Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : fi
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 2574
-
10-Yunus 2
kâle el kâfirûne : kâfirler der ki
-
10-Yunus 3
fî sitteti eyyâmin : altı gün, altı zaman dilimi
-
10-Yunus 3
min şefîın : bir şefaatçi
-
10-Yunus 6
fî ihtilâfi : ihtilâflı, karşılıklı, arka arkaya, peşpeşe gelişi
-
10-Yunus 6
fî es semâvâti : göklerde, semalarda
-
10-Yunus 7
gâfilûne : gâfil (habersiz) olanlardır
-
10-Yunus 9
fî cennâtin naîmi : naîm cennetleri içinde
-
10-Yunus 10
fî-hâ : orada
-
10-Yunus 10
fî-hâ : orada
-
10-Yunus 11
fî tugyâni-him : isyanları içinde
-
10-Yunus 12
li el musrifîne : haddi aşanlar için, müsrifler için
-
10-Yunus 14
fî el ardı : yeryüzünde
-
10-Yunus 16
fî-kum : sizin içinizde
-
10-Yunus 18
fî es semâvâti : göklerde bulunan
-
10-Yunus 18
fî el ardı : yerde, yeryüzünde
-
10-Yunus 19
fî-mâ : o şeyde
-
10-Yunus 19
fî-hi : onun hakkında
-
10-Yunus 21
fî âyâti-nâ : âyetlerimiz hakkında
-
10-Yunus 22
fî el berri : karada
-
10-Yunus 22
fî el fulki : gemide, gemilerde
-
10-Yunus 23
fî el ardı : yeryüzünde
-
10-Yunus 26
fî-hâ : orada
-
10-Yunus 27
fî-hâ : orada
-
10-Yunus 29
le gâfilîne : mutlaka, gerçekten habersiz, gâfil olanlar
-
10-Yunus 37
fî hi : onda, hakkında
-
10-Yunus 54
mâ fî el ardı : yeryüzünde ne varsa
-
10-Yunus 55
mâ fî es semâvâti : göklerde olan şeyler, olanlar
-
10-Yunus 57
limâ fî es sudûri : sinelerde olana
-
10-Yunus 61
fî şe'nin : bir halde, iş üzerinde, bir durumda
-
10-Yunus 61
iz tufîdûne : daldığınız zaman
-
10-Yunus 61
fî-hi : onda, ona
-
10-Yunus 61
fî el ardı : yeryüzünde
-
10-Yunus 61
fî es semâi : gökte, semada
-
10-Yunus 61
fî kitâbin mubînin : kitab-ı mübînde
-
10-Yunus 64
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
10-Yunus 64
ve fî el âhıreti : ve ahirette
-
10-Yunus 66
fî es semâvâti : göklerde, semalarda
-
10-Yunus 66
fî el ardı : yerde
-
10-Yunus 67
fî-hi : onun içinde, onda
-
10-Yunus 67
fî zâlike : bunda
-
10-Yunus 68
fî es semâvâti : göklerde var olan
-
10-Yunus 68
fî el ardı : yeryüzünde var olan
-
10-Yunus 70
fî ed dunyâ : dünyada
-
10-Yunus 73
fî el fulki : gemide
-
10-Yunus 75
ilâ fir'avne : firavuna
-
10-Yunus 78
li telfite-nâ : bizi çevirmek, (vazgeçirmek) için
-
10-Yunus 78
fî el ardı : yeryüzünde
-
10-Yunus 79
fir'avnu : firavun
-
10-Yunus 83
alâ havfin : korkusu üzerine, korkusuyla
-
10-Yunus 83
min fir'avne : firavundan
-
10-Yunus 83
fir'avne : firavun
-
10-Yunus 83
fî el ardı : yeryüzünde
-
10-Yunus 83
le min el musrifîne : haddi aşanlardan, müsriflerden, azgınlardan
-
10-Yunus 85
fitneten : fitne
-
10-Yunus 86
min el kavmi el kâfirîne : kâfirler kavminden
-
10-Yunus 88
fir'avne : firavun
-
10-Yunus 88
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
10-Yunus 90
fir'avnu : firavun
-
10-Yunus 92
le gâfilûne : elbette habersiz olan, gâfil olan kimseler
-
10-Yunus 93
fî mâ : şeyde
-
10-Yunus 93
fî hi yahtelifûne : onun hakkında ihtilâfa (anlaşmazlığa) düşerler
-
10-Yunus 94
fî şekkin : şüphe içinde
-
10-Yunus 98
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
10-Yunus 99
fî el ardı : yeryüzünde
-
10-Yunus 101
fî es semâvâti : göklerde
-
10-Yunus 104
fî şekkin : şüphe içinde
-
100-Âdiyât 9
fî el kubûri : kabirlerde
-
100-Âdiyât 10
fî es sudûri : göğüslerde
-
101-Kâria 7
fî : içinde
-
103-Asr 2
fî : içinde, de
-
104-Hümeze 4
fî el hutameti : hutamenin içine, hutameye, tutuşturulmuş ateşe
-
104-Hümeze 9
fî : üzerinde, de
-
105-Fil 1
el fîli : fil
-
105-Fil 2
fî tadlîlin : zayi etme, boşa çıkarma
-
105-Fil 5
asfin : ekin yaprağı
-
106-Kureyş 1
îlâfi : ülfet, emin ve rahat olmaları
-
106-Kureyş 2
ilâfi-him : onları ülfet ettirdi, emin ve rahat olmalarını sağladı
-
106-Kureyş 2
ve es sayfi : ve yaz
-
106-Kureyş 4
min havfin : korkudan
-
109-Kâfirûn 1
el kâfirûne : kâfirler
-
11-Hûd 3
ve en istagfirû : ve mağrifet istemeniz
-
11-Hûd 6
fi el ardı : yeryüzünde
-
11-Hûd 6
fî kitâbin : bir kitaptadır
-
11-Hûd 7
fî sitteti eyyâmin : altı gün (için)de
-
11-Hûd 11
magfiretun : mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi)
-
11-Hûd 15
nuveffi : tamamen öderiz (vefa ederiz), veririz
-
11-Hûd 15
fî-hâ : orada
-
11-Hûd 15
fî-hâ : orada
-
11-Hûd 16
fi el âhireti : ahirette
-
11-Hûd 16
fî-hâ : orada
-
11-Hûd 17
fî miryetin : şüphe içinde, şüphede
-
11-Hûd 19
kâfirûne : inkâr edenler
-
11-Hûd 20
fî el ardı : yeryüzünde
-
11-Hûd 22
fî el âhıreti : ahirette
-
11-Hûd 23
fî-hâ : orada
-
11-Hûd 31
fî enfusi-him : onların nefslerindekileri
-
11-Hûd 37
fîllezîne (fî ellezîne) : o kimseler hakkında
-
11-Hûd 40
fî-hâ : onun içine, ona
-
11-Hûd 41
fî-hâ : onun içine
-
11-Hûd 42
fî mevcin : dalgalar içinde
-
11-Hûd 42
fî : içinde, ...de
-
11-Hûd 42
el kâfirîne : kâfirler
-
11-Hûd 47
tagfir-lî : beni mağfiret et
-
11-Hûd 52
ve yâ kavmi istagfirû : ve, ey kavmim mağfiret isteyin (dileyin)
-
11-Hûd 57
hafîzun : hafizdir, en iyi koruyandır, muhafaza edendir
-
11-Hûd 60
fî : de, da
-
11-Hûd 61
fî-hâ : orada
-
11-Hûd 61
fe istâgfirû-hu : artık ondan mağfiret isteyin
-
11-Hûd 62
fî-nâ : içimizde, aramızda
-
11-Hûd 62
le fî şekkin : kesinlikle (şüphe) tereddüt içinde
-
11-Hûd 64
fî ardı allâhi : Allah'ın arzında
-
11-Hûd 65
fî dâri-kum : yurdunuzda
-
11-Hûd 67
fî diyâri-him : yurtlarında, diyarlarında
-
11-Hûd 68
fî-hâ : orada
-
11-Hûd 74
fî kavmi lûtın : Lut kavmi hakkında
-
11-Hûd 78
fî dayfî : misafirlerim arasında, yanında
-
11-Hûd 79
fî benâti-ke : senin kızlarında, kızların hakkında, konusunda
-
11-Hûd 81
ve lâ yeltefit : ve (yüzünüzü) geri dönmeyin
-
11-Hûd 82
sâfile-hâ \n(ceale âliye-hâ sâfile-hâ) : onu en alçak \n: (onun altını üstüne getirdi)
-
11-Hûd 85
fî el ardı : yeryüzünde
-
11-Hûd 86
bi hafîzin : muhafız, gözleyici
-
11-Hûd 87
fî emvâli-nâ : mallarımız hakkında, konusunda, mallarımıza
-
11-Hûd 88
ve mâ tevfîkî : ve benim muvaffak olmam, benim başarım
-
11-Hûd 90
ve istagfirû : ve mağfiret dileyin, isteyin
-
11-Hûd 91
fî-nâ : içimizde
-
11-Hûd 94
fî diyâri-him : kendi diyarlarında, yurtlarında
-
11-Hûd 95
fî-hâ : onun içinde, orada
-
11-Hûd 97
ilâ fir'avne : firavuna
-
11-Hûd 97
emre fir'avne : firavunun emri
-
11-Hûd 97
emru fir'avne : firavunun emri
-
11-Hûd 99
fî hâzi-hi : bunda, burada
-
11-Hûd 103
fî zâlike : bunda vardır
-
11-Hûd 106
fî en nâri : ateş içinde, ateşte
-
11-Hûd 106
fî-hâ : orada
-
11-Hûd 106
zefîrun : sesli nefes verme, inilti, hızlı soluk soluğa nefes almak
-
11-Hûd 107
fî-hâ : onun içinde, orada
-
11-Hûd 108
fî el cenneti : cennette
-
11-Hûd 108
fî-hâ : onun içinde, orada
-
11-Hûd 109
fî miryetin : şüphe içinde, kuşku içinde
-
11-Hûd 110
fî-hi : onun hakkında
-
11-Hûd 110
le fî şekkin : kesin, ciddî, bir tereddüt (şüphe) içinde
-
11-Hûd 111
le yuveffiyenne-hum : onlara mutlaka öder
-
11-Hûd 116
fi el ardı : yeryüzünde
-
11-Hûd 116
fî-hi : onun içinde, onda (o şeylerde)
-
11-Hûd 118
muhtelifîne : çeşitli anlaşmazlıklar, ihtilâflar
-
11-Hûd 120
fî hâzihi : bunda
-
11-Hûd 123
bi gâfilin : gâfil, habersiz
-
110-Nasr 2
fî : ... e
-
110-Nasr 3
ve istagfir-hu : ve ondan mağfiret dile
-
111-Tebbet 5
fî cîdi-hâ : onun boynunda vardır
-
113-Felâk 4
fî el ukadi : düğümlere
-
114-Nâs 5
fî sudûri : göğüslere
-
12-Yusuf 3
le min el gâfilîne : gâfillerden
-
12-Yusuf 7
fî : içinde
-
12-Yusuf 8
le fî : elbette içindedir
-
12-Yusuf 10
fî gayâbeti el cubbi : kuyunun dibine
-
12-Yusuf 12
hâfizûne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
12-Yusuf 13
gâfilûne : gâfil olanlar (habersiz iken)
-
12-Yusuf 15
fî : içinde, içine
-
12-Yusuf 20
fîhi : ona, onun hakkında, ona karşı
-
12-Yusuf 21
fî el ardı : yeryüzünde
-
12-Yusuf 23
fî beytihâ : onun evinde
-
12-Yusuf 29
vestagfirî (ve istagfirî) : mağfiret iste
-
12-Yusuf 30
fî el medîneti : şehirde
-
12-Yusuf 30
fî dalâlin : bir sapıklık içinde
-
12-Yusuf 32
fîhi : onunla, onun hakkında
-
12-Yusuf 37
kâfirûne : inkâr edenler
-
12-Yusuf 41
fî-hi : onun hakkında
-
12-Yusuf 42
fî es sicni : zindanda
-
12-Yusuf 43
fî ru'yâye : rüyamı, rüyam hakkında
-
12-Yusuf 46
fî : hakkında
-
12-Yusuf 47
fî sunbuli-hi : kendi başağında
-
12-Yusuf 49
fî-hi : onda, içinde
-
12-Yusuf 49
ve fî-hi : ve onda (o yılda)
-
12-Yusuf 55
hafîzun : koruyan
-
12-Yusuf 56
fî el ardı : yeryüzünde
-
12-Yusuf 59
ûfî el keyle : ölçmeyi tam yaparım
-
12-Yusuf 62
li fityâni-hi : adamlarına (yardımcı gençlere)
-
12-Yusuf 62
fî rihâli-him : onların yüklerinin içine (heybelerine)
-
12-Yusuf 63
hâfizûne : koruyanlar, koruyan kimseler, koruyucular
-
12-Yusuf 64
hâfizen : koruyucu, koruyan
-
12-Yusuf 68
fî nefsi : nefsinde
-
12-Yusuf 70
fî rahli : yükün içine
-
12-Yusuf 73
fi el ardı : bu yerde, yeryüzünde
-
12-Yusuf 75
fî rahlihi : onun yükünde, yükü içinde
-
12-Yusuf 76
fî dîni el meliki : melikin dîninde, milletinde, kurallarında
-
12-Yusuf 77
fî nefsi-hî : nefsinde, kendi içinde
-
12-Yusuf 80
fî yûsufe : Yusuf için, Yusuf hakkında, Yusuf'a
-
12-Yusuf 81
hâfizîne : koruyanlar, bilenler (bilgiyi muhafaza edenler, bilgi sahibi olanlar)
-
12-Yusuf 82
fîhâ : içinde, orada
-
12-Yusuf 82
fî-hâ : aralarında
-
12-Yusuf 87
el kavmu el kâfirûne : kâfirler kavmi (onu inkâr edenler topluluğu)
-
12-Yusuf 88
fe evfi : tam ver
-
12-Yusuf 92
yagfiru allâhu : Allah mağfiret etsin
-
12-Yusuf 95
le fî : içindesin
-
12-Yusuf 97
yâ ebânestagfir : ey babamız mağfiret dile
-
12-Yusuf 98
sevfe estagfiru \n(sevfe) : yakında mağfiret isteyeceğim \n: (yakın gelecek, yakında olacak)
-
12-Yusuf 101
fîd dunyâ (fî ed dunyâ) : dünyada
-
12-Yusuf 105
fî es semâvâti : göklerde
-
12-Yusuf 109
fî el ardı : yeryüzünde
-
12-Yusuf 111
fî kasası-him : onların kıssalarında vardır
-
13-Ra'd 3
fî-hâ : orada
-
13-Ra'd 3
fî-hâ : orada
-
13-Ra'd 3
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 4
ve fî el ardı : ve yeryüzünde
-
13-Ra'd 4
fî el ukuli : yenmesinde (tadında, lezzetinde ve kokusunda v.s)
-
13-Ra'd 4
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 5
le fî halkın : mutlaka yaratılışta (yaratılış hakkında, konusunda)
-
13-Ra'd 5
fî a'nâkı-him : onların boyunlarındadır
-
13-Ra'd 5
hum fî-hâ : onlar orada
-
13-Ra'd 6
magfiretin : mağfiret
-
13-Ra'd 10
mustahfin : gizlenen (gizlenmek isteyip gizlenen kimse)
-
13-Ra'd 11
ve min halfi-hi : ve onun arkasından
-
13-Ra'd 13
fîllâhi (fî allâhi) : Allah hakkında
-
13-Ra'd 14
duâu el kâfirîne : kâfirlerin duası
-
13-Ra'd 14
fî dalâlin : dalâlette, sapıklık içinde
-
13-Ra'd 15
men fî es semâvâti : semalarda olanlar
-
13-Ra'd 17
fî en nâri : ateş içinde, ateşte
-
13-Ra'd 17
fî el ardı : yeryüzünde
-
13-Ra'd 18
mâ fî el ardı : yeryüzünde olan şeyler
-
13-Ra'd 25
fî el ardı : yeryüzünde
-
13-Ra'd 26
fî el âhıreti : ahirette, ahiret hayatı yanında
-
13-Ra'd 30
fî ummetin : bir ümmetin içine
-
13-Ra'd 33
fî el ardı : yeryüzünde
-
13-Ra'd 34
fîl hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
13-Ra'd 35
ve ukbâ el kâfirîne : ve inkâr edenlerin sonu
-
13-Ra'd 41
min etrâfi-hâ : onun çevresinden, etrafından
-
14-İbrahim 2
fî es semâvâti : göklerde, semalarda
-
14-İbrahim 2
fî el ardı : yerde
-
14-İbrahim 2
li el kâfirîne : inkâr edenler, kâfirler için, kâfirlere
-
14-İbrahim 3
fî : içinde
-
14-İbrahim 5
fî zâlike : bunda
-
14-İbrahim 6
min âli fir'avne : firavunun ailesinden
-
14-İbrahim 6
ve fî zâlikum : ve bunlarda vardır
-
14-İbrahim 8
fî el ardı : yeryüzünde
-
14-İbrahim 9
fî efvâhi-him : ağızlarına
-
14-İbrahim 9
le fî şekkin : mutlaka şüphe içinde
-
14-İbrahim 10
e fî allâhi : Allah hakkında mı
-
14-İbrahim 10
li yagfire : mağfiret etmek için
-
14-İbrahim 13
fî milleti-nâ : bizim dînimize
-
14-İbrahim 18
fî yevmin : gün içinde, günde
-
14-İbrahim 18
âsıfin : fırtına
-
14-İbrahim 23
fî hâ : orada
-
14-İbrahim 23
fî hâ : orada
-
14-İbrahim 24
fî es semâi : semada
-
14-İbrahim 27
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
14-İbrahim 27
ve fî el âhıreti : ve ahirette
-
14-İbrahim 31
ve yunfikû : ve infâk ederler
-
14-İbrahim 31
fîhi : orada, onda
-
14-İbrahim 32
fî el bahri : denizde
-
14-İbrahim 38
mâ nuhfî : gizlediğimiz şeyleri
-
14-İbrahim 38
fî el ardı : yeryüzünde
-
14-İbrahim 38
fî es semâi : semada
-
14-İbrahim 41
igfir-lî : beni mağfiret et
-
14-İbrahim 42
gâfilen : gâfil, bilmeyen
-
14-İbrahim 42
fî-hi : onda
-
14-İbrahim 45
fî mesâkini : meskenlere
-
14-İbrahim 49
fî : içinde
-
15-Hicr 9
hâfizûne : koruyanlar, koruyucular
-
15-Hicr 10
fî şiyai : grupların, toplumların içine
-
15-Hicr 12
fî kulûbi : kalplerin içine
-
15-Hicr 14
fî-hi : onun içine, orada
-
15-Hicr 16
fî es semâi : semada
-
15-Hicr 17
ve hafıznâ-hâ : ve onu muhafaza ettik, koruduk
-
15-Hicr 19
fî-hâ : orada
-
15-Hicr 19
fî-hâ : orada
-
15-Hicr 20
fî-hâ : orada
-
15-Hicr 29
fî-hi : onun içine
-
15-Hicr 39
fî el ardı : yeryüzünde
-
15-Hicr 45
fî cennâtin : cennetler içinde
-
15-Hicr 47
fî sudûri-him : onların göğüslerinin içinde
-
15-Hicr 48
fî-hâ : orada
-
15-Hicr 51
an dayfi : misafirlerden
-
15-Hicr 63
fî-hi : onun hakkında
-
15-Hicr 65
ve lâ yeltefit : ve yüzünü (arkaya) çevirmesin, arkasına dönüp bakmasın
-
15-Hicr 68
dayfî : benim misafirlerim
-
15-Hicr 72
le fî sekreti-him : elbette sarhoşlukları içinde
-
15-Hicr 74
sâfile-hâ : onu en alçak (yaptı)
-
15-Hicr 74
âliye-hâ sâfile-hâ : onun üstünün altına gelmesi, onun yükselip alçalması
-
15-Hicr 75
fî : içinde, da, var
-
15-Hicr 77
fî : içinde, da, var
-
15-Hicr 88
vahfıd (ve ıhvıd) : ve indir, alçalt
-
16-Nahl 5
fî-hâ : onda vardır
-
16-Nahl 5
ve menâfiu : ve menfaatler, faydalar
-
16-Nahl 6
fî-hâ : içinde, onlarda vardır
-
16-Nahl 10
fî-hi : içinde, orada, arasında
-
16-Nahl 11
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 12
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 13
fî el ardı : yerde
-
16-Nahl 13
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 14
fî-hi : onda, onun içinde
-
16-Nahl 15
fî el ardı : yeryüzünde
-
16-Nahl 27
fî-him : onlar için, onlar hakkında, onlar uğruna
-
16-Nahl 27
alâ el kâfirîne : kâfirlerin üzerine
-
16-Nahl 29
fî-hâ : orada
-
16-Nahl 30
fî hâzihi ed dunyâ : bu dünyada vardır
-
16-Nahl 31
fî-hâ : orada, onun içinde
-
16-Nahl 36
fî kulli ummetin : bütün ümmetlerin içinde
-
16-Nahl 36
fî el ardı : yeryüzünde
-
16-Nahl 39
fî-hi : orada, onun hakkında
-
16-Nahl 41
fîllâhi (fî allâhi) : Allah yolunda
-
16-Nahl 41
fî ed dunyâ : dünya hayatında vardır
-
16-Nahl 46
fî tekallubi-him : onları dönüp dolaşmaları esnasında
-
16-Nahl 47
alâ tehavvufin : korkuyorken, korkarken, korkar halde
-
16-Nahl 49
mâ fî es semâvâti : semalarda olanlar
-
16-Nahl 49
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzünde olanlar
-
16-Nahl 52
mâ fî es semâvâti : semalarda olan şeyler
-
16-Nahl 59
fî et turâbi : toprağın içine, toprağa
-
16-Nahl 64
fî-hi : onun hakkında
-
16-Nahl 65
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 66
fî el en'âmi : hayvanlarda
-
16-Nahl 66
fî butûni-hi : onun karnında
-
16-Nahl 67
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 69
