Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : âli
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 1469
-
1-Fâtiha 4
mâliki : malik, sahip
-
10-Yunus 3
zâlikum allâhu : işte Allah budur
-
10-Yunus 4
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi tezkiye edici ameller, salih ameller yapanlar
-
10-Yunus 5
zâlike : işte bu, böylece
-
10-Yunus 9
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
10-Yunus 12
kezâlike : işte böylece
-
10-Yunus 13
kezâlike : işte böyle
-
10-Yunus 24
kezâlike : onun gibi, işte böylece
-
10-Yunus 26
hâlidûne : devamlı kalanlardır
-
10-Yunus 27
hâlidûne : devamlı kalanlardır
-
10-Yunus 32
zâlikum : işte bu, işte o
-
10-Yunus 33
kezâlike : böylece
-
10-Yunus 36
alîmun : en iyi bilendir
-
10-Yunus 39
kezâlike : böylece, bunun gibi
-
10-Yunus 39
ez zâlimîne : zalimler
-
10-Yunus 58
fe bi zâlike : artık böylece
-
10-Yunus 61
min miskâli : ağırlığından
-
10-Yunus 61
min zâlike : bundan
-
10-Yunus 64
zâlike : işte bu
-
10-Yunus 65
el alîmu : bilendir
-
10-Yunus 67
fî zâlike : bunda
-
10-Yunus 74
kezâlike : işte böyle
-
10-Yunus 79
alîmin : bilgin, iyi bilen
-
10-Yunus 83
le âlin : çok kibirli, büyüklük taslayan, üstün (zorba)
-
10-Yunus 85
li el kavmi ez zâlimîne : zalim kavme
-
10-Yunus 88
emvâli-him : onların mallarını
-
10-Yunus 103
kezâlike : böyle, böylece
-
10-Yunus 106
min ez zâlimîne : zalimlerden, zulmedenlerden
-
10-Yunus 30
hunālike : işte orada
-
100-Âdiyât 7
zâlike : bu
-
103-Asr 3
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
104-Hümeze 7
tettaliu : üstüne çıkar
-
107-Mâ'ûn 2
zâlike : işte o
-
11-Hûd 5
alîmun : bilir
-
11-Hûd 11
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici ameller yapanlar
-
11-Hûd 18
alâ ez zâlimîne : zalimlerin üzerine
-
11-Hûd 23
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
11-Hûd 23
hâlidûne : ebedî kalanlar
-
11-Hûd 31
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
11-Hûd 40
kalîlun : (çok) az
-
11-Hûd 42
ke el cibâli : dağlar gibi
-
11-Hûd 44
lil kavmi ez zâlimîne : zalimler kavmi
-
11-Hûd 46
gayru salihin : salih olmayan, salih değil
-
11-Hûd 53
âliheti-nâ : ilâhlarımız
-
11-Hûd 54
âliheti-nâ : ilâhlarımız
-
11-Hûd 58
galîzin : çok şiddetli, ağır
-
11-Hûd 61
sâlihan : Salih
-
11-Hûd 62
yâ sâlihu : ey Salih
-
11-Hûd 65
zâlike : bu
-
11-Hûd 66
sâlihan : Salih
-
11-Hûd 75
halîmun : yumuşak huylu, halim
-
11-Hûd 79
alimte : sen bildin, senin bildiğin (gibi)
-
11-Hûd 82
âliye-hâ : onu en yüksek
-
11-Hûd 82
sâfile-hâ \n(ceale âliye-hâ sâfile-hâ) : onu en alçak \n: (onun altını üstüne getirdi)
-
11-Hûd 83
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
11-Hûd 87
fî emvâli-nâ : mallarımız hakkında, konusunda, mallarımıza
-
11-Hûd 87
el halîmu : yumuşak huylu, halim
-
11-Hûd 88
en uhâlife-kum : size muhalefet etmek, karşı çıkmak
-
11-Hûd 89
kavme sâlihın : Salih kavmi
-
11-Hûd 100
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 101
âlihetu-hum : onların ilâhları
-
11-Hûd 102
ve kezâlike : ve onun gibi, böyle, böylece
-
11-Hûd 102
zâlimetun : zulmetmek, zulüm işlemek, zalimdir
-
11-Hûd 103
fî zâlike : bunda vardır
-
11-Hûd 103
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 103
ve zâlike : ve işte bu
-
11-Hûd 107
hâlidîne : ebedî kalanlar
-
11-Hûd 108
hâlidîne : ebedî kalanlar
-
11-Hûd 114
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 116
illâ kalîlen : pek azı hariç
-
11-Hûd 119
ve li zâlike : ve bunun için
-
12-Yusuf 6
ve kezâlike : ve böylece, işte böylece
-
12-Yusuf 6
âli ya'kûbe : Yâkub ailesi
-
12-Yusuf 6
alîmun : bilendir
-
12-Yusuf 8
dalâlin : dalâlet, yanılgı
-
12-Yusuf 9
sâlihîne : salihler
-
12-Yusuf 19
alîmun : en iyi bilendir
-
12-Yusuf 21
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 21
gâlibun : gâlip olandır
-
12-Yusuf 22
ve kezâlike : ve işte böyle
-
12-Yusuf 23
ez zâlimûne : zalimler
-
12-Yusuf 24
kezâlike : işte böyle, böylece
-
12-Yusuf 25
ve kaddet \n(kadde) \n(kadde (kalın d ile yazılırsa)) \n(kudde) : ve yırttı \n: (boyuna yırttı) \n: (enine yırttı) \n: (yırtıldı)
-
12-Yusuf 30
fî dalâlin : bir sapıklık içinde
-
12-Yusuf 32
fe zâlikunne : işte bu
-
12-Yusuf 34
el alîmu : en iyi bilendir
-
12-Yusuf 37
zâlikumâ : işte bu ikisi
-
12-Yusuf 38
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 40
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 44
bi âlimîne : bilenler
-
12-Yusuf 47
kalîlen : az
-
12-Yusuf 48
zâlike : bu
-
12-Yusuf 48
kalîlen : azı
-
12-Yusuf 49
zâlike : bu
-
12-Yusuf 50
alîmun : en iyi bilendir
-
12-Yusuf 51
mâ alimnâ : biz bilmedik
-
12-Yusuf 52
zâlike : bu
-
12-Yusuf 55
alîmun : bilen
-
12-Yusuf 56
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 62
fî rihâli-him : onların yüklerinin içine (heybelerine)
-
12-Yusuf 65
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 73
alimtum : siz bildiniz (biliyorsunuz)
-
12-Yusuf 75
kezâlike : işte böyle
-
12-Yusuf 75
neczî ez zâlimîne : biz zalimleri cezalandırırız
-
12-Yusuf 76
kezâlike : işte böylece
-
12-Yusuf 76
alîmun : daha iyi bilen
-
12-Yusuf 79
le zâlimûne : mutlaka zalimler
-
12-Yusuf 81
alimnâ : bildik
-
12-Yusuf 83
el alîmu el hakîmu : en iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır
-
12-Yusuf 85
min el hâlikîne : helâk olanlardan
-
12-Yusuf 89
alimtum : siz bildiniz
-
12-Yusuf 95
dalâlike : senin dalâletin (doğru olan şeyden uzaklığın, sapman)
-
12-Yusuf 100
el alîmu : en iyi bilen
-
12-Yusuf 101
bi es sâlihîne : salihlerle
-
12-Yusuf 102
zâlike : işte bu
-
13-Ra'd 3
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 4
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 5
hâlidûne : ebedîdirler, ebedî kalanlardır
-
13-Ra'd 9
âlimu : bilir
-
13-Ra'd 9
el muteâli : herşeyden üstün, yüce, âlî olan
-
13-Ra'd 11
min vâlin : koruyan bir dost
-
13-Ra'd 13
el mihâli : mukavemet edilemeyen, dayanılmaz, karşı koyulmaz
-
13-Ra'd 14
bâligı-hi : ona erişen (ulaşan)
-
13-Ra'd 14
fî dalâlin : dalâlette, sapıklık içinde
-
13-Ra'd 15
ve el âsâli : ve akşamleyin, akşam
-
13-Ra'd 16
hâliku : yaratan
-
13-Ra'd 17
kezâlike : işte böyle
-
13-Ra'd 17
kezâlike : böylece
-
13-Ra'd 29
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işleyenler
-
13-Ra'd 30
kezâlike : böyle, böylece, öyle
-
13-Ra'd 37
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
14-İbrahim 3
dalâlin : dalâlet
-
14-İbrahim 5
fî zâlike : bunda
-
14-İbrahim 6
min âli fir'avne : firavunun ailesinden
-
14-İbrahim 6
ve fî zâlikum : ve bunlarda vardır
-
14-İbrahim 13
ez zâlimîne : zalimler
-
14-İbrahim 14
zâlike : işte bu
-
14-İbrahim 17
galîzun : ağır, galiz
-
14-İbrahim 18
zâlike : işte bu, bu
-
14-İbrahim 20
zâlike : işte bu, bu
-
14-İbrahim 22
inne ez zâlimîne : muhakkak zalimler
-
14-İbrahim 23
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işleyenler
-
14-İbrahim 23
hâlidîne : ebedî kalırlar
-
14-İbrahim 27
ez zâlimîne : zalimler
-
14-İbrahim 41
ve li vâlideyye : ve, annemi ve babamı
-
14-İbrahim 42
ez zâlimûne : zalimler
-
14-İbrahim 44
min zevâlin : bir zeval, zail olma, gitme (yer değiştirme: bir yerden bir yere gitme, dünya yurdundan ahiret yurduna intikal etme)
-
15-Hicr 12
kezâlike : işte böyle, böylece, onun gibi
-
15-Hicr 24
alimnâ : biz bildik (biliyorduk, biliyoruz)
-
15-Hicr 24
alimnâ : biz bildik (biliyorduk, biliyoruz)
-
15-Hicr 25
alîmun : alîmdir, en iyi bilendir
-
15-Hicr 26
salsâlin : toprak (inorganik maddeler) ve su karışımından meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği, sese dönüşebileceği boşluk olan cisim (Al-i İmran-59, Rahmân-14)
-
15-Hicr 28
hâlikun : yaratan, yaratıcı
-
15-Hicr 28
salsâlin : toprak (inorganik maddeler) ve su karışımından meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği, sese dönüşebileceği boşluk olan cisim (Al-i İmran-59, Rahmân-14)
-
15-Hicr 33
min salsâlin \n(salsâlin) : salsalinden \n: (toprağın su ile reaksiyona girme- siyle meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği, sese dönüşebileceği boşluk olan cisim)
-
15-Hicr 53
alîmin : âlim, bilgin
-
15-Hicr 66
zâlike el emre : işte bu emir
-
15-Hicr 74
âliye-hâ : onu, en yüksek (yaptık)
-
15-Hicr 74
âliye-hâ sâfile-hâ : onun üstünün altına gelmesi, onun yükselip alçalması
-
15-Hicr 75
zâlike : işte bu
-
15-Hicr 77
zâlike : işte bunda
-
15-Hicr 78
le zâlimîne : elbette zalim kimseler
-
15-Hicr 82
min el cibâli : dağlardan
-
15-Hicr 86
el alîmu : en iyi bilen
-
16-Nahl 7
bâlıgî-hi : ona erişirsiniz, ulaşırsınız
-
16-Nahl 11
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 12
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 13
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 28
zâlimî : zalim olanlar, zulmedenler
-
16-Nahl 28
alîmun : en iyi bilen
-
16-Nahl 29
hâlidîne : ebedî olanlar, ebediyyen kalanlar
-
16-Nahl 31
kezâlike : işte böyle, böylece
-
16-Nahl 33
