Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : lî
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 4807
-
1-Fâtiha 2
lillâhi (li allâhi) : Allah için, Allah'a
-
1-Fâtiha 4
mâliki : malik, sahip
-
1-Fâtiha 7
lâ ed dâllîne : dalâlette olanlar değil
-
10-Yunus 2
li en nâsi : insanlar için
-
10-Yunus 2
ilâ reculin : bir adama
-
10-Yunus 3
zâlikum allâhu : işte Allah budur
-
10-Yunus 4
li yecziye : ödemek için, mükâfatını vermek için
-
10-Yunus 4
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi tezkiye edici ameller, salih ameller yapanlar
-
10-Yunus 4
ve azâbun elîmun : ve acı azap
-
10-Yunus 5
li ta'lemû : bilmeniz için
-
10-Yunus 5
zâlike : işte bu, böylece
-
10-Yunus 5
li kavmin : bir kavim için
-
10-Yunus 6
el leyli : gece
-
10-Yunus 6
li kavmin : bir kavim için
-
10-Yunus 7
likâe-nâ : bize ulaşmayı
-
10-Yunus 9
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
10-Yunus 10
en el hamdu li allâhi : 'Allah'a hamdetmek'tir
-
10-Yunus 11
li en nâsi : insanlara
-
10-Yunus 11
likâe-nâ : bize ulaşmayı
-
10-Yunus 12
li cenbi-hî : yan üstü yatarken
-
10-Yunus 12
kezâlike : işte böylece
-
10-Yunus 12
li el musrifîne : haddi aşanlar için, müsrifler için
-
10-Yunus 13
min kabli-kum : sizden önce
-
10-Yunus 13
li yu'minû : îmân edecek
-
10-Yunus 13
kezâlike : işte böyle
-
10-Yunus 14
li nanzure : bakmamız için
-
10-Yunus 15
likâe-nâ : bize ulaşmayı
-
10-Yunus 15
lî en ubeddile-hu : onu benim değiştirmem
-
10-Yunus 16
min kabli-hî : ondan önce
-
10-Yunus 17
lâ yuflihu : felâha, kurtuluşa erdirmez
-
10-Yunus 19
lâ kelimetun : bir söz olmasaydı
-
10-Yunus 19
yahtelifûne : ihtilâfa düşüyorlar
-
10-Yunus 20
li allâhi : Allah'ındır, Allah'a aittir
-
10-Yunus 22
min kulli mekânin : her taraftan, her mekândan
-
10-Yunus 22
muhlisîne : muhlisler olarak, halis kılarak
-
10-Yunus 24
kezâlike : onun gibi, işte böylece
-
10-Yunus 24
li kavmin : bir kavim için
-
10-Yunus 26
li ellezîne : o kimseler için (vardır)
-
10-Yunus 26
hâlidûne : devamlı kalanlardır
-
10-Yunus 27
bi misli-hâ : onun bir misli iledir
-
10-Yunus 27
min el leyli : geceden
-
10-Yunus 27
muzlimen : bir karanlık
-
10-Yunus 27
hâlidûne : devamlı kalanlardır
-
10-Yunus 28
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
10-Yunus 29
le gâfilîne : mutlaka, gerçekten habersiz, gâfil olanlar
-
10-Yunus 31
yemliku : gücü yeter, sahip olur, melik olur
-
10-Yunus 32
zâlikum : işte bu, işte o
-
10-Yunus 33
kezâlike : böylece
-
10-Yunus 33
kelimetu : sözü, kelimesi
-
10-Yunus 34
kulillâhu (kul allâhu) : de ki Allah
-
10-Yunus 35
yehdî li el hakkı : hakka ulaştırır, hidayete erdirir
-
10-Yunus 36
alîmun : en iyi bilendir
-
10-Yunus 38
misli-hi : onun gibi, onun eşi benzeri
-
10-Yunus 39
kezâlike : böylece, bunun gibi
-
10-Yunus 39
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
10-Yunus 39
ez zâlimîne : zalimler
-
10-Yunus 41
lî amelî : benim amelim benim (bana ait)
-
10-Yunus 44
lâ yazlimu : zulmetmez
-
10-Yunus 44
yazlimûne : zulmediyorlar, zulmederler
-
10-Yunus 45
bi likâi allâhi : Allah'a mülâki olmak (ulaşmak)
-
10-Yunus 47
ve li kulli : ve bütün, hepsi, ..... için vardır
-
10-Yunus 49
lâ emliku : malik değilim
-
10-Yunus 49
li nefsî : nefsim için, kendim için
-
10-Yunus 49
li kulli : her(kes) için
-
10-Yunus 52
li ellezîne zalemû : zulmedenlere
-
10-Yunus 54
li kulli nefsin : her nefs için, her nefsin, ona ait, onun
-
10-Yunus 55
inne li allâhi : muhakkak Allah'ın
-
10-Yunus 57
limâ fî es sudûri : sinelerde olana
-
10-Yunus 57
li el mu'minîne : mü'minler için
-
10-Yunus 58
bi fadli allâhi : Allah'ın fazlı ile
-
10-Yunus 58
fe bi zâlike : artık böylece
-
10-Yunus 60
le zû fadlın : elbette büyük fazl sahibi
-
10-Yunus 61
min amelin : amelden bir şey, bir amel, bir iş
-
10-Yunus 61
min miskâli : ağırlığından
-
10-Yunus 61
min zâlike : bundan
-
10-Yunus 62
evlîyâe allâhi : Allah'ın dostları
-
10-Yunus 64
li kelimâti allâhi : Allah'ın sözü, kelimesi
-
10-Yunus 64
zâlike : işte bu
-
10-Yunus 65
lillâhi (li allâhi) : Allah'ındır
-
10-Yunus 65
el alîmu : bilendir
-
10-Yunus 66
lillâhi (li allâhi) : Allah'ındır
-
10-Yunus 67
li teskunû : sukûn bulmanız, dinlenmeniz için
-
10-Yunus 67
fî zâlike : bunda
-
10-Yunus 67
li kavmin : bir kavim için
-
10-Yunus 69
lâ yuflihûne : felâha, kurtuluşa eremezler
-
10-Yunus 71
li kavmi-hi : kavmine
-
10-Yunus 72
min el muslimîne : (Allah'a) teslim olanlardan
-
10-Yunus 74
fe mâ kânû li yu'minû : ama inanmadılar, mü'min olmadılar
-
10-Yunus 74
kezâlike : işte böyle
-
10-Yunus 77
li el hakkı : hak için
-
10-Yunus 77
ve lâ yuflihu : ve felâha (kurtuluşa) ermez
-
10-Yunus 78
li telfite-nâ : bizi çevirmek, (vazgeçirmek) için
-
10-Yunus 79
bi kulli : bütün, hepsini
-
10-Yunus 79
alîmin : bilgin, iyi bilen
-
10-Yunus 81
lâ yuslihu : ıslâh etmez, düzeltmez
-
10-Yunus 82
bi kelimâti-hi : kelimeleri ile, sözleri ile
-
10-Yunus 83
li mûsâ : Musa'ya
-
10-Yunus 83
le âlin : çok kibirli, büyüklük taslayan, üstün (zorba)
-
10-Yunus 84
muslimîne : müslüman, teslim olanlar
-
10-Yunus 85
li el kavmi ez zâlimîne : zalim kavme
-
10-Yunus 87
li kavmi-kumâ : ikinizin kavmi için
-
10-Yunus 88
li yudıllû : onları saptırsın
-
10-Yunus 88
an sebîli-ke : senin yolundan
-
10-Yunus 88
emvâli-him : onların mallarını
-
10-Yunus 88
el azâb el elîme : acı azap
-
10-Yunus 90
min el muslimîne : müslümanlardanım
-
10-Yunus 92
li tekûne : olman için
-
10-Yunus 92
li men : o kimseler için
-
10-Yunus 92
halfe-ke \n(li men halfe-ke) : senden sonra, senin arkanda \n: (senden sonraki nesl'e)
-
10-Yunus 93
fî hi yahtelifûne : onun hakkında ihtilâfa (anlaşmazlığa) düşerler
-
10-Yunus 94
fes'eli (fe es'eli) : o zaman onlara sor
-
10-Yunus 94
min kabli-ke : senden önce
-
10-Yunus 96
kelimetu : kelime, söz
-
10-Yunus 97
el azâbe el elîme : elîm azap
-
10-Yunus 100
li nefsin : bir nefs için, bir nefsin
-
10-Yunus 102
min kabli-him : onlardan önce
-
10-Yunus 103
kezâlike : böyle, böylece
-
10-Yunus 105
li ed dîni : dîne
-
10-Yunus 106
min ez zâlimîne : zalimlerden, zulmedenlerden
-
10-Yunus 107
li fadli-hi : onun fazlını
-
10-Yunus 108
li nefsi-hi : kendi nefsi için
-
10-Yunus 108
bi vekîlin : vekil
-
10-Yunus 30
hunālike : işte orada
-
100-Âdiyât 6
li rabbi-hî : Rabbine
-
100-Âdiyât 7
zâlike : bu
-
100-Âdiyât 8
li hubbi : ...'a sevgisi
-
103-Asr 3
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
104-Hümeze 1
li kulli : hepsine, hepsinin
-
104-Hümeze 7
tettaliu : üstüne çıkar
-
105-Fil 1
el fîli : fil
-
105-Fil 2
fî tadlîlin : zayi etme, boşa çıkarma
-
105-Fil 4
min siccîlin : siccil'den, pişmiş sert tuğladan
-
105-Fil 5
me'kûlin : yenilmiş olan
-
106-Kureyş 1
li : için
-
106-Kureyş 3
li ya'budû : kul olsunlar
-
107-Mâ'ûn 2
zâlike : işte o
-
107-Mâ'ûn 4
li el musallîne : namaz kılanlara
-
108-Kevser 2
salli : namaz kıl
-
108-Kevser 2
li rabbi-ke : Rabbin için
-
109-Kâfirûn 6
ve liye : ve benim
-
11-Hûd 3
ilâ ecelin : bir zamana kadar
-
11-Hûd 3
fadlin : fazl
-
11-Hûd 4
alâ kulli şey'in : herşeye
-
11-Hûd 5
li yestahfû : gizlemek için
-
11-Hûd 5
ve mâ yu'linûne : ve açıkladıkları şeyler (aleni olan şeyler)
-
11-Hûd 5
alîmun : bilir
-
11-Hûd 7
li yebluve-kum : sizi imtihan etmek için
-
11-Hûd 11
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici ameller yapanlar
-
11-Hûd 12
alâ kulli şey'in : herşeye
-
11-Hûd 13
misli-hî : onun gibi
-
11-Hûd 14
muslimûne : müslümanlar, teslim olanlar
-
11-Hûd 17
ve min kabli-hi : ve ondan önce
-
11-Hûd 18
alâ ez zâlimîne : zalimlerin üzerine
-
11-Hûd 19
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
11-Hûd 20
min evliyâe : velîlerden, dostlardan (bir dost)
-
11-Hûd 23
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
11-Hûd 23
hâlidûne : ebedî kalanlar
-
11-Hûd 26
elîmin : acı
-
11-Hûd 27
min fadlin : bir ihsan, üstünlük olarak, üstün, bir fazl
-
11-Hûd 31
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
11-Hûd 31
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
11-Hûd 40
min kullin : hepsinden, herşeyden, her cinsten
-
11-Hûd 40
kalîlun : (çok) az
-
11-Hûd 42
ke el cibâli : dağlar gibi
-
11-Hûd 42
ma'zilin : ayrı yer, kenar
-
11-Hûd 43
ilâ cebelin : bir dağa
-
11-Hûd 44
akliî : (suyu) tut, yağmuru kes, vazgeç
-
11-Hûd 44
lil kavmi ez zâlimîne : zalimler kavmi
-
11-Hûd 45
ehlî : benim ailem
-
11-Hûd 46
ehli-ke : senin ailen
-
11-Hûd 46
gayru salihin : salih olmayan, salih değil
-
11-Hûd 46
min el câhilîne : cahillerden
-
11-Hûd 47
lî : benim
-
11-Hûd 47
tagfir-lî : beni mağfiret et
-
11-Hûd 48
azâbun elîmun : elîm azap, acı azap
-
11-Hûd 49
min kabli : daha önce
-
11-Hûd 49
li el muttekîne : takva sahiplerinin
-
11-Hûd 53
âliheti-nâ : ilâhlarımız
-
11-Hûd 53
an kavli-ke : senin sözünden (dolayı)
-
11-Hûd 54
âliheti-nâ : ilâhlarımız
-
11-Hûd 57
ve yestahlifu : ve yerine getirir, halife kılar
-
11-Hûd 57
alâ kulli şey'in : herşeyi, herşeye
-
11-Hûd 58
galîzin : çok şiddetli, ağır
-
11-Hûd 59
kulli : her, bütün, hepsi
-
11-Hûd 60
li âdin : Ad kavmi
-
11-Hûd 61
sâlihan : Salih
-
11-Hûd 62
yâ sâlihu : ey Salih
-
11-Hûd 65
zâlike : bu
-
11-Hûd 66
sâlihan : Salih
-
11-Hûd 68
li semûde : Semud kavmi
-
11-Hûd 69
iclin hanîzin : kızarmış buzağı
-
11-Hûd 72
e elidu : ben mi doğuracağım
-
11-Hûd 72
ba'lî : kocam, zevcim
-
11-Hûd 75
halîmun : yumuşak huylu, halim
-
11-Hûd 79
alimte : sen bildin, senin bildiğin (gibi)
-
11-Hûd 80
lî : benim
-
11-Hûd 81
bi ehli-ke : (senin) ailenle birlikte
-
11-Hûd 81
min el leyli : geceden, gecenin
-
11-Hûd 82
âliye-hâ : onu en yüksek
-
11-Hûd 82
sâfile-hâ \n(ceale âliye-hâ sâfile-hâ) : onu en alçak \n: (onun altını üstüne getirdi)
-
11-Hûd 82
min siccîlin : siccilden (pişirilip sertleştirilmiş kerpiçten yapılmış)
-
11-Hûd 83
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
11-Hûd 87
fî emvâli-nâ : mallarımız hakkında, konusunda, mallarımıza
-
11-Hûd 87
el halîmu : yumuşak huylu, halim
-
11-Hûd 88
en uhâlife-kum : size muhalefet etmek, karşı çıkmak
-
11-Hûd 89
kavme sâlihın : Salih kavmi
-
11-Hûd 95
li medyene : Medyen kavmi için
-
11-Hûd 100
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 101
âlihetu-hum : onların ilâhları
-
11-Hûd 102
ve kezâlike : ve onun gibi, böyle, böylece
-
11-Hûd 102
zâlimetun : zulmetmek, zulüm işlemek, zalimdir
-
11-Hûd 102
elîmun : elîm, acı
-
11-Hûd 103
fî zâlike : bunda vardır
-
11-Hûd 103
li men hâfe : korkan kimse için
-
11-Hûd 103
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 103
ve zâlike : ve işte bu
-
11-Hûd 104
li ecelin : bir ecele, bir zamana
-
11-Hûd 107
hâlidîne : ebedî kalanlar
-
11-Hûd 107
li-mâ : şeyi
-
11-Hûd 108
hâlidîne : ebedî kalanlar
-
11-Hûd 110
fahtulife (fe ıhtulife) : bundan sonra ihtilâfa (anlaşmazlığa) düştüler
-
11-Hûd 110
kelimetun : bir söz, bir kelime
-
11-Hûd 113
min evliyâe : evliyadan, velîlerden, dostlardan bir dost
-
11-Hûd 114
min el leyli : geceden
-
11-Hûd 114
zâlike : işte bu
-
11-Hûd 114
li ez zâkirîne : öğüt alanlar, zikredenler için
-
11-Hûd 116
min kabli-kum : sizden öncekilerden
-
11-Hûd 116
illâ kalîlen : pek azı hariç
-
11-Hûd 117
li yuhlike : helâk edici
-
11-Hûd 117
muslihûne : ıslâh eden kimseler
-
11-Hûd 118
muhtelifîne : çeşitli anlaşmazlıklar, ihtilâflar
-
11-Hûd 119
ve li zâlike : ve bunun için
-
11-Hûd 119
kelimetu : söz, kelime
-
11-Hûd 120
er rusuli : resûller
-
11-Hûd 120
li el muminîne : mü'minler için, mü'minlere
-
11-Hûd 121
li : ...e
-
11-Hûd 123
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah'a ait
-
11-Hûd 123
bi gâfilin : gâfil, habersiz
-
112-İhlâs 3
lem yelid : o doğurmadı
-
114-Nâs 2
meliki : melik (sultan), mâlik (sahip)
-
12-Yusuf 3
min kabli-hî : ondan önce
-
12-Yusuf 3
le min el gâfilîne : gâfillerden
-
12-Yusuf 4
li ebî-hi : babasına
-
12-Yusuf 4
lî : bana
-
12-Yusuf 5
li el insâni : insan için
-
12-Yusuf 6
ve kezâlike : ve böylece, işte böylece
-
12-Yusuf 6
ve yuallimu-ke : ve sana öğretecek
-
12-Yusuf 6
min te'vîli : tevîlinden, yorumundan
-
12-Yusuf 6
âli ya'kûbe : Yâkub ailesi
-
12-Yusuf 6
alîmun : bilendir
-
12-Yusuf 7
li es sâilîne : soranlar için
-
12-Yusuf 8
dalâlin : dalâlet, yanılgı
-
12-Yusuf 9
sâlihîne : salihler
-
12-Yusuf 10
fâılîne : yapanlar
-
12-Yusuf 19
alîmun : en iyi bilendir
-
12-Yusuf 21
li imre'eti-hi : eşine, hanımına (onun eşine)
-
12-Yusuf 21
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 21
li yûsufe : Yusuf'u
-
12-Yusuf 21
ve li nuallime-hu : ve ona öğretelim diye (öğretmemiz için)
-
12-Yusuf 21
min te'vîli el ehâdîsi : olayların, sözlerin yorumundan (yorumunu)
-
12-Yusuf 21
gâlibun : gâlip olandır
-
12-Yusuf 22
ve kezâlike : ve işte böyle
-
12-Yusuf 23
lâ yuflihu : felâha, kurtuluşa ermez
-
12-Yusuf 23
ez zâlimûne : zalimler
-
12-Yusuf 24
kezâlike : işte böyle, böylece
-
12-Yusuf 24
li nasrife : çevirmemiz için
-
12-Yusuf 25
ve kaddet \n(kadde) \n(kadde (kalın d ile yazılırsa)) \n(kudde) : ve yırttı \n: (boyuna yırttı) \n: (enine yırttı) \n: (yırtıldı)
-
12-Yusuf 25
bi ehli-ke : senin ailene
-
12-Yusuf 25
azâbun elîmun : acı (bir) azap
-
12-Yusuf 26
min ehli-hâ : onun (kadının) ailesinden
-
12-Yusuf 26
min kubulin : önden
-
12-Yusuf 29
li zenbi-ki : senin suçun, günahın için (kadın için)
-
12-Yusuf 30
fî dalâlin : bir sapıklık içinde
-
12-Yusuf 31
lillâhi (li allâhi) : Allah için
-
12-Yusuf 32
fe zâlikunne : işte bu
-
12-Yusuf 33
min el câhilîne : cahillerden
-
12-Yusuf 34
el alîmu : en iyi bilendir
-
12-Yusuf 36
bi te'vîli-hi : onun yorumunu
-
12-Yusuf 37
bi te'vîli-hi : onun yorumunu, açıklamasını
-
12-Yusuf 37
zâlikumâ : işte bu ikisi
-
12-Yusuf 38
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 38
min fadli allâhi : Allah'ın fazlından
-
12-Yusuf 40
lillâhi (li allâhi) : Allah'ındır, Allah'a aittir
-
12-Yusuf 40
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 42
lillezî (li ellezî) : o kimseye
-
12-Yusuf 43
el meliku : hükümdar, melik
-
12-Yusuf 43
li er ru'yâ : rüya için
-
12-Yusuf 44
bi te'vîli el ahlâmi : rüyaların yorumunu
-
12-Yusuf 44
bi âlimîne : bilenler
-
12-Yusuf 45
bi te'vîli-hi : onun yorumunu
-
12-Yusuf 46
leal-lî : umarım ben
-
12-Yusuf 47
fî sunbuli-hi : kendi başağında
-
12-Yusuf 47
kalîlen : az
-
12-Yusuf 48
zâlike : bu
-
12-Yusuf 48
kalîlen : azı
-
12-Yusuf 49
zâlike : bu
-
12-Yusuf 50
ve kale el meliku'tû-nî : ve hükümdar 'bana getirin' dedi
-
12-Yusuf 50
alîmun : en iyi bilendir
-
12-Yusuf 51
lillâhi (li allâhi) : Allah için
-
12-Yusuf 51
mâ alimnâ : biz bilmedik
-
12-Yusuf 52
zâlike : bu
-
12-Yusuf 52
li ya'leme : bilmesi içindir
-
12-Yusuf 54
el meliku'tûnî : melik (hükümdar) 'bana getirin'
-
12-Yusuf 54
estahlis-hu : onu seçtim, (bana) has kıldım
-
12-Yusuf 54
li nefsî : kendim için
-
12-Yusuf 55
alîmun : bilen
-
12-Yusuf 56
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 56
li yûsufe : Yusuf'u
-
12-Yusuf 57
lillezîne (li ellezîne) : o kimseler için
-
12-Yusuf 59
el munzilîne : ağırlayanlar, ikram edenler
-
12-Yusuf 62
li fityâni-hi : adamlarına (yardımcı gençlere)
-
12-Yusuf 62
fî rihâli-him : onların yüklerinin içine (heybelerine)
-
12-Yusuf 62
ilâ ehli-him : ailelerine
-
12-Yusuf 65
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 67
lillâhi (li allâhi) : Allah'ın, Allah'a ait
-
12-Yusuf 67
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
12-Yusuf 68
limâ : sebebiyle, için
-
12-Yusuf 70
fî rahli : yükün içine
-
12-Yusuf 72
suvâa el meliki : melikin (hükümdarın) su kabı
-
12-Yusuf 72
ve li men câe bi-hi : ve kim onu getirirse
-
12-Yusuf 73
alimtum : siz bildiniz (biliyorsunuz)
-
12-Yusuf 73
li nufside : bozgunculuk çıkarmak için
-
12-Yusuf 75
fî rahlihi : onun yükünde, yükü içinde
-
12-Yusuf 75
kezâlike : işte böyle
-
12-Yusuf 75
neczî ez zâlimîne : biz zalimleri cezalandırırız
-
12-Yusuf 76
kezâlike : işte böylece
-
12-Yusuf 76
li yûsufe : Yusuf için
-
12-Yusuf 76
li ye'huze : alıkoyması, tutması
-
12-Yusuf 76
fî dîni el meliki : melikin dîninde, milletinde, kurallarında
-
12-Yusuf 76
kulli : bütün, her
-
12-Yusuf 76
alîmun : daha iyi bilen
-
12-Yusuf 79
le zâlimûne : mutlaka zalimler
-
12-Yusuf 80
lî ebî : bana babam
-
12-Yusuf 80
lî : benim için
-
12-Yusuf 81
alimnâ : bildik
-
12-Yusuf 81
lilgaybi (li el gaybi) : gaybı, gizli olanı
-
12-Yusuf 82
ves'elil karyete : ve o karyeye, şehir halkına sor
-
12-Yusuf 83
el alîmu el hakîmu : en iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır
-
12-Yusuf 85
min el hâlikîne : helâk olanlardan
-
12-Yusuf 89
alimtum : siz bildiniz
-
12-Yusuf 93
bi ehli-kum : ailenizi
-
12-Yusuf 95
dalâlike : senin dalâletin (doğru olan şeyden uzaklığın, sapman)
-
12-Yusuf 100
li mâ yeşâu : dilediğine
-
12-Yusuf 100
el alîmu : en iyi bilen
-
12-Yusuf 101
min te'vîli : yorumundan
-
12-Yusuf 101
veliyyî : benim velîm, dostum
-
12-Yusuf 101
muslimen : müslüman olarak (teslim olan)
-
12-Yusuf 101
bi es sâlihîne : salihlerle
-
12-Yusuf 102
zâlike : işte bu
-
12-Yusuf 104
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
12-Yusuf 108
sebîlî : sebîl, yol
-
12-Yusuf 109
min kabli-ke : senden önce
-
12-Yusuf 109
min ehli el kurâ : şehirler halkından, beldeler halkından
-
12-Yusuf 109
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
12-Yusuf 109
lillezînettekav : takva sahibi olan kimseler için
-
12-Yusuf 111
li ûlîl elbâbi (lî ûlî elbâbi) : ulûl'elbab için, sır (lübb) sahipleri için
-
12-Yusuf 111
kulli şey'in : herşey
-
12-Yusuf 111
li kavmin : kavim için
-
13-Ra'd 1
elif, lâm, mim, râ : hurûfu mukattaa; mukattaa harfleridir. Kur'ân-ı Kerim'de bazı surelerin başında zikredilen özel (anlamlı) harflerdir.
-
13-Ra'd 2
li ecelin : bir süreye (zamana) kadar
-
13-Ra'd 2
bi likâi : mülâki olmaya, ulaşmaya
-
13-Ra'd 3
ve min kulli : ve hepsinden
-
13-Ra'd 3
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 3
li kavmin : bir kavim için
-
13-Ra'd 4
fî el ukuli : yenmesinde (tadında, lezzetinde ve kokusunda v.s)
-
13-Ra'd 4
fî zâlike : bunda vardır
-
13-Ra'd 4
li kavmin : bir kavim için
-
13-Ra'd 5
hâlidûne : ebedîdirler, ebedî kalanlardır
-
13-Ra'd 6
min kabli-him : onlardan önce
-
13-Ra'd 6
li en nâsi : insanlar için
-
13-Ra'd 7
ve li kulli kavmin : ve bütün kavim(ler) için (vardır)
-
13-Ra'd 9
âlimu : bilir
-
13-Ra'd 9
el muteâli : herşeyden üstün, yüce, âlî olan
-
13-Ra'd 10
bi el leyli : geceleyin
-
13-Ra'd 11
min vâlin : koruyan bir dost
-
13-Ra'd 13
el mihâli : mukavemet edilemeyen, dayanılmaz, karşı koyulmaz
-
13-Ra'd 14
li yebluga : erişmesi için
-
13-Ra'd 14
bâligı-hi : ona erişen (ulaşan)
-
13-Ra'd 14
fî dalâlin : dalâlette, sapıklık içinde
-
13-Ra'd 15
ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a
-
13-Ra'd 15
ve el âsâli : ve akşamleyin, akşam
-
13-Ra'd 16
kulillâhu (kul allâhu) : 'Allah'tır' de
-
13-Ra'd 16
evliyâe : evliya, velîler, dostlar
-
13-Ra'd 16
lâ yemlikûne : yapamaz, gücü yetmez, malik değil
-
13-Ra'd 16
li enfusi-him : kendileri için
-
13-Ra'd 16
lillâhi (li allâhi) : Allah'a
-
13-Ra'd 16
kulillâhu (kul allâhu) : 'Allah' de
-
13-Ra'd 16
hâliku : yaratan
-
13-Ra'd 16
kulli şey'in : herşey
-
13-Ra'd 17
kezâlike : işte böyle
-
13-Ra'd 17
kezâlike : böylece
-
13-Ra'd 18
lillezînestecâbû : icabet edenler için vardır
-
13-Ra'd 18
li rabbi-him : Rab'lerine
-
13-Ra'd 23
min kulli : her ...den, hepsinden
-
13-Ra'd 26
li men yeşâu : dilediği kimseye
-
13-Ra'd 29
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işleyenler
-
13-Ra'd 30
kezâlike : böyle, böylece, öyle
-
13-Ra'd 30
min kabli-hâ : ondan önce
-
13-Ra'd 30
li tetluve : okuman için
-
13-Ra'd 31
kullime : konuşturuldu
-
13-Ra'd 31
li allâhi : Allah'ın, Allah'a ait
-
13-Ra'd 31
lâ yuhlifu el mîâde : vaadinden dönmez
-
13-Ra'd 32
bi rusulin : resûller ile
-
13-Ra'd 32
min kabli-ke : senden önce
-
13-Ra'd 32
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
13-Ra'd 33
kulli : hepsi, bütün
-
13-Ra'd 33
lillâhi (li allâhi) : Allah'a
-
13-Ra'd 33
min el kavli : sözden, sözün
-
13-Ra'd 33
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
13-Ra'd 33
an es sebîli : yoldan
-
13-Ra'd 33
ve men yudlili allâhu : ve Allah kimi saptırırsa
-
13-Ra'd 37
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
13-Ra'd 37
min veliyyin : bir velî, dost
-
13-Ra'd 38
min kabli-ke : senden önce
-
13-Ra'd 38
li resûlin : bir resûl için
-
13-Ra'd 38
li kulli ecelin : her zaman için vardır
-
13-Ra'd 41
li hukmi-hî : onun hükmünü
-
13-Ra'd 42
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
13-Ra'd 42
fe lillâhi (li allâhi) : oysa Allah'a aittir
-
13-Ra'd 42
li men : kimin
-
14-İbrahim 1
elif lâm râ : elif lâm râ
-
14-İbrahim 1
li tuhrice en nâse : insanları çıkarman için
-
14-İbrahim 2
li el kâfirîne : inkâr edenler, kâfirler için, kâfirlere
-
14-İbrahim 3
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
14-İbrahim 3
dalâlin : dalâlet
-
14-İbrahim 4
min resûlin : resûlden (resûl olarak)
-
14-İbrahim 4
bi lisâni : lisanı ile
-
14-İbrahim 4
li yubeyyine : anlatması için, beyan etsin diye
-
14-İbrahim 5
fî zâlike : bunda
-
14-İbrahim 5
li kulli : hepsi için
-
14-İbrahim 6
li kavmi-hi : kavmine
-
14-İbrahim 6
min âli fir'avne : firavunun ailesinden
-
14-İbrahim 6
ve fî zâlikum : ve bunlarda vardır
-
14-İbrahim 9
min kabli-kum : sizden önce
-
14-İbrahim 10
li yagfire : mağfiret etmek için
-
14-İbrahim 10
ilâ ecelin : bir zamana kadar
-
14-İbrahim 11
fel yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
14-İbrahim 12
fel yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
14-İbrahim 13
li rusuli-him : resûllerini
-
14-İbrahim 13
le nuhlikenne : mutlaka helâk edeceğiz
-
14-İbrahim 13
ez zâlimîne : zalimler
-
14-İbrahim 14
zâlike : işte bu
-
14-İbrahim 14
li men : kimse için
-
14-İbrahim 17
min kulli mekânin : heryerden, her mekândan
-
14-İbrahim 17
galîzun : ağır, galiz
-
14-İbrahim 18
zâlike : işte bu, bu
-
14-İbrahim 20
zâlike : işte bu, bu
-
14-İbrahim 21
li allahi : Allah'a, Allah'ın huzuruna
-
14-İbrahim 21
li ellezîne istekberû : kibirlenen kimselere
-
14-İbrahim 22
liye : benim
-
14-İbrahim 22
lî : bana
-
14-İbrahim 22
inne ez zâlimîne : muhakkak zalimler
-
14-İbrahim 22
azâbun elîmun : acı azap
-
14-İbrahim 23
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işleyenler
-
14-İbrahim 23
hâlidîne : ebedî kalırlar
-
14-İbrahim 24
kelimeten : bir söz, bir kelime
-
14-İbrahim 25
li en nâsi : insanlara
-
14-İbrahim 26
kelimetin : bir söz, bir kelime
-
14-İbrahim 27
bi el kavli es sâbiti : sabit söz ile
-
14-İbrahim 27
ez zâlimîne : zalimler
-
14-İbrahim 30
li allâhi : Allah'a
-
14-İbrahim 30
li yudıllû : saptırmak için
-
14-İbrahim 30
an sebîli-hi : onun yolundan
-
14-İbrahim 31
li ibâdiye : kullarıma
-
14-İbrahim 31
min kabli : önceden
-
14-İbrahim 32
li tecriye : akıp gitmesi için
-
14-İbrahim 34
min kulli : hepsinden
-
14-İbrahim 37
li yukîmu es salâte : (namazı ikame etmek için) namazı ikame etsinler
-
14-İbrahim 38
ve mâ nu'linu : ve açıkladığımız (aleni olan) şeyler
-
14-İbrahim 39
el hamdu li allâhi : hamd Allah'a aittir, hamd Allah'adır, Allah'a mahsustur
-
14-İbrahim 39
lî : bana
-
14-İbrahim 41
igfir-lî : beni mağfiret et
-
14-İbrahim 41
ve li vâlideyye : ve, annemi ve babamı
-
14-İbrahim 41
ve li el mu'minîne : ve mü'minleri
-
14-İbrahim 42
ez zâlimûne : zalimler
-
14-İbrahim 42
li yevmin : o güne
-
14-İbrahim 44
ilâ ecelin : bir süreye kadar
-
14-İbrahim 44
min zevâlin : bir zeval, zail olma, gitme (yer değiştirme: bir yerden bir yere gitme, dünya yurdundan ahiret yurduna intikal etme)
-
14-İbrahim 46
li tezûle : zail olması, yok edecek olması
-
14-İbrahim 47
muhlife : sözünde hilâf bulunan, vaadini yerine getirmeyen
-
14-İbrahim 48
li allâhi : Allah'a (huzuruna)
-
14-İbrahim 51
li yecziye allâhu : Allah'ın karşılığını (ceza veya mükâfat) vermesi içindir
-
14-İbrahim 52
li en nâsi : insanlar için
-
14-İbrahim 52
ve li yunzerû : ve uyarılsınlar diye
-
14-İbrahim 52
ve li ya'lemû : ve bilsinler diye
-
14-İbrahim 52
ve li yezzekkere : ve tezekkür etsinler diye
-
15-Hicr 1
elif lâm râ : elif, lâm, râ
-
15-Hicr 2
muslimîne : müslüman, teslim olanlar
-
15-Hicr 10
min kabli-ke : senden önce
-
15-Hicr 10
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
15-Hicr 11
min resûlin : bir resûl(den)
-
15-Hicr 12
kezâlike : işte böyle, böylece, onun gibi
-
15-Hicr 13
el evvelîne : evvelkiler
-
15-Hicr 16
li en nâzırîne : bakanlar için
-
15-Hicr 17
min kulli : hepsinden
-
15-Hicr 19
min kulli şey'in : herşeyden
-
15-Hicr 24
alimnâ : biz bildik (biliyorduk, biliyoruz)
-
15-Hicr 24
alimnâ : biz bildik (biliyorduk, biliyoruz)
-
15-Hicr 25
alîmun : alîmdir, en iyi bilendir
-
15-Hicr 26
salsâlin : toprak (inorganik maddeler) ve su karışımından meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği, sese dönüşebileceği boşluk olan cisim (Al-i İmran-59, Rahmân-14)
-
15-Hicr 28
li el melâiketi : meleklere
-
15-Hicr 28
hâlikun : yaratan, yaratıcı
-
15-Hicr 28
salsâlin : toprak (inorganik maddeler) ve su karışımından meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği, sese dönüşebileceği boşluk olan cisim (Al-i İmran-59, Rahmân-14)
-
15-Hicr 31
iblîse : iblis (şeytan)
-
15-Hicr 32
yâ iblîsu : ey iblis
-
15-Hicr 33
li escude : secde eden
-
15-Hicr 33
li beşerin : bir beşere
-
15-Hicr 33
min salsâlin \n(salsâlin) : salsalinden \n: (toprağın su ile reaksiyona girme- siyle meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği, sese dönüşebileceği boşluk olan cisim)
-
15-Hicr 44
li kulli bâbin : herbir kapı için
-
15-Hicr 47
min gıllin : kinden
-
15-Hicr 47
mutekâbilîne : karşılıklı, karşı karşıya
-
15-Hicr 50
el azâbu el elîmu : elîm (acı) azap
-
15-Hicr 53
alîmin : âlim, bilgin
-
15-Hicr 65
bi ehli-ke : ailen ile
-
15-Hicr 65
min el leyli : geceden, gecenin
-
15-Hicr 66
zâlike el emre : işte bu emir
-
15-Hicr 71
fâilîne : yapacak olanlar, yapanlar
-
15-Hicr 74
âliye-hâ : onu, en yüksek (yaptık)
-
15-Hicr 74
âliye-hâ sâfile-hâ : onun üstünün altına gelmesi, onun yükselip alçalması
-
15-Hicr 74
hıcâreten min siccîlin : siccîlden (öldürücü) taşlar
-
15-Hicr 75
zâlike : işte bu
-
15-Hicr 75
li el mutevessimîne : ibretle izleyenler için
-
15-Hicr 76
bi sebîlin : yol üzerinde
-
15-Hicr 77
zâlike : işte bunda
-
15-Hicr 77
li el mu'minîne : mü'minler için, nefslerinin kalbine îmân yazılmış olanlar için
-
15-Hicr 78
le zâlimîne : elbette zalim kimseler
-
15-Hicr 80
el murselîne : gönderilen resûller, mürseller
-
15-Hicr 82
min el cibâli : dağlardan
-
15-Hicr 86
el alîmu : en iyi bilen
-
15-Hicr 88
li el mu'minîne : mü'minler için, mü'minlere
-
16-Nahl 7
bâlıgî-hi : ona erişirsiniz, ulaşırsınız
-
16-Nahl 8
li terkebû-hâ : onlara binmeniz için
-
16-Nahl 9
kasdu es sebîli : sebîlin (yolun) tayini
-
16-Nahl 11
ve min kulli es semerâti : ve meyvelerin (ürünlerin) her türlüsünden
-
16-Nahl 11
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 11
li kavmin : bir kavim için, bir topluluk için
-
16-Nahl 12
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 12
li kavmin : kavim için, topluluk için
-
16-Nahl 13
muhtelifen : muhtelif, çeşitli, çeşit çeşit
-
16-Nahl 13
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 13
li kavmin : kavim için, topluluk için
-
16-Nahl 14
li te'kulû : yemeniz için
-
16-Nahl 14
ve li tebtegû : ve ibtiga etmeniz (istemeniz) için
-
16-Nahl 14
min fadli-hi : onun fazlından
-
16-Nahl 19
ve mâ tu'linûne : ve alenî olan, açıkladığınız şeyler
-
16-Nahl 23
ve mâ yu'linûne : ve açıkladıkları (alenî olan) şeyler
-
16-Nahl 24
el evvelîne : evvelkiler, daha önce geçmiş olanlar
-
16-Nahl 25
li : için, bunun için, böylece
-
16-Nahl 26
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
16-Nahl 28
zâlimî : zalim olanlar, zulmedenler
-
16-Nahl 28
alîmun : en iyi bilen
-
16-Nahl 29
hâlidîne : ebedî olanlar, ebediyyen kalanlar
-
16-Nahl 30
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
16-Nahl 31
kezâlike : işte böyle, böylece
-
16-Nahl 33
kezâlike : işte böyle, böyle
-
16-Nahl 33
min kabli-him : onlardan önce
-
16-Nahl 33
yazlimûne : zulmediyorlar
-
16-Nahl 35
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
16-Nahl 35
min kabli-him : onlardan önce
-
16-Nahl 35
aler rusuli (alâ er rusuli) : resûllerin üzerinde (sorumluluğunda)
-
16-Nahl 36
fî kulli ummetin : bütün ümmetlerin içinde
-
16-Nahl 39
li yubeyyine : açıklaması, bildirmesi için
-
16-Nahl 39
ellezî yahtelifûne : onlar ihtilâfa düşerler
-
16-Nahl 39
ve li ya'leme : ve bilmesi için
-
16-Nahl 40
li şey'in : bir şey için
-
16-Nahl 41
zulimû : zulmedildiler, zulme maruz kaldılar
-
16-Nahl 41
li nubevvienne-hum : onlara mutlaka hazırlamamız, ağırlamamız, yerleştirmemiz için
-
16-Nahl 43
min kabli-ke : senden önce
-
16-Nahl 44
li tubeyyine : açıklaman için, beyan etmen için
-
16-Nahl 44
li en nâsi : insanlara
-
16-Nahl 48
ve eş şemâili : ve sol
-
16-Nahl 48
succeden li allâhi : Allah'a secde ederek
-
16-Nahl 49
ve li allâhi : ve Allah'a
-
16-Nahl 55
li yekfurû : nankörlük etsinler
-
16-Nahl 56
li mâ : şeyleri
-
16-Nahl 57
li allâhi : Allah'a
-
16-Nahl 60
lillezîne (li ellezîne) : onlara aittir
-
16-Nahl 60
ve li allâhi : ve Allah'ındır, Allah'a aittir
-
16-Nahl 61
ilâ ecelin : bir süreye (ecele) kadar
-
16-Nahl 62
lillâhi (li allâhi) : Allah'a ait
-
16-Nahl 63
min kabli-ke : senden önce
-
16-Nahl 63
veliyyu-hum : onların velîsi, dostu
-
16-Nahl 63
azâbun elîmun : elîm (acı) azap
-
16-Nahl 64
li tubeyyine : açıklaman için, beyan etmen için
-
16-Nahl 64
li kavmin : bir kavim için
-
16-Nahl 65
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 65
li kavmin : bir kavim için
-
16-Nahl 66
lebenen hâlisen : halis süt, saf süt
-
16-Nahl 66
li eş şâribîne : içenler için, tadanlar için
-
16-Nahl 67
en nahîli : hurma ağaçları
-
16-Nahl 67
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 67
li kavmin : bir kavim için
-
16-Nahl 68
ilâ en nahli : balarısına
-
16-Nahl 68
min el cibâli : dağlardan
-
16-Nahl 69
kulî : yeyin
-
16-Nahl 69
min kulli es semerâti : meyvelerin, ürünlerin, çiçeklerin hepsinden
-
16-Nahl 69
muhtelifun : muhtelif, çeşitli
-
16-Nahl 69
li en nâsi : insanlar için
-
16-Nahl 69
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 69
li kavmin : bir kavim için
-
16-Nahl 70
ilâ erzeli : en rezil hale, en aşağı hale
-
16-Nahl 70
li keylâ : olmaması için, olmadığı için
-
16-Nahl 70
alîmun : en iyi bilendir
-
16-Nahl 72
e fe bi el bâtıli : hâlâ bâtıla mı
-
16-Nahl 73
lâ yemliku : malik değil, gücü yetmez
-
16-Nahl 74
li allâhi : Allah'a
-
16-Nahl 75
el hamdu li allâhi : hamd Allah'a aittir (Allah içindir)
-
16-Nahl 76
bil adli (bi el adli) : adalet ile
-
16-Nahl 77
ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a aittir
-
16-Nahl 77
alâ kulli şey'in : herşeye
-
16-Nahl 79
fî zâlike : bunda vardır
-
16-Nahl 79
li kavmin : bir kavim için
-
16-Nahl 81
min el cibâli : dağlardan
-
16-Nahl 81
kezâlike : işte böyle
-
16-Nahl 81
tuslimûne : teslim olursunuz
-
16-Nahl 84
min kulli ummetin : bütün ümmetlerden
-
16-Nahl 84
li ellezîne : o kimselere
-
16-Nahl 88
an sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolundan
-
16-Nahl 89
kulli : bütün, hepsi
-
16-Nahl 89
li kulli şey'in : herşeyi
-
16-Nahl 89
li el muslimîne : müslümanlara, müslümanlar (teslim olanlar) için
-
16-Nahl 90
bi el adli : adaletle
-
16-Nahl 92
tahtelifûne : siz ihtilâfa düşüyorsