Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : ke
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 3633
-
1-Fâtiha 5
iyyâ-ke : yalnız sen, yalnız sana
-
1-Fâtiha 5
iyyâ-ke : yalnız sen, yalnız senden
-
10-Yunus 1
tilke : işte bunlar
-
10-Yunus 3
lâ tezekkerûne : tezekkür etmezsiniz
-
10-Yunus 4
ve ellezîne keferû : ve inkâr eden kimseler
-
10-Yunus 5
zâlike : işte bu, böylece
-
10-Yunus 8
ulâike : işte onlar
-
10-Yunus 10
subhâne-ke allâhumme : Allah'ım Seni tenzih ederim
-
10-Yunus 12
keşef-nâ : biz giderdik, kaldırdık, açtık
-
10-Yunus 12
ke : gibi
-
10-Yunus 12
kezâlike : işte böylece
-
10-Yunus 13
kezâlike : işte böyle
-
10-Yunus 14
keyfe : nasıl
-
10-Yunus 17
keziben : yalan olarak, yalanla
-
10-Yunus 17
kezzebe : yalanladı
-
10-Yunus 19
lâ kelimetun : bir söz olmasaydı
-
10-Yunus 19
min rabbike : senin Rabbinden
-
10-Yunus 24
ke mâin : su gibidir
-
10-Yunus 24
ke en : gibi olur (oldu)
-
10-Yunus 24
kezâlike : onun gibi, işte böylece
-
10-Yunus 24
yetefekkerûne : tefekkür ediyorlar
-
10-Yunus 26
ulâike : işte onlar
-
10-Yunus 27
ve ellezîne kesebû : ve kazanan kimselerin
-
10-Yunus 27
ke ennemâ : ancak sanki, gibi
-
10-Yunus 27
ulâike : işte onlar
-
10-Yunus 29
fe kefâ : artık yeterli, kâfidir
-
10-Yunus 33
kezâlike : böylece
-
10-Yunus 33
kelimetu : sözü, kelimesi
-
10-Yunus 33
rabbi-ke : senin Rabbin
-
10-Yunus 35
keyfe : nasıl
-
10-Yunus 39
kezzebû : yalanladılar
-
10-Yunus 39
kezâlike : böylece, bunun gibi
-
10-Yunus 39
kezzebe : yalanladılar
-
10-Yunus 39
keyfe : nasıl
-
10-Yunus 40
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
10-Yunus 41
ve in kezzebû-ke : ve eğer seni yalanlarlarsa
-
10-Yunus 42
ileyke : sana
-
10-Yunus 43
ileyke : sana
-
10-Yunus 45
keen : gibi
-
10-Yunus 45
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler, yalanlayanlar
-
10-Yunus 46
nurîyenne-ke : elbette sana gösteririz
-
10-Yunus 46
ev neteveffeyenne-ke : veya seni vefat ettiririz
-
10-Yunus 53
ve yestenbiûne-ke : ve senden haber soracaklar
-
10-Yunus 58
fe bi zâlike : artık böylece
-
10-Yunus 60
alâ allahi el kezibe : Allah'a yalan
-
10-Yunus 61
an rabbi-ke : Rabbinden
-
10-Yunus 61
min zâlike : bundan
-
10-Yunus 64
li kelimâti allâhi : Allah'ın sözü, kelimesi
-
10-Yunus 64
zâlike : işte bu
-
10-Yunus 65
ve lâ yahzun-ke : ve seni üzmesin, mahzun olma
-
10-Yunus 67
fî zâlike : bunda
-
10-Yunus 69
el kezibe : yalan
-
10-Yunus 71
kebure : ağır geldi (büyük oldu)
-
10-Yunus 71
tevekkeltu : ben tevekkül ettim, güvendim
-
10-Yunus 73
fe kezzebû-hu : fakat onu yalanladılar
-
10-Yunus 73
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler
-
10-Yunus 73
keyfe : nasıl
-
10-Yunus 74
bi mâ kezzebû : yalanladıklarından dolayı
-
10-Yunus 74
kezâlike : işte böyle
-
10-Yunus 82
bi kelimâti-hi : kelimeleri ile, sözleri ile
-
10-Yunus 82
ve lev kerihe : ve kerih görse de (istemese de), hoşlanmasa da
-
10-Yunus 84
tevekkelû : tevekkül edin, güvenin
-
10-Yunus 85
tevekkelnâ : biz tevekkül ettik
-
10-Yunus 86
bi rahmeti-ke : senin rahmetin ile
-
10-Yunus 88
inne-ke : muhakkak sen
-
10-Yunus 88
an sebîli-ke : senin yolundan
-
10-Yunus 90
edreke-hu el gareku : onu boğacak düzeye erişti
-
10-Yunus 92
nuneccî-ke : seni kurtaracağız
-
10-Yunus 92
bi bedeni-ke : senin bedenin ile
-
10-Yunus 92
halfe-ke \n(li men halfe-ke) : senden sonra, senin arkanda \n: (senden sonraki nesl'e)
-
10-Yunus 92
kesîren : çoğu
-
10-Yunus 93
inne rabbe-ke : muhakkak ki senin Rabbin
-
10-Yunus 94
ileyke : sana
-
10-Yunus 94
min kabli-ke : senden önce
-
10-Yunus 94
câe-ke : sana geldi
-
10-Yunus 94
min rabbi-ke : Rabbinden
-
10-Yunus 95
kezzebû : yalanladılar
-
10-Yunus 96
kelimetu : kelime, söz
-
10-Yunus 96
rabbi-ke : senin Rabbin
-
10-Yunus 98
keşef-nâ : giderdik, kaldırdık
-
10-Yunus 99
rabbu-ke : senin Rabbin
-
10-Yunus 103
kezâlike : böyle, böylece
-
10-Yunus 105
veche-ke : vechini, yüzünü
-
10-Yunus 106
mâ lâ yenfeu-ke : sana fayda vermeyen şeyler
-
10-Yunus 106
ve lâ yadurru-ke : ve sana zarar vermeyen
-
10-Yunus 106
fe inne-ke : o zaman sen mutlaka
-
10-Yunus 107
ve in yemseske allâhu : ve Allah eğer dokundurursa (isabet ettirirse)
-
10-Yunus 107
ve in yurid-ke : ve eğer senin için (sana) isterse
-
10-Yunus 109
iley-ke : sana
-
10-Yunus 30
hunālike : işte orada
-
100-Âdiyât 6
kenûdun : hamdetmeyen, çok nankör
-
100-Âdiyât 7
zâlike : bu
-
101-Kâria 3
edrâ-ke : sana bildirdi
-
101-Kâria 4
ke el ferâşi : kelebekler, pervaneler gibi
-
101-Kâria 5
ke el ıhni : renkli yünler gibi
-
101-Kâria 10
ve mâ edrâ-ke : ve sana bildiren nedir
-
102-Tekâsür 3
kellâ : hayır
-
102-Tekâsür 4
kellâ : hayır
-
102-Tekâsür 5
kellâ : hayır
-
104-Hümeze 4
kellâ : hayır
-
104-Hümeze 5
edrâ-ke : sana bildirdi
-
105-Fil 1
keyfe : nasıl (neler)
-
105-Fil 1
rabbu-ke : senin Rabbin
-
105-Fil 2
keyde-hum : onların tuzağı, hilesi
-
105-Fil 5
ke : gibi
-
107-Mâ'ûn 1
yukezzibu : yalanlıyor
-
107-Mâ'ûn 2
zâlike : işte o
-
108-Kevser 1
a'taynâ-ke : biz sana verdik
-
108-Kevser 1
el kevsere : kevser
-
108-Kevser 2
li rabbi-ke : Rabbin için
-
108-Kevser 3
şânie-ke : sana buğzetti
-
11-Hûd 3
yevmin kebîrin : büyük gün
-
11-Hûd 7
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
11-Hûd 9
kefûrun : nankör olur
-
11-Hûd 11
ûlâike : işte onlar
-
11-Hûd 11
kebîrun : büyük
-
11-Hûd 12
fe lealle-ke : ve belki sen
-
11-Hûd 12
ileyke : sana
-
11-Hûd 12
sadru-ke : senin göğsün
-
11-Hûd 12
kenzun : bir hazine
-
11-Hûd 16
ulâike : işte onlar
-
11-Hûd 17
ulâike : işte onlar
-
11-Hûd 17
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
11-Hûd 18
keziben : yalan olarak, yalanla
-
11-Hûd 18
ulâike : işte onlar
-
11-Hûd 18
ellezîne kezebû : yalan söyleyen kimseler
-
11-Hûd 20
ulâike : onlar
-
11-Hûd 21
ulâike : işte onlar
-
11-Hûd 23
ulâike : işte onlar
-
11-Hûd 24
ke el a'mâ : âmâ, kör olan kimse (göremeyen) gibi
-
11-Hûd 24
e fe lâ tezekkerûne : hâlâ tezekkür etmez misiniz
-
11-Hûd 27
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
11-Hûd 27
mâ nerâ-ke : biz, seni görmüyoruz
-
11-Hûd 27
ve mâ nerâ-ke : ve görmüyoruz seni
-
11-Hûd 27
ittebea-ke : sana tâbî oldu
-
11-Hûd 30
e fe lâ tezekkerûne : hâlâ tezekkür etmez misiniz
-
11-Hûd 36
min kavmi-ke : senin kavminden
-
11-Hûd 37
vasnaıl fulke : ve gemiyi inşa et (yap)
-
11-Hûd 38
ve yasneu el fulke : ve gemiyi yapıyor
-
11-Hûd 38
kemâ : gibi
-
11-Hûd 40
ve ehle-ke : ve aileni, senin ehlini
-
11-Hûd 41
ve kâle irkebû : ve dedi binin
-
11-Hûd 42
ke el cibâli : dağlar gibi
-
11-Hûd 42
yâ buneyye irkeb : ey oğlum bin
-
11-Hûd 45
va'de-ke : senin vaadin
-
11-Hûd 45
ahkem : en iyi hüküm veren
-
11-Hûd 46
ehli-ke : senin ailen
-
11-Hûd 46
leke : senin
-
11-Hûd 46
eizu-ke : sana öğüt veriyorum
-
11-Hûd 47
innî eûzu bi-ke : muhakkak ki ben sana sığınırım
-
11-Hûd 47
en es'ele-ke : senden istemekten
-
11-Hûd 48
aleyke : senin üzerine, sana
-
11-Hûd 48
meâ-ke : seninle beraber
-
11-Hûd 49
tilke : bunlar
-
11-Hûd 49
ileyke : sana
-
11-Hûd 49
kavmu-ke : senin kavmin
-
11-Hûd 53
an kavli-ke : senin sözünden (dolayı)
-
11-Hûd 53
leke : sana
-
11-Hûd 54
ı'terâ-ke : sana isabet etti, çarptı
-
11-Hûd 56
tevekkeltu : tevekkül ettim
-
11-Hûd 59
ve tilke : ve işte bu
-
11-Hûd 60
keferû : inkâr ettiler
-
11-Hûd 65
zâlike : bu
-
11-Hûd 66
inne rabbe-ke : muhakkak ki senin Rabbin
-
11-Hûd 68
ke : gibi
-
11-Hûd 68
keferû : inkâr ettiler
-
11-Hûd 71
fe dahıket : bunun üzerine güldü, gülümsedi
-
11-Hûd 76
emru rabbi-ke : Rabbinin emri
-
11-Hûd 79
fî benâti-ke : senin kızlarında, kızların hakkında, konusunda
-
11-Hûd 79
ve inne-ke : ve muhakkak sen
-
11-Hûd 81
rabbi-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 81
ileyke : sana
-
11-Hûd 81
bi ehli-ke : (senin) ailenle birlikte
-
11-Hûd 81
illâ emreete-ke : senin hanımın (kadının) hariç
-
11-Hûd 83
rabbi-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 87
e salâtu-ke : senin namazın mı
-
11-Hûd 87
te'muru-ke : sana emrediyor
-
11-Hûd 87
en netruke : bırakmamız, terketmemiz, vazgeçmemiz
-
11-Hûd 87
inne-ke : muhakkak ki sen
-
11-Hûd 88
tevekkeltu : ben tevekkül ettim
-
11-Hûd 91
kesîren : çok, çoğu
-
11-Hûd 91
le nerâ-ke : cidden seni görüyoruz
-
11-Hûd 91
rehtu-ke : senin gurubun (on kişiden az olan erkek grubu)
-
11-Hûd 91
le recemnâ-ke : mutlaka seni taşlardık (taşlayarak öldürürdük)
-
11-Hûd 95
ke : gibi
-
11-Hûd 95
kemâ : gibi
-
11-Hûd 100
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 100
aleyke : sana
-
11-Hûd 101
rabbi-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 102
ve kezâlike : ve onun gibi, böyle, böylece
-
11-Hûd 102
rabbi-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 103
fî zâlike : bunda vardır
-
11-Hûd 103
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 103
ve zâlike : ve işte bu
-
11-Hûd 105
lâ tekellemu : konuşmaz (konuşamaz)
-
11-Hûd 107
rabbu-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 107
rabbe-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 108
rabbu-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 109
kemâ : gibi, nasıl ki
-
11-Hûd 110
kelimetun : bir söz, bir kelime
-
11-Hûd 110
min rabbi-ke : Rabbinden
-
11-Hûd 111
rabbuke : senin Rabbin
-
11-Hûd 112
kemâ : gibi
-
11-Hûd 112
mea-ke : seninle beraber, birlikte
-
11-Hûd 113
ve lâ terkenû : ve meyletmeyin, eğilim göstermeyin, dayanmayın
-
11-Hûd 114
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 117
rabbu-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 117
li yuhlike : helâk edici
-
11-Hûd 118
rabbu-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 119
rabbu-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 119
ve li zâlike : ve bunun için
-
11-Hûd 119
kelimetu : söz, kelime
-
11-Hûd 119
rabbi-ke : senin Rabbin
-
11-Hûd 120
aleyke : sana
-
11-Hûd 120
fuâde-ke : senin kalbindeki idrak hassasını (fiziğin ötesine açık idrak)
-
11-Hûd 120
ve câe-ke : ve sana geldi
-
11-Hûd 123
ve tevekkel : ve tevekkül edin
-
11-Hûd 123
rabbu-ke : senin Rabbin
-
110-Nasr 3
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbin
-
111-Tebbet 2
kesebe : kazandıkları
-
12-Yusuf 1
tilke : bunlar
-
12-Yusuf 3
aleyke : sana
-
12-Yusuf 3
ileyke : sana
-
12-Yusuf 4
kevkeben : gezegen
-
12-Yusuf 5
ru'yâ-ke : senin rüyan
-
12-Yusuf 5
alâ ıhveti-ke : kardeşlerine
-
12-Yusuf 5
leke : sana
-
12-Yusuf 5
keyden : hile, tuzak
-
12-Yusuf 6
ve kezâlike : ve böylece, işte böylece
-
12-Yusuf 6
yectebî-ke : seni seçecek
-
12-Yusuf 6
rabbu-ke : senin Rabbin
-
12-Yusuf 6
ve yuallimu-ke : ve sana öğretecek
-
12-Yusuf 6
aleyke : sana
-
12-Yusuf 6
kemâ : gibi
-
12-Yusuf 6
alâ ebevey-ke : senin ebeveynine
-
12-Yusuf 6
rabbe-ke : senin Rabbin
-
12-Yusuf 11
mâ leke : sana ne oluyor, ne oldu
-
12-Yusuf 14
ekele-hu : onu yedi
-
12-Yusuf 17
fe ekele-hu : böylece, o zaman onu yedi
-
12-Yusuf 18
bi demin kezibin : yalancı kan ile
-
12-Yusuf 21
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 21
mekken-nâ : biz yerleştirdik
-
12-Yusuf 22
ve kezâlike : ve işte böyle
-
12-Yusuf 23
leke : senin için, sana, sen
-
12-Yusuf 24
kezâlike : işte böyle, böylece
-
12-Yusuf 25
bi ehli-ke : senin ailene
-
12-Yusuf 27
fe kezebet : bu durumda o (kadın) yalan söyledi
-
12-Yusuf 28
min keydikunne : sizin tuzaklarınızdan (hilelerinizden)
-
12-Yusuf 28
keydekunne : sizin tuzağınız (hileniz)
-
12-Yusuf 31
mutteke'en : karşılıklı dayanıp oturacak yer
-
12-Yusuf 31
kerîmun : üstün, kerim
-
12-Yusuf 33
keydehunne : onların (kadınların) hilesi, tuzağı
-
12-Yusuf 34
keydehunne : onların hilesini, tuzağını
-
12-Yusuf 36
nerâ-ke : seni görüyoruz
-
12-Yusuf 38
en nuşrike : şirk koşmamız
-
12-Yusuf 38
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 40
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 42
inde rabbi-ke : efendinin yanında
-
12-Yusuf 45
ve eddekere : ve sonradan (unutmuşken) hatırladı
-
12-Yusuf 48
zâlike : bu
-
12-Yusuf 49
zâlike : bu
-
12-Yusuf 50
ilâ rabbi-ke : efendine
-
12-Yusuf 50
bi keydihinne : onların (kadınların) hilelerini
-
12-Yusuf 52
zâlike : bu
-
12-Yusuf 52
keyde el hâinîne : ihanet edenlerin tuzağı, hilesi
-
12-Yusuf 54
kelleme-hu : onunla konuştu
-
12-Yusuf 54
inneke el yevme : muhakkak sen bugün
-
12-Yusuf 56
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 56
mekkennâ : yerleştirdik, mevki sahibi yaptık
-
12-Yusuf 59
ûfî el keyle : ölçmeyi tam yaparım
-
12-Yusuf 60
keyle : bir ölçek, ölçülen madde
-
12-Yusuf 63
el keylu : ölçek
-
12-Yusuf 64
kemâ : gibi
-
12-Yusuf 65
keyle : bir ölçek (ölçmede kullanılan bir birim, miktar)
-
12-Yusuf 65
keyle beîrin : bir deve yükü (ölçüsü kadar)
-
12-Yusuf 65
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 65
keylun : ölçektir, miktardır
-
12-Yusuf 67
tevekkeltu : tevekkül ettim
-
12-Yusuf 67
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
12-Yusuf 69
ehû-ke : senin kardeşin
-
12-Yusuf 75
kezâlike : işte böyle
-
12-Yusuf 76
kezâlike : işte böylece
-
12-Yusuf 76
kidnâ \n(keyd) : düzen hazırladık \n: (hile, düzen, tedbir)
-
12-Yusuf 78
kebîren : büyük, yaşlı
-
12-Yusuf 78
nerâ-ke : seni görüyoruz
-
12-Yusuf 80
kebîru-hum : onların büyüğü
-
12-Yusuf 81
innebneke (inne ibne-ke) : muhakkak senin oğlun
-
12-Yusuf 84
kezîmun : üzüntüsünü saklayan
-
12-Yusuf 88
el keyle : ölçek
-
12-Yusuf 90
e inne-ke : gerçekten sen misin
-
12-Yusuf 91
âserekellâhu : Allah seni tercih etmiştir
-
12-Yusuf 95
inne-ke : muhakkak, gerçekten sen
-
12-Yusuf 95
dalâlike : senin dalâletin (doğru olan şeyden uzaklığın, sapman)
-
12-Yusuf 102
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 102
ileyke : sana
-
12-Yusuf 105
ve keeyyin : ve (ne kadar) pek çok, nice
-
12-Yusuf 109
min kabli-ke : senden önce
-
12-Yusuf 109
keyfe : nasıl
-
13-Ra'd 1
tilke : bunlar
-
13-Ra'd 1
ileyke : sana
-
13-Ra'd 1
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
13-Ra'd 3
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 3
yetefekkerûne : tefekkür ederler
-
13-Ra'd 4
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 5
ulâike : işte onlar
-
13-Ra'd 5
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 5
ve ulâike el aglâlu : ve işte bu halkalar
-
13-Ra'd 5
ve ulâike : ve işte bunlar
-
13-Ra'd 6
ve yesta'cilûne-ke : ve senden acele (acil) istiyorlar
-
13-Ra'd 6
rabbe-ke : senin Rabbin
-
13-Ra'd 6
rabbe-ke : senin Rabbin
-
13-Ra'd 7
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 9
kebîru : büyük olan
-
13-Ra'd 13
ve el melâiketu : ve melekler
-
13-Ra'd 14
ke bâsitı : açan gibidir
-
13-Ra'd 14
keffey-hi : avucunu
-
13-Ra'd 15
ve kerhen : ve istemeyerek
-
13-Ra'd 16
ke : gibi
-
13-Ra'd 17
kezâlike : işte böyle
-
13-Ra'd 17
kezâlike : böylece
-
13-Ra'd 18
ulâike : işte onlar
-
13-Ra'd 19
ileyke : sana
-
13-Ra'd 19
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
13-Ra'd 19
ke : gibi
-
13-Ra'd 19
yetezekkeru : tezekkür eder
-
13-Ra'd 22
ulâike : işte onlar
-
13-Ra'd 23
ve el melâiketu : ve melekler
-
13-Ra'd 25
ulâike : işte onlar
-
13-Ra'd 27
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 30
kezâlike : böyle, böylece, öyle
-
13-Ra'd 30
erselnâ-ke : seni gönderdik
-
13-Ra'd 30
ileyke : sana
-
13-Ra'd 30
tevekkeltu : ben tevekkül ettim
-
13-Ra'd 31
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 32
min kabli-ke : senden önce
-
13-Ra'd 32
keferû : inkâr ettiler
-
13-Ra'd 32
keyfe : nasıl
-
13-Ra'd 33
bi mâ kesebet : kazandığı şeylere
-
13-Ra'd 33
keferû : inkâr ettiler
-
13-Ra'd 35
tilke : işte bu
-
13-Ra'd 36
ileyke : sana
-
13-Ra'd 36
ve lâ uşrike : ve ben şirk koşmam
-
13-Ra'd 37
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
13-Ra'd 37
mâ câe-ke : sana gelen şey
-
13-Ra'd 37
mâ leke : senin yoktur
-
13-Ra'd 38
min kabli-ke : senden önce
-
13-Ra'd 40
nuriyenne-ke : sana gösteririz
-
13-Ra'd 40
ev neteveffeyenne-ke : veya seni vefat ettiririz
-
13-Ra'd 40
aleyke el belâgu : tebliğ senin üzerine
-
13-Ra'd 42
mekere : hile, tuzak kurdu
-
13-Ra'd 43
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfir olanlar
-
13-Ra'd 43
kefâ : kâfi
-
14-İbrahim 1
ileyke : sana
-
14-İbrahim 3
ulâike : işte onlar
-
14-İbrahim 5
kavme-ke : senin kavmin
-
14-İbrahim 5
fî zâlike : bunda
-
14-İbrahim 7
şekertum : şükrettiniz
-
14-İbrahim 7
kefertum : inkâr ettiniz
-
14-İbrahim 9
kefernâ : inkâr ettik
-
14-İbrahim 11
fel yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
14-İbrahim 12
ellâ netevekkele : tevekkül etmeyelim
-
14-İbrahim 12
fel yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
14-İbrahim 13
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
14-İbrahim 13
le nuhlikenne : mutlaka helâk edeceğiz
-
14-İbrahim 14
zâlike : işte bu
-
14-İbrahim 18
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
14-İbrahim 18
ke remâdin : kül gibi
-
14-İbrahim 18
kesebû : kazandılar
-
14-İbrahim 18
zâlike : işte bu, bu
-
14-İbrahim 20
zâlike : işte bu, bu
-
14-İbrahim 22
kefertu : inkâr ettim
-
14-İbrahim 24
keyfe : nasıl
-
14-İbrahim 24
kelimeten : bir söz, bir kelime
-
14-İbrahim 24
ke şeceretin : bir ağaç gibi
-
14-İbrahim 25
yetezekkerûne : tezekkür ederler
-
14-İbrahim 26
kelimetin : bir söz, bir kelime
-
14-İbrahim 26
ke şeceretin : bir ağaç gibi
-
14-İbrahim 32
el fulke : gemiler
-
14-İbrahim 34
keffârun : çok nankör, kuvvetle inkâr eden
-
14-İbrahim 36
kesîren : çoğunu
-
14-İbrahim 36
fe inne-ke : o zaman muhakkak sen
-
14-İbrahim 37
eskentu : yerleştirdim, iskân ettim
-
14-İbrahim 37
beyti-ke el muharremi : senin Beyt-i Haram'ın
-
14-İbrahim 38
inne-ke : muhakkak sen
-
14-İbrahim 44
da'vete-ke : senin davetine
-
14-İbrahim 45
ve sekentum : ve siz yerleştiniz
-
14-İbrahim 45
keyfe : nasıl (neler)
-
14-İbrahim 46
mekerû : (hile) tuzak kurdular
-
14-İbrahim 51
mâ kesebet, : kazandığı şeyler
-
14-İbrahim 52
ve li yezzekkere : ve tezekkür etsinler diye
-
15-Hicr 1
tilke : işte bu, bunlar
-
15-Hicr 2
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
15-Hicr 6
inne-ke : muhakkak sen
-
15-Hicr 7
el melâiketi : melekler
-
15-Hicr 8
el melâikete : melekler
-
15-Hicr 10
min kabli-ke : senden önce
-
15-Hicr 12
kezâlike : işte böyle, böylece, onun gibi
-
15-Hicr 25
rabbe-ke : senin Rabbin
-
15-Hicr 28
rabbu-ke : senin Rabbin
-
15-Hicr 28
li el melâiketi : meleklere
-
15-Hicr 30
el melâiketu : melekler
-
15-Hicr 32
leke : sen (sana)
-
15-Hicr 34
inne-ke : muhakkak sen
-
15-Hicr 35
aleyke el lâ'nete : lânet senin üzerinedir
-
15-Hicr 37
fe inne-ke : öyleyse gerçekten sen
-
15-Hicr 40
ıbâde-ke : senin kulların
-
15-Hicr 42
leke aleyhim : senin onların üzerinde
-
15-Hicr 42
men ittebea-ke : sana uyan, sana tâbî olan kimse
-
15-Hicr 53
nubeşşiru-ke : sana müjdeliyoruz
-
15-Hicr 55
beşşernâ-ke : biz seni müjdeledik
-
15-Hicr 62
munkerûne : tanınmayan (yabancı)
-
15-Hicr 63
ci'nâ-ke : sana getirdik, geldik
-
15-Hicr 64
ve eteynâ-ke : ve biz sana getirdik
-
15-Hicr 65
bi ehli-ke : ailen ile
-
15-Hicr 66
zâlike el emre : işte bu emir
-
15-Hicr 70
nenhe-ke : seni men ediyoruz, seni nehyediyoruz, seni yasaklıyoruz
-
15-Hicr 72
le amru-ke : senin ömrüne andolsun (yemin olsun)
-
15-Hicr 75
zâlike : işte bu
-
15-Hicr 77
zâlike : işte bunda
-
15-Hicr 78
ashâbu el eyketi : Eyke halkı
-
15-Hicr 80
kezzebe : yalanladı
-
15-Hicr 86
rabbe-ke : senin Rabbin
-
15-Hicr 87
âteynâ-ke : sana verdik
-
15-Hicr 88
ayneyke : iki gözünü
-
15-Hicr 88
cenâha-ke : (senin) kanatların
-
15-Hicr 90
ke : gibi
-
15-Hicr 92
ve rabbi-ke : ve senin Rabbine andolsun
-
15-Hicr 95
kefeynâ-ke : biz sana kâfiyiz
-
15-Hicr 97
enne-ke : senin olduğunu
-
15-Hicr 97
sadru-ke : senin göğsün
-
15-Hicr 98
rabbi-ke : senin Rabbin
-
15-Hicr 99
rabbe-ke : senin Rabbin
-
15-Hicr 99
ye'tiye-ke : sana gelir
-
16-Nahl 2
el melâikete : melekler
-
16-Nahl 8
li terkebû-hâ : onlara binmeniz için
-
16-Nahl 11
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 11
yetefekkerûne : tefekkür ederler
-
16-Nahl 12
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 13
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 13
yezzekkerûne : zikrederler
-
16-Nahl 14
ve tere el fulke : ve gemileri görürsün
-
16-Nahl 17
ke : gibi
-
16-Nahl 17
e fe lâ tezekkerûne : tezekkür etmez misiniz
-
16-Nahl 26
kad mekere : hile yapmışlardı
-
16-Nahl 28
el melâiketu : melekler
-
16-Nahl 29
el mutekebbirîne : kibirlenenler, büyüklük taslayanlar
-
16-Nahl 31
kezâlike : işte böyle, böylece
-
16-Nahl 32
el melâiketu : melekler
-
16-Nahl 33
el melâiketu : melekler
-
16-Nahl 33
rabbi-ke : senin Rabbin
-
16-Nahl 33
kezâlike : işte böyle, böyle
-
16-Nahl 35
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
16-Nahl 36
keyfe : nasıl
-
16-Nahl 36
el mukezzibîne : yalanlayanlar, tekzib edenler
-
16-Nahl 39
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
16-Nahl 42
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
16-Nahl 43
min kabli-ke : senden önce
-
16-Nahl 44
ileyke : sana
-
16-Nahl 44
yetefekkerûne : tefekkür ederler
-
16-Nahl 45
ellezîne mekerû : tuzak kuranlar, hileler düzenleyenler
-
16-Nahl 49
ve el melâiketu : ve melekler
-
16-Nahl 54
keşefe ed durra : zararı (sıkıntıları) giderdi
-
16-Nahl 58
kezîmun : kızgın, öfkeli
-
16-Nahl 59
e yumsiku-hu (emseke) : onu tutsun mu (tuttu)
-
16-Nahl 61
mâ tereke : bırakmadı (bırakmazdı)
-
16-Nahl 62
el kezibe : yalan
-
16-Nahl 63
min kabli-ke : senden önce
-
16-Nahl 64
aleyke el kitâbe : sana kitabı
-
16-Nahl 65
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 67
sekeren : seker, hurma şerbeti, üzüm suyu, şıra
-
16-Nahl 67
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 68
rabbu-ke : senin Rabbin
-
16-Nahl 69
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 69
yetefekkerûne : tefekkür ederler
-
16-Nahl 70
li keylâ : olmaması için, olmadığı için
-
16-Nahl 71
alâ mâ meleket eymâne-hum \n(meleke) : onların ellerinin altında olanlara \n: (sahip oldu)
-
16-Nahl 75
memlûken : sahip olunan, köle olan, memluk
-
16-Nahl 76
ebkemu : dilsiz
-
16-Nahl 76
kellun : başkasına yük olan, geçimi başkasına ait olan
-
16-Nahl 77
ke : gibi, kadar
-
16-Nahl 79
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 80
sekenen : (mesken) huzur, sekînet, dinlenme yeri
-
16-Nahl 81
eknânen \n\n(kenn) : barınılacak yerler \n(yağmur, rüzgâr, vs.'den koruyan şeyler, sığınaklar, siperler) \n: (barınılan yer, sığınak)
-
16-Nahl 81
kezâlike : işte böyle
-
16-Nahl 82
aleyke : senin üzerinde
-
16-Nahl 84
keferû : inkâr ettiler
-
16-Nahl 86
min dûni-ke : senden başka
-
16-Nahl 88
keferû : inkâr ettiler, örttüler
-
16-Nahl 89
bi-ke şehîden : seni şahit olarak
-
16-Nahl 89
aleyke : sana
-
16-Nahl 90
ve el munkeri : ve fenalık, kötülük, çirkin şeyler, Allah'ın yasakladığı şeyler
-
16-Nahl 90
tezekkerûne : tezekkür edersiniz
-
16-Nahl 91
kefîlen : kefil
-
16-Nahl 92
kelletî (ke elletî) : o kimse (kadın) gibi
-
16-Nahl 97
min zekerin : erkek(ler)den
-
16-Nahl 99
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
16-Nahl 102
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
16-Nahl 105
el kezibe : yalan
-
16-Nahl 105
ve ulâike : ve işte onlar
-
16-Nahl 106
men kefere : kim inkâr ederse
-
16-Nahl 107
zâlike : işte bu
-
16-Nahl 108
ulâike : işte onlar
-
16-Nahl 108
ve ulâike : ve işte onlar
-
16-Nahl 110
rabbe-ke : senin Rabbin
-
16-Nahl 110
rabbeke : senin Rabbin
-
16-Nahl 112
fe keferet : fakat inkâr ettiler
-
16-Nahl 113
fe kezzebû-hu : fakat onu yalanladılar
-
16-Nahl 116
el kezibe : yalan
-
16-Nahl 116
el kezibe : yalan
-
16-Nahl 116
el kezibe : yalan
-
16-Nahl 118
aleyke : sana
-
16-Nahl 119
rabbe-ke : senin Rabbin
-
16-Nahl 119
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
16-Nahl 119
rabbe-ke : senin Rabbin
-
16-Nahl 123
ileyke : sana
-
16-Nahl 124
ve inne rabbe-ke : ve muhakkak senin Rabbin
-
16-Nahl 125
rabbi-ke : senin Rabbinin
-
16-Nahl 125
rabbe-ke : senin Rabbin
-
16-Nahl 127
sabru-ke : senin sabrın
-
17-İsrâ 4
kebîren : büyük
-
17-İsrâ 6
el kerrete : tekrar
-
17-İsrâ 7
kemâ : gibi
-
17-İsrâ 9
ecren kebîren : büyük bir ecir, mükâfat
-
17-İsrâ 14
kitâbe-ke : senin kitabın
-
17-İsrâ 14
kefâ : kâfi oldu
-
17-İsrâ 14
bi nefsike : senin nefsine
-
17-İsrâ 14
aleyke : sana
-
17-İsrâ 16
en nuhlike : helâk etmeyi
-
17-İsrâ 17
ve kem : ve kaç, kaç tane, nice
-
17-İsrâ 17
ve kefâ bi : ve ...'e kâfidir, kâfi oldu
-
17-İsrâ 17
rabbi-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 19
ulâike : işte onlar
-
17-İsrâ 20
rabbi-ke : senin Rabbinin
-
17-İsrâ 20
rabbi-ke : senin Rabbinin
-
17-İsrâ 21
keyfe : nasıl
-
17-İsrâ 23
rabbu-ke : Rabbin
-
17-İsrâ 23
inde-ke : senin yanında
-
17-İsrâ 23
kerîmen : güzel, hoş, kerim
-
17-İsrâ 24
kemâ : gibi, nasıl
-
17-İsrâ 27
kefûren : küfür içinde, çok nankör
-
17-İsrâ 28
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
17-İsrâ 29
yedeke maglûleten : elini bağlamış
-
17-İsrâ 29
ilâ unukı-ke : boynuna
-
17-İsrâ 30
rabbe-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 31
kebîren : büyük
-
17-İsrâ 35
ve evfû el keyle : ve ölçüyü tam ifa edin (yerine getirin)
-
17-İsrâ 35
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 36
leke : senin
-
17-İsrâ 36
ulâike : işte onlar, onlar
-
17-İsrâ 37
inne-ke : muhakkak sen
-
17-İsrâ 38
zâlike : işte bunlar
-
17-İsrâ 38
rabbi-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 39
zâlike : işte bunlar
-
17-İsrâ 39
ileyke : sana
-
17-İsrâ 39
rabbu-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 40
min el melâiketi : meleklerden
-
17-İsrâ 41
li yezzekkerû : tezekkür etsinler diye
-
17-İsrâ 42
kemâ : gibi
-
17-İsrâ 43
kebîren : büyük
-
17-İsrâ 45
beyne-ke : seninle arasına
-
17-İsrâ 46
ve izâ zekerte : ve sen zikrettiğin zaman
-
17-İsrâ 46
rabbe-ke : Rabbini
-
17-İsrâ 47
ileyke : sana, seni
-
17-İsrâ 48
keyfe : nasıl
-
17-İsrâ 48
leke : sana, senin için
-
17-İsrâ 51
ileyke : sana
-
17-İsrâ 54
ve mâ erselnâ-ke : ve biz seni göndermedik
-
17-İsrâ 55
ve rabbu-ke : ve Rabbin
-
17-İsrâ 56
keşfe : giderdi, kaldırdı
-
17-İsrâ 57
ulâikellezîne (ulâike ellezîne) : işte onlar
-
17-İsrâ 57
rabbi-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 58
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 59
en kezzebe : yalanlamak
-
17-İsrâ 60
leke : sana
-
17-İsrâ 60
rabbe-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 60
ereynâ-ke : sana gösterdik
-
17-İsrâ 60
kebîren : büyük
-
17-İsrâ 61
lil melâiketiscudû : meleklere secde edin
-
17-İsrâ 62
raeyte-ke : senin görüşün
-
17-İsrâ 62
kerremte : sen yücelttin, kerim kıldın, üstün kıldın, şerefli kıldın
-
17-İsrâ 62
le ahtenikenne : muhakkak ele geçireceğim, kumanda edeceğim, bana tâbî kılacağım
-
17-İsrâ 63
tebia-ke : sana tâbî oldu
-
17-İsrâ 64
bi savti-ke : sesinle
-
17-İsrâ 64
bi hayli-ke : senin atlılarınla
-
17-İsrâ 64
ve recili-ke : ve senin yayaların
-
17-İsrâ 65
leke : senin
-
17-İsrâ 65
ve kefâ bi : ve yeterli, kâfi
-
17-İsrâ 65
rabbi-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 66
el fulke : gemiler
-
17-İsrâ 67
kefûren : çok nankör
-
17-İsrâ 69
bi-mâ kefertum : inkâr etmenizden dolayı
-
17-İsrâ 70
kerremnâ : biz yücelttik, şereflendirdik, kerim kıldık
-
17-İsrâ 70
kesîrin : çok, hepsi
-
17-İsrâ 71
fe ulâike : o zaman işte onlar
-
17-İsrâ 73
le yeftinûne-ke : gerçekten seni fitneye düşürüyorlar
-
17-İsrâ 73
ileyke : sana
-
17-İsrâ 73
lettehazû-ke (le ittehazû-ke) : seni mutlaka edinirler
-
17-İsrâ 74
en sebbetnâ-ke : biz seni sağlamlaştırmamız
-
17-İsrâ 74
terkenu : meyledersin
-
17-İsrâ 75
le ezaknâ-ke : elbette sana tattırdık (tattırırdık)
-
17-İsrâ 75
leke : senin için
-
17-İsrâ 76
le yestefizzûne-ke : seni tedirgin ediyorlar
-
17-İsrâ 76
li yuhricû-ke : seni çıkarmak için
-
17-İsrâ 76
hilâfe-ke : senden sonra, senin arkandan
-
17-İsrâ 77
kable-ke : senden önce
-
17-İsrâ 79
leke : sana özel, senin için
-
17-İsrâ 79
en yeb'ase-ke : seni gönderir
-
17-İsrâ 79
rabbu-ke : senin Rabbin
-
17-İsrâ 80
min ledun-ke : senin katından (gizli ilminden)
-
17-İsrâ 85
ve yes'elûne-ke : ve sana sorarlar
-
17-İsrâ 86
ileyke : sana
-
17-İsrâ 86
leke : senin, sana
-
17-İsrâ 87
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
17-İsrâ 87
aleyke : senin üzerinde
-
17-İsrâ 87
kebîren : büyük
-
17-İsrâ 90
leke : sana
-
17-İsrâ 91
leke : sana ait, senin
-
17-İsrâ 92
kemâ : gibi
-
17-İsrâ 92
vel melâiketi : ve melekleri
-
17-İsrâ 93
leke : sana ait, senin
-
17-İsrâ 93
li rukıyyi-ke : senin yükselişine, çıkışına
-
17-İsrâ 95
melâiketun : melekler
-
17-İsrâ 95
meleken : melek
-
17-İsrâ 96
kefâ : yeter, kâfi oldu
-
17-İsrâ 98
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 98
keferû : inkâr ettiler
-
17-İsrâ 101
le ezunnu-ke : kesin bir şekilde senin olduğunu zannediyorum (kesinlikle inanıyorum)
-
17-İsrâ 102
le ezunnu-ke : mutlaka seni sanıyorum, kesin şekilde inanıyorum
-
17-İsrâ 105
ve mâ erselnâ-ke : ve seni göndermedik
-
17-İsrâ 110
bi salâtike : namazında
-
17-İsrâ 110
zâlike : bu
-
17-İsrâ 111
ve kebbir-hu : ve onu tekbir et, onu büyült, yücelt
-
18-Kehf 5
keburet : çok büyük, büyük oldu
-
18-Kehf 5
kelimeten : bir kelime
-
18-Kehf 5
keziben : yalan (olarak)
-
18-Kehf 6
fe lealle-ke : bundan sonra, o zaman belki sen, neredeyse sen
-
18-Kehf 6
nefse-ke : sen kendini
-
18-Kehf 9
ashâbe el kehfi : kehf (mağara) ehli (mağarada bulunanlar)
-
18-Kehf 10
ilel kehfi (ilâ el kehfi) : mağaraya
-
18-Kehf 10
min ledun-ke : senin katından
-
18-Kehf 11
fî el kehfi : mağarada, mağara içinde
-
18-Kehf 13
aleyke : sana
-
18-Kehf 15
keziben : yalanla
-
18-Kehf 16
ilel kehfi (illâ el kehfi) : mağaraya
-
18-Kehf 17
an kehfi-him : onların mağarasından (mağarasına)
-
18-Kehf 17
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 18
ve kelbu-hum : ve onların köpeği (Ashabı Kehf'in köpeği)
-
18-Kehf 19
ve kezâlike : ve böylece
-
18-Kehf 19
kem lebistum : ne kadar kaldınız
-
18-Kehf 21
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
18-Kehf 22
kelbu-hum : onların köpeği
-
18-Kehf 22
kelbu-hum : onların köpeği
-
18-Kehf 22
kelbu-hum : onların köpeği
-
18-Kehf 23
zâlike : bunu
-
18-Kehf 24
rabbe-ke : senin Rabbin
-
18-Kehf 25
fî kehfi-him : mağaralarının içinde (mağarada)
-
18-Kehf 27
ileyke : sana
-
18-Kehf 27
rabbi-ke : senin Rabbin
-
18-Kehf 27
li kelimâti-hi : onun kelimesini
-
18-Kehf 28
nefse-ke : senin nefsin, kendi nefsin
-
18-Kehf 28
aynâ-ke : senin gözlerin
-
18-Kehf 29
ke : gibi
-
18-Kehf 31
ulâike : işte onlar
-
18-Kehf 34
min-ke : senden
-
18-Kehf 37
e keferte : sen inkâr mı ettin
-
18-Kehf 37
halaka-ke : seni yarattı
-
18-Kehf 37
sevvâ-ke : seni sevva etti (dizayn etti) düzenledi
-
18-Kehf 39
cennete-ke : senin bahçen
-
18-Kehf 39
min-ke : senden
-
18-Kehf 40
min cenneti-ke : senin bahçenden
-
18-Kehf 42
keffey-hi : avuçlarını (ellerini)
-
18-Kehf 44
hunâlike : işte burada (orada)
-
18-Kehf 45
ke mâin : su gibi
-
18-Kehf 46
rabbi-ke : senin Rabbin
-
18-Kehf 48
alâ rabbi-ke : senin Rabbine
-
18-Kehf 48
kemâ : gibi
-
18-Kehf 49
kebîreten : büyük
-
18-Kehf 49
rabbu-ke : senin Rabbin
-
18-Kehf 50
li el melâiketi : meleklere
-
18-Kehf 56
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
18-Kehf 58
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
18-Kehf 58
mâ kesebû : kazandıkları şeyler
-
18-Kehf 59
ve tilke : ve işte bu, işte o
-
18-Kehf 64
zâlike : bu
-
18-Kehf 66
hel ettebiu-ke : sana tâbî olabilir miyim
-
18-Kehf 67
inne-ke : muhakkak sen
-
18-Kehf 68
ve keyfe : ve nasıl
-
18-Kehf 69
leke : sana
-
18-Kehf 70
leke : sana
-
18-Kehf 72
inne-ke : muhakkak sen,
-
18-Kehf 75
leke : sana
-
18-Kehf 75
inne-ke : muhakkak sen
-
18-Kehf 76
in seeltu-ke : eğer sana sorarsam
-
18-Kehf 78
bey-nî ve beyni ke : benimle senin aranda, aramızda
-
18-Kehf 78
se unebbiu ke : sana haber vereceğim
-
18-Kehf 82
kenzun : hazine, define
-
18-Kehf 82
rabbu-ke : senin Rabbin
-
18-Kehf 82
kenze-humâ : ikisinin definesi
-
18-Kehf 82
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
18-Kehf 82
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 83
ve yes'elûne-ke : ve sana sorarlar
-
18-Kehf 84
mekkennâ : sağlam yerleştirdik, kuvvetlendirdik, destekledik
-
18-Kehf 91
kezâlike : işte böyle
-
18-Kehf 94
leke : sana
-
18-Kehf 95
mâ mekken-nî : beni kuvvetlendirdiği (desteklediği) şeyler
-
18-Kehf 102
ellezîne keferû : kâfirler, inkâr eden kimseler
-
18-Kehf 105
ulâike ellezîne : işte o kimseler, onlar
-
18-Kehf 105
keferû : inkâr ettiler, örttüler
-
18-Kehf 106
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 106
keferû : inkâr ettiler, örttüler
-
18-Kehf 109
li kelimâti : kelimeler, sözler için
-
18-Kehf 109
kelimâtu : sözler, kelimeler
-
19-Meryem 2
rabbi-ke : senin Rabbin
-
19-Meryem 2
zekeriyyâ : Zekeriya
-
19-Meryem 4
bi duâi-ke : sana dua etmek ile
-
19-Meryem 5
âkıran \n(akere) : akir oldu, yaşlandı (yaşlılık sebebiyle çocuğu olma özelliği kesildi) \n: (kesti, sonuna geldi)
-
19-Meryem 5
min ledun-ke : senin katından
-
19-Meryem 7
yâ zekeriyyâ : ey Zekeriya
-
19-Meryem 7
nubeşşiru-ke : biz seni müjdeliyoruz
-
19-Meryem 8
min el kiberi \n(el kebîru) : ihtiyarlıktan, ihtiyarlığa \n: (büyük, yaşlı, ihtiyar)
-
19-Meryem 9
kezâlike : işte böyle
-
19-Meryem 9
rabbu-ke : senin Rabbin
-
19-Meryem 9
halaktu-ke : seni yarattım
-
19-Meryem 10
âyetu-ke : senin âyetin, senin delilin, senin işaretin
-
19-Meryem 10
ellâ tukellime : konuşmaman, konuşamaman
-
19-Meryem 18
min-ke : senden
-
19-Meryem 21
kezâliki : işte böyle
-
19-Meryem 26
fe len ukellime : bu sebeple asla konuşmayacağım
-
19-Meryem 29
keyfe : nasıl
-
19-Meryem 29
nukellimu : biz konuşuruz
-
19-Meryem 31
mubâreken : mübarek
-
19-Meryem 34
zâlike : işte bu
-
19-Meryem 37
li ellezîne keferû : inkâr edenlere, kâfir olanlara
-
19-Meryem 42
ve lâ yugnî an-ke : ve sana faydası olmayan
-
19-Meryem 43
mâ lem ye'ti-ke : sana gelmeyen
-
19-Meryem 43
ehdi-ke : seni hidayet edeyim (ulaştırayım)
-
19-Meryem 45
en yemesse-ke : sana dokunması
-
19-Meryem 46
le ercumenne-ke : mutlaka seni taşlarım
-
19-Meryem 47
aleyke : sana, senin üzerine
-
19-Meryem 47
leke : senin için
-
19-Meryem 58
ulâike : İşte onlar
-
19-Meryem 60
ulâike : işte onlar
-
19-Meryem 63
tilke : işte bu
-
19-Meryem 64
rabbi-ke : senin Rabbin
-
19-Meryem 64
ve mâ beyne zâlike : ve bunların arasındakiler
-
19-Meryem 64
rabbu-ke : senin Rabbin
-
19-Meryem 68
ve rabbi-ke : ve senin Rabbin
-
19-Meryem 71
rabbi-ke : senin Rabbin
-
19-Meryem 73
keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
19-Meryem 74
ve kem : ve nice, ne kadar, ne çok
-
19-Meryem 76
inde rabbi-ke : Rabbinin katında, indinde
-
19-Meryem 77
ellezî kefere : inkâr eden kimseleri
-
19-Meryem 79
kellâ : hayır, asla, öyle değil
-
19-Meryem 82
kellâ : hayır, asla, öyle değil
-
19-Meryem 97
bi lisâni-ke : senin lisanınla
-
19-Meryem 98
ve kem : ve kaç, nice
-
2-Bakara 2
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 4
ileyke : sana
-
2-Bakara 4
kabli-ke : senden önce
-
2-Bakara 5
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 5
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 6
keferû : inkâr ettiler
-
2-Bakara 13
kemâ : gibi
-
2-Bakara 13
kemâ : gibi
-
2-Bakara 16
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 17
ke : gibi
-
2-Bakara 17
tereke-hum : ve onları terketti, bıraktı
-
2-Bakara 19
ke sayyibin : yağmur gibi
-
2-Bakara 26
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
2-Bakara 26
bi-hi kesîran : onunla çoğunu
-
2-Bakara 26
bi-hi kesîran : onunla çoğunu
-
2-Bakara 27
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 28
keyfe : nasıl
-
2-Bakara 30
rabbu-ke : senin Rabbin
-
2-Bakara 30
li el melâiketi : meleklere
-
2-Bakara 30
bi hamdi-ke : seni hamd ile, hamdinle
-
2-Bakara 30
leke : seni
-
2-Bakara 31
el melâiketi : melekler
-
2-Bakara 32
subhâne-ke : sen sübhansın, seni tenzih ederiz
-
2-Bakara 32
inne-ke : muhakkak ki sen
-
2-Bakara 34
li el melâiketi : meleklere
-
2-Bakara 35
ve zevcu-ke : ve senin eşin
-
2-Bakara 37
kelimâtin : kelimeler
-
2-Bakara 39
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
2-Bakara 39
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
2-Bakara 39
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 43
ve erkeû : ve rükû edin
-
2-Bakara 45
kebîretun : büyük, zor, ağır
-
2-Bakara 52
zâlike : bu
-
2-Bakara 55
leke : sana
-
2-Bakara 60
bi asâ-ke : senin asan ile
-
2-Bakara 61
rabbe-ke : senin Rabbin
-
2-Bakara 61
ve el meskenetu : ve düşkünlük, fakirlik, sefalet
-
2-Bakara 61
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 61
zâlike bi mâ : işte bu şey sebebiyle, dolayısıyla
-
2-Bakara 64
ba'di zâlike : bundan sonra
-
2-Bakara 68
rabbe-ke : senin Rabbin
-
2-Bakara 68
beyne zâlike : bu (ikisi) arasında
-
2-Bakara 69
lenâ rabbe-ke : bizim için Rabbine
-
2-Bakara 70
lenâ rabbe-ke : bizim için Rabbine
-
2-Bakara 73
kezâlike : işte böylece, bunun gibi
-
2-Bakara 74
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 74
ke : gibi
-
2-Bakara 75
kelâm : kelâm, söz
-
2-Bakara 79
ketebet : yazdı
-
2-Bakara 81
kesebe : kazandı
-
2-Bakara 81
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 82
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 85
zâlike min-kum : işte sizden
-
2-Bakara 86
ulâike ellezîne : işte o kimseler, onlar
-
2-Bakara 87
kezzebtum : yalanladınız
-
2-Bakara 89
keferû : kâfirler
-
2-Bakara 89
keferû : inkâr ettiler
-
2-Bakara 97
kalbi-ke : senin kalbin
-
2-Bakara 98
ve melâiketi-hi : ve onun melekleri
-
2-Bakara 99
ileyke : sana
-
2-Bakara 101
ke : gibi, sanki
-
2-Bakara 102
ve mâ kefere : ve inkâr etmedi, örtmedi, kâfir olmadı
-
2-Bakara 102
keferû : inkâr ettiler, örttüler, kâfir oldular
-
2-Bakara 102
alâ el melekeyni : iki meleğe
-
2-Bakara 105
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
2-Bakara 108
kemâ : gibi
-
2-Bakara 111
tilke : bu
-
2-Bakara 113
kezâlike : bunun gibi
-
2-Bakara 114
en yuzkere : zikredilmek
-
2-Bakara 114
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 118
yukellimu-nâ : bizimle konuşur
-
2-Bakara 118
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
2-Bakara 119
erselnâ-ke : seni gönderdik
-
2-Bakara 120
an-ke : senden
-
2-Bakara 120
câe-ke : sana geldi
-
2-Bakara 120
mâ leke : senin için yoktur
-
2-Bakara 121
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 121
fe ulâike hum el hâsirûne : işte
-
2-Bakara 124
bi kelimâtin : kelimeler ile
-
2-Bakara 124
câilu-ke : (ben seni kılanım) ben seni kılacağım
-
2-Bakara 126
kefere : örttü, inkâr etti
-
2-Bakara 127
inne-ke : muhakkak ki sen, şüphesiz sen
-
2-Bakara 128
leke : sana
-
2-Bakara 128
leke : sana
-
2-Bakara 128
menâsike-nâ : menasiklerimizi, yapacaklarımızı, uymamız gereken kurallarımızı
-
2-Bakara 128
inne-ke : muhakkak ki sen, hiç şüphesiz sen
-
2-Bakara 129
âyâti-ke : senin âyetlerin
-
2-Bakara 129
inne-ke : muhakkak ki sen
-
2-Bakara 133
ilâhe-ke : senin ilâhın
-
2-Bakara 133
âbâi-ke : senin ataların
-
2-Bakara 134
tilke : işte o (onlar)
-
2-Bakara 134
lehâ mâ kesebet : onun kazandığı şeyler
-
2-Bakara 134
mâ kesebtum : kazandığınız şeyler
-
2-Bakara 137
se yekfî-ke-hum : onlara karşı sana kâfidir
-
2-Bakara 140
keteme : ketmetti, gizledi, sakladı
-
2-Bakara 141
tilke : o
-
2-Bakara 141
lehâ mâ kesebet : onun kazandığı şey(ler)
-
2-Bakara 141
mâ kesebtum : kazandığınız şey(ler)
-
2-Bakara 143
ve kezâlike : ve bunun gibi, böylece
-
2-Bakara 143
kebîreten : zor, güç
-
2-Bakara 144
vechi-ke : yüzünü
-
2-Bakara 144
fe le nuvelliye enne-ke : artık seni mutlaka çevireceğiz
-
2-Bakara 144
veche-ke : yüzünüzü
-
2-Bakara 145
kıblete-ke : senin kıblen
-
2-Bakara 145
mâ câe-ke : sana gelen şey
-
2-Bakara 145
inne-ke : muhakkak ki sen, hiç şüphesiz sen
-
2-Bakara 146
kemâ : gibi
-
2-Bakara 147
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
2-Bakara 149
veche-ke : yüzünü
-
2-Bakara 149
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
2-Bakara 150
veche-ke : yüzünü
-
2-Bakara 151
kemâ : gibi, olduğu gibi, öyle ki, nitekim
-
2-Bakara 157
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 157
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 159
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 160
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 161
keferû : gizlediler, küfrettiler
-
2-Bakara 161
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 161
ve el melâiketi : ve melekler
-
2-Bakara 165
ke : gibi
-
2-Bakara 167
kerreten : bir kere daha, tekrar
-
2-Bakara 167
kemâ : gibi
-
2-Bakara 167
kezâlike : böylece
-
2-Bakara 171
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
2-Bakara 171
ke : gibi
-
2-Bakara 174
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 174
ve lâ yukellimu-hum(u) : ve onlarla konuşmaz
-
2-Bakara 175
ulâike ellezîne : işte onlar ki ..... yapanlar
-
2-Bakara 176
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 177
ve el melâiketi : ve melekler
-
2-Bakara 177
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 177
ve ulâike : ve işte onlar
-
2-Bakara 178
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 178
ba'de zâlike : bundan sonra
-
2-Bakara 180
in tereke : eğer bırakırsa
-
2-Bakara 183
kemâ : gibi
-
2-Bakara 185
ve li tukebbirû : ve tekbir etmeniz, yüceltmeniz için
-
2-Bakara 186
seele-ke : sana sordu
-
2-Bakara 187
mâ ketebe : takdir ettiği, yazdığı, farz kıldığı şeyi
-
2-Bakara 187
tilke : bu
-
2-Bakara 187
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 189
yes'elûne-ke : sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 191
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 195
ilâ et tehluketi : tehlikeye
-
2-Bakara 196
tilke : bu
-
2-Bakara 196
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 198
kemâ : gibi, şeklinde, şekilde
-
2-Bakara 200
menâsike-kum : hacca ait ibadetleriniz
-
2-Bakara 200
ke : gibi
-
2-Bakara 202
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 202
kesebû : kazandılar, (dereceler) kazandılar
-
2-Bakara 204
yu'cibu-ke : seni hoşnut eder, senin hoşuna gider
-
2-Bakara 205
ve yuhlike : ve helâk edilmesi
-
2-Bakara 210
ve el melâiketu : ve melekler
-
2-Bakara 211
kem : kaç tane, nice
-
2-Bakara 212
keferû : inkâr ettiler
-
2-Bakara 215
yes'elûne-ke : sana soruyorlar
-
2-Bakara 217
yes'elûne-ke : sana soruyorlar
-
2-Bakara 217
kebîrun : büyük
-
2-Bakara 217
fe ulâike : o zaman, böylece, bu sebeple işte onlar
-
2-Bakara 217
ve ulâike : ve işte onlar
-
2-Bakara 218
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 219
yes'elûne-ke : sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 219
ismun kebîrun : büyük günah
-
2-Bakara 219
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 219
kezâlike : bunun gibi, işte böyle
-
2-Bakara 219
tetefekkerûne : tefekkür edersiniz, düşünürsünüz
-
2-Bakara 220
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 221
min muşriketin : müşrik bir kadından
-
2-Bakara 221
ulâike yed'ûne : işte onlar davet ederler
-
2-Bakara 221
yetezekkerûne : tezekkür ederler
-
2-Bakara 222
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 225
bi mâ kesebet : kazandığı şeyler ile
-
2-Bakara 228
fî zâlike : bunda
-
2-Bakara 229
tilke : işte o, bu (bunlar)
-
2-Bakara 229
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 230
ve tilke : ve işte o, bu (bunlar)
-
2-Bakara 231
zâlike : bunu
-
2-Bakara 232
zâlike : işte bu, işte böyle
-
2-Bakara 233
lâ tukellefu : yükümlü tutulmasın (tutmayın)
-
2-Bakara 233
zâlike : bu
-
2-Bakara 239
kemâ : gibi, o şekilde
-
2-Bakara 242
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 245
kesîraten : çok olarak, çoğaltılarak
-
2-Bakara 246
meliken : melik, hükümdar
-
2-Bakara 247
meliken : melik olarak
-
2-Bakara 247
mulke-hu : mülkünü
-
2-Bakara 248
terake : terketti, bıraktı
-
2-Bakara 248
el melâiketu : melekler
-
2-Bakara 248
zâlike : bu
-
2-Bakara 249
kem : kaç tane, nice
-
2-Bakara 249
kesiraten : çok
-
2-Bakara 251
el mulke : mülk, meliklik, hükümdarlık
-
2-Bakara 252
tilke : o (bu, bunlar)
-
2-Bakara 252
aleyke : sana
-
2-Bakara 252
ve inne-ke : ve muhakkak ki sen
-
2-Bakara 253
tilke : o
-
2-Bakara 253
kelleme allâhu : Allah konuştu
-
2-Bakara 253
men kefere : kimi inkâr etti
-
2-Bakara 256
kad istemseke : tutunmuştur
-
2-Bakara 257
keferû : inkâr ettiler
-
2-Bakara 257
ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 258
el mulke : mülk, meliklik, hükümdarlık
-
2-Bakara 258
kefere : inkâr etti
-
2-Bakara 259
ke ellezî : o kimse gibi
-
2-Bakara 259
kem : kaç, nice, ne kadar
-
2-Bakara 259
ilâ taâmi-ke : yemeğine
-
2-Bakara 259
ve şerâbi-ke : ve içeceğin
-
2-Bakara 259
ilâ hımâri-ke : merkebine
-
2-Bakara 259
ve li nec'ale-ke : ve seni kılmamız için
-
2-Bakara 259
keyfe : nasıl
-
2-Bakara 260
keyfe : nasıl
-
2-Bakara 260
surhunne ileyke : (sana) yanına al, parçala
-
2-Bakara 260
ye'tîne-ke : sana gelirler, gelecekler
-
2-Bakara 261
ke : gibi
-
2-Bakara 264
kellezî (ke ellezî) : onlar gibi
-
2-Bakara 264
terake-hu : onu terketti, onu bıraktı
-
2-Bakara 264
kesebû : kazandılar
-
2-Bakara 265
ke : gibi, benzer
-
2-Bakara 266
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 266
tetefekkerûne : düşünürsünüz, tefekkür edersiniz
-
2-Bakara 267
mâ kesebtum : kazandığınız şeyler
-
2-Bakara 269
kesîren : çok
-
2-Bakara 269
ve mâ yezzekkeru : ve tezekkür edemez, düşünemez
-
2-Bakara 271
ve yukeffiru : ve örter
-
2-Bakara 272
aleyke : senin üzerine
-
2-Bakara 275
kemâ : gibi
-
2-Bakara 275
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 275
fe ulâike : işte onlar
-
2-Bakara 276
kulle keffârin : kâfirlerin hepsini (hiçbirini)
-
2-Bakara 281
kesebet : kazandı
-
2-Bakara 282
kemâ : gibi
-
2-Bakara 282
kebîran : büyük
-
2-Bakara 285
ve melâiketi-hi : ve onun meleklerine
-
2-Bakara 285
gufrâne-ke : senin mağfiret etmen
-
2-Bakara 285
ve ileyke : ve sana
-
2-Bakara 286
lâ yukellifu : mükellef kılmaz, sorumlu tutmaz
-
2-Bakara 286
mâ kesebet : kazandığı şeyler
-
2-Bakara 286
kemâ : gibi
-
20-Tâ-Hâ 2
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 9
hel etâke : geldi mi
-
20-Tâ-Hâ 12
rabbu-ke : senin Rabbin
-
20-Tâ-Hâ 12
na'ley-ke : pabuçlarını, ayakkabılarını
-
20-Tâ-Hâ 12
inne-ke : çünkü sen, şüphesiz sen
-
20-Tâ-Hâ 13
ve enahtertu-ke \n(ene ahtertu-ke) : ve seni seçtim,
-
20-Tâ-Hâ 16
lâ yesuddenne-ke : seni alıkoymasın, seni men etmesin
-
20-Tâ-Hâ 17
ve mâ tilke : ve o nedir
-
20-Tâ-Hâ 17
bi yemîni-ke : sağ elindeki
-
20-Tâ-Hâ 18
etevekkeu : ben dayanırım, yaslanırım
-
20-Tâ-Hâ 22
yede-ke : elini
-
20-Tâ-Hâ 22
ilâ cenâhı-ke : yan tarafına
-
20-Tâ-Hâ 23
li nuriye-ke : sana göstermemiz için
-
20-Tâ-Hâ 33
key : için, diye
-
20-Tâ-Hâ 33
nusebbiha-ke : seni tesbih edelim
-
20-Tâ-Hâ 33
kesîren : çok
-
20-Tâ-Hâ 34
nezkure-ke : seni zikredelim
-
20-Tâ-Hâ 34
kesîren : çok
-
20-Tâ-Hâ 35
inne-ke : muhakkak ki sen
-
20-Tâ-Hâ 36
su'le-ke : sana, istediğin
-
20-Tâ-Hâ 37
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 38
ilâ ummi-ke : senin annene
-
20-Tâ-Hâ 39
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 40
uhtu-ke : senin kızkardeşin
-
20-Tâ-Hâ 40
reca'nâ-ke : seni geri döndürdük
-
20-Tâ-Hâ 40
ilâ ummi-ke : annene
-
20-Tâ-Hâ 40
key : için, diye
-
20-Tâ-Hâ 40
necceynâ-ke : seni kurtardık
-
20-Tâ-Hâ 40
ve fetennâ-ke : ve seni imtihan ettik
-
20-Tâ-Hâ 41
vastana'tu-ke (ve astana'tu-ke) \n(sanaa) \n(astanaa) : ve ben seni (seçip) yetiştirdim \n: (yetiştirdi) \n: (seçip ayırıp yetiştirdi)
-
20-Tâ-Hâ 42
ve ehû-ke : ve (erkek) kardeşin
-
20-Tâ-Hâ 44
yetezekkeru : tezekkür eder (anlar)
-
20-Tâ-Hâ 47
rabbi-ke : senin Rabbin
-
20-Tâ-Hâ 47
ci'nâ-ke bi : sana getirdik
-
20-Tâ-Hâ 47
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
20-Tâ-Hâ 48
men kezzebe \n(kezzebe) : yalanlayan kimse, inkâr eden \n: (yalanladı)
-
20-Tâ-Hâ 53
ve seleke : ve açtı
-
20-Tâ-Hâ 54
fî zâlike : bunda vardır
-
20-Tâ-Hâ 56
kezzebe : yalanladı
-
20-Tâ-Hâ 57
bi sihri-ke : sihrin ile
-
20-Tâ-Hâ 58
le ne'tiyenne-ke bi : mutlaka sana getireceğiz
-
20-Tâ-Hâ 58
beyne-nâ ve beyne-ke : bizimle senin aranda (seninle bizim aramızda)
-
20-Tâ-Hâ 60
keyde-hu : hilesini
-
20-Tâ-Hâ 61
keziben : yalan olarak, yalanla
-
20-Tâ-Hâ 64
keyde-kum : hilelerinizi
-
20-Tâ-Hâ 68
inne-ke : muhakkak ki sen
-
20-Tâ-Hâ 69
mâ fî yemîni-ke : sağ elindeki şeyi
-
20-Tâ-Hâ 69
keydu : hiledir
-
20-Tâ-Hâ 71
kebîru-kum : sizin büyüğünüz
-
20-Tâ-Hâ 72
len nu'sire-ke : asla seni tercih etmeyiz, üstün tutmayız
-
20-Tâ-Hâ 75
ulâike : işte onlar
-
20-Tâ-Hâ 76
ve zâlike : ve işte bu
-
20-Tâ-Hâ 77
dereken : arkadan yetişerek
-
20-Tâ-Hâ 83
ve mâ a'cele-ke : ve sana acele ettiren nedir
-
20-Tâ-Hâ 83
an kavmi-ke : seni kavminden
-
20-Tâ-Hâ 84
ileyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 85
kavme-ke : senin kavmin
-
20-Tâ-Hâ 85
min ba'di-ke : senden sonra
-
20-Tâ-Hâ 87
mev'ıde-ke : sana vaadimizden
-
20-Tâ-Hâ 87
kezâlike : işte böyle, böylece, bunun gibi
-
20-Tâ-Hâ 91
âkifîne \n(akefe) : kendini vakfeden, tüm vaktini veren, bağlanan \n: (kendini vakfetti, tüm vaktini verdi, bağlandı)
-
20-Tâ-Hâ 92
mâ menea-ke : seni ne men etti, sana mani olan nedir
-
20-Tâ-Hâ 95
mâ hatbu-ke : senin hitabın nedir, ne söyledin
-
20-Tâ-Hâ 96
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
20-Tâ-Hâ 97
leke : senin için, sana, sen
-
20-Tâ-Hâ 97
leke : senin için, sana
-
20-Tâ-Hâ 97
ilâ ilâhi-ke : senin ilâhına
-
20-Tâ-Hâ 97
le nuharrikanne-hu \n(nuharrike enne-hu) : onu biz mutlaka, elbette yakacağız
-
20-Tâ-Hâ 99
kezâlike : işte böylece
-
20-Tâ-Hâ 99
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 99
âteynâ-ke : sana verdik
-
20-Tâ-Hâ 105
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar
-
20-Tâ-Hâ 113
ve kezâlike : ve böylece
-
20-Tâ-Hâ 114
ileyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 116
li el melâiketi : meleklere
-
20-Tâ-Hâ 117
leke : sana, senin için
-
20-Tâ-Hâ 117
ve li zevci-ke : ve zevcine, zevcin (eşin) için
-
20-Tâ-Hâ 118
leke : senin için
-
20-Tâ-Hâ 119
ve enne-ke : ve muhakkak sen
-
20-Tâ-Hâ 120
hel edullu-ke alâ : sana delâlet (önderlik) edeyim mi
-
20-Tâ-Hâ 121
ekelâ : ikisi yedi
-
20-Tâ-Hâ 124
danken : dar, sıkıntılı
-
20-Tâ-Hâ 126
kezâlike : işte böyle
-
20-Tâ-Hâ 126
etet-ke : sana geldi
-
20-Tâ-Hâ 126
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece, aynı şekilde
-
20-Tâ-Hâ 127
ve kezâlike : ve işte böyle
-
20-Tâ-Hâ 128
kem : kaç, nice
-
20-Tâ-Hâ 128
zâlike : işte bunda
-
20-Tâ-Hâ 129
kelimetun : bir kelime, bir söz
-
20-Tâ-Hâ 129
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
20-Tâ-Hâ 130
rabbi-ke : senin Rabbin
-
20-Tâ-Hâ 130
lealleke : umulur ki, böylece
-
20-Tâ-Hâ 131
ayney-ke : senin iki gözün, gözlerin
-
20-Tâ-Hâ 131
rabbi-ke : senin Rabbin
-
20-Tâ-Hâ 132
ehle-ke : senin ehlin, ailen, etrafındakiler
-
20-Tâ-Hâ 132
lâ nes'elu-ke : biz senden istemiyoruz
-
20-Tâ-Hâ 132
nerzuku-ke : seni rızıklandırırız
-
20-Tâ-Hâ 134
âyâti-ke : senin âyetlerin
-
21-Enbiyâ 5
kemâ : gibi
-
21-Enbiyâ 7
kable-ke : senden önce
-
21-Enbiyâ 11
ve kem : ve nice, kaç tane
-
21-Enbiyâ 15
tilke : o, bu
-
21-Enbiyâ 25
min kabli-ke : senden önce
-
21-Enbiyâ 29
fe zâlike : işte o zaman
-
21-Enbiyâ 29
kezâlike : işte böyle
-
21-Enbiyâ 30
keferû : inkâr ettiler
-
21-Enbiyâ 34
min kabli-ke : senden önce
-
21-Enbiyâ 36
ve izâ reâ-ke : ve seni gördükleri zaman
-
21-Enbiyâ 36
keferû : inkâr ettiler
-
21-Enbiyâ 36
in yettehızûne-ke illâ : seni sadece ..... ediniyorlar
-
21-Enbiyâ 39
keferû : inkâr ettiler
-
21-Enbiyâ 39
lâ yekuffûne \n(keffe) : gidermez, zararını önlemez, men etmez \n: (men etti, önledi, tehlikeyi giderdi)
-
21-Enbiyâ 41
min kablike : senden önce
-
21-Enbiyâ 42
yekleu-kum \n(kelee) : sizi korur, himayesine alır \n: (korudu, himaye etti)
-
21-Enbiyâ 46
rabbi-ke : senin Rabbin
-
21-Enbiyâ 47
ve kefâ : ve kâfi oldu (kâfidir), yeterli oldu
-
21-Enbiyâ 52
âkifûne (akefe) : devamlı ibadet edenler (devamlı ibadet etti)
-
21-Enbiyâ 58
kebîren : büyük olan
-
21-Enbiyâ 63
kebîru-hum : onların büyüğü
-
21-Enbiyâ 70
keyden : tuzak, hile
-
21-Enbiyâ 76
min el kerbi : şiddetli üzüntüden
-
21-Enbiyâ 77
kezzebû : yalanladılar
-
21-Enbiyâ 82
zâlike : bu, şu
-
21-Enbiyâ 84
keşef-nâ : giderdik, kaldırdık
-
21-Enbiyâ 87
subhâne-ke : sen sübhansın, münezzehsin
-
21-Enbiyâ 88
ve kezâlike : ve işte böyle
-
21-Enbiyâ 89
ve zekeriyyâ : ve Zekeriya
-
21-Enbiyâ 97
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
21-Enbiyâ 101
ulâike : işte onlar
-
21-Enbiyâ 103
el melâiketu : melekler
-
21-Enbiyâ 104
ke tayyi : dürüldüğü gibi
-
21-Enbiyâ 104
kemâ : gibi
-
21-Enbiyâ 105
keteb-nâ : biz yazdık
-
21-Enbiyâ 107
ve mâ erselnâ-ke : ve seni biz göndermedik
-
22-Hac 5
li keylâ ya'leme : bilmemesi için
-
22-Hac 6
zâlike : o, işte o, işte bu
-
22-Hac 10
zâlike : o, işte o, işte bu
-
22-Hac 10
yedâke : senin iki elin
-
22-Hac 11
zâlike : o, bu, işte bu
-
22-Hac 12
zâlike : o, bu, işte bu
-
22-Hac 15
keydu-hu : onun tuzağı, hilesi
-
22-Hac 16
ve kezâlike : ve işte böylece
-
22-Hac 18
ve kesîrun : ve çoğu
-
22-Hac 18
ve kesîrun : ve çoğu
-
22-Hac 19
keferû : inkâr ettiler
-
22-Hac 25
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
22-Hac 27
ye'tû-ke : sana gelsinler
-
22-Hac 30
zâlike : işte böyle
-
22-Hac 31
ke ennemâ : sanki, gibi
-
22-Hac 32
zâlike : işte, böylece
-
22-Hac 34
menseken : mensek, usul
-
22-Hac 36
kezâlike : işte böyle, böylece
-
22-Hac 37
kezâlike : işte böyle
-
22-Hac 37
li tukebbirû allâhe : Allah'ı tekbir etmeniz için
-
22-Hac 38
kefûrin : kâfirler
-
22-Hac 40
yuzkeru : zikredilir
-
22-Hac 40
kesîran : çok
-
22-Hac 41
mekkennâ-hum : onlara imkân verdik
-
22-Hac 41
an el munkeri : münkerden, inkârdan, kötülükten
-
22-Hac 42
yukezzibû-ke : seni yalanlıyorlar
-
22-Hac 42
kezzebet : yalanladı
-
22-Hac 44
keyfe kane : nasıl oldu
-
22-Hac 45
fe ke eyyin : böylece niceleri gibi
-
22-Hac 47
ve yesta'cilûne-ke : ve senden acele (olarak) istiyorlar
-
22-Hac 47
rabbi-ke : senin Rabbin
-
22-Hac 47
ke : gibi
-
22-Hac 48
ve ke eyyin : ve niceleri gibi
-
22-Hac 50
kerîmun : kerim, bol, temiz, helâl
-
22-Hac 51
ulâike : işte onlar
-
22-Hac 52
min kabli-ke : senden önce
-
22-Hac 54
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
22-Hac 55
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
22-Hac 57
keferû : inkâr ettiler
-
22-Hac 57
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
22-Hac 57
ulâike : işte onlar
-
22-Hac 60
zâlike : işte bu, işte böyle
-
22-Hac 61
zâlike : bu, işte böyle
-
22-Hac 62
zâlike : bu, işte böyle
-
22-Hac 62
el kebîru : kebir, büyük
-
22-Hac 65
ve el fulke : ve gemiler
-
22-Hac 65
ve yumsiku \n(emseke) : ve tutar \n: (tuttu)
-
22-Hac 66
kefûrun : çok nankördür
-
22-Hac 67
menseken : mensek, şeriat
-
22-Hac 67
fe lâ yunâziunne-ke : öyleyse seninle niza etmesinler, çekişmesinler
-
22-Hac 67
ilâ rabbi-ke : Rabbine
-
22-Hac 67
inne-ke : muhakkak sen
-
22-Hac 68
câdelû-ke : seninle mücâdele ettiler
-
22-Hac 70
zâlike : o, bu
-
22-Hac 70
zâlike : o, bu
-
22-Hac 72
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
22-Hac 72
el munkere : münker, sıkıntı
-
22-Hac 72
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
22-Hac 75
min el melâiketi : meleklerden
-
22-Hac 77
âmenûrkeû (âmenû irkeû) : âmenû olanlar, rükû edin
-
23-Mü'minûn 6
mâ meleket : sahip oldukları şeyler
-
23-Mü'minûn 7
verâe zâlike : bunun arkasında, bunun ötesinde
-
23-Mü'minûn 7
fe ulâike : o taktirde işte onlar
-
23-Mü'minûn 10
ulâike : işte onlar
-
23-Mü'minûn 14
fe kesevnâ : sonra giydirdik (üzerini kapladık)
-
23-Mü'minûn 15
ba'de zâlike : bundan sonra
-
23-Mü'minûn 18
eskennâ-hu : onu iskân ettik, yerleştirdik, durdurduk
-
23-Mü'minûn 19
kesîretun : (pek) çoktur, çok (vardır)
-
23-Mü'minûn 21
kesîretun : (pek) çok, birçok, çoktur
-
23-Mü'minûn 24
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
23-Mü'minûn 24
melâiketen : melekler
-
23-Mü'minûn 26
kezzebû-ni : beni yalanladılar
-
23-Mü'minûn 27
el fulke : gemi
-
23-Mü'minûn 27
ve ehleke : ve senin maiyetin, senin ailen
-
23-Mü'minûn 28
mea-ke : seninle beraber
-
23-Mü'minûn 29
mubâreken : mübarek
-
23-Mü'minûn 30
fî zâlike : bunda (vardır)
-
23-Mü'minûn 33
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olan kimseler, kâfirler
-
23-Mü'minûn 33
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
23-Mü'minûn 38
keziben : yalan söyleyerek, yalanla
-
23-Mü'minûn 39
kezzebû-ni : beni yalanladılar
-
23-Mü'minûn 44
kezzebû-hu : onu yalanladılar
-
23-Mü'minûn 48
kezzebû-humâ : ikisini yalanladılar
-
23-Mü'minûn 61
ulâike : işte onlar
-
23-Mü'minûn 62
ve lâ nukellifu : ve mükellef tutmayız
-
23-Mü'minûn 63
min dûni zâlike : bundan başka
-
23-Mü'minûn 72
rabbi-ke : senin Rabbin
-
23-Mü'minûn 73
ve inne-ke : ve muhakkak sen
-
23-Mü'minûn 75
ve keşefnâ : ve biz giderdik
-
23-Mü'minûn 85
fe lâ tezekkerûne : hâlâ tezekkür etmezsiniz
-
23-Mü'minûn 95
en nuriye-ke : sana bizim göstermemiz
-
23-Mü'minûn 97
bi-ke : sana
-
23-Mü'minûn 98
bi-ke : sana
-
23-Mü'minûn 100
kellâ : hayır, asla
-
23-Mü'minûn 100
kelimetun : bir kelimedir, sözdür
-
23-Mü'minûn 102
ulâike : işte onlar
-
23-Mü'minûn 103
ulâike : işte onlar
-
23-Mü'minûn 105
tukezzibûne : yalanlıyorsunuz
-
23-Mü'minûn 108
ve lâ tukellimû-ni : ve benimle konuşmayın, bana söylemeyin
-
23-Mü'minûn 110
tadhakûne \n(dahıke) : gülüyorsunuz \n: (güldü)
-
23-Mü'minûn 112
kem : kaç
-
23-Mü'minûn 116
el kerîmi : kerim
-
24-Nûr 1
tezekkerûne : tezekkür edersiniz
-
24-Nûr 3
muşriketen : müşrik olan kadın
-
24-Nûr 3
zâlike : bu
-
24-Nûr 4
ve ulâike : ve işte onlar
-
24-Nûr 5
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
24-Nûr 13
fe ulâike : o zaman işte onlar
-
24-Nûr 16
en netekelleme : bizim söylememiz
-
24-Nûr 16
subhâne-ke : sen sübhansın
-
24-Nûr 21
ve el munkeri : ve münker, inkâr, Allah'ın yasak ettikleri
-
24-Nûr 26
ulâike : işte onlar
-
24-Nûr 26
kerîmun : kerim, bol, Allah'ın ikramları
-
24-Nûr 27
tezekkerûne : tezekkür edersiniz
-
24-Nûr 30
zâlike : bu
-
24-Nûr 31
mâ meleket eymânu-hunne : (onların) ellerinin altında sahip oldukları, (cariyeler)
-
24-Nûr 33
meleket eymânu-kum : ellerinizin altında sahip olduğunuz
-
24-Nûr 35
ke : gibi
-
24-Nûr 35
ke ennehâ : o gibidir
-
24-Nûr 35
kevkebun : gezegen
-
24-Nûr 35
mubâraketin : mübarek
-
24-Nûr 36
ve yuzkere : ve zikredilir
-
24-Nûr 39
vellezîne keferû : ve kâfirler
-
24-Nûr 39
ke serâbin : serap gibidir
-
24-Nûr 40
ke zulumâtin : karanlıklar gibidir
-
24-Nûr 40
lem yeked yerâ-hâ : neredeyse onu göremez
-
24-Nûr 44
zâlike : bu
-
24-Nûr 47
zâlike : bu
-
24-Nûr 47
ve mâ ulâike : ve onlar değiller
-
24-Nûr 50
ulâike : işte onlar
-
24-Nûr 51
ve ulâike : ve işte onlar
-
24-Nûr 52
ulâike : işte onlar
-
24-Nûr 55
kemestahlefellezîne (kemâ istahlefe ellezîne) : halife tayin ettiğimiz kimseler gibi
-
24-Nûr 55
kefere : örttü, inkâr etti
-
24-Nûr 55
zâlike : bu
-
24-Nûr 55
fe ulâike : işte onlar
-
24-Nûr 57
ellezîne keferû : inkâr edenleri
-
24-Nûr 58
ellezîne meleket eymânu-kum : ellerinizin altında sahip olduklarınız (köleleriniz, cariyeleriniz)
-
24-Nûr 58
kezâlike : işte böyle
-
24-Nûr 59
kezâlike : işte böyle, böylece
-
24-Nûr 61
mubareketen : mübarek, hayırlı, bereketli
-
24-Nûr 61
kezâlike : işte böyle, böylece
-
24-Nûr 62
yeste'zinûne-ke : senden izin isterler
-
24-Nûr 62
ulâike : işte onlar
-
24-Nûr 62
izeste'zenû-ke (iza iste'zenû-ke) : senden izin istedikleri zaman
-
24-Nûr 63
ke : gibi, aynı, eşit
-
25-Furkan 1
tebâreke : mübarek
-
25-Furkan 4
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
25-Furkan 8
kenzun : bir hazine
-
25-Furkan 9
keyfe : nasıl
-
25-Furkan 9
leke : sana
-
25-Furkan 10
tebâreke : mübarektir
-
25-Furkan 10
leke : senin için, sana
-
25-Furkan 10
min zâlike : bundan
-
25-Furkan 10
leke : senin için, sana
-
25-Furkan 11
kezzebû : uydurdular, yalanladılar
-
25-Furkan 11
men kezzebe : tekzip eden kimseler, yalanlayanlar
-
25-Furkan 13
hunâlike : orada
-
25-Furkan 14
kesîren : çok, defalarca
-
25-Furkan 15
e zâlike : bu mu
-
25-Furkan 16
rabbi-ke : senin Rabbin
-
25-Furkan 18
subhâne-ke : sen sübhansın, münezzehsin
-
25-Furkan 18
min dûni-ke : senden başka
-
25-Furkan 19
kezzebû-kum : sizi yalanladılar
-
25-Furkan 19
kebîren : büyük
-
25-Furkan 20
kable-ke : senden önce
-
25-Furkan 20
rabbu-ke : senin Rabbin
-
25-Furkan 21
el melâiketu : melekler
-
25-Furkan 21
kebîren : büyük
-
25-Furkan 22
el melâikete : melekler
-
25-Furkan 25
el melâiketu : melekler
-
25-Furkan 31
ve kezâlike : ve işte böylece
-
25-Furkan 31
ve kefâ : ve kâfi oldu, kâfidir
-
25-Furkan 31
bi rabbi-ke : senin Rabbine
-
25-Furkan 32
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
25-Furkan 32
kezâlike : böylece, işte bu
-
25-Furkan 32
fuâde-ke : senin idrakin
-
25-Furkan 33
ve lâ ye'tûne-ke bi : ve sana gelmedi, getirmediler
-
25-Furkan 33
ci'nâ-ke : sana geldik, getirdik
-
25-Furkan 34
ulâike : işte onlar
-
25-Furkan 36
ellezîne kezzebû : yalanlayanlar, yalanlayan kimseler
-
25-Furkan 37
kezzebû : yalanladılar
-
25-Furkan 38
beyne zâlike : bunların arasında
-
25-Furkan 38
kesîren : çok (birçok)
-
25-Furkan 41
reav-ke : seni gördükleri
-
25-Furkan 41
yettehızûne-ke : seni edinirler
-
25-Furkan 44
ke : gibi
-
25-Furkan 45
ilâ rabbi-ke : Rabbini
-
25-Furkan 45
keyfe : nasıl
-
25-Furkan 49
kesîren : çok
-
25-Furkan 50
li yezzekkerû : tezekkür etmeleri için
-
25-Furkan 52
kebîren : büyük
-
25-Furkan 54
rabbu-ke : senin Rabbin
-
25-Furkan 56
ve mâ erselnâ-ke : ve biz seni göndermedik
-
25-Furkan 58
ve tevekkel alâ : ve tevekkül et, güven, vekil tayin et
-
25-Furkan 58
ve kefâ : ve kâfidir, yeterlidir
-
25-Furkan 61
tebâreke : mübarek, şanı yüce
-
25-Furkan 62
en yezzekkere : tezekkür etmek
-
25-Furkan 67
zâlike : bu
-
25-Furkan 68
zâlike : bu
-
25-Furkan 70
ulâike : işte onlar
-
25-Furkan 75
ulâike : işte onlar
-
25-Furkan 77
kezzebtum : siz yalanladınız
-
26-Şuarâ 2
tilke : bu (bunlar)
-
26-Şuarâ 3
lealle-ke : böylece sen
-
26-Şuarâ 3
nefse-ke : senin nefsin, sen kendin
-
26-Şuarâ 6
kezzebû : yalanladılar
-
26-Şuarâ 7
kem : kaç, nice
-
26-Şuarâ 7
kerîmin : kerim, bol, çok çeşit, çeşit çeşit
-
26-Şuarâ 8
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 9
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 10
rabbu-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 12
en yukezzibû-ni : beni yalanlamaları
-
26-Şuarâ 15
kellâ : hayır
-
26-Şuarâ 18
lem nurabbi-ke : senin Rabbin (himaye edip yetiştiren) olmadık
-
26-Şuarâ 18
min umuri-ke : senin ömründen
-
26-Şuarâ 19
fa'lete-ke : senin işin
-
26-Şuarâ 22
ve tilke : ve bu
-
26-Şuarâ 29
ec'alenne-ke : seni mutlaka kılacağım
-
26-Şuarâ 30
ci'tu-ke : sana getirdim
-
26-Şuarâ 37
ye'tû-ke bi : sana getirsinler
-
26-Şuarâ 49
kebîru-kum : sizin büyüğünüz
-
26-Şuarâ 58
kerîmin : kerim, ikram edilmiş, yüksek
-
26-Şuarâ 59
kezâlike : işte böylece
-
26-Şuarâ 62
kellâ : hayır
-
26-Şuarâ 63
bi asâke : (senin) asan ile
-
26-Şuarâ 63
ke : gibi
-
26-Şuarâ 67
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 68
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 74
kezâlike : böyle
-
26-Şuarâ 102
kerraten : bir kere daha
-
26-Şuarâ 103
zâlike : işte böylece
-
26-Şuarâ 104
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 105
kezzebet : tekzip etti, yalanladı
-
26-Şuarâ 111
leke : sana
-
26-Şuarâ 111
ve ittebea-ke : ve sana tâbî oldular
-
26-Şuarâ 117
kezzebû-ni : beni yalanladı
-
26-Şuarâ 121
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 122
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 123
kezzebet : tekzip etti, yalanladı
-
26-Şuarâ 139
kezzebû-hu : onu tekzip ettiler, yalanladılar
-
26-Şuarâ 139
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 140
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 141
kezzebet : tekzip etti, yalanladı
-
26-Şuarâ 158
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 159
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 160
kezzebet : yalanladı
-
26-Şuarâ 174
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 175
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 176
kezzebe : yalanladı
-
26-Şuarâ 176
el eyketi : Eyke
-
26-Şuarâ 181
el keyle : ölçü
-
26-Şuarâ 186
nazunnu-ke : biz seni zannediyoruz, sanıyoruz
-
26-Şuarâ 189
kezzebû-hu : onu yalanladılar
-
26-Şuarâ 190
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 191
rabbe-ke : senin Rabbin
-
26-Şuarâ 194
alâ kalbi-ke : senin kalbine
-
26-Şuarâ 200
kezâlike : işte böyle
-
26-Şuarâ 214
aşîrete-ke : senin aşiretin, akrabalar topluluğun
-
26-Şuarâ 215
vahfıd cenâha-ke : kanatlarını indir, kanatlarını ger
-
26-Şuarâ 215
ittebea-ke : sana tâbî oldular
-
26-Şuarâ 216
asav-ke : sana asi oldular, isyan ettiler
-
26-Şuarâ 217
ve tevekkel : ve tevekkül et, güven
-
26-Şuarâ 218
yerâ-ke : seni görür
-
26-Şuarâ 219
ve tekallube-ke : ve senin dönmen
-
26-Şuarâ 227
ve zekerû : ve zikrettiler
-
26-Şuarâ 227
kesîran : çok
-
27-Neml 1
tilke : bu, bunlar
-
27-Neml 5
ulâike : işte onlar
-
27-Neml 6
ve inne-ke : ve muhakkak ki sen, ve muhakkak ki sana
-
27-Neml 8
en bûrike : mübarek kılındı
-
27-Neml 10
asâ-ke : senin asan
-
27-Neml 10
ke : gibi
-
27-Neml 12
yede-ke : elini
-
27-Neml 12
fî ceybi-ke : koynuna
-
27-Neml 14
keyfe : nasıl
-
27-Neml 15
alâ kesîrin : çoğuna
-
27-Neml 19
dâhıken : gülerek
-
27-Neml 19
ni'mete-ke : senin ni'metin
-
27-Neml 19
bi rahmeti-ke : senin rahmetinle
-
27-Neml 19
ibâdi-ke : senin kulların
-
27-Neml 22
mekese : bekledi
-
27-Neml 22
ve ci'tu-ke : ve sana getirdim
-
27-Neml 29
kerîmun : kerim, kıymetli
-
27-Neml 34
el mulûke : melikler, sultanlar, hükümdarlar
-
27-Neml 34
ve kezâlike : ve işte böyle, bunun gibi
-
27-Neml 39
âtî-ke : sana getiririm
-
27-Neml 39
min makâmi-ke : makamından
-
27-Neml 40
âtî-ke : sana getiririm
-
27-Neml 40
ileyke : sana
-
27-Neml 40
tarfu-ke \n(en yertedde ileyke tarfu-ke) : senin gözün, bakışın \n: (bakışının sana dönmesi, gözünü kırpman, gözünü açıp kapaman)
-
27-Neml 40
şekere : şükretti
-
27-Neml 40
kefere : küfretti, nankörlük etti
-
27-Neml 40
kerîmun : kerimdir
-
27-Neml 42
hâkezâ : böyle, bunun gibi
-
27-Neml 42
ke ennehu : sanki o, onun gibi
-
27-Neml 44
ve keşefet an : ve açtı
-
27-Neml 47
bi-ke : seninle
-
27-Neml 47
mea-ke : seninle beraber
-
27-Neml 49
mehlike : helâk edilme
-
27-Neml 50
ve mekerû : ve hile düzenlediler, tuzak kurdular
-
27-Neml 50
ve meker-nâ : ve biz hile düzenledik
-
27-Neml 51
keyfe : nasıl
-
27-Neml 52
fe tilke : işte bu
-
27-Neml 52
fî zâlike : bunda vardır
-
27-Neml 62
tezekkerûne : tezekkür ediyorsunuz
-
27-Neml 66
eddâreke : yetişti, erişti, tamamlandı
-
27-Neml 67
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
27-Neml 69
keyfe : nasıl
-
27-Neml 73
rabbe-ke : senin Rabbin
-
27-Neml 74
rabbe-ke : senin Rabbin
-
27-Neml 78
rabbe-ke : senin Rabbin
-
27-Neml 79
tevekkel : tevekkül et
-
27-Neml 79
inne-ke : muhakkak ki sen
-
27-Neml 80
inne-ke : muhakkak ki sen
-
27-Neml 82
tukellimu-hum : onlara söyleyecek (konuşacak)
-
27-Neml 83
yukezzıbu : yalanlıyor
-
27-Neml 84
kezzebtum : siz yalanladınız
-
27-Neml 86
fî zâlike : işte bunda vardır
-
27-Neml 93
rabbu-ke : senin Rabbin
-
28-Kasas 2
tilke : bu, bunlar
-
28-Kasas 3
aleyke : sana
-
28-Kasas 9
ve leke : ve sana
-
28-Kasas 13
key : için
-
28-Kasas 14
ve kezâlike : ve işte böyle
-
28-Kasas 15
vekeze-hu : ona yumruk attı, onu yumrukladı
-
28-Kasas 18
inne-ke : muhakkak sen
-
28-Kasas 19
kemâ : gibi
-
28-Kasas 20
bike : sana, senin için, senin hakkında
-
28-Kasas 20
yaktulû-ke : seni öldürmek
-
28-Kasas 20
leke : sana
-
28-Kasas 23
kebîrun : büyük (çok)
-
28-Kasas 25
yed'û-ke : seni çağırıyor
-
28-Kasas 25
yecziye-ke : seni mükâfatlandıracak
-
28-Kasas 27
en unkiha-ke : sana nikâhlamak
-
28-Kasas 27
min indi-ke : senin indinden, senden
-
28-Kasas 27
aleyke : sana, seni
-
28-Kasas 28
zâlike : işte bu
-
28-Kasas 28
ve beyne-ke : ve senin arandadır
-
28-Kasas 30
el mubâreketi : mübarek
-
28-Kasas 31
asâ-ke : asanı
-
28-Kasas 31
keenne-hâ : gibi
-
28-Kasas 31
inne-ke : muhakkak sen
-
28-Kasas 32
yede-ke : senin elin
-
28-Kasas 32
ceybi-ke : senin koynun
-
28-Kasas 32
ileyke : sana, senin üzerine
-
28-Kasas 32
cenâha-ke : senin kanatların (kolların)
-
28-Kasas 32
fe zânike : işte bu ikisi
-
28-Kasas 32
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
28-Kasas 34
yukezzibû-ni : beni tekzip ederler, yalanlarlar
-
28-Kasas 35
adude-ke : seni destekleyeceğiz
-
28-Kasas 35
ahî-ke : senin kardeşin
-
28-Kasas 40
keyfe : nasıl
-
28-Kasas 43
yetezekkerûne : tezekkür ederler
-
28-Kasas 46
rabbi-ke : senin Rabbin
-
28-Kasas 46
min kablike : senden önceden
-
28-Kasas 46
yetezekkerûne : tezekkür ederler
-
28-Kasas 47
âyâti-ke : senin âyetlerin
-
28-Kasas 50
leke : sana
-
28-Kasas 51
yetezekkerûne : tezekkür ederler
-
28-Kasas 54
ulâike : işte onlar
-
28-Kasas 56
inne-ke : muhakkak ki sen
-
28-Kasas 57
mea-ke : seninle beraber
-
28-Kasas 58
ve kem : ve kaç adet, nice
-
28-Kasas 58
tilke : bu
-
28-Kasas 58
lem tusken : iskân edilmedi (oturulmadı)
-
28-Kasas 59
rabbu-ke : senin Rabbin
-
28-Kasas 59
muhlike : helâk edici, helâk eden
-
28-Kasas 61
ke : gibi
-
28-Kasas 63
kemâ : gibi
-
28-Kasas 63
ileyke : sana
-
28-Kasas 68
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
28-Kasas 69
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
28-Kasas 77
âtâkellâhu (âtâ-ke allâhu) : Allah sana verdi
-
28-Kasas 77
nasîbe-ke : senin nasibin
-
28-Kasas 77
kemâ : gibi
-
28-Kasas 77
ileyke : sana
-
28-Kasas 78
ehleke : helâk etti
-
28-Kasas 82
keenne : sanki, demek ki, öyle ki, öyleyse
-
28-Kasas 82
keennehu : sanki, demek ki, öyle ki, öyleyse
-
28-Kasas 83
tilke : bu, işte bu
-
28-Kasas 85
aleyke : senin üzerine, sana
-
28-Kasas 85
râddu-ke : seni döndüren
-
28-Kasas 86
ileyke : sana
-
28-Kasas 86
min rabbi-ke : Rabbinden
-
28-Kasas 87
ve lâ yasuddunne-ke : ve sakın seni alıkoymasınlar
-
28-Kasas 87
ileyke : sana
-
28-Kasas 87
ilâ rabbi-ke : Rabbine
-
29-Ankebût 7
nukeffiranne : mutlaka örteceğiz
-
29-Ankebût 8
câhedâ-ke : ikisi seninle cihad etti, mücâdele etti
-
29-Ankebût 8
li tuşrike : senin şirk koşman için
-
29-Ankebût 8
leke : sana, senin
-
29-Ankebût 10
ke : gibi
-
29-Ankebût 10
rabbi-ke : senin Rabbin
-
29-Ankebût 12
keferû : inkâr ederler
-
29-Ankebût 17
ifken : yalan, iftira
-
29-Ankebût 18
tukezzibû : yalanlıyorsunuz, yalanlarsınız
-
29-Ankebût 18
kezzebe : tekzip etti, yalanladı
-
29-Ankebût 19
keyfe : nasıl
-
29-Ankebût 19
zâlike : işte bu
-
29-Ankebût 20
keyfe : nasıl
-
29-Ankebût 23
keferû : inkâr ettiler, örttüler
-
29-Ankebût 23
ulâike : işte onlar
-
29-Ankebût 23
ve ulâike : ve işte onlar
-
29-Ankebût 24
zâlike : bu, işte bu
-
29-Ankebût 29
el munkere : kötülük, hayasızlık
-
29-Ankebût 33
muneccû-ke : seni kurtaracak olanlarız
-
29-Ankebût 33
ve ehle-ke : ve senin aileni
-
29-Ankebût 33
illemreeteke (illâ emreete-ke) : senin hanımın hariç
-
29-Ankebût 37
kezzebû-hu : onu yalanladılar
-
29-Ankebût 41
ke : gibi
-
29-Ankebût 41
el ankebûti : örümcek
-
29-Ankebût 41
el ankebûti : örümcek
-
29-Ankebût 43
tilke : işte bu
-
29-Ankebût 44
zâlike : işte bu
-
29-Ankebût 45
ileyke : sana
-
29-Ankebût 45
ve el munkeri : ve münker, nekir, kötülük
-
29-Ankebût 47
ve kezâlike : ve işte böylece
-
29-Ankebût 47
ileyke : sana
-
29-Ankebût 48
bi yemîni-ke : sağ elinle
-
29-Ankebût 51
aleyke : sana
-
29-Ankebût 51
fî zâlike : bunda vardır
-
29-Ankebût 52
kefâ : kâfi, yeterli
-
29-Ankebût 52
ve keferû : ve inkâr ettiler
-
29-Ankebût 52
ulâike : işte onlar
-
29-Ankebût 53
ve yesta'cilûne-ke : ve senden acele istiyorlar
-
29-Ankebût 54
yesta'cilûne-ke : senden acele istiyorlar
-
29-Ankebût 59
yetevekkelûne : tevekkül edenlerdir
-
29-Ankebût 60
ve keeyyin : ve nice
-
29-Ankebût 68
keziben : yalan olarak, yalanla
-
29-Ankebût 68
kezzebe : tekzip etti, yalanladı
-
3-Âl-i İmrân 3
aleyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 4
keferû : inkâr ettiler, örttüler
-
3-Âl-i İmrân 6
keyfe yeşâu : nasıl dilerse
-
3-Âl-i İmrân 7
aleyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 7
muhkemâtun : muhkem, hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan, kesin hükmedilmiş olan
-
3-Âl-i İmrân 7
ve mâ yezzekkeru : ve tezekkür edemezler anlamını çıkartamazlar
-
3-Âl-i İmrân 8
min ledun-ke : senin katından
-
3-Âl-i İmrân 8
inne-ke : muhakkak ki sen
-
3-Âl-i İmrân 9
inne-ke : muhakkak ki Sen
-
3-Âl-i İmrân 10
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 10
ve ûlâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 11
ke de'bi : gibi, benzer, durumu gibi
-
3-Âl-i İmrân 11
kezzebû : tekzip ettiler, yalanladılar
-
3-Âl-i İmrân 12
li ellezîne keferû : kâfir olanlara
-
3-Âl-i İmrân 13
fî zâlike : bunda vardır
-
3-Âl-i İmrân 14
zâlike : bunlar
-
3-Âl-i İmrân 18
ve el melâiketu : ve melekler
-
3-Âl-i İmrân 20
fe in hâccû-ke : bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa
-
3-Âl-i İmrân 20
aleyke : sana düşen
-
3-Âl-i İmrân 22
ulâike : işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 24
zâlike : bu
-
3-Âl-i İmrân 25
keyfe : nasıl, halleri nasıl olacak
-
3-Âl-i İmrân 25
mâ kesebet : kazandığı şey
-
3-Âl-i İmrân 26
mâlike el mulki : mülkün maliki, sahibi
-
3-Âl-i İmrân 26
tû'ti el mulke : mülkü verirsin
-
3-Âl-i İmrân 26
ve tenziu el mulke : ve mülkü (geri) alırsın
-
3-Âl-i İmrân 26
bi yedike el hayru : hayır senin elinde
-
3-Âl-i İmrân 26
inne-ke : muhakkak ki sen
-
3-Âl-i İmrân 28
zâlike : bunu
-
3-Âl-i İmrân 35
nezertu leke : senin için adadım
-
3-Âl-i İmrân 35
inne-ke : muhakkak ki sen
-
3-Âl-i İmrân 36
ve leyse ez zekeru : ve erkek .... değildir
-
3-Âl-i İmrân 36
ke el unsâ : kız gibi
-
3-Âl-i İmrân 36
uîzu-hâ bi-ke : onu sana sığındırırım, emanet ederim
-
3-Âl-i İmrân 37
ve keffele-hâ : ve ona kefil kıldı, bakmakla mükellef kıldı
-
3-Âl-i İmrân 37
zekeriyyâ : Zekeriyya (A.S)
-
3-Âl-i İmrân 37
zekeriyyâ : Zekeriyya (A.S)
-
3-Âl-i İmrân 38
hunâlike : orada, işte orada
-
3-Âl-i İmrân 38
deâ zekeriyyâ : Zekeriyya (A.S) dua etti
-
3-Âl-i İmrân 38
min ledun-ke : senin katından
-
3-Âl-i İmrân 38
inne-ke : muhakkak ki sen
-
3-Âl-i İmrân 39
fe nâdet-hu el melâiketu : bunun üzerine, melekler ona nida etti
-
3-Âl-i İmrân 39
yubeşşiru-ke bi yahyâ : seni Yahya ile müjdeliyor
-
3-Âl-i İmrân 39
bi kelimetin min allâhi : bir kelime ile, Allah'tan
-
3-Âl-i İmrân 40
kâle kezâlike : işte böyle dedi
-
3-Âl-i İmrân 41
âyetu-ke : senin delilin, alâmetin, işaretin
-
3-Âl-i İmrân 41
ellâ tukellime en nâse : insanlarla konuşmaman
-
3-Âl-i İmrân 41
ve uzkur rabbe-ke : ve Rabbini zikret
-
3-Âl-i İmrân 41
kesîran : çok
-
3-Âl-i İmrân 42
el melâiketu : melekler
-
3-Âl-i İmrân 44
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 44
nûhî-hi ileyke : onu sana vahyediyoruz
-
3-Âl-i İmrân 45
melâiketu : melekler
-
3-Âl-i İmrân 45
bi kelimetin : bir kelime ile
-
3-Âl-i İmrân 46
ve yukellimu en nâse : ve insanlarla konuşacak
-
3-Âl-i İmrân 46
ve kehlen : ve yetişkinlik çağı
-
3-Âl-i İmrân 47
kezâliki : işte böyle, bunun gibi
-
3-Âl-i İmrân 49
ke hey'eti : heykeli gibi, taslağı, benzeri
-
3-Âl-i İmrân 49
fî zâlike : bunlarda
-
3-Âl-i İmrân 54
ve mekerû : ve hile yaptılar, tuzak kurdular
-
3-Âl-i İmrân 54
ve mekere allâhu : ve Allah'ın tuzağı
-
3-Âl-i İmrân 55
muteveffî-ke : seni vefat ettirecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
ve râfiu-ke : ve seni yükseltecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
ve mutahhiru-ke : ve seni temizleyecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
keferû : inkâr ettiler
-
3-Âl-i İmrân 55
ittebeû-ke : sana tâbî oldular
-
3-Âl-i İmrân 55
keferû : inkâr ettiler
-
3-Âl-i İmrân 56
keferû : inkâr ettiler
-
3-Âl-i İmrân 58
zâlike : bu, işte bu
-
3-Âl-i İmrân 58
aleyke : sana, senin üzerine
-
3-Âl-i İmrân 59
ke meseli : misali, durumu gibi
-
3-Âl-i İmrân 60
min rabbi-ke : senin Rabb'inden
-
3-Âl-i İmrân 61
hâcce-ke : seninle tartıştı
-
3-Âl-i İmrân 61
mâ câe-ke : sana gelen şey
-
3-Âl-i İmrân 64
ilâ kelimetin : bir kelimeye, bir söze
-
3-Âl-i İmrân 64
ve lâ nuşrike : ve şirk, ortak koşmayalım
-
3-Âl-i İmrân 75
ileyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 75
ileyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 75
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 75
el kezibe : yalan söyledi
-
3-Âl-i İmrân 77
ulâike : işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lâ yukellimu-hum : ve onlarla konuşmayacak,
-
3-Âl-i İmrân 78
el kezibe : yalan
-
3-Âl-i İmrân 80
el melâikete : melekleri
-
3-Âl-i İmrân 82
ba'de zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 82
fe ulâike : işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 83
ve kerhen : ve istemeyerek
-
3-Âl-i İmrân 86
keyfe : nasıl
-
3-Âl-i İmrân 86
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldu
-
3-Âl-i İmrân 87
ulâike : işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 87
ve el melâiketi : ve melekler
-
3-Âl-i İmrân 89
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 90
keferû : inkâr ettiler
-
3-Âl-i İmrân 90
ve ulâike : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 91
keferû : inkâr ettiler
-
3-Âl-i İmrân 91
ulâike : işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 94
el kezibe : yalan
-
3-Âl-i İmrân 94
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 94
fe ulâike : artık, o taktirde işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 96
bi bekkete : Bekke'de, Mekke'de
-
3-Âl-i İmrân 96
mubâreken : mübarek
-
3-Âl-i İmrân 97
kefere : inkâr etti
-
3-Âl-i İmrân 101
ve keyfe : ve nasıl
-
3-Âl-i İmrân 103
kezâlike : işte böyle
-
3-Âl-i İmrân 104
an el munkeri : münkerden, kötülükten
-
3-Âl-i İmrân 104
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 105
ke ellezîne : onlar gibi
-
3-Âl-i İmrân 105
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 106
e kefertum : inkâr mı ettiniz
-
3-Âl-i İmrân 108
tilke : bu, bunlar
-
3-Âl-i İmrân 108
aleyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 110
an-il munkeri : münkerden, kötülükten
-
3-Âl-i İmrân 112
el meskenetu : miskinlik
-
3-Âl-i İmrân 112
zâlike : bu
-
3-Âl-i İmrân 112
zâlike bimâ : işte bu ... sebebiyle
-
3-Âl-i İmrân 114
an el munkeri : münkerden, kötülükten
-
3-Âl-i İmrân 114
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 116
keferû : inkâr ettiler
-
3-Âl-i İmrân 116
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 117
ke meseli : gibi, misal, durum
-
3-Âl-i İmrân 117
fe ehleket-hu : böylece onu helâk etti, yok etti
-
3-Âl-i İmrân 120
keydu-hum : onların hileleri
-
3-Âl-i İmrân 121
min ehli-ke : ailenden
-
3-Âl-i İmrân 122
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
3-Âl-i İmrân 124
min el melâiketi : meleklerden
-
3-Âl-i İmrân 125
min el melâiketi : melekerden
-
3-Âl-i İmrân 127
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 128
leyse leke : senin için yoktur, değildir, olmadı
-
3-Âl-i İmrân 135
zekerû allâhe : Allah'ı zikrettiler
-
3-Âl-i İmrân 136
ulâike : işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 137
keyfe : nasıl
-
3-Âl-i İmrân 137
el mukezzibîne : yalancılar
-
3-Âl-i İmrân 140
ve tilke : ve o, bu
-
3-Âl-i İmrân 146
ve keeyyin : ve niceleri
-
3-Âl-i İmrân 146
kesîrun : çok, bir çok
-
3-Âl-i İmrân 149
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 151
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 153
li keylâ : ... olmaması için
-
3-Âl-i İmrân 154
mâ lâ yubdûne leke : sana açıklamadıkları bir şey
-
3-Âl-i İmrân 155
kesebû : kazandılar
-
3-Âl-i İmrân 156
ke : gibi
-
3-Âl-i İmrân 156
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 156
zâlike : bunu
-
3-Âl-i İmrân 159
min havli-ke : senin etrafından
-
3-Âl-i İmrân 159
fe tevekkel : artık tevekkül et
-
3-Âl-i İmrân 160
fe li yetevekkeli : o zaman tevekkül etsinler, güvensinler
-
3-Âl-i İmrân 161
mâ kesebet : kazandığı şey
-
3-Âl-i İmrân 162
ke men : kimse gibi
-
3-Âl-i İmrân 176
ve lâ yahzun-ke : ve seni mahzun etmesin
-
3-Âl-i İmrân 178
ellezîne keferû : kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 182
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 184
fe in kezzebûke : artık seni yalanlarlarsa
-
3-Âl-i İmrân 184
min kabli-ke : senden önce
-
3-Âl-i İmrân 186
kesîran : çok
-
3-Âl-i İmrân 186
fe inne zâlike : ki bu muhakkak
-
3-Âl-i İmrân 191
ve yetefekkerûne : ve tefekkür ederler, düşünürler
-
3-Âl-i İmrân 191
subhâne-ke : Sen Subhan'sın (Seni tesbih ve tenzih ederiz)
-
3-Âl-i İmrân 192
inne-ke : muhakkak ki sen
-
3-Âl-i İmrân 193
ve keffir annâ : ve bizden ört
-
3-Âl-i İmrân 194
alâ rusuli-ke : senin resûllerin vasıtası ile
-
3-Âl-i İmrân 194
inne-ke : muhakkak ki sen
-
3-Âl-i İmrân 195
min zekerin : erkeklerden
-
3-Âl-i İmrân 195
le ukeffirenne : mutlaka örteceğim
-
3-Âl-i İmrân 196
lâ yegurranne-ke : sakın seni aldatmasın
-
3-Âl-i İmrân 196
ellezîne keferû : kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 199
ulâike : işte onlar
-
30-Rûm 8
e ve lem yetefekkerû : ve tefekkür etmiyorlar mı, düşünmüyorlar mı
-
30-Rûm 8
kesîran : çok
-
30-Rûm 9
keyfe : nasıl
-
30-Rûm 10
en kezzebû : yalanlamak, tekzip etmek
-
30-Rûm 16
keferû : inkâr etti
-
30-Rûm 16
ve kezzebû : ve tekzip etti, yalanladı
-
30-Rûm 16
ulâike : onlar
-
30-Rûm 19
ve kezâlike : ve işte bunun gibi, böylece
-
30-Rûm 21
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 21
yetefekkerûne : tefekkür eden
-
30-Rûm 22
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 23
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 24
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 28
meleket : malik oldu, sahip oldu
-
30-Rûm 28
ke : gibi
-
30-Rûm 28
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
30-Rûm 30
veche-ke : (senin) vechini
-
30-Rûm 30
zâlike : işte bu
-
30-Rûm 35
yetekellemu : söylüyor, söyler
-
30-Rûm 37
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 38
zâlike : işte bunlar
-
30-Rûm 38
ve ulâike : ve işte onlar
-
30-Rûm 39
ulâike : işte bunlar
-
30-Rûm 41
kesebet : kazandı
-
30-Rûm 42
keyfe : nasıl
-
30-Rûm 43
veche-ke : senin vechin
-
30-Rûm 44
kefere : inkâr etti
-
30-Rûm 47
min kabli-ke : senden önce
-
30-Rûm 48
keyfe : nasıl
-
30-Rûm 50
keyfe : nasıl
-
30-Rûm 50
zâlike : işte bu
-
30-Rûm 52
inne-ke : muhakkak ki sen
-
30-Rûm 55
kezâlike : böylece
-
30-Rûm 58
keferû : inkâr ettiler
-
30-Rûm 59
kezâlike : böylece, işte böyle
-
30-Rûm 60
ve lâ yestehıffenneke : ve sakın seni hafifliğe sürüklemesin
-
31-Lokman 2
tilke : bu
-
31-Lokman 5
ulâike : işte onlar
-
31-Lokman 5
ve ulâike : ve işte onlar
-
31-Lokman 6
ulâike : işte onlar
-
31-Lokman 7
ke : gibi
-
31-Lokman 7
ke enne : sanki, gibi
-
31-Lokman 10
kerîmin : kerim, güzel, çok, ikram edilen
-
31-Lokman 12
kefere : inkâr eder, nankörlük eder
-
31-Lokman 13
eş şirke : şirk
-
31-Lokman 14
ve li vâlidey-ke : ve senin anne babana
-
31-Lokman 15
câhedâ-ke : o ikisi seninle mücâdele ederlerse
-
31-Lokman 15
en tuşrike : senin şirk koşman
-
31-Lokman 15
leke : senin
-
31-Lokman 17
an el munkeri : münkerden, kötülükten
-
31-Lokman 17
mâ esâbe-ke : sana isabet eden şey
-
31-Lokman 17
zâlike : işte bu
-
31-Lokman 18
hadde-ke : yanağını
-
31-Lokman 19
meşyi-ke : yürüyüşün
-
31-Lokman 19
min savti-ke : sesinden
-
31-Lokman 19
enkere : en çirkin, en nekir olan
-
31-Lokman 22
istemseke : tutundu
-
31-Lokman 23
kefere : inkâr etti
-
31-Lokman 23
lâ yahzun-ke : seni mahzun etmesin
-
31-Lokman 27
kelimâtullâhi (kelimâtu allâhi) : Allah'ın kelimeleri
-
31-Lokman 28
ke : gibi
-
31-Lokman 30
zâlike : işte bu
-
31-Lokman 30
el kebîru : kebir, büyük
-
31-Lokman 31
el fulke : gemiler
-
31-Lokman 31
fî zâlike : bunda vardır
-
31-Lokman 32
ke : gibi, sanki
-
31-Lokman 32
kefûrin : çok nankör
-
32-Secde 3
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
32-Secde 3
min kablike : senden önce
-
32-Secde 4
lâ tetezekkerûne : tezekkür etmezsiniz
-
32-Secde 6
ƶālike : işte O’dur
-
32-Secde 18
ke men : kimse gibi
-
32-Secde 20
tukezzibûne : tekzip ediyorsunuz, yalanlıyorsunuz
-
32-Secde 25
rabbe-ke : senin Rabbin
-
32-Secde 26
kem : kaç, nice
-
32-Secde 26
zâlike : işte bu, bu
-
32-Secde 29
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
33-Ahzâb 2
ileyke : sana
-
33-Ahzâb 2
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
33-Ahzâb 3
ve tevekkel : ve tevekkül et
-
33-Ahzâb 3
ve kefâ bi : ve kâfidir
-
33-Ahzâb 6
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 7
ve min-ke : ve senden
-
33-Ahzâb 11
hunâlike : orada
-
33-Ahzâb 19
ileyke : sana
-
33-Ahzâb 19
kellezî (ke ellezî) : onun gibi
-
33-Ahzâb 19
ulâike : işte onlar
-
33-Ahzâb 19
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 21
ve zekerallâhe (zekere allâhe) : ve Allah'ı zikretti
-
33-Ahzâb 21
kesîren : çok
-
33-Ahzâb 25
keferû : inkâr ettiler
-
33-Ahzâb 25
ve kefallâhu (kefâ allâhu) : ve Allah kâfi geldi
-
33-Ahzâb 26
ferîken : topluluk, bir kısım
-
33-Ahzâb 28
ezvâci-ke : senin zevcelerin, eşlerin
-
33-Ahzâb 30
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 31
kerîmen : üstün, bol, ikram edilmiş
-
33-Ahzâb 32
ke ehadin : birisi gibi
-
33-Ahzâb 35
kesîren : çok
-
33-Ahzâb 37
aleyke : sana, kendine
-
33-Ahzâb 37
zevce-ke : senin zevcen
-
33-Ahzâb 37
nefsi-ke : senin nefsin
-
33-Ahzâb 37
zevvecnâ-ke-hâ : seni onunla evlendirdik
-
33-Ahzâb 37
likey : için
-
33-Ahzâb 39
ve kefâ : ve kâfidir
-
33-Ahzâb 41
kesîren : çok
-
33-Ahzâb 43
ve melâiketu-hu : ve onun melekleri
-
33-Ahzâb 44
kerîmen : kerim, çok, üstün
-
33-Ahzâb 45
erselnâ-ke : seni gönderdik
-
33-Ahzâb 47
kebîren : büyük
-
33-Ahzâb 48
ve tevekkel : ve tevekkül et
-
33-Ahzâb 48
ve kefâ : ve kâfidir
-
33-Ahzâb 50
leke : senin için, sana
-
33-Ahzâb 50
ezvâce-ke : senin zevcelerin, hanımların, eşlerin
-
33-Ahzâb 50
meleket : sahip oldu
-
33-Ahzâb 50
yemînu-ke \n(mâ meleket yemînu-ke) : senin elin \n: (elinin altında sahip olduğun)
-
33-Ahzâb 50
aleyke : sana
-
33-Ahzâb 50
ammi-ke : senin amcan
-
33-Ahzâb 50
ammâti-ke : senin halan
-
33-Ahzâb 50
hâli-ke : dayın
-
33-Ahzâb 50
halâti-ke : senin teyzen
-
33-Ahzâb 50
meâ-ke : seninle beraber
-
33-Ahzâb 50
leke : sana
-
33-Ahzâb 50
ve mâ meleket eymânu-hum : ve onların elleri altında olan
-
33-Ahzâb 50
li keylâ yekûne : olmaması için
-
33-Ahzâb 50
aleyke : sana
-
33-Ahzâb 51
ileyke : sana
-
33-Ahzâb 51
aleyke : senin üzerine
-
33-Ahzâb 51
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 52
leke : sana, senin için
-
33-Ahzâb 52
a'cebe-ke : senin hoşuna gitti
-
33-Ahzâb 52
mâ meleket : malik olduğu şey
-
33-Ahzâb 52
yemînu-ke : senin ellerin
-
33-Ahzâb 52
mâ meleket yemînu-ke : elinin altında olan şey
-
33-Ahzâb 55
mâ meleket : sahip oldukları şey
-
33-Ahzâb 56
ve melâikete-hu : ve onun melekleri
-
33-Ahzâb 59
li ezvâci-ke : (senin) zevcelerine, eşlerine
-
33-Ahzâb 59
ve benâti-ke : ve (senin) kızların
-
33-Ahzâb 59
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 60
nugriyenne-ke : mutlaka seni saldırtırız
-
33-Ahzâb 60
lâ yucâvirûne-ke : sana komşu olamazlar
-
33-Ahzâb 63
yes'elu-ke : sana sorarlar, soruyorlar
-
33-Ahzâb 63
ve mâ yudrî-ke : ve sana bildirilmedi, sen bilemezsin
-
33-Ahzâb 68
kebîren : büyük
-
33-Ahzâb 69
ke ellezîne : o kimseler gibi
-
34-Sebe 3
keferû : kâfir oldular, inkâr ettiler
-
34-Sebe 3
min zâlike : bundan
-
34-Sebe 4
ulâike : işte onlar
-
34-Sebe 4
kerîmun : kerim, ikram edilen, güzel, bol
-
34-Sebe 5
ulâike : işte onlar
-
34-Sebe 6
ileyke : sana
-
34-Sebe 6
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
34-Sebe 7
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
34-Sebe 8
keziben : yalan olarak
-
34-Sebe 9
zâlike : işte bu
-
34-Sebe 13
ke : gibi
-
34-Sebe 15
meskeni-him : onların meskenleri, meskûn oldukları, yerleştikleri yerler
-
34-Sebe 17
zâlike : işte böyle
-
34-Sebe 17
keferû : inkâr ettiler
-
34-Sebe 17
el kefûre : kâfirler, inkârda ileri gidenler
-
34-Sebe 19
fî zâlike : işte bunda vardır
-
34-Sebe 21
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
34-Sebe 23
el kebîru : kebir, çok büyük
-
34-Sebe 27
kellâ : hayır, olamaz
-
34-Sebe 28
ve mâ erselnâ-ke : ve seni göndermedik
-
34-Sebe 31
keferû : inkâr ettiler
-
34-Sebe 33
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
34-Sebe 37
fe ulâike : işte onlar
-
34-Sebe 38
ulâike : işte onlar
-
34-Sebe 40
li el melâiketi : meleklere
-
34-Sebe 41
subhâne-ke : sen münezzehsin, sen Sübhan'sın
-
34-Sebe 42
tukezzibûne : tekzip ediyorsunuz, inkâr ediyorsunuz, yalanlıyorsunuz
-
34-Sebe 43
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
34-Sebe 44
kable-ke : senden önce
-
34-Sebe 45
ve kezzebe : ve tekzip etti, yalanladı
-
34-Sebe 45
kezzebû : tekzip ettiler, yalanladılar
-
34-Sebe 45
keyfe : nasıl
-
34-Sebe 46
tetefekkerû : tefekkür edin, düşünün
-
34-Sebe 53
keferû : inkâr ettiler
-
34-Sebe 54
kemâ : gibi
-
35-Fâtır 1
el melâiketi : melekler
-
35-Fâtır 2
mumsike : tutacak olan, tutan kimse
-
35-Fâtır 4
yukezzibû-ke : seni yalanlıyorlar
-
35-Fâtır 4
min kabli-ke : senden önce
-
35-Fâtır 7
keferû : inkâr ettiler
-
35-Fâtır 7
kebîrun : büyük
-
35-Fâtır 8
nefsu-ke : senin nefsin
-
35-Fâtır 9
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 10
el kelimu : söz, kelime
-
35-Fâtır 10
ulâike : işte onlar
-
35-Fâtır 11
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 12
el fulke : gemi(ler)
-
35-Fâtır 14
ve lâ yunebbiu-ke : ve sana haber vermez
-
35-Fâtır 17
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 24
erselnâ-ke : seni gönderdik
-
35-Fâtır 25
yukezzibû-ke : seni yalanlıyorlar
-
35-Fâtır 25
kezzebe : yalanladı
-
35-Fâtır 26
keferû : inkâr ettiler
-
35-Fâtır 26
keyfe : nasıl
-
35-Fâtır 28
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 31
ileyke : sana
-
35-Fâtır 32
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 32
el kebîru : büyük
-
35-Fâtır 36
keferû : inkâr ettiler
-
35-Fâtır 36
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 36
kefûrin : nankör olanlar
-
35-Fâtır 37
mâ yetezekkeru : tezekkür edebileceğiniz şey
-
35-Fâtır 37
men tezekkere : tezekkür edecek kimse
-
35-Fâtır 39
kefere : inkâr etti
-
35-Fâtır 41
emseke-humâ : o ikisini tutar
-
35-Fâtır 44
keyfe : nasıl
-
35-Fâtır 45
kesebû : kazandılar
-
35-Fâtır 45
mâ tereke : terketmedi, bırakmadı
-
36-Yâsin 3
inne-ke : muhakkak ki sen
-
36-Yâsin 11
kerîmin : üstün
-
36-Yâsin 14
kezzebû-humâ : ikisini tekzip ettiler, yalanladılar
-
36-Yâsin 31
kem : nice, kaç
-
36-Yâsin 38
zâlike : işte bu
-
36-Yâsin 39
ke : gibi
-
36-Yâsin 40
en tudrike : erişmek, yetişmek
-
36-Yâsin 42
mâ yerkebûne : bindiğiniz şeyler
-
36-Yâsin 47
keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
36-Yâsin 62
kesîran : çok, çoğu
-
36-Yâsin 65
ve tukellimu-nâ : ve bizimle konuşur, söyler, anlatır
-
36-Yâsin 76
lâ yahzun-ke : seni mahzun etmesin
-
37-Sâffât 6
el kevâkibi : gezegenler
-
37-Sâffât 21
tukezzibûne : tekzip ediyorsunuz, yalanlıyorsunuz
-
37-Sâffât 34
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 41
ulâike : işte onlar
-
37-Sâffât 45
bi ke'sin : kadehler ile, kadehler
-
37-Sâffât 49
ke : gibi
-
37-Sâffât 52
inne-ke : muhakkak ki sen
-
37-Sâffât 62
zâlike : işte bu, bu
-
37-Sâffât 65
ke enne-hu : onun gibi
-
37-Sâffât 73
keyfe : nasıl
-
37-Sâffât 76
el kerbi el azîmi (kerbil azîm) : büyük üzüntü
-
37-Sâffât 80
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 86
ifken : iftira ederek, yalan söyleyerek
-
37-Sâffât 98
keyden : tuzak
-
37-Sâffât 102
ezbehu-ke : seni boğazlıyorum
-
37-Sâffât 105
kezâlike : böylece, işte böyle
-
37-Sâffât 110
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 115
el kerbi el azîmi : büyük üzüntü
-
37-Sâffât 121
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 127
kezzebû-hu : onu yalanladılar
-
37-Sâffât 131
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 149
li rabbi-ke : senin Rabbinin
-
37-Sâffât 150
el melâikete : melekler
-
37-Sâffât 154
keyfe : nasıl
-
37-Sâffât 155
lâ tezekkerûne : tezekkür etmezsiniz, tezekkür etmeyeceksiniz
-
37-Sâffât 170
keferû : inkâr ettiler
-
37-Sâffât 171
kelimetu-nâ : bizim sözümüz
-
37-Sâffât 180
rabbi-ke : senin Rabbin
-
38-Sâd 2
keferû : inkâr ettiler, küfrettiler
-
38-Sâd 3
kem : kaç, nice
-
38-Sâd 4
kezzâbun : çok yalancı
-
38-Sâd 9
rabbi-ke : senin Rabbin
-
38-Sâd 11
hunâlike : burada
-
38-Sâd 12
kezzebet : yalanladı
-
38-Sâd 13
ve ashâbu el eyketi : ve Eyke halkı
-
38-Sâd 13
ulâike : işte onlar
-
38-Sâd 14
kezzebe : yalanladı
-
38-Sâd 20
mulke-hu : onun mülkü, hükümranlığı, idaresi
-
38-Sâd 21
etâ-ke : sana geldi
-
38-Sâd 24
na'ceti-ke : senin koyunun
-
38-Sâd 24
kesîren : çok
-
38-Sâd 25
zâlike : bu
-
38-Sâd 26
cealnâ-ke : seni kıldık, yaptık
-
38-Sâd 26
yudılle-ke : seni dalâlete düşürür, saptırır
-
38-Sâd 27
zâlike : bu, işte bu
-
38-Sâd 27
keferû : inkâr ettiler, küfrettiler
-
38-Sâd 27
keferû : inkâr ettiler
-
38-Sâd 28
ke : gibi, aynı, bir, eşit
-
38-Sâd 28
ke : gibi, aynı, bir, eşit
-
38-Sâd 29
ileyke : sana
-
38-Sâd 29
ve li yetezekkere : ve tezekkür etsinler diye
-
38-Sâd 35
mulken : mülk, hükümranlık
-
38-Sâd 35
inne-ke : muhakkak ki sen
-
38-Sâd 42
bi ricli-ke : (senin) ayağınla
-
38-Sâd 44
bi yedi-ke : eline
-
38-Sâd 51
kesîretin : çok
-
38-Sâd 64
zâlike : bu
-
38-Sâd 71
rabbu-ke : senin Rabbin
-
38-Sâd 71
li el melâiketi : meleklere
-
38-Sâd 73
el melâiketu : melekler
-
38-Sâd 75
menea-ke : seni men etti
-
38-Sâd 77
inne-ke : muhakkak sen
-
38-Sâd 78
aley-ke : senin üzerine
-
38-Sâd 80
inne-ke : gerçekten sen, muhakkak sen
-
38-Sâd 82
bi izzeti-ke : senin izzetine, mutlak kudretine andolsun ki
-
38-Sâd 83
ibâde-ke : senin kulların
-
38-Sâd 85
min-ke : senden
-
38-Sâd 85
tebia-ke : sana tâbî oldu
-
38-Sâd 86
el mutekellifîne : mütekelliflerden (mükellefiyet koyanlardan)
-
39-Zümer 2
ileyke : sana
-
39-Zümer 3
keffârun : çok inkârcı, inkâr edenler
-
39-Zümer 5
yukevviru : örter, sarar
-
39-Zümer 5
ve yukevviru : ve örter, sarar, çevirir
-
39-Zümer 8
bi kufri-ke : küfrünle, inkârınla
-
39-Zümer 8
inne-ke : muhakkak ki sen
-
39-Zümer 9
yetezekkeru : tezekkür ederler
-
39-Zümer 15
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 16
zâlike : işte bu, işte böyle
-
39-Zümer 18
ulâike : işte onlar
-
39-Zümer 18
ve ulâike : ve işte onlar
-
39-Zümer 19
kelimetu : kelime
-
39-Zümer 21
seleke-hu : onu sokar, içine akıtır
-
39-Zümer 21
zâlike : işte bu, bu
-
39-Zümer 22
ulaike : işte onlar
-
39-Zümer 23
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 25
kezzebe : yalanladı
-
39-Zümer 27
yetezekkerûne : tezekkür ederler
-
39-Zümer 30
Inne-ke : muhakkak ki sen
-
39-Zümer 32
kezzebe : yalan söyledi
-
39-Zümer 32
ve kezzebe : ve yalanladı
-
39-Zümer 33
ulâike : işte onlar
-
39-Zümer 34
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 35
li yukeffira : örtsün, örter
-
39-Zümer 36
ve yuhavvifûne-ke : ve seni korkutuyorlar
-
39-Zümer 38
yetevekkelu : tevekkül eder
-
39-Zümer 41
aleyke : sana
-
39-Zümer 42
fî zâlike : bunda
-
39-Zümer 42
yetefekkerûne : tefekkür ediyorlar (eden)
-
39-Zümer 46
ıbâdi-ke : (senin) kulların
-
39-Zümer 48
kesebû : kazandılar
-
39-Zümer 51
kesebû : kazandılar
-
39-Zümer 51
kesebû : kazandılar
-
39-Zümer 52
fî zâlike : bunda vardır
-
39-Zümer 58
kerreten : bir kere daha
-
39-Zümer 59
câet-ke : sana geldi
-
39-Zümer 59
kezzebte : sen yalanladın
-
39-Zümer 60
kezebû : yalan söylediler
-
39-Zümer 60
el mutekebbirîne : kibirlenenler
-
39-Zümer 63
keferû : inkâr ettiler
-
39-Zümer 63
ulâike : işte onlar
-
39-Zümer 65
ileyke : sana
-
39-Zümer 65
min kabli-ke : senden önce
-
39-Zümer 65
amelu-ke : senin amel(ler)in
-
39-Zümer 71
keferû : inkâr ettiler
-
39-Zümer 71
kelimetu el azâbi : azap sözü
-
39-Zümer 72
el mutekebbirîne : kibirlenenler, büyüklenenler
-
39-Zümer 75
el melâikete : melekler
-
4-Nisâ 1
kesîran : birçok, çok sayıda
-
4-Nisâ 2
kebîran : büyük
-
4-Nisâ 3
mâ meleket : sahip olduğu şey
-
4-Nisâ 3
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 6
ve kefâ bi : ve kâfidir
-
4-Nisâ 7
terake : geriye bıraktı
-
4-Nisâ 7
terake : geriye bıraktı
-
4-Nisâ 7
kesura : çok
-
4-Nisâ 11
li ez zekeri : erkek için
-
4-Nisâ 11
mâ terake : bırakılan şey, mal, miras
-
4-Nisâ 11
terake : terk etti, bıraktı
-
4-Nisâ 12
mâ terake : bırakılan şeyler
-
4-Nisâ 12
kelâleten : kişinin evlâdı veya anne ve babası olmaması (kardeşi, dayısı veya amcası gibi ikinci derece yakınların olması)
-
4-Nisâ 12
min zâlike : bundan
-
4-Nisâ 13
tilke : bu, işte bunlar
-
4-Nisâ 13
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
4-Nisâ 17
fe ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 18
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 19
kerhen : zorla
-
4-Nisâ 19
in kerihtumû-hunne : eğer onlardan (kadınlardan) hoşlanmadınızsa
-
4-Nisâ 19
kesîran : çok
-
4-Nisâ 21
ve keyfe : ve nasıl
-
4-Nisâ 24
mâ meleket : sahip olduğunuz
-
4-Nisâ 25
min mâ meleket : sahip olunanlardan
-
4-Nisâ 25
zâlike : işte bu
-
4-Nisâ 30
zâlike : işte bu, bu (bunu)
-
4-Nisâ 30
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 31
kebâira : büyükler
-
4-Nisâ 31
nukeffir : örteriz
-
4-Nisâ 31
kerîmen : güzel, güzel olan, ikram olunan, şerefli
-
4-Nisâ 33
terake : bıraktı
-
4-Nisâ 34
kebîran : büyük
-
4-Nisâ 35
hakemen : bir hakem
-
4-Nisâ 35
ve hakemen : ve bir hakem
-
4-Nisâ 36
mâ meleket : sahip olduklarınız
-
4-Nisâ 41
fe keyfe : artık, o zaman nasıl olur, nasıl olacak
-
4-Nisâ 41
ke : seni
-
4-Nisâ 42
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
4-Nisâ 45
ve kefâ bi : ve kâfi
-
4-Nisâ 45
ve kefâ bi : ve kâfi
-
4-Nisâ 46
el kelime : kelime
-
4-Nisâ 47
kemâ : gibi
-
4-Nisâ 48
en yuşrake : ortak koşulması
-
4-Nisâ 48
zâlike : bu
-
4-Nisâ 50
keyfe : nasıl
-
4-Nisâ 50
el kezibe : yalan
-
4-Nisâ 50
ve kefâ : ve kafidir
-
4-Nisâ 51
keferû : inkâr ettiler
-
4-Nisâ 52
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 54
mulken : mülk, iktidar, saltanat
-
4-Nisâ 55
kefâ : kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 56
keferû : inkâr ettiler
-
4-Nisâ 58
hakemtum : siz hakemlik yaptınız, hüküm verdiniz
-
4-Nisâ 59
zâlike : bu
-
4-Nisâ 60
ileyke : sana
-
4-Nisâ 60
min kabli-ke : senden önce
-
4-Nisâ 60
en yetehâkemû : muhakeme olmak
-
4-Nisâ 61
an-ke : senden
-
4-Nisâ 62
keyfe : nasıl olur
-
4-Nisâ 62
câû-ke : sana geldiler
-
4-Nisâ 63
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 64
câû-ke : sana geldiler
-
4-Nisâ 65
ve rabbi-ke : Rabbine andolsun
-
4-Nisâ 65
yuhakkimû-ke : seni hakem tayin ederler
-
4-Nisâ 66
ketebnâ : yazdık
-
4-Nisâ 69
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 69
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 70
zâlike : işte bu
-
4-Nisâ 70
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 73
ke : gibi
-
4-Nisâ 75
min ledun-ke : senin katından
-
4-Nisâ 75
ledun-ke : senin katından
-
4-Nisâ 76
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
4-Nisâ 76
keyde : hile
-
4-Nisâ 77
ke : gibi
-
4-Nisâ 77
ketebte : yazdın, farz kıldın
-
4-Nisâ 78
min indi-ke : senin katından, senin tarafından, senden
-
4-Nisâ 79
esâbe-ke : sana isabet etti
-
4-Nisâ 79
esâbe-ke : sana isabet etti
-
4-Nisâ 79
min nefsi-ke : senin nefsinden
-
4-Nisâ 79
ve erselnâ-ke : ve biz seni gönderdik
-
4-Nisâ 79
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 80
mâ erselnâ-ke : biz seni göndermedik
-
4-Nisâ 81
min indi-ke : senin yanından
-
4-Nisâ 81
ve tevekkel : ve tevekkül et, güven
-
4-Nisâ 81
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 82
kesîran : çok, birçok, pekçok
-
4-Nisâ 84
lâ tukellefu : ssen mükellef, sorumlu tutulmazsın
-
4-Nisâ 84
nefse-ke : senin nefsin, kendi nefsin
-
4-Nisâ 84
keferû : inkar ettiler, kâfir oldular
-
4-Nisâ 88
erkese-hum : onları tersine çevirdi, küfre döndürdü
-
4-Nisâ 88
kesebû : kazandılar
-
4-Nisâ 89
kemâ : gibi
-
4-Nisâ 89
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
4-Nisâ 94
kesîratun : çoktur
-
4-Nisâ 94
kezâlike : öyle, böyle
-
4-Nisâ 97
el melâiketu : melekler
-
4-Nisâ 97
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 99
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 100
kesîran : bir çok
-
4-Nisâ 101
keferû : inkâr ettiler, kafir oldular
-
4-Nisâ 102
mea-ke : seninle beraber
-
4-Nisâ 102
mea-ke : seninle beraber
-
4-Nisâ 102
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
4-Nisâ 104
kemâ : gibi
-
4-Nisâ 105
ileyke : sana
-
4-Nisâ 113
aleyke : senin üzerine
-
4-Nisâ 113
yudıllû-ke : seni saptırır
-
4-Nisâ 113
mâ yadurrûne-ke : sana zarar veremez
-
4-Nisâ 113
aleyke : sana
-
4-Nisâ 113
ve alleme-ke : ve sana öğretti
-
4-Nisâ 113
aleyke : sana, senin üzerine
-
4-Nisâ 114
fî kesîrin : çoğunda
-
4-Nisâ 114
zâlike : işte bu, bu, bunlar
-
4-Nisâ 116
en yuşrake : ortak, şirk koşmak
-
4-Nisâ 116
zâlike : işte bu, bu, bunlar
-
4-Nisâ 118
min ibâdi-ke : Senin kullarından
-
4-Nisâ 121
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 124
min zekerin : erkeklerden
-
4-Nisâ 124
fe ulâike : o taktirde işte onlar
-
4-Nisâ 127
ve yesteftûneke : senden fetva (bilgi) istiyorlar
-
4-Nisâ 129
ke : gibi
-
4-Nisâ 132
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli, yeter
-
4-Nisâ 133
zâlike : bu
-
4-Nisâ 136
ve melâiketi-hî : ve onun melekleri
-
4-Nisâ 137
keferû : inkâr ettiler
-
4-Nisâ 137
keferû : inkâr ettiler
-
4-Nisâ 143
zâlike : bu, bunlar
-
4-Nisâ 146
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 147
şekertum : siz şükrettiniz
-
4-Nisâ 150
zâlike : işte bu,bu, bunlar
-
4-Nisâ 151
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 152
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 153
yes'elu-ke : senden istiyorlar
-
4-Nisâ 153
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 153
an zâlike : bundan
-
4-Nisâ 160
kesîran : çok , bir çok
-
4-Nisâ 162
ileyke : sana
-
4-Nisâ 162
min kabli-ke : senden önce
-
4-Nisâ 162
ulâike : işte onlar
-
4-Nisâ 163
ileyke : sana
-
4-Nisâ 163
kemâ : gibi
-
4-Nisâ 164
aleyke : sana
-
4-Nisâ 164
aleyke : sana
-
4-Nisâ 164
ve kelleme : ve konuştu
-
4-Nisâ 166
ileyke : sana
-
4-Nisâ 166
ve el melâiketu : ve melekler
-
4-Nisâ 166
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 167
keferû : inkâr ettiler
-
4-Nisâ 168
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular,
-
4-Nisâ 169
zâlike : bu
-
4-Nisâ 171
ve kelimetu-hu : ve onun kelimesi
-
4-Nisâ 171
ve kefâ bi : ve kâfi, yeter
-
4-Nisâ 172
el melâiketu : melekler
-
4-Nisâ 173
istenkefû : çekinirler, yapmak istemezler
-
4-Nisâ 176
yesteftûne-ke : senden fetva istiyorlar, soruyorlar
-
4-Nisâ 176
fî el kelâleti : anne ve babası ve çocuğu olmayan kimse hakkında (dayı, amca, kardeş gibi ikinci derecede akrabaları olan kimse hakkında)
-
4-Nisâ 176
heleke : helak oldu, öldü
-
4-Nisâ 176
terake : terketti, bıraktı
-
4-Nisâ 176
terake : bıraktı
-
4-Nisâ 176
li ez zekeri : erkeğindir
-
40-Mü'min 4
keferû : inkâr ettiler
-
40-Mü'min 4
lâ yagrur-ke : seni aldatmasın
-
40-Mü'min 5
kezzebet : yalanladı
-
40-Mü'min 5
keyfe : nasıl
-
40-Mü'min 6
ve kezâlike : ve işte böylece, böyle
-
40-Mü'min 6
kelimetu rabbi-ke : senin Rabbinin sözü
-
40-Mü'min 6
keferû : inkâr ettiler
-
40-Mü'min 7
sebîle-ke : senin yolun (Sıratı Mustakîm, sana ulaştıran yol)
-
40-Mü'min 8
inne-ke : muhakkak ki sen
-
40-Mü'min 9
ve zâlike : ve işte bu
-
40-Mü'min 10
keferû : inkâr ettiler
-
40-Mü'min 12
kefertum : siz inkâr ettiniz
-
40-Mü'min 12
el kebîri : çok büyük
-
40-Mü'min 13
ve mâ yetezekkeru : ve tezekkür etmez
-
40-Mü'min 14
kerihe : kerih oldu, istenmedi
-
40-Mü'min 17
kesebet : iktisap etti, kazandı
-
40-Mü'min 21
keyfe : nasıl
-
40-Mü'min 22
zâlike : işte bu
-
40-Mü'min 22
keferû : inkâr ettiler, küfrettiler
-
40-Mü'min 24
kezzâbun : çok yalancı, yalanlayan
-
40-Mü'min 25
keydu : hile, tuzak
-
40-Mü'min 27
mutekebbirin : kibirlenen, büyüklük taslayan
-
40-Mü'min 28
kezibu-hu : onun yalanı
-
40-Mü'min 28
kezzâbun : çok yalan söyleyen
-
40-Mü'min 34
izâ heleke : helâk olduğu zaman, öldüğü zaman
-
40-Mü'min 34
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 35
kebure : büyük oldu
-
40-Mü'min 35
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 35
mutekebbirin : mütekebbir, büyüklenen, kibirlenen
-
40-Mü'min 37
ve kezâlike : ve işte böylece
-
40-Mü'min 37
keydu : hile, tuzak
-
40-Mü'min 40
zekerin : erkek
-
40-Mü'min 40
fe ulâike : ve işte onlar
-
40-Mü'min 42
ve uşrike : ve şirk koşmaya
-
40-Mü'min 45
mâ mekerû : yaptıkları hileler
-
40-Mü'min 48
hakeme : hüküm verdi
-
40-Mü'min 55
zenbi-ke : senin günahın
-
40-Mü'min 55
rabbi-ke : senin Rabbin
-
40-Mü'min 58
tetezekkerûne : tezekkür ediyorsunuz
-
40-Mü'min 63
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 64
tebâreke : mübarek, yüce
-
40-Mü'min 70
kezzebû : yalanladılar
-
40-Mü'min 74
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 76
el mutekebbirîne : mütekebbirler, kibirlenenler
-
40-Mü'min 77
nuriyenne-ke : sana gösteririz
-
40-Mü'min 77
neteveffeyenne-ke : seni vefat ettiririz
-
40-Mü'min 78
min kabli-ke : senden önce
-
40-Mü'min 78
aleyke : sana
-
40-Mü'min 78
aleyke : sana
-
40-Mü'min 78
hunâli-ke : orada
-
40-Mü'min 79
terkebû : binersiniz
-
40-Mü'min 82
keyfe : nasıl
-
40-Mü'min 84
ve kefernâ : ve inkâr ettik
-
40-Mü'min 85
hunâlike : orada
-
41-Fussilet 5
beyni-nâ ve beyni-ke : seninle bizim aramızda
-
41-Fussilet 9
zâlike : işte o
-
41-Fussilet 10
ve bâreke : ve bereketli kıldı
-
41-Fussilet 11
kerhen : kerih olarak, istemeyerek
-
41-Fussilet 12
zâlike : işte bu
-
41-Fussilet 14
melâiketen : melekler
-
41-Fussilet 22
kesîren : çok
-
41-Fussilet 26
keferû : inkâr ettiler
-
41-Fussilet 27
keferû : inkâr ettiler
-
41-Fussilet 28
zâlike : işte bu
-
41-Fussilet 29
keferû : inkâr ettiler
-
41-Fussilet 30
el melâiketu : melekler
-
41-Fussilet 34
beyne-ke ve beyne-hu : onunla senin aranda
-
41-Fussilet 34
ke enne-hu : o sanki, o gibi
-
41-Fussilet 36
yenzeganne-ke : sana mutlaka vesvese verecek
-
41-Fussilet 38
rabbi-ke : senin Rabbin
-
41-Fussilet 39
enne-ke : gerçekten sen
-
41-Fussilet 41
keferû : inkâr ettiler
-
41-Fussilet 43
leke : sana
-
41-Fussilet 43
min kabli-ke : senden önce
-
41-Fussilet 43
rabbe-ke : senin Rabbin
-
41-Fussilet 44
ulâike : işte onlar
-
41-Fussilet 45
kelimetun : söz
-
41-Fussilet 45
rabbi-ke : senin Rabbin
-
41-Fussilet 46
rabbu-ke : senin Rabbın
-
41-Fussilet 47
âzennâ-ke \n(ezene) \n(âzene) : sana bildirdik, arz ettik \n: izin verdi \n: ilân etti, bildirdi
-
41-Fussilet 50
keferû : inkâr ettiler
-
41-Fussilet 52
kefertum : siz küfrettiniz
-
41-Fussilet 53
bi rabbi-ke : senin Rabbin
-
42-Şûrâ 3
kezâlike : işte böyle, böylece
-
42-Şûrâ 3
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 3
kabli-ke : senden önce
-
42-Şûrâ 5
ve el melâiketu : ve melekler
-
42-Şûrâ 7
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
42-Şûrâ 7
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 10
tevekkeltu : ben tevekkül ettim
-
42-Şûrâ 11
ke misli-hi : onun misli gibi, onun eşi gibi
-
42-Şûrâ 13
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 13
kebure : büyük oldu, ağır geldi
-
42-Şûrâ 14
kelimetun : kelime, söz
-
42-Şûrâ 14
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
42-Şûrâ 15
fe li zâlike : işte bunun için
-
42-Şûrâ 15
kemâ : gibi
-
42-Şûrâ 17
ve mâ yudrîke \n(edrâ) : ve sana bildirmez, sen idrak edemezsin \n: (bildirdi)
-
42-Şûrâ 21
kelimetu : kelime
-
42-Şûrâ 22
kesebû : kazandılar
-
42-Şûrâ 22
zâlike : işte bu
-
42-Şûrâ 22
el fadlu el kebîru : fazlul kebir, büyük fazl
-
42-Şûrâ 23
zâlike : işte bu
-
42-Şûrâ 24
keziben : yalan
-
42-Şûrâ 24
kalbi-ke : senin kalbin
-
42-Şûrâ 24
bi kelimâti-hi : onun (kendi) kelimeleriyle, sözleriyle
-
42-Şûrâ 30
kesebet : kazandı
-
42-Şûrâ 30
an kesîrin : çoğundan
-
42-Şûrâ 32
ke : gibi
-
42-Şûrâ 33
zâlike : bu
-
42-Şûrâ 34
kesebû : kazandılar
-
42-Şûrâ 34
kesîrin : çoğu
-
42-Şûrâ 36
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
42-Şûrâ 37
kebâire el ismi : günahların büyükleri
-
42-Şûrâ 41
ulâike : işte onlar
-
42-Şûrâ 42
ulâike : işte onlar
-
42-Şûrâ 43
zâlike : bu
-
42-Şûrâ 48
mâ erselnâ-ke : seni göndermedik
-
42-Şûrâ 48
aleyke : senin üzerinde
-
42-Şûrâ 48
kefûrun : kefur, inkâr eden, nankör
-
42-Şûrâ 51
en yukellime-hu : onunla konuşması
-
42-Şûrâ 52
ve kezâlike : ve işte böylece
-
42-Şûrâ 52
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 52
ve inne-ke : ve muhakkak sen
-
43-Zuhruf 6
ve kem : ve nice, ne kadar
-
43-Zuhruf 11
kezâlike : işte bunun gibi
-
43-Zuhruf 12
terkebûne : binersiniz
-
43-Zuhruf 15
kefûrun : kefur, nankör, inkâr edici
-
43-Zuhruf 17
kezîmun : öfke, hiddet
-
43-Zuhruf 19
el melâikete : melekler
-
43-Zuhruf 20
bi zâlike : bunda
-
43-Zuhruf 23
ve kezâlike : ve böylece, ve bunun gibi
-
43-Zuhruf 23
min kabli-ke : senden önce
-
43-Zuhruf 25
keyfe : nasıl
-
43-Zuhruf 25
el mukezzibîne : tekzip edenler, yalanlayanlar
-
43-Zuhruf 28
kelimeten : bir kelime
-
43-Zuhruf 32
rabbi-ke : senin Rabbin
-
43-Zuhruf 32
rabbi-ke : senin Rabbin
-
43-Zuhruf 35
zâlike : bu, bunlar
-
43-Zuhruf 35
rabbi-ke : senin Rabbin
-
43-Zuhruf 38
ve beyne-ke : ve seninle arası
-
43-Zuhruf 38
beynî ve beyne-ke : benimle senin aran
-
43-Zuhruf 41
bi-ke : seni
-
43-Zuhruf 42
nuriyenne-ke : sana mutlaka göstereceğiz
-
43-Zuhruf 43
istemsike : sarıl, tut
-
43-Zuhruf 43
ileyke : sana
-
43-Zuhruf 43
inne-ke : muhakkak ki sen
-
43-Zuhruf 44
leke : senin için
-
43-Zuhruf 44
ve li kavmi-ke : ve kavmin için
-
43-Zuhruf 45
min kabli-ke : senden önce
-
43-Zuhruf 49
rabbe-ke : senin Rabbin
-
43-Zuhruf 49
ınde-ke : senin indinde, senin yanında, sende
-
43-Zuhruf 50
keşefnâ : giderdik, kaldırdık
-
43-Zuhruf 53
el melâiketu : melekler
-
43-Zuhruf 57
kavmu-ke : senin kavmin
-
43-Zuhruf 58
leke : sana
-
43-Zuhruf 60
melâiketen : melekler
-
43-Zuhruf 72
ve tilke : ve işte bu
-
43-Zuhruf 73
kesîretun : çok
-
43-Zuhruf 77
rabbu-ke : senin Rabbin
-
43-Zuhruf 85
ve tebâreke : ve mübarek, yüce
-
44-Duhân 3
mubâreketin : mübarek
-
44-Duhân 6
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
44-Duhân 17
kerîmun : kerim
-
44-Duhân 25
kem : kaç tane, pekçok, nice
-
44-Duhân 26
kerîmin : kerim, güzel
-
44-Duhân 28
kezâlike : işte böyle, böylece
-
44-Duhân 29
mâ beket : ağlamadı
-
44-Duhân 45
ke : gibi
-
44-Duhân 46
ke : gibi
-
44-Duhân 49
inne-ke : muhakkak ki sen
-
44-Duhân 49
el kerîmu : kerim, şerefli
-
44-Duhân 54
kezâlike : işte böyle
-
44-Duhân 57
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
44-Duhân 57
zâlike : işte bu
-
44-Duhân 58
bi lisâni-ke : senin lisanın ile
-
44-Duhân 58
yetezekkerûne : tezekkür ederler
-
45-Câsiye 6
tilke : işte bu
-
45-Câsiye 6
aleyke : sana
-
45-Câsiye 8
ke : gibi
-
45-Câsiye 9
ulâike : işte onlar
-
45-Câsiye 10
kesebû : kazandılar
-
45-Câsiye 11
keferû : inkâr ettiler
-
45-Câsiye 13
fî zâlike : bunda vardır
-
45-Câsiye 13
yetefekkerûne : tefekkür ederler
-
45-Câsiye 17
rabbe-ke : senin Rabbin
-
45-Câsiye 18
cealnâ-ke : seni kıldık
-
45-Câsiye 19
len yugnû an-ke : asla sana fayda vermez
-
45-Câsiye 21
ke : gibi
-
45-Câsiye 22
kesebet : kazandı
-
45-Câsiye 23
lâ tezekkerûne : tezekkür etmiyorsunuz
-
45-Câsiye 24
bi zâlike : bununla, bu konuda
-
45-Câsiye 30
zâlike : işte bu
-
45-Câsiye 31
keferû : inkâr ettiler
-
45-Câsiye 34
kemâ : gibi
-
46-Ahkaf 3
keferû : inkâr ettiler
-
46-Ahkaf 7
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
46-Ahkaf 8
kefâ : kâfi, yeter
-
46-Ahkaf 10
ve kefertum : ve siz inkâr ettiniz
-
46-Ahkaf 11
keferû : inkâr ettiler
-
46-Ahkaf 14
ulâike : işte onlar
-
46-Ahkaf 15
ni'meteke : ni'metlerine
-
46-Ahkaf 15
ileyke : sana
-
46-Ahkaf 16
ulâike ellezîne : işte onlar
-
46-Ahkaf 17
veyle-ke : sana yazık
-
46-Ahkaf 18
ulâike ellezîne : işte onlar
-
46-Ahkaf 20
keferû : inkâr ettiler
-
46-Ahkaf 22
li te'fike-nâ : bizi çevirmek, vazgeçirmek için
-
46-Ahkaf 25
kezâlike : böyle, onun gibi
-
46-Ahkaf 26
mekkennâ-hum : onlara imkân (tasarruf hakkı ve kudret) verdik
-
46-Ahkaf 26
in mekken-nâ-kum : size vermediğimiz imkân (tasarruf hakkı ve kudret)
-
46-Ahkaf 28
ve zâlike : ve işte bunlar
-
46-Ahkaf 29
ileyke : sana
-
46-Ahkaf 32
ulâike : işte o
-
46-Ahkaf 34
keferû : inkâr eden
-
46-Ahkaf 35
kemâ : gibi
-
46-Ahkaf 35
ke ennehum : gibidir muhakkak ki onlar
-
47-Muhammed 1
keferû : inkâr ettiler
-
47-Muhammed 2
keffere : örttü, sildi
-
47-Muhammed 3
zâlike : işte bu (bunlar)
-
47-Muhammed 3
keferû : inkâr ettiler
-
47-Muhammed 3
kezâlike : işte böyle
-
47-Muhammed 4
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
47-Muhammed 4
zalike : işte bu
-
47-Muhammed 8
keferû : inkâr ettiler
-
47-Muhammed 9
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 9
kerihû : çirkin, kötü gördüler
-
47-Muhammed 10
keyfe : nasıl
-
47-Muhammed 11
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 12
keferû : inkâr ettiler
-
47-Muhammed 12
kemâ te'kulu : gibi yer
-
47-Muhammed 13
ve keeyyin : ve nice
-
47-Muhammed 13
min karyeti-ke : senin beldenden
-
47-Muhammed 13
ahrecet-ke : seni çıkardı
-
47-Muhammed 14
ke : gibi
-
47-Muhammed 15
ke : gibi
-
47-Muhammed 16
ileyke : seni
-
47-Muhammed 16
min indi-ke : yanından
-
47-Muhammed 16
ulâike : işte onlar
-
47-Muhammed 19
li zenbi-ke : kendi günahların için
-
47-Muhammed 20
muhkemetun : muhkem, hükmü açık olan, tevîle ihtiyaç olmayan
-
47-Muhammed 20
ileyke : sana
-
47-Muhammed 23
ulâike : işte onlar
-
47-Muhammed 26
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 26
kerihû : kerih, çirkin gördüler
-
47-Muhammed 27
keyfe : nasıl
-
47-Muhammed 27
el melâiketu : melekler
-
47-Muhammed 28
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 28
ve kerihû : ve kerih gördüler, çirkin gördüler
-
47-Muhammed 30
ereynâ-ke-hum : onları sana gösterdik
-
47-Muhammed 32
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
47-Muhammed 34
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
48-Fetih 1
leke : sana, senin için
-
48-Fetih 2
leke : senin, sana
-
48-Fetih 2
zenbi-ke : senin günahın
-
48-Fetih 2
aleyke : sana
-
48-Fetih 2
yehdiye-ke : seni hidayete erdirsin, hidayet etsin, ulaştırsın
-
48-Fetih 3
yansure-ke : sana yardım etsin
-
48-Fetih 5
yukeffire : örter
-
48-Fetih 5
zâlike : işte bu
-
48-Fetih 8
erselnâ-ke : seni gönderdik
-
48-Fetih 10
yubâyiûne-ke : sana biat ederler, tâbî olurlar
-
48-Fetih 10
nekese : bozdu
-
48-Fetih 11
se yekûlule-ke : sana diyecekler
-
48-Fetih 12
zâlike : işte bu, bu
-
48-Fetih 15
kelâma allâhi : Allah'ın kelâmı
-
48-Fetih 15
kezâlikum : işte böyle, böyle
-
48-Fetih 16
kemâ : gibi
-
48-Fetih 18
yubâyiûne-ke : sana biat ederler, tâbî olurlar
-
48-Fetih 19
kesîreten : çok, pekçok
-
48-Fetih 20
kesîreten : çok, pekçok
-
48-Fetih 20
keffe : çekti
-
48-Fetih 22
keferû \n(ellezîne keferû) : inkâr ettiler \n: (inkâr edenler, kâfirler)
-
48-Fetih 24
keffe : çekti
-
48-Fetih 24
mekkete : Mekke
-
48-Fetih 25
keferû : inkâr ettiler
-
48-Fetih 25
keferû : inkâr ettiler
-
48-Fetih 26
keferû : inkâr ettiler (kâfir oldular)
-
48-Fetih 26
kelimete : kelime, söz
-
48-Fetih 27
min dûni zâlike : bundan başka
-
48-Fetih 28
ve kefâ : ve yeter, kâfi
-
48-Fetih 29
rukkean : rükû halinde, rükû ederlerken
-
48-Fetih 29
zâlike : bu, işte bu
-
48-Fetih 29
ke : gibi
-
49-Hucurât 2
ke : gibi
-
49-Hucurât 3
ulâike : işte onlar
-
49-Hucurât 4
yunâdûne-ke : sana seslenirler
-
49-Hucurât 7
fî kesîrin : çoğunda
-
49-Hucurât 7
ve kerrehe : ve kerih, çirkin gösterdi
-
49-Hucurât 7
ulâike : işte onlar
-
49-Hucurât 11
fe ulâike : işte onlar
-
49-Hucurât 12
kesîren : çok
-
49-Hucurât 12
kerihtumû-hu : onu kerih gördünüz, tiksindiniz, ondan hoşlanmadınız
-
49-Hucurât 13
min zekerin : bir erkek
-
49-Hucurât 15
ulâike : işte onlar
-
49-Hucurât 17
aleyke : sana
-
5-Mâide 3
ekele es sebuu : yırtıcı hayvan tarafından yenen (yırtıcı hayvanın parçalayıp öldürdüğü)
-
5-Mâide 3
illâ mâ zekkeytum : ancak (yetişip) kesmeniz hariç
-
5-Mâide 3
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
5-Mâide 4
yes'elûne-ke : sana soruyorlar
-
5-Mâide 4
mukellibîne : 'avcı hayvan' (avcı köpek) yetiştirenler
-
5-Mâide 10
keferû : inkar ettiler
-
5-Mâide 10
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
5-Mâide 10
ulâike : işte onlar
-
5-Mâide 11
fe keffe : o zaman men etti, çekti
-
5-Mâide 11
li yetevekkeli : tevekkül etsinler!
-
5-Mâide 12
le ukeffirenne : ben mutlaka örterim
-
5-Mâide 12
fe men kefere : artık kim inkar eder
-
5-Mâide 12
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 13
el kelime : kelime
-
5-Mâide 15
kesîran : çoğunu
-
5-Mâide 15
an kesîrin : çoğundan
-
5-Mâide 17
kefere : kafir oldu
-
5-Mâide 17
en yuhlike : helak etmeyi
-
5-Mâide 20
mulûken : melikler, hükümdarlar
-
5-Mâide 21
elletî ketebe allâhu : ki onu Allâh (c.c.) yazdı, takdir etti, farz kıldı
-
5-Mâide 23
fe tevekkelû : artık tevekkül edin, güvenin
-
5-Mâide 24
ente ve rabbu-ke : sen ve senin Rabb'in
-
5-Mâide 27
kâle le aktulenne-ke : seni mutlaka öldüreceğim dedi
-
5-Mâide 28
yede-ke : senin elin, elin
-
5-Mâide 28
yediye ileyke : elimi sana
-
5-Mâide 28
li aktule-ke : seni öldürmek için
-
5-Mâide 29
ve ismi-ke : ve senin günahın
-
5-Mâide 29
ve zâlike : ve işte bu
-
5-Mâide 31
keyfe yuvârî : nasıl örtecek, gömecek
-
5-Mâide 32
min ecli zâlike : bundan dolayı
-
5-Mâide 32
ketebnâ : yazdık
-
5-Mâide 32
fe keennemâ : artık ... gibidir
-
5-Mâide 32
fe keennemâ : artık ... gibidir
-
5-Mâide 32
inne kesîran : hiç şüphesiz çoğu
-
5-Mâide 32
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 33
zâlike lehum : bu onların
-
5-Mâide 36
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
5-Mâide 38
bimâ kesebâ : kazandıklarından, yaptıklarından dolayı
-
5-Mâide 41
lâ yahzun-ke : seni üzmesin (mahzun etmesin)
-
5-Mâide 41
li el kezibi : yalan için
-
5-Mâide 41
lem ye'tu-ke : sana gelmez
-
5-Mâide 41
el kelime : kelime
-
5-Mâide 41
fe len temlike lehu : artık sen onun için asla birşeye mani olmaya malik (sahip) değilsin, mani olacak (olabilecek) değilsin
-
5-Mâide 41
ulâike ellezîne : işte o kimseler
-
5-Mâide 42
li el kezibi : yalanı
-
5-Mâide 42
in câu-ke : eğer sana gelirlerse
-
5-Mâide 42
fe len yadurrû-ke : artık onlar sana asla zarar veremezler
-
5-Mâide 42
ve in hakemte : ve eğer hükmedersen
-
5-Mâide 43
ve keyfe : ve nasıl
-
5-Mâide 43
yuhakkimûne-ke : sana hüküm verdiriyorlar (seni hakem yapıyorlar)
-
5-Mâide 43
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 43
ve mâ ulâike : ve işte onlar değildir
-
5-Mâide 44
fe ulâike hum(u) : o taktirde, işte onlar, onlar
-
5-Mâide 45
ve ketebnâ aleyhim : ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
-
5-Mâide 45
keffâratun lehu : kendisi için bir kefâret olur (günahlara kefâret)
-
5-Mâide 45
fe ulâike : o taktirde işte onlar
-
5-Mâide 47
fe ulâike : o taktirde işte onlar
-
5-Mâide 48
ve enzelnâ ileyke : ve sana indirdik
-
5-Mâide 48
ammâ (an mâ) câe-ke : sana gelenden
-
5-Mâide 49
en yeftinû-ke : seni fitneye düşürmeleri
-
5-Mâide 49
mâ enzele allâhu ileyke : Allâh'ın (cc.) sana indirdiği şey
-
5-Mâide 49
ve inne kesîran : ve muhakkak ki çoğu
-
5-Mâide 54
zâlike fadlu allâhi : işte bu Allâh'ın (cc.) fazlı
-
5-Mâide 58
zâlike : bu
-
5-Mâide 60
bi şerrin min zâlike : bundan daha kötüsünü
-
5-Mâide 60
ulâike : işte onlar
-
5-Mâide 62
ve terâ kesîran : ve çoğunu görürsün
-
5-Mâide 64
keyfe yeşâû : nasıl dilerse, nasıl isterse öyle
-
5-Mâide 64
kesîran min-hum : onlardan bir çoğu
-
5-Mâide 64
mâ unzile ileyke : sana indirilen şey
-
5-Mâide 64
min rabbi-ke : Rabb'inden
-
5-Mâide 65
le keffernâ : elbette örttük
-
5-Mâide 66
le ekelû : mutlaka yerlerdi
-
5-Mâide 66
ve kesîrun min-hum : ve onlardan birçoğu
-
5-Mâide 67
mâ unzile ileyke : sana indirileni
-
5-Mâide 67
min rabbi-ke : Rabb'inden
-
5-Mâide 67
ya'sımu-ke : seni korur
-
5-Mâide 68
kesîren min-hum : onlardan bir çoğu
-
5-Mâide 68
mâ unzile ileyke : sana indirilen şey
-
5-Mâide 68
min rabbi-ke : Rabb'inden
-
5-Mâide 70
kezzebû : yalanladılar
-
5-Mâide 71
kesîrun min-hum : onlardan bir çoğu
-
5-Mâide 72
lekad kefere : andolsun ki inkâr etti, kâfir oldu
-
5-Mâide 73
lekad kefere : andolsun ki inkâr etti, kâfir oldu
-
5-Mâide 73
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
5-Mâide 75
unzur keyfe : bak nasıl
-
5-Mâide 77
kesîran : çoğu
-
5-Mâide 78
ellezîne keferû : kâfirler, inkâr edenler
-
5-Mâide 78
zâlike : bu
-
5-Mâide 79
an munkerin : kötülüklerden
-
5-Mâide 80
kesîran min-hum : onlardan bir çoğunu
-
5-Mâide 80
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
5-Mâide 81
kesîren min-hum : onlardan çoğu
-
5-Mâide 82
zâlike : bu
-
5-Mâide 85
ve zâlike : ve bu, işte bu
-
5-Mâide 86
ve ellezîne keferû : ve inkâr edenler, kâfir olanlar
-
5-Mâide 86
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
5-Mâide 86
ulâike : işte onlar
-
5-Mâide 89
fe keffâretu-hu : artık onun kefareti
-
5-Mâide 89
zâlike keffâretu : işte bu kefarettir (yemini bozmaya karşılıktır)
-
5-Mâide 89
kezâlike : işte böyle, böylece, bunun gibi
-
5-Mâide 94
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 95
ev keffâratun : veya kefâret olarak
-
5-Mâide 95
ev adlu zâlike : veya buna adil olan, denk olan
-
5-Mâide 97
zâlike : işte bu
-
5-Mâide 100
ve lev a'cebe-ke : ve senin hoşuna gitse bile
-
5-Mâide 100
kesretu : çokluk
-
5-Mâide 103
ellezîne keferû : kâfirler, inkar edenler
-
5-Mâide 103
el kezibe : yalan
-
5-Mâide 108
zâlike ednâ : bu en yakın, en iyi, daha iyi
-
5-Mâide 109
inne-ke : muhakkak ki sen
-
5-Mâide 110
aleyke : senin üzerinde
-
5-Mâide 110
ve alâ vâlideti-ke : ve senin annenin üzerinde
-
5-Mâide 110
iz eyyedtu-ke : o zaman seni desteklemiştim
-
5-Mâide 110
tukellimu en nâse : insanlarla konuşuyorsun
-
5-Mâide 110
ve kehlen : ve yetişkin iken
-
5-Mâide 110
ve iz allemtu-ke : ve sana öğretmiştim
-
5-Mâide 110
ke : gibi
-
5-Mâide 110
ve iz kefeftu : ve o zaman savmıştım
-
5-Mâide 110
benî isrâîle an-ke : İsrail oğullarını senden
-
5-Mâide 110
ellezîne keferû : kâfir olanlar (küfürde olanlar)
-
5-Mâide 112
rabbu-ke : senin Rabb'in
-
5-Mâide 114
ve âyeten min-ke : ve senden bir ayet, bir delil, bir mucize
-
5-Mâide 116
kâle subhâne-ke : seni noksan sıfatlardan arındırırım, tenzih ederim dedi
-
5-Mâide 116
mâ fî nefsi-ke : senin nefsindeki, zatındaki şeyi
-
5-Mâide 116
inne-ke : muhakkak ki sen
-
5-Mâide 118
ibâdu-ke : senin kulların
-
5-Mâide 118
fe inne-ke : o halde, o taktirde, muhakkak ki sen
-
5-Mâide 119
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 3
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 5
kezzebû : yalanladılar
-
50-Kaf 6
keyfe : nasıl
-
50-Kaf 9
mubâreken : mübarek, bereketli
-
50-Kaf 11
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
50-Kaf 12
kezzebet : yalanladı
-
50-Kaf 14
ve ashâbu el eyketi : ve Eyke halkı
-
50-Kaf 14
kezzebe : tekzip etti (yalanladı)
-
50-Kaf 19
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 20
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 22
keşef-nâ : kaldırdık (keşfini açtık)
-
50-Kaf 22
an-ke : senden
-
50-Kaf 22
gıtâe-ke : senin perden
-
50-Kaf 22
fe besaru-ke : artık senin görüşün
-
50-Kaf 24
keffârin : kâfirler
-
50-Kaf 34
zâlike : bu
-
50-Kaf 36
ve kem : ve kaç tane, nice
-
50-Kaf 37
fî zâlike : bunda vardır
-
50-Kaf 39
rabbi-ke : Rabbini
-
50-Kaf 42
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 44
zâlike : işte bu
-
51-Zâriyât 9
ufike : döndürüldü
-
51-Zâriyât 16
zâlike : bu
-
51-Zâriyât 24
etâ-ke : sana geldi
-
51-Zâriyât 25
munkerûne : yabancılar (tanınması inkâr olunanlar, tanınmayanlar)
-
51-Zâriyât 29
sakket : vurarak
-
51-Zâriyât 30
kezâliki : işte böyle, işte budur
-
51-Zâriyât 34
rabbi-ke : Rabbin
-
51-Zâriyât 42
ke : gibi
-
51-Zâriyât 49
tezekkerûne : tezekkür edersiniz, öğüt alır düşünürsünüz
-
51-Zâriyât 52
kezâlike : işte bunun gibi, işte böyle
-
51-Zâriyât 60
keferû : kâfir oldular, inkâr ettiler
-
52-Tûr 7
rabbi-ke : senin Rabbin
-
52-Tûr 11
li el mukezzibîne : tekzip edenler, yalanlayanlar
-
52-Tûr 14
tukezzibûne : tekzip ediyorsunuz, yalanlıyorsunuz
-
52-Tûr 21
kesebe : kazandı
-
52-Tûr 23
ke'sen : kadeh
-
52-Tûr 24
ke enne-hum : sanki onlar
-
52-Tûr 29
rabbi-ke : senin Rabbin
-
52-Tûr 37
rabbi-ke : senin Rabbin
-
52-Tûr 42
keyden : hile, tuzak kurmak
-
52-Tûr 42
keferû : inkâr edenler
-
52-Tûr 46
keydu-hum : onların hileli, tuzakları
-
52-Tûr 47
dûne zâlike : bundan başka vardır
-
52-Tûr 48
rabbi-ke : senin Rabbin
-
52-Tûr 48
li hukmi rabbi-ke : Rabbinin hükmüne
-
52-Tûr 48
inne-ke : muhakkak ki senden
-
52-Tûr 48
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbin
-
53-Necm 11
mâ kezebe : tekzip etmedi, yalanlamadı, reddetmedi
-
53-Necm 21
ez zekeru : erkek
-
53-Necm 22
tilke : bu
-
53-Necm 26
ve kem : ve nice
-
53-Necm 27
el melâikete : melekleri
-
53-Necm 30
zâlike : odur
-
53-Necm 30
rabbeke : senin Rabbin
-
53-Necm 32
kebair : büyük
-
53-Necm 32
rabbeke : senin Rabbin
-
53-Necm 42
ilâ rabbike : Rabbinedir
-
53-Necm 43
adhake : güldüren
-
53-Necm 45
ez zekere : erkek
-
53-Necm 50
ehleke : helâk etti
-
53-Necm 53
ve el mu'tefikete : ve altı üstüne getirilen, altüst edilen belde
-
53-Necm 55
rabbi-ke : senin Rabbin
-
54-Kamer 3
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
54-Kamer 7
keenne-hum : sanki onlar gibi
-
54-Kamer 9
kezzebet : yalanladı
-
54-Kamer 9
kezzebu : yalanladılar
-
54-Kamer 16
keyfe : nasıl
-
54-Kamer 18
kezzebet : yalanladı
-
54-Kamer 18
keyfe : nasıl
-
54-Kamer 20
keenne-hum : sanki onlar gibi
-
54-Kamer 21
keyfe kâne : nasıl oldu
-
54-Kamer 23
kezzebet : yalanladı
-
54-Kamer 25
kezzâbun : çok yalan söyleyen, yalancı
-
54-Kamer 26
el kezzâbu : çok yalan söyleyen, yalancı
-
54-Kamer 30
keyfe kâne : nasılmış
-
54-Kamer 31
ke heşîmi : kuru ot gibi
-
54-Kamer 33
kezzebet : yalanladı
-
54-Kamer 35
kezâlike : işte böyle
-
54-Kamer 35
men şekere : şükreden kimseyi
-
54-Kamer 42
kezzebû : yalanladılar
-
54-Kamer 50
ke lemhin : bir anlık gibi
-
54-Kamer 53
ve kebîrin : ve büyük
-
55-Rahmân 13
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 14
ke : gibi
-
55-Rahmân 16
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 18
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 21
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 23
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 24
ke el a'lâmi : koca dağlar gibi
-
55-Rahmân 25
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 27
rabbi-ke : senin Rabbin
-
55-Rahmân 28
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 30
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 32
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 34
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 36
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 37
ke ed dihâni : erimiş yağ gibi
-
55-Rahmân 38
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 40
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 42
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 43
yukezzibu : yalanlandı, yalanladı
-
55-Rahmân 45
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 47
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 49
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 51
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 53
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 55
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 57
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 58
keenne : gibi
-
55-Rahmân 59
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 61
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 63
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 65
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 67
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 69
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 71
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 73
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 75
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 77
tukezzibâni : ikiniz yalanlıyorsunuz
-
55-Rahmân 78
tebâreke : çok yüce, mübarek
-
55-Rahmân 78
rabbi- ke : senin Rabbin
-
56-Vâkıa 11
ulâike : işte onlar
-
56-Vâkıa 18
ve ke'sin : ve doldurulmuş kâseler
-
56-Vâkıa 23
ke emsâli : sanki gibi
-
56-Vâkıa 32
kesîretin : çok, birçok, pekçok
-
56-Vâkıa 44
ve lâ kerîmin : ve rahatlatıcı değil
-
56-Vâkıa 45
kable zâlike : bundan önce, daha önce
-
56-Vâkıa 51
mukezzibûne : yalanlayanlar
-
56-Vâkıa 62
lâ tezekkerûne : tezekkür etmiyorsunuz
-
56-Vâkıa 65
fe zaltum tefekkehûne : o zaman siz faydalanamazdınız, şaşırıp kalırdınız
-
56-Vâkıa 74
rabbi-ke : Rabbini
-
56-Vâkıa 77
kur'ânun kerîmun : Kur'ân-ı Kerim'dir
-
56-Vâkıa 77
kerim : yüce, şerefli, çok değerli, ikram eden, cömert olan, feyz veren
-
56-Vâkıa 82
tukezzibûne : yalanlıyorsunuz
-
56-Vâkıa 91
leke : sana
-
56-Vâkıa 92
min el mukezzibîne : yalanlayanlardan
-
56-Vâkıa 96
rabbike : Rabbinin
-
57-Hadid 7
kebîrun : büyük
-
57-Hadid 10
ulâike : işte onlar
-
57-Hadid 11
kerîmun : kerim, cömertçe ikram, bol bol
-
57-Hadid 12
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 15
keferû : inkâr ettiler
-
57-Hadid 16
ke ellezîne : onlar gibi
-
57-Hadid 16
ve kesîrun : ve çok
-
57-Hadid 18
kerîmun : kerim, cömertçe, bol bol ikram
-
57-Hadid 19
ulâike : işte onlar
-
57-Hadid 19
keferû : kâfir oldular, inkâr ettiler
-
57-Hadid 19
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
57-Hadid 19
ulâike : işte onlar
-
57-Hadid 20
ke : gibi
-
57-Hadid 21
ke : gibi, kadar
-
57-Hadid 21
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 22
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 23
li key lâ : olmasın diye, olmaması için
-
57-Hadid 26
ve kesîrun : ve çoğu
-
57-Hadid 27
mâ ketebnâ-hâ : onu yazmadık, farz kılmadık
-
57-Hadid 27
ve kesîrun : ve çoğu
-
58-Mücâdele 1
tucâdilu-ke : seninle mücâdele eden tartışan
-
58-Mücâdele 2
munkeren : inkâr edici, kötü, çirkin
-
58-Mücâdele 4
zâlike : işte bu
-
58-Mücâdele 4
ve tilke : ve işte bu
-
58-Mücâdele 5
kemâ : olduğu gibi
-
58-Mücâdele 7
min zâlike : bundan
-
58-Mücâdele 8
ve izâ câû-ke : ve sana geldiği zaman
-
58-Mücâdele 8
hayyev-ke : seni selâmladılar
-
58-Mücâdele 8
lem yuhayyi-ke : seni selâmlamadı
-
58-Mücâdele 10
fe li yetevekkeli : öyleyse tevekkül etsinler
-
58-Mücâdele 12
zâlike : işte bu
-
58-Mücâdele 14
el kezibi : yalan
-
58-Mücâdele 17
ulâike : işte onlar
-
58-Mücâdele 18
kemâ : gibi
-
58-Mücâdele 19
ulâike : işte onlar
-
58-Mücâdele 20
ulâike : işte onlar
-
58-Mücâdele 21
ketebe : yazdı
-
58-Mücâdele 22
ulâike : işte onlar
-
58-Mücâdele 22
ketebe : yazdı
-
58-Mücâdele 22
ulâike : işte onlar
-
59-Haşr 2
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
59-Haşr 3
en ketebe : yazması
-
59-Haşr 4
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 7
key lâ yekûne : olmaması için
-
59-Haşr 8
ulâike : işte onlar
-
59-Haşr 9
fe ulâike : o taktirde işte onlar
-
59-Haşr 10
inne- ke : muhakkak ki sen
-
59-Haşr 11
keferû : inkâr ettiler
-
59-Haşr 13
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 14
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 15
ke : gibi
-
59-Haşr 16
ke : gibi
-
59-Haşr 16
kefere : inkâr etti
-
59-Haşr 16
min-ke : senden
-
59-Haşr 17
ve zâlike : ve işte bu
-
59-Haşr 19
ke ellezîne : o kimseler gibi, onlar gibi
-
59-Haşr 19
ulâike : işte onlar
-
59-Haşr 21
ve tilke : ve bu
-
59-Haşr 21
yetefekkerûne : tefekkür ederler, düşünürler
-
59-Haşr 23
el mutekebbiru : pek büyük olan
-
6-En'âm 1
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
6-En'âm 5
fe kad kezzebû : böylece yalanlamışlardı
-
6-En'âm 6
kem ehleknâ : nice, kaç tane helâk ettik
-
6-En'âm 6
mekkennâ-hum : onları yerleştirdik
-
6-En'âm 7
aleyke kitâben : sana yazılı olarak, kitap olarak
-
6-En'âm 7
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olan kimseler
-
6-En'âm 8
meleken : bir melek
-
6-En'âm 9
meleken : bir melek olarak, bir melek
-
6-En'âm 10
min kabli-ke : senden önce
-
6-En'âm 11
keyfe kâne : nasıl oldu
-
6-En'âm 11
el mukezzibîne : tekzip eden, yalanlayan kimseler
-
6-En'âm 12
ketebe : yazdı
-
6-En'âm 13
mâ sekene : bulunan şey(ler)
-
6-En'âm 16
ve zâlike : ve işte bu
-
6-En'âm 17
yemses-ke : sana dokundurur
-
6-En'âm 17
yemses-ke : sana dokundurur
-
6-En'âm 20
kemâ ya'rifûne : ...gibi tanırlar
-
6-En'âm 21
keziben : yalan olarak, yalanla
-
6-En'âm 21
ev kezzebe : veya yalanladı
-
6-En'âm 24
keyfe : nasıl
-
6-En'âm 24
kezebû : yalan söylediler
-
6-En'âm 25
ileyke : seni
-
6-En'âm 25
hattâ izâ câu-ke : hatta sana geldikleri zaman
-
6-En'âm 25
yucâdilûne-ke : seninle mücâdele ederler, tartışırlar
-
6-En'âm 25
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
6-En'âm 27
ve lâ nukezzibe : ve yalanlamayız
-
6-En'âm 31
kezzebû : yalanladılar
-
6-En'âm 33
le yahzunu-ke : elbette seni üzüyor, mahzun ediyor
-
6-En'âm 33
lâ yukezzibûne-ke : seni yalanlamıyorlar
-
6-En'âm 34
min kabli-ke : senden önce
-
6-En'âm 34
li kelimâti : kelimeleri
-
6-En'âm 34
câe-ke : sana geldi
-
6-En'âm 35
kebure : zor, ağır geldi
-
6-En'âm 35
aleyke : sana
-
6-En'âm 39
kezzebû : yalanladılar
-
6-En'âm 42
min kabli-ke : senden önce
-
6-En'âm 46
keyfe : nasıl
-
6-En'âm 49
kezzebû : yalanladılar
-
6-En'âm 50
lâ tetefekkerûne : tefekkür etmiyorsunuz
-
6-En'âm 52
mâ aleyke : senin üstüne değil, yoktur
-
6-En'âm 52
min hısâbi-ke : senin hesabından
-
6-En'âm 53
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 54
câe-ke : sana geldi
-
6-En'âm 54
ketebe : yazdı
-
6-En'âm 55
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 57
ve kezzebtum : ve siz yalanladınız
-
6-En'âm 64
kerbin : sıkıntı, keder
-
6-En'âm 65
keyfe : nasıl
-
6-En'âm 66
ve kezzebe : ve yalanladı
-
6-En'âm 66
kavmu-ke : senin kavmin
-
6-En'âm 68
yunsiyenne-ke : sana unutturur
-
6-En'âm 70
kesebet : kazandı
-
6-En'âm 70
ulâike : işte onlar
-
6-En'âm 70
kesebû : kazandılar
-
6-En'âm 71
ke ellezî istehvet-hu : kandırdığı kimse gibi
-
6-En'âm 74
erâ-ke : seni görüyorum
-
6-En'âm 74
ve kavme-ke : ve senin kavmini
-
6-En'âm 75
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 76
kevkeben : bir gezegen
-
6-En'âm 80
e fe lâ tetezekkerûne : hâlâ tezekkür etmez misiniz
-
6-En'âm 81
ve keyfe : ve nasıl
-
6-En'âm 82
ulâike : işte onlar
-
6-En'âm 83
ve tilke : ve işte bu, bunlar
-
6-En'âm 83
rabbe-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 84
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 85
ve zekeriyyâ : ve Zekeriya (A.S)
-
6-En'âm 88
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 89
ulâike ellezîne : işte onlar
-
6-En'âm 89
vekkelnâ : vekil kıldık
-
6-En'âm 90
ulâike ellezîne : işte onlar
-
6-En'âm 91
kesîran : çoğunu
-
6-En'âm 93
keziben : yalanla, yalan olarak
-
6-En'âm 93
ve el melâiketu : ve melekler
-
6-En'âm 94
kemâ : gibi
-
6-En'âm 96
sekenen : bir sukûn (dinlenme) vakti
-
6-En'âm 96
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 105
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 106
ileyke : sana
-
6-En'âm 106
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
6-En'âm 107
ve mâ cealnâ-ke : ve biz seni kılmadık, yapmadık
-
6-En'âm 108
kezâlike : işte böyle
-
6-En'âm 110
kemâ : gibi
-
6-En'âm 111
el melâikete : melekler
-
6-En'âm 111
ve kelleme-hum : ve onlarla konuştu
-
6-En'âm 112
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 112
rabbu-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 114
hakemen : bir hakem, hüküm veren
-
6-En'âm 114
min rabbi-ke : senin Rabbinden
-
6-En'âm 115
kelimetu : kelime, söz
-
6-En'âm 115
rabbi-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 115
li kelimâti-hi : onun sözlerini, kelimelerini
-
6-En'âm 116
yudıllû-ke : seni saptırırlar
-
6-En'âm 117
rabbe-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 119
kesîren : çok
-
6-En'âm 119
rabbe-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 121
lem yuzkeri ismu allâhi : Allah'ın İsmi anılmayan
-
6-En'âm 122
ke men : o kimse gibi
-
6-En'âm 122
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 123
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 125
ke ennemâ : sanki, gibi
-
6-En'âm 125
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 126
sırâtu rabbi-ke : senin Rabbinin yolu
-
6-En'âm 126
yezzekkerûne : tezekkür ediyorlar
-
6-En'âm 128
rabbe-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 129
ve kezâlike : işte böylece
-
6-En'âm 131
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 131
rabbu-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 131
muhlike : helâk eden kişi, helâk edici
-
6-En'âm 132
ve mâ rabbu-ke : ve senin Rabbin değil
-
6-En'âm 133
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
6-En'âm 133
kemâ : gibi
-
6-En'âm 137
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
6-En'âm 137
li kesîrin : çoğuna
-
6-En'âm 143
âz zekereyni (e ez zekereyni) : iki erkek mi
-
6-En'âm 144
âz zekereyni (e ez zekereyni) : iki erkek mi
-
6-En'âm 144
keziben : yalanla
-
6-En'âm 145
rabbe-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 146
zâlike : böylece, işte böylece
-
6-En'âm 147
kezzebû-ke : seni yalanladılar
-
6-En'âm 148
kezâlike : böyle, işte böyle
-
6-En'âm 148
kezzebe : yalanladı
-
6-En'âm 150
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler
-
6-En'âm 152
el keyle : ölçü, ölçek
-
6-En'âm 152
lâ nukellifu : biz sorumlu tutmayız
-
6-En'âm 152
tezekkerûne : siz tezekkür edersiniz
-
6-En'âm 157
kezzebe : yalanladı
-
6-En'âm 158
el melâiketu : melekler
-
6-En'âm 158
rabbu-ke : senin Rabbin, Rabbin
-
6-En'âm 158
rabbi-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 158
rabbi-ke : senin Rabbin
-
6-En'âm 158
kesebet : kazandı
-
6-En'âm 163
lâ şerîke : ortağı yoktur
-
6-En'âm 163
ve bi zâlike : ve bununla
-
6-En'âm 165
rabbe-ke : senin Rabbin
-
60-Mümtehine 1
keferû : inkâr ettiler
-
60-Mümtehine 4
kefernâ : biz sizi inkâr ediyoruz
-
60-Mümtehine 4
leke : sana, senin için
-
60-Mümtehine 4
leke : sana
-
60-Mümtehine 4
aleyke : sana
-
60-Mümtehine 4
tevekkelnâ : biz tevekkül ettik
-
60-Mümtehine 4
ve ileyke : ve sana
-
60-Mümtehine 4
ve ileyke el masîru : ve varış, dönüş, ulaşma sanadır
-
60-Mümtehine 5
keferû : inkâr ettiler
-
60-Mümtehine 5
inne-ke : muhakkak sen
-
60-Mümtehine 9
ulâike : işte onlar
-
60-Mümtehine 10
el kevâfiri : kâfirler (kâfir kadınlar)
-
60-Mümtehine 12
izâ câe-ke : size geldiği zaman
-
60-Mümtehine 12
yubâyı'ne-ke : sana biat ederler
-
60-Mümtehine 12
ve lâ ya'sîne-ke : ve (kadınlar) sana asi olmasınlar
-
60-Mümtehine 13
kemâ : gibi
-
61-Saf 3
kebure : büyük oldu
-
61-Saf 4
keenne-hum : onlar sanki ..... gibi
-
61-Saf 7
el kezibe : yalan
-
61-Saf 8
kerihe : kerih gördü, hoşlanmadı
-
61-Saf 9
kerihe : kerih gördü, hoşlanmadı
-
61-Saf 12
zâlike : işte bu
-
61-Saf 14
kemâ : gibi
-
61-Saf 14
ve keferet : ve inkâr etti
-
62-Cum'a 4
zâlike : işte bu
-
62-Cum'a 5
ke : gibi
-
62-Cum'a 5
kezzebû : yalanladılar
-
62-Cum'a 10
kesîran : çok
-
62-Cum'a 11
ve terekû-ke : ve seni terkettiler, bıraktılar
-
63-Münâfikûn 1
câe-ke : sana geldi
-
63-Münâfikûn 1
inne-ke : muhakkak ki sen
-
63-Münâfikûn 1
inne-ke : muhakkak ki sen
-
63-Münâfikûn 3
zâlike : işte bu
-
63-Münâfikûn 3
keferû : küfre düştüler (düşmeleri)
-
63-Münâfikûn 4
tu'cibu-ke : seni hayran bırakır, senin hoşuna gider, beğenirsin
-
63-Münâfikûn 4
keenne-hum : sanki onlar gibi
-
63-Münâfikûn 9
zâlike : bu
-
63-Münâfikûn 9
ulâike : işte onlar
-
64-Teğabün 5
keferû : inkâr ettiler
-
64-Teğabün 6
zâlike : işte bu
-
64-Teğabün 6
fe keferû : böylece inkâr ettiler
-
64-Teğabün 7
keferû : inkâr ettiler
-
64-Teğabün 7
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
64-Teğabün 9
zâlike : işte bu (o)
-
64-Teğabün 9
yukeffir : örter
-
64-Teğabün 9
zâlike : işte bu
-
64-Teğabün 10
keferû : inkâr ettiler
-
64-Teğabün 10
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
64-Teğabün 10
ulâike : işte onlar
-
64-Teğabün 13
li yetevekkel(i) : tevekkül etsinler
-
64-Teğabün 16
ulâike : işte onlar
-
65-Talâk 1
ve tilke : ve bu
-
65-Talâk 1
ba'de zâlike : bundan sonra
-
65-Talâk 3
yetevekkel : tevekkül eder
-
65-Talâk 5
zâlike : işte bu
-
65-Talâk 5
yukeffir : örter
-
65-Talâk 6
sekentum : siz iskân oldunuz, siz ikâmet ettiniz, mesken edindiniz
-
65-Talâk 7
lâ yukellifu : mükellef tutmaz, sorumlu tutmaz
-
65-Talâk 8
ve keeyyin : ve nice, kaç tane
-
66-Tahrim 1
leke : senin için, sana
-
66-Tahrim 1
ezvâci-ke : senin eşlerin
-
66-Tahrim 3
enbee-ke : sana haber verdi
-
66-Tahrim 4
ve el melâiketu : ve melekler
-
66-Tahrim 4
ba'de zâlike : bundan sonra
-
66-Tahrim 6
melâiketun : melekler
-
66-Tahrim 7
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
66-Tahrim 8
en yukeffire : örtmesi (mastar)
-
66-Tahrim 8
inne-ke : muhakkak ki sen
-
66-Tahrim 10
li ellezîne keferû : inkâr edenlere, kâfirlere
-
66-Tahrim 11
inde-ke : senin yanında, senin katında
-
66-Tahrim 12
bi kelimâti : sözlerini
-
67-Mülk 1
tebâreke : mübarek, çok yüce, mukaddes, bereket ve hayır sahibi
-
67-Mülk 4
kerreteyni : iki kere, iki defa, defalarca
-
67-Mülk 4
ileyke : sana
-
67-Mülk 6
keferû : inkâr ettiler
-
67-Mülk 9
fe kezzebnâ : fakat biz yalanladık
-
67-Mülk 9
kebîrin : büyük
-
67-Mülk 12
kebîrun : büyük
-
67-Mülk 17
keyfe : nasıl
-
67-Mülk 18
kezzebe : yalanladı
-
67-Mülk 18
keyfe : nasıl
-
67-Mülk 21
emseke : tuttu, vermedi
-
67-Mülk 27
keferû : inkâr ettiler
-
67-Mülk 28
ehleke-niye : beni helâk etse
-
67-Mülk 29
tevekkelnâ : biz tevekkül ettik
-
68-Kalem 2
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin
-
68-Kalem 3
leke : senin, senin için
-
68-Kalem 4
ve inne-ke : ve muhakkak ki sen
-
68-Kalem 7
rabbe-ke : senin Rabbin
-
68-Kalem 8
el mukezzibîne : yalanlacılar, tekzip edenler
-
68-Kalem 13
ba'de zâlike : bundan sonra (bundan başka)
-
68-Kalem 17
kemâ : gibi
-
68-Kalem 19
min rabbi-ke : rabbinizden, rabbiniz tarafından
-
68-Kalem 20
ke : gibi
-
68-Kalem 33
kezâlike : işte böyle
-
68-Kalem 35
ke : gibi
-
68-Kalem 36
keyfe : nasıl
-
68-Kalem 40
bi zâlike : bunu
-
68-Kalem 44
yukezzibu : yalanlıyor
-
68-Kalem 45
keydî : benim tuzağım
-
68-Kalem 48
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin
-
68-Kalem 48
ke : gibi
-
68-Kalem 49
en tedâreke-hu : ona erişmesi, yetişmesi
-
68-Kalem 51
keferû : inkâr ettiler
-
68-Kalem 51
yuzlikûne-ke : seni kaydıracaklar, devirecekler
-
69-Hâkka 3
edrâke : sana bildiren
-
69-Hâkka 4
kezzebet : inkâr etti, yalanladı
-
69-Hâkka 7
ke : gibi, sanki
-
69-Hâkka 14
dukketâ : parçalandı
-
69-Hâkka 14
dekketen : çarpış
-
69-Hâkka 17
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin
-
69-Hâkka 29
heleke : helâk oldu
-
69-Hâkka 40
kerîmin : kerim, şerefli
-
69-Hâkka 42
tezekkerûne : tezekkür ediyorsunuz
-
69-Hâkka 49
mukezzibîne : yalanlayanlar, inanmayanlar, inkâr edenler
-
69-Hâkka 52
rabbi-ke : Rabbini
-
7-A'râf 2
ileyke : sana
-
7-A'râf 2
sadri-ke : senin göğsün
-
7-A'râf 3
tezekkerûne : tezekkür ediyorsunuz
-
7-A'râf 4
kem : kaç tane, nice
-
7-A'râf 8
fe ulâike : işte onlar
-
7-A'râf 9
ulâike ellezîne : işte o kimseler, işte onlar
-
7-A'râf 10
mekken-nâ-kum : sizi yerleştirdik
-
7-A'râf 11
li el melâiketi : meleklere
-
7-A'râf 12
menea-ke : seni men eden
-
7-A'râf 12
emertu-ke : sana emrettim
-
7-A'râf 13
leke : sana, senin
-
7-A'râf 13
en tetekebbere : büyüklük taslaman, kibirlenmen
-
7-A'râf 13
inne-ke : muhakkak ki sen
-
7-A'râf 15
inne-ke : muhakkak ki sen
-
7-A'râf 16
sırâte-ke el mustekîme : senin Sıratı Mustakîmin
-
7-A'râf 18
tebia-ke : sana tâbî oldu, uydu
-
7-A'râf 19
ve zevcu-ke : ve senin zevcen
-
7-A'râf 20
melekeyni : iki melek
-
7-A'râf 26
zâlike : bu, işte bu
-
7-A'râf 26
zâlike : bu, işte bu
-
7-A'râf 26
yezzekkerûne : tezekkür ederler
-
7-A'râf 27
kemâ ahrace : çıkardığı gibi
-
7-A'râf 29
kemâ bedee-kum : sizi yarattığı gibi
-
7-A'râf 32
kezâlike : işte böylece
-
7-A'râf 36
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 36
ulâike : işte onlar
-
7-A'râf 37
keziben : yalan olarak, yalanla
-
7-A'râf 37
kezzebe : yalanladı
-
7-A'râf 37
ulâike : işte onlar
-
7-A'râf 40
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 40
kezâlike : işte böyle
-
7-A'râf 41
kezâlike : işte böyle
-
7-A'râf 42
lâ nukellifu : sorumlu tutmayız
-
7-A'râf 42
ulâike : işte onlar
-
7-A'râf 51
kemâ : gibi, nasıl
-
7-A'râf 54
tebârake allâhu : Allah şanı yücedir, mukaddestir, mübarektir
-
7-A'râf 57
kezâlike : işte bunun gibi
-
7-A'râf 57
tezekkerûne : tezekkür edersiniz
-
7-A'râf 58
kezâlike : işte bunun gibi
-
7-A'râf 60
le nerâ-ke : gerçekten seni görüyoruz
-
7-A'râf 64
fe kezzebû-hu : fakat onu yalanladılar
-
7-A'râf 64
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 66
keferû : inkâr edenler, küfredenler, kâfirler
-
7-A'râf 66
le nerâ-ke : mutlaka, gerçekten seni görüyoruz
-
7-A'râf 66
le nezunnu-ke : biz seni mutlaka, kesinlikle zannediyoruz
-
7-A'râf 72
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 84
keyfe : nasıl
-
7-A'râf 85
el keyle : ölçü
-
7-A'râf 86
fe kessere-kum : sonra sizi çoğalttı
-
7-A'râf 86
keyfe : nasıl
-
7-A'râf 88
le nuhrice-enne-ke : seni mutlaka çıkaracağız
-
7-A'râf 88
mea-ke : seninle beraber
-
7-A'râf 89
keziben : yalanla
-
7-A'râf 89
tevekkel-nâ : biz tevekkül ettik, güvendik
-
7-A'râf 90
keferû : inkâr ettiler, kâfir oldular
-
7-A'râf 92
ellezîne kezzebû : yalanlayanlar, onlar ki yalanladılar
-
7-A'râf 92
ke : gibi, sanki
-
7-A'râf 92
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler, yalanlayanlar
-
7-A'râf 93
fe keyfe : o zaman, artık nasıl, niçin
-
7-A'râf 96
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 101
tilke el kurâ : ülkeler işte bunlar
-
7-A'râf 101
aleyke : sana
-
7-A'râf 101
bi mâ kezzebû : yalanladıkları şey sebebiyle
-
7-A'râf 101
kezâlike : böylece, işte
-
7-A'râf 103
keyfe : nasıl, ne şekilde
-
7-A'râf 112
ye'tû-ke bi : sana getirsinler
-
7-A'râf 117
asâ-ke : asasını
-
7-A'râf 119
hunâlike : orada
-
7-A'râf 123
mekertumû-hu : o hileyi (tuzağı) kurdunuz (hazırladınız)
-
7-A'râf 127
ve yezere-ke : ve seni terkederler
-
7-A'râf 127
ve âlihete-ke : ve senin ilâhlarını
-
7-A'râf 129
en yuhlike : helâk etmesi
-
7-A'râf 129
keyfe : nasıl
-
7-A'râf 130
yezzekkerûne : tezekkür ederler
-
7-A'râf 132
leke : sana
-
7-A'râf 134
rabbe-ke : Rabbine
-
7-A'râf 134
inde-ke : senin yanındaki, seni sahip kıldığı ahd
-
7-A'râf 134
keşefte : giderdin, kaldırdın
-
7-A'râf 134
leke : sana
-
7-A'râf 134
mea-ke : seninle birlikte, seninle beraber
-
7-A'râf 135
keşef-nâ : giderdik, kaldırdık
-
7-A'râf 136
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 137
kelimetu rabbi-ke : Rabbinin kelimesi, sözü
-
7-A'râf 138
kemâ lehum : onlarda olduğu gibi
-
7-A'râf 143
ve kelleme-hu : ve onunla konuştu
-
7-A'râf 143
ileyke : sana
-
7-A'râf 143
subhâne-ke : Sen Sübhan'sın, Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim
-
7-A'râf 144
innî istafeytu-ke : muhakkak ki ben seni seçtim
-
7-A'râf 144
ve bi kelâmî : ve kelâmımla, sözümle
-
7-A'râf 144
mâ âteytu-ke : sana verdiğim şeyleri
-
7-A'râf 145
ve keteb-nâ : ve biz yazdık
-
7-A'râf 145
kavme-ke : kavmine
-
7-A'râf 146
yetekebberûne : kibirlenirler
-
7-A'râf 146
zâlike : işte bu
-
7-A'râf 146
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 147
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 148
lâ yukellimu-hum : onlarla konuşmuyor
-
7-A'râf 151
fî rahmeti-ke : senin rahmetinin içine
-
7-A'râf 152
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
7-A'râf 153
rabbe-ke : senin Rabbin
-
7-A'râf 154
sekete an : sakinleşti, sukûn buldu, yatıştı
-
7-A'râf 155
fitnetu-ke : senin imtihanın
-
7-A'râf 156
ileyke : sana
-
7-A'râf 157
an el munkeri : münkerden, kötülükten
-
7-A'râf 157
ulâike : işte onlar
-
7-A'râf 158
ve kelimâti-hî : ve kelimelerine, onun sözlerine
-
7-A'râf 160
bi asâ-ke : senin asan ile (asası ile)
-
7-A'râf 163
kezâlike : işte böylece
-
7-A'râf 167
rabbu-ke : senin Rabbin
-
7-A'râf 167
rabbe-ke : senin Rabbin
-
7-A'râf 168
dûne zâlike : bunlardan başka, bunların dışında
-
7-A'râf 171
keenne-hu : sanki o, o ... gibi
-
7-A'râf 172
rabbu-ke : senin Rabbin
-
7-A'râf 173
eşreke : şirk koştu
-
7-A'râf 174
ve kezâlike : ve işte böyle
-
7-A'râf 176
ke meseli el kelbi : köpeğin misali, durumu, hali gibi
-
7-A'râf 176
zâlike : o, işte o, işte böyle
-
7-A'râf 176
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 176
yetefekkerûne : tefekkür ederler
-
7-A'râf 177
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 178
fe ulâike : o takdirde, artık işte onlar
-
7-A'râf 179
kesîran : çok
-
7-A'râf 179
ulâike : işte onlar
-
7-A'râf 179
ke el en'âmi : hayvanlar gibi
-
7-A'râf 179
ulâike : işte onlar
-
7-A'râf 182
kezzebû : yalanladılar
-
7-A'râf 183
keydî : benim tuzağım (hilem)
-
7-A'râf 184
lem yetefekkerû : tefekkür etmezler
-
7-A'râf 187
yes'elûne-ke : sana soruyorlar
-
7-A'râf 187
yes'elûne-ke : sana soruyorlar
-
7-A'râf 187
keenne-ke : sanki sen
-
7-A'râf 198
ileyke : sana
-
7-A'râf 200
yenzeganne-ke : sana bir vesvese gelir
-
7-A'râf 201
tezekkerû : Allah'ı tezekkür ederler
-
7-A'râf 205
rabbe-ke : Rabbini
-
7-A'râf 205
fî nefsi-ke : nefsinde, kendi kendine
-
7-A'râf 206
inde rabbi-ke : senin Rabbinin katında, yanında, huzurunda
-
70-Meâric 4
el melâiketu : melekler
-
70-Meâric 8
ke : gibi
-
70-Meâric 9
ke : gibi
-
70-Meâric 15
kellâ : hayır asla
-
70-Meâric 30
mâ meleket : sahip oldukları
-
70-Meâric 31
zâlike : işte bu, bu
-
70-Meâric 31
ulâike : işte onlar
-
70-Meâric 35
ulâike : işte onlar
-
70-Meâric 36
keferû : inkâr ettiler
-
70-Meâric 36
kıbele-ke : senin tarafına
-
70-Meâric 39
kellâ : hayır asla
-
70-Meâric 43
ke enne-hum : sanki onlar ..... gibi
-
70-Meâric 44
zâlike : işte bu
-
71-Nuh 1
kavme-ke : senin kavmin, kavmini
-
71-Nuh 15
keyfe : nasıl
-
71-Nuh 22
ve mekerû : ve hileler kurdular
-
71-Nuh 24
kesîran : çoğu
-
71-Nuh 27
inne-ke : muhakkak ki sen
-
71-Nuh 27
ıbâde-ke : senin kulların
-
71-Nuh 27
keffâran : kâfir
-
72-Cin 2
ve len nuşrike : ve asla ortak koşmayız
-
72-Cin 5
keziben : yalan
-
72-Cin 7
kemâ : gibi
-
72-Cin 11
dûne zâlike : bunun dışında
-
72-Cin 14
ulâike : işte onlar
-
73-Müzzemmil 5
aleyke : sana
-
73-Müzzemmil 7
leke : senin için
-
73-Müzzemmil 8
rabbi-ke : Rabbinin
-
73-Müzzemmil 11
ve el mukezzibîne : ve yalanlayanlar
-
73-Müzzemmil 14
kesîben : kum yığını
-
73-Müzzemmil 15
kemâ : gibi
-
73-Müzzemmil 17
keyfe : nasıl
-
73-Müzzemmil 17
kefertum : inkâr ederseniz
-
73-Müzzemmil 20
rabbe-ke : senin Rabbin
-
73-Müzzemmil 20
enne-ke : senin olduğunu
-
73-Müzzemmil 20
mea-ke : seninle beraber
-
74-Müddessir 3
ve rabbe-ke : ve senin Rabbin
-
74-Müddessir 3
kebbir : tekbir et, yücelt
-
74-Müddessir 4
ve siyâbe-ke : ve elbisen
-
74-Müddessir 7
rabbi-ke : senin Rabbin
-
74-Müddessir 9
zâlike : işte bu, işte o
-
74-Müddessir 16
kellâ : hayır asla
-
74-Müddessir 18
fekkere : tefekkür etti, düşündü
-
74-Müddessir 19
keyfe : nasıl
-
74-Müddessir 20
keyfe : nasıl
-
74-Müddessir 27
ve mâ edrâ-ke : ve ne olduğunu sana bildiren
-
74-Müddessir 31
melâiketen : melekler
-
74-Müddessir 31
keferû : kâfirler
-
74-Müddessir 31
kezâlike : böylece, işte böyle
-
74-Müddessir 31
rabbi-ke : senin Rabbin
-
74-Müddessir 32
kellâ : hayır asla (öyle değil)
-
74-Müddessir 38
kesebet : kesbettikleri, iktisap ettikleri, kazandıkları dereceler
-
74-Müddessir 42
seleke-kum : sizi sevkeden, sürükleyen
-
74-Müddessir 46
nukezzibu : tekzip ediyoruz
-
74-Müddessir 50
keenne-hum : sanki onlar ..... gibi
-
74-Müddessir 53
kellâ : hayır
-
74-Müddessir 54
kellâ : hayır
-
74-Müddessir 55
zekere-hu : onu zikretti
-
75-Kıyamet 11
kellâ : hayır
-
75-Kıyamet 12
ilâ rabbi-ke : senin Rabbin'e (Rabbinin Huzuru)
-
75-Kıyamet 16
lisâne-ke : dilini
-
75-Kıyamet 20
kellâ : hayır
-
75-Kıyamet 26
kellâ : hayır
-
75-Kıyamet 30
ilâ rabbi-ke : senin Rabbine
-
75-Kıyamet 32
kezzebe : yalanladı
-
75-Kıyamet 34
leke : sana
-
75-Kıyamet 35
leke : sana
-
75-Kıyamet 36
en yutreke : terkedileceğini, bırakılacağını
-
75-Kıyamet 39
ez zekere : erkek
-
75-Kıyamet 40
zâlike : bunlar
-
76-İnsan 3
kefûren : küfreden, inkâr eden
-
76-İnsan 5
min ke'sin : kadehten
-
76-İnsan 11
zâlike : işte böyle
-
76-İnsan 17
ke'sen : kadeh
-
76-İnsan 20
ve mulken : mülk ve saltanat
-
76-İnsan 20
kebîren : büyük
-
76-İnsan 23
aleyke : sana
-
76-İnsan 24
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin
-
76-İnsan 24
kefûran : kâfir olanlar
-
76-İnsan 25
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin
-
77-Mürselât 14
ve mâ edrâ-ke : ve sana bildiren nedir
-
77-Mürselât 15
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 18
kezâlike : işte böyle
-
77-Mürselât 19
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 24
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 28
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 29
tukezzibûne : yalanlıyorsunuz
-
77-Mürselât 32
ke el kasri : köşk gibi, saray gibi
-
77-Mürselât 33
keenne-hu : sanki o ... gibi
-
77-Mürselât 34
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 37
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 39
keydun : hile, tuzak
-
77-Mürselât 40
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 44
kezâlike : işte böyle
-
77-Mürselât 45
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 47
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 48
irkeû : rükû edin
-
77-Mürselât 48
lâ yerkeûne : rükû etmezler
-
77-Mürselât 49
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
78-Nebe 4
kellâ : hayır
-
78-Nebe 5
kellâ : hayır
-
78-Nebe 28
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
78-Nebe 33
ve kevâıbe : ve genç, göz alıcı, şahane endamlı
-
78-Nebe 34
ve ke'sen : ve kadehler
-
78-Nebe 36
min rabbi-ke : Rabbinden
-
78-Nebe 38
ve el melâiketu : ve melekler
-
78-Nebe 38
lâ yetekellemûne : konuşamaz
-
78-Nebe 39
zâlike : işte
-
79-Nâziât 12
tilke : bu
-
79-Nâziât 12
kerretun : ikinci defa, tekrar, dönüş
-
79-Nâziât 15
etâ-ke : sana geldi
-
79-Nâziât 18
leke ilâ : sen, sana, senin için
-
79-Nâziât 19
ve ehdiye-ke : ve seni hidayete erdireyim, ulaştırayım
-
79-Nâziât 19
ilâ rabbi-ke : Rabbine
-
79-Nâziât 21
kezzebe : o yalanladı
-
79-Nâziât 26
fî zâlike : bunda vardır
-
79-Nâziât 28
semke-hâ : onun boyu, tavanı, yüksekliği
-
79-Nâziât 30
zâlike : bu
-
79-Nâziât 35
yetezekkeru : tezekkür eder, düşünür
-
79-Nâziât 42
yes'elûne-ke : sana soruyorlar
-
79-Nâziât 44
ilâ rabbi-ke : Rabbine
-
79-Nâziât 46
keenne-hum : sanki onlar ..... gibi
-
8-Enfâl 1
yes'elûne-ke : sana sorarlar
-
8-Enfâl 2
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
8-Enfâl 4
ulâike : işte onlar
-
8-Enfâl 4
ve rızkun kerîmun : ve kerim bir rızık (vardır)
-
8-Enfâl 5
kemâ : durum, ..... gibi
-
8-Enfâl 5
ahrace-ke : seni çıkardı
-
8-Enfâl 5
rabbu-ke : senin Rabbin
-
8-Enfâl 5
min beyti-ke : senin evinden
-
8-Enfâl 6
yucadilûne-ke : seninle mücâdele ediyorlar, tartışıyorlar
-
8-Enfâl 6
ke ennemâ : sanki, tıpkı, gibi
-
8-Enfâl 7
zâti eş şevketi : silâh sahibi
-
8-Enfâl 7
bi kelimâti-hî : onun kelimeleri, sözleri ile
-
8-Enfâl 8
kerihe : kerih gördü, istemedi
-
8-Enfâl 9
min el melâiketi : meleklerden, meleklerle
-
8-Enfâl 12
rabbu-ke : senin Rabbin
-
8-Enfâl 12
ilâ el melâiketi : meleklere
-
8-Enfâl 12
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
8-Enfâl 13
zâlike : işte bu
-
8-Enfâl 15
ellezîne keferû : kâfir olan kimselerle
-
8-Enfâl 18
keydi el kâfirîne : kâfirlerin tuzağı, hilesi
-
8-Enfâl 19
kesuret : çok oldu
-
8-Enfâl 21
ke ellezîne : o kimseler gibi
-
8-Enfâl 29
ve yukeffir : ve örter
-
8-Enfâl 30
bi-ke : sana
-
8-Enfâl 30
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler, inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 30
li yusbitû-ke : seni tutuklamak, bağlamak için
-
8-Enfâl 30
yaktulû-ke : seni öldürürler
-
8-Enfâl 30
yuhricû-ke : seni sürgün ederler, çıkarırlar
-
8-Enfâl 32
min indi-ke : senin katından
-
8-Enfâl 36
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
8-Enfâl 36
ve ellezîne keferû : ve inkâr eden kimseler, kâfirler
-
8-Enfâl 37
ulâike : işte onlar
-
8-Enfâl 38
li ellezîne keferû : inkâr eden kimselere, kâfirlere
-
8-Enfâl 42
li yehlike : helâk olması için
-
8-Enfâl 42
men heleke : helâk olan kişi
-
8-Enfâl 43
yurîke-hum allâhu : Allah sana onları gösteriyor
-
8-Enfâl 43
fî menâmi-ke : senin uykunda
-
8-Enfâl 43
erâke-hum : onları sana gösterdi
-
8-Enfâl 43
kesîran : çok
-
8-Enfâl 45
kesîran : çok
-
8-Enfâl 47
ke : gibi
-
8-Enfâl 48
nekesa : arkasına dönüp kaçtı
-
8-Enfâl 49
yetevekkel : tevekkül eder
-
8-Enfâl 50
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 50
el melâiketu : melekler
-
8-Enfâl 51
zâlike : bu, işte bu
-
8-Enfâl 52
ke de'bi : adetleri gibi, adet haline getirdikleri durum gibi
-
8-Enfâl 52
keferû : inkâr ettiler
-
8-Enfâl 53
zâlike : bu
-
8-Enfâl 54
ke : gibi
-
8-Enfâl 54
kezzebû : yalanladılar
-
8-Enfâl 55
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 57
yezzekkerûne : tezekkür ederler (etsinler)
-
8-Enfâl 59
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 61
ve tevekkel : ve tevekkül et, güven
-
8-Enfâl 62
en yahdeû-ke : seni aldatmak, sana hile yapmak
-
8-Enfâl 62
hasbe-ke allâhu : Allah sana yeter
-
8-Enfâl 62
eyyede-ke : seni destekledi
-
8-Enfâl 64
hasbu-ke : sana kâfidir
-
8-Enfâl 64
ve men ittebea-ke : ve sana tâbî olanlar
-
8-Enfâl 65
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
8-Enfâl 71
hiyânete-ke : sana ihanet etmek
-
8-Enfâl 71
fe emkene : o zaman imkân verdi
-
8-Enfâl 72
ulâike : işte onlar
-
8-Enfâl 73
ellezîne keferû : inkâr eden, kâfir olan kimseler
-
8-Enfâl 73
kebîrun : büyük
-
8-Enfâl 74
ulâike : işte onlar
-
8-Enfâl 74
kerîmun : kerim, bol
-
8-Enfâl 75
fe ulâike : o zaman, işte onlar
-
80-Abese 3
mâ yudrî-ke : sen bilemezsin
-
80-Abese 4
yezzekkeru : tezekkür eder, düşünür, öğüt alır
-
80-Abese 7
mâ aleyke : senin üzerinde bir sorumluluk yoktur
-
80-Abese 8
câe-ke : sana geldi
-
80-Abese 11
kellâ : hayır
-
80-Abese 12
zekera-hu : onu zikretti, öğüt aldı
-
80-Abese 13
mukerrametin : kerim, şerefli, üstün olan
-
80-Abese 23
kellâ : hayır
-
80-Abese 39
dâhıketun : gülen (yüzler)
-
80-Abese 42
ulâike : işte onlar
-
80-Abese 42
el keferetu : kâfir, inkâr eden
-
81-Tekvir 2
inkederet : bulanıklaştı, soldu, enerjilerini tüketti, dağıldı
-
81-Tekvir 19
kerîmin : kerim
-
82-İnfitâr 2
el kevâkibu : gezegenler
-
82-İnfitâr 6
garre-ke : seni aldatan
-
82-İnfitâr 6
bi rabbi-ke : Rabbine karşı
-
82-İnfitâr 6
el kerîmi : üstün, kerem sahibi
-
82-İnfitâr 7
halaka-ke : seni yarattı
-
82-İnfitâr 7
sevvâ-ke : seni sevva etti, tertip etti, dizayn etti, maddî
-
82-İnfitâr 7
adele-ke : itidal üzere mutedil kıldı, düzen üzere seni dengeli (uyumlu), sağlıklı kıldı
-
82-İnfitâr 8
rakkebe-ke : terkip etti, tertip etti, farklı şeyleri biraraya getirdi
-
82-İnfitâr 9
kellâ : hayır
-
82-İnfitâr 9
tukezzibûne : siz yalanlıyorsunuz
-
82-İnfitâr 17
edrâ-ke : sana bildirdi
-
82-İnfitâr 18
edrâ-ke : sana bildirdi
-
83-Mutaffifin 4
ulâike : işte onlar
-
83-Mutaffifin 7
kellâ : hayır
-
83-Mutaffifin 8
edrâ-ke : sana bildirdi
-
83-Mutaffifin 10
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
83-Mutaffifin 11
yukezzibûne : yalanlıyorlar
-
83-Mutaffifin 12
ve mâ yukezzibu : ve yalanlamaz
-
83-Mutaffifin 14
kellâ : hayır
-
83-Mutaffifin 15
kellâ : hayır
-
83-Mutaffifin 17
tukezzibûne : yalanlıyorsunuz
-
83-Mutaffifin 18
kellâ : hayır
-
83-Mutaffifin 19
edrâ-ke : sana bildirdi
-
83-Mutaffifin 26
ve fî zâlike : ve bunda
-
84-İnşikak 6
inne-ke : muhakkak ki sen
-
84-İnşikak 6
rabbi-ke : Rabbin
-
84-İnşikak 6
kedhan : cehd ile cihad ederek, gayret edip çabalayarak
-
84-İnşikak 19
le terkebunne : siz mutlaka bineceksiniz
-
84-İnşikak 22
keferû : inkâr ettiler
-
84-İnşikak 22
yukezzibûne : yalanlıyorlar
-
85-Bürûc 11
zâlike : işte bu
-
85-Bürûc 11
el kebîru : büyük
-
85-Bürûc 12
rabbi-ke : senin Rabbin
-
85-Bürûc 17
etâ-ke : sana geldi
-
85-Bürûc 19
keferû : inkâr ettiler
-
86-Târık 2
edrâ-ke : sana bildirdi
-
86-Târık 15
keyden : hile yaparak
-
86-Târık 16
keyden : hile yaparak
-
87-A'lâ 1
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbin
-
87-A'lâ 6
se-nukriu-ke : sana okutacağız
-
87-A'lâ 8
ve nuyessiru-ke : ve biz sana kolaylaştıracağız
-
87-A'lâ 10
se-yezzekkeru : zikir yapacaktır, tezekkür edecektir
-
87-A'lâ 15
ve zekere isme : ve ismini zikretti
-
88-Ğâşiye 1
etâ-ke : sana geldi
-
88-Ğâşiye 17
keyfe : nasıl
-
88-Ğâşiye 18
keyfe : nasıl
-
88-Ğâşiye 19
keyfe : nasıl
-
88-Ğâşiye 20
keyfe : nasıl
-
88-Ğâşiye 23
ve kefere : ve inkâr etti
-
89-Fecr 5
fî zâlike : bunda
-
89-Fecr 6
keyfe : nasıl
-
89-Fecr 6
rabbu-ke : senin rabbin
-
89-Fecr 13
rabbu-ke : senin Rabbin
-
89-Fecr 14
rabbe-ke : senin Rabbin
-
89-Fecr 17
kellâ : hayır
-
89-Fecr 21
kellâ : hayır
-
89-Fecr 21
dukket (i) : parçalandı, dağıldı
-
89-Fecr 21
dekken dekken : parça parça, paramparça
-
89-Fecr 22
rabbu-ke : senin Rabbin
-
89-Fecr 23
yetezekkeru : tezekkür eder, düşünür
-
9-Tevbe 3
ellezîne keferû : kâfir kimseleri, inkâr eden kimseleri
-
9-Tevbe 6
istecâre-ke : senden yardım, himaye ister
-
9-Tevbe 6
kelâme allâhi : Allah'ın sözü
-
9-Tevbe 6
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 7
keyfe : nasıl
-
9-Tevbe 8
keyfe : nasıl
-
9-Tevbe 10
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 12
nekesû : ihlâl ettiler, bozdular
-
9-Tevbe 13
nekesû : nakseden, ihlâl eden, bozan
-
9-Tevbe 17
ulâike : işte onlar
-
9-Tevbe 18
ulâike : işte onlar
-
9-Tevbe 19
ke men âmene : inanan, âmenû olan kimse gibi
-
9-Tevbe 20
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 23
fe ulâike : o zaman, artık, bundan sonra işte onlar
-
9-Tevbe 24
kesâde-hâ : onun kesata uğraması, satışın durması
-
9-Tevbe 25
kesîratin : çok
-
9-Tevbe 25
kesretu-kum : sizin çokluğunuz
-
9-Tevbe 26
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
9-Tevbe 26
ve zâlike : ve işte bu
-
9-Tevbe 27
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
9-Tevbe 30
zâlike : bu
-
9-Tevbe 30
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
9-Tevbe 32
kerihe el kâfirûne : kâfirler kerih gördüler
-
9-Tevbe 33
kerihe el muşrikûne : müşrikler kerih gördü, istemedi
-
9-Tevbe 34
kesîran : çoğu
-
9-Tevbe 35
keneztum : biriktirdiniz, topladınız
-
9-Tevbe 36
zâlike ed dînu el kayyimu : bu kayyum olan dîndir
-
9-Tevbe 36
kemâ : olduğu gibi, nasıl ki
-
9-Tevbe 37
ellezîne keferû : kâfirler, inkâr eden kimseler
-
9-Tevbe 40
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
9-Tevbe 40
kelimete : söz
-
9-Tevbe 40
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
9-Tevbe 40
ve kelimetu allâhi : ve Allah'ın kelimesi
-
9-Tevbe 42
le ittebeû-ke : elbette, mutlaka sana tâbî olurlardı
-
9-Tevbe 43
anke : seni
-
9-Tevbe 43
hattâ yetebeyyene leke : sana belli oluncaya kadar
-
9-Tevbe 44
lâ yeste'zinu-ke : senden izin istemezler
-
9-Tevbe 45
yeste'zinuke : senden izin ister
-
9-Tevbe 46
kerihe allâhu : Allah kerih gördü
-
9-Tevbe 48
leke : sana
-
9-Tevbe 50
in tusıb-ke : eğer sana isabet ederse
-
9-Tevbe 50
ve in tusıb-ke : ve eğer sana isabet ederse
-
9-Tevbe 51
mâ ketebe allâhu : Allah'ın yazdığı şey
-
9-Tevbe 51
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler (güvensinler)
-
9-Tevbe 53
kerhen : kerih görerek, istemeyerek
-
9-Tevbe 54
keferû : inkâr ettiler
-
9-Tevbe 55
fe lâ tu'cib-ke : artık senin hoşuna gitmesin, imrendirmesin
-
9-Tevbe 58
yelmizu-ke : seni ayıplar
-
9-Tevbe 63
zâlike el hızyu el azîmu : işte bu en büyük rüsvalık, rezilliktir
-
9-Tevbe 66
kefer-tum : siz inkâr ettiniz
-
9-Tevbe 67
bi el munkeri : inkarı, kötülüğü
-
9-Tevbe 69
ke ellezîne : o kimseler gibi
-
9-Tevbe 69
kemâ estemtea : faydalandıkları gibi
-
9-Tevbe 69
ke ellezî hâdû : dalan kimse gibi
-
9-Tevbe 69
ulâike : işte onlar
-
9-Tevbe 69
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 70
ve el mu'tefikâti \n(efeke) : ve çevrilmiş olanlar (altı üstüne çevrilen şehirler) \n: (çevirdi)
-
9-Tevbe 71
an el munkeri : kötülükten
-
9-Tevbe 71
ulâike : işte onlar
-
9-Tevbe 72
zâlike : işte
-
9-Tevbe 74
kelimete el kufri : küfür kelimesini (sözünü)
-
9-Tevbe 74
ve keferû : ve inkâr ettiler, kâfir oldular
-
9-Tevbe 80
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 80
keferû : inkâr ettiler
-
9-Tevbe 81
ve kerihû : ve kerih gördüler, istemediler
-
9-Tevbe 82
kesîran : çok
-
9-Tevbe 83
recea-ke allâhu : Allah seni döndürdü
-
9-Tevbe 83
fe iste'zenû-ke : artık, o taktirde, bundan sonra, o zaman senden izin isterler
-
9-Tevbe 84
keferû : inkâr ettiler
-
9-Tevbe 85
ve lâ tu'cib-ke : ve senin hoşuna gitmesin, seni imrendirmesin
-
9-Tevbe 86
iste'zene-ke : senden izin istedi
-
9-Tevbe 88
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 88
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 89
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 90
ellezîne kezebû allâhe : Allah'a yalan söyleyenler
-
9-Tevbe 90
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
9-Tevbe 92
izâ mâ etev-ke : sana geldikleri zaman
-
9-Tevbe 93
ellezîne yeste'zinûne-ke : senden izin isteyen kimseler
-
9-Tevbe 100
zâlike el fevzu el azîmu : işte bu en büyük fevzdir, en büyük kurtuluştur, en büyük mükâfatdır
-
9-Tevbe 103
salâte-ke : senin duan
-
9-Tevbe 103
sekenun : sekine, huzur, sukûn
-
9-Tevbe 111
ve zâlike : ve işte
-
9-Tevbe 112
an el munkeri : münkerden, kötülükten
-
9-Tevbe 120
zâlike : böylece
-
9-Tevbe 121
kebîraten : büyük
-
9-Tevbe 126
yezzekkerûne : zikir yapıyorlar (Allah'ın ismini ardarda tekrar ediyorlar), tezekkur ediyorlar
-
9-Tevbe 129
tevekkeltu : ben tevekkül ettim (güvendim)
-
90-Beled 4
fî kebedin : meşakkat, zorluk içinde
-
90-Beled 12
ve mâ edrâ-ke : ve sana bildiren nedir
-
90-Beled 18
ulâike : işte onlar
-
90-Beled 19
keferû : inkâr ettiler
-
91-Şems 11
kezzebet : yalanladı
-
91-Şems 14
kezzebû-hu : onu yalanladılar
-
92-Leyl 3
ez zekere : erkek
-
92-Leyl 9
ve kezzebe : ve yalanladı
-
92-Leyl 16
kezzebe : yalanladı
-
93-Duhâ 3
mâ veddea-ke : sana veda etmedi, seni terketmedi
-
93-Duhâ 3
rabbu-ke : senin Rabbin
-
93-Duhâ 4
leke : senin için
-
93-Duhâ 5
yu'tî-ke : sana verecek, ihsan edecek
-
93-Duhâ 5
rabbu-ke : senin Rabbin
-
93-Duhâ 6
lem yecid-ke : seni bulmadı
-
93-Duhâ 7
ve vecede-ke : ve seni buldu
-
93-Duhâ 8
ve vecede-ke : ve seni buldu
-
93-Duhâ 11
rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbin
-
94-İnşirâh 1
leke : sana, senin için
-
94-İnşirâh 1
sadre-ke : senin göğsün, göğsün
-
94-İnşirâh 2
anke : senden
-
94-İnşirâh 2
vizre-ke : senin yükün
-
94-İnşirâh 3
zahre-ke : senin sırtın
-
94-İnşirâh 4
leke : senin için
-
94-İnşirâh 4
zikre-ke : senin zikrin
-
94-İnşirâh 8
ilâ rabbi-ke : Rabbine
-
95-Tin 7
yukezzibu-ke : sana yalanlatan
-
95-Tin 8
bi ahkemi : en âlimi, en adili, en güzeli, en iyi hüküm vereni
-
96-Alak 1
rabbi-ke : senin Rabbin
-
96-Alak 3
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
96-Alak 6
kellâ : hayır
-
96-Alak 8
ilâ rabbi-ke : senin Rabbine
-
96-Alak 13
kezzebe : yalanladı
-
96-Alak 15
kellâ : hayır
-
96-Alak 19
kellâ : hayır
-
97-Kadir 2
edrâ-ke : sana bildirdi
-
97-Kadir 4
el melâiketu : melekler
-
98-Beyyine 1
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
98-Beyyine 5
ve zâlike : işte bu
-
98-Beyyine 6
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
98-Beyyine 6
ulâike : işte onlar
-
98-Beyyine 7
ulâike : işte onlar
-
98-Beyyine 8
zâlike : işte bu
-
99-Zilzâl 5
rabbe-ke : senin Rabbin