetleri
-
57-Hadid 29
zû : sahip
-
58-Mücâdele 2
ve zûren : ve bâtıl, asılsız, yalan, ağır, günaha sokan
-
58-Mücâdele 3
tûazûne : vaazediliyor, öğüt veriliyor
-
58-Mücâdele 10
li yahzune : mahzun etmek, üzmek için
-
58-Mücâdele 11
ensuzû : kalkıp kenara çekilin, kalkın
-
58-Mücâdele 11
ensuzû : kalkıp kenara çekilin, kalkın
-
58-Mücâdele 16
ittehazû : edindiler
-
58-Mücâdele 21
azîzun : azîz, üstün
-
59-Haşr 1
el azîzu : azîz, üstün
-
59-Haşr 7
huzû-hu : onu alın
-
59-Haşr 18
ve li tenzur : ve baksın, görsün
-
59-Haşr 20
el fâizûne : kurtuluşa erenler
-
59-Haşr 23
el azîzu : azîz olan, yüce olan
-
59-Haşr 24
el azîzu : azîz olan, yüce olan
-
6-En'âm 1
ez zulumâti : zulmetler, karanlıklar
-
6-En'âm 6
bi zunûbi-him : günahları sebebiyle
-
6-En'âm 11
summe unzurû : sonra bakın (görün)
-
6-En'âm 14
ettehızu : edinirim
-
6-En'âm 16
el fevzu : fevz, kurtuluş
-
6-En'âm 24
unzur : bak
-
6-En'âm 30
fe zûkû : o halde tadın
-
6-En'âm 31
alâ zuhûri-him : sırtlarında
-
6-En'âm 33
le yahzunu-ke : elbette seni üzüyor, mahzun ediyor
-
6-En'âm 34
ve ûzû : ve eziyet edildiler, eziyete uğradılar
-
6-En'âm 39
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 44
mâ zukkirû bi-hî : onunla hatırlatıldıkları (uyarıldıkları) şeyi
-
6-En'âm 46
unzur : bak
-
6-En'âm 59
fî zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 63
min zulumâti : karanlıklardan
-
6-En'âm 65
unzur : bak
-
6-En'âm 70
ittehazû : edindiler
-
6-En'âm 74
e tettehizu : ediniyor musun?
-
6-En'âm 82
bi zulmin : zulümle
-
6-En'âm 84
ve min zurriyyeti-hî : ve onun soyundan, zürriyetinden
-
6-En'âm 87
ve zurriyyâti-him : ve onların zürriyetlerinden, nesillerinden
-
6-En'âm 92
yuhâfizûne : muhafaza ederler
-
6-En'âm 94
verâe zuhûri-kum : (sizin) arkanızda
-
6-En'âm 97
fî zulumâti el berri : karanın karanlıklarında
-
6-En'âm 99
unzurû : bakın
-
6-En'âm 112
zuhrufe : süslü, güzel
-
6-En'âm 118
zukire ismu allâhi : Allah'ın ismi anılan
-
6-En'âm 119
zukire ismu allâhi : Allah'ın ismi anılan
-
6-En'âm 122
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 122
zuyyine : süslü, güzel gösterildi
-
6-En'âm 131
bi zulmin : zulüm ile
-
6-En'âm 133
zu er rahmeti : rahmet sahibi
-
6-En'âm 133
min zurriyyeti : zürriyetinden, soyundan, neslinden
-
6-En'âm 138
zuhûru-hâ : onun (onların) sırtları
-
6-En'âm 139
li zukûri-nâ : erkeklerimize ait
-
6-En'âm 146
zî zufurin : tırnaklı (tırnağa sahip, tırnağı olan)
-
6-En'âm 146
zuhûru-humâ : o ikisinin sırtları
-
6-En'âm 147
zû rahmetin : rahmet sahibi
-
6-En'âm 151
nerzuku-kum : sizi biz rızıklandırırız
-
6-En'âm 158
yanzurûne : bakıyorlar, bekliyorlar
-
60-Mümtehine 1
lâ tettehizû : yapmayın, edinmeyin
-
60-Mümtehine 5
el azîzu : azîz, üstün
-
61-Saf 1
el azîzu : azîz
-
61-Saf 5
tu'zûne-nî : siz bana eziyet ediyorsunuz
-
61-Saf 12
zunûbe-kum : sizin günahlarınızı
-
61-Saf 12
el fevzu : fevz, kurtuluştur
-
