Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : iz
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 1251
-
10-Yunus 3
iznihî : onun izni
-
10-Yunus 12
ve izâ messe : ve dokunduğu, isabet ettiği zaman
-
10-Yunus 15
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
10-Yunus 21
ve izâ ezak-nâ en nâse : ve insanlara tattırdığımız zaman
-
10-Yunus 21
izâ : ...diği zaman
-
10-Yunus 22
izâ kuntum : siz olduğunuz zaman, siz idiniz
-
10-Yunus 23
izâ hum : o zaman onlar
-
10-Yunus 24
hattâ izâ : hatta olunca, olduğu zaman
-
10-Yunus 47
fe izâ câe : geldiği zaman
-
10-Yunus 49
izâ câe : geldiği zaman
-
10-Yunus 51
izâ : olduğu zaman
-
10-Yunus 53
bi mu'cizîne : aciz bırakan kimse
-
10-Yunus 57
mev'ızatun : öğüt
-
10-Yunus 59
min rızkın : rızıktan, bir rızık
-
10-Yunus 61
iz tufîdûne : daldığınız zaman
-
10-Yunus 65
inne el izzete : muhakkak ki izzet
-
10-Yunus 71
iz kâle : dediği zaman, demişti
-
10-Yunus 90
izâ : olduğu zaman, o zaman
-
10-Yunus 98
azâbe el hızyi : aşağılatıcı azap
-
10-Yunus 100
bi izni allâhi : Allah'ın izni ile
-
10-Yunus 106
izen : bu durumda, öyle olursa (öyle yaparsan)
-
100-Âdiyât 9
izâ : olduğu zaman
-
100-Âdiyât 11
yevme izin : o gün, izin günü
-
102-Tekâsür 8
yevme izin : o gün, izin günü
-
11-Hûd 6
rızku-hâ : onun rızkı
-
11-Hûd 20
mu'cizîne : aciz bırakanlar
-
11-Hûd 31
izen : o taktirde, öyleyse
-
11-Hûd 33
bi mu'cizîne : aciz bırakan kimseler
-
11-Hûd 40
izâ câe : geldiği zaman, gelince
-
11-Hûd 46
eizu-ke : sana öğüt veriyorum
-
11-Hûd 56
âhızun : alan, tutan
-
11-Hûd 57
hafîzun : hafizdir, en iyi koruyandır, muhafaza edendir
-
11-Hûd 58
galîzin : çok şiddetli, ağır
-
11-Hûd 66
ve min hizyi : ve alçaklıktan, aşağılatıcı azaptan, zilletten
-
11-Hûd 66
yevmi izin : izin günü
-
11-Hûd 66
el azîzu : azîzdir, yücedir
-
11-Hûd 69
iclin hanîzin : kızarmış buzağı
-
11-Hûd 84
ve el mîzâne : ve tartı, mizan
-
11-Hûd 85
ve el mîzâne : ve tartı, mizan
-
11-Hûd 86
bi hafîzin : muhafız, gözleyici
-
11-Hûd 88
rızkan : bir rızık
-
11-Hûd 91
bi azîzin : azîz, güçlü ve üstün
-
11-Hûd 102
izâ : olduğu zaman
-
11-Hûd 105
bi izni-hî : onun izni
-
11-Hûd 120
ve mev'ızatun : ve öğüt
-
110-Nasr 1
izâ câe : geldiği zaman
-
113-Felâk 3
izâ vakabe : çöktüğü zaman
-
113-Felâk 5
izâ hasede : haset ettiği zaman
-
12-Yusuf 4
iz kâle : dediği zaman, demişti
-
12-Yusuf 8
iz kâlû : dedikleri zaman, demişlerdi
-
12-Yusuf 12
hâfizûne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
12-Yusuf 14
izen : o taktirde, öyleyse
-
12-Yusuf 21
ev nettehize-hu : veya onu ediniriz
-
12-Yusuf 30
emre'etu el azîzi : azîzin (vezirin) hanımı
-
12-Yusuf 51
iz râvedtunne yûsufe : Yusuf'u elde etmeye çalıştığınız zaman
-
12-Yusuf 51
kâlet imre'etu el azîzi : azîzin hanımı dedi
-
12-Yusuf 55
hafîzun : koruyan
-
12-Yusuf 62
izenkalebû (izâ inkalebû) : geri döndükleri zaman
-
12-Yusuf 63
hâfizûne : koruyanlar, koruyan kimseler, koruyucular
-
12-Yusuf 64
hâfizen : koruyucu, koruyan
-
12-Yusuf 78
yâ eyyuhâ el azîzu : ey azîz
-
12-Yusuf 79
izen : o zaman
-
12-Yusuf 81
hâfizîne : koruyanlar, bilenler (bilgiyi muhafaza edenler, bilgi sahibi olanlar)
-
12-Yusuf 87
yâ beniyye izhebû : ey oğullarım, gidiniz
-
12-Yusuf 88
yâ eyyuhâ el azîzu : ey vezir, ey azîz
-
12-Yusuf 89
iz : o zaman
-
12-Yusuf 93
yezhebû \n(izhebû) : götürün \n: (gidin)
-
12-Yusuf 100
iz : o zaman, olduğu zaman
-
12-Yusuf 102
iz : o zaman
-
12-Yusuf 110
izestey'eser rusulu : resûller umutlarını kestikleri zaman
-
13-Ra'd 5
e izâ kunnâ : biz olduğumuz zaman mı
-
13-Ra'd 11
ve izâ : ve, olduğu zaman
-
13-Ra'd 26
yebsutu er rızka : rızkı genişletir
-
13-Ra'd 38
bi izni allâhi : Allah'ın izni ile
-
14-İbrahim 1
bi izni : izni ile
-
14-İbrahim 1
el azîzi : azîz olan, izzet sahibi olan
-
14-İbrahim 4
el azîzu : izzet sahibi, azîz olandır
-
14-İbrahim 6
ve iz kâle : ve demişti
-
14-İbrahim 6
iz encâ-kum : sizi kurtardığı zaman
-
14-İbrahim 7
ve iz te'ezzene : ve bildirmişti, duyurmuştu
-
14-İbrahim 11
bi izni allâhi : Allah'ın izni
-
14-İbrahim 17
galîzun : ağır, galiz
-
14-İbrahim 20
bi azîzin : güç, zor, büyük (bir iş)
-
14-İbrahim 23
bi izni : izni ile
-
14-İbrahim 25
bi izni : izni ile
-
14-İbrahim 32
rızkan : rızık olarak
-
14-İbrahim 35
ve iz kâle : ve demişti
-
14-İbrahim 47
azîzun : azîzdir, yücedir
-
14-İbrahim 49
yevme izin : izin günü
-
15-Hicr 8
izen : o taktirde, o zaman
-
15-Hicr 9
hâfizûne : koruyanlar, koruyucular
-
15-Hicr 17
ve hafıznâ-hâ : ve onu muhafaza ettik, koruduk
-
15-Hicr 28
ve iz kâle : ve demişti
-
15-Hicr 29
izâ : olduğu zaman
-
15-Hicr 52
iz dehalû : girdikleri zaman
-
16-Nahl 4
izâ : olduğu zaman, olmuş, olmuştur
-
16-Nahl 24
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
16-Nahl 27
el hızye : alçaklık, rezillik
-
16-Nahl 40
izâ : olduğu zaman
-
16-Nahl 46
mu'cizîne : aciz bırakanlar
-
16-Nahl 51
lâ tettehızû : edinmeyin
-
16-Nahl 53
izâ : olduğu zaman
-
16-Nahl 54
iza : olduğu zaman
-
16-Nahl 54
izâ : o zaman, o taktirde
-
16-Nahl 58
ve izâ : ve olduğu zaman
-
16-Nahl 60
el azîzu : azîzdir, yücedir
-
16-Nahl 61
yuâhızu : sorgular, suçlar
-
16-Nahl 61
fe izâ câe : artık geldiği zaman
-
16-Nahl 67
tettehîzûne : edinirsiniz, yaparsınız
-
16-Nahl 67
ve rızkan : ve bir rızık
-
16-Nahl 68
en ittehızî : (edinmek) edinmesini
-
16-Nahl 71
fî er rızkı : rızıkta, rızık konusunda
-
16-Nahl 71
rızkı-him : onların rızıklarını
-
16-Nahl 73
rızkan : bir rızık
-
16-Nahl 75
rızkan : bir rızık
-
16-Nahl 85
ve izâ : ve olduğu zaman
-
16-Nahl 86
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
16-Nahl 87
yevme izin : izin günü
-
16-Nahl 90
yeizu-kum : size öğüt veriyor
-
16-Nahl 91
izâ : olduğu zaman
-
16-Nahl 92
tettehızûne : ediniyorsunuz
-
16-Nahl 94
ve lâ tettehızû : ve edinmeyin
-
16-Nahl 98
izâ kare'te : okuduğun zaman
-
16-Nahl 98
fe isteız : hemen, önce sığın
-
16-Nahl 101
ve izâ : ve olduğu zaman
-
16-Nahl 112
rızku-hâ : onun rızkı
-
16-Nahl 125
ve el mev'ızati : ve öğüt, vaaz, nasihat
-
17-İsrâ 2
ellâ tettehızû : edinmeyin (diye)
-
17-İsrâ 5
izâ câe : geldiği zaman
-
17-İsrâ 7
fe izâ câe : geldiği zaman
-
17-İsrâ 15
vizre : ağırlık, yük, günah
-
17-İsrâ 16
ve izâ : ve olduğu zaman
-
17-İsrâ 30
er rızka : rızık
-
17-İsrâ 35
izâ : olduğu zaman
-
17-İsrâ 42
izen : bu durumda, öyle olursa
-
17-İsrâ 45
ve izâ kara'te : ve kıraat ettiğin (okuduğun) zaman
-
17-İsrâ 46
ve izâ zekerte : ve sen zikrettiğin zaman
-
17-İsrâ 47
iz yestemiûne : dinliyorlarken
-
17-İsrâ 47
ve iz hum necvâ : ve onlar fısıldaştılar, gizli gizli konuştular
-
17-İsrâ 47
iz yekûlu : dedikleri zaman, diyerek
-
17-İsrâ 49
izâ : olduğu zaman
-
17-İsrâ 49
izâmen : kemik
-
17-İsrâ 60
ve iz kulnâ : ve biz dediğimiz zaman
-
17-İsrâ 61
ve iz kulnâ : ve biz demiştik
-
17-İsrâ 63
kâlezheb (kâle izheb) : 'git' dedi
-
17-İsrâ 64
vestefziz (ve istefsiz) : ve aldat, rahatsız et
-
17-İsrâ 67
ve izâ messe-kum : ve size dokunduğu zaman
-
17-İsrâ 73
ve izen : ve o taktirde, o zaman
-
17-İsrâ 75
izen : o taktirde, o zaman
-
17-İsrâ 76
le yestefizzûne-ke : seni tedirgin ediyorlar
-
17-İsrâ 76
ve izen : ve o taktirde, artık, bundan sonra
-
17-İsrâ 83
ve izâ en'amnâ : ve ni'met verdiğimiz (ni'metlendirdiğimiz) zaman
-
17-İsrâ 83
ve izâ : ve olduğu zaman
-
17-İsrâ 94
iz câe : geldiği zaman
-
17-İsrâ 98
e izâ kunnâ : biz olduğumuz zaman mı
-
17-İsrâ 98
izâmen : kemik
-
17-İsrâ 100
izen : olduğu zaman, öyle olursa
-
17-İsrâ 101
iz câe-hum : onlara gelmişti
-
17-İsrâ 103
en yestefizze-hum : onları tedirgin etmek (yerinden oynatmak, çıkarmak)
-
17-İsrâ 104
izâ câe : geldiğinde, geldiği zaman, hasıl olduğu zaman
-
17-İsrâ 107
izâ yutlâ : okunduğu zaman
-
17-İsrâ 111
lem yettehız : edinmedi, edinmez
-
18-Kehf 10
iz evâ : sığındıkları zaman
-
18-Kehf 12
el hızbeyni : iki topluluk
-
18-Kehf 14
iz kâmû : kıyam ettikleri zaman, ayağa kalkınca
-
18-Kehf 14
izen : öyleyse, öyle olursa, bu taktirde
-
18-Kehf 16
ve izi'tezeltumû-hum \n(i'tezele) : ve onlardan ayrıldığınız zaman \n: (ayrıldı)
-
18-Kehf 17
izâ taleat : doğduğu zaman
-
18-Kehf 17
ve izâ garabet : ve battığı zaman
-
18-Kehf 19
bi rızkın : bir rızkı
-
18-Kehf 20
izen ebeden : o zaman ebediyyen
-
18-Kehf 21
iz : olduğu zaman
-
18-Kehf 21
le nettehızenne : mutlaka edinelim, yapalım
-
18-Kehf 24
izâ : o zaman
-
18-Kehf 39
iz dehalte : sen girdiğin zaman
-
18-Kehf 47
bârizeten : bariz olarak, açık ve net olarak
-
18-Kehf 50
ve iz : ve olmuştu
-
18-Kehf 50
e fe tettehızûne-hu : hâlâ onu ediniyor musunuz
-
18-Kehf 50
liz zâlimîne (li ez zâlimîne) : zalimler için
-
18-Kehf 51
muttehıze : edinen
-
18-Kehf 55
iz câe-hum : onlara geldiği zaman
-
18-Kehf 57
izen : öyleyse, o zaman
-
18-Kehf 58
yuâhızu-hum : onları muaheze eder, sorgular
-
18-Kehf 60
ve iz kâle : ve demişti
-
18-Kehf 63
iz eveynâ : sığındığımız zaman, orada bulunduğumuz zaman
-
18-Kehf 71
izâ : olduğu zaman
-
18-Kehf 73
lâ tuâhız-nî : beni sorgulama
-
18-Kehf 74
izâ : olduğu zaman
-
18-Kehf 77
fentalekâ hattâ izâ : böylece ikisi yola çıktılar
-
18-Kehf 86
hattâ izâ : olduğu zaman
-
18-Kehf 86
en tettehıze : senin edinmen, ittihaz etmen
-
18-Kehf 90
hattâ izâ : olduğu zaman
-
18-Kehf 93
hattâ izâ : olduğu zaman
-
18-Kehf 96
hattâ izâ : oluncaya kadar, olunca
-
18-Kehf 96
izâ ceale-hu : onu yaptığı zaman
-
18-Kehf 98
izâ câe : geldiği zaman
-
18-Kehf 99
yevmeizin : izin günü
-
18-Kehf 100
yevmeizin : izin günü, o gün
-
18-Kehf 102
en yettehızû : edindiklerini
-
19-Meryem 3
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
19-Meryem 16
izintebezet (iz intebezet) : çekilmişti, uzaklaşmıştı
-
19-Meryem 23
ilâ ciz'ın nahleti : hurma ağacının gövdesine
-
19-Meryem 25
bi ciz'ın nahleti : hurma ağacının gövdesini
-
19-Meryem 35
en yettehıze : (onun) edinmesi
-
19-Meryem 35
izâ : olduğu zaman
-
19-Meryem 39
iz kudıye el emru : emir yerine getirildiği zaman
-
19-Meryem 42
iz kâle : demişti
-
19-Meryem 58
izâ tutlâ : okunduğu zaman
-
19-Meryem 62
rızku-hum : onların rızıkları
-
19-Meryem 66
e izâ mâ mittu : öldüğüm zaman mı
-
19-Meryem 73
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
19-Meryem 75
izâ raev : gördükleri zaman
-
19-Meryem 81
ızzen : üstünlük, şeref, izzet
-
19-Meryem 92
en yettehıze : edinmek, yapmak
-
2-Bakara 11
ve izâ : ve o zaman, olunca
-
2-Bakara 13
izâ : olduğu zaman
-
2-Bakara 14
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 14
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 20
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 22
rızkan : rızık
-
2-Bakara 25
rızkan : rızık olarak
-
2-Bakara 30
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 34
ve iz : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 49
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
2-Bakara 50
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
2-Bakara 51
ve iz : ve o zaman
-
2-Bakara 53
ve iz âteynâ : ve biz vermiştik
-
2-Bakara 54
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 55
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 58
iz : olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 60
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 60
min rızkıllâhi (rızkı allâhi) : Allah'ın rızkından
-
2-Bakara 61
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 61
kultum (iz kultum) : siz dediniz (siz demiştiniz)
-
2-Bakara 63
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 66
ve mev'ızaten : ve vaaz, öğüt, nasihat
-
2-Bakara 67
iz : olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 67
tettehızu-nâ : bizi ediniyorsun
-
2-Bakara 72
ve iz kateltum : ve öldürmüştünüz
-
2-Bakara 76
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 76
ve izâ halâ : ve yalnız kaldıkları zaman
-
2-Bakara 83
ve iz ehaznâ : ve biz almıştık
-
2-Bakara 84
ve iz : ve olmuştu
-
2-Bakara 85
hızyun : rezillik
-
2-Bakara 91
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 93
ve iz ehaznâ : ve biz almıştık
-
2-Bakara 97
bi izni allâhi : Allah'ın izniyle
-
2-Bakara 102
bi izni : izniyle
-
2-Bakara 114
hızyun : rezillik
-
2-Bakara 117
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 124
ve iz ibtelâ : ve imtihan etmişti
-
2-Bakara 125
ve iz : ve olmuştu
-
2-Bakara 125
ve ittehizû : ve edinin
-
2-Bakara 126
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 127
ve iz : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 129
el azîzu : azîz, üstün
-
2-Bakara 131
iz kâle : dediği zaman, demişti
-
2-Bakara 133
iz hadara : hazır olduğu zaman, hazır olmuştu
-
2-Bakara 133
iz kâle : demişti
-
2-Bakara 145
izen : o zaman, o taktirde
-
2-Bakara 156
izâ : olduğu zaman
-
2-Bakara 165
yettehizu : edinir
-
2-Bakara 165
iz yeravne : gördüklerinde, gördükleri zaman
-
2-Bakara 166
iz : o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 170
ve izâ kîle : ve denildiği zaman, denildiğinde
-
2-Bakara 177
izâ âhedû : ahd verdikleri zaman
-
2-Bakara 180
izâ hadara : hazır olduğu zaman, geldiği zaman
-
2-Bakara 186
ve izâ : ve olduğu zaman, olunca
-
2-Bakara 186
izâ : olduğu zaman, olunca
-
2-Bakara 196
fe izâ emin-tum : artık emin olduğunuz zaman
-
2-Bakara 196
izâ reca'tum : döndüğünüz zaman
-
2-Bakara 198
izâ : olduğu zaman
-
2-Bakara 200
izâ : olduğu zaman
-
2-Bakara 205
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 206
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 206
el izzetu : izzet, üstünlük
-
2-Bakara 209
azîzun : azîz, üstün
-
2-Bakara 213
bi izni-hi : onun izni ile
-
2-Bakara 220
azîzun : azîzdir, üstündür
-
2-Bakara 221
bi izni-hi : onun izni ile
-
2-Bakara 222
izâ tetahherne : temizlendikleri zaman
-
2-Bakara 225
lâ yuâhızu-kum : sizi muaheze etmez, sorgulamaz
-
2-Bakara 225
yuâhızu-kum : sizi muaheze eder, sorgular
-
2-Bakara 228
azîzun : azîzdir, üstündür
-
2-Bakara 231
ve izâ : ve olduğu zaman, olduğunda
-
2-Bakara 231
ve lâ tettehızû : ve edinmeyin
-
2-Bakara 231
yeızu-kum : size vazeder, öğüt verir, nasihat eder
-
2-Bakara 232
ve izâ : ve olduğu zaman, olduğunda
-
2-Bakara 232
izâ terâdav : razı oldukları taktirde
-
2-Bakara 233
rızku-hunne : onların rızıkları
-
2-Bakara 233
izâ sellemtum : teslim ettiğiniz zaman
-
2-Bakara 234
izâ belagne : eriştiği zaman, tamamladığı zaman
-
2-Bakara 238
hâfizû : koruyucu, gözetici olun
-
2-Bakara 239
fe izâ emintum : artık, nihayet emniyette olduğunuz
-
2-Bakara 240
azîzun : azîz, üstün
-
2-Bakara 246
iz kâlû : demişlerdi
-
2-Bakara 249
bi izni : izni ile
-
2-Bakara 251
bi izni allâhi : Allah'ın izniyle
-
2-Bakara 255
bi izni-hi : onun izni ile
-
2-Bakara 258
iz kâle : demişti
-
2-Bakara 259
ilâ el izâmi : kemiklere
-
2-Bakara 259
nunşizu-hâ : onu inşa ediyoruz, birleştiriyoruz
-
2-Bakara 260
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 260
azîzun : azîz, üstün
-
2-Bakara 267
bi âhızî-hi : onu alacak olan
-
2-Bakara 275
mev'izatun : bir öğüt
-
2-Bakara 279