kezâlike : işte böyle, böyle
-
16-Nahl 35
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
16-Nahl 65
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 66
lebenen hâlisen : halis süt, saf süt
-
16-Nahl 67
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 68
min el cibâli : dağlardan
-
16-Nahl 69
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 70
alîmun : en iyi bilendir
-
16-Nahl 79
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 81
min el cibâli : dağlardan
-
16-Nahl 81
kezâlike : işte böyle
-
16-Nahl 95
kalîlen : az
-
16-Nahl 97
amile sâlihan : salih amel (nefsi tezkiye edici amel)
-
16-Nahl 107
zâlike : işte bu
-
16-Nahl 113
ve hum zâlimûne : ve onlar zalimler dir
-
16-Nahl 117
kalîlun : az
-
16-Nahl 119
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
16-Nahl 122
es sâlihîne : salihler
-
17-İsrâ 6
bi emvâlin : mal ile
-
17-İsrâ 9
es sâlihâti : salih ameller
-
17-İsrâ 23
ve bil vâlideyni : ve anne babaya
-
17-İsrâ 25
sâlihîne : salihler
-
17-İsrâ 35
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 38
zâlike : işte bunlar
-
17-İsrâ 39
zâlike : işte bunlar
-
17-İsrâ 42
âlihetun : ilâhlar
-
17-İsrâ 44
halîmen : halim
-
17-İsrâ 47
ez zâlimûne : zalimler
-
17-İsrâ 52
kalîlen : az, pek az
-
17-İsrâ 58
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 62
kalîlen : az
-
17-İsrâ 64
fî el emvâli : mallarda
-
17-İsrâ 73
halîlen : bir dost
-
17-İsrâ 74
kalîlen : az, biraz
-
17-İsrâ 76
kalîlen : az
-
17-İsrâ 82
ez zâlimîne : zalimler
-
17-İsrâ 85
kalîlen : az, pek az
-
17-İsrâ 98
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 99
ez zalimûne : zulmedenler
-
17-İsrâ 102
alimte : sen bildin, biliyordun
-
17-İsrâ 110
zâlike : bu
-
18-Kehf 2
ya'melûn es sâlihâti : salih (nefsi ıslâh edici) ameller yaparlar
-
18-Kehf 15
âliheten : ilâhlar
-
18-Kehf 17
zâte eş şimâli : sol taraf
-
18-Kehf 17
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 18
ve zâte eş şimâli : ve sol taraf
-
18-Kehf 19
ve kezâlike : ve böylece
-
18-Kehf 21
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
18-Kehf 22
kalîlun : pek az
-
18-Kehf 23
zâlike : bunu
-
18-Kehf 29
li ez zâlimîne : zalimler için, zalimlere
-
18-Kehf 30
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
18-Kehf 35
zâlimun : zulmeden
-
18-Kehf 44
hunâlike : işte burada (orada)
-
18-Kehf 46
es sâlihâtu : salih ameller (nefs tezkiyesi)
-
18-Kehf 49
mâli : nasıl
-
18-Kehf 50
liz zâlimîne (li ez zâlimîne) : zalimler için
-
18-Kehf 64
zâlike : bu
-
18-Kehf 82
sâlihan : salih (kimse)
-
18-Kehf 82
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 88
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı, amel etti
-
18-Kehf 91
kezâlike : işte böyle
-
18-Kehf 106
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 107
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, işleyenler
-
18-Kehf 108
hâlidîne : ebediyyen, kalıcı olanlar
-
18-Kehf 110
amelen sâlihan : salih amel (nefs tezkiyesi)
-
19-Meryem 5
el mevâliye : yakınlar (velâyet sahibi olanlar, benim soyumdan gelenler)
-
19-Meryem 6
min âli ya'kûbe : Yâkub'un ailesinden (ailesine)
-
19-Meryem 9
kezâlike : işte böyle
-
19-Meryem 10
leyâlin (leyl) : geceler (gece)
-
19-Meryem 14
bi vâlideyhi : ana babasına
-
19-Meryem 21
kezâliki : işte böyle
-
19-Meryem 32
bi vâlidetî : anneme (karşı)
-
19-Meryem 34
zâlike : işte bu
-
19-Meryem 38
ez zâlimûne : zalimler
-
19-Meryem 38
dalâlin : dalâlet
-
19-Meryem 46
an âlihetî : ilâhlarımdan
-
19-Meryem 50
aliyyen : âlî, yüce, üstün
-
19-Meryem 57
aliyyen : (çok) yüce
-
19-Meryem 60
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
19-Meryem 64
ve mâ beyne zâlike : ve bunların arasındakiler
-
19-Meryem 72
ez zâlimîne : zulmedenler, zalimler
-
19-Meryem 76
ve el bâkıyâtu es sâlihâtu : ve bâki olan salih ameller
-
19-Meryem 81
âliheten : ilâhlar
-
19-Meryem 96
ve amilu es sâlihâti : ve salih ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
2-Bakara 2
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 25
es sâlihâti : salih ameller, nefsi tezkiye edici
-
2-Bakara 25
fî-hâ hâlidûne : orada devamlı kalacak olanlar
-
2-Bakara 29
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 30
halîfeten : halife
-
2-Bakara 32
el alîmu : en iyi bilen
-
2-Bakara 35
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
2-Bakara 39
hâlidûne : ebedî, sonsuz, devamlı kalacak olanlar
-
2-Bakara 41
kalîlen : az
-
2-Bakara 49
min âli fir'avne : firavun ailesinden
-
2-Bakara 49
ve fî zâlikum : ve bunda vardır
-
2-Bakara 51
zâlimûne : zalimler, haksızlık edenler
-
2-Bakara 52
zâlike : bu
-
2-Bakara 54
zâlikum : işte bu
-
2-Bakara 60
alîme : bildi
-
2-Bakara 61
ve basali-hâ : ve onun soğanı
-
2-Bakara 61
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 61
zâlike bi mâ : işte bu şey sebebiyle, dolayısıyla
-
2-Bakara 62
ve amile sâlihan : ve salih amel, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel yaptı
-
2-Bakara 64
ba'di zâlike : bundan sonra
-
2-Bakara 65
alimtum : siz bildiniz
-
2-Bakara 68
beyne zâlike : bu (ikisi) arasında
-
2-Bakara 73
kezâlike : işte böylece, bunun gibi
-
2-Bakara 74
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 79
kalîlen : az
-
2-Bakara 81
fî-hâ hâlidûne : orada devamlı kalacak olanlardır
-
2-Bakara 82
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
2-Bakara 82
hâlidûne : devamlı kalacak olanlardır
-
2-Bakara 83
ve bi el vâlideyni : ve ana-babaya
-
2-Bakara 83
kalîlen : az
-
2-Bakara 85
zâlike min-kum : işte sizden
-
2-Bakara 88
kalîlen mâ : ne kadar az, pek az
-
2-Bakara 92
ve entum zâlimûne : ve siz zalimlersiniz
-
2-Bakara 94
hâlisaten : halis, özel
-
2-Bakara 95
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 95
bi ez zâlimîne : zalimleri
-
2-Bakara 102
alimû : bildiler, öğrendiler
-
2-Bakara 113
kezâlike : bunun gibi
-
2-Bakara 115
alîmun : hakkıyla bilen, en iyi bilen
-
2-Bakara 118
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
2-Bakara 124
ez zâlimîne : zalimler
-
2-Bakara 126
kalîlen : biraz, az
-
2-Bakara 127
el alîmu : hakkıyla bilen
-
2-Bakara 130
min es sâlihîne : salihlerden, salâha ulaşmışlardan
-
2-Bakara 137
el alîmu : hakkıyla bilen
-
2-Bakara 143
ve kezâlike : ve bunun gibi, böylece
-
2-Bakara 143
yenkalibu : geri döner
-
2-Bakara 145
le min ez zâlimîne : elbette zalimlerden
-
2-Bakara 155
min el emvâli : mallardan
-
2-Bakara 158
alîmun : hakkıyla bilen
-
2-Bakara 162
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
2-Bakara 167
kezâlike : böylece
-
2-Bakara 174
kalîlen : az
-
2-Bakara 176
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 178
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 178
ba'de zâlike : bundan sonra
-
2-Bakara 180
li el vâlideyni : anne-babaya
-
2-Bakara 181
alîmun : hakkıyla bilen, en iyi bilen
-
2-Bakara 187
alîme : bildi
-
2-Bakara 187
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 188
min emvâli : mallardan
-
2-Bakara 191
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 193
ez zâlimîne : zalimler
-
2-Bakara 196
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 215
li el vâlideyni : anne-baba için
-
2-Bakara 215
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 217
kıtâlin : savaş
-
2-Bakara 217
hâlidûne : ebediyyen kalıcak olanlardır
-
2-Bakara 219
kezâlike : bunun gibi, işte böyle
-
2-Bakara 220
ve in tuhâlitû-hum : ve eğer onlara karışırsanız, katılırsanız
-
2-Bakara 224
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 225
halîmun : halîm olan, yumuşak muamele eden
-
2-Bakara 227
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 228
fî zâlike : bunda
-
2-Bakara 228
ve li er ricâli : ve erkekler için, erkeklerin vardır
-
2-Bakara 229
hum(u) ez zâlimûne : onlar zalimler, haksızlık edenler
-
2-Bakara 231
zâlike : bunu
-
2-Bakara 231
alîmun : alîm, en iyi bilen
-
2-Bakara 232
zâlike : işte bu, işte böyle
-
2-Bakara 232
zâlikum : işte bu, işte böyle
-
2-Bakara 233
ve el vâlidâtu : ve anneler
-
2-Bakara 233
vâlidetun : anne
-
2-Bakara 233
zâlike : bu
-
2-Bakara 235
alime : bildi
-
2-Bakara 235
halîmun : halim, yumuşak, sakin, ceza vermekte acele etmeyen
-
2-Bakara 242
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 244
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 246
kalîlen : az, pek az
-
2-Bakara 246
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 246
bi ez zâlimîne : zalimleri, haksızlık edenleri
-
2-Bakara 247
min el mâli : maldan, varlıktan
-
2-Bakara 247
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 248
zâlike : bu
-
2-Bakara 249
kalîlen : az, pek az
-
2-Bakara 249
kalîletin : az, pek az
-
2-Bakara 254
hum ez zâlimûne : onlar zalimlerdir
-
2-Bakara 255
el aliyyu : âlâ, çok ulu, çok yüce
-
2-Bakara 256
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 257
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
2-Bakara 258
ez zâlimîne : zalimler
-
2-Bakara 261
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 263
halîmun : halîm, sakin, yumuşak olan
-
2-Bakara 266
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 268
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 270
li ez zâlimîne : zalimler için
-
2-Bakara 273
bi-hi alîmun : onu en iyi bilen
-
2-Bakara 275
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 275
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
2-Bakara 277
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel yaptılar, nefs tez-
-
2-Bakara 279
emvâli-kum : sizin mallarınız
-
2-Bakara 282
min ricâli-kum : erkeklerinizden
-
2-Bakara 282
zâlikum : işte bu
-
2-Bakara 283
alîmun : en iyi bilen
-
20-Tâ-Hâ 54
fî zâlike : bunda vardır
-
20-Tâ-Hâ 75
amile es sâlihâti : salih ameller (nefs tezkiyesi)
-
20-Tâ-Hâ 76
hâlidîne : ebedî kalıcı olanlar (kalacaklar)
-
20-Tâ-Hâ 76
ve zâlike : ve işte bu
-
20-Tâ-Hâ 82
ve amile sâlihan : ve salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller) yaptı
-
20-Tâ-Hâ 87
kezâlike : işte böyle, böylece, bunun gibi
-
20-Tâ-Hâ 96
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
20-Tâ-Hâ 99
kezâlike : işte böylece
-
20-Tâ-Hâ 101
hâlidîne : kalacak olanlardır
-
20-Tâ-Hâ 105
an el cibâli : dağlar hakkında, dağ(lar)dan
-
20-Tâ-Hâ 112
min es sâlihâti : salih (nefsi ıslâh edici) amellerden
-
20-Tâ-Hâ 113
ve kezâlike : ve böylece
-
20-Tâ-Hâ 126
kezâlike : işte böyle
-
20-Tâ-Hâ 126
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece, aynı şekilde
-
20-Tâ-Hâ 127
ve kezâlike : ve işte böyle
-
20-Tâ-Hâ 128
zâlike : işte bunda
-
21-Enbiyâ 4
el alîmu : (en iyi) bilendir
-
21-Enbiyâ 8
hâlidîne : halidin, ebedî
-
21-Enbiyâ 11
zâlimeten : zalim olan, zulmeden
-
21-Enbiyâ 14
zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 21
âliheten : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 22
âlihetun : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 24
âliheten : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 29
fe zâlike : işte o zaman
-
21-Enbiyâ 29
kezâlike : işte böyle
-
21-Enbiyâ 29
ez zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 34
humul hâlidûne : halidin, ebedî, ölümsüz
-
21-Enbiyâ 36
âlihete-kum : sizin ilâhlarınız
-
21-Enbiyâ 43
âlihetun : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 44
el gâlibûne : gâlip olanlar, üstün gelenler
-
21-Enbiyâ 46
zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 51
âlimîne : bilenler
-
21-Enbiyâ 54
fî dalâlin : dalâlette
-
21-Enbiyâ 56
zâlikum : işte bu, bu
-
21-Enbiyâ 59
bi âliheti-nâ : bizim ilâhlarımıza
-
21-Enbiyâ 59
le min ez zâlimîne : elbette, gerçekten zalimlerden
-
21-Enbiyâ 62
bi âliheti-nâ : bizim ilâhlarımıza
-
21-Enbiyâ 64
ez zâlimûne : zalimlersiniz
-
21-Enbiyâ 65
alimte : sen bildin (biliyordun)
-
21-Enbiyâ 68
âlihete-kum : ilâhlarınıza
-
21-Enbiyâ 72
sâlihîne : salihler
-
21-Enbiyâ 75
min es sâlihîne : salihlerden
-
21-Enbiyâ 81
âlimîne : bilenler
-
21-Enbiyâ 82
zâlike : bu, şu
-
21-Enbiyâ 86
min es sâlihîne : salihlerdendi
-
21-Enbiyâ 87
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
21-Enbiyâ 88
ve kezâlike : ve işte böyle
-
21-Enbiyâ 94
min es sâlihâti : salihat(tan) (nefs tezkiyesi)
-
21-Enbiyâ 97
zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 99
âliheten : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 99
hâlidûne : ebediyyen kalacak olanlardır
-
21-Enbiyâ 102
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
21-Enbiyâ 105
ıbâdiye es sâlihûne : salih kullarım
-
22-Hac 6
zâlike : o, işte o, işte bu
-
22-Hac 10
zâlike : o, işte o, işte bu
-
22-Hac 11
zâlike : o, bu, işte bu
-
22-Hac 12
zâlike : o, bu, işte bu
-
22-Hac 14
ve amilû es sâlihâti : ve amilüssalihat yapanlar, salih ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
22-Hac 16
ve kezâlike : ve işte böylece
-
22-Hac 23
ve amilu es sâlihâti : ve salih ameller işleyenler, nefs tezkiyesi yapanlar
-
22-Hac 30
zâlike : işte böyle
-
22-Hac 32
zâlike : işte, böylece
-
22-Hac 36
kezâlike : işte böyle, böylece
-
22-Hac 37
kezâlike : işte böyle
-
22-Hac 45
zâlimetun : zalimler
-
22-Hac 48
zâlimetun : zalimler
-
22-Hac 50
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi)
-
22-Hac 52
alîmun : (en iyi) bilendir
-
22-Hac 53
ez zâlimîne : zalimler
-
22-Hac 56
ve amilû es sâlihâti : ve salih (nefsi tezkiye edici) ameller yapanlar
-
22-Hac 59
alîmun : en iyi bilendir
-
22-Hac 59
halîmun : halimdir
-
22-Hac 60
zâlike : işte bu, işte böyle
-
22-Hac 61
zâlike : bu, işte böyle
-
22-Hac 62
zâlike : bu, işte böyle
-
22-Hac 62
el aliyyu : âli, yüce
-
22-Hac 70
zâlike : o, bu
-
22-Hac 70
zâlike : o, bu
-
22-Hac 71
li ez zâlimîne : zalimler için
-
22-Hac 72
min zâlikum : bundan
-
22-Hac 73
et tâlibu : talep eden, isteyen
-
23-Mü'minûn 7
verâe zâlike : bunun arkasında, bunun ötesinde
-
23-Mü'minûn 11
hâlidûne : ebedî kalanlar
-
23-Mü'minûn 14
el hâlikîne : halkedenler, yaratanlar, yaratıcılar
-
23-Mü'minûn 15
ba'de zâlike : bundan sonra
-
23-Mü'minûn 28
el kavmi ez zâlimîne : zalim kavim
-
23-Mü'minûn 30
fî zâlike : bunda (vardır)
-
23-Mü'minûn 40
ammâ (an mâ) kalîlin : az (kısa zamanda)
-
23-Mü'minûn 41
li el kavmi ez zâlimîne : zalim kavimden
-
23-Mü'minûn 46
âlîne : âlîn olanlar, üstün gelmeye çalışanlar
-
23-Mü'minûn 51
sâlihan : salih amel, nefsi tezkiye edici amel
-
23-Mü'minûn 51
alîmun : çok iyi, en iyi bilen
-
23-Mü'minûn 55
min mâlin : maldan
-
23-Mü'minûn 63
min dûni zâlike : bundan başka
-
23-Mü'minûn 78
kalîlen mâ : ne kadar az
-
23-Mü'minûn 92
âlimi : bilen
-
23-Mü'minûn 94
el kavmi ez zâlimîne : zalimler kavmi
-
23-Mü'minûn 100
a'melu sâlihan : salih amel (nefsi tezkiye edici amel) yaparım
-
23-Mü'minûn 103
hâlidûne : ebediyyen kalacak olanlar
-
23-Mü'minûn 104
kâlihûne : (ızdıraptan) yüzleri ekşimiş asık olanlardır
-
23-Mü'minûn 107
zâlimûne : zalimler
-
23-Mü'minûn 114
kalîlen : az
-
24-Nûr 3
zâlike : bu
-
24-Nûr 5
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
24-Nûr 18
alîmun : bilendir
-
24-Nûr 21
alîmun : en iyi bilen
-
24-Nûr 27
zâlikum : işte bu, bu
-
24-Nûr 28
alîmun : en iyi bilen
-
24-Nûr 30
zâlike : bu
-
24-Nûr 31
min er ricâli : erkeklerden
-
24-Nûr 32
ve es sâlihîne : ve salihler
-
24-Nûr 32
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 33
in alimtum : eğer bilirseniz
-
24-Nûr 33
min mâli : maldan
-
24-Nûr 35
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 36
ve el âsâli : ve akşam
-
24-Nûr 40
lem yec'alillâhu (yec'ali allâhu) : Allah kılmazsa
-
24-Nûr 41
alime : bildi
-
24-Nûr 41
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 43
min hılâli-hi : onun arasından
-
24-Nûr 43
min cibâlin : (dağlardan) bir dağ
-
24-Nûr 44
zâlike : bu
-
24-Nûr 47
zâlike : bu
-
24-Nûr 50
ez zâlimûne : zalimler
-
24-Nûr 55
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlediler
-
24-Nûr 55
zâlike : bu
-
24-Nûr 58
kezâlike : işte böyle
-
24-Nûr 58
alîmun : en iyi bilen
-
24-Nûr 59
kezâlike : işte böyle, böylece
-
24-Nûr 59
alîmun : alîm, en iyi bilendir
-
24-Nûr 60
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 61
ev buyûti ahvâli-kum : veya dayılarınızın evleri
-
24-Nûr 61
kezâlike : işte böyle, böylece
-
24-Nûr 63
ellezîne yuhâlifûne : hilâfet edenler, karşı gelenler
-
24-Nûr 64
alîmun : en iyi bilen
-
25-Furkan 3
âliheten : ilâhlar
-
25-Furkan 8
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
25-Furkan 10
min zâlike : bundan
-
25-Furkan 13
hunâlike : orada
-
25-Furkan 15
e zâlike : bu mu
-
25-Furkan 16
hâlidîne : ebedî
-
25-Furkan 27
ez zâlimu : zalim, zulmeden
-
25-Furkan 28
halîlen : dost
-
25-Furkan 31
ve kezâlike : ve işte böylece
-
25-Furkan 32
kezâlike : böylece, işte bu
-
25-Furkan 37
li ez zâlimîne : zalimlere
-
25-Furkan 38
beyne zâlike : bunların arasında
-
25-Furkan 42
an âliheti-nâ : ilâhlarımızdan
-
25-Furkan 67
zâlike : bu
-
25-Furkan 68
zâlike : bu
-
25-Furkan 70
amelen sâlihan : salih amel, nefs tezkiyesi
-
25-Furkan 71
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
25-Furkan 76
hâlidîne : ebedî kalıcı olanlar
-
26-Şuarâ 8
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 10
ez zâlimîne : zalimler
-
26-Şuarâ 13
ve lâ yentaliku : ve dönmüyor
-
26-Şuarâ 34
alîmun : alîm, bilgin, bilen
-
26-Şuarâ 37
alîmin : alîm, bilgin, bilen
-
26-Şuarâ 40
el gâlibîne : gâlip gelenler
-
26-Şuarâ 41
el gâlibîne : gâlip olanlar
-
26-Şuarâ 44
el gâlibûne : gâlip olanlar, üstün olanlar
-
26-Şuarâ 50
munkalibûne : dönenleriz
-
26-Şuarâ 54
kalîlûne : az (sayıları az)
-
26-Şuarâ 59
kezâlike : işte böylece
-
26-Şuarâ 67
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 74
kezâlike : böyle
-
26-Şuarâ 83
bi es sâlihîne : salihlere
-
26-Şuarâ 97
dalâlin : dalâlet
-
26-Şuarâ 103
zâlike : işte böylece
-
26-Şuarâ 121
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 139
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 142
sâlihun : Salih
-
26-Şuarâ 149
min el cibâli : dağlardan
-
26-Şuarâ 158
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 168
min el kâlîne : şiddetle buğzedenlerden, tiksinenlerden
-
26-Şuarâ 174
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 190
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 200
kezâlike : işte böyle
-
26-Şuarâ 209
zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
26-Şuarâ 220
el alîmu : alîmdir, en iyi bilendir
-
26-Şuarâ 227
ve amilu es sâlihâti : ve salih amel işleyenler, nefs tezkiyesi yapanlar
-
26-Şuarâ 227
yenkalibûne : dönecekler
-
27-Neml 6
alîmin : alîm olan, en iyi bilen
-
27-Neml 19
vâlideyye : anne ve babam
-
27-Neml 19
ve en a'mele salihan : ve benim salih amel yapmam
-
27-Neml 19
es sâlihîne : salihler
-
27-Neml 34
ve kezâlike : ve işte böyle, bunun gibi
-
27-Neml 36
mâlin : mal
-
27-Neml 45
sâlihan : Salih
-
27-Neml 52
fî zâlike : bunda vardır
-
27-Neml 62
kalîlen mâ : ne kadar az
-
27-Neml 78
el alîmu : en iyi bilen
-
27-Neml 86
fî zâlike : işte bunda vardır
-
28-Kasas 14
ve kezâlike : ve işte böyle
-
28-Kasas 21
ez zâlimîne : zalimler
-
28-Kasas 25
ez zâlimîne : zalimler
-
28-Kasas 27
min es sâlihîne : salihlerden
-
28-Kasas 28
zâlike : işte bu
-
28-Kasas 35
el gâlibûne : gâlip olanlar
-
28-Kasas 37
ez zâlimûne : zalimler
-
28-Kasas 38
mâ alimtu : ben bilmiyorum
-
28-Kasas 38
attaliu : muttali olurum, karşılaşırım
-
28-Kasas 40
ez zâlimîne : zalimler
-
28-Kasas 50
ez zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
28-Kasas 58
kalîlen : az
-
28-Kasas 59
zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
28-Kasas 67
ve amile sâlihân : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 75
alimû : bildiler
-
28-Kasas 80
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 85
dalâlin : dalâlet
-
28-Kasas 88
hâlikun : helâk olucu
-
29-Ankebût 5
el alîmu : en iyi bilen
-
29-Ankebût 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
29-Ankebût 8
bi vâlidey-hi : onun anne ve babasıyla
-
29-Ankebût 9
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tasfiyesi) yaptılar
-
29-Ankebût 9
es sâlihîne : salihler
-
29-Ankebût 13
eskâli-him : onların yükleri, günahları
-
29-Ankebût 14
zâlimûne : zulmedenler, zalimler
-
29-Ankebût 16
zâlikum : işte bu
-
29-Ankebût 19
zâlike : işte bu
-
29-Ankebût 24
zâlike : bu, işte bu
-
29-Ankebût 27
es sâlihîne : salihler
-
29-Ankebût 31
zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
29-Ankebût 43
el âlimûne : alimler
-
29-Ankebût 44
zâlike : işte bu
-
29-Ankebût 47
ve kezâlike : ve işte böylece
-
29-Ankebût 49
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
29-Ankebût 51
fî zâlike : bunda vardır
-
29-Ankebût 58
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
29-Ankebût 58
hâlidîne : kalıcıdırlar, kalacak olanlar
-
29-Ankebût 60
el alîmu : en iyi bilen
-
29-Ankebût 62
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 11
âli fir'avne : firavun ailesi
-
3-Âl-i İmrân 13
fî zâlike : bunda vardır
-
3-Âl-i İmrân 14
zâlike : bunlar
-
3-Âl-i İmrân 15
min zâlikum : bundan
-
3-Âl-i İmrân 15
hâlidîne fî-hâ : orada, içinde devamlı kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 24
zâlike : bu
-
3-Âl-i İmrân 26
mâlike el mulki : mülkün maliki, sahibi
-
3-Âl-i İmrân 28
zâlike : bunu
-
3-Âl-i İmrân 34
alîmun : en iyi işiten bilen
-
3-Âl-i İmrân 35
ente es semîu el alîmu : sen en iyi işiten, en iyi bilensin
-
3-Âl-i İmrân 38
hunâlike : orada, işte orada
-
3-Âl-i İmrân 39
min es sâlihîne : salihlerden
-
3-Âl-i İmrân 40
kâle kezâlike : işte böyle dedi
-
3-Âl-i İmrân 44
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 46
ve min es sâlihîne : ve salihlerden, salâha erenlerden
-
3-Âl-i İmrân 47
kezâliki : işte böyle, bunun gibi
-
3-Âl-i İmrân 49
fî zâlike : bunlarda
-
3-Âl-i İmrân 57
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi tezkiye edici amel yaptılar
-
3-Âl-i İmrân 57
ez zâlimîne : zâlimler, haksızlık edenler
-
3-Âl-i İmrân 58
zâlike : bu, işte bu
-
3-Âl-i İmrân 63
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 73
alîmun : en iyi bilendir
-
3-Âl-i İmrân 75
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 77
semenen kalîlen : az bir değer
-
3-Âl-i İmrân 81
alâ zâlikum : bunu üzerinize
-
3-Âl-i İmrân 82
ba'de zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 86
el kavme ez zâlimîne : zalimler kavmi
-
3-Âl-i İmrân 88
hâlidîne fîhâ : onun içinde ebedi kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 89
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 92
bi-hî alîmun : onu en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 94
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 94
hum ez zâlimûne : onlar zalimlerdi
-
3-Âl-i İmrân 103
kezâlike : işte böyle
-
3-Âl-i İmrân 107
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 112
zâlike : bu
-
3-Âl-i İmrân 112
zâlike bimâ : işte bu ... sebebiyle
-
3-Âl-i İmrân 114
min es sâlihîne : sâlihlerden
-
3-Âl-i İmrân 115
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 116
hâlidûne : devamlı kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 119
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 121
li el kıtâli : savaş için
-
3-Âl-i İmrân 121
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 127
fe yenkalibû : böylece dönerler
-
3-Âl-i İmrân 128
zâlimûne : zalimler, haksızlık edenler
-
3-Âl-i İmrân 136
hâlidîne fî-hâ : orada, içinde kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 140
ez zâlimîne : zâlimler
-
3-Âl-i İmrân 144
yenkalib : dönüyor
-
3-Âl-i İmrân 149
fe tenkalibû : o zaman dönersiniz
-
3-Âl-i İmrân 151
ez zâlimîne : zalimler
-
3-Âl-i İmrân 154
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 155
halîmun : halîm, yumuşak davranan, acele etmeyen
-
3-Âl-i İmrân 156
zâlike : bunu
-
3-Âl-i İmrân 159
galîza el kalbi : katı kalpli
-
3-Âl-i İmrân 160
fe lâ gâlibe : o taktirde galip gelecek, yenecek yoktur
-
3-Âl-i İmrân 164
le fî dalâlin : elbette dalâlet içinde
-
3-Âl-i İmrân 175
zâlikum : böylece
-
3-Âl-i İmrân 182
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 186
fî emvâli-kum : kendi mallarınız konusunda, hususunda
-
3-Âl-i İmrân 186
fe inne zâlike : ki bu muhakkak
-
3-Âl-i İmrân 187
semenen kalîlen : az bir değere
-
3-Âl-i İmrân 192
ve mâ li ez zâlimîne : ve zalimler için yoktur
-
3-Âl-i İmrân 197
kalîlun : az
-
3-Âl-i İmrân 198
hâlidîne fî-hâ : onun içinde ebedîyyen kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 199
semenen kalîlen : az bir pahaya, değere, bedele
-
30-Rûm 15
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi
-
30-Rûm 19
ve kezâlike : ve işte bunun gibi, böylece
-
30-Rûm 21
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 22
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 22
li el âlimîne : âlimler için
-
30-Rûm 23
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 24
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 28
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
30-Rûm 30
zâlike : işte bu
-
30-Rûm 37
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 38
zâlike : işte bunlar
-
30-Rûm 39
emvâli : mallar
-
30-Rûm 40
min zâlikum : bundan
-
30-Rûm 44
amile sâlihan : salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
30-Rûm 45
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefsi islâh edici amel yani nefs tezkiyesi yaparlar
-
30-Rûm 48
min hılâli-hî : onun arasından
-
30-Rûm 50
zâlike : işte bu
-
30-Rûm 54
el alîmu : en iyi bilen
-
30-Rûm 55
kezâlike : böylece
-
30-Rûm 59
kezâlike : böylece, işte böyle
-
31-Lokman 8
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
31-Lokman 9
hâlidîne : kalıcı olanlar
-
31-Lokman 11
zâlimûne : zulmedenler, zalimler
-
31-Lokman 11
dalâlin : dalâlet, sapıklık
-
31-Lokman 14
bi vâlidey-hi : onun anne ve babasını
-
31-Lokman 14
ve li vâlidey-ke : ve senin anne babana
-
31-Lokman 16
min hardalin : hardaldan, hardal
-
31-Lokman 17
zâlike : işte bu
-
31-Lokman 18
muhtâlin : çalımla yürüyen
-
31-Lokman 23
alîmun : en iyi bilen
-
31-Lokman 24
kalîlen : az
-
31-Lokman 24
galîzin : çok şiddetli, ağır
-
31-Lokman 30
zâlike : işte bu
-
31-Lokman 30
el aliyyu : âli, çok yüce
-
31-Lokman 31
fî zâlike : bunda vardır
-
31-Lokman 33
vâlidun : baba
-
31-Lokman 33
an vâlidi-hi : onun babasından
-
31-Lokman 34
alîmun : en iyi bilen
-
32-Secde 6
ƶālike : işte O’dur
-
32-Secde 6
ǎālimu : bilen
-
32-Secde 9
kalîlen : az
-
32-Secde 12
sâlihan : salih amel
-
32-Secde 19
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaptılar
-
32-Secde 26
zâlike : işte bu, bu
-
33-Ahzâb 1
alîmen : en iyi bilen
-
33-Ahzâb 4
zâlikum : işte bu, bu
-
33-Ahzâb 5
ve mevâlî-kum : ve sizin dostlarınız
-
33-Ahzâb 6
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 7
galîzen : sağlam, ağır, çok kuvvetli
-
33-Ahzâb 11
hunâlike : orada
-
33-Ahzâb 16
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 18
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 19
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 20
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 30
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 31
ve ta'mel sâlihan : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaparız
-
33-Ahzâb 40
min ricâli-kum : erkeklerinizden
-
33-Ahzâb 40
alîmen : bilen
-
33-Ahzâb 50
hâli-ke : dayın
-
33-Ahzâb 50
hâlisaten : ... a has olarak, özel olarak
-
33-Ahzâb 50
alimnâ : biz bildik
-
33-Ahzâb 51
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 51
alîmen : çok iyi bilen
-
33-Ahzâb 51
halîmen : halim
-
33-Ahzâb 53
zâlikum : işte bu
-
33-Ahzâb 53
zâlikum : işte bu
-
33-Ahzâb 53
zâlikum : bu
-
33-Ahzâb 54
alîmen : en iyi bilen
-
33-Ahzâb 59
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 60
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 65
hâlidîne : halid olanlar, kalıcı olanlar
-
33-Ahzâb 72
ve el cibâli : ve dağlar
-
34-Sebe 3
âlimi : bilen
-
34-Sebe 3
min zâlike : bundan
-
34-Sebe 4
ve amilûs sâlihâti : ve salih amel işleyen
-
34-Sebe 8
ve ed dalâli : ve dalâlet
-
34-Sebe 9
zâlike : işte bu
-
34-Sebe 11
va'melû sâlihan : ve salih amel (zikirle nefs tezkiyesi) yapın
-
34-Sebe 13
ve kalîlun : ve az
-
34-Sebe 15
ve şimâlin : ve soldan
-
34-Sebe 16
kalîlin : az
-
34-Sebe 17
zâlike : işte böyle
-
34-Sebe 18
leyâliye : geceler, geceleyin
-
34-Sebe 19
fî zâlike : işte bunda vardır
-
34-Sebe 23
el aliyyu : âli, çok yüce
-
34-Sebe 24
dalâlin : dalâlet
-
34-Sebe 26
el alîmu : âlim olan, en iyi bilen
-
34-Sebe 31
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
34-Sebe 37
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
35-Fâtır 3
min hâlikın : bir yaratıcı(dan)
-
35-Fâtır 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
35-Fâtır 8
alîmun : en iyi bilen
-
35-Fâtır 9
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 10
ve el amelu es sâlihu : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
35-Fâtır 11
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 13
zâlikum : şte bu
-
35-Fâtır 17
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 27
ve min el cibâli : ve dağlardan
-
35-Fâtır 28
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 32
zâlimun : zulmeden
-
35-Fâtır 32
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 36
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 37
na'mel el sâlihan : biz salih amel yapalım
-
35-Fâtır 37
li ez zâlimîne : zalimler için
-
35-Fâtır 38
âlimu : bilen
-
35-Fâtır 38
alîmun : en iyi bilen
-
35-Fâtır 40
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
35-Fâtır 41
halîmen : halîm
-
35-Fâtır 44
alîmen : en iyi bilen
-
36-Yâsin 14
sâlisin : üçüncü
-
36-Yâsin 23
âliheten : ilâhlar
-
36-Yâsin 24
dalâlin : dalâlet
-
36-Yâsin 38
zâlike : işte bu
-
36-Yâsin 38
el alîmi : alîm olan, en iyi bilen
-
36-Yâsin 47
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
36-Yâsin 56
fî zılâlin : gölgeliklerde
-
36-Yâsin 71
mâlikûne : malik olanlar
-
36-Yâsin 74
âliheten : ilâhlar
-
36-Yâsin 79
alîmun : en iyi bilen
-
36-Yâsin 81
el alîmu : en iyi bilen
-
37-Sâffât 3
et tâliyâti : tilâvet edenler, okuyanlar
-
37-Sâffât 34
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 36
âliheti-nâ : ilâhlarımız
-
37-Sâffât 54
muttaliûne : muttali olanlar, yakînen bilenler
-
37-Sâffât 62
zâlike : işte bu, bu
-
37-Sâffât 63
li ez zâlimîne : zalimler için
-
37-Sâffât 66
mâliûne : dolduranlar, dolduracak olanlar
-
37-Sâffât 80
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 86
âliheten : ilâhlar
-
37-Sâffât 91
âliheti-him : onların ilâhları
-
37-Sâffât 100
min es sâlihîne : salihlerden
-
37-Sâffât 101
halîmin : halim, uysal, yumuşak huylu
-
37-Sâffât 105
kezâlike : böylece, işte böyle
-
37-Sâffât 110
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 112
min es sâlihîne : salihlerden
-
37-Sâffât 113
ve zâlimun : ve zalim olan, zulmeden
-
37-Sâffât 116
el gâlibîne : gâlip gelenler
-
37-Sâffât 121
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 125
el hâlikîne : yaratıcı
-
37-Sâffât 131
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 158
alimet : bildi
-
37-Sâffât 163
sâli : yaslanan, giren
-
37-Sâffât 173
el gâlibûne : gâlip olanlar
-
38-Sâd 5
el âlihete : ilâhlar
-
38-Sâd 6
âliheti-kum : ilâhlarınız
-
38-Sâd 11
hunâlike : burada
-
38-Sâd 24
bi suâli : istemekle, isteyerek
-
38-Sâd 24
ve amilûs sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
38-Sâd 24
ve kalîlun : ve az
-
38-Sâd 25
zâlike : bu
-
38-Sâd 26
halîfeten : halife
-
38-Sâd 27
zâlike : bu, işte bu
-
38-Sâd 28
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaptılar
-
38-Sâd 46
bi hâlisatin : halis kullar olarak
-
38-Sâd 64
zâlike : bu
-
38-Sâd 71
hâlikun : yaratan
-
38-Sâd 75
el âlîne : âlî olanlar, yüce olanlar
-
39-Zümer 3
el hâlisu : halis, has, özel
-
39-Zümer 6
zâlikum : işte bu
-
39-Zümer 7
alîmun : çok iyi bilen
-
39-Zümer 8
kalîlen : az, biraz
-
39-Zümer 15
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 16
zâlike : işte bu, işte böyle
-
39-Zümer 21
zâlike : işte bu, bu
-
39-Zümer 22
dalâlin : dalâlet
-
39-Zümer 23
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 24
li ez zâlimîne : zalimlere
-
39-Zümer 34
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 42
fî zâlike : bunda
-
39-Zümer 46
âlime : bilen
-
39-Zümer 52
fî zâlike : bunda vardır
-
39-Zümer 62
hâliku : yaratan
-
39-Zümer 63
mekâlîdu : anahtarlarlar, hazineler
-
39-Zümer 72
hâlidîne : ebedî olarak, ebediyyen
-
39-Zümer 73
hâlidîne : ebedî olarak, ebediyyen
-
4-Nisâ 2
ilâ emvâli-kum : kendi mallarınıza, sizin mallarınıza
-
4-Nisâ 3
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 7
li er ricâli : erkekler için vardır, erkeklere
-
4-Nisâ 7
el vâlidâni : ebeveyn, ana baba
-
4-Nisâ 7
el vâlidâni : ebeveyn, ana baba
-
4-Nisâ 11
alîmen : alim, en iyi bilen
-
4-Nisâ 12
min zâlike : bundan
-
4-Nisâ 12
alîmun : alim, en iyi bilen
-
4-Nisâ 12
halîmun : halîm
-
4-Nisâ 13
hâlidîne : ebedi kalacak olanlar
-
4-Nisâ 13
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
4-Nisâ 14
hâliden : ebedi kalacak olanlar
-
4-Nisâ 17
alîmen : alim, en iyi bilen
-
4-Nisâ 21
galîzan : çok kuvvetli, kesin
-
4-Nisâ 24
mâ verâe zâlikum : bunların arkasında, dışında olanlar
-
4-Nisâ 24
bi emvâli-kum : mallarınız ile
-
4-Nisâ 24
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 25
zâlike : işte bu
-
4-Nisâ 26
alîmun : en iyi bilen
-
4-Nisâ 30
zâlike : işte bu, bu (bunu)
-
4-Nisâ 30
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 32
li er ricâli : erkekler için vardır
-
4-Nisâ 32
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 33
mevâliye : yakınları, akrabadan olan mirasçılar
-
4-Nisâ 33
el vâlidâni : ana-baba
-
4-Nisâ 34
min emvâli-him : mallarından, kendi mallarından
-
4-Nisâ 34
fe es sâlihâtu : bu sebeble, bu bakımdan salih kadınlar, nefsini tezkiye eden kadınlar
-
4-Nisâ 34
aliyyen : âli, yüce
-
4-Nisâ 35
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 36
ve bi el vâlideyni : ve ana babaya
-
4-Nisâ 39
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 46
kalîlen : pek azı
-
4-Nisâ 48
zâlike : bu
-
4-Nisâ 57
amilû es sâlihâti : nefsi ıslah edici, tezkiye edici amel yaptılar
-
4-Nisâ 57
hâlidîne : devamlı kalacak olanlar
-
4-Nisâ 57
zalîlen : devamlı ve güzel gölgeli
-
4-Nisâ 59
zâlike : bu
-
4-Nisâ 66
kalîlun : biraz, pek az
-
4-Nisâ 69
ve es sâlihîne : ve salihler
-
4-Nisâ 70
zâlike : işte bu
-
4-Nisâ 70
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 75
min er ricâli : erkeklerden
-
4-Nisâ 75
ez zâlimi : zalim
-
4-Nisâ 77
kalîlun : az
-
4-Nisâ 83
le alime-hu : mutlaka onu bilirlerdi
-
4-Nisâ 83
kalîlen : biraz, pek az
-
4-Nisâ 92
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 93
hâliden : ebediyyen kalıcı
-
4-Nisâ 94
kezâlike : öyle, böyle
-
4-Nisâ 95
bi emvâli-him : kendi malları ile
-
4-Nisâ 95
bi emvâli-him : kendi malları ile
-
4-Nisâ 97
zâlimî : zulmedenler
-
4-Nisâ 98
min er ricâli : erkeklerden
-
4-Nisâ 104
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 111
alîmen : alîm, en iyi bilen
-
4-Nisâ 114
zâlike : işte bu, bu, bunlar
-
4-Nisâ 116
zâlike : işte bu, bu, bunlar
-
4-Nisâ 122
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefsi tezkiye edici amel işlediler
-
4-Nisâ 122
hâlidîne : devamlı kalacak olanlar
-
4-Nisâ 124
min es sâlihâti : salih ameller ( nefsi tezkiye edici, ıslâh edici ameller)
-
4-Nisâ 125
halîlen : dost
-
4-Nisâ 127
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 133
zâlike : bu
-
4-Nisâ 135
el vâlideyni : ana-baba
-
4-Nisâ 142
kalîlen : az, pek az
-
4-Nisâ 143
zâlike : bu, bunlar
-
4-Nisâ 147
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 148
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 150
zâlike : işte bu,bu, bunlar
-
4-Nisâ 153
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 153
an zâlike : bundan
-
4-Nisâ 154
galîzan : sağlam, çok kuvvetli
-
4-Nisâ 155
kalîlen : az, pek az
-
4-Nisâ 169
hâlidîne : kalacak olanlar
-
4-Nisâ 169
zâlike : bu
-
4-Nisâ 170
alîmen : alîm, en iyi bilen
-
4-Nisâ 173
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel yaptılar
-
4-Nisâ 176
alîmun : en iyi bilen
-
40-Mü'min 2
el alîmi : en iyi bilen
-
40-Mü'min 6
ve kezâlike : ve işte böylece, böyle
-
40-Mü'min 9
ve zâlike : ve işte bu
-
40-Mü'min 12
zâlikum : işte bu, bu
-
40-Mü'min 12
el aliyyi : çok yüce
-
40-Mü'min 18
li ez zâlimîne : zalimlere, zalimler için
-
40-Mü'min 22
zâlike : işte bu
-
40-Mü'min 25
fî dalâlin : dalâlette, sapıklık içinde
-
40-Mü'min 28
âli fir'avne : firavunun ailesi
-
40-Mü'min 34
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 35
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 37
attalia : ben muttali olurum, karşılaşırım, ulaşırım
-
40-Mü'min 37
ve kezâlike : ve işte böylece
-
40-Mü'min 40
sâlihan : nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi
-
40-Mü'min 45
bi âli fir'avne : firavunun ailesini
-
40-Mü'min 50
dalâlin : dalâlet
-
40-Mü'min 52
ez zâlimîne : zalimler
-
40-Mü'min 56
bi bâligî-hi : ona ulaşacak olan
-
40-Mü'min 58
es sâlihâti : salih ameller, nefs tezkiyesi
-
40-Mü'min 58
kalîlen mâ : ne kadar az
-
40-Mü'min 62
zâlikum(u) : işte bu
-
40-Mü'min 62
hâliku : yaratan, yaratıcı
-
40-Mü'min 63
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 64
zâlikum(u) : işte bu
-
40-Mü'min 74
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 75
zâlikum : işte bu
-
40-Mü'min 76
hâlidîne : ebediyyen kalacak olanlar
-
40-Mü'min 78
hunâli-ke : orada
-
40-Mü'min 85
hunâlike : orada
-
41-Fussilet 8
amilû es sâlihâti : salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
41-Fussilet 9
zâlike : işte o
-
41-Fussilet 12
zâlike : işte bu
-
41-Fussilet 12
el alîmi : en iyi bilen
-
41-Fussilet 23
ve zâli-kum : ve işte bu
-
41-Fussilet 28
zâlike : işte bu
-
41-Fussilet 33
sâlihan : salih amel, nefsi ıslâh edici amel
-
41-Fussilet 36
el alîmu : en iyi bilen
-
41-Fussilet 46
sâlihan : salih amel, nefs tezkiyesi
-
41-Fussilet 50
galîzin : galiz, dehşetli
-
42-Şûrâ 3
kezâlike : işte böyle, böylece
-
42-Şûrâ 4
el aliyyu : âli, âlâ, çok yüce
-
42-Şûrâ 7
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
42-Şûrâ 8
ve ez zâlimûne : ve zalimler
-
42-Şûrâ 10
zâlikum : işte o, işte bu
-
42-Şûrâ 12
mekâlîdu : anahtarlar
-
42-Şûrâ 12
alîmun : en iyi bilen
-
42-Şûrâ 15
fe li zâlike : işte bunun için
-
42-Şûrâ 18
dalâlin : dalâlet
-
42-Şûrâ 21
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 22
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 22
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
42-Şûrâ 22
zâlike : işte bu
-
42-Şûrâ 23
zâlike : işte bu
-
42-Şûrâ 23
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işlediler
-
42-Şûrâ 24
alîmun : çok iyi bilen
-
42-Şûrâ 26
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işleyen
-
42-Şûrâ 33
zâlike : bu
-
42-Şûrâ 40
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 43
zâlike : bu
-
42-Şûrâ 44
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 45
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 50
alîmun : en iyi bilen
-
42-Şûrâ 51
aliyyun : âlî, yüce
-
42-Şûrâ 52
ve kezâlike : ve işte böylece
-
43-Zuhruf 4
alîyyun : âlî, yüce
-
43-Zuhruf 9
el alîmu : alîm, en iyi bilen
-
43-Zuhruf 11
kezâlike : işte bunun gibi
-
43-Zuhruf 14
munkalibûne : dönenler, dönecek olanlar
-
43-Zuhruf 20
bi zâlike : bunda
-
43-Zuhruf 23
ve kezâlike : ve böylece, ve bunun gibi
-
43-Zuhruf 35
zâlike : bu, bunlar
-
43-Zuhruf 40
fî dalâlin : dalâlette
-
43-Zuhruf 45
âliheten : ilâhlar
-
43-Zuhruf 58
alihetu-nâ : bizim ilâhlarımız
-
43-Zuhruf 71
hâlidûne : halid olanlar, ebedî olanlar
-
43-Zuhruf 74
hâlidûne : halid olanlar, ebedî olanlar
-
43-Zuhruf 76
ez zâlimîne : zalimler
-
43-Zuhruf 77
yâ mâliku : ey malik
-
43-Zuhruf 84
el alîmu : alîm, en iyi bilen
-
44-Duhân 6
el alîmu : en iyi bilen
-
44-Duhân 15
kalîlen : az, biraz
-
44-Duhân 28
kezâlike : işte böyle, böylece
-
44-Duhân 31
âliyen : ululuk, büyüklük taslayan
-
44-Duhân 54
kezâlike : işte böyle
-
44-Duhân 57
zâlike : işte bu
-
45-Câsiye 9
alime : bildi, öğrendi
-
45-Câsiye 13
fî zâlike : bunda vardır
-
45-Câsiye 15
amile sâlihan : salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptı
-
45-Câsiye 19
ez zâlimîne : zalimler
-
45-Câsiye 21
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
45-Câsiye 24
bi zâlike : bununla, bu konuda
-
45-Câsiye 30
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
45-Câsiye 30
zâlike : işte bu
-
45-Câsiye 35
zâlikum : işte bu
-
46-Ahkaf 10
ez zâlimîne : zalimler
-
46-Ahkaf 14
hâlidîne : ebedî olanlar
-
46-Ahkaf 15
bi vâlidey-hi : anne ve babasına
-
46-Ahkaf 15
ve alâ vâlideyye : ve anne-babama
-
46-Ahkaf 15
sâlihan : salih, ıslâh edici
-
46-Ahkaf 17
li vâlidey-hi : anne ve babasına
-
46-Ahkaf 22
an âliheti-nâ : ilâhlarımızdan
-
46-Ahkaf 25
kezâlike : böyle, onun gibi
-
46-Ahkaf 28
âliheten : ilâhlar
-
46-Ahkaf 28
ve zâlike : ve işte bunlar
-
46-Ahkaf 32
fî dalâlin : dalâlet içindedir
-
47-Muhammed 2
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller yaptılar
-
47-Muhammed 3
zâlike : işte bu (bunlar)
-
47-Muhammed 3
kezâlike : işte böyle
-
47-Muhammed 4
zalike : işte bu
-
47-Muhammed 9
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 11
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 12
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller işlediler, nefs tezkiye edici ameller yaptılar, işlediler
-
47-Muhammed 15
hâlidun : ebedî olan, devamlı kalacak olan
-
47-Muhammed 26
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 28
zâlike : işte bu
-
48-Fetih 4
alîmen : alîm, en iyi bilen
-
48-Fetih 5
hâlidîne : devamlı, ebedî kalanlar
-
48-Fetih 5
zâlike : işte bu
-
48-Fetih 12
en len yenkalibe : asla dönmeyecekler
-
48-Fetih 12
zâlike : işte bu, bu
-
48-Fetih 15
kezâlikum : işte böyle, böyle
-
48-Fetih 15
kalîlen : az, pek az
-
48-Fetih 18
alime : bildi (biliyordu)
-
48-Fetih 26
alîmen : en iyi bilen
-
48-Fetih 27
alime : bildi
-
48-Fetih 27
min dûni zâlike : bundan başka
-
48-Fetih 29
zâlike : bu, işte bu
-
48-Fetih 29
amilû es sâlihâti : salih amel (nefs tezkiye edici amel) işlediler
-
49-Hucurât 1
alîmun : en iyi bilen
-
49-Hucurât 8
alîmun : en iyi bilen
-
49-Hucurât 11
ez zâlimûne : zalimler
-
49-Hucurât 13
alîmun : en iyi bilen
-
49-Hucurât 14
min a'mâli-kum : sizin amellerinizden
-
49-Hucurât 15
bi emvâli-him : mallarıyla
-
49-Hucurât 16
alîmun : en iyi bilen
-
5-Mâide 3
zâlikum : İşte bunlar
-
5-Mâide 7
alîmun : en iyi bilen
-
5-Mâide 9
ve amilû es sâlihâti : ve ıslah edici amel yapanlar, nefs tezkiyesi yapanlar
-
5-Mâide 12
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 13
tettaliu : muttali olursun, maruz kalırsın
-
5-Mâide 13
illâ kalîlen : çok azı hariç
-
5-Mâide 21
tenkalibû : inkilâb edersiniz, bir halden başka bir hale dönüşürsünüz, dönersiniz
-
5-Mâide 23
fe inne-kum gâlibûne : işte muhakkak ki siz gâliplersiniz
-
5-Mâide 29
ve zâlike : ve işte bu
-
5-Mâide 29
cezâû ez zâlimîne : zâlimlerin cezası
-
5-Mâide 32
min ecli zâlike : bundan dolayı
-
5-Mâide 32
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 33
zâlike lehum : bu onların
-
5-Mâide 43
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 44
semenen kalîlen : az bir pahaya, değere
-
5-Mâide 45
ez zâlimûne : zâlimler
-
5-Mâide 51
ez zâlimîne : zâlimler
-
5-Mâide 54
zâlike fadlu allâhi : işte bu Allâh'ın (cc.) fazlı
-
5-Mâide 54
alîmun : en iyi bilen
-
5-Mâide 56
hum(u) el gâlibûne : onlar gâlip olanlardır
-
5-Mâide 58
zâlike : bu
-
5-Mâide 60
bi şerrin min zâlike : bundan daha kötüsünü
-
5-Mâide 69
ve amile sâlihan : ve nefsi tezkiye edici, ıslah edici amel yaptı
-
5-Mâide 72
ve mâ li ez zâlimîne : zâlimler için olmaz (yoktur)
-
5-Mâide 73
sâlisu selâsetin : üçün üçüncüsü
-
5-Mâide 76
el alîmu : en iyi bilen
-
5-Mâide 78
zâlike : bu
-
5-Mâide 80
hâlidûne : devamlı kalacak olanlar
-
5-Mâide 82
zâlike : bu
-
5-Mâide 84
el kavmi es sâlihîne : sâlihler topluluğu (kavmî)
-
5-Mâide 85
hâlidîne fî-hâ : orada devamlı kalacak olanlar
-
5-Mâide 85
ve zâlike : ve bu, işte bu
-
5-Mâide 89
zâlike keffâretu : işte bu kefarettir (yemini bozmaya karşılıktır)
-
5-Mâide 89
kezâlike : işte böyle, böylece, bunun gibi
-
5-Mâide 93
ve amilû es sâlihâti : ve sâlih amel (nefsi ıslâh edici amel) yaptılar
-
5-Mâide 93
ve amilû es sâlihâti : ve sâlih ameller (nefsi tezkiye edici ameller) yapın!
-
5-Mâide 94
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 95
hedyen bâliga el ka'beti : Kâ'be'ye ulaşan kurban
-
5-Mâide 95
ev adlu zâlike : veya buna adil olan, denk olan
-
5-Mâide 97
zâlike : işte bu
-
5-Mâide 97
alîmûn : en iyi bilen
-
5-Mâide 101
halîmun : Halîm, yumuşak muamele eden
-
5-Mâide 107
min ez zâlimîne : zâlimlerden
-
5-Mâide 108
zâlike ednâ : bu en yakın, en iyi, daha iyi
-
5-Mâide 110
ve alâ vâlideti-ke : ve senin annenin üzerinde
-
5-Mâide 116
fe kad alimte-hu : o zaman, o taktirde sen onu bilirdin
-
5-Mâide 119
hâlidîne fî-hâ : onun içinde, orada kalacak olanlar
-
5-Mâide 119
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 3
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 4
alimnâ : biz bildik
-
50-Kaf 11
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
50-Kaf 17
ve an eş şimâli : ve solundan
-
50-Kaf 19
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 20
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 27
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
50-Kaf 34
zâlike : bu
-
50-Kaf 37
fî zâlike : bunda vardır
-
50-Kaf 42
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 44
zâlike : işte bu
-
51-Zâriyât 16
zâlike : bu
-
51-Zâriyât 17
kalîlen : az, pek az
-
51-Zâriyât 19
ve fî emvâli-him : ve onların mallarında vardır
-
51-Zâriyât 28
alîmin : alîm, bilgi sahibi, bilgin
-
51-Zâriyât 30
kezâliki : işte böyle, işte budur
-
51-Zâriyât 30
el alîmu : alîmdir, en iyi bilendir
-
51-Zâriyât 52
kezâlike : işte bunun gibi, işte böyle
-
52-Tûr 35
el hâlikûne : yaratıcı
-
52-Tûr 47
dûne zâlike : bundan başka vardır
-
53-Necm 20
es sâlisete : üçüncü
-
53-Necm 30
zâlike : odur
-
53-Necm 34
kalîlen : azıcık
-
54-Kamer 5
bâligatun : olgunlaşmış
-
54-Kamer 24
le fî dalâlin : gerçekten dalâlet içinde
-
54-Kamer 35
kezâlike : işte böyle
-
54-Kamer 47
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
55-Rahmân 14
salsâlin : inorganik halden, organik hale dönüşmüş nemli toprak
-
55-Rahmân 27
el celâli : celâl
-
55-Rahmân 78
el celâli : celâl
-
56-Vâkıa 14
ve kalîlun : ve birazı
-
56-Vâkıa 23
ke emsâli : sanki gibi
-
56-Vâkıa 41
ve ashâbu eş şimâli : ve şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
-
56-Vâkıa 41
ashâbu eş şimâli : şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
-
56-Vâkıa 45
kable zâlike : bundan önce, daha önce
-
56-Vâkıa 53
mâliûne : dolduracak olanlar
-
56-Vâkıa 59
el hâlikûne : yaratan, yaratıcı
-
56-Vâkıa 62
alimtum(u) : bildiniz
-
57-Hadid 3
alîmun : en iyi bilen
-
57-Hadid 6
alîmun : en iyi bilen
-
57-Hadid 12
hâlidîne : ebediyyen kalacak olanlar
-
57-Hadid 12
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 20
fî el emvâli : malda, mal konusunda
-
57-Hadid 21
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 22
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 23
muhtâlin : kendini beğenen, böbürlenen,
-
58-Mücâdele 3
zâlikum : işte bu, işte böyle
-
58-Mücâdele 4
zâlike : işte bu
-
58-Mücâdele 7
min zâlike : bundan
-
58-Mücâdele 7
alîmun : en iyi bilendir
-
58-Mücâdele 11
fî el mecâlisi : meclislerde
-
58-Mücâdele 12
zâlike : işte bu
-
58-Mücâdele 17
hâlidûne : devamlı, ebediyyen kalacak olanlar
-
58-Mücâdele 22
hâlidîne : kalacak olanlar
-
59-Haşr 4
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 8
ve emvâli-him : ve mallarından
-
59-Haşr 13
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 14
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 17
hâlideyni : (ikisi) devamlı kalacak olanlar
-
59-Haşr 17
ve zâlike : ve işte bu
-
59-Haşr 17
ez zâlimîne : zalimler
-
59-Haşr 22
âlimu : bilen
-
59-Haşr 24
el hâliku : yaratan
-
6-En'âm 13
el alîmu : en iyi bilen
-
6-En'âm 16
ve zâlike : ve işte bu
-
6-En'âm 19
âliheten uhrâ : başka ilâhlar
-
6-En'âm 21
ez zâlimûne : zâlimler
-
6-En'âm 33
ez zâlimîne : zâlimler
-
6-En'âm 47
ez zâlimûne : zâlimler
-
6-En'âm 52
min ez zâlimîne : zâlimlerden
-
6-En'âm 53
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 55
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 58
bi ez zâlimîn : zâlimleri
-
6-En'âm 68
ez zâlimîne : zalimler
-
6-En'âm 73
âlimu el gaybi : gaybı bilen
-
6-En'âm 74
âliheten : ilâhlar
-
6-En'âm 74
fî dalâlin : dalâlette
-
6-En'âm 75
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 83
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 84
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 85
min es sâlihîne : salihlerden
-
6-En'âm 88
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 93
iz ez zâlimûne : o zaman zalimleri
-
6-En'âm 95
fâliku el habbi : taneyi yarıp çıkaran
-
6-En'âm 95
zâlikum allâhu : işte bu Allah'tır
-
6-En'âm 96
fâliku el ısbâhı : sabahı yarıp çıkaran
-
6-En'âm 96
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 96
el alîmi : âlim, en iyi bilen
-
6-En'âm 99
fî zâlikum : bunlarda vardır
-
6-En'âm 101
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 102
zâlikum allâhu : işte bu Allah
-
6-En'âm 102
hâliku : yaratan
-
6-En'âm 105
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 108
kezâlike : işte böyle
-
6-En'âm 112
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 115
ve huve es semîu el alîmu : ve O, en iyi işiten, en iyi bilendir
-
6-En'âm 122
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 123
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 125
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 128
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
6-En'âm 128
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 129
ve kezâlike : işte böylece
-
6-En'âm 129
ba'da ez zâlimîne : zalimlerin bir kısmını
-
6-En'âm 131
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 135
ez zâlimûne : zâlimler
-
6-En'âm 137
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
6-En'âm 139
hâlisatun : hastır, özeldir, aittir
-
6-En'âm 139
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 144
ez zâlimîne : zâlimler
-
6-En'âm 146
zâlike : böylece, işte böylece
-
6-En'âm 148
kezâlike : böyle, işte böyle
-
6-En'âm 149
el bâligatu : en üstün, en kuvvetli, kesin olan
-
6-En'âm 151
ve bi el vâlideyni : ve anne babaya
-
6-En'âm 151
zâlikum : işte bunlar
-
6-En'âm 152
zâlikum : işte bunlar
-
6-En'âm 153
zâlikum : işte bunlar
-
6-En'âm 160
emsâli-hâ : onun katı, misli
-
6-En'âm 163
ve bi zâlike : ve bununla
-
60-Mümtehine 9
ez zâlimûne : zalimler
-
60-Mümtehine 10
in alimtim(û) : eğer bilirseniz
-
60-Mümtehine 10
zâlikum : işte bu
-
60-Mümtehine 10
alîmun : en iyi bilen
-
61-Saf 7
ez zâlimîne : zalimler
-
61-Saf 11
emvâli-kum : sizin mallarınız
-
61-Saf 11
zâlikum : işte bu
-
61-Saf 12
zâlike : işte bu
-
62-Cum'a 2
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
62-Cum'a 4
zâlike : işte bu
-
62-Cum'a 5
ez zâlimîne : zalimler
-
62-Cum'a 7
alîmun : en iyi bilen
-
62-Cum'a 7
bi ez zâlimîne : zalimleri
-
62-Cum'a 8
ilâ âlimi : en iyi bilene
-
62-Cum'a 9
zâlikum : işte bu
-
63-Münâfikûn 3
zâlike : işte bu
-
63-Münâfikûn 9
zâlike : bu
-
63-Münâfikûn 10
min es sâlihîne : salihlerden
-
64-Teğabün 4
alîmun : en iyi bilen
-
64-Teğabün 6
zâlike : işte bu
-
64-Teğabün 7
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
64-Teğabün 9
zâlike : işte bu (o)
-
64-Teğabün 9
ve ya'mel sâlihan : ve salih amel işler, nefs tezkiyesi yapar
-
64-Teğabün 9
hâlidîne : devamlı kalacak olanlar
-
64-Teğabün 9
zâlike : işte bu
-
64-Teğabün 10
hâlidîne : ebediyyen kalacak olanlar
-
64-Teğabün 11
alîmun : en iyi bilen
-
64-Teğabün 17
halîmun : halîm, yumuşak ve yavaş davranan
-
64-Teğabün 18
âlimu : bilen
-
65-Talâk 1
ba'de zâlike : bundan sonra
-
65-Talâk 2
zâlikum : işte bu
-
65-Talâk 3
bâligu : gerçekleştirir
-
65-Talâk 4
el ahmâli : yüklü olanlar, hamile olanlar
-
65-Talâk 5
zâlike : işte bu
-
65-Talâk 11
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller) yaptılar
-
65-Talâk 11
sâlihan : salih
-
65-Talâk 11
hâlidîne : kalacak olanlar
-
66-Tahrim 2
el alîmu : en iyi bilen
-
66-Tahrim 3
el alîmu : en iyi bilen
-
66-Tahrim 4
ve sâlihu : ve salih olanlar
-
66-Tahrim 4
ba'de zâlike : bundan sonra
-
66-Tahrim 10
sâlihayni : iki salih kul
-
66-Tahrim 11
ez zâlimîne : zalimler
-
67-Mülk 4
yenkalib : döner
-
67-Mülk 9
dalâlin : dalâlet
-
67-Mülk 13
alîmun : en iyi bilen
-
67-Mülk 23
kalîlen : az
-
67-Mülk 29
dalâlin : dalâlet, sapıklık
-
68-Kalem 13
ba'de zâlike : bundan sonra (bundan başka)
-
68-Kalem 14
mâlin : mal, mallar
-
68-Kalem 29
zâlimîne : zalimler, zalim kimseler
-
68-Kalem 33
kezâlike : işte böyle
-
68-Kalem 39
bâligatun : erişir, sürer
-
68-Kalem 40
bi zâlike : bunu
-
68-Kalem 43
sâlimûne : salim, sağlam, selâmette
-
68-Kalem 50
min es sâlihîne : salihlerden
-
69-Hâkka 7
leyâlin : geceler
-
69-Hâkka 22
âliyetin : yüksek, yüce
-
69-Hâkka 24
el hâliyeti : geçmiş
-
69-Hâkka 25
bi şimâli-hî : onun solundan
-
69-Hâkka 28
mâli-yeh : benim malım
-
69-Hâkka 41
kalîlen : az
-
69-Hâkka 42
kalîlen : az
-
7-A'râf 3
kalîlen : az
-
7-A'râf 5
zâlimîne : zalimler
-
7-A'râf 10
kalîlen mâ : ne kadar az
-
7-A'râf 19
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
7-A'râf 20
min el hâlidîne : ebedî kalanlardan
-
7-A'râf 26
zâlike : bu, işte bu
-
7-A'râf 26
zâlike : bu, işte bu
-
7-A'râf 32
hâlisaten : has, özellikle
-
7-A'râf 32
kezâlike : işte böylece
-
7-A'râf 36
hâlidûne : devamlı kalanlar, kalacak olanlar
-
7-A'râf 40
kezâlike : işte böyle
-
7-A'râf 41
kezâlike : işte böyle
-
7-A'râf 41
ez zâlimîne : zalimler
-
7-A'râf 42
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işleyenler (nefs tezkiyesi yapanlar)
-
7-A'râf 42
hâlidûne : ebedî kalanlar, kalacak olanlar
-
7-A'râf 44
alâ ez zâlimîne : zalimlerin üzerine
-
7-A'râf 47
el kavmi ez zâlimîne : zalimler kavmi, zalim kavim
-
7-A'râf 57
kezâlike : işte bunun gibi
-
7-A'râf 58
kezâlike : işte bunun gibi
-
7-A'râf 60
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
7-A'râf 73
sâlihan : Salih
-
7-A'râf 75
sâlihan : Salih
-
7-A'râf 77
yâ sâlihu a'ti-nâ : ey Salih bize getir
-
7-A'râf 85
zâlikum hayrun : işte bu hayırlıdır
-
7-A'râf 86
iz kuntum kalîlen : siz az idiniz
-
7-A'râf 101
kezâlike : böylece, işte
-
7-A'râf 109
alîmun : alim, çok iyi bilen, bilgin
-
7-A'râf 112
alîm : en iyi bilen
-
7-A'râf 113
nahnu el gâlibîne : biz gâlip olanlar, gâlib gelenler
-
7-A'râf 119
hunâlike : orada
-
7-A'râf 125
munkalibûne : dönen kimseler, dönmüş olanlar
-
7-A'râf 127
ve âlihete-ke : ve senin ilâhlarını
-
7-A'râf 135
bâligû-hu : ona ulaşanlar
-
7-A'râf 138
âlihetun : ilâhlar
-
7-A'râf 141
min âli fir'avne : firavun ailesinden
-
7-A'râf 141
ve fî zâlikum : ve işte bunda vardır
-
7-A'râf 146
zâlike : işte bu
-
7-A'râf 148
zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
7-A'râf 150
mea el kavmi ez zâlimîne : zalim kavimle beraber, birlikte
-
7-A'râf 152
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
7-A'râf 160
alime : bildi
-
7-A'râf 163
kezâlike : işte böylece
-
7-A'râf 168
min hum es sâlihûne : onlardan (bir kısmı) salihler
-
7-A'râf 168
dûne zâlike : bunlardan başka, bunların dışında
-
7-A'râf 174
ve kezâlike : ve işte böyle
-
7-A'râf 176
zâlike : o, işte o, işte böyle
-
7-A'râf 189
sâlihan : salih olan, salih (bir evlât)
-
7-A'râf 190
sâlihan : salih olan, salih (bir evlât)
-
7-A'râf 196
yetevelle es sâlihîne : salihlere velîlik yapar (dost olur)
-
7-A'râf 200
alîmun : en iyi bilen
-
7-A'râf 205
ve el âsâli : ve akşamları (ikindi akşam arası zaman)
-
70-Meâric 24
emvâli-him : onların malları, malları
-
70-Meâric 31
zâlike : işte bu, bu
-
70-Meâric 36
mâli : ne oluyor, niçin
-
70-Meâric 37
ve an(i) eş şimâli : ve sol yandan
-
70-Meâric 44
zâlike : işte bu
-
71-Nuh 12
bi emvâlin : mallarla
-
71-Nuh 23
âlihete-kum : sizin ilâhlarınız
-
71-Nuh 24
ez zâlimîne : zalimler
-
71-Nuh 28
ve li vâlideyye : ve annemi, babamı
-
71-Nuh 28
ez zâlimîne : zalimler
-
72-Cin 6
bi ricâlin : adamlara
-
72-Cin 11
es sâlihûne : salihlerden
-
72-Cin 11
dûne zâlike : bunun dışında
-
72-Cin 23
hâlidîne : kalacak olanlar
-
72-Cin 26
âlimu : âlim, bilen
-
73-Müzzemmil 2
kâlilen : az
-
73-Müzzemmil 3
kâlilen : az, biraz
-
73-Müzzemmil 11
kalîlen : az, biraz
-
73-Müzzemmil 20
alime : bildi
-
73-Müzzemmil 20
alime : bildi
-
74-Müddessir 9
zâlike : işte bu, işte o
-
74-Müddessir 31
kezâlike : böylece, işte böyle
-
75-Kıyamet 40
zâlike : bunlar
-
76-İnsan 11
zâlike : işte böyle
-
76-İnsan 21
âliye-hum : onların üstleri
-
76-İnsan 30
alîmen : en iyi bilen
-
76-İnsan 31
ve ez zâlimîne : ve zalimler
-
77-Mürselât 18
kezâlike : işte böyle
-
77-Mürselât 29
intalikû : (ayrılıp) gidin
-
77-Mürselât 30
intalikû : gidin
-
77-Mürselât 31
lâ zalîlin : gölgeli yapmaz, gölgelendirmez
-
77-Mürselât 41
fî zılâlin : gölgelerde
-
77-Mürselât 44
kezâlike : işte böyle
-
77-Mürselât 46
kalîlen : az, biraz
-
78-Nebe 39
zâlike : işte
-
79-Nâziât 26
fî zâlike : bunda vardır
-
79-Nâziât 30
zâlike : bu
-
8-Enfâl 1
an el enfâli : ganimetlerden
-
8-Enfâl 13
zâlike : işte bu
-
8-Enfâl 14
zâlikum : işte bu, işte böyle, böylece
-
8-Enfâl 16
li kıtâlin : savaşmak için
-
8-Enfâl 17
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 18
zâlikum : işte böyle
-
8-Enfâl 23
alime allâhu : Allah bildi
-
8-Enfâl 26
kalîlun : az
-
8-Enfâl 42
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 43
kalîlen : az
-
8-Enfâl 43
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 44
kalîlen : az
-
8-Enfâl 48
lâ gâlibe : galip olacak, yenecek, üstün gelecek yoktur
-
8-Enfâl 51
zâlike : bu, işte bu
-
8-Enfâl 52
âli : ailesi, yakınları
-
8-Enfâl 53
zâlike : bu
-
8-Enfâl 53
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 54
âli : aile (grup, topluluk, ordu)
-
8-Enfâl 54
zâlimîne : zalimler
-
8-Enfâl 61
el alîmu : en iyi bilen
-
8-Enfâl 65
alâl kıtâli (alâ el kıtâli) : savaşa
-
8-Enfâl 66
ve alime : ve bildi
-
8-Enfâl 71
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 72
bi emvâli-him : mallarıyla
-
8-Enfâl 75
alîmun : en iyi bilen
-
81-Tekvir 14
alimet : bilip öğrendi
-
82-İnfitâr 5
alimet : bildi.
-
83-Mutaffifin 26
ve fî zâlike : ve bunda
-
84-İnşikak 9
ve yenkalibu : ve dönecek
-
84-İnşikak 25
es sâlihâti : salih ameller, ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel
-
85-Bürûc 11
es sâlihâti : salih ameller, ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel
-
85-Bürûc 11
zâlike : işte bu
-
88-Ğâşiye 10
âliyetin : âli, yüce, yüksek
-
88-Ğâşiye 10
cennetin âliyetin : âli cennet, yüce cennet
-
88-Ğâşiye 19
ilâ el cibâli : dağlara
-
89-Fecr 2
ve leyâlin : ve geceler
-
89-Fecr 5
fî zâlike : bunda
-
9-Tevbe 6
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 9
kalîlen : az
-
9-Tevbe 15
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 17
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
9-Tevbe 19
el kavme ez zâlimîne : zalim kavmi
-
9-Tevbe 20
bi emvâli-him : (onların) malları ile
-
9-Tevbe 22
hâlidîne : kalacak olanlardır
-
9-Tevbe 23
humu ez zâlimûne : onlar zalimler
-
9-Tevbe 26
ve zâlike : ve işte bu
-
9-Tevbe 27
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
9-Tevbe 28
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 30
zâlike : bu
-
9-Tevbe 36
zâlike ed dînu el kayyimu : bu kayyum olan dîndir
-
9-Tevbe 37
a'mâli-him : onların amelleri
-
9-Tevbe 38
illâ kalîlun : ancak daha az
-
9-Tevbe 41
bi emvâli-kum : mallarınız ile
-
9-Tevbe 41
zâlikum : işte bu
-
9-Tevbe 44
bi emvâli-him : malları ile
-
9-Tevbe 44
alîmun : en iyi bilendir
-
9-Tevbe 47
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 47
biz zâlimîne : zalimleri
-
9-Tevbe 60
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 63
hâliden : ebediyyen kalacak olan
-
9-Tevbe 63
zâlike el hızyu el azîmu : işte bu en büyük rüsvalık, rezilliktir
-
9-Tevbe 68
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
9-Tevbe 72
hâlidîne : ebedî, devamlı (kalanlar)
-
9-Tevbe 72
zâlike : işte
-
9-Tevbe 75
min es sâlihîne : salihlerden
-
9-Tevbe 80
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 81
bi emvâli-him : malları ile
-
9-Tevbe 82
kalîlen : az
-
9-Tevbe 83
mea el hâlifîne : geri kalanlarla beraber
-
9-Tevbe 87
el havâlifi : (savaşa katılmayıp) geri kalanlar
-
9-Tevbe 88
bi emvâli-him : kendi malları ile
-
9-Tevbe 89
hâlidîne : ebedî kalanlar, kalacak olanlar
-
9-Tevbe 89
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 93
mea el havâlifi : (savaşa katılmayıp) geride kalanlarla beraber
-
9-Tevbe 94
âlimil gaybi : gaybı bilen
-
9-Tevbe 97
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 98
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 100
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
9-Tevbe 100
zâlike el fevzu el azîmu : işte bu en büyük fevzdir, en büyük kurtuluştur, en büyük mükâfatdır
-
9-Tevbe 102
amelen sâlihan : salih amel (nefsi ıslâh edici amel)
-
9-Tevbe 103
min emvâli-him : onların mallarından
-
9-Tevbe 103
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 105
ilâ âlimi el gaybi : gaybı, görünmeyeni bilene
-
9-Tevbe 106
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 109
el kavme ez zâlimîne : zalimler kavmi, topluluğu, zalim kavim
-
9-Tevbe 110
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 111
ve zâlike : ve işte
-
9-Tevbe 114
halîmun : çok merhametli ve çok yumuşak kalpli
-
9-Tevbe 115
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 120
zâlike : böylece
-
9-Tevbe 120
amelun sâlihun : salih amel (sevabı), nefsi tezkiye edici amel
-
90-Beled 3
vâlidin : baba
-
95-Tin 6
es sâlihâti : salih amel, nefsi tezkiye edici amel
-
98-Beyyine 5
ve zâlike : işte bu
-
98-Beyyine 6
hâlidîne : ebedî, devamlı kalacak olanlardır
-
98-Beyyine 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel yaptılar, nefs tezkiyesi yaptılar
-
98-Beyyine 8
hâlidîne : kalacak olanlar
-
98-Beyyine 8
zâlike : işte bu