62-Cum'a 3
el azîzu : azîz, üstün, güçlü
-
62-Cum'a 4
zû : sahip
-
63-Münâfikûn 2
ittehazû : edindiler
-
63-Münâfikûn 8
el eazzu : daha azîz, daha güçlü olan
-
64-Teğabün 9
el fevzu : fevz, kurtuluş
-
64-Teğabün 18
el azîzu : azîz (üstün ve güçlü)
-
65-Talâk 2
yûazu : vaazolunur
-
65-Talâk 3
ve yerzuk-hu : ve onu rızıklandırır
-
65-Talâk 7
zû : sahip
-
65-Talâk 11
min ez zulumâti : karanlıklardan
-
66-Tahrim 6
gılâzun : sert davrananlar, haşin olanlar
-
67-Mülk 2
el azîzu : azîz
-
67-Mülk 8
temeyyezu : çatlayacak, parçalanacak
-
67-Mülk 21
yerzuku-kum : rızkınızı
-
67-Mülk 27
zulfeten : yakın olarak
-
68-Kalem 48
mekzûmun : öfkeli olan, çok gamlı, çok hüzünlü olan
-
69-Hâkka 7
a'câzu : kütük
-
69-Hâkka 12
uzunun : kulaklar
-
69-Hâkka 30
huzû-hu : onu tutun
-
7-A'râf 30
inne-hum ettehazû eş şeyâtîne : muhakkak ki onlar şeytanı ... edindiler
-
7-A'râf 31
huzû : alınız
-
7-A'râf 39
fe zûkû el azâbe : o zaman, öyleyse azabı tadın
-
7-A'râf 51
ettehazû : edindiler
-
7-A'râf 53
hel yanzurûne : mı bakıyorlar, bekliyorlar?
-
7-A'râf 66
le nezunnu-ke : biz seni mutlaka, kesinlikle zannediyoruz
-
7-A'râf 74
tettehızûne : edindiniz
-
7-A'râf 84
fenzur (fe unzur) : artık bak
-
7-A'râf 86
ve unzurû : ve bakın (ibret alın)
-
7-A'râf 100
bi zunûbi-him : günahları sebebiyle
-
7-A'râf 103
fe unzur : artık, bundan sonra bak
-
7-A'râf 129
fe yanzure : böylece bakar
-
7-A'râf 134
aleyhim er riczu : üzerlerine azap
-
7-A'râf 143
enzur : bakayım
-
7-A'râf 143
ve lâkin unzur : ve fakat bak
-
7-A'râf 145
ye'huzû : alsınlar, uygulasınlar
-
7-A'râf 146
lâ yettehızû-hu : onu edinmezler
-
7-A'râf 146
yettehızû-hu sebîlen : onu yol edinirler
-
7-A'râf 148
ittehazû-hu : onu (ilâh) edindiler
-
7-A'râf 152
ellezîne ittehazû el ıcle : buzağı (ilâh) edinen kimseler
-
7-A'râf 164
teizûne : öğüt veriyorsunuz
-
7-A'râf 165
mâ zukkirû : hatırlatıldıkları şey, öğüt verildikleri şey
-
7-A'râf 169
ye'huzûne : alırlar
-
7-A'râf 169
ye'huzû-hu : onu alırlar
-
7-A'râf 171
zulletun : bir gölge
-
7-A'râf 171
huzû : alın, tutun
-
7-A'râf 172
min zuhûri-him : onların sırtlarından
-
7-A'râf 172
zurriyyete-hum : onların zürriyetlerini
-
7-A'râf 173
zurriyyeten : bir nesil
-
7-A'râf 185
e ve lem yanzurû : bakmıyorlar mı, bakmazlar mı
-
7-A'râf 198
yenzurûne : bakarlar, bakıyorlar
-
70-Meâric 20
cezûan : feryat edici
-
70-Meâric 29
hâfizûne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
70-Meâric 34
yuhâfizûne : muhafaza ederler
-
71-Nuh 4
min zunûbi-kum : günahlarınızdan, günahlarınızı
-
72-Cin 6
yeûzûne : sığınıyorlar
-
75-Kıyamet 25
tezunnu : anlar
-
76-İnsan 14
ve zullilet : ve zelil yapıldı, (kolay koparılması için) yaklaştırıldı
-
78-Nebe 24
lâ yezûkûne : tatmazlar
-
78-Nebe 30
zûkû : tadın
-
78-Nebe 40
yenzuru : bakacak
-
8-Enfâl 2
izâ zukirallâhu (zukire allâhu) : Allah zikredildiği zaman
-
8-Enfâl 6
yanzurûne : bakıyorlar (göz göre göre)