fe'zenû (fe izenû) : o taktirde bilin
-
2-Bakara 282
izâ : olduğu zaman, olunca
-
2-Bakara 282
izâ : olduğu zaman, olunca
-
2-Bakara 282
izâ tebâya'tum : alışveriş, anlaşma yaptığınız zaman
-
2-Bakara 286
lâ tuâhız-nâ : bizi aheze etme, sorgulama
-
20-Tâ-Hâ 10
iz reâ : gördüğü zaman
-
20-Tâ-Hâ 20
izâ hiye : o olmuştu
-
20-Tâ-Hâ 24
izheb : git
-
20-Tâ-Hâ 38
iz evhaynâ : vahyetmiştik
-
20-Tâ-Hâ 40
iz temşî : yürümüştü
-
20-Tâ-Hâ 42
izheb : gidin
-
20-Tâ-Hâ 43
izhebâ : ikiniz gidin
-
20-Tâ-Hâ 66
izâ : olduğu zaman
-
20-Tâ-Hâ 92
iz reeyte-hum : onları gördüğün zaman
-
20-Tâ-Hâ 97
fezheb (fe izheb) : artık git
-
20-Tâ-Hâ 100
vizren : (ağır) yük, günah
-
20-Tâ-Hâ 102
yevme izin : izin günü
-
20-Tâ-Hâ 104
iz yekûlu : söylediği zaman
-
20-Tâ-Hâ 108
yevme izin : o gün, izin günü
-
20-Tâ-Hâ 109
yevme izin : o gün, izin günü
-
20-Tâ-Hâ 116
ve iz kulnâ : ve demiştik
-
20-Tâ-Hâ 129
lizâmen : elzem, lüzumlu
-
20-Tâ-Hâ 131
ve rızku : ve rızık
-
20-Tâ-Hâ 132
rızkan : bir rızık
-
21-Enbiyâ 12
izâ : o zaman
-
21-Enbiyâ 17
en nettehıze : bizim edinmemiz
-
21-Enbiyâ 18
fe izâ : böylece o zaman
-
21-Enbiyâ 36
ve izâ reâ-ke : ve seni gördükleri zaman
-
21-Enbiyâ 36
in yettehızûne-ke illâ : seni sadece ..... ediniyorlar
-
21-Enbiyâ 45
izâ : olduğu zaman
-
21-Enbiyâ 52
iz kâle : demişti
-
21-Enbiyâ 76
iz : olduğu zaman
-
21-Enbiyâ 78
iz yahkumâni : ikisi hüküm veriyordu
-
21-Enbiyâ 78
iz nefeşet : hayvanlar geceleyin (çobansız olarak) yayılmıştı
-
21-Enbiyâ 82
hâfızîne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
21-Enbiyâ 83
iz nâdâ : nida etmişti
-
21-Enbiyâ 87
iz zehebe : gitmişti
-
21-Enbiyâ 89
iz nâdâ : nida etti, seslendi
-
21-Enbiyâ 96
hattâ izâ : olduğu zaman
-
21-Enbiyâ 97
izâ : olduğu zaman
-
22-Hac 5
izâ : olduğu zaman
-
22-Hac 9
hızyun : rezillik
-
22-Hac 15
mâ yagîzu : öfkelendiği şey
-
22-Hac 26
ve iz bevve'nâ : ve indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman
-
22-Hac 35
izâ zukire allâhu : Allah zikredildiği zaman
-
22-Hac 36
izâ vecebet : düştüğü zaman
-
22-Hac 40
azîzun : azîzdir, yücedir
-
22-Hac 50
ve rızkun : ve rızık
-
22-Hac 51
muâcizîne : aciz bırakanlar
-
22-Hac 52
izâ temennâ : temenni ettiği zaman, dilediği zaman
-
22-Hac 56
yevme izin : izin günü
-
22-Hac 58
rızkan hasenen : güzel bir rızık
-
22-Hac 65
bi izni-hi : onun izni ile
-
22-Hac 72
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
22-Hac 73
lâ yestenkızû-hu : onu kurtaramazlar
-
22-Hac 74
azîzun : çok yücedir, azîzdir
-
23-Mü'minûn 5
hâfizûne : koruyanlar
-
23-Mü'minûn 9
yuhâfızûne : muhafaza ederler, devam ettirirler
-
23-Mü'minûn 14
izâmen : kemik
-
23-Mü'minûn 14
el izâme : kemik
-
23-Mü'minûn 27
izâ câe : geldiği zaman
-
23-Mü'minûn 28
fe izesteveyte : bindiğin zaman
-
23-Mü'minûn 34
izen : o taktirde, o zaman
-
23-Mü'minûn 35
izâ : o zaman
-
23-Mü'minûn 35
ve ızâmen : ve kemik
-
23-Mü'minûn 53
hızbin : grup
-
23-Mü'minûn 64
hattâ izâ : olunca, olduğu zaman
-
23-Mü'minûn 64
izâ : o zaman
-
23-Mü'minûn 77
izâ fetahnâ : açtığımız zaman
-
23-Mü'minûn 77
izâ : olduğu zaman
-
23-Mü'minûn 82
e izâ mitnâ : öldüğümüz zaman mı
-
23-Mü'minûn 82
ve izâmen : ve kemik
-
23-Mü'minûn 91
izen : öyle olsaydı, o taktirde
-
23-Mü'minûn 99
hattâ izâ : olduğu zaman
-
23-Mü'minûn 101
fe izâ : o zaman
-
23-Mü'minûn 101
yevme izin : izin günü
-
23-Mü'minûn 111
el fâizûne : kurtuluşa erenler
-
24-Nûr 12
iz : o zaman
-
24-Nûr 13
iz : olduğu zaman, olduğuna göre
-
24-Nûr 15
iz : olduğu zaman
-
24-Nûr 16
iz : olduğu zaman
-
24-Nûr 17
yeızukumullâhu : Allah size vaazediyor, emrediyor
-
24-Nûr 25
yevme izin : izin günü
-
24-Nûr 26
ve rızkun : ve rızık
-
24-Nûr 34
ve mev'izaten : ve bir öğüt
-
24-Nûr 39
izâ câe-hu : ona geldiği zaman, ulaştığı zaman
-
24-Nûr 40
izâ ahrace : çıkardığı zaman
-
24-Nûr 48
ve izâ duû : ve davet edildikleri zaman
-
24-Nûr 48
izâ : olduğu zaman
-
24-Nûr 51
izâ duû : çağrıldığı zaman, davet edildikleri zaman
-
24-Nûr 52
el fâizûne : kurtuluşa erenler
-
24-Nûr 57
mu'cizîne : aciz bırakıcılar
-
24-Nûr 59
ve izâ belegâ : ve ulaştığı, eriştiği zaman
-
24-Nûr 61
izâ dahaltum : girdiğiniz zaman
-
24-Nûr 62
ve izâ : ve olduğu zaman
-
24-Nûr 62
izeste'zenû-ke (iza iste'zenû-ke) : senden izin istedikleri zaman
-
24-Nûr 62
fe'zen (fe izen) : o zaman izin ver
-
25-Furkan 2
ve lem yettehız : ve edinmedi
-
25-Furkan 12
izâ : olduğu zaman
-
25-Furkan 13
ve izâ : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 18
en nettehıze : edinmemiz
-
25-Furkan 22
yevme izin : izin günü
-
25-Furkan 24
yevme izin : izin günü
-
25-Furkan 26
yevme izin : izin günü
-
25-Furkan 28
lem ettehız : edinmeseydim
-
25-Furkan 29
iz câe-nî : bana gelmişti
-
25-Furkan 41
ve iza : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 41
yettehızûne-ke : seni edinirler
-
25-Furkan 57
en yettehıze : edinmek
-
25-Furkan 60
ve izâ : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 63
ve izâ : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 67
izâ : olduğu zaman
-
25-Furkan 72
ve izâ merrû : ve karşılaştıkları zaman
-
25-Furkan 73
izâ zukkirû : hatırlatıldığı zaman
-
25-Furkan 77
lizâmen : elzem olan, kaçınılmaz olan
-
26-Şuarâ 9
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 10
ve iz nâdâ : ve seslenmişti
-
26-Şuarâ 20
izen : o zaman
-
26-Şuarâ 32
fe izâ : o zaman, böylece
-
26-Şuarâ 33
fe izâ : o zaman, böylece
-
26-Şuarâ 42
izen : öyleyse, o zaman
-
26-Şuarâ 44
izzeti : izzet, üstünlük
-
26-Şuarâ 45
izâ : olduğu zaman
-
26-Şuarâ 55
gâizûne : kızdıranlar, öfkelendirenler (öfke duyanlar)
-
26-Şuarâ 68
el azîzu : azîzdir, yücedir
-
26-Şuarâ 70
iz kâle : demişti
-
26-Şuarâ 72
iz ted'ûne : dua ettiğiniz zaman
-
26-Şuarâ 80
ve izâ : ve olduğu zaman
-
26-Şuarâ 91
ve burrizeti : ve bariz olarak gösterildi
-
26-Şuarâ 98
iz : olmuştu
-
26-Şuarâ 104
el azîzu : azîz, güçlü, üstün olan
-
26-Şuarâ 106
iz : o zaman, olduğu zaman
-
26-Şuarâ 122
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 124
iz kâle : demişti
-
26-Şuarâ 129
ve tettehızûne : ve ediniyorsunuz
-
26-Şuarâ 130
ve izâ : ve olduğu zaman
-
26-Şuarâ 136
min el vâızîne : vaaz verenlerden
-
26-Şuarâ 140
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 142
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
26-Şuarâ 159
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 161
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
26-Şuarâ 175
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 177
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
26-Şuarâ 191
el azîzu : azîz, yüce
-
26-Şuarâ 217
alel azîzi (alâ el azîzi) : azîz olana, yüce olana
-
27-Neml 7
iz : olduğu zaman
-
27-Neml 9
el azîzu : azîz, yüce
-
27-Neml 18
izâ : olduğu zaman
-
27-Neml 28
izheb bi \n(izheb) : götür \n: (git)
-
27-Neml 34
izâ : olduğu zaman
-
27-Neml 34
eizzete : izzetli olanlar, izzet sahibi olanlar
-
27-Neml 45
izâ : olduğu zaman
-
27-Neml 54
iz kâle : demişti
-
27-Neml 61
hâcizen : perde, engel
-
27-Neml 62
izâ : olduğu zaman
-
27-Neml 67
izâ : olduğu zaman
-
27-Neml 78
el azîzu : azîz, yüce
-
27-Neml 80
iza : olduğu zaman
-
27-Neml 82
ve izâ : ve olduğu zaman
-
27-Neml 84
hattâ izâ : o zaman
-
27-Neml 89
yevme izin : izin günü, o gün
-
28-Kasas 7
izâ hıfti : korktuğun zaman
-
28-Kasas 9
nettehıze-hu : onu ediniriz
-
28-Kasas 18
izâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 44
iz : olduğu zaman
-
28-Kasas 46
iz : o zaman
-
28-Kasas 53
ve izâ yutlâ : ve okunduğu zaman
-
28-Kasas 55
ve izâ semiû : ve işittikleri zaman
-
28-Kasas 57
rızkan : rızık olarak
-
28-Kasas 66
yevme izin : izin günü
-
28-Kasas 76
iz kâle : demişti
-
28-Kasas 82
er rizka : rızık
-
28-Kasas 87
iz : olduğu zaman
-
29-Ankebût 10
izâ ûziye : eziyet edildiği zaman
-
29-Ankebût 16
iz kâle : demişti
-
29-Ankebût 17
rızkân : rızık
-
29-Ankebût 17
er rızka : rızık
-
29-Ankebût 22
bi mu'cizîne : aciz bırakan
-
29-Ankebût 26
el azîzu : azîz, güçlü ve üstün
-
29-Ankebût 28
iz kâle : demişti
-
29-Ankebût 42
el azîz : azîz, çok yüce
-
29-Ankebût 48
izen : öyleyse, o zaman, öyle olsa
-
29-Ankebût 60
rızka-hâ : onun rızkı
-
29-Ankebût 62
er rızka : rızık
-
29-Ankebût 65
fe izâ : o zaman
-
29-Ankebût 65
izâ : o zaman, hemen
-
3-Âl-i İmrân 4
azîzun : aziz, üstün
-
3-Âl-i İmrân 6
el azîzu : üstün, galip
-
3-Âl-i İmrân 8
iz hedeyte-nâ : bizi hidayete erdirdiğin zaman
-
3-Âl-i İmrân 18
el azîzu : aziz
-
3-Âl-i İmrân 25
izâ cema'nâ-hum : onları topladığımız zaman
-
3-Âl-i İmrân 26
ve tuizzu : ve aziz kılarsın
-
3-Âl-i İmrân 28
lâ yettehiz : edinmesin
-
3-Âl-i İmrân 35
iz kâlet : demişti
-
3-Âl-i İmrân 36
uîzu-hâ bi-ke : onu sana sığındırırım, emanet ederim
-
3-Âl-i İmrân 37
rızkan : rızık
-
3-Âl-i İmrân 42
ve iz kâlet : ve demişdi
-
3-Âl-i İmrân 44
iz yulkûne : attıkları zaman
-
3-Âl-i İmrân 44
iz yahtesımûne : onlar tartışıyorlar
-
3-Âl-i İmrân 45
iz kâlet : demiş(ler)di
-
3-Âl-i İmrân 47
izâ kadâ emren : bir emrin (işin) olmasını takdir ettiği zaman
-
3-Âl-i İmrân 49
bi izni allâhi : Allah'ın izni ile
-
3-Âl-i İmrân 49
bi izni allâhi : Allah'ın izni ile
-
3-Âl-i İmrân 55
iz kâle allâhu : Allah (şöyle) buyurmuştu
-
3-Âl-i İmrân 62
el azîzu : üstün, aziz
-
3-Âl-i İmrân 64
ve lâ yettehize : ve edinmeyelim
-
3-Âl-i İmrân 80
en tettehizû : edinmenizi
-
3-Âl-i İmrân 80
iz entum : siz ... olduğunuz zaman
-
3-Âl-i İmrân 81
ve iz ehaze allâhu : ve Allah aldığı zaman
-
3-Âl-i İmrân 103
iz kuntum : siz oldunuz
-
3-Âl-i İmrân 118
lâ tettehızû : edinmeyin
-
3-Âl-i İmrân 119
ve izâ : ve ...olduğu zaman
-
3-Âl-i İmrân 119
ve izâ halev : ve yalnız kaldıkları zaman
-
3-Âl-i İmrân 121
ve iz : ve o zaman ...olmuştu
-
3-Âl-i İmrân 122
iz hemmet : hamletti, meyletti
-
3-Âl-i İmrân 124
iz tekûlu : diyordun
-
3-Âl-i İmrân 126
el azîzi : azîz, üstün, izzetli
-
3-Âl-i İmrân 135
izâ fealû : yaptıkları zaman
-
3-Âl-i İmrân 138
ve mev'ızatun : ve vaaz, öğüt
-
3-Âl-i İmrân 140
ve yettehize : ve edinir
-
3-Âl-i İmrân 145
illâ bi izni allâhi : Allah'ın izni olmadan
-
3-Âl-i İmrân 152
iz tehussûne-hum : onları perişan edip öldürüyordunuz
-
3-Âl-i İmrân 152
bi izni-hî : onun izni ile
-
3-Âl-i İmrân 152
izâ feşiltum : gevşeklik göstermiştiniz
-
3-Âl-i İmrân 153
iz tus'idûne : uzaklaşıyordunuz
-
3-Âl-i İmrân 156
izâ darabû : sefere çıktıkları zaman
-
3-Âl-i İmrân 159
galîza el kalbi : katı kalpli
-
3-Âl-i İmrân 159
fe izâ azamte : artık azmettiğin, karar verdiğin zaman
-
3-Âl-i İmrân 164
iz bease : beas etmişti (beas ederek)
-
3-Âl-i İmrân 166
fe bi izni allâhi : o zaman, ancak Allah'ın izni ile
-
3-Âl-i İmrân 167
yevme izin : izin günü
-
3-Âl-i İmrân 179
yemîze : ayırt eder, ayırır
-
3-Âl-i İmrân 187
ve iz ehaze allâhu : ve Allah ... almıştı
-
30-Rûm 4
ve yevme izin : ve izin günü
-
30-Rûm 5
el azîzu : güçlü ve üstün olan
-
30-Rûm 14
yevme izin : izin günü
-
30-Rûm 20
izâ : olduğu zaman, olunca
-
30-Rûm 25
izâ : olduğu zaman
-
30-Rûm 25
izâ : olduğu zaman
-
30-Rûm 27
el azîzu : çok yüce, üstün
-
30-Rûm 32
hızbin : hizip, grup
-
30-Rûm 33
ve izâ messe : ve dokunduğu zaman
-
30-Rûm 33
izâ ezâka-hum : onlara tattırdığı zaman
-
30-Rûm 33
izâ : olduğu zaman, olunca
-
30-Rûm 36
ve izâ ezaknâ : ve tattırdığımız zaman
-
30-Rûm 36
izâ : o zaman
-
30-Rûm 37
er rızka : rızık
-
30-Rûm 43
yevme izin : izin günü
-
30-Rûm 48
izâ esâbe : isabet ettirdiği zaman
-
30-Rûm 48
izâ : olduğu zaman
-
30-Rûm 52
izâ vellev : döndükleri zaman
-
30-Rûm 57
izin : izin
-
31-Lokman 6
ve yettehıze-hâ : ve onu edinirler
-
31-Lokman 7
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
31-Lokman 9
el azîzu : azîz, yüce, güçlü ve üstün olan
-
31-Lokman 11
iz : o zaman
-
31-Lokman 13
ve iz kâle : ve demişti
-
31-Lokman 13
yaızu-hu : ona vaazeder, öğüt verir
-
31-Lokman 21
ve izâ : ve olduğu zaman
-
31-Lokman 24
galîzin : çok şiddetli, ağır
-
31-Lokman 27
azîzun : çok yüce
-
31-Lokman 32
ve izâ : ve olduğu zaman
-
32-Secde 6
el-ǎzīzu : güçlü
-
32-Secde 10
izâ dalelnâ : dalıp karıştığımız zaman
-
32-Secde 12
iz el mucrimûne : o zaman mücrimler, suçlular, günahkârlar
-
32-Secde 15
izâ : o zaman
-
33-Ahzâb 7
ve iz : ve o zaman olmuştu
-
33-Ahzâb 7
galîzen : sağlam, ağır, çok kuvvetli
-
33-Ahzâb 9
iz câet-kum : size gelmişti
-
33-Ahzâb 10
iz câû-kum : size gelmişlerdi
-
33-Ahzâb 10
ve iz zâgati : ve yıldığı zaman
-
33-Ahzâb 12
ve iz yekûlu : ve söylüyorlardı, diyorlardı.
-
33-Ahzâb 13
ve iz kâlet : ve demişti
-
33-Ahzâb 16
ve izen : ve o zaman, o taktirde
-
33-Ahzâb 19
fe izâ : o zaman
-
33-Ahzâb 19
izâ zehebe : gittiği zaman
-
33-Ahzâb 25
azîzen : azîz olan, yüce ve gâlip olan
-
33-Ahzâb 31
rızkan : bir rızık
-
33-Ahzâb 35
ve el hâfızîne : ve muhafaza eden, koruyan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el hâfızâti : ve muhafaza eden, koruyan kadınlar
-
33-Ahzâb 36
izâ kada allâhu : Allah hükmettiği zaman
-
33-Ahzâb 37
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
33-Ahzâb 37
izâ kadav : olduğu zaman
-
33-Ahzâb 46
bi izni- hî : onun izniyle
-
33-Ahzâb 49
izâ nekahtum : siz nikâhladığınız zaman
-
33-Ahzâb 53
izâ duîtum : çağrıldığınız zaman, davet edildiğiniz zaman
-
33-Ahzâb 53
izâ taimtum : yemeği yediğiniz zaman, yemeği yeyince
-
33-Ahzâb 53
ve izâ seeltumû-hunne : ve onlardan istediğiniz zaman, sorduğunuz zaman
-
33-Ahzâb 61
uhızû : yakalandılar
-
34-Sebe 4
ve rızkun : ve rızık
-
34-Sebe 5
muâcizîne : aciz bırakılanlar
-
34-Sebe 6
el azîzi : azîz olan, yüce olan
-
34-Sebe 7
izâ muzzıktum : siz dağılıp parça parça olduğunuz zaman
-
34-Sebe 12
bi izni : izni ile
-
34-Sebe 15
min rızkı : rızkından
-
34-Sebe 21
hafîzun : koruyucu, gözetici
-
34-Sebe 23
izâ : olduğu zaman
-
34-Sebe 27
el azîzu : azîz, üstün, yüce
-
34-Sebe 31
iz : olduğu zaman
-
34-Sebe 32
iz câe-kum : size geldiği zaman
-
34-Sebe 33
iz te'murûne-nâ : bize emrediyordunuz
-
34-Sebe 36
er rızka : rızık
-
34-Sebe 38
muâcizîne : aciz bırakanlar
-
34-Sebe 39
er rızka : rızık
-
34-Sebe 43
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
34-Sebe 46
eızu-kum : size vaazediyorum, öğüt veriyorum
-
34-Sebe 51
iz : olduğu zaman
-
34-Sebe 51
ve uhızû : ve yakalandılar
-
35-Fâtır 2
ve huve el azîzu : ve o azîz, üstün ve güçlü
-
35-Fâtır 6
ittehızû-hu : onu edinin
-
35-Fâtır 6
hızbehu : hizib, grup, taraftar
-
35-Fâtır 10
el izzete : izzet
-
35-Fâtır 10
el izzetu : izzet
-
35-Fâtır 17
bi azîzin : azîz, güç
-
35-Fâtır 18
vizre : ağırlık, yük, günah
-
35-Fâtır 28
azîzun : üstün ve güçlü olan
-
35-Fâtır 32
bi izni allâhi : Allah'ın izni ile
-
35-Fâtır 44
lî yu'cize-hu : onu aciz bırakacak
-
35-Fâtır 45
yûâhızu : muaheze eder, sorgular
-
35-Fâtır 45
izâ : o zaman
-
36-Yâsin 5
el azîzi : azîz, güçlü, üstün olan
-
36-Yâsin 13
iz câe-hâ : ona gelmişti
-
36-Yâsin 14
iz erselnâ : biz göndermiştik
-
36-Yâsin 23
e ettehızu : ben edinir miyim
-
36-Yâsin 23
ve lâ yunkızû-ni : ve beni kurtaramazlar
-
36-Yâsin 24
izen : öyle olursa, bu taktirde, o zaman
-
36-Yâsin 29
izâ : olduğu zaman
-
36-Yâsin 37
izâ : olduğu zaman
-
36-Yâsin 38
el azîzi : azîz olan, güçlü ve üstün olan
-
36-Yâsin 45
ve izâ : ve olduğu zaman, olmuştu
-
36-Yâsin 47
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
36-Yâsin 51
izâ : olduğu zaman
-
36-Yâsin 53
izâ : olduğu zaman
-
36-Yâsin 77
iza : olduğu zaman
-
36-Yâsin 78
el izâme : kemikler
-
36-Yâsin 80
izâ : o zaman, olduğu zaman
-
36-Yâsin 82
izâ erâde : irade ettiği, dilediği zaman
-
37-Sâffât 13
ve izâ : ve olduğu zaman
-
37-Sâffât 14
ve izâ : ve olduğu zaman
-
37-Sâffât 16
izâ : olduğu zaman
-
37-Sâffât 16
ve izâmen : ve kemik
-
37-Sâffât 19
fe izâ hum : işte o zaman onlar
-
37-Sâffât 33
yevme izin : izin günü
-
37-Sâffât 35
izâ : olduğu zaman
-
37-Sâffât 41
rizkun : bir rızık
-
37-Sâffât 53
izâ mitnâ : öldüğümüz zaman
-
37-Sâffât 53
ve izâmen : ve kemik
-
37-Sâffât 84
iz câe : gelmişti
-
37-Sâffât 85
iz kâle : demişti
-
37-Sâffât 124
iz kâle : demişti
-
37-Sâffât 134
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
37-Sâffât 140
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
37-Sâffât 177
fe izâ : o zaman, artık
-
37-Sâffât 180
el izzeti : izzet
-
38-Sâd 2
izzetin : gurur, kibir
-
38-Sâd 9
el azîzi : azîz, üstün ve güçlü
-
38-Sâd 21
iz : olmuştu
-
38-Sâd 22
iz : o zaman, olduğu zaman
-
38-Sâd 31
iz : o zaman
-
38-Sâd 41
iz nâdâ : nida etmişti, seslenmişti
-
38-Sâd 54
rızku-nâ : bizim rızkımız
-
38-Sâd 66
el azîzu : azîz, üstün ve güçlü
-
38-Sâd 69
iz yahtesımûne : hasım oluyorlarken, tartışıyorlarken
-
38-Sâd 71
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
38-Sâd 72
izâ : olduğu zaman
-
38-Sâd 82
bi izzeti-ke : senin izzetine, mutlak kudretine andolsun ki
-
39-Zümer 1
el azîzi : azîz, güç ve kuvvet sahibi
-
39-Zümer 4
en yettehıze : edinmek
-
39-Zümer 5
el azîzu : azîz (yüce ve üstün)
-
39-Zümer 7
vizra : ağırlık, yük, günah
-
39-Zümer 8
ve izâ : ve ..... olduğu zaman
-
39-Zümer 8
izâ : olduğu zaman
-
39-Zümer 19
tunkızu : kurtarırsın
-
39-Zümer 26
el hızye : zillet, rezillik, horlanma ve aşağılanma
-
39-Zümer 32
iz : olduğu zaman
-
39-Zümer 37
azîzin : azîz, yüce ve üstün
-
39-Zümer 45
ve izâ zukire : ve zikredildiği zaman
-
39-Zümer 45
ve izâ : ve olduğu zaman
-
39-Zümer 45
izâ : olduğu zaman
-
39-Zümer 49
izâ : olduğu zaman
-
39-Zümer 49
izâ : olduğu zaman
-
39-Zümer 51
bi mu'cizîne : aciz bırakanlar, aciz bırakacak güce sahip olanlar
-
39-Zümer 52
er rızka : rızık
-
39-Zümer 68
izâ : olduğu zaman
-
39-Zümer 71
izâ : olduğu zaman
-
39-Zümer 73
izâ câû-hâ : ona geldikleri zaman
-
4-Nisâ 6
izâ belagû : erince, erişince
-
4-Nisâ 6
fe izâ defa'tum : sonra, nihayet geri verdiğiniz (vereceğiniz) zaman
-
4-Nisâ 8
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 18
izâ : olduğu zaman
-
4-Nisâ 21
galîzan : çok kuvvetli, kesin
-
4-Nisâ 25
bi izni : izni ile
-
4-Nisâ 25
ve lâ muttehızâti : ittehaz etmeyenler, edinmeyenler
-
4-Nisâ 25
izâ uhsinne : evlendirildiği zaman
-
4-Nisâ 34
hâfizâtun : muhafaza edendir, koruyucudur
-
4-Nisâ 34
hafiza : korudu
-
4-Nisâ 34
fe ızû-hunne : ... ise onlara öğüt verin, nasihat edin
-
4-Nisâ 41
izâ : olduğu zaman
-
4-Nisâ 42
yevme izin : izin günü
-
4-Nisâ 53
fe izen : öyle olsa
-
4-Nisâ 56
azîzen : aziz, üstün
-
4-Nisâ 58
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 58
yeızu-kum : size vaaz ediyor, öğüt veriyor
-
4-Nisâ 61
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 62
izâ : olduğu zaman, olunca
-
4-Nisâ 63
vaız-hum : onlara vaaz et, öğüt ver, nasihat et
-
4-Nisâ 64
bi izni : izni ile
-
4-Nisâ 64
iz : olduğu zaman
-
4-Nisâ 67
ve izen : ve o zaman, ...olunca, ...olsaydı
-
4-Nisâ 71
hızra-kum : silahlarınız (muhimmatınız, techizatınız)
-
4-Nisâ 72
iz : o zaman
-
4-Nisâ 77
izâ : olunca, o zaman
-
4-Nisâ 80
hafîzen : muhafız, gözetici, kontrol edici
-
4-Nisâ 81
izâ berazû : ayrıldıkları zaman
-
4-Nisâ 83
izâ câe-hum : onlara geldiği zaman
-
4-Nisâ 86
ve izâ : ve ... olduğu zaman, olunca
-
4-Nisâ 89
lâ tettehızû : edinmeyin
-
4-Nisâ 89
lâ tettehızû : siz edinmeyin
-
4-Nisâ 94
izâ : ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 101
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 102
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 102
izâ secedû : secde ettikleri zaman
-
4-Nisâ 102
hızra-hum : kendilerini koruma tedbirleri
-
4-Nisâ 102
hızra-kum : korunma tedbirleriniz
-
4-Nisâ 103
izâ : olunca, olduğu zaman
-
4-Nisâ 103
fe izâ : sonra, daha sonra ...olduğu zaman
-
4-Nisâ 108
iz : olunca, ... olurken
-
4-Nisâ 118
le ettehizenne : mutlaka edineceğim
-
4-Nisâ 119
yettehızi : edinir
-
4-Nisâ 137
izdâdû : arttırdılar
-
4-Nisâ 139
yettehızûne : edinirler
-
4-Nisâ 139
el izzete : izzet, şeref
-
4-Nisâ 139
el izzete : izzet, şeref
-
4-Nisâ 140
izâ : ...olduğu zaman
-
4-Nisâ 140
izen : öyle olunca, aksi halde
-
4-Nisâ 141
lem nestahviz : biz kaplamadık, siper olmadık
-
4-Nisâ 142
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 144
lâ tettehızû : edinmeyin
-
4-Nisâ 150
yettehızû : edinirler
-
4-Nisâ 154
galîzan : sağlam, çok kuvvetli
-
4-Nisâ 158
azîzen : aziz, yüce, üstün
-
4-Nisâ 165
azîzen : aziz, yüce
-
40-Mü'min 2
el azîzi : azîz, yüce, üstün ve güçlü
-
40-Mü'min 8
el azîzu : azîz, yüce, üstün ve güçlü
-
40-Mü'min 9
yevme izin : izin günü
-
40-Mü'min 10
iz tud'avne : davet edildiğiniz zaman
-
40-Mü'min 12
izâ duiye allâhu : Allah'a davet edildiği, çağrıldığı zaman
-
40-Mü'min 13
rızkan : rızık
-
40-Mü'min 16
bârizûne : bariz olurlar, ortaya çıkanlar
-
40-Mü'min 18
iz(i) : o zaman, olduğu zaman
-
40-Mü'min 34
izâ heleke : helâk olduğu zaman, öldüğü zaman
-
40-Mü'min 42
ilâ el azîzi : azîz, üstün ve güçlü olana
-
40-Mü'min 47
ve iz : ve olduğu zaman
-
40-Mü'min 56
festeiz : (fe isteiz)
-
40-Mü'min 56
isteiz : sığın
-
40-Mü'min 68
izâ kadâ : hükmettiği zaman
-
40-Mü'min 71
iz(i) : olduğu zaman
-
40-Mü'min 78
bi izni allâhi : Allah'ın izni ile
-
40-Mü'min 78
fe izâ : olduğunda, o zaman
-
41-Fussilet 12
el azîzi : azîz, üstün ve güçlü olan
-
41-Fussilet 14
iz : olduğu zaman
-
41-Fussilet 16
el hizyi : alçaklık, zillet
-
41-Fussilet 20
izâ mâ : olduğu zaman
-
41-Fussilet 34
izâ : olduğu zaman
-
41-Fussilet 36
isteız : sığın
-
41-Fussilet 39
izâ : olduğu zaman
-
41-Fussilet 41
azîzun : üstün, yüce, şerefli
-
41-Fussilet 50
galîzin : galiz, dehşetli
-
41-Fussilet 51
ve izâ : ve olduğu zaman
-
41-Fussilet 51
ve izâ : ve olduğu zaman
-
42-Şûrâ 3
el azîzu : azîz, üstün
-
42-Şûrâ 6
hafîzun : muhafaza eden, gözeten
-
42-Şûrâ 12
er rızka : rızık
-
42-Şûrâ 17
ve el mîzâne : ve mizan
-
42-Şûrâ 19
el azîzu : azîz, yüce ve şerefli
-
42-Şûrâ 27
er rızka : rızık
-
42-Şûrâ 29
izâ : o zaman, olduğu zaman
-
42-Şûrâ 31
bi mu'cizîne : aciz bırakacak olanlar, bırakanlar
-
42-Şûrâ 37
ve izâ : ve olduğu zaman
-
42-Şûrâ 39
izâ : olduğu zaman
-
42-Şûrâ 47
yevmeizin : izin günü
-
42-Şûrâ 48
hafîzan : muhafız olarak
-
42-Şûrâ 48
izâ ezaknâ : tattırdığımız zaman
-
42-Şûrâ 51
bi izni-hi : onun izniyle
-
43-Zuhruf 9
el azîz : azîz, yüce ve üstün, izzet sahibi
-
43-Zuhruf 13
izâ isteveytum : yerleştiğiniz zaman
-
43-Zuhruf 17
ve izâ : ve olduğu zaman
-
43-Zuhruf 26
ve iz kâle : ve demişti
-
43-Zuhruf 32
li yettehize : edinmeleri için
-
43-Zuhruf 38
izâ : olduğu zaman
-
43-Zuhruf 39
iz : o zaman
-
43-Zuhruf 47
izâ-hum : o zaman onlar
-
43-Zuhruf 50
izâ hum : o zaman onlar
-
43-Zuhruf 57
izâ : o zaman
-
43-Zuhruf 67
yevmeizin : izin günü
-
44-Duhân 42
el azîz : azîz
-
44-Duhân 49
el azîzu : azîz
-
45-Câsiye 2
el azîzi : azîz
-
45-Câsiye 5
min rızkın : rızıktan
-
45-Câsiye 9
ve izâ : ve olduğu zaman
-
45-Câsiye 25
ve izâ : ve olduğu zaman
-
45-Câsiye 27
yevmeizin : izin günü
-
45-Câsiye 32
ve izâ : ve olduğu zaman
-
45-Câsiye 37
el azîzu : azîz, yüce
-
46-Ahkaf 2
el azîzi : azîz, yüce
-
46-Ahkaf 6
ve izâ : ve olduğu zaman
-
46-Ahkaf 7
ve izâ : ve olduğu zaman
-
46-Ahkaf 11
ve iz : ve olduğu zaman
-
46-Ahkaf 15
hattâ izâ : nihayet, olduğu zaman
-
46-Ahkaf 21
iz enzere : uyardığı zaman
-
46-Ahkaf 26
iz kânû : oldukları zaman
-
46-Ahkaf 29
ve iz sarefnâ : ve çevirmiştik, yöneltmiştik
-
46-Ahkaf 32
bi mu'cizin : aciz bırakacak
-
47-Muhammed 4
fe izâ : artık, bundan sonra olunca
-
47-Muhammed 4
hattâ izâ : oluncaya kadar
-
47-Muhammed 16
izâ harecû : çıktıkları zaman
-
47-Muhammed 18
izâ : olduğu zaman
-
47-Muhammed 20
izâ unzilet : indirildiği zaman
-
47-Muhammed 21
fe izâ : fakat o zaman, olunca, olduğunda
-
47-Muhammed 27
izâ : o zaman, olunca
-
48-Fetih 3
azîzen : azîz, şerefli, güçlü
-
48-Fetih 7
azîzen : azîz, şerefli, güçlü
-
48-Fetih 15
izâ : olduğu zaman
-
48-Fetih 18
iz : olduğu zaman
-
48-Fetih 19
azîzen : azîz, üstün
-
48-Fetih 26
iz : olunca
-
48-Fetih 29
li yagîza : öfkelendirmek için
-
49-Hucurât 11
ve lâ telmizû : ve ayıplamayın
-
5-Mâide 2
ve izâ : ve o zaman, ...olduğu zaman
-
5-Mâide 5
izâ âteytumû-hunne : onlara verdiğiniz zaman
-
5-Mâide 5
ve lâ muttehızî : ve edinmeyenler
-
5-Mâide 6
izâ kumtum : kalktığınız zaman
-
5-Mâide 7
iz kultum : dediğiniz zaman
-
5-Mâide 11
iz hemme : yeltendiği zaman, hamlettiği zaman
-
5-Mâide 16
ilâ en nûri bi izni-hî : kendi izni ile nur'a aydınlığa
-
5-Mâide 20
ve iz kâle mûsâ : ve Hz. Musâ demişti
-
5-Mâide 20
iz ceale fî kum : o zaman içinizde kıldı
-
5-Mâide 23
fe izâ dehaltumû-hu : böylece oradan girdiğiniz zaman
-
5-Mâide 24
fe izheb : artık git
-
5-Mâide 27
iz karrebâ kurbânen : ikisini Allâh'a yaklaştıracak birer kurban sundukları zaman
-
5-Mâide 33
hızyun fî ed dunyâ : dünyada bir rezillik
-
5-Mâide 38
azîzun : azîz, üstün, yüce
-
5-Mâide 41
hızyun : rezillik
-
5-Mâide 44
bi mâ istuhfizû : muhafaza etmeleri istenen şey ile
-
5-Mâide 46
ve mev'ızeten : ve vaaz edici olan, öğüt verici olan
-
5-Mâide 51
lâ tettehızû : edinmeyin
-
5-Mâide 54
eizzetin : daha izzetli, vakarlı, şerefli
-
5-Mâide 56
hızbe allâhi : Allâh'ın (cc.) taraftarı
-
5-Mâide 57
lâ tettehızû : edinmeyin
-
5-Mâide 58
ve izâ nâdeytum : ve nida ettiğiniz, çağırdığınız zaman
-
5-Mâide 61
ve izâ câû-kum : ve size geldikleri zaman
-
5-Mâide 83
ve izâ semiû : ve işittikleri zaman
-
5-Mâide 89
lâ yuâhizu-kum(u) : sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
-
5-Mâide 89
ve lâkin yuâhizu-kum : ve lâkin, fakat sizi sorumlu tutar
-
5-Mâide 89
izâ haleftum : yemin edip hilâfına (aksine) hareket ettiğiniz, yemininizi bozduğunuz zaman
-
5-Mâide 93
izâ mâ ittekav : takvâ (1.takva) sahibi olmadıkları zaman
-
5-Mâide 95
azîzun : aziz, üstün, güçlü
-
5-Mâide 104
ve izâ kîle lehum : ve onlara denildiği zaman
-
5-Mâide 105
izâ ihtedeytum : siz hidayette iseniz, hidayete erdiyseniz, hidayette olduğunuz zaman
-
5-Mâide 106
izâ hadara : hazır olduğu zaman, geldiği zaman, gelince
-
5-Mâide 106
izen : o zaman, o taktirde, aksi taktirde
-
5-Mâide 107
izen : o takdirde, aksi taktirde
-
5-Mâide 110
iz kâle : demişti
-
5-Mâide 110
iz eyyedtu-ke : o zaman seni desteklemiştim
-
5-Mâide 110
ve iz allemtu-ke : ve sana öğretmiştim
-
5-Mâide 110
ve iz tahluku : ve yapmıştın, şekil vermiştin
-
5-Mâide 110
bi iznî : benim iznim ile
-
5-Mâide 110
bi iznî : benim iznim ile
-
5-Mâide 110
bi iznî : benim iznim ile
-
5-Mâide 110
ve iz tuhricu : ve de çıkarıyordun
-
5-Mâide 110
bi iznî : benim iznim ile
-
5-Mâide 110
ve iz kefeftu : ve o zaman savmıştım
-
5-Mâide 110
iz ci'te-hum bi : onlara getirdiğin zaman
-
5-Mâide 111
ve iz evhaytu : ve vahyettiğim zaman
-
5-Mâide 112
iz kâle : demişti
-
5-Mâide 116
ve iz kâle allâhu : ve Allâh (cc.) dediği (buyurduğu) zaman
-
5-Mâide 116
ittehizû-nî : beni edinin
-
5-Mâide 118
el azîzu : aziz, güçlü, üstün
-
50-Kaf 3
e izâ : olduğu zaman mı
-
50-Kaf 4
hafîzun : muhafaza eden, saklayıp koruyan
-
50-Kaf 11
rızkan : bir rızık olmak üzere
-
50-Kaf 17
iz : o zaman
-
50-Kaf 18
mâ yelfızu : söylenmez
-
50-Kaf 32
hafîzin : hafîz olanlar (üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar)
-
51-Zâriyât 16
âhizîne : alanlar
-
51-Zâriyât 22
rızku-kum : sizin rızkınız
-
51-Zâriyât 25
iz dehalû : girdikleri zaman
-
51-Zâriyât 38
iz erselnâ-hu : onu göndermiştik
-
51-Zâriyât 41
iz erselnâ : göndermiştik
-
51-Zâriyât 43
iz kîle : denildiği zaman
-
51-Zâriyât 57
min rızkın : bir rızık
-
52-Tûr 11
yevmeizin : izin günü
-
53-Necm 1
izâ : olduğu zaman
-
53-Necm 16
iz : o zaman, olmuştu
-
53-Necm 22
izen : o taktirde, eğer öyleyse
-
53-Necm 22
dîzâ : insafsızca (haksızca)
-
53-Necm 32
iz enşeekum : (inşa ettiği) yarattığı zaman
-
53-Necm 32
ve iz : ve o zaman
-
53-Necm 38
vizre : günah yükünü
-
53-Necm 46
izâ : o zaman
-
54-Kamer 24
izen : öyleyse, o taktirde
-
54-Kamer 42
azîzin : üstün ve güçlü
-
55-Rahmân 7
el mîzâne : mizan, ölçü
-
55-Rahmân 8
el mîzâni : mizan
-
55-Rahmân 9
el mîzâne : mizan, ölçme
-
55-Rahmân 37
fe izâ : olunca
-
55-Rahmân 39
izin : izin
-
56-Vâkıa 1
izâ : o zaman, olduğu zaman
-
56-Vâkıa 4
izâ : o zaman, olduğu zaman
-
56-Vâkıa 47
e izâ : olduğu zaman mı
-
56-Vâkıa 47
ve izâmen : ve kemik
-
56-Vâkıa 82
rizka-kum : sizin rızkınız
-
56-Vâkıa 83
izâ : o zaman
-
56-Vâkıa 84
hîne izin : o zaman, o anda
-
57-Hadid 1
el azîzu : azîz, üstün ve güçlü
-
57-Hadid 25
ve el mîzâne : ve mizan
-
57-Hadid 25
azizun : azîz
-
58-Mücâdele 8
ve izâ câû-ke : ve sana geldiği zaman
-
58-Mücâdele 9
izâ tenâceytum : aranızda gizlice konuştuğunuz zaman
-
58-Mücâdele 10
bi izni allâhi : Allah'in izni ile
-
58-Mücâdele 11
izâ kîle : denildiği zaman
-
58-Mücâdele 11
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
58-Mücâdele 12
izâ : olduğu zaman
-
58-Mücâdele 13
iz lem tef'alû : yapmadığınız zaman, yapamadığınız zaman
-
58-Mücâdele 19
hizbu : hizip, grup, fırka, taraftar
-
58-Mücâdele 19
hizbe : hizip, grup, fırka, taraftar
-
58-Mücâdele 21
azîzun : azîz, üstün
-
58-Mücâdele 22
hizbu allâhi : Allah'ın taraftarları
-
58-Mücâdele 22
hizbe allâhi : Allah'ın taraftarları
-
59-Haşr 1
el azîzu : azîz, üstün
-
59-Haşr 5
bi izni allâhi : Allah'ın izni ile
-
59-Haşr 16
iz : o zaman
-
59-Haşr 20
el fâizûne : kurtuluşa erenler
-
59-Haşr 23
el azîzu : azîz olan, yüce olan
-
59-Haşr 24
el azîzu : azîz olan, yüce olan
-
6-En'âm 14
ettehızu : edinirim
-
6-En'âm 16
yevme izin : o gün, izin günü
-
6-En'âm 25
hattâ izâ câu-ke : hatta sana geldikleri zaman
-
6-En'âm 27
iz vukıfû : durduruldukları zaman
-
6-En'âm 30
iz vukıfû : durduruldukları zaman
-
6-En'âm 31
izâ câet-hum : onlara geldiği zaman
-
6-En'âm 43
iz câe-hum : onlara geldiği zaman
-
6-En'âm 44
izâ ferihû : ferahladıkları zaman, ferahlayınca, sevinince
-
6-En'âm 44
fe izâ-hum : artık, o zaman onlar
-
6-En'âm 54
ve izâ : ve olduğu zaman
-
6-En'âm 56
izen : öyle olursa, o taktirde, o zaman
-
6-En'âm 61
izâ câe : geldiği zaman
-
6-En'âm 68
ve izâ : ve olduğu zaman
-
6-En'âm 71
iz hedâ-nâ allâh : Allah bizi hidayete erdirmişti
-
6-En'âm 74
ve iz kâle : demişti
-
6-En'âm 74
e tettehizu : ediniyor musun?
-
6-En'âm 91
iz kâlû : dedikleri zaman
-
6-En'âm 92
yuhâfizûne : muhafaza ederler
-
6-En'âm 93
iz ez zâlimûne : o zaman zalimleri
-
6-En'âm 96
el azîzi : azîz, üstün ve güçlü olan
-
6-En'âm 99
izâ esmere : meyve (ürün, semere) verdiği zaman
-
6-En'âm 104
bi hafîzin : gözeten, muhafız
-
6-En'âm 107
hafîzan : gözetleyici, muhafız
-
6-En'âm 109
izâ câet : geldiği zaman
-
6-En'âm 124
ve izâ : ve, olduğu zaman
-
6-En'âm 134
bi mu'cizîne : aciz bırakan (bırakacak) kimseler
-
6-En'âm 141
izâ esmere : ürün verdiği zaman
-
6-En'âm 144
iz vassâkum allâhu : Allah size vasiyet ettiği zaman (farz kıldığına)
-
6-En'âm 152
ve el mîzâne : ve tartı, terazi, mizan
-
6-En'âm 152
ve izâ : ve olduğu zaman
-
6-En'âm 164
vizre : ağırlık, yük, günah
-
60-Mümtehine 1
lâ tettehizû : yapmayın, edinmeyin
-
60-Mümtehine 4
iz : olmuştu
-
60-Mümtehine 5
el azîzu : azîz, üstün
-
60-Mümtehine 10
izâ : o zaman, olunca
-
60-Mümtehine 10
izâ : olduğu zaman, olduğu taktirde
-
60-Mümtehine 12
izâ câe-ke : size geldiği zaman
-
61-Saf 1
el azîzu : azîz
-
61-Saf 5
ve iz : ve olmuştu
-
61-Saf 6
ve iz : ve olmuştu
-
62-Cum'a 1
el azîzi : azîz, üstün
-
62-Cum'a 3
el azîzu : azîz, üstün, güçlü
-
62-Cum'a 9
izâ nûdiye : nida edildiği zaman, seslenildiği, çağrıldığı zaman
-
62-Cum'a 10
fe izâ : artık olduğu zaman
-
62-Cum'a 11
ve izâ : ve olduğu zaman
-
63-Münâfikûn 1
izâ : olduğu zaman
-
63-Münâfikûn 4
ve izâ : ve o zaman
-
63-Münâfikûn 5
ve izâ : ve olduğu zaman
-
63-Münâfikûn 8
el izzetu : izzet, güç
-
63-Münâfikûn 11
izâ câe : geldiği zaman
-
64-Teğabün 11
bi izni allâhi : Allah'ın izni
-
64-Teğabün 18
el azîzu : azîz (üstün ve güçlü)
-
65-Talâk 1
izâ tallaktum(u) : boşadığınız zaman
-
65-Talâk 2
fe izâ : böylece, artık ..... olduğu zaman
-
65-Talâk 7
rızku-hu : onun rızkı
-
65-Talâk 11
rızkan : rızık olarak
-
66-Tahrim 3
ve iz : ve olmuştu
-
66-Tahrim 11
iz kâlet : demişti
-
67-Mülk 2
el azîzu : azîz
-
67-Mülk 7
izâ : olduğu zaman
-
67-Mülk 15
min rizkı-hî : onun rızkından
-
67-Mülk 16
fe izâ : o zaman olunca
-
67-Mülk 21
rizka-hu : onun rızkı, rızkını
-
68-Kalem 15
izâ : olduğu zaman
-
68-Kalem 17
iz : olduğu zaman, olmuştu
-
68-Kalem 48
iz : o zaman
-
68-Kalem 49
le nubize : mutlaka atılır
-
69-Hâkka 13
izâ nufiha : üflendiği zaman
-
69-Hâkka 15
yevme izin : o gün
-
69-Hâkka 16
yevme izin : izin gün
-
69-Hâkka 17
yevme izin : izin günü
-
69-Hâkka 18
yevme izin : izin günü
-
69-Hâkka 47
hâcizîne : engel olanlar, engelleyiciler, men ediciler
-
7-A'râf 5
iz : olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 8
yevme izin : izin günü
-
7-A'râf 12
iz : o zaman, olduğunda
-
7-A'râf 28
izâ faalû : yaptıkları zaman
-
7-A'râf 32
min er rızkı : rızıktan
-
7-A'râf 34
izâ câe : geldiği zaman
-
7-A'râf 37
izâ câet-hum : onlara geldiği zaman
-
7-A'râf 38
izâ eddârakû : ard arda biraraya geldikleri zaman, gelince
-
7-A'râf 47
ve izâ surifet : ve çevrildikleri zaman
-
7-A'râf 57
izâ : olduğu zaman
-
7-A'râf 58
bi izni rabbi-hi : Rabbinin izni ile
-
7-A'râf 69
iz ceale-kum : sizi kıldığını, sizi yaptığını
-
7-A'râf 74
iz ceale-kum : sizi kılmıştı, yapmıştı
-
7-A'râf 74
tettehızûne : edindiniz
-
7-A'râf 80
iz : olmuştu
-
7-A'râf 85
ve el mîzâne : ve mizan, tartı
-
7-A'râf 86
iz kuntum kalîlen : siz az idiniz
-
7-A'râf 89
iz : olduğu zaman, ... olması
-
7-A'râf 90
izen : o taktirde, o zaman
-
7-A'râf 107
izâ : olduğu zaman, öyle olunca
-
7-A'râf 108
fe izâ : o zaman, olduğu zaman, öyle olunca
-
7-A'râf 117
fe izâ : olduğu zaman
-
7-A'râf 131
izâ : olduğu zaman
-
7-A'râf 135
izâ : olduğu zaman
-
7-A'râf 141
ve iz : ve o zaman, olmuştu
-
7-A'râf 145
mev'ızaten : nasihat ederek, vaaz ederek, öğüt vererek
-
7-A'râf 146
lâ yettehızû-hu : onu edinmezler
-
7-A'râf 146
yettehızû-hu sebîlen : onu yol edinirler
-
7-A'râf 160
iz isteskâ-hu : ondan su istediği zaman
-
7-A'râf 161
ve iz kîle lehum : ve onlara ... denilmişti
-
7-A'râf 163
iz ya'dûne : haddi aşıyorlardı
-
7-A'râf 163
iz te'tî-him : onlara geldiği zaman
-
7-A'râf 164
ve iz kâlet : ve dediği zaman
-
7-A'râf 164
teizûne : öğüt veriyorsunuz
-
7-A'râf 167
ve iz teezzene : ve bildirmişti
-
7-A'râf 171
ve iz netaknâ el cebele : dağı kaldırdığımız zaman
-
7-A'râf 172
ve iz ehaze : ve çıkardığı, aldığı zaman
-
7-A'râf 200
festeiz (fe isteiz) : o zaman, hemen sığın
-
7-A'râf 201
izâ messe-hum : onlara dokunduğu zaman
-
7-A'râf 201
fe izâ-hum : işte o zaman onlar
-
7-A'râf 203
ve izâ lem te'ti-him : ve onlara getirmediğin zaman
-
7-A'râf 204
ve izâ kurie el kur'ânu : ve Kur'ân okunduğu zaman
-
70-Meâric 11
yevmi izin : izin günü
-
70-Meâric 20
izâ messe-hu : ona dokunduğu zaman
-
70-Meâric 21
ve izâ messe-hu : ve ona dokunduğu zaman
-
70-Meâric 29
hâfizûne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
70-Meâric 34
yuhâfizûne : muhafaza ederler
-
70-Meâric 37
ızîne : dağınık topluluklar, bölükler, gruplar
-
71-Nuh 4
izâ : olduğu zaman
-
72-Cin 12
en len nu'cize : asla aciz bırakamayacağımızı
-
72-Cin 12
ve len nu'cize-hu : ve asla onu aciz bırakamayız
-
72-Cin 24
izâ raev : gördükleri zaman
-
73-Müzzemmil 9
fe ittehiz-hu : artık, öyleyse onu ..... edin
-
74-Müddessir 8
izâ nukıre : üflendiği zaman
-
74-Müddessir 9
yevme izin : izin günü
-
74-Müddessir 33
iz edbera : arkasına döndüğü, dönüp gittiği an
-
74-Müddessir 34
izâ esfere : ağarmaya başladığı zaman
-
75-Kıyamet 3
ızâme-hu : onun kemikleri
-
75-Kıyamet 7
izâ : olduğu zaman
-
75-Kıyamet 10
yevme izin : izin günü
-
75-Kıyamet 12
yevme izin : izin günü
-
75-Kıyamet 13
yevme izin : izin günü
-
75-Kıyamet 18
izâ : olduğu zaman
-
75-Kıyamet 22
yevme izin : izin günü
-
75-Kıyamet 24
yevme izin : izin günü
-
75-Kıyamet 26
izâ : olduğu, zaman
-
75-Kıyamet 30
yevme izin : izin günü
-
76-İnsan 5
mizâcu-hâ : onun mizacı, karışımı, terkibi, onun içindeki
-
76-İnsan 17
mizâcu-hâ : onun karışımı, muhtevası, terkibi, içindeki
-
76-İnsan 19
izâ raeyte-hum : onları gördüğün zaman
-
76-İnsan 20
ve izâ raeyte : ve gördüğün zaman, baktığın zaman
-
76-İnsan 28
ve izâ : ve olduğu zaman
-
77-Mürselât 8
izâ : o zaman ..... olmuştur
-
77-Mürselât 9
ve izâ : ve o zaman ..... olmuştu
-
77-Mürselât 10
ve izâ : ve o zaman ..... olmuştur
-
77-Mürselât 11
ve izâ : ve o zaman ..... olmuştur
-
77-Mürselât 15
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 19
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 24
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 28
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 34
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 37
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 40
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 45
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 47
yevmeizin : izin günü
-
77-Mürselât 48
ve izâ kîle : ve ..... denildiği zaman
-
77-Mürselât 49
yevmeizin : izin günü
-
78-Nebe 28
kizzâben : tekzip ederek
-
78-Nebe 35
ve lâ kizzâben : ve yalan olmaz, yoktur
-
79-Nâziât 8
yevmeizin : izin günü, o gün
-
79-Nâziât 11
izâ kunnâ : biz olduğumuz zaman
-
79-Nâziât 11
izâmen : kemik
-
79-Nâziât 12
izen : o zaman
-
79-Nâziât 14
izâ : o zaman
-
79-Nâziât 16
iz : o zaman, olmuştu
-
79-Nâziât 17
izheb : git
-
79-Nâziât 34
fe izâ : fakat ..... olduğu zaman
-
79-Nâziât 36
ve burrizeti : ve sergilenmiştir, bariz olmuştur, açıkça gösterilmiştir
-
8-Enfâl 2
izâ zukirallâhu (zukire allâhu) : Allah zikredildiği zaman
-
8-Enfâl 2
ve izâ tuliyet : ve okunduğu zaman
-
8-Enfâl 4
ve rızkun kerîmun : ve kerim bir rızık (vardır)
-
8-Enfâl 7
ve iz yaıdu-kum allâhu : ve Allah size vaadediyordu
-
8-Enfâl 9
iz testegîsûne : yardım istediğiniz zaman
-
8-Enfâl 10
azîzun : azîz, üstün, izzet sahibi
-
8-Enfâl 11
iz : idi, olmuştu, olduğu zaman
-
8-Enfâl 12
iz yuhî : vahyetmişti
-
8-Enfâl 15
izâ lekîtum : karşılaştığınız zaman
-
8-Enfâl 16
yevme izin : izin günü, o gün
-
8-Enfâl 16
mutehayyizen : dahil olan, katılan, katılmak üzere olan
-
8-Enfâl 17
iz rameyte : sen attığın zaman
-
8-Enfâl 24
izâ deâ-kum : sizi davet ettiği zaman
-
8-Enfâl 26
ve izkurû : ve hatırlayın
-
8-Enfâl 26
iz : olduğu zaman
-
8-Enfâl 30
ve iz yemkuru : ve tuzak (pusu) kuruyorlardı
-
8-Enfâl 31
ve iza tutlâ : ve tilâvet edildiği, okunduğu zaman
-
8-Enfâl 32
ve iz : ve olmuştu
-
8-Enfâl 37
li yemîze allâhu el habîse : Allah'ın murdarı, pisi ayırt etmesi için
-
8-Enfâl 42
iz : olduğu zaman
-
8-Enfâl 43
iz : olduğu zaman
-
8-Enfâl 44
ve iz : ve olduğu zaman
-
8-Enfâl 44
iz iltekaytum : karşı karşıya geldiğiniz, karşılaştığınız zaman
-
8-Enfâl 45
izâ lekîtum : karşı karşıya geldiğiniz, karşılaştığınız zaman
-
8-Enfâl 48
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
8-Enfâl 49
iz yekûlu : diyorlardı
-
8-Enfâl 49
azîzun : azîz, izzet sahibi, üstün
-
8-Enfâl 50
iz yeteveffâ : vefat ettirirken, öldürürken
-
8-Enfâl 58
fenbiz (fe inbiz) : o zaman at, anlaşmayı boz, artık iptal et
-
8-Enfâl 59
lâ yu'cizûne : aciz bırakamazlar
-
8-Enfâl 63
azîzun : izzet sahibidir, azîzdir
-
8-Enfâl 66
bi iznillâhi (bi izni allâhi) : Allah'ın izni ile
-
8-Enfâl 67
azîzun : azîz, yüce, izzet sahibi
-
8-Enfâl 70
uhıze : alınan
-
8-Enfâl 74
ve rızkun : ve rızık (vardır)
-
80-Abese 22
izâ : olduğu zaman
-
80-Abese 33
izâ : olduğu zaman
-
80-Abese 37
yevme izin : o gün, izin günü
-
80-Abese 38
yevme izin : izin günü, o gün
-
80-Abese 40
yevme izin : izin günü, o gün
-
81-Tekvir 1
izâ : olduğu zaman
-
81-Tekvir 2
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 3
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 4
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 5
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 6
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 7
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 8
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 10
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 11
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 12
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 13
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 17
izâ : olduğu zaman
-
81-Tekvir 18
izâ : olduğu zaman
-
82-İnfitâr 1
izâ : olduğu zaman
-
82-İnfitâr 2
ve izâ : ve olduğu zaman
-
82-İnfitâr 3
ve izâ : ve olduğu zaman
-
82-İnfitâr 4
ve izâ : ve olduğu zaman
-
82-İnfitâr 10
hâfızîne : hıfzeden, hafaza melekleri
-
82-İnfitâr 19
yevme izin : o gün, izin günü
-
83-Mutaffifin 2
izâ : olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 3
ve izâ : ve olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 10
yevme izin : o gün, izin günü
-
83-Mutaffifin 13
izâ : olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 15
yevme izin : o gün
-
83-Mutaffifin 27
mizâcu-hu : onun karışımı, muhtevası
-
83-Mutaffifin 30
izâ : zaman
-
83-Mutaffifin 31
ve izâ : ve olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 32
ve izâ : ve olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 33
hâfızîne : gözeticiler
-
84-İnşikak 1
izâ : olduğu zaman
-
84-İnşikak 3
izâ : olduğu zaman
-
84-İnşikak 18
izâ : olduğu zaman
-
84-İnşikak 21
ve izâ : ve olduğu zaman
-
85-Bürûc 6
iz : o zaman, olmuştu
-
85-Bürûc 8
el azîzi : azîz, izzet sahibi olan
-
86-Târık 4
hâfızun : muhafız (gözleyici)
-
88-Ğâşiye 2
yevme izin : o gün, izin günü
-
88-Ğâşiye 8
yevme izin : o gün, izin günü
-
89-Fecr 4
izâ : olduğu zaman
-
89-Fecr 15
izâ mâ : ne zaman
-
89-Fecr 16
izâ mâ : ne zaman
-
89-Fecr 16
rızka-hu : onun rızkını
-
89-Fecr 21
izâ : olduğu zaman
-
89-Fecr 23
yevme izin : o gün, izin günü
-
89-Fecr 23
yevme izin : o gün, izin günü
-
89-Fecr 25
yevme izin : o gün, izin günü
-
9-Tevbe 2
mu'cizî allâhi : Allah'ı aciz bırakan
-
9-Tevbe 3
gayru mu'cizî allâhi : Allah'ı aciz bırakan değil (bırakamaz)
-
9-Tevbe 5
fe izânseleha (fe izâ inseleha) : artık, sona erdiği, geçtiği zaman
-
9-Tevbe 16
ve lem yettehızû : ve ittihaz etmezler (edinmezler)
-
9-Tevbe 20
hum el fâizûne : onlar kurtuluşa erenler
-
9-Tevbe 23
lâ tettehızû : edinmeyin
-
9-Tevbe 25
iz a'cebet-kum : sizin hoşunuza gittiği halde
-
9-Tevbe 29
hattâ yu'tû el cizyete : cizye (vergi) verene kadar
-
9-Tevbe 34
ve ellezîne yeknizûne : ve biriktiren, toplayan kimseler
-
9-Tevbe 35
teknizûne : biriktiriyorsunuz
-
9-Tevbe 38
izâ kîle lekum : size denildiği zaman
-
9-Tevbe 40
iz ahrace-hu : onu çıkardığı zaman
-
9-Tevbe 40
iz : olduğu zaman
-
9-Tevbe 40
iz yekûlu : demişti
-
9-Tevbe 40
azîzun : azîz, çok yüce, üstün
-
9-Tevbe 47
biz zâlimîne : zalimleri
-
9-Tevbe 58
yelmizu-ke : seni ayıplar
-
9-Tevbe 58
îzâ : o zaman
-
9-Tevbe 63
zâlike el hızyu el azîmu : işte bu en büyük rüsvalık, rezilliktir
-
9-Tevbe 71
azîzun : azîzdir, yücedir
-
9-Tevbe 73
vagluz (ve iglız) : ve katı, sert davran (galiz ol)
-
9-Tevbe 79
yelmizûne : ayıplıyorlar, küçük görüyorlar
-
9-Tevbe 86
ve izâ unzilet : ve indirildiği zaman
-
9-Tevbe 91
izâ nasahû : nasihat edip, öğüt vererek sadık kaldıkları taktirde
-
9-Tevbe 92
izâ mâ etev-ke : sana geldikleri zaman
-
9-Tevbe 94
izâ reca'tum : siz geri döndüğünüz zaman
-
9-Tevbe 95
izâ inkalebtum : (geri) döndüğünüz zaman
-
9-Tevbe 98
yettehızu : edinir, öyle kabul eder
-
9-Tevbe 99
ve yettehızu : ve edinir, kabul eder
-
9-Tevbe 112
ve el hâfizûne : ve muhafaza edenler, koruyanlar
-
9-Tevbe 115
iz hedâ-hum : onları hidayete erdirdiği zaman
-
9-Tevbe 118
izâ dâkat aleyhim : onlara dar gelmişti
-
9-Tevbe 120
yagîzu el kuffâra \n(gayz) : kâfirleri öfkelendirir \n: (öfke)
-
9-Tevbe 122
izâ receû : geri döndükleri zaman
-
9-Tevbe 124
ve îzâ mâ unzilet : ve bir şey indirildiği zaman
-
9-Tevbe 127
ve îzâ mâ unzilet : ve bir şey indirildiği zaman
-
9-Tevbe 128
azîzun : azîz olan
-
91-Şems 2
izâ : olduğu zaman
-
91-Şems 3
izâ : olduğu zaman
-
91-Şems 4
izâ : olduğu zaman
-
91-Şems 12
iz(i) : olduğu zaman, olunca
-
92-Leyl 1
izâ : olduğu zaman, olduğu an, olacağı an
-
92-Leyl 2
izâ : olduğu zaman, olduğu an, olacağı an
-
92-Leyl 11
izâ : olduğu zaman
-
93-Duhâ 2
izâ : olduğu zaman
-
94-İnşirâh 2
vizre-ke : senin yükün
-
94-İnşirâh 7
izâ : olduğu zaman
-
96-Alak 10
izâ : olduğu zaman
-
97-Kadir 4
izni : izni
-
99-Zilzâl 1
izâ zulzileti : sarsıldığı zaman
-
99-Zilzâl 4
yevme izin : o gün, izin günü
-
99-Zilzâl 6
yevme izin : o gün, izin günü