fî-hi : onun içinde vardır
-
16-Nahl 69
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 71
fî er rızkı : rızıkta, rızık konusunda
-
16-Nahl 71
fî-hi : onda, o konuda (bu konuda)
-
16-Nahl 75
yunfiku : infâk eder, verir
-
16-Nahl 79
fî cevvi es semâi : semanın hava boşluğunda, havada
-
16-Nahl 79
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 80
ve min asvâfi-hâ (sûfu) : ve onun yünlerinden (koyun yünü)
-
16-Nahl 83
el kâfirûne : inkâr edenler, kâfirler
-
16-Nahl 89
fî : içinde
-
16-Nahl 91
kefîlen : kefil
-
16-Nahl 92
fî-hi : onun hakkında, o konuda
-
16-Nahl 107
el kavme el kâfirîne : kâfir kavim
-
16-Nahl 108
hum el gâfilûne : onlar gâfil olanlardır
-
16-Nahl 109
fî el âhıreti : ahirette
-
16-Nahl 112
ve el havfi : ve korku
-
16-Nahl 122
fî ed dunyâ : dünyada
-
16-Nahl 122
fî el âhıreti : ahirette
-
16-Nahl 124
fî-hî : onun hakkında
-
16-Nahl 124
fî mâ : o şey hakkında
-
16-Nahl 124
fî-hi : onun hakkında
-
16-Nahl 127
fî daykın : sıkıntı içinde
-
17-İsrâ 4
fî el kitâbi : kitapta
-
17-İsrâ 4
fî el ardı : yeryüzünde
-
17-İsrâ 6
nefîren : nefer olarak, cemiyet, birlik, topluluk olarak
-
17-İsrâ 8
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
17-İsrâ 13
fî unukı-hî : onun boynunda
-
17-İsrâ 16
mutrafî-hâ \n(etrefe) : onun refah içinde olan ileri gelenleri, zenginleri \n: (her istediği verildi)
-
17-İsrâ 16
fî-hâ : orada
-
17-İsrâ 18
fî-hâ : orada
-
17-İsrâ 23
uffin : öf, aman (sıkıntı ifade etmek)
-
17-İsrâ 24
vahfıd (ve ihfıd) : ve (yere) indir, ger
-
17-İsrâ 25
fî nufûsi-kum : nefslerinizde olanı (niyetinizi)
-
17-İsrâ 33
fî el katli : öldürmede
-
17-İsrâ 37
fîl ardı : yeryüzünde
-
17-İsrâ 39
fî cehenneme : cehenneme
-
17-İsrâ 41
fî : içinde
-
17-İsrâ 44
ve men fîhinne : ve içindekiler, onlarda bulunan kimseler
-
17-İsrâ 46
ve fî âzâni-him : ve onların kulaklarında vardır
-
17-İsrâ 46
fî el kur'âni : Kur'ân'da
-
17-İsrâ 51
fî sudûri-kum : gönlünüzde, içinizde, hayalinizde
-
17-İsrâ 55
fî es semâvâti : semalarda (7 kat göklerde)
-
17-İsrâ 58
fî el kitâbi : kitapta (vardır)
-
17-İsrâ 60
fitneten : bir imtihan, fitne
-
17-İsrâ 60
fî el kur'âni : Kur'ân-ı Kerim'de
-
17-İsrâ 64
fî el emvâli : mallarda
-
17-İsrâ 66
fî el bahri : denizde
-
17-İsrâ 67
fî el bahri : denizde
-
17-İsrâ 69
fî-hi : ona, oraya, orada
-
17-İsrâ 70
fî el berri : karada
-
17-İsrâ 72
fî hâzihî : burada
-
17-İsrâ 72
fî el âhıreti : ahirette
-
17-İsrâ 76
le yestefizzûne-ke : seni tedirgin ediyorlar
-
17-İsrâ 79
nâfileten : ilâve olarak
-
17-İsrâ 89
fî : içinde, de
-
17-İsrâ 93
min zuhrufin : altından
-
17-İsrâ 93
fî es semâi : gökyüzünde, semada
-
17-İsrâ 95
fî el ardı : yeryüzünde
-
17-İsrâ 99
fî-hi : onda
-
17-İsrâ 101
fir'avnu : firavun
-
17-İsrâ 102
yâ fir'avnu : ey firavun, ya firavun
-
17-İsrâ 103
en yestefizze-hum : onları tedirgin etmek (yerinden oynatmak, çıkarmak)
-
17-İsrâ 104
lefîfen : beraber, birarada (biraraya)
-
17-İsrâ 110
ve lâ tuhâfit : ve gizleme
-
17-İsrâ 111
fî el mulki : mülkte
-
18-Kehf 3
fî-hi : orada
-
18-Kehf 9
ashâbe el kehfi : kehf (mağara) ehli (mağarada bulunanlar)
-
18-Kehf 10
el fityetu : gençler
-
18-Kehf 10
ilel kehfi (ilâ el kehfi) : mağaraya
-
18-Kehf 11
fî el kehfi : mağarada, mağara içinde
-
18-Kehf 13
fityetun : gençler
-
18-Kehf 16
ilel kehfi (illâ el kehfi) : mağaraya
-
18-Kehf 17
an kehfi-him : onların mağarasından (mağarasına)
-
18-Kehf 17
fî : içinde
-
18-Kehf 18
firâren : kaçarak
-
18-Kehf 20
fî : içine, ...e
-
18-Kehf 21
fî-hâ : onda, onun hakkında
-
18-Kehf 22
fî-him : onlar hakkında
-
18-Kehf 22
fî-him : onlar hakkında
-
18-Kehf 25
fî kehfi-him : mağaralarının içinde (mağarada)
-
18-Kehf 26
fî hukmi-hi : kendi hükmünde (hükmüne)
-
18-Kehf 31
fî-hâ : orada
-
18-Kehf 31
fî-hâ : orada
-
18-Kehf 42
fî-hâ : orada
-
18-Kehf 43
fietun : grup, topluluk, kimseler
-
18-Kehf 49
muşfikîne : korkanlar
-
18-Kehf 49
fî-hi : içinde
-
18-Kehf 54
fî : içinde
-
18-Kehf 55
ve yestagfirû : ve mağfiret isterler, dilerler
-
18-Kehf 57
ve fî : ve vardır
-
18-Kehf 61
fî el bahri : denizin içinde, denizde, denize doğru
-
18-Kehf 63
fî el bahri : denizde (denizin içinde)
-
18-Kehf 71
fî es sefîneti : bir gemiye
-
18-Kehf 77
fî hâ : orada
-
18-Kehf 78
firâku : ayrılık, ayrılma
-
18-Kehf 79
es sefînetu : gemi
-
18-Kehf 79
fî el bahri : denizde
-
18-Kehf 79
kulle sefînetin : bütün gemi(ler)
-
18-Kehf 82
fî el medîneti : şehirde
-
18-Kehf 84
fî el ardı : yeryüzünde
-
18-Kehf 86
fî aynin : pınar içinde, pınarda
-
18-Kehf 86
fî-him : onların içinde, onlar hakkında, onlara karşı
-
18-Kehf 94
fî el ardı : yeryüzünde
-
18-Kehf 95
fîhi : onda, hakkında, o konuda
-
18-Kehf 99
ba'da-hum \n(ba'da-hum fî ba'dın) : onların bir kısmını \n: (birbirlerine)
-
18-Kehf 99
fî ba'dın : bir kısmı içinde
-
18-Kehf 99
ve nufiha : ve üfürüldü
-
18-Kehf 99
fî es sûri : sur'a
-
18-Kehf 100
li el kâfirîne : inkâr edenlere, kâfirlere
-
18-Kehf 101
fî gıtâin : perdeli
-
18-Kehf 102
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
18-Kehf 104
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
18-Kehf 107
cennâtu el firdevsi : firdevs cennetleri
-
18-Kehf 108
fîhâ : orada
-
18-Kehf 109
le nefide el bahru : deniz(ler) biter, tükenir
-
19-Meryem 3
hafiyyen : gizlice, sessizce
-
19-Meryem 16
fîl kitâbı (fî el kitabı) : kitapta
-
19-Meryem 29
fî el mehdi : beşikte
-
19-Meryem 34
fî-hi : onun hakkında
-
19-Meryem 38
fî : içinde
-
19-Meryem 39
fî : içinde
-
19-Meryem 41
fî el kitâbi : kitapta
-
19-Meryem 47
se estagfiru : mağfiret dileyeceğim
-
19-Meryem 47
hafiyyen : (çok) lütufkâr
-
19-Meryem 51
fî el kitâbi : kitapta
-
19-Meryem 54
fî el kitâbi : kitapta
-
19-Meryem 56
fî el kitâbi : kitapta
-
19-Meryem 62
fî-hâ : orada
-
19-Meryem 62
fîhâ : orada
-
19-Meryem 72
fîhâ : orada
-
19-Meryem 75
fî ed dalâleti : dalâlette
-
19-Meryem 83
alâ el kâfirîne : kâfirlerin üzerine
-
19-Meryem 93
fî es semâvâti : semalarda
-
2-Bakara 2
fî-hi : onun hakkında, onun içinde, onda
-
2-Bakara 3
yunfikûne : infâk ederler, (Allah yolunda)
-
2-Bakara 10
fî : içinde, vardır
-
2-Bakara 11
fî el ardı : yeryüzünde
-
2-Bakara 15
fî : içinde
-
2-Bakara 17
fî : içine, içinde
-
2-Bakara 19
fî-hi : onun içinde vardır
-
2-Bakara 19
fî âzâni-him : kulaklarının içine, kulaklarına
-
2-Bakara 19
bi el kâfirîne : kâfirleri
-
2-Bakara 20
fî-hi : onun içinde, onda
-
2-Bakara 22
firâşen : döşek, yatak
-
2-Bakara 23
fî reybin : şüphe içinde
-
2-Bakara 24
lil kâfirîne (li el kâfirîne) : kâfirler için, kâfirlere
-
2-Bakara 25
fî-hâ ezvâcun : orada eşler
-
2-Bakara 25
fî-hâ hâlidûne : orada devamlı kalacak olanlar
-
2-Bakara 27
fî el ardı : yeryüzünde
-
2-Bakara 29
fî el ardı : yeryüzünde
-
2-Bakara 30
fî el ardı : yeryüzünde
-
2-Bakara 30
fî-hâ : orada
-
2-Bakara 30
fî-hâ : orada
-
2-Bakara 30
ve yesfiku : ve (kan) akıtır, (kan) döker
-
2-Bakara 34
min el kâfirîne : kâfirlerden
-
2-Bakara 36
fî-hi : içinde
-
2-Bakara 36
fî : içinde, de
-
2-Bakara 39
hum fî-hâ : onlar orada
-
2-Bakara 40
ûfi : ifa edeyim, yerine getireyim
-
2-Bakara 41
kâfirin : kâfir, inkâr eden
-
2-Bakara 49
min âli fir'avne : firavun ailesinden
-
2-Bakara 49
ve fî zâlikum : ve bunda vardır
-
2-Bakara 50
âle fir'avne : firavun ailesi
-
2-Bakara 58
nagfir : biz bağışlarız, biz bağışlayalım
-
2-Bakara 60
fî el ardı : yeryüzünde
-
2-Bakara 63
fî-hi : onun içinde
-
2-Bakara 65
fî es sebti : cumartesi gününde
-
2-Bakara 71
fî-hâ : onda
-
2-Bakara 72
fî-hâ : onun hakkında, o konuda
-
2-Bakara 74
bi gâfilin : gâfil, gaflette, habersiz
-
2-Bakara 81
fî-hâ hâlidûne : orada devamlı kalacak olanlardır
-
2-Bakara 82
fî-hâ : orada
-
2-Bakara 84
lâ tesfikûne : dökmeyin
-
2-Bakara 85
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
2-Bakara 85
bi gâfilin : gâfil, farkına varmayan, bilmeyen
-
2-Bakara 89
el kâfirîne : kâfirler
-
2-Bakara 90
ve li el kâfirîne : ve kâfirlere
-
2-Bakara 93
fî kulûbi-him : onların kalplerinin içine, kalplerine
-
2-Bakara 98
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
2-Bakara 102
fitnetun : bir fitne, bir imtihan
-
2-Bakara 102
fîl âhireti : ahirette
-
2-Bakara 104
ve li el kâfirîne : ve kâfirlere (vardır)
-
2-Bakara 113
fî mâ : o şey hakkında
-
2-Bakara 113
fî hi : onun hakkında
-
2-Bakara 114
fî hâ : orada
-
2-Bakara 114
fî harâbi-hâ : onun harap olması için
-
2-Bakara 114
hâifîne : korkanlar, korku içinde olanlar
-
2-Bakara 114
fî eddunyâ : dünyada
-
2-Bakara 114
fî el âhireti : ahirette
-
2-Bakara 116
mâ fî es semâvâti : semalardaki, göklerdeki şeyler
-
2-Bakara 125
li et tâifîne : tavaf edenler için
-
2-Bakara 125
ve el âkifîne : ve devamlı ibadet edenler, itikâfta
-
2-Bakara 130
sefihe : sefih oldu, akılsız oldu, cahillik etti
-
2-Bakara 130
fî ed dunyâ : dünyada
-
2-Bakara 130
ve fî el âhireti : ve ahirette
-
2-Bakara 137
fî şikâkın : ayrılık içinde
-
2-Bakara 137
se yekfî-ke-hum : onlara karşı sana kâfidir
-
2-Bakara 139
fî : hakkında
-
2-Bakara 140
bi gâfilin : gâfil, farkında olmayan
-
2-Bakara 144
fî es semâi : semaya
-
2-Bakara 144
bi gâfilin : gâfil
-
2-Bakara 149
bi gâfilin : gâfil
-
2-Bakara 151
fî-kum : sizin içinizde
-
2-Bakara 154
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 155
el havfi : korku
-
2-Bakara 159
fî el kitâbi : kitapta
-
2-Bakara 162
fî-hâ : orada, onun içinde
-
2-Bakara 164
fî halkı : yaratılışta
-
2-Bakara 164
ve ihtilâfi : ve ihtilâflı (karşılıklı) olması, birbiri ardınca gelmesi
-
2-Bakara 164
fî el bahri : denizde
-
2-Bakara 164
fî-hâ : orada
-
2-Bakara 164
ve tasrîfi : ve esmesi
-
2-Bakara 168
fî : içinde, ...de
-
2-Bakara 174
fî : içinde
-
2-Bakara 175
bi el magfireti : mağfiret ile, günahların sevaba
-
2-Bakara 176
fî el kitâbi : kitapta
-
2-Bakara 176
fî şikâkin : ayrılık içinde
-
2-Bakara 177
ve fî er rıkâbi : ve kölelerin, esirlerin kurtulması hakkında, konusunda (kurtulması için)
-
2-Bakara 177
fî el be'sâi : sıkıntıda, musîbet isabet ettiği zaman, hastalıkta
-
2-Bakara 178
fî el katlâ : öldürülme hakkında
-
2-Bakara 178
ufiye lehu : o affedilir
-
2-Bakara 178
bi el ma'rûfi : iyilikle, bilinen şekilde, örfe tâbî olarak
-
2-Bakara 178
tahfîfun : hafifletme
-
2-Bakara 179
fî el kısâsı : kısasta
-
2-Bakara 180
bi el ma'rûfi : marufla, örf ve adete uygun olarak
-
2-Bakara 184
fidyetun : fidye
-
2-Bakara 185
fî-hi : onun içinde, onda
-
2-Bakara 187
fî el mesâcidi : mescidlerde, mecsidlerin içinde
-
2-Bakara 190
fi sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 191
ve el fitnetu : ve fitne
-
2-Bakara 191
fî-hi : orada
-
2-Bakara 191
el kâfirîne : kâfirler
-
2-Bakara 193
fitnetun : fitne
-
2-Bakara 195
ve enfikû : ve infâk edin, verin
-
2-Bakara 195
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 196
fe fidyetun : o zaman, bu durumda fidye (gerekir)
-
2-Bakara 196
fî el haccı : hacda
-
2-Bakara 197
fî hinne : onların içinde, onlarda
-
2-Bakara 197
fî el haccı : hacta
-
2-Bakara 199
efîdû : topluca, akın akın dönüp gelin
-
2-Bakara 199
ve istagfirû : ve istiğfar edin, mağfiret isteyin
-
2-Bakara 200
fî ed dunyâ : dünyada
-
2-Bakara 200
fî el ahirati : ahirette
-
2-Bakara 201
fî ed dunyâ : dünyada
-
2-Bakara 201
ve fî el âhirati : ve ahirette
-
2-Bakara 203
fî eyyâmin : günlerde
-
2-Bakara 203
fî : içinde
-
2-Bakara 204
fî hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
2-Bakara 204
fî : içinde, ... de
-
2-Bakara 205
fî el ardı : yeryüzünde
-
2-Bakara 205
fî-hâ : orada
-
2-Bakara 208
fi es silmi : silm'e, teslime (ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah'a teslim etmeye
-
2-Bakara 210
fî zulelin : gölgede, gölgeler içinde
-
2-Bakara 213
fî mâ : şey hakkında
-
2-Bakara 213
fî-hi : onun hakkında
-
2-Bakara 213
fî-hi : onun hakkında
-
2-Bakara 213
fi-hi : onun hakkında
-
2-Bakara 215
yunfikûne : infâk ederler (Allah için verirler)
-
2-Bakara 217
fî-hi : onun içinde, onda
-
2-Bakara 217
fî-hi : onun içinde
-
2-Bakara 217
ve el fitnetu : ve fitne
-
2-Bakara 217
kâfirun : kâfir olarak
-
2-Bakara 217
fî ed dunyâ : dünyada
-
2-Bakara 217
fî-hâ : onun içinde, orada
-
2-Bakara 218
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 219
fî-himâ : ikisinde vardır
-
2-Bakara 219
ve menâfiu : ve menfaat, faydalar
-
2-Bakara 219
yunfikûne : infâk ediyorlar
-
2-Bakara 220
fî ed dunyâ : dünya hakkında, dünyada
-
2-Bakara 221
ve el magfireti : ve mağfiret
-
2-Bakara 222
fî el mahîdi : hayz (ay) hallerinde, hayz zamanında
-
2-Bakara 225
fî eymâni-kum : yeminleriniz konusunda, hakkında
-
2-Bakara 228
fî erhâmi-hinne : onların rahimlerinde
-
2-Bakara 228
fî zâlike : bunda
-
2-Bakara 228
bi el ma'rûfi : iyilik ile, örfe ve adete uygun olarak
-
2-Bakara 229
bi ma'rûfin : iyilik ile, örf ve adete uygun olarak
-
2-Bakara 229
fî : hakkında
-
2-Bakara 231
bi ma'rûfin : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun
-
2-Bakara 231
bi ma'rûfin : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun
-
2-Bakara 232
bi el ma'rûfi : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun
-
2-Bakara 233
bi el ma'rûfi : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun
-
2-Bakara 233
fısâlen an : sütten kesme
-
2-Bakara 233
bi el ma'rûfi : marufla, örf ve adete uygun olarak
-
2-Bakara 234
fî mâ : şey(ler)de
-
2-Bakara 234
fî enfusi-hinne : onların kendileri hakkında
-
2-Bakara 234
bi el ma'rûfi : marufla, örf ve adete uygun olarak
-
2-Bakara 235
fîmâ : hakkında
-
2-Bakara 235
fî : içinde, ... de
-
2-Bakara 235
fî : içinde, ... de
-
2-Bakara 236
bi el ma'rûfi : marufla, örf ve adete uygun olarak
-
2-Bakara 238
hâfizû : koruyucu, gözetici olun
-
2-Bakara 240
fî mâ fealne : yaptıkları şeylerde
-
2-Bakara 240
fî enfusi-hinne : kendi nefslerinde, kendi kendine,
-
2-Bakara 241
bi el ma'rûfi : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun
-
2-Bakara 244
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 246
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 246
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 247
fî el ilmi : ilimde, bilgide
-
2-Bakara 248
fî-hi : onun içinde vardır
-
2-Bakara 248
fî : içinde, de vardır
-
2-Bakara 249
min fietin : topluluk(lar)dan
-
2-Bakara 249
fieten : topluluk, grup
-
2-Bakara 250
el kâfirîne : kâfirler
-
2-Bakara 254
enfikû : infâk edin, Allah için harcayın
-
2-Bakara 254
fî-hi : onda, içinde
-
2-Bakara 254
ve el kâfirûne : ve kâfirler
-
2-Bakara 255
mâ fî es semâvâti : göklerde olan şeyler
-
2-Bakara 255
ve mâ fi el ardı : ve yeryüzünde olan şeyler
-
2-Bakara 256
fî ed dîni : dînde
-
2-Bakara 256
lâ infisâme : kopma yoktur, olmaz (kopmaz)
-
2-Bakara 257
fî-hâ : orada
-
2-Bakara 258
fî rabbi-hi : onun Rabbi hakkında
-
2-Bakara 261
fî sebîlillâhi (sebîlii allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 261
fî : içinde, ... de
-
2-Bakara 262
yunfikûne : infâk ederler, verirler
-
2-Bakara 262
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 263
ve magfiretun : ve mağfret, bağışlayıp iyi davranma
-
2-Bakara 264
yunfiku : infâk eder, verir
-
2-Bakara 264
el kâfirîne : kâfirler
-
2-Bakara 265
yunfikûne : infâk ederler, verirler
-
2-Bakara 266
lehu fî-hâ : orada onun vardır (bulunur)
-
2-Bakara 266
fî-hi nârun : onun içinde ateş vardır (bulunur)
-
2-Bakara 267
enfikû : infâk edin, verin
-
2-Bakara 267
tunfikûne : infâk ediyorsunuz, veriyorsunuz
-
2-Bakara 268
magfireten : mağfiret, günahların sevaba çevrilmesi, bağışlanma
-
2-Bakara 271
ve yukeffiru : ve örter
-
2-Bakara 272
ve mâ tunfikû : ve infâk ettiğiniz şey, ne infâk
-
2-Bakara 272
ve mâ tunfikû : ve infâk ettiğiniz şey, ne infâk
-
2-Bakara 272
ve mâ tunfikû : ve infâk ettiğiniz şey, ne infâk
-
2-Bakara 273
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 273
fî el ardı : yeryüzünde
-
2-Bakara 273
min et teaffufi : iffetlerinden
-
2-Bakara 273
ve mâ tunfikû : ve ne infâk ederseniz, ne verirseniz
-
2-Bakara 274
yunfikûne : infâk ederler, verirler
-
2-Bakara 275
fî-hâ : orada
-
2-Bakara 281
fî-hi : onun içinde, onda
-
2-Bakara 282
sefîhan : sefil, akılsız, akıl edemeyen
-
2-Bakara 284
mâ fî es semâvâti : göklerde bulunan şeyler
-
2-Bakara 284
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzünde bulunan şeyler
-
2-Bakara 284
mâ fî enfusi-kum : nefslerinizde, içinizde olan
-
2-Bakara 284
yagfiru : mağfiret eder, bağışlar, günahları
-
2-Bakara 286
ve igfir : ve mağfiret et, günahlarımızı sevaba
-
2-Bakara 286
alâ el kavmi el kâfirîne : kâfirler kavmine karşı
-
20-Tâ-Hâ 6
mâ fî es semâvâti : semalar da olan şeyler
-
20-Tâ-Hâ 6
ve mâ fî el ardı : ve arzda (yeryüzünde) olan şeyler
-
20-Tâ-Hâ 15
uhfî-hâ : onu gizleyeceğim
-
20-Tâ-Hâ 18
fî-hâ : onda vardır
-
20-Tâ-Hâ 24
ilâ fir'avne : firavuna
-
20-Tâ-Hâ 32
fî emrî : işimde
-
20-Tâ-Hâ 39
enıkzifî-hi (en ikzıfî-hi) \n(kazefe) : onu koymasını \n: (bıraktı, koydu)
-
20-Tâ-Hâ 39
fî et tâbûti : sandık içine, sandığa
-
20-Tâ-Hâ 39
fakzifî-hi (fe ikzıfî-hi) : sonra onu bırak
-
20-Tâ-Hâ 39
fî el yemmi : denize
-
20-Tâ-Hâ 40
fî ehli medyene : Medyen halkı içinde
-
20-Tâ-Hâ 42
fî zikrî : beni zikretmekte, benim zikrimde
-
20-Tâ-Hâ 43
ilâ fir'avne : firavuna
-
20-Tâ-Hâ 52
fî kitâbin : bir kitapta
-
20-Tâ-Hâ 53
fî-hâ : orada
-
20-Tâ-Hâ 54
fî zâlike : bunda vardır
-
20-Tâ-Hâ 55
ve fîhâ : ve oraya
-
20-Tâ-Hâ 60
fir'avnu : firavun
-
20-Tâ-Hâ 67
fî nefsi-hi : nefsinde, kendinde
-
20-Tâ-Hâ 69
mâ fî yemîni-ke : sağ elindeki şeyi
-
20-Tâ-Hâ 71
min hilâfin : çapraz olarak
-
20-Tâ-Hâ 71
fî : içinde, de
-
20-Tâ-Hâ 73
li yagfire : mağfiret etmesi
-
20-Tâ-Hâ 74
fî-hâ : orada
-
20-Tâ-Hâ 76
fî-hâ : orada
-
20-Tâ-Hâ 77
fî el bahri : denizde
-
20-Tâ-Hâ 78
fir'avnu : firavun
-
20-Tâ-Hâ 79
fir'avnu : firavun
-
20-Tâ-Hâ 81
fî-hi : onda, bu konuda
-
20-Tâ-Hâ 91
âkifîne \n(akefe) : kendini vakfeden, tüm vaktini veren, bağlanan \n: (kendini vakfetti, tüm vaktini verdi, bağlandı)
-
20-Tâ-Hâ 97
fî el hayâti : hayatta
-
20-Tâ-Hâ 97
fî el yemmi : denizde, denize
-
20-Tâ-Hâ 101
fî-hi : onda, içinde
-
20-Tâ-Hâ 102
fî es sûri : sur'a
-
20-Tâ-Hâ 107
fî-hâ : onda, orada
-
20-Tâ-Hâ 113
fî-hi : onda, onun içinde
-
20-Tâ-Hâ 118
fî-hâ : orada
-
20-Tâ-Hâ 119
fî-hâ : orada
-
20-Tâ-Hâ 121
ve tafıkâ : ve ikisi başladı
-
20-Tâ-Hâ 128
fî : orada, de
-
20-Tâ-Hâ 128
fî : içinde, de, vardır
-
20-Tâ-Hâ 131
fî-hi : onda, o konuda
-
20-Tâ-Hâ 133
mâ fî es suhufi : sahifeler (için)de olan şey(ler)
-
21-Enbiyâ 1
fî gafletin : gaflet içinde
-
21-Enbiyâ 4
fî es semâi : semada
-
21-Enbiyâ 9
el musrifîne : müsrifler, israf edenler
-
21-Enbiyâ 10
fî-hi : onun içinde (vardır)
-
21-Enbiyâ 13
fî-hi : orada
-
21-Enbiyâ 19
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
21-Enbiyâ 22
fî-himâ : ikisinde
-
21-Enbiyâ 28
muşfikûne : korkanlar
-
21-Enbiyâ 31
fî el ardı : yeryüzünde
-
21-Enbiyâ 31
fîhâ : orada
-
21-Enbiyâ 31
ficâcen : geniş yollar, iki dağ arasındaki geniş geçit yerleri
-
21-Enbiyâ 33
fî : içinde
-
21-Enbiyâ 35
fitneten : fitne, deneme
-
21-Enbiyâ 36
hum kâfirûne : onlar inkâr edenler, kâfirler
-
21-Enbiyâ 44
min etrâfi-hâ : onun etrafından, çevresinden
-
21-Enbiyâ 49
muşfikûne : korkanlar(dır)
-
21-Enbiyâ 54
fî dalâlin : dalâlette
-
21-Enbiyâ 67
uffin : of, yazıklar olsun
-
21-Enbiyâ 71
fî-hâ : orada
-
21-Enbiyâ 72
nâfileten : ilâveten
-
21-Enbiyâ 73
fi'le el hayrâti : hayırlar işleme (yapma)
-
21-Enbiyâ 75
fî : içine
-
21-Enbiyâ 78
fî : içinde
-
21-Enbiyâ 78
fî-hi : hakkında
-
21-Enbiyâ 81
fî-hâ : orada
-
21-Enbiyâ 82
hâfızîne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
21-Enbiyâ 86
fî : içine
-
21-Enbiyâ 87
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
21-Enbiyâ 90
fi el hayrâti : hayırlarda
-
21-Enbiyâ 91
fî-hâ : onun içine
-
21-Enbiyâ 97
fî gafletin : gaflet içinde
-
21-Enbiyâ 99
fî-hâ : onun içinde, orada
-
21-Enbiyâ 100
fî-hâ : orada (vardır)
-
21-Enbiyâ 100
zefîrun : ızdıraplı inilti
-
21-Enbiyâ 100
fî-hâ : orada
-
21-Enbiyâ 102
fî : içinde
-
21-Enbiyâ 105
fî ez zebûri : Zebur'da
-
21-Enbiyâ 106
fî hâzâ : bunda vardır
-
21-Enbiyâ 111
fitnetun : bir fitnedir, bir imtihandır
-
22-Hac 3
fîllâhi (fî allâhi) : Allah hakkında
-
22-Hac 5
fî : içinde
-
22-Hac 5
fî el erhâmi : rahîmlerde
-
22-Hac 7
fî-hâ : onun içinde, onda
-
22-Hac 7
fî : içinde
-
22-Hac 8
fîllâhi (fî allâhi) : Allah hakkında
-
22-Hac 9
sâniye ıtfi-hî : ona yan çizer, kibirlenip onu eğip büker
-
22-Hac 9
fî ed dunyâ : dünyada
-
22-Hac 11
alâ harfın : bir ucundan, az, gönülsüz
-
22-Hac 11
fitnetun : bir fitne
-
22-Hac 15
fî ed dunyâ : dünyada
-
22-Hac 18
fî es semâvâti : semalarda
-
22-Hac 18
ve men fî el ardı : ve yeryüzünde
-
22-Hac 19
fî : hakkında
-
22-Hac 20
fî : içinde
-
22-Hac 22
fî-hâ : orada, oraya
-
22-Hac 23
fîhâ min esâvira : orada bileziklerden
-
22-Hac 23
fî-hâ harîrun : orada ipektir
-
22-Hac 25
fî-hi (el âkıfu fîhi) : orada (yerliler)
-
22-Hac 25
fî-hi : orada
-
22-Hac 26
li et tâifîne : tavaf edenler için
-
22-Hac 27
fî en nâsi : insanların arasında
-
22-Hac 28
menâfia : menfaat, fayda, yarar
-
22-Hac 28
fî eyyâmin : günlerde
-
22-Hac 31
fî : içinde, ...e
-
22-Hac 33
fî-hâ : orada
-
22-Hac 33
menâfiu : menfaatler, yararlar, faydalar
-
22-Hac 35
yunfikûne : infâk ederler
-
22-Hac 36
fî-hâ : onda
-
22-Hac 38
yudâfiu : defeder (uzaklaştırır)
-
22-Hac 40
fîhesmullâhi (fîhâ ismullâhi) : içinde Allah'ın ismi
-
22-Hac 41
fî el ardı : yeryüzünde
-
22-Hac 41
bi el ma'rûfi : irfan ile
-
22-Hac 44
li el kâfirîne : inkâr edenlere, kâfirlere
-
22-Hac 46
fî el ardı : yeryüzünde
-
22-Hac 46
fî es sudûri (es sadru) : sinelerde, göğüslerde (göğüs)
-
22-Hac 47
elfi : 1000 (bin)
-
22-Hac 50
lehum magfiretun : onlar için mağfiret
-
22-Hac 51
fî âyâti-nâ : âyetlerimiz hakkında
-
22-Hac 52
fî umniyyeti-hî : onun dileğinin, temennisinin içine
-
22-Hac 53
fitneten : fitne, imtihan
-
22-Hac 53
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
22-Hac 53
fî şikâkın : ayrılık içinde
-
22-Hac 55
fî miryetin : şüphe içinde, şüphede
-
22-Hac 56
fî cennâtin naîmi : naim cennetlerinde
-
22-Hac 58
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
22-Hac 61
fî en nehâri : gündüzün içine
-
22-Hac 61
fî el leyli : gecenin içine
-
22-Hac 64
fî es semâvâti : semalarda
-
22-Hac 64
fî el ardı : yeryüzünde
-
22-Hac 65
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
22-Hac 65
fî el bahri : denizde
-
22-Hac 67
fî el emri : emirde (emrimde)
-
22-Hac 69
fîmâ : şey hakkında
-
22-Hac 69
fîhi tahtelifûne : onun hakkında ihtilâf ettiğiniz
-
22-Hac 70
fî es semâi : semalarda
-
22-Hac 70
fî kitâbin : kitaptadır, kitabın içinde (vardır)
-
22-Hac 72
fî vucûhi : yüzlerinde
-
22-Hac 75
yastafî : seçer
-
22-Hac 78
fî allâhi : Allah hakkında, Allah için
-
22-Hac 78
fî ed dîni : dîn hakkında, dîn konusunda
-
22-Hac 78
ve fî hâzâ : ve bunda
-
23-Mü'minûn 2
fî salâti-him : onların namazlarında
-
23-Mü'minûn 5
hâfizûne : koruyanlar
-
23-Mü'minûn 9
yuhâfızûne : muhafaza ederler, devam ettirirler
-
23-Mü'minûn 11
el firdevse : firdevs (cenneti)
-
23-Mü'minûn 11
fîhâ : orada
-
23-Mü'minûn 13
fî karârin : karar kılmış halde (bir yere yerleşmiş olarak)
-
23-Mü'minûn 17
gâfilîne : gâfil olanlar
-
23-Mü'minûn 18
fî el ardı : yeryüzünde
-
23-Mü'minûn 19
fî-hâ : orada, içinde
-
23-Mü'minûn 21
fî el en'âmi : hayvanlarda
-
23-Mü'minûn 21
fî : içinde
-
23-Mü'minûn 21
fî-hâ : orada, onun içinde, onda
-
23-Mü'minûn 21
menâfiu : menfaatler, faydalar
-
23-Mü'minûn 24
bi hâzâ fî : bunun hakkında
-
23-Mü'minûn 27
fî-hâ : onun içine
-
23-Mü'minûn 27
fî : hakkında
-
23-Mü'minûn 30
fî zâlike : bunda (vardır)
-
23-Mü'minûn 32
fî-him : onların içinde
-
23-Mü'minûn 33
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
23-Mü'minûn 46
ilâ fir'avne : firavuna
-
23-Mü'minûn 54
fî : içinde
-
23-Mü'minûn 56
fî el hayrâti : hayırlarda
-
23-Mü'minûn 57
muşfikûne : çekinenler, korkanlar
-
23-Mü'minûn 61
fî el hayrâti : hayırlarda
-
23-Mü'minûn 63
fî gamratin : gaflette, dalâlette
-
23-Mü'minûn 64
mutrafî-him : onların refahta olanları
-
23-Mü'minûn 71
ve men fî hinne : ve onların içinde olanlar
-
23-Mü'minûn 75
fî : içinde
-
23-Mü'minûn 77
fîhi : içinde
-
23-Mü'minûn 79
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
23-Mü'minûn 84
fî-hâ : onun içinde, orada
-
23-Mü'minûn 94
fi : içinde
-
23-Mü'minûn 100
fîmâ : içinde, o şeyde, hakkında
-
23-Mü'minûn 101
nufiha : üfürüldü
-
23-Mü'minûn 101
fî es sûri : sur'un içine, sur'a
-
23-Mü'minûn 103
fî cehenneme : cehennemin içinde, cehennemde
-
23-Mü'minûn 104
fî-hâ : onun içinde, orada
-
23-Mü'minûn 108
fî-hâ : orada
-
23-Mü'minûn 109
fagfir (fe ığfir) : artık mağfiret et
-
23-Mü'minûn 112
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
23-Mü'minûn 117
el kâfirûne : kâfirler
-
23-Mü'minûn 118
rabbigfir (rabbi ıgfir) : Rabbim mağfiret et
-
24-Nûr 1
fî-hâ : onun içinde
-
24-Nûr 2
fî dîni allâhi : Allah'ın dîni hakkında (konusunda)
-
24-Nûr 14
fî ed dunyâ : dünyada
-
24-Nûr 14
fî : içinde, hakkında
-
24-Nûr 14
fîhi : onun içine
-
24-Nûr 19
fî ellezîne : o kimseler içinde
-
24-Nûr 19
fî ed dunyâ : dünyada
-
24-Nûr 22
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
24-Nûr 22
en yagfirallâhu (yagfire allâhu) : Allah'ın mağfiret etmesini
-
24-Nûr 23
el gâfilâti : gâfil olanlar
-
24-Nûr 23
fî ed dunyâ : dünyada
-
24-Nûr 25
yuveffî-him : onlara ödeyecek
-
24-Nûr 26
magfiretun : mağfiret, günahların sevaba çevrilmesi
-
24-Nûr 28
fî-hâ : orada
-
24-Nûr 29
fî-hâ : içinde
-
24-Nûr 31
mâ yuhfîne : gizlediklerini
-
24-Nûr 33
velyesta'fif : ve iffetli olsunlar, iffetlerini korusunlar
-
24-Nûr 33
fî-him : onlarda
-
24-Nûr 35
fî-hâ : onun içinde vardır
-
24-Nûr 35
fî : içinde
-
24-Nûr 36
fî : (içinde) vardır
-
24-Nûr 36
fîhesmuhu (fîhâ ismu-hu) : orada onun ismi
-
24-Nûr 36
fîhâ : orada, onun içinde
-
24-Nûr 37
fîhi el kulûbu : kalplerin
-
24-Nûr 40
fî bahrin : denizde
-
24-Nûr 41
fî es semâvâti : semalarda
-
24-Nûr 43
fî-hâ : onun içinde
-
24-Nûr 44
fî : içinde vardır
-
24-Nûr 50
fî : içinde, var
-
24-Nûr 55
fî el ardı : yeryüzünde
-
24-Nûr 55
havfi-him : (onların) korkuları
-
24-Nûr 57
fî el ardı : yeryüzünde
-
24-Nûr 60
ve en yesta'fifne : ve iffetli olmayı istemeleri
-
24-Nûr 62
vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile
-
24-Nûr 63
fitnetun : bir fitne
-
24-Nûr 64
fî es semâvâti : göklerdeki
-
25-Furkan 2
fî el mulki : mülkte
-
25-Furkan 6
fî es semâvâti : göklerde
-
25-Furkan 7
fî el esvâkı : çarşılarda
-
25-Furkan 12
ve zefîran : ve uğultulu (olan)
-
25-Furkan 16
fî-hâ : orada
-
25-Furkan 20
fî el esvâkı : çarşılarda
-
25-Furkan 20
fitneten : bir fitne, bir imtihan
-
25-Furkan 21
fî : içinde
-
25-Furkan 26
alâ el kâfirîne : kâfirlere
-
25-Furkan 51
fî : içinde, de, da
-
25-Furkan 52
el kâfirîne : kâfirler
-
25-Furkan 55
el kâfiru : kâfir
-
25-Furkan 59
fî : içinde, de
-
25-Furkan 61
fî es semâi : semada, gökte
-
25-Furkan 61
fî-hâ : orada
-
25-Furkan 69
fî-hi : orada
-
25-Furkan 75
fî-ha : orada
-
25-Furkan 76
fî-ha : orada
-
26-Şuarâ 7
fî-ha : orada
-
26-Şuarâ 8
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 11
fir'avne : firavun
-
26-Şuarâ 16
fir'avne : firavun
-
26-Şuarâ 18
fî-nâ : içimizde, aramızda
-
26-Şuarâ 18
fî-nâ : içimizde, aramızda
-
26-Şuarâ 19
min el kâfirîne : kâfirlerden, inkâr edenlerden
-
26-Şuarâ 23
fir'avnu : firavun
-
26-Şuarâ 36
fî el medâini (medine) : şehirlerde, şehirlere (şehir)
-
26-Şuarâ 41
fir'avne : firavun
-
26-Şuarâ 44
fir'avne : firavun
-
26-Şuarâ 45
ye'fikûne : uyduruyorlar
-
26-Şuarâ 49
min hılâfin : karşılıklı, çaprazlama
-
26-Şuarâ 51
en yagfira : mağfiret etmesi
-
26-Şuarâ 53
fir'avnu : firavun
-
26-Şuarâ 53
fî el medâini : şehirlere
-
26-Şuarâ 63
firkın : fırka, parça
-
26-Şuarâ 67
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 71
âkifîne : ibadet edenler, kulluk edenler
-
26-Şuarâ 80
yeşfî-ni : bana şifa verir
-
26-Şuarâ 82
en yagfira : mağfiret etmesi
-
26-Şuarâ 84
fî : içinde, arasında
-
26-Şuarâ 86
vagfir : ve mağfiret et
-
26-Şuarâ 94
fî-hâ : orada, onun içinde
-
26-Şuarâ 96
fî-hâ : orada
-
26-Şuarâ 97
fî : içinde
-
26-Şuarâ 100
min şâfiîne : şefaatçi
-
26-Şuarâ 103
fî : içinde
-
26-Şuarâ 119
fîl fulki (fî el fulki) : gemi içinde, gemide
-
26-Şuarâ 121
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 139
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 146
fî : içinde
-
26-Şuarâ 147
fî : içinde
-
26-Şuarâ 151
el musrifîne : müsrifler
-
26-Şuarâ 152
fî el ardı : yeryüzünde
-
26-Şuarâ 158
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 171
fî el gâbirîne : geriye kalanların içinde
-
26-Şuarâ 174
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 183
fî el ardı : yeryüzünde
-
26-Şuarâ 190
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 196
fî : ... da vardır
-
26-Şuarâ 200
fî : içine
-
26-Şuarâ 215
vahfıd cenâha-ke : kanatlarını indir, kanatlarını ger
-
26-Şuarâ 219
fî : içinde, arasında
-
26-Şuarâ 225
fî kulli vâdin : bütün vadilerde
-
27-Neml 5
fî el âhıreti : ahirette
-
27-Neml 8
fî en nâri : ateşin içinde, yanında
-
27-Neml 12
fî ceybi-ke : koynuna
-
27-Neml 12
fî : içinde
-
27-Neml 12
ilâ fir'avne : firavuna
-
27-Neml 19
fî : içine
-
27-Neml 25
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
27-Neml 32
fî emrî : işimde
-
27-Neml 43
kâfirîne : kâfirler
-
27-Neml 46
testagfirûnallâhe : Allah'tan mağfiret isteyin, dileyin
-
27-Neml 48
fî : içinde
-
27-Neml 48
fî el ardı : yeryüzünde
-
27-Neml 52
fî zâlike : bunda vardır
-
27-Neml 63
fî : içinde
-
27-Neml 65
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
27-Neml 66
fî el âhıreti : ahirette
-
27-Neml 66
fî şekkin : şüphe içinde
-
27-Neml 69
fî el ardı : yeryüzünde
-
27-Neml 70
fî : içinde
-
27-Neml 75
fî es semâi : semada, gökte
-
27-Neml 75
fî : içinde
-
27-Neml 76
fî-hi : hakkında
-
27-Neml 86
fî-hi : orada, onun için
-
27-Neml 86
fî zâlike : işte bunda vardır
-
27-Neml 87
fî es sûri : sur'un içine, sur'a
-
27-Neml 87
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
27-Neml 87
fî el ardı : yeryüzünde
-
27-Neml 90
fî en nâri : ateş içine, ateşe
-
27-Neml 93
bi gâfilin : gâfil olan
-
28-Kasas 3
ve fir'avne : ve firavun
-
28-Kasas 4
fir'avne : firavun
-
28-Kasas 4
fîl ardı (fî el ardı) : yeryüzünde
-
28-Kasas 5
fî el ardı : yeryüzünde
-
28-Kasas 6
fî el ardı : yeryüzünde
-
28-Kasas 6
fir'avne : firavun
-
28-Kasas 7
fî el yemmi : denize, nehire
-
28-Kasas 7
ve lâ tehâfî : ve korkma
-
28-Kasas 8
fir'avne : firavun
-
28-Kasas 8
fir'avne : firavun
-
28-Kasas 9
fir'avne : firavun
-
28-Kasas 15
fî-hâ : orada
-
28-Kasas 16
fagfirlî (fe ıgfirlî) : artık beni mağfiret et
-
28-Kasas 18
fî el medîneti : şehirde
-
28-Kasas 19
fî el ardı : yeryüzünde
-
28-Kasas 30
fî : de
-
28-Kasas 32
fî : içinde
-
28-Kasas 32
ilâ fir'avne : firavuna
-
28-Kasas 36
bi hâzâ fî : bunun hakkında, bunu
-
28-Kasas 38
fir'avnu : firavun
-
28-Kasas 39
fî el ardı : yeryüzünde
-
28-Kasas 40
fî : içine
-
28-Kasas 42
fî : içinde
-
28-Kasas 45
fî : içinde, arasında
-
28-Kasas 48
kâfirûne : kâfirler, inkâr edenler
-
28-Kasas 54
yunfikûne : infâk ederler, verirler
-
28-Kasas 59
fî : içine, de
-
28-Kasas 70
fî el ûlâ : evvelde
-
28-Kasas 72
fî-hi : onun içinde, onda
-
28-Kasas 73
fî-hi : onun içinde, onda
-
28-Kasas 77
fî : de (onda)
-
28-Kasas 77
fî el ardı : yeryüzünde
-
28-Kasas 79
fî : içinde
-
28-Kasas 81
fietin : bir topluluk
-
28-Kasas 82
el kâfirûne : kâfirler
-
28-Kasas 83
fî el ardi : yeryüzünde
-
28-Kasas 85
fî : içinde
-
28-Kasas 86
li el kâfirîne : kâfirlere
-
29-Ankebût 7
nukeffiranne : mutlaka örteceğiz
-
29-Ankebût 9
fî : arasına
-
29-Ankebût 10
fîllâhi (fî allâhi) : Allah hakkında, Allah yolunda
-
29-Ankebût 10
fitnete : fitne
-
29-Ankebût 10
fî : içinde
-
29-Ankebût 11
el munâfikîne : münafıklar
-
29-Ankebût 14
fî-him : onların arasında
-
29-Ankebût 15
es sefîneti : gemi
-
29-Ankebût 20
fî el ardı : yeryüzünde
-
29-Ankebût 22
fî el ardı : yeryüzünde
-
29-Ankebût 22
fî es semâi : semada, gökte
-
29-Ankebût 24
fî : içinde, de vardır
-
29-Ankebût 25
fî : içinde
-
29-Ankebût 27
fî : içinde
-
29-Ankebût 27
fî ed dunyâ, : dünyada
-
29-Ankebût 27
fî el âhıreti : ahirette
-
29-Ankebût 29
fî nâdî-kum : toplantılarınızda
-
29-Ankebût 32
fîhâ : orada vardır
-
29-Ankebût 32
fîhâ : orada
-
29-Ankebût 36
fî el ardı : yeryüzünde
-
29-Ankebût 37
fî : içinde
-
29-Ankebût 39
ve fir'avne : ve firavun
-
29-Ankebût 39
fî : içinde
-
29-Ankebût 44
fî : içinde, vardır
-
29-Ankebût 47
el kâfirûne : kâfirler
-
29-Ankebût 49
fî : içinde
-
29-Ankebût 51
ve lem yekfi-him : ve onlara kâfi gelmiyor, yetmiyor
-
29-Ankebût 51
fî zâlike : bunda vardır
-
29-Ankebût 52
mâ fî es semâvâti : göklerde olanı
-
29-Ankebût 54
el kâfirîne : kâfirler, inkâr edenler
-
29-Ankebût 58
fî-hâ : orada
-
29-Ankebût 65
fî el fulki : gemiye
-
29-Ankebût 68
fî : içinde
-
29-Ankebût 68
li el kâfirîne : kâfirlere, kâfirler için
-
29-Ankebût 69
fînâ : bizde, bizim uğrumuzda
-
3-Âl-i İmrân 5
fî el ardı : yeryüzünde
-
3-Âl-i İmrân 5
ve lâ fî es semâi : ve semâda, gökte
-
3-Âl-i İmrân 6
fî el erhâmi : rahimlerde, rahimler içinde
-
3-Âl-i İmrân 7
fî kulûbi-him : onların kalplerinde vardır
-
3-Âl-i İmrân 7
el fitneti : fitne
-
3-Âl-i İmrân 7
fî el ilmi : ilimde
-
3-Âl-i İmrân 9
fîhî : onun hakkında
-
3-Âl-i İmrân 11
âli fir'avne : firavun ailesi
-
3-Âl-i İmrân 13
fî fieteyni : iki topluluk hakkında, toplulukta
-
3-Âl-i İmrân 13
fietun : bir topluluk
-
3-Âl-i İmrân 13
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda (Allah yolunda)
-
3-Âl-i İmrân 13
kâfiratun : kâfir, inkârcı
-
3-Âl-i İmrân 13
fî zâlike : bunda vardır
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el fıddati : ve gümüş
-
3-Âl-i İmrân 15
hâlidîne fî-hâ : orada, içinde devamlı kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 16
fagfir lenâ : artık bizi mağfiret et
-
3-Âl-i İmrân 17
ve el munfikîne : ve infak edenler, Allah için verenler
-
3-Âl-i İmrân 17
ve el mustagfirîne : ve mağfiret dileyenler (günahlarının sevaba çevrilmesini dileyenler)
-
3-Âl-i İmrân 22
fî ed dunyâ : dünyada
-
3-Âl-i İmrân 24
fî dîni-him : dînleri hakkında
-
3-Âl-i İmrân 25
lâ raybe fî-hi : onun hakkında şüphe yoktur, olmaz
-
3-Âl-i İmrân 25
ve vuffiyet : ve ödenir, karşılığı verildi
-
3-Âl-i İmrân 27
fî en nehâri : gündüzün içine
-
3-Âl-i İmrân 27
fî el leyli : gecenin içine
-
3-Âl-i İmrân 28
el kâfirîne : kâfirleri
-
3-Âl-i İmrân 28
fî şey'in : bir şeyde
-
3-Âl-i İmrân 29
mâ fî sudûri-kum : sinelerinizde olan
-
3-Âl-i İmrân 29
mâ fî es semâvâti : göklerde olan şeyleri
-
3-Âl-i İmrân 29
ve mâ fî el ardı : ve yerde olan şeyleri
-
3-Âl-i İmrân 31
ve yagfir lekum : ve size mağfiret eder
-
3-Âl-i İmrân 32
lâ yuhibbu el kâfirîne : kâfirleri sevmez
-
3-Âl-i İmrân 35
mâ fî batnî : karnımda olanı
-
3-Âl-i İmrân 39
fî el mihrâbi : mihrapta
-
3-Âl-i İmrân 45
fî ed dunyâ ve el âhıreti : dünyada ve ahirette
-
3-Âl-i İmrân 46
fî el mehdi : beşikte
-
3-Âl-i İmrân 49
fî-hi : onun içine
-
3-Âl-i İmrân 49
fî buyûti-kum : evlerinizde
-
3-Âl-i İmrân 49
fî zâlike : bunlarda
-
3-Âl-i İmrân 55
muteveffî-ke : seni vefat ettirecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
ve râfiu-ke : ve seni yükseltecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
fî-mâ kuntum : sizin ... olduğunuz şeyde
-
3-Âl-i İmrân 55
fî-hi tahtelifûne : hakkında ihtilâf ettiğiniz, ayrılığa düştüğünüz
-
3-Âl-i İmrân 56
fî ed dunyâ : dünyada
-
3-Âl-i İmrân 57
yuveffî-him : onlara ödenir
-
3-Âl-i İmrân 61
fî-hi : onun hakkında
-
3-Âl-i İmrân 65
fî ibrâhîme : İbrâhîm hakkında
-
3-Âl-i İmrân 66
fî mâ lekum bihî : onun hakkında sizin ..... yoktur
-
3-Âl-i İmrân 66
fî mâ leyse lekum : onun hakkında sizin ..... yoktur
-
3-Âl-i İmrân 75
fî el ummiyyîne : okuma yazma bilmeyenler, ümmîler hakkında
-
3-Âl-i İmrân 77
fî el âhırati : ahirette
-
3-Âl-i İmrân 83
fî es semâvâti : semâlarda, göklerde
-
3-Âl-i İmrân 85
fî el âhireti : ahirette
-
3-Âl-i İmrân 88
hâlidîne fîhâ : onun içinde ebedi kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 92
hattâ tunfikû : infak edinceye kadar, infak etmedikçe
-
3-Âl-i İmrân 92
ve mâ tunfikû : ve infak ettiğiniz şey
-
3-Âl-i İmrân 97
fîhi : orada
-
3-Âl-i İmrân 99
bi gâfilin : gâfil, habersiz
-
3-Âl-i İmrân 100
kâfirîne : kâfirlik, kâfir olma
-
3-Âl-i İmrân 101
ve fî-kum : ve sizin içinizde, aranızda
-
3-Âl-i İmrân 104
bi el ma'rûfi : mâruf ile, irfan ile, iyilikle
-
3-Âl-i İmrân 107
fî : içinde
-
3-Âl-i İmrân 107
hum fî-hâ : onlar, onun içinde
-
3-Âl-i İmrân 109
mâ fî es semâvâti : göklerdeki şeyler, ne varsa
-
3-Âl-i İmrân 109
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzündeki, yerlerde olan ne varsa
-
3-Âl-i İmrân 110
bi el ma'rûfi : irfan ile
-
3-Âl-i İmrân 114
bi el ma'rûfi : irfan ile, iyilik ile
-
3-Âl-i İmrân 114
fî el hayrâti : hayırlarda, hayırlara
-
3-Âl-i İmrân 116
hum fî-hâ : onlar orada
-
3-Âl-i İmrân 117
mâ yunfikûne : infak edilen şeyler
-
3-Âl-i İmrân 117
fî : içinde, ...de
-
3-Âl-i İmrân 117
fîhâ : onun içinde, ona
-
3-Âl-i İmrân 118
ve mâ tuhfî : ve gizledikleri şey
-
3-Âl-i İmrân 124
e len yekfiye-kum : size kâfi gelmiyor mu?
-
3-Âl-i İmrân 124
bi selâseti âlâfin : üç bini ile
-
3-Âl-i İmrân 125
bi hamseti âlâfin : beş bini ile
-
3-Âl-i İmrân 129
mâ fî es semâvâti : göklerde ne varsa
-
3-Âl-i İmrân 129
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzünde, yerde ne varsa
-
3-Âl-i İmrân 129
yagfiru : mağfiret eder
-
3-Âl-i İmrân 131
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
3-Âl-i İmrân 133
ilâ magfiretin : mağfirete
-
3-Âl-i İmrân 134
yunfikûne : Allah için infak ederler, verirler
-
3-Âl-i İmrân 134
fî es serrâi : bolluk içinde, bollukta
-
3-Âl-i İmrân 134
ve el âfîne an : ve affedenler
-
3-Âl-i İmrân 135
yagfiru ez zunûbe : mağfiret eder, bağışlar (günahları sevaba çevirir)
-
3-Âl-i İmrân 136
magfiretun : bağışlanma, mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi)
-
3-Âl-i İmrân 136
hâlidîne fî-hâ : orada, içinde kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 137
fî el ardı : yeryüzünde
-
3-Âl-i İmrân 141
el kâfirîne : kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 146
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 147
ıgfir lenâ : bizi bağışla
-
3-Âl-i İmrân 147
fî emri-nâ : işimizde
-
3-Âl-i İmrân 147
el kâfirîne : kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 151
fî kulûbi : kalplerine
-
3-Âl-i İmrân 152
fî el emri : emir hakkında
-
3-Âl-i İmrân 153
fî uhrâ-kum : sizin arkanızdan
-
3-Âl-i İmrân 154
fî enfusi-him : nefslerinde, içlerinde
-
3-Âl-i İmrân 154
fî buyûti-kum : evlerinizin içinde, evlerinizde
-
3-Âl-i İmrân 154
mâ fî sudûri-kum : sinelerinizde olanı
-
3-Âl-i İmrân 154
mâ fî kulûbi-kum : kalplerinizde olandan
-
3-Âl-i İmrân 156
fî el ardı : yeryüzünde
-
3-Âl-i İmrân 156
fî kulûbi-him : kalpleri içinde, kalplerinde
-
3-Âl-i İmrân 157
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 157
le magfiretun : mutlaka mağfiret vardır (günahlar sevaba çevrilir)
-
3-Âl-i İmrân 159
ve istagfir : ve mağfiret dile
-
3-Âl-i İmrân 159
fî el emri : işler konusunda
-
3-Âl-i İmrân 164
fî-him : onların içinde, onların aralarında
-
3-Âl-i İmrân 164
le fî dalâlin : elbette dalâlet içinde
-
3-Âl-i İmrân 167
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 167
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
3-Âl-i İmrân 169
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 170
min halfi-him : onların arkalarından
-
3-Âl-i İmrân 176
fî el kufri : küfür konusunda
-
3-Âl-i İmrân 176
fî el âhireti : ahirette
-
3-Âl-i İmrân 186
fî emvâli-kum : kendi mallarınız konusunda, hususunda
-
3-Âl-i İmrân 190
fî halkı : yaratılışında vardır
-
3-Âl-i İmrân 190
ve ıhtilâfi el leyli : ve gecenin ihtilaflı, karşılıklı, ardarda olması
-
3-Âl-i İmrân 191
fî halkı es semâvâti : göklerin yaratılışı hakkında
-
3-Âl-i İmrân 193
fe agfir lenâ : o halde, artık bizi mağfiret et
-
3-Âl-i İmrân 193
ve keffir annâ : ve bizden ört
-
3-Âl-i İmrân 195
fî sebîlî : benim yolumda
-
3-Âl-i İmrân 195
le ukeffirenne : mutlaka örteceğim
-
3-Âl-i İmrân 196
fî el bilâdi : beldeler arasında
-
3-Âl-i İmrân 198
hâlidîne fî-hâ : onun içinde ebedîyyen kalacak olanlar
-
30-Rûm 3
fî edne : yakında, daha yakında
-
30-Rûm 4
fî : içinde
-
30-Rûm 7
gâfilûne : gâfil olanlar
-
30-Rûm 8
fî enfusi-him : kendi nefsleri hakkında
-
30-Rûm 8
kâfirûne : inkâr edenler
-
30-Rûm 9
fî el ardı : yeryüzünde
-
30-Rûm 13
kâfirîne : inkâr edenler
-
30-Rûm 15
fî ravdatin : bahçede
-
30-Rûm 16
fî : içinde
-
30-Rûm 18
fî : içinde
-
30-Rûm 21
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 22
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 23
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 24
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 26
fî : içinde
-
30-Rûm 27
fî : içinde, de
-
30-Rûm 28
fî : içinde
-
30-Rûm 28
fî-hi : orada, onda
-
30-Rûm 30
fıtrata allâhi : Allah'ın fıtratı
-
30-Rûm 37
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 39
fî : içinde
-
30-Rûm 41
fî el berri : karada
-
30-Rûm 42
fî el ardı : yeryüzünde
-
30-Rûm 45
el kâfirîne : kâfirler
-
30-Rûm 48
fî es semâi : semada, gökte
-
30-Rûm 54
min da'fin : güçsüz, zayıf (bir şeyden)
-
30-Rûm 54
da'fin : güçsüz, zayıf
-
30-Rûm 56
fî : içinde, de
-
30-Rûm 58
fî : içinde
-
31-Lokman 7
fî : içinde
-
31-Lokman 9
fî-hâ : orada
-
31-Lokman 10
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
31-Lokman 10
fî-hâ : orada
-
31-Lokman 10
fî-hâ : orada
-
31-Lokman 11
fî : içinde
-
31-Lokman 14
ve fisâlu-hu : ve onun sütten ayrılması
-
31-Lokman 14
fî : içinde
-
31-Lokman 15
fî ed dunyâ : dünyada
-
31-Lokman 16
fî : içinde
-
31-Lokman 16
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
31-Lokman 16
fî el ardı : arzda, yerde
-
31-Lokman 17
el ma'rûfi : ma'rûf
-
31-Lokman 18
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
31-Lokman 19
fî : de
-
31-Lokman 20
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
31-Lokman 20
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
31-Lokman 20
fîllâhi (fî allâhi) : Allah hakkında
-
31-Lokman 26
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
31-Lokman 27
fî el ardı : arzda, yerde, yeryüzünde
-
31-Lokman 27
mâ nefidet : bitmez, tükenmez
-
31-Lokman 29
fî en nehâri : gündüzün içine
-
31-Lokman 29
fî el leyli : gecenin içine
-
31-Lokman 31
fî el bahri : denizde
-
31-Lokman 31
fî zâlike : bunda vardır
-
31-Lokman 34
fî el erhâmi : rahimlerde
-
32-Secde 2
fî-hi : onda, onun hakkında
-
32-Secde 4
fî : içinde, de
-
32-Secde 4
ve lâ şefîin : ve şefaatçi yoktur
-
32-Secde 5
fî : içinde, de
-
32-Secde 9
fî-hi : onun içine
-
32-Secde 9
ve el efidete : ve fuad (idrak etme) hassası
-
32-Secde 10
fî el ardı : arzda, yerde (toprağın içinde)
-
32-Secde 10
fî : içinde
-
32-Secde 10
kâfirûne : inkâr edenler
-
32-Secde 16
yunfikûne : infâk ederler
-
32-Secde 17
mâ uhfiye : gizli olanı, saklı olanı, neler saklı
-
32-Secde 20
fî-hâ : oraya
-
32-Secde 23
fî : içinde, de
-
32-Secde 25
fî-mâ : şeylerde
-
32-Secde 25
fî-hi : hakkında, konusunda
-
32-Secde 26
fî : içinde
-
32-Secde 26
fî : içinde
-
33-Ahzâb 1
el kâfirîne : kâfirler
-
33-Ahzâb 1
ve el munâfikîne : ve münafıklar
-
33-Ahzâb 4
fî : içinde, da
-
33-Ahzâb 4
cevfi-hî : onun (göğüs) boşluğu
-
33-Ahzâb 5
fî ed dîni : dînde
-
33-Ahzâb 5
fîmâ : o şey hakkında
-
33-Ahzâb 6
fî : içinde
-
33-Ahzâb 6
fî el kitâbi : kitapta
-
33-Ahzâb 8
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
33-Ahzâb 12
el munâfikûne : münafıklar
-
33-Ahzâb 12
fî : içinde, vardır
-
33-Ahzâb 13
firâren : firar, kaçış
-
33-Ahzâb 14
el fitnete : fitne
-
33-Ahzâb 16
el firâru : kaçış
-
33-Ahzâb 20
fî el a'râbi : Araplar'ın arasında
-
33-Ahzâb 20
fî-kum : sizin içinizde
-
33-Ahzâb 21
fî resûli allâhi : Allah'ın Resûl'ünde
-
33-Ahzâb 24
el munâfıkîne : münafıklar
-
33-Ahzâb 26
fî : içine
-
33-Ahzâb 32
fî : içinde, var
-
33-Ahzâb 33
fî : içinde
-
33-Ahzâb 34
fî : içinde
-
33-Ahzâb 35
ve el hâfızîne : ve muhafaza eden, koruyan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el hâfızâti : ve muhafaza eden, koruyan kadınlar
-
33-Ahzâb 35
magfireten : mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi)
-
33-Ahzâb 37
ve tuhfî : ve sen saklıyorsun
-
33-Ahzâb 37
fî : içinde
-
33-Ahzâb 37
fî : içinde, da, konusunda
-
33-Ahzâb 38
fî : içinde
-
33-Ahzâb 38
fî ellezîne : o kimseler içinde, arasında
-
33-Ahzâb 48
el kâfirîne : kâfirler
-
33-Ahzâb 48
ve el munâfikîne : ve münafıklar
-
33-Ahzâb 50
fî : içinde, hakkında, konusunda
-
33-Ahzâb 51
fî : içinde
-
33-Ahzâb 55
fî : da, konusunda, hususunda
-
33-Ahzâb 57
fî ed dunyâ : dünyada
-
33-Ahzâb 60
el munâfikûne : münafıklar
-
33-Ahzâb 60
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
33-Ahzâb 60
fî el medîneti : şehirde
-
33-Ahzâb 60
fî-hâ : orada
-
33-Ahzâb 62
fî : konusunda, hakkında
-
33-Ahzâb 64
el kâfirîne : kâfirler
-
33-Ahzâb 65
fî-hâ : orada
-
33-Ahzâb 66
fî : içinde
-
33-Ahzâb 71
ve yagfir : ve mağfiret etsin
-
33-Ahzâb 73
el munâfikîne : münafık erkekler
-
33-Ahzâb 73
ve el munâfikâti : ve münafık kadınlar
-
34-Sebe 1
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
34-Sebe 1
fî el ardı : yeryüzünde, yerde
-
34-Sebe 1
fî el âhireti : ahirette
-
34-Sebe 2
fî el ardı : yerin içine, yere
-
34-Sebe 2
fî-hâ : oraya
-
34-Sebe 3
fî es semâvâti : semalarda
-
34-Sebe 3
fî el ardı : yeryüzünde
-
34-Sebe 3
fî kitâbin : kitapta
-
34-Sebe 4
magfiretun : mağfiret
-
34-Sebe 5
fî : hakkında, konusunda, da
-
34-Sebe 7
fî halkın : yaratılışta yaratılacağınızı
-
34-Sebe 8
fî : içinde, de
-
34-Sebe 9
fî : içinde, vardır
-
34-Sebe 11
fî es serdi : örgü şeklinde, iç içe halkalar halinde
-
34-Sebe 14
fî : içinde
-
34-Sebe 15
fî : içinde, vardır
-
34-Sebe 18
fî-hâ : orada
-
34-Sebe 18
fî-hâ : orada
-
34-Sebe 18
fî-hâ : orada
-
34-Sebe 19
fî zâlike : işte bunda vardır
-
34-Sebe 21
fî şekkin : şüphe içinde, şüphede
-
34-Sebe 21
hafîzun : koruyucu, gözetici
-
34-Sebe 22
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
34-Sebe 22
fî el ardı : yeryüzünde
-
34-Sebe 22
fî-himâ : o ikisinde
-
34-Sebe 24
fî : içinde
-
34-Sebe 33
fî : içine, ... e
-
34-Sebe 34
fî : içine, ... e
-
34-Sebe 34
kâfirûne : inkâr edenler
-
34-Sebe 37
ed dı'fi : kat kat
-
34-Sebe 37
fî el gurufâti : yüksek yerlerde, yüksek makamlarda
-
34-Sebe 38
fî âyâti-nâ : âyetlerimiz konusunda, hakkında
-
34-Sebe 38
fî : içinde
-
34-Sebe 54
fî : içinde
-
35-Fâtır 1
fî el halkı : yaratışta, yaratmada
-
35-Fâtır 7
magfiretun : mağfiret (günahlarının sevaba çevrilmesi)
-
35-Fâtır 11
fî : içinde, de
-
35-Fâtır 12
fîhi : onun içinde, orada
-
35-Fâtır 13
fî en nehâri : gündüzün içine
-
35-Fâtır 13
fî el leyli : gecenin içine
-
35-Fâtır 22
fî el kubûri : kabirlerde
-
35-Fâtır 24
fîhâ : orada
-
35-Fâtır 30
yuveffîye-hum : onlara vefa edilir, ödenir
-
35-Fâtır 33
fî-hâ : orada
-
35-Fâtır 33
fî-hâ : orada
-
35-Fâtır 35
fî-hâ : orada
-
35-Fâtır 35
fî-hâ : orada
-
35-Fâtır 37
fî-hâ : orada
-
35-Fâtır 37
fî-hi : orada
-
35-Fâtır 39
fî el ardı : yeryüzünde
-
35-Fâtır 39
el kâfirîne : kâfirler
-
35-Fâtır 39
el kâfirîne : kâfirler
-
35-Fâtır 40
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
35-Fâtır 43
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
35-Fâtır 44
fî el ardı : yeryüzünde
-
35-Fâtır 44
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
35-Fâtır 44
ve lâ fî el ardı : ve arzda, yeryüzünde yoktur
-
36-Yâsin 6
gâfilûne : gâfil olanlar
-
36-Yâsin 8
fî a'nâkı-him : onların boyunlarında
-
36-Yâsin 9
ve min halfi-him : ve onların arkalarından
-
36-Yâsin 11
bi magfiretin : bir mağfiret ile
-
36-Yâsin 12
fî : içinde
-
36-Yâsin 24
fî : içinde
-
36-Yâsin 34
fî-hâ : orada
-
36-Yâsin 34
fî-hâ : orada
-
36-Yâsin 40
fî : içinde, da
-
36-Yâsin 41
fî el fulki : gemi içinde, gemide
-
36-Yâsin 47
enfikû : infâk edin, verin
-
36-Yâsin 47
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
36-Yâsin 51
ve nufiha : ve üfürüldü
-
36-Yâsin 51
fî es sûri : sur'a
-
36-Yâsin 55
fî : içinde
-
36-Yâsin 56
fî zılâlin : gölgeliklerde
-
36-Yâsin 57
fîhâ : orada
-
36-Yâsin 68
fî el halkı : yaratılışta
-
36-Yâsin 70
el kâfirîne : kâfirler
-
36-Yâsin 73
fî-hâ : onda (vardır)
-
36-Yâsin 73
menâfiu : menfaatler, faydalar, yararlar
-
37-Sâffât 33
fî el azâbi : azabın içinde, azapta
-
37-Sâffât 43
fî : içinde
-
37-Sâffât 47
fîhâ : onun içinde
-
37-Sâffât 48
et tarfı : bakışlar
-
37-Sâffât 55
fî sevâi : ortasında
-
37-Sâffât 63
fitneten : bir fitne, bir imtihan
-
37-Sâffât 64
fî asli : dibinde
-
37-Sâffât 72
fî him : onların arasına, onlara
-
37-Sâffât 78
fî el âhirîne : sonrakiler arasında
-
37-Sâffât 79
fî el âlemîne : âlemler içinde
-
37-Sâffât 88
fî en nucûmi : yıldızlarda, yıldızlara
-
37-Sâffât 97
fî el cahîmi : alevli yanan ateşin içine
-
37-Sâffât 102
fî el menâmi : uykuda
-
37-Sâffât 108
fî el âhirîne : sonrakilerin arasında
-
37-Sâffât 119
fî el âhirîne : sonrakiler arasında
-
37-Sâffât 129
fî el âhirîne : sonrakiler arasında
-
37-Sâffât 135
fî : içinde, arasında
-
37-Sâffât 144
fî : içinde
-
37-Sâffât 147
elfin : bin
-
38-Sâd 2
fî : içinde, de
-
38-Sâd 4
el kâfirûne : kâfirler
-
38-Sâd 7
fî : de, içinde
-
38-Sâd 8
fî şekkin : şüphe içinde
-
38-Sâd 10
fî : de, içinde
-
38-Sâd 12
ve fir'avnu : ve firavun
-
38-Sâd 23
ekfil-nî-hâ : ona beni kefil kıl, onu bana ver
-
38-Sâd 23
fî : içinde, de
-
38-Sâd 26
fî : de, içinde
-
38-Sâd 28
fî : de
-
38-Sâd 31
es sâfinâtu : safinler, sufûn duran atlar (sufûn duruş; bir ayağını tırnağı üzerine kaldırıp, diğer üç ayağı üzerinde duran koşmaya hazır hayvan)
-
38-Sâd 33
tafika : başladı
-
38-Sâd 35
rabbigfir (rabbi ıgfir) : Rabbim mağfiret eyle
-
38-Sâd 38
fî : de, içinde
-
38-Sâd 51
fîhâ : orada, içinde
-
38-Sâd 51
fîhâ : orada, içinde
-
38-Sâd 52
et tarfi : bakışlar
-
38-Sâd 61
fî : de, içinde
-
38-Sâd 72
fî-hi : onun içine
-
38-Sâd 74
el kâfirîne : kâfirler
-
38-Sâd 86
el mutekellifîne : mütekelliflerden (mükellefiyet koyanlardan)
-
39-Zümer 3
fî : içinde, de
-
39-Zümer 3
fîhi : onda, onun hakkında
-
39-Zümer 6
fî : de, içinde
-
39-Zümer 6
fî : de, içinde
-
39-Zümer 10
fî : de, içinde
-
39-Zümer 19
fî : de, içinde
-
39-Zümer 21
fî : de, içinde
-
39-Zümer 21
fî : de, içinde
-
39-Zümer 22
fî : de, içinde
-
39-Zümer 26
fî : içinde, de
-
39-Zümer 27
fî : içinde, ... e
-
39-Zümer 29
fîhi : onda
-
39-Zümer 32
fî : içinde, de
-
39-Zümer 32
el kâfirîne : kâfirler
-
39-Zümer 35
li yukeffira : örtsün, örter
-
39-Zümer 36
bi kâfin : kâfi
-
39-Zümer 42
fî : de, içinde
-
39-Zümer 42
fî zâlike : bunda
-
39-Zümer 46
fîmâ : o şeyde
-
39-Zümer 46
fîhi : onda, hakkında
-
39-Zümer 47
fî el ardı : yeryüzünde
-
39-Zümer 49
fitnetun : fitne, imtihan
-
39-Zümer 52
fî zâlike : bunda vardır
-
39-Zümer 53
yagfiru : mağfiret eder, günahları sevaba çevirir
-
39-Zümer 56
fî : da, konusunda, içinde
-
39-Zümer 59
el kâfirîne : kâfirler
-
39-Zümer 60
fî : de, içinde
-
39-Zümer 68
ve nufiha : ve üfürüldü
-
39-Zümer 68
fî : de, içinde
-
39-Zümer 68
fî : de, içinde
-
39-Zümer 68
fî : de, içinde
-
39-Zümer 68
nufiha : üfürüldü
-
39-Zümer 68
fîhi : ona, onun içine
-
39-Zümer 70
ve vuffiyet : ve vefa edildi, ödendi
-
39-Zümer 71
el kâfirîne : kâfirler
-
39-Zümer 72
fî-hâ : orada
-
39-Zümer 75
hâffîne : kuşatanlar, çevreleyenler
-
4-Nisâ 3
fî : hakkında, konusunda
-
4-Nisâ 5
fî-hâ : onun içinden (onlarla)
-
4-Nisâ 6
felyesta'fif (fe li yesta'fif) : o taktirde iffetli olsun, sakınsın, çekinsin
-
4-Nisâ 6
bi el ma'rûfi : iyilikle, örfe uygun olarak
-
4-Nisâ 9
min halfi-him : arkalarından
-
4-Nisâ 10
fî : içine, ...'e
-
4-Nisâ 11
fî evlâdi-kum : (sizin evlâdınız) evlâtlarınız hakkında
-
4-Nisâ 12
fî es sulusi : üçte birinde, üçte birine
-
4-Nisâ 13
fî-hâ : onun içinde, orada
-
4-Nisâ 14
fî-hâ : onun içinde, orada
-
4-Nisâ 15
fî el buyûti : evlerin içinde, evlerde
-
4-Nisâ 19
bi el ma'rûfi : iyilikle
-
4-Nisâ 19
fî-hi : onda, onun hakkında
-
4-Nisâ 23
ellâti fî hucûri-kum : sizin hücrelerinizde, odalarınızda, himayenizde olanlar
-
4-Nisâ 24
gayra musâfihîne : zina yapmamak
-
4-Nisâ 24
fî-mâ : o şey hakkında
-
4-Nisâ 25
bi el ma'rûfi : ma'rufla, iyilikle, örf ve adete uygun olarak
-
4-Nisâ 25
musâfihâtin : zina etmek
-
4-Nisâ 28
en yuhaffife : hafifletmek
-
4-Nisâ 31
nukeffir : örteriz
-
4-Nisâ 34
hâfizâtun : muhafaza edendir, koruyucudur
-
4-Nisâ 34
hafiza : korudu
-
4-Nisâ 34
fî el medâciı : yataklarında
-
4-Nisâ 35
yuveffikı : muvaffak eder, başarılı kılar
-
4-Nisâ 37
li el kâfirîne : kâfirler için
-
4-Nisâ 38
yunfıkûne : infak ederler, verirler, harcarlar
-
4-Nisâ 46
fî ed dîni : dîn hakkında, din konusunda, dinde, dini
-
4-Nisâ 48
lâ yagfiru : bağışlamaz, affetmez, mağfiret etmez
-
4-Nisâ 48
ve yagfiru : ve bağışlar, affeder, mağfiret eder
-
4-Nisâ 57
fî-hâ : orada
-
4-Nisâ 57
fî-hâ : orada
-
4-Nisâ 59
fî : hakkında, konuda, hususta
-
4-Nisâ 61
el munâfıkîne : münafıklar, iki yüzlüler
-
4-Nisâ 62
ve tevfîkan : ve birlik, arayı bulma, birleştirme
-
4-Nisâ 63
fî kulûbi-him : onların kalplerinde var olan
-
4-Nisâ 63
fî enfusi-him : onların nefsleri hakında, kendileri hakkında
-
4-Nisâ 65
fî-mâ : o şey hakkında
-
4-Nisâ 65
fî enfusi-him : kendi nefslerinde, içlerinde
-
4-Nisâ 69
rafîkan : arkadaş olarak, arkadaş
-
4-Nisâ 71
infirû : savaşa çıkın
-
4-Nisâ 71
infirû : savaşa çıkın
-
4-Nisâ 74
fî sebîli : yolda
-
4-Nisâ 74
fî sebîli : yolda
-
4-Nisâ 75
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
4-Nisâ 75
ve el mustad'afîne : ve güçsüz, zayıf olanlar
-
4-Nisâ 76
fî : ....'da
-
4-Nisâ 76
fî : ...'da
-
4-Nisâ 78
fî burûcin : kalelerde, burçlarda
-
4-Nisâ 80
hafîzen : muhafız, gözetici, kontrol edici
-
4-Nisâ 82
fî-hi : onun içinde
-
4-Nisâ 83
el havfi : korku
-
4-Nisâ 84
fî : ...'da
-
4-Nisâ 87
fî-hi : onda, hakkında
-
4-Nisâ 88
fî : içinde, hakkında
-
4-Nisâ 88
el munâfikîne : münafıklar
-
4-Nisâ 88
fieteyni : iki topluluk, iki fırka, iki grup
-
4-Nisâ 89
fî : içinde, ...'da
-
4-Nisâ 91
fitneti : fitne
-
4-Nisâ 91
fî-hâ : ona
-
4-Nisâ 93
fî-hâ : orada, içinde
-
4-Nisâ 94
fî : ...'da
-
4-Nisâ 95
fî : ...'da
-
4-Nisâ 96
ve mağfireten : ve mağfiret
-
4-Nisâ 97
fîme : nerede, ne işte
-
4-Nisâ 97
mustad'afîne : aciz, çaresiz, zayıf olanlar
-
4-Nisâ 97
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
4-Nisâ 97
fî-hâ : orada (oraya)
-
4-Nisâ 98
el mustad'afîne : aciz, çaresiz, zayıf olanlar
-
4-Nisâ 100
fî : ...'da
-
4-Nisâ 100
fî el ardı : yeryüzünde
-
4-Nisâ 101
fî el ardı : yeryüzünde
-
4-Nisâ 101
el kâfirîne : kâfirler
-
4-Nisâ 102
fî-him : onların arasında
-
4-Nisâ 102
li el kâfirîne : kâfirler için
-
4-Nisâ 104
fî ibtigâi : arama konusunda, aramakta
-
4-Nisâ 106
ve istagfiri : ve istiğfar et, mağfiret dile
-
4-Nisâ 109
fî el hayâti : hayatta
-
4-Nisâ 110
yestagfiri : istiğfar eder, mağfiret diler
-
4-Nisâ 114
fî kesîrin : çoğunda
-
4-Nisâ 114
ma'rûfin : irfan, iyilik
-
4-Nisâ 116
lâ yagfiru : affetmez, bağışlamaz, mağfiret etmez
-
4-Nisâ 116
ve yagfiru : ve affeder, bağışlar, mağfiret eder
-
4-Nisâ 122
fî-hâ : orada
-
4-Nisâ 126
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
4-Nisâ 126
fî el ardı : yeryüzünde
-
4-Nisâ 127
fî en nisâi : kadınlar hakkında
-
4-Nisâ 127
fî-hinne : onlar hakkında
-
4-Nisâ 127
fî el kitâbi : kitapta
-
4-Nisâ 127
fî yetâme : yetimler hakkında, konusunda
-
4-Nisâ 127
ve el mustad'afîne : ve zayıf olanlar, aciz olanlar
-
4-Nisâ 131
fî es semâvâti : semâlarda, göklerde
-
4-Nisâ 131
fî el ardı : arzda, yeryüzünde, yerde
-
4-Nisâ 131
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
4-Nisâ 131
fî el ardı : arzda, yeryüzünde, yerde
-
4-Nisâ 132
fî es semâvâti : semâlarda, göklerde
-
4-Nisâ 132
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
4-Nisâ 137
li yagfira : mağfiret etmesi
-
4-Nisâ 138
el munâfikîne : münafıklar, iki yüzlüler
-
4-Nisâ 139
el kâfirîne : kâfirler
-
4-Nisâ 140
fî el kitâbi : kitapta
-
4-Nisâ 140
fî : konuda, ...'e
-
4-Nisâ 140
el munâfikîne : münâfıklar
-
4-Nisâ 140
ve el kâfirîne : ve kâfirler
-
4-Nisâ 140
fî : içinde, ...'de
-
4-Nisâ 141
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
4-Nisâ 141
li el kâfirîne : kâfirlere
-
4-Nisâ 142
el munâfikîne : münafıklar
-
4-Nisâ 144
el kâfirîne : kâfirler
-
4-Nisâ 145
el munâfikîne : münâfıklar
-
4-Nisâ 145
fî ed derki : tabakasında
-
4-Nisâ 151
el kâfirûne : kâfir olanlar, kâfirler
-
4-Nisâ 151
li el kâfirîne : kâfirler için
-
4-Nisâ 154
fî es sebti : cumartesi gününde
-
4-Nisâ 157
fî-hi : onda. onun hakkında
-
4-Nisâ 157
le fî şekkin : mutlaka şüphe içindeler
-
4-Nisâ 161
li el kâfirîne : kâfirler için, inkâr edenler için
-
4-Nisâ 162
fî el ilmi : ilimde
-
4-Nisâ 168
li yagfira : mağfiret edecek
-
4-Nisâ 169
fî-hâ : orada
-
4-Nisâ 170
fî es semâvâti : semâlarda, göklerde
-
4-Nisâ 171
fî : hakkında, ...'da
-
4-Nisâ 171
fî es semâvâti : semâlarda, göklerde
-
4-Nisâ 171
fî el ardı : arzda, yeryüzünde, yerde
-
4-Nisâ 173
yuveffî-him : onlara ödenir
-
4-Nisâ 175
fî rahmetin : rahmetin içine
-
4-Nisâ 176
fî el kelâleti : anne ve babası ve çocuğu olmayan kimse hakkında (dayı, amca, kardeş gibi ikinci derecede akrabaları olan kimse hakkında)
-
40-Mü'min 3
gâfiri : mağfiret eden
-
40-Mü'min 4
fî : içinde, hakkında
-
40-Mü'min 4
fî el bilâdi : şehirler arasında, şehirlerde, beldelerde
-
40-Mü'min 7
ve yestagfirûne : ve mağfiret dilerler, günahları sevaba çevirmesini dilerler
-
40-Mü'min 7
fagfir (fe ıgfir) : ve mağfiret et
-
40-Mü'min 14
el kâfirûne : kâfirler, inkâr edenler
-
40-Mü'min 15
refîu ed derecâti : dereceleri yükselten
-
40-Mü'min 18
şefîin : şefaatçi
-
40-Mü'min 19
mâ tuhfî : gizledikleri şeyler
-
40-Mü'min 21
fî : de, içinde
-
40-Mü'min 21
fî : de, içinde
-
40-Mü'min 24
ilâ fir'avne : firavuna
-
40-Mü'min 25
el kâfirîne : kâfirler
-
40-Mü'min 25
fî dalâlin : dalâlette, sapıklık içinde
-
40-Mü'min 26
fir'avnu : firavun
-
40-Mü'min 26
fî : de
-
40-Mü'min 28
âli fir'avne : firavunun ailesi
-
40-Mü'min 29
fî : de
-
40-Mü'min 29
fir'avnu : firavun
-
40-Mü'min 34
fî : içinde
-
40-Mü'min 35
fî âyâti allâhi : Allah'ın âyetleri hakkında
-
40-Mü'min 36
fir'avnu : firavun
-
40-Mü'min 37
li fir'avne : firavuna
-
40-Mü'min 37
fir'avne : firavun
-
40-Mü'min 37
fî tebâbin : kayıp içinde, hüsranda
-
40-Mü'min 40
fîhâ : orada
-
40-Mü'min 43
fî ed dunyâ : dünyada
-
40-Mü'min 43
fî el âhireti : ahirette
-
40-Mü'min 43
el musrifîne : müsrifler, haddi aşanlar
-
40-Mü'min 45
bi âli fir'avne : firavunun ailesini
-
40-Mü'min 46
âle firavne : firavunun ailesi
-
40-Mü'min 47
fî en nâri : ateşte
-
40-Mü'min 48
fî-hâ : orada
-
40-Mü'min 49
fî : de, içinde
-
40-Mü'min 49
yuhaffif : hafifletsin
-
40-Mü'min 50
duâu el kâfirîne : kâfirlerin duası
-
40-Mü'min 50
fî : içinde
-
40-Mü'min 51
fî : de, içinde
-
40-Mü'min 55
vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile
-
40-Mü'min 56
fî : hakkında, de
-
40-Mü'min 56
fî : içinde, de
-
40-Mü'min 59
fîhâ : onda
-
40-Mü'min 61
fîhi : onda, içinde, de
-
40-Mü'min 69
fî : hakkında
-
40-Mü'min 71
fî a'nâkı-him : onların boyunlarında
-
40-Mü'min 72
fî : içinde, de
-
40-Mü'min 72
fî : içinde, de
-
40-Mü'min 74
el kâfirîne : kâfirler
-
40-Mü'min 75
fî el ardı : yeryüzünde
-
40-Mü'min 76
fîhâ : orada
-
40-Mü'min 80
fî-hâ : onda vardır
-
40-Mü'min 80
menâfiu : faydalar, yararlar
-
40-Mü'min 80
fî : içinde, de
-
40-Mü'min 82
fî : de
-
40-Mü'min 82
fî el ardı : yeryüzünde
-
40-Mü'min 85
fî : hakkında
-
40-Mü'min 85
el kâfirûne : kâfirler
-
41-Fussilet 5
fî : de var
-
41-Fussilet 5
fî : da var
-
41-Fussilet 6
istagfirû-hu : ona istiğfar edin, ondan mağfiret dileyin
-
41-Fussilet 7
kâfirûne : kâfirler, inkâr edenler
-
41-Fussilet 9
fî : de, içinde
-
41-Fussilet 10
fî-hâ : orada
-
41-Fussilet 10
fî-hâ : orada
-
41-Fussilet 10
fî-hâ : orada
-
41-Fussilet 10
fî : de, içinde
-
41-Fussilet 12
fî yevmeyni : iki günde
-
41-Fussilet 12
fî : de
-
41-Fussilet 14
halfi-him : onların arkalarında
-
41-Fussilet 14
kâfirûne : kâfirler, inkâr edenler
-
41-Fussilet 15
fî el ardı : yeryüzünde
-
41-Fussilet 16
fî eyyâmin : günlerde
-
41-Fussilet 16
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
41-Fussilet 25
fî umemin : ümmetlerde
-
41-Fussilet 26
fî-hi : onun hakkında, o sırada, onun içinde
-
41-Fussilet 28
fîhâ : orada vardır
-
41-Fussilet 31
fî : de, içinde
-
41-Fussilet 31
ve fî : ve ... de, içinde
-
41-Fussilet 31
fî-hâ : orada
-
41-Fussilet 31
fî-hâ : orada
-
41-Fussilet 40
fî : de, hakkında
-
41-Fussilet 40
fî : de, içinde, içine
-
41-Fussilet 42
min halfi-hî : onun arkasından
-
41-Fussilet 43
magfiretin : mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi)
-
41-Fussilet 44
fî : de, içinde, içinde vardır
-
41-Fussilet 45
fî-hi : onda, onun hakkında
-
41-Fussilet 45
fî : içinde
-
41-Fussilet 52
fî : de, içinde
-
41-Fussilet 53
fî : de, içinde
-
41-Fussilet 53
ve fî : ve de, içinde
-
41-Fussilet 53
e ve lem yekfi : ve kâfi değil mi
-
41-Fussilet 54
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 4
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 4
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 5
ve yestagfirûne : ve istiğfar ediyorlar, mağfiret diliyorlar
-
42-Şûrâ 5
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 6
hafîzun : muhafaza eden, gözeten
-
42-Şûrâ 7
fî-hi : onun hakkında
-
42-Şûrâ 7
fî el cenneti : cennette
-
42-Şûrâ 7
fî es saîri : alevli ateş içinde, cehennemde
-
42-Şûrâ 8
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 10
fî-hi : onda, onun hakkında
-
42-Şûrâ 11
fî-hi : orada
-
42-Şûrâ 13
fî-hi : onda, onun hakkında
-
42-Şûrâ 14
fî : içinde
-
42-Şûrâ 16
fî allâhi : Allah hakkında
-
42-Şûrâ 18
muşfikûne : korkanlar
-
42-Şûrâ 18
fî : hakkında
-
42-Şûrâ 18
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 20
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 20
fî el âhireti : ahirette
-
42-Şûrâ 22
muşfikîne : korkanlar
-
42-Şûrâ 22
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 23
fî el kurbâ : yakınlıkta
-
42-Şûrâ 23
fî-hâ : onda
-
42-Şûrâ 26
ve el kâfirûne : ve kâfirler, inkâr edenler
-
42-Şûrâ 27
fî el ardı : yeryüzünde
-
42-Şûrâ 29
fî-himâ : orada, o ikisinde
-
42-Şûrâ 31
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
42-Şûrâ 32
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 33
fî : de, içinde, vardır
-
42-Şûrâ 35
fî : de, hakkında
-
42-Şûrâ 37
yagfirûne : affederler, bağışlarlar
-
42-Şûrâ 38
yunfikûne : infâk ederler
-
42-Şûrâ 42
fî : de, içinde
-
42-Şûrâ 45
min tarfin : bir bakışla
-
42-Şûrâ 45
hafîyyin : gizli olarak
-
42-Şûrâ 45
fî : içinde
-
42-Şûrâ 48
hafîzan : muhafız olarak
-
42-Şûrâ 53
fî : de, içinde, var
-
42-Şûrâ 53
fî : de, içinde, var
-
43-Zuhruf 4
fî : içinde, de
-
43-Zuhruf 5
musrifîne : müsrif, haddi aşan
-
43-Zuhruf 6
fî el evvelîne : evvelkilerin arasında, içinde
-
43-Zuhruf 10
fîhâ : orada
-
43-Zuhruf 18
fî el hilyeti : ziynet içinde, süs eşyaları arasında
-
43-Zuhruf 18
fî el hisâmi : mücâdele içinde, mücâdelede
-
43-Zuhruf 23
fî karyetin : bir beldenin içine, beldeye, ülkeye
-
43-Zuhruf 24
kâfirûne : inkâr edenler
-
43-Zuhruf 28
fî : içinde
-
43-Zuhruf 30
kâfirûne : inkâr edenler
-
43-Zuhruf 32
fî : içinde
-
43-Zuhruf 33
min fiddatin : gümüşten
-
43-Zuhruf 39
fî el azâbi : azapta
-
43-Zuhruf 40
fî dalâlin : dalâlette
-
43-Zuhruf 46
ilâ fir'avne : firavuna
-
43-Zuhruf 51
fir'avnu : firavun
-
43-Zuhruf 51
fî kavmi-hi : kavmi içinde
-
43-Zuhruf 60
fî el ardı : yeryüzünde
-
43-Zuhruf 63
fî-hi : hakkında
-
43-Zuhruf 71
bi sihâfin : tepsiler ile
-
43-Zuhruf 71
ve fîhâ : ve orada
-
43-Zuhruf 71
fîhâ : orada
-
43-Zuhruf 73
fî-hâ : orada var
-
43-Zuhruf 74
fî azâbi : azap içinde
-
43-Zuhruf 75
fî-hi : orada
-
43-Zuhruf 84
fî es semâi : semada, gökte
-
43-Zuhruf 84
ve fî el ardı : ve arzda, yerde
-
44-Duhân 3
fî leyletin : gecede
-
44-Duhân 4
fihâ : onda
-
44-Duhân 9
fî şekkin : şüphe içinde
-
44-Duhân 17
fir'avne : firavun
-
44-Duhân 27
fîhâ : orada
-
44-Duhân 31
min fir'avne : firavundan
-
44-Duhân 31
min el musrifîne : müsriflerden, haddi aşanlardan
-
44-Duhân 33
fîhi : içinde
-
44-Duhân 45
fî : içinde
-
44-Duhân 51
fî : içinde, da
-
44-Duhân 52
fî : içinde, de
-
44-Duhân 55
fîhâ : orada
-
44-Duhân 56
fî-hâ : orada
-
45-Câsiye 3
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
45-Câsiye 4
ve fî halkı-kum : ve sizin yaratılışınızda
-
45-Câsiye 5
vahtilâfi (ve ihtilâfı) : ve ihtilâflı, karşılıklı olması, birbirini takip etmesi
-
45-Câsiye 5
ve tasrîfi : ve çevirir
-
45-Câsiye 12
fî-hi : onun içinde
-
45-Câsiye 13
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
45-Câsiye 13
fî el ardi : arzda, yerde
-
45-Câsiye 13
fî zâlike : bunda vardır
-
45-Câsiye 14
yagfirû : bağışlasınlar
-
45-Câsiye 17
fî : içinde, de, hakkında
-
45-Câsiye 17
fî-hi : onun için, onda
-
45-Câsiye 26
fî-hi : onun hakkında
-
45-Câsiye 30
fî rahmeti-hi : rahmetinin içine
-
45-Câsiye 32
fî-ha : onun hakkında
-
45-Câsiye 37
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
46-Ahkaf 4
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
46-Ahkaf 5
gâfilûne : gâfildirler
-
46-Ahkaf 6
kâfirîne : kâfirler, inkâr edenler
-
46-Ahkaf 8
tufîdûne : taşkınlık yapıyorsunuz, lâfa dalıyorsunuz
-
46-Ahkaf 8
fî-hi : onun hakkında
-
46-Ahkaf 14
fî-hâ : orada
-
46-Ahkaf 15
ve fisâlu-hu : ve onun sütten kesilmesi
-
46-Ahkaf 15
fî zurriyyetî : soyumu
-
46-Ahkaf 16
fî ashâbi el cenneti : cennet ehli (halkı) arasında
-
46-Ahkaf 17
uffın : uf, öf, aman, bıktım
-
46-Ahkaf 18
fî umemin : ümmetler içinde
-
46-Ahkaf 19
ve li yuveffiye-hum : ve onlara ödensin, eda edilsin
-
46-Ahkaf 20
fî hayâti-kum : hayatınızda
-
46-Ahkaf 20
fî el ardı : yeryüzünde
-
46-Ahkaf 21
bi el ahkâfi : Ahkâf'taki (Ad kavminin oturduğu kumlu bölgenin adı)
-
46-Ahkaf 21
ve min halfi-hi : ve onun ardından
-
46-Ahkaf 22
li te'fike-nâ : bizi çevirmek, vazgeçirmek için
-
46-Ahkaf 24
fî-hâ : onun içinde
-
46-Ahkaf 26
fî mâ : şeyin içinde
-
46-Ahkaf 26
fî hi : onun içinde
-
46-Ahkaf 31
yagfir lekum : size mağfiret etsin
-
46-Ahkaf 32
fî el ardı : yeryüzünde
-
46-Ahkaf 32
fî dalâlin : dalâlet içindedir
-
47-Muhammed 4
fidâen : fidye alarak (bedel karşılığı)
-
47-Muhammed 4
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
47-Muhammed 10
fîl ardı : yeryüzünde
-
47-Muhammed 10
ve lil kâfirîne : ve kâfirler içindir
-
47-Muhammed 11
el kâfirîne : kâfirler
-
47-Muhammed 15
fî hâ : onun içinde, orada
-
47-Muhammed 15
fî-hâ : onun içinde, orada vardır, bulunur
-
47-Muhammed 15
ve magfiretun : ve mağfiret vardır
-
47-Muhammed 15
fî en nâri : ateşin içinde, ateşte
-
47-Muhammed 19
vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile
-
47-Muhammed 20
fî hâ : onun içinde, onda
-
47-Muhammed 20
fî kulûbi-him : kalplerinin içinde, kalplerinde vardır
-
47-Muhammed 22
fî el ardı : yeryüzünde
-
47-Muhammed 26
fî : içinde, de
-
47-Muhammed 29
fî kulûbi-him : onların kalplerinin içinde, kalplerinde
-
47-Muhammed 30
fî lahni el kavli : sözlerdeki gizli mânâ, ima
-
47-Muhammed 34
len yagfire allâhu : Allah asla mağfiret etmez
-
47-Muhammed 37
fe yuhfi-kum : böylece size ısrar eder
-
47-Muhammed 38
li tunfikû : infâk etmeniz için, infâk etmeye
-
47-Muhammed 38
fî sebîlillâhi : Allah'ın yolunda
-
48-Fetih 2
li yagfire : mağfiret etsin diye
-
48-Fetih 4
fî : içine, ... e
-
48-Fetih 5
fîhâ : orada
-
48-Fetih 5
yukeffire : örter
-
48-Fetih 6
el munâfikîne : münafık erkekler
-
48-Fetih 6
el munâfikâti : münafık kadınlar
-
48-Fetih 11
fe istagfir lenâ : artık bizim için istiğfar et, mağfiret dile
-
48-Fetih 11
fî : içinde, de
-
48-Fetih 12
fî : içinde, de
-
48-Fetih 13
li el kâfirîne : kâfirler, inkârcılar için
-
48-Fetih 14
yagfiru : mağfiret eder
-
48-Fetih 16
muhallefîne : arkada kalmış olanlar (savaşa gitmeyenler)
-
48-Fetih 18
fî : içinde, de
-
48-Fetih 25
fî rahmeti-hî : rahmetinin içine, rahmetine
-
48-Fetih 26
ceale \n(ceale fî) : kıldı, yaptı \n: (yerleştirdi)
-
48-Fetih 26
fî kulûbi-him : onların kalplerinde, kalplerinin içinde
-
48-Fetih 29
fî vucûhi-him : onların yüzlerinde (yüzlerinde var olan, yüzlerindeki)
-
48-Fetih 29
fî et tevrâti : Tevrat'ta
-
48-Fetih 29
fi el incîli : İncil'de
-
48-Fetih 29
magfireten : mağfiret
-
49-Hucurât 3
magfiretun : mağfiret
-
49-Hucurât 7
fî-kum : sizin içinizde
-
49-Hucurât 7
fî kesîrin : çoğunda
-
49-Hucurât 7
fî kulûbi-kum : kalplerinizde
-
49-Hucurât 9
tefîe : döner
-
49-Hucurât 14
fî kulûbi-kum : kalplerinize
-
49-Hucurât 15
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
49-Hucurât 16
mâ fî es semâvâti : göklerdeki şeyleri, göklerde olanları
-
49-Hucurât 16
ve mâ fî el ardı : ve yerlerdeki şeyleri, yerlerde olanları
-
5-Mâide 3
fiskun : fısk'dır.
-
5-Mâide 3
fî mahmasatin : açlık hususunda
-
5-Mâide 3
gayra mutecânifin : meyledici olmadan, meyletmeden
-
5-Mâide 5
gayra musâfihîne : zinâ yapmaksızın
-
5-Mâide 5
fî el âhıreti : ahirette
-
5-Mâide 6
ilâ el merâfikı : dirseklere kadar
-
5-Mâide 9
lehum magfiratun : onlar için bir mağfiret vardır. (günahları sevaba çevrilir)
-
5-Mâide 12
le ukeffirenne : ben mutlaka örterim
-
5-Mâide 17
ve men fî el ardı : ve yeryüzünde bulunan kimseleri
-
5-Mâide 18
yagfiru : mağfiret eder, günahları sevaba çevirir
-
5-Mâide 20
iz ceale fî kum : o zaman içinizde kıldı
-
5-Mâide 22
inne fî-hâ kavmen : şüphesiz orada (onun içersinde) bir topluluk, bir kavim var
-
5-Mâide 24
mâ dâmû fî-hâ : orada oldukça, olduğu sürece
-
5-Mâide 26
yetîhûne fî el ardı : yeryüzünde şaşkın dolaşacaklar
-
5-Mâide 31
yebhasu fî el ardı : yeri eşeleyen
-
5-Mâide 32
ev fesâdin fi el ardı : veya yeryüzünde fesad
-
5-Mâide 32
fî el ardı : yeryüzünde
-
5-Mâide 33
ve yes'avne fî el ardı : ve yeryuzunde çalışırlar
-
5-Mâide 33
min hılâfin : çaprazdan
-
5-Mâide 33
hızyun fî ed dunyâ : dünyada bir rezillik
-
5-Mâide 33
ve lehum fî el âhırati : ve onlar için âhirette vardır
-
5-Mâide 35
ve câhidû fî sebîli hi : ve O'nun yolunda cihad edin
-
5-Mâide 36
mâ fî el ardı cemîan : yeryüzünde bulunanların hepsi
-
5-Mâide 40
ve yagfiru : ve mağfiret eder (günahları sevaba çevirir)
-
5-Mâide 41
fî el kufri : inkarda, küfürde
-
5-Mâide 41
fitnete-hu : onun fitneye düşmesi
-
5-Mâide 41
lehum fî ed dunyâ : onlar için dünyada vardır
-
5-Mâide 41
ve lehum fî el âhıreti : ve onlara ahirette vardır
-
5-Mâide 43
fî hâ hukmu Allâhi : içinde Allâh'ın (c.c.) hükümleri var
-
5-Mâide 44
fî- hâ huden ve nûrun : içinde hidayet ve nur vardır
-
5-Mâide 44
bi mâ istuhfizû : muhafaza etmeleri istenen şey ile
-
5-Mâide 44
el kâfirûne : kâfirler
-
5-Mâide 45
fî hâ : onun içinde
-
5-Mâide 45
ve el enfe bi el enfi : ve buruna burun ile
-
5-Mâide 46
fî hi huden ve nûrun : onun içinde bir hidayet ve bir nur vardır
-
5-Mâide 47
fî hi : onun içinde, onda
-
5-Mâide 48
fî mâ âtâ-kum : size verdiği şeyler hakkında (ile)
-
5-Mâide 48
fî-hi : onun içinde, o konuda, hakkında
-
5-Mâide 52
fî kulûbi-him : kalplerinde vardır
-
5-Mâide 52
fî-him : onların aralarında
-
5-Mâide 52
fî enfusi-him : kendi içlerinde
-
5-Mâide 54
alâ el kâfirîne : kâfirlere
-
5-Mâide 54
fî sebîli allâhi : Allâh'ın (cc.) yolunda
-
5-Mâide 62
yusâriûne fî el ismi : günahda yarışırlar
-
5-Mâide 64
yunfıku : infak eder, verir
-
5-Mâide 64
fî el ardı : yeryüzünde
-
5-Mâide 67
el kavme el kâfirîne : kâfirler topluluğu, kâfirler kavmi
-
5-Mâide 68
el kâfirîne : kâfirler
-
5-Mâide 71
ellâ tekûne fitnetun : bir fitne olmayacağını
-
5-Mâide 74
ve yestagfirûne-hu : ve O'na istiğfar ediyorlar, O'ndan mağfiret diliyorlar
-
5-Mâide 77
fî dîni-kum : dininizde
-
5-Mâide 80
ve fî el azâbi : ve azap içinde
-
5-Mâide 83
tefîdu : boşalır, akar
-
5-Mâide 85
hâlidîne fî-hâ : orada devamlı kalacak olanlar
-
5-Mâide 89
fî eymâni-kum : yeminlerinizdeki
-
5-Mâide 91
fî : ...de, hakkında, konusunda (ile)
-
5-Mâide 93
fî-mâ : şeyler hakkında
-
5-Mâide 97
mâ fî es semâvâti : göklerdeki şeyler, göklerde olan (gökyüzünde ne varsa)
-
5-Mâide 97
ve mâ fî el ardı : ve yerdeki şeyler, yerlerde olan (yeryüzünde ne varsa)
-
5-Mâide 102
kâfirîne : kâfirler
-
5-Mâide 106
fî el ardı : yeryüzünde
-
5-Mâide 110
fî el mehdi : beşikte
-
5-Mâide 110
fe tenfuhu fî-ha : sonra onun içine üflüyordun
-
5-Mâide 116
mâ fî nefsî : nefsimdeki, nefsimde olanı
-
5-Mâide 116
mâ fî nefsi-ke : senin nefsindeki, zatındaki şeyi
-
5-Mâide 117
mâ dumtu fî-him : onların arasında, bulunduğum sürece
-
5-Mâide 118
ve in tagfir lehum : ve eğer onları bağışlarsan (mağfiret edesen)
-
5-Mâide 119
hâlidîne fî-hâ : onun içinde, orada kalacak olanlar
-
5-Mâide 120
ve mâ fî-hinne : ve onların içinde olanlar, onlarda bulunanlar
-
50-Kaf 2
el kâfirûne : kâfirler
-
50-Kaf 4
hafîzun : muhafaza eden, saklayıp koruyan
-
50-Kaf 5
fî emrin : iş içinde
-
50-Kaf 7
fî-hâ : onda, orada
-
50-Kaf 7
fî-hâ : onda, orada (oraya)
-
50-Kaf 13
ve fir'avnu : ve firavun
-
50-Kaf 15
fî lebsin : kuşku içinde
-
50-Kaf 18
mâ yelfızu : söylenmez
-
50-Kaf 20
ve nufiha : ve üflendi
-
50-Kaf 20
fî es sûri : sur'a
-
50-Kaf 22
fî gafletin : gaflet içinde
-
50-Kaf 24
fî cehenneme : cehennemin içine, cehenneme
-
50-Kaf 26
fî el azâbi : azabın içine
-
50-Kaf 27
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
50-Kaf 32
hafîzin : hafîz olanlar (üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar)
-
50-Kaf 35
fî-hâ : orada
-
50-Kaf 36
fî el bilâdi : beldelerde, şehirlerde
-
50-Kaf 37
fî zâlike : bunda vardır
-
50-Kaf 38
fî : içinde, de
-
51-Zâriyât 8
le fî : gerçekten içindesiniz
-
51-Zâriyât 8
muhtelifin : ihtilâflı
-
51-Zâriyât 9
ufike : döndürüldü
-
51-Zâriyât 11
fî gamretin : cehalet içinde
-
51-Zâriyât 14
fitnete-kum : fitnenizi
-
51-Zâriyât 15
fî cennâtin : cennetlerde
-
51-Zâriyât 18
yestağfirûne : istiğfar ederler, mağfiret dilerler
-
51-Zâriyât 19
ve fî emvâli-him : ve onların mallarında vardır
-
51-Zâriyât 20
ve fî el ardı : ve arzda, yeryüzünde
-
51-Zâriyât 21
ve fî : ve içinde, de
-
51-Zâriyât 22
fî es semâi : semada, gökyüzünde vardır
-
51-Zâriyât 24
dayfi : misafirler
-
51-Zâriyât 29
fî sarretin : çığlık atarak
-
51-Zâriyât 34
li el musrifîne : müsrifler için, haddi aşanlar
-
51-Zâriyât 35
fî-hâ : orada
-
51-Zâriyât 36
fî-hâ : orada
-
51-Zâriyât 37
fî-hâ : orada
-
51-Zâriyât 38
ve fî mûsâ : ve Musa'da
-
51-Zâriyât 38
ilâ fir'avne : firavuna
-
51-Zâriyât 40
fî el yemmi : denize, denizin içine
-
51-Zâriyât 41
ve fî âdin : ve Ad kavminde
-
51-Zâriyât 43
ve fî semûde : ve Semud kavminde (vardır)
-
51-Zâriyât 50
fe firrû : öyleyse kaç, sığın
-
52-Tûr 3
fî : içinde, de
-
52-Tûr 5
es sakfi : tavan, yeryüzünün tavanı
-
52-Tûr 8
min dâfiin : defedecek kimse, uzaklaştırıp engel olacak
-
52-Tûr 12
fî : içinde (içine dalmış olarak)
-
52-Tûr 17
fî : içinde
-
52-Tûr 23
fî-hâ : orada
-
52-Tûr 23
fî-hâ : orada
-
52-Tûr 26
fî ehli-nâ : ailemiz içinde, ailemizle beraberken
-
52-Tûr 26
muşfikîne : korkanlar, endişe edenler
-
52-Tûr 38
fî-hi : orada
-
52-Tûr 45
fî-hi : onda
-
53-Necm 26
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
53-Necm 31
fîs semâvâti : göklerde
-
53-Necm 31
fî el ardı : yerde
-
53-Necm 32
magfireti : mağfireti
-
53-Necm 32
fî butûni : karınlarında
-
53-Necm 36
fî suhufi : sayfalarında
-
53-Necm 53
ve el mu'tefikete : ve altı üstüne getirilen, altüst edilen belde
-
54-Kamer 4
fî-hi : onda
-
54-Kamer 8
el kâfirûne : kâfirler
-
54-Kamer 14
kufire : inkâr edildi
-
54-Kamer 19
fî : içinde
-
54-Kamer 24
le fî dalâlin : gerçekten dalâlet içinde
-
54-Kamer 27
fitneten : fitne (imtihan) olarak (olsun diye)
-
54-Kamer 37
dayfi-hî : onun misafirleri
-
54-Kamer 41
fir'avne : firavun
-
54-Kamer 43
fî ez zuburi : semavî kitaplarda
-
54-Kamer 47
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
54-Kamer 48
fî en nâri : ateşin içine, ateşe
-
54-Kamer 52
fî ez zuburi : (semavî) kitaplarda
-
54-Kamer 54
fî cennâtin : cennetlerde
-
54-Kamer 55
fî mak'adi : makamında
-
55-Rahmân 8
fî : içinde, konusunda, da
-
55-Rahmân 11
fî-hâ : orada vardır
-
55-Rahmân 12
el asfi : yaprak
-
55-Rahmân 24
fî el bahri : denizde
-
55-Rahmân 29
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
55-Rahmân 29
fî şe'nin : bir şe'n, ayrı bir tecelli, yeni bir oluş üzerindedir
-
55-Rahmân 50
fî himâ : ikisinde vardır
-
55-Rahmân 52
fî himâ : ikisinde vardır
-
55-Rahmân 56
fî hinne : orada
-
55-Rahmân 56
et tarfi : bakışlar
-
55-Rahmân 66
fî-himâ : ikisinde var
-
55-Rahmân 68
fî himâ : ikisinde vardır
-
55-Rahmân 70
fî hinne : onlarda vardır
-
55-Rahmân 72
fî : içinde, de
-
55-Rahmân 76
refrefin : yastıklar veya yüksek yataklar
-
56-Vâkıa 3
hâfîdatun : alçaltan, alçaltıcı
-
56-Vâkıa 3
râfi'atun : yükselten, yükseltici
-
56-Vâkıa 12
fî : içinde
-
56-Vâkıa 25
fî-hâ : orada
-
56-Vâkıa 28
fî : içinde, arasında
-
56-Vâkıa 42
fî : içinde
-
56-Vâkıa 45
mutrefîne : mutrafı olanlar, varlık içinde zevklerine dalmış olanlar
-
56-Vâkıa 61
fî : içinde, de
-
56-Vâkıa 78
fî : içinde
-
57-Hadid 1
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
57-Hadid 4
fî : de, da
-
57-Hadid 4
fî el ardı : yerin içine
-
57-Hadid 4
fî-hâ : orada, onun içine
-
57-Hadid 6
fî en nehâri : gündüzün içine
-
57-Hadid 6
fî el leyl : gecenin içine
-
57-Hadid 7
ve enfikû : ve infâk edin
-
57-Hadid 7
mustahlefîne : halefler, vekil kılınanlar
-
57-Hadid 7
fî-hi : onda, onun hakkında, o konuda
-
57-Hadid 10
ellâ tunfikû : infâk etmiyorsunuz
-
57-Hadid 10
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
57-Hadid 12
fî-hâ : içinde, orada
-
57-Hadid 13
el munâfikûne : münafık erkekler
-
57-Hadid 13
ve el munâfikâtu : ve münafık kadınlar
-
57-Hadid 13
fî-hi : orada vardır
-
57-Hadid 15
fidyetun : bir fidye, bedel, ödeme
-
57-Hadid 20
fî el emvâli : malda, mal konusunda
-
57-Hadid 20
ve fî el âhireti : ve ahirette
-
57-Hadid 20
ve magfiretun : ve mağfiret, bağışlanma, günahların sevaba çevrilmesi
-
57-Hadid 21
ilâ magfiretin : bağışlanmaya, mağfirete
-
57-Hadid 22
fî el ardı : yeryüzünde
-
57-Hadid 22
fî enfusi-kum : sizin nefslerinizde, kendinizde
-
57-Hadid 22
fî kitâbin : kitapta
-
57-Hadid 25
fî-hi : onda, onun içinde
-
57-Hadid 25
ve menâfiu : ve pekçok menfaatler, faydalar
-
57-Hadid 26
fî : de, içinde
-
57-Hadid 27
fî kulûbi : kalplerde
-
57-Hadid 28
ve yagfir : ve mağfiret etsin
-
58-Mücâdele 1
fî : konusunda, hakkında
-
58-Mücâdele 4
ve li el kâfirîne : ve kâfirler için vardır
-
58-Mücâdele 5
ve li el kâfirîne : ve kâfirler için vardır
-
58-Mücâdele 7
fî es semâvâti : göklerde var olan
-
58-Mücâdele 7
ve mâ fî el ardi : ve arzda, yerde var olan
-
58-Mücâdele 8
fî enfusi-him : kendi aralarında
-
58-Mücâdele 11
fî el mecâlisi : meclislerde
-
58-Mücâdele 17
fî-hâ : onun içinde, orada
-
58-Mücâdele 20
fî : içinde
-
58-Mücâdele 22
fî kulûbi-him(u) : onların kalplerinin içine
-
58-Mücâdele 22
fî-hâ : orada
-
59-Haşr 1
mâ fî : ne varsa, var olan şey(ler), olanlar
-
59-Haşr 1
ve mâ fî : ve ne varsa, var olan şey(ler), olanlar
-
59-Haşr 2
fî kulûbi-him(u) : kalplerinin içine, kalplerine
-
59-Haşr 3
fî ed dunyâ : dünyada
-
59-Haşr 3
fî el âhireti : ahirette
-
59-Haşr 9
fî sudûri-him : sadırlarında, göğüslerinde
-
59-Haşr 10
igfir : mağfiret et
-
59-Haşr 10
fî kulûbi-nâ : kalplerimizde
-
59-Haşr 11
fî-kum : sizin içinizde, sizin aranızda
-
59-Haşr 13
fî sudûri-him : onların göğüslerinde, yüreklerinde
-
59-Haşr 14
fî kuren : beldelerde, şehirlerde
-
59-Haşr 17
fî en nâri : ateşin içinde
-
59-Haşr 17
fî-hâ : orada, içinde
-
59-Haşr 24
fî es semâvâti : semalarda, göklerde var olan, bulunan
-
6-En'âm 3
fî es semâvâti : göklerde
-
6-En'âm 3
ve fî el ardı : ve arzda, yeryüzünde
-
6-En'âm 6
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
6-En'âm 7
fî kırtâsin : kâğıtta
-
6-En'âm 11
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
6-En'âm 12
mâ fî es semâvâti : semâlarda, göklerde, olan şey(ler)
-
6-En'âm 12
lâ reybe fî- hi : onda şüphe yok
-
6-En'âm 13
fî el leyli : gecede
-
6-En'âm 23
fitnetu-hum : onların fitnesi
-
6-En'âm 25
ve fî âzâni-him : ve onların kulaklarında vardır
-
6-En'âm 31
fî hâ : orada
-
6-En'âm 35
fî el ardı : yerin içine
-
6-En'âm 35
fî es semâi : semâya, gökyüzüne
-
6-En'âm 38
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
6-En'âm 38
fî el kitâbi : Kitap'ta
-
6-En'âm 39
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 51
ve lâ şefîun : ve şefaat eden yoktur
-
6-En'âm 59
mâ fî : var olan şey
-
6-En'âm 59
fî zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 59
illâ fî : içinde olmasın, bulunmasın
-
6-En'âm 60
fî hi : onun içinde
-
6-En'âm 68
fî âyâti-nâ : âyetlerimiz hakkında
-
6-En'âm 68
yahûdû fî hadîsin : söze dalarlar (söze geçerler)
-
6-En'âm 70
ve lâ şefîun : ve bir şefaatçi yoktur
-
6-En'âm 71
fî el ardı : yeryüzünde
-
6-En'âm 73
fî es sûri : sur'a
-
6-En'âm 74
fî dalâlin : dalâlette
-
6-En'âm 76
el âfilîne : kaybolup giden
-
6-En'âm 80
fî allâhi : Allah hakkında
-
6-En'âm 89
leysû bi-hâ bi kâfirîne : onu inkâr etmeyecek
-
6-En'âm 91
fî : içinde
-
6-En'âm 92
yuhâfizûne : muhafaza ederler
-
6-En'âm 93
fî gamerâti el mevti : ölümün şiddetinde
-
6-En'âm 94
fî-kum : sizinle
-
6-En'âm 97
fî zulumâti el berri : karanın karanlıklarında
-
6-En'âm 99
fî zâlikum : bunlarda vardır
-
6-En'âm 104
bi hafîzin : gözeten, muhafız
-
6-En'âm 107
hafîzan : gözetleyici, muhafız
-
6-En'âm 110
fî : içinde
-
6-En'âm 116
men fî el ardı : yeryüzünde bulunan kimseler
-
6-En'âm 121
le fıskun : gerçekten fısktır
-
6-En'âm 122
fî en nâsi : insanlar içinde, arasında
-
6-En'âm 122
fî ez zulumâti : karanlıklar içinde
-
6-En'âm 122
li el kâfirîne : kâfirlere
-
6-En'âm 123
fî kulli karyetin : her kasabada, şehirde
-
6-En'âm 123
fî hâ : orada
-
6-En'âm 125
fî es semâi : semâda
-
6-En'âm 128
fî-hâ : orada
-
6-En'âm 130
kâfirîne : kâfirler
-
6-En'âm 131
gâfilûne : gâfiller, gaflet içinde olanlar
-
6-En'âm 132
bi gâfilin : gâfil, habersiz
-
6-En'âm 139
mâ fî : içindeki şey
-
6-En'âm 139
fî-hi : onda
-
6-En'âm 141
el musrifîne : müsrifler, israf eden kimseler
-
6-En'âm 145
fî mâ : şeylerde
-
6-En'âm 145
fıskan : fısk olan
-
6-En'âm 156
le gâfilîne : gerçekten gâfil (habersiz) olanlar
-
6-En'âm 158
fî îmâni-hâ : îmânında, îmânıyla
-
6-En'âm 159
fî şey'in : bir şeyde, bir ilgide, bağlantıda
-
6-En'âm 164
fîhi : onun hakkında
-
6-En'âm 165
fî mâ : şeylerle, şeyler hakkında (hususunda)
-
60-Mümtehine 1
fî sebîlî : benim yolumda
-
60-Mümtehine 4
fî ibrâhîme : İbrâhîm'de vardır
-
60-Mümtehine 4
le estagfirenne : mutlaka istiğfar edeceğim, mağfiret dileyeceğim
-
60-Mümtehine 5
fitneten : fitne, fitne konusu
-
60-Mümtehine 5
ve igfir : ve mağfiret et
-
60-Mümtehine 6
fî-him : onlarda vardır
-
60-Mümtehine 8
fî ed dîni : dînde, dîn hakkında
-
60-Mümtehine 9
fî ed dîni : dîn hakkında
-
60-Mümtehine 10
el kevâfiri : kâfirler (kâfir kadınlar)
-
60-Mümtehine 12
fî ma'rûfin : maruf bir iş konusunda
-
60-Mümtehine 12
ve istagfir : ve mağfiret dile
-
61-Saf 1
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
61-Saf 1
fî el ardı : arzda, yeryüzünde, yerde
-
61-Saf 4
fî sebîli-hî : onun yolunda, kendi yolunda
-
61-Saf 8
li yutfiû : söndürmeyi
-
61-Saf 8
el kâfirûne : kâfirler
-
61-Saf 11
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
61-Saf 12
yagfir : mağfiret eder
-
61-Saf 12
fî cennâti adnin : adn cennetlerinde
-
62-Cum'a 1
fî es semâvâti : göklerde
-
62-Cum'a 1
fî el ardı : yeryüzünde
-
62-Cum'a 2
fî el ummiyyîne : ümmîlerin, okuma yazma bilmeyenlerin arasında
-
62-Cum'a 2
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
62-Cum'a 8
tefirrûne : siz kaçıyorsunuz
-
62-Cum'a 10
fî el ardı : yeryüzünde
-
63-Münâfikûn 1
el munâfikûne : münafıklar, nifak çıkaranlar
-
63-Münâfikûn 1
el munâfikîne : münafıklar, nifak çıkaranlar
-
63-Münâfikûn 5
yestagfir : mağfiret dilesin
-
63-Münâfikûn 6
lem testagfir : sen dilemedin
-
63-Münâfikûn 6
yagfire allâhu : Allah mağfiret eder, bağışlar
-
63-Münâfikûn 7
lâ tunfikû : infâk etmeyin, vermeyin
-
63-Münâfikûn 7
el munâfikîne : münafıklar
-
63-Münâfikûn 8
el munâfikîne : münafıklar, nifak çıkaranlar
-
63-Münâfikûn 10
ve enfikû : ve infâk edin
-
64-Teğabün 1
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
64-Teğabün 1
fî el ardı : arzda, yeryüzünde, yerde
-
64-Teğabün 2
kâfirun : kâfirdir
-
64-Teğabün 4
fî es semâvâti : semalarda, göklerde
-
64-Teğabün 9
yukeffir : örter
-
64-Teğabün 9
fî-hâ : orada
-
64-Teğabün 10
fî-hâ : orada, onun içinde
-
64-Teğabün 14
ve tagfirû : ve bağışlamak
-
64-Teğabün 15
fitnetun : fitne, imtihan, deneme
-
64-Teğabün 16
ve enfikû : ve infâk edin, verin
-
64-Teğabün 17
ve yagfir : ve mağfiret eder
-
65-Talâk 2
bi ma'rûfin : örfe uygun olarak güzellikle ve iyilikle
-
65-Talâk 2
bi ma'rûfin : örfe uygun olarak güzellikle ve iyilikle
-
65-Talâk 5
yukeffir : örter
-
65-Talâk 6
enfikû : infâk edin, nafaka verin
-
65-Talâk 6
bi ma'rûfin : marufla, güzellikle, örf ve adete uygun olarak
-
65-Talâk 7
yunfik : infâk etsin
-
65-Talâk 7
li yunfik : infâk etsin
-
65-Talâk 11
fî-hâ : orada
-
66-Tahrim 8
en yukeffire : örtmesi (mastar)
-
66-Tahrim 8
ve igfir-lenâ : ve bizi mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir)
-
66-Tahrim 9
ve el munâfikîne : ve münafıklar
-
66-Tahrim 11
fir'avne : firavun
-
66-Tahrim 11
fî el cenneti : cennette
-
66-Tahrim 11
min fir'avne : firavundan
-
66-Tahrim 12
fî-hi : onun içine
-
67-Mülk 3
fî : içinde, de
-
67-Mülk 7
fî-hâ : onun içine
-
67-Mülk 8
fî-hâ : onun içine, oraya
-
67-Mülk 9
fî : içinde
-
67-Mülk 10
fî : içinde
-
67-Mülk 12
magfiretun : mağfiret, günahların sevaba çevrilmesi, bağışlanma
-
67-Mülk 15
fî menâkibi- hâ : onun omuzlarında, üzerinde (dağlarda, kıyılarda)
-
67-Mülk 16
fî es semâi : semada, gökyüzünde
-
67-Mülk 17
fî es semâi : semada, gökyüzünde
-
67-Mülk 20
el kâfirûne : kâfirler
-
67-Mülk 20
fî : içinde
-
67-Mülk 21
fî : içinde
-
67-Mülk 24
fî el ardı : arzda, yeryüzünde
-
67-Mülk 28
el kâfirîne : kâfirler
-
67-Mülk 29
fî : içinde, de
-
68-Kalem 10
hallâfin : çok yemin edenler
-
68-Kalem 37
fî-hi : onda, onun içinde
-
68-Kalem 38
fî-hi : onda, onun içinde
-
69-Hâkka 7
fî-hâ : orada
-
69-Hâkka 9
fir'avnu : firavun
-
69-Hâkka 9
ve el mu'tefikâtu : ve beldeleri alt üst edilen kimseler
-
69-Hâkka 11
fî : içinde
-
69-Hâkka 13
izâ nufiha : üflendiği zaman
-
69-Hâkka 13
fî : içine
-
69-Hâkka 18
hâfiyetun : gizli, sessiz, sır olarak
-
69-Hâkka 21
fî : içinde
-
69-Hâkka 22
fî cennetin : cennette
-
69-Hâkka 24
fî el eyyâmi : günlerde
-
69-Hâkka 32
fî silsiletin : zincir içinde
-
69-Hâkka 50
el kâfirîne : inkâr edenler
-
7-A'râf 2
fî : içinde, ...de
-
7-A'râf 10
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 10
fî hâ : onun içinde, orada
-
7-A'râf 13
fî hâ : orada
-
7-A'râf 17
min halfi-him : onların arkalarından
-
7-A'râf 22
ve tafikâ : ve başladılar (ikisi)
-
7-A'râf 23
lem tagfir-lenâ : bize mağfiret etmezsin
-
7-A'râf 24
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 25
fî-hâ : orada (yeryüzünde)
-
7-A'râf 25
fî hâ : orada
-
7-A'râf 31
el musrifîne : müsrifler, israf edenler
-
7-A'râf 32
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
7-A'râf 36
fî-hâ : orada
-
7-A'râf 37
kânû kâfirîne : kâfirler oldular
-
7-A'râf 38
fî : içine, arasına
-
7-A'râf 38
fî en nâri : ateşin içinde, ateşte
-
7-A'râf 38
fî-hâ : orada
-
7-A'râf 40
fî semmi el hiyâtı : iğne deliğinin içine, iğne deliğine
-
7-A'râf 42
fî-hâ : orada
-
7-A'râf 43
fî sudûri-him : onların göğüslerinde
-
7-A'râf 45
kâfirûne : inkâr edenler
-
7-A'râf 46
alâ el a'râfi : A'raf (cennet-cehennem arasındaki yüksek tepelerin) üstünde (arf: yüksek tepe, araf: yüksek tepeler)
-
7-A'râf 48
ashâbu el a'râfi : A'raf ehli, halkı
-
7-A'râf 50
en efîdû : aktarın
-
7-A'râf 50
alâ el kâfirîne : kâfirlere
-
7-A'râf 54
fî sitteti eyyâmin : altı günde
-
7-A'râf 56
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 60
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
7-A'râf 64
fî el fulki : gemide
-
7-A'râf 66
fî sefâhetin : bir sefihliğin (aptallığın) içinde
-
7-A'râf 69
fi el halkı : yaratılışta
-
7-A'râf 71
fî esmâin : isimler hakkında
-
7-A'râf 73
fî ardı allâhi : Allah'ın arzında
-
7-A'râf 74
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 74
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 76
kâfirûne : inkâr edenler
-
7-A'râf 78
fî dâri-him : kendi yurtlarında
-
7-A'râf 85
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 88
fî milleti-nâ : bizim milletimize, dinimize
-
7-A'râf 89
fî milleti-kum : sizin milletinize (dîninize)
-
7-A'râf 89
fî-hâ : oraya
-
7-A'râf 91
fî dâri-him : kendi yurtlarında
-
7-A'râf 92
fî-hâ : orada
-
7-A'râf 93
alâ kavmin kâfirîne : inkâr eden kavme (kâfir kavme)
-
7-A'râf 94
fî karyetin : bir beldeye, ülkeye
-
7-A'râf 101
el kâfirîne : inkâr edenler, kâfirler
-
7-A'râf 103
ilâ fir'avne : firavuna
-
7-A'râf 104
yâ fir'avnu : ey firavun
-
7-A'râf 109
min kavmi fir'avne : firavunun kavminden
-
7-A'râf 111
fî el medâini : şehirlerin içine, şehirlere
-
7-A'râf 113
fir'avne : firavun
-
7-A'râf 117
ye'fikûne \n(ıfk) : yalandan yapıyorlar, sihir yapıyorlar, uyduruyorlar \n: (yalan)
-
7-A'râf 123
fir'avnu : firavun
-
7-A'râf 123
fî el medîneti : şehrin içinde, şehirde
-
7-A'râf 124
min hilâfin : çapraz, karşılıklı
-
7-A'râf 127
kavmi fir'avne : firavunun kavmi
-
7-A'râf 127
fi el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 129
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 130
âle fir'avne : firavunun ailesi
-
7-A'râf 136
fî el yemmi : denizin içinde, denizde
-
7-A'râf 136
gâfilîne : gâfil, habersiz
-
7-A'râf 137
fî-hâ : orada
-
7-A'râf 137
fir'avnu : firavun
-
7-A'râf 139
fî-hi : onun içinde
-
7-A'râf 141
min âli fir'avne : firavun ailesinden
-
7-A'râf 141
ve fî zâlikum : ve işte bunda vardır
-
7-A'râf 142
fî kavmî : kavmim içinde
-
7-A'râf 145
fî el elvâhı : levhaların içine
-
7-A'râf 146
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 146
gâfilîne : gâfiller
-
7-A'râf 149
sukıta fî eydî-him : ellerinin arasına düşürüldü (aklı başına geldi, yanıldığını anladı, pişman oldu)
-
7-A'râf 149
ve yağfir-lenâ : ve bize mağfiret eder
-
7-A'râf 151
rabbıgfirlî (rabbi ıgfir-lî) : Rabbim beni mağfiret et
-
7-A'râf 151
fî rahmeti-ke : senin rahmetinin içine
-
7-A'râf 152
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
7-A'râf 154
ve fî nushati-hâ : ve onun nüshasında (sayfalarında) vardır
-
7-A'râf 155
fitnetu-ke : senin imtihanın
-
7-A'râf 155
fagfir lenâ (fe ıgfir lenâ) : artık bize mağfiret et
-
7-A'râf 155
hayru el gâfirîne : mağfiret edenlerin en hayırlısısın
-
7-A'râf 156
fî hâzihi ed dunyâ : bu dünyada
-
7-A'râf 156
ve fî el âhırati : ve ahirette
-
7-A'râf 157
fî et tevrâti : Tevrat'ta
-
7-A'râf 157
bi el ma'rûfi : irfanla
-
7-A'râf 161
nagfir-lekum : biz sizi mağfiret edelim
-
7-A'râf 163
fî es sebti : cumartesi gününde (onların yasak uygulama gününde)
-
7-A'râf 168
fî el ardı : yeryüzünde
-
7-A'râf 169
mâ fî-hi : onun içindeki şeyleri
-
7-A'râf 171
mâ fî-hi : onun içinde olan şeyleri
-
7-A'râf 172
gâfilîne : gâfiller, habersiz olanlar
-
7-A'râf 179
hum el gâfilûne : onlar gâfil olanlar, gâfiller
-
7-A'râf 180
fî esmâi-hi : onun isimlerinde, isimleri hakkında, konusunda
-
7-A'râf 185
fî : içinde, ...de, hakkında, ...a
-
7-A'râf 186
fî : içinde
-
7-A'râf 187
fî es semâvâti : göklerde
-
7-A'râf 187
hafiyyun : gizli olarak bilen (gizliden haberi olan)
-
7-A'râf 189
hafîfen : hafif olarak (ilk devresindeki aşılanmış hücre)
-
7-A'râf 190
fî-mâ : o şeyler hakkında, o şeylerle
-
7-A'râf 199
bil urfi (bi el urfi) : irfan ile
-
7-A'râf 202
fî el gayyi : gayyın içine (cehenneme)
-
7-A'râf 205
fî nefsi-ke : nefsinde, kendi kendine
-
7-A'râf 205
min el gâfilîne : gâfillerden, gaflete düşenlerden
-
70-Meâric 2
li el kâfirîne : kâfirler için
-
70-Meâric 2
dâfiun : def edecek kimse, bertaraf edecek, geri çevirecek
-
70-Meâric 4
fî yevmin : günde, gün içinde
-
70-Meâric 14
fî el ardı : yeryüzünde var
-
70-Meâric 24
fî : içinde, de
-
70-Meâric 27
muşfikûne : çekinenler, korkanlar
-
70-Meâric 29
hâfizûne : koruyanlar, muhafaza edenler
-
70-Meâric 34
yuhâfizûne : muhafaza ederler
-
70-Meâric 35
fî : içinde, de
-
70-Meâric 43
yûfîdûne : koşanlar
-
71-Nuh 4
yagfir : mağfiret etsin, günahlarınızı sevaba çevirsin
-
71-Nuh 6
firâran : firar, kaçış, uzaklaşma
-
71-Nuh 7
tagfire : senin mağfiret etmen, bağışlaman
-
71-Nuh 7
fî : içinde
-
71-Nuh 10
istagfirû : mağfiret dileyin
-
71-Nuh 16
fî-hinne : onların içinde, arasında
-
71-Nuh 18
fî-hâ : ona, oraya
-
71-Nuh 20
ficâcen : geniş yol
-
71-Nuh 26
min el kâfirîne : kâfirlerden
-
71-Nuh 28
igfirlî : beni mağfiret et
-
72-Cin 4
sefîhu-nâ : bizim sefih, ahmak olanımız
-
72-Cin 10
fî el ardı : yeryüzünde
-
72-Cin 12
fî el ardi : yeryüzünde
-
72-Cin 17
fî-hi : bu konuda
-
72-Cin 23
fî-hâ : orada, içinde
-
72-Cin 27
ve min halfi-hî : ve onun arkasından
-
73-Müzzemmil 7
fî en nehâri : gündüzün içinde, gündüzleyin ..... vardır
-
73-Müzzemmil 15
ilâ fir'avne : firavuna
-
73-Müzzemmil 16
fir'avnu : firavun
-
73-Müzzemmil 20
fî el ardı : yeryüzünde
-
73-Müzzemmil 20
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
73-Müzzemmil 20
ve istagfirû allâhe : ve Allah'a istiğfar edin, tövbe edip Allah'tan mağfiret dileyin
-
74-Müddessir 8
fî : içine
-
74-Müddessir 10
alâ el kâfirîne : kâfirlere
-
74-Müddessir 31
fitneten : fitne
-
74-Müddessir 31
fî kulûbi-him : kalplerinde
-
74-Müddessir 31
ve el kâfirûne : ve kâfirler
-
74-Müddessir 40
fî : içinde
-
74-Müddessir 42
fî sekara : sekarın içine, alevli ateşe
-
74-Müddessir 48
eş şâfiîne : şefaat edenler
-
74-Müddessir 50
mustenfiretun : ürkmüş olan
-
74-Müddessir 56
el magfireti : mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi)
-
75-Kıyamet 28
el firâku : ayrılık
-
76-İnsan 4
li el kâfirîne : kâfirler için
-
76-İnsan 13
fî-hâ : orada
-
76-İnsan 13
fî-hâ : orada
-
76-İnsan 15
min fıddatin : gümüşten
-
76-İnsan 16
min fıddatin : gümüşten
-
76-İnsan 17
fî-hâ : orada
-
76-İnsan 18
fî-hâ : orada
-
76-İnsan 21
min fıddatin : gümüşten
-
76-İnsan 31
fî rahmeti-hî : rahmetinin içine
-
77-Mürselât 21
fî : içinde, de
-
77-Mürselât 27
fî-hâ : orada
-
77-Mürselât 41
fî zılâlin : gölgelerde
-
78-Nebe 3
fî-hi : onun hakkında
-
78-Nebe 18
fî es sûri : sur'a
-
78-Nebe 23
fî-hâ : onun içinde, orada
-
78-Nebe 24
fî-hâ : orada
-
78-Nebe 35
fî-hâ : orada
-
78-Nebe 40
el kâfiru : kâfir
-
79-Nâziât 10
fî el hâfireti : eski hal, ilk hal (izi üzerinde geri dönme)
-
79-Nâziât 17
ilâ fir'avne : firavuna
-
79-Nâziât 26
fî zâlike : bunda vardır
-
79-Nâziât 43
fî me : ne var, nereden, nasıl
-
8-Enfâl 3
yunfikûne : infâk ederler
-
8-Enfâl 4
ve magfiratun : ve mağfiret (vardır) (günahların sevaba çevrilmesi)
-
8-Enfâl 6
fî el hakkı : hak konusunda
-
8-Enfâl 7
dâbira el kâfirîne : kâfirlerin arkası, neslin devamı
-
8-Enfâl 9
bi elfin : bin (tane) ile
-
8-Enfâl 9
murdifîne : birbirini izleyen, arka arkaya gelen
-
8-Enfâl 12
fî kulûbi : kalplerine
-
8-Enfâl 14
li el kâfirîne : kâfirler için vardır
-
8-Enfâl 16
ilâ fietin : bir gruba
-
8-Enfâl 18
keydi el kâfirîne : kâfirlerin tuzağı, hilesi
-
8-Enfâl 19
fietu-kum : topluluğunuz, gurubunuz
-
8-Enfâl 23
fî-him : onların içinde, onlarda
-
8-Enfâl 25
fitneten : fitne, imtihan
-
8-Enfâl 26
fî el ardı : yeryüzünde
-
8-Enfâl 28
fitnetun : fitne, imtihandır
-
8-Enfâl 29
ve yukeffir : ve örter
-
8-Enfâl 29
ve yagfir-lekum : ve size mağfiret eder
-
8-Enfâl 33
fî-him : onların içinde, arasında
-
8-Enfâl 33
yestagfirûne : mağfiret dilerler, diliyorlar
-
8-Enfâl 36
yunfikûne : infâk ederler, verirler
-
8-Enfâl 36
fe se-yunfikûne-hâ : böylece, bu şekilde onu infak ederler, verirler
-
8-Enfâl 37
fî cehenneme : cehennemde
-
8-Enfâl 39
fitnetun : fitne
-
8-Enfâl 42
fîl mîâdi (fî el mîâdi) : zaman hakkında, konusunda
-
8-Enfâl 43
fî menâmi-ke : senin uykunda
-
8-Enfâl 43
fîl emri : emir hakkında
-
8-Enfâl 44
fî a'yuni-kum : sizin gözlerinizde
-
8-Enfâl 44
fî a'yuni-him : onların gözlerinde
-
8-Enfâl 45
fieten : bir topluluk
-
8-Enfâl 48
terâet el fietâni : iki topluluk (birbirini) gördü
-
8-Enfâl 49
el munâfikûne : münafıklar
-
8-Enfâl 49
fî kulûbi-him : kalplerinde vardır
-
8-Enfâl 52
fir'avne : firavun
-
8-Enfâl 54
fir'avne : firavun
-
8-Enfâl 54
fîr'avne : firavun
-
8-Enfâl 56
fî kulli merratin : her defasında
-
8-Enfâl 57
fî el harbi : savaşta, harpte
-
8-Enfâl 60
tunfikû : infâk edersiniz, verirsiniz
-
8-Enfâl 60
fî sebîlillâhi (fî sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
8-Enfâl 63
fî el ardı : yeryüzündeki
-
8-Enfâl 66
fî-kum : sizde
-
8-Enfâl 67
fî el ardı : yeryüzünde
-
8-Enfâl 68
fî-mâ : o şeyler hakkında, konusunda
-
8-Enfâl 70
fî eydî-kum : ellerinizdeki, elinizin altında (yanınızda)
-
8-Enfâl 70
fî kulûbi-kum : kalplerinizde vardır
-
8-Enfâl 70
ve yagfir lekum : ve size mağfiret eder
-
8-Enfâl 72
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
8-Enfâl 72
fîd dîni (fî ed dîni) : dîn konusunda, dînde
-
8-Enfâl 73
fitnetun : fitne
-
8-Enfâl 73
fîl ardı (fî el ardı) : yeryüzünde
-
8-Enfâl 74
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
8-Enfâl 74
magfiratun : mağfiret
-
8-Enfâl 75
fî kitâbi allâhi : Allah'ın Kitab'ında
-
80-Abese 13
fî : de
-
80-Abese 13
suhufin : sahifeler
-
80-Abese 27
fî-hâ : orada
-
80-Abese 34
yefirru : kaçar
-
80-Abese 38
musfiratun : nurlu, parlak, aydın
-
82-İnfitâr 1
infataret \n(infitar) : çatlayıp yarıldı \n: (inşikakın başlangıcı)
-
82-İnfitâr 8
fî eyyi sûretin : hangi surette
-
82-İnfitâr 10
hâfızîne : hıfzeden, hafaza melekleri
-
82-İnfitâr 13
fî : içinde, de
-
82-İnfitâr 14
le fî : mutlaka, elbette içinde
-
83-Mutaffifin 1
li el mutaffifîne : eksik ölçenlere, eksik tartanlara
-
83-Mutaffifin 7
fî : içinde, de
-
83-Mutaffifin 18
fî : içinde, de
-
83-Mutaffifin 22
fî : içinde, de
-
83-Mutaffifin 24
fî vucûhi-him : onların yüzlerinde
-
83-Mutaffifin 26
ve fî zâlike : ve bunda
-
83-Mutaffifin 26
el mutenâfisûne : yarışanlar
-
83-Mutaffifin 33
hâfızîne : gözeticiler
-
84-İnşikak 4
fî-hâ : İçinde
-
84-İnşikak 13
fî : içinde, arasında
-
85-Bürûc 18
fir'avne : firavun
-
85-Bürûc 19
fî : içinde
-
85-Bürûc 22
fî : de, da
-
86-Târık 4
hâfızun : muhafız (gözleyici)
-
86-Târık 6
dâfikın : kuvvetle atılan
-
86-Târık 17
el kâfirîne : kâfirler
-
87-A'lâ 13
fî-hâ : onun içinde, orada
-
87-A'lâ 18
fî es suhufî : sayfalarda var
-
87-A'lâ 19
suhufi : sayfalar
-
88-Ğâşiye 10
fî : içinde, de
-
88-Ğâşiye 11
fî-hâ : orada
-
88-Ğâşiye 12
fî-hâ : orada vardır
-
88-Ğâşiye 13
fî-hâ : orada vardır
-
88-Ğâşiye 18
rufiat : yükseltilmiş
-
89-Fecr 5
fî zâlike : bunda
-
89-Fecr 8
fî : içinde, arasında
-
89-Fecr 10
ve fir'avne : ve firavun
-
89-Fecr 11
fî : de
-
89-Fecr 12
fî-hâ : orada
-
89-Fecr 29
fî ibâdî : kullarımın arasına
-
9-Tevbe 2
fi el ardı : yeryüzünde
-
9-Tevbe 2
muhzî el kâfirîne : kâfirleri alçaltıcı, hor, hakir yapıcı
-
9-Tevbe 8
fî-kum : sizin hakkınızda
-
9-Tevbe 10
fî : hakkında
-
9-Tevbe 11
fî ed dîni : dînde
-
9-Tevbe 12
fî dîni-kum : sizin dîniniz hakkında
-
9-Tevbe 14
ve yeşfi : ve şifa verir, ferahlandırır
-
9-Tevbe 17
ve fî en nâri : ve ateşin içinde, ateşte
-
9-Tevbe 19
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 20
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 21
fî hâ : orada vardır
-
9-Tevbe 22
fî hâ : onun içinde, orada
-
9-Tevbe 24
fî sebîli-hi : onun yolunda
-
9-Tevbe 25
fî mevâtıne : savaş yerlerinde
-
9-Tevbe 26
cezâu el kâfirîne : kâfirlerin cezası
-
9-Tevbe 32
en yutfîû : söndürmek
-
9-Tevbe 32
kerihe el kâfirûne : kâfirler kerih gördüler
-
9-Tevbe 34
ve el fıddate : ve gümüş
-
9-Tevbe 34
ve lâ yunfikûne-hâ : ve onu infâk etmezler
-
9-Tevbe 34
fî sebîli allâhi : Allah yolunda
-
9-Tevbe 35
fî nâri cehenneme : cehennem ateşi içinde
-
9-Tevbe 36
fî kitâbi allâhi : Allah'ın kitabında
-
9-Tevbe 36
fî-hinne : onların içinde (o aylarda)
-
9-Tevbe 37
fî el kufri : inkârda, küfürde
-
9-Tevbe 37
el kavme el kâfirîne : kâfir kavmi
-
9-Tevbe 38
infirû : sefere (Allah yolunda cihada) çıkın, (nefer olun, asker olun)
-
9-Tevbe 38
fî sebîli allâhi essâkaltum : Allah'ın yolunda sakil oldunuz, yavaş davrandınız, meylettiniz
-
9-Tevbe 38
fî el âhirati : ahirette
-
9-Tevbe 39
tenfirû : sefere (Allah yolunda cihada) çıkarsınız (nefer, asker olursunuz)
-
9-Tevbe 40
fî el gâri : mağarada
-
9-Tevbe 41
infirû : sefere (Allah yolunda cihada) çıkın (nefer olun, asker olun)
-
9-Tevbe 41
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 45
fî raybi-him : şüpheleri içinde
-
9-Tevbe 47
fî-kum : sizin içinizde, aranızda
-
9-Tevbe 47
yebgûne-kumul fitnete : içinizde fitne çıkmasını isterler
-
9-Tevbe 47
ve fîkum : ve sizin içinizde, aranızda
-
9-Tevbe 48
ibtegû el fîtnete : fitne çıkarmak istediler
-
9-Tevbe 49
fî el fitneti : fitnenin içine, fitneye
-
9-Tevbe 49
bi el kâfîrîne : kâfirleri, inkâr edenleri
-
9-Tevbe 53
enfikû : infâk edin, verin
-
9-Tevbe 54
ve lâ yunfikûne : ve infâk etmezler
-
9-Tevbe 55
fî el hayâti ed dunyâ : dünya hayatında
-
9-Tevbe 55
kâfirûne : kâfirler
-
9-Tevbe 58
fî es sadakâti : ganimetler, sadakalar hakkında, konusunda
-
9-Tevbe 60
ve fî er rikâbi : ve köleler konusunda
-
9-Tevbe 60
ve fî sebîli allâhi : ve Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 63
fî-hâ : orada
-
9-Tevbe 64
yahzeru el munâfikûne : münafıklar korkuyorlar, çekiniyorlar
-
9-Tevbe 64
fî kulûbi-him : kalplerinde olan
-
9-Tevbe 67
el munâfikûne : münafık erkekler
-
9-Tevbe 67
ve el munâfikâtu : ve münafık kadınlar
-
9-Tevbe 67
an el ma'rûfi : iyilikten, irfandan
-
9-Tevbe 67
inne el munâfıkîne : muhakkak münafıklar
-
9-Tevbe 68
el munâfikîne : münafık erkekler
-
9-Tevbe 68
ve el munâfikâti : ve münafık kadınlar
-
9-Tevbe 68
fî-hâ : onun içinde, orada
-
9-Tevbe 69
fî ed dunyâ : dünyada
-
9-Tevbe 70
ve el mu'tefikâti \n(efeke) : ve çevrilmiş olanlar (altı üstüne çevrilen şehirler) \n: (çevirdi)
-
9-Tevbe 71
bi el ma'rûfi : ma'ruf ile, iyilik ile
-
9-Tevbe 72
fî-hâ : orada
-
9-Tevbe 72
fî cennâti adnin : adn cennetleri içinde
-
9-Tevbe 73
ve el munâfikîne : ve münafıklarla
-
9-Tevbe 74
fî ed dunyâ : dünyada
-
9-Tevbe 74
fî el ardı : yeryüzünde
-
9-Tevbe 77
fî kulûbi-him : onların kalplerinde, kalplerine
-
9-Tevbe 79
fî es sadakâti : sadakalar konusunda
-
9-Tevbe 80
istagfir : mağfiret dile, iste
-
9-Tevbe 80
lâ testagfir : mağfiret dileme
-
9-Tevbe 80
in testagfir : eğer mağfiret dilersen
-
9-Tevbe 80
fe len yagfirallâhu : artık Allah asla mağfiret etmez
-
9-Tevbe 81
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 81
lâ tenfirû : sefere (cihada) çıkmayınız
-
9-Tevbe 81
fî el harri : sıcakta, sıcak havada
-
9-Tevbe 83
mea el hâlifîne : geri kalanlarla beraber
-
9-Tevbe 85
fî ed dunyâ : dünyada
-
9-Tevbe 85
kâfirûne : kâfirler
-
9-Tevbe 87
el havâlifi : (savaşa katılmayıp) geri kalanlar
-
9-Tevbe 89
fî-hâ : orada
-
9-Tevbe 91
mâ yunfikûne : infâk edecek, verecek şey
-
9-Tevbe 92
tefîdu : boşaldı, aktı (göz yaşı)
-
9-Tevbe 92
tefîdu min ed dem'i : kanlı gözyaşı (çok üzüntü ile akan yaşlar)
-
9-Tevbe 92
mâ yunfikûne : infâk edecek şey
-
9-Tevbe 93
mea el havâlifi : (savaşa katılmayıp) geride kalanlarla beraber
-
9-Tevbe 98
mâ yunfiku : infâk ettiği şeyi
-
9-Tevbe 99
mâ yunfiku : infâk ettiği şey
-
9-Tevbe 99
fî rahmeti-hi : kendi rahmetinin içine
-
9-Tevbe 100
fîhâ : orada
-
9-Tevbe 101
munâfikûne : münafıklar
-
9-Tevbe 108
fî-hi : orada
-
9-Tevbe 108
fî-hi : onun içinde, orada
-
9-Tevbe 108
fî-hi : onun içinde, orada (vardır)
-
9-Tevbe 109
curufin : curuf, sellerin getirip yığdığı çamur, çürük, yıkılan toprak, çamur yığını
-
9-Tevbe 109
fî nâri cehenneme : cehennem ateşinin içine
-
9-Tevbe 110
fî kulûbi-him : onların kalplerinde
-
9-Tevbe 111
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda, Allah yolunda
-
9-Tevbe 111
fî et tevrâti : Tevrat'ta
-
9-Tevbe 112
bi el ma'rûfi : iyilikle, irfan ile
-
9-Tevbe 112
ve el hâfizûne : ve muhafaza edenler, koruyanlar
-
9-Tevbe 113
en yestagfirû : mağfiret dilemesi
-
9-Tevbe 117
fî sâati : o saatte, o zamanda, o vakitte
-
9-Tevbe 120
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda, Allah yolunda
-
9-Tevbe 121
ve lâ yunfikûne : ve infâk etmezler, vermezler (ki)
-
9-Tevbe 122
li yenfirû : sefere çıkması, cihada çıkmaları
-
9-Tevbe 122
firkatin : fırka, topluluk
-
9-Tevbe 122
fî ed dîni : dîn hakkında, dîni
-
9-Tevbe 123
fî-kum : sizde
-
9-Tevbe 125
ellezîne fî kulûbi-him : kalplerinde ... olan kimseler
-
9-Tevbe 125
kâfirûne : kâfirler
-
9-Tevbe 126
fî kulli âmin : her yıl, her senede
-
90-Beled 4
fî kebedin : meşakkat, zorluk içinde
-
90-Beled 14
fî yevmin : günde
-
95-Tin 4
fî : içinde
-
95-Tin 5
esfele sâfilîne : esfeli safilin, sefillerin en sefili, en sefil hale
-
97-Kadir 1
fî : de
-
97-Kadir 3
elfi : bin
-
97-Kadir 4
fî-hâ : onda
-
98-Beyyine 3
fî-hâ : orada, içinde vardır
-
98-Beyyine 6
fî nâri : ateş içinde
-
98-Beyyine 6
fî-hâ : orada
-
98-Beyyine 8
fî-hâ : orada