-
8-Enfâl 10
azîzun : azîz, üstün, izzet sahibi
-
8-Enfâl 14
fe zûkû-hu : artık onu tadın
-
8-Enfâl 29
zu el fadli el azîmi : büyük fazl sahibi
-
8-Enfâl 35
fe zûkû : o halde, artık tadın
-
8-Enfâl 49
azîzun : azîz, izzet sahibi, üstün
-
8-Enfâl 50
ve zûkû : ve tadın
-
8-Enfâl 52
bi zunûbi-him : günahlarından dolayı
-
8-Enfâl 54
bi zunûbi-him : günahlarından dolayı
-
8-Enfâl 59
lâ yu'cizûne : aciz bırakamazlar
-
8-Enfâl 63
azîzun : izzet sahibidir, azîzdir
-
8-Enfâl 67
azîzun : azîz, yüce, izzet sahibi
-
80-Abese 24
fe li yanzuri : işte baksın
-
81-Tekvir 7
zuvvicet : (zevcelendirildi) eşleştirme yapıldı, biraraya getirildi
-
83-Mutaffifin 4
lâ yezunnu : zannetmiyorlar, ihtimal vermiyorlar, bilmiyorlar
-
83-Mutaffifin 23
yanzurûne : bakarlar, seyrederler
-
83-Mutaffifin 30
yetegâmezûne : birbirlerine kaş göz işareti yaparlar
-
83-Mutaffifin 35
yanzurûne : bakıplar, seyrederler
-
85-Bürûc 11
el fevzu : fevz, kurtuluş, şerefli bir ikram
-
85-Bürûc 15
zû : sahip
-
86-Târık 4
hâfızun : muhafız (gözleyici)
-
86-Târık 5
li yenzur(i) : baksın
-
88-Ğâşiye 17
lâ yanzurûne : bakmıyorlar, bakmazlar
-
9-Tevbe 5
ve huzû-hum : ve onları alın, yakalayın
-
9-Tevbe 16
ve lem yettehızû : ve ittihaz etmezler (edinmezler)
-
9-Tevbe 20
hum el fâizûne : onlar kurtuluşa erenler
-
9-Tevbe 23
lâ tettehızû : edinmeyin
-
9-Tevbe 31
ittehazû : edindiler
-
9-Tevbe 34
ve ellezîne yeknizûne : ve biriktiren, toplayan kimseler
-
9-Tevbe 35
ve zuhûru-hum : ve onların sırtları, arkaları
-
9-Tevbe 35
fe zûkû : böylece tadın
-
9-Tevbe 35
teknizûne : biriktiriyorsunuz
-
9-Tevbe 37
zuyyine : süslendi, güzel gösterildi
-
9-Tevbe 40
azîzun : azîz, çok yüce, üstün
-
9-Tevbe 58
yelmizu-ke : seni ayıplar
-
9-Tevbe 61
ellezîne yu'zûne : eza, eziyet eden kimseler
-
9-Tevbe 61
uzunun : bir kulakdır (kulak gibidir), dinleyendir (dinlediğine inanandır)
-
9-Tevbe 61
uzunu hayrin : hayrın kulağıdır, hayrı işitendir
-
9-Tevbe 61
ve ellezîne yu'zûne : ve eziyet eden kimseler
-
9-Tevbe 71
azîzun : azîzdir, yücedir
-
9-Tevbe 72
huve el fevzu el azîmu : o en büyük kurtuluştur
-
9-Tevbe 79
yelmizûne : ayıplıyorlar, küçük görüyorlar
-
9-Tevbe 89
el fevzu el azîmu : en büyük fevz, en büyük kurtuluş, en büyük mükâfat
-
9-Tevbe 98
yettehızu : edinir, öyle kabul eder
-
9-Tevbe 99
ve yettehızu : ve edinir, kabul eder
-
9-Tevbe 100
zâlike el fevzu el azîmu : işte bu en büyük fevzdir, en büyük kurtuluştur, en büyük mükâfatdır
-
9-Tevbe 102
bi zunûbi-him : günahlarını
-
9-Tevbe 104
ve ye'huzu : ve alır
-
9-Tevbe 107
ve ellezîne ettehazû : ve onlar ... edindiler
-
9-Tevbe 111
huve el fevzu el azîmu : bu büyük mükâfattır
-
9-Tevbe 112
ve el hâfizûne : ve muhafaza edenler, koruyanlar
-
9-Tevbe 120
yagîzu el kuffâra \n(gayz) : kâfirleri öfkelendirir \n: (öfke)
-
9-Tevbe 128
azîzun : azîz olan
-
99-Zilzâl 1
izâ zulzileti : sarsıldığı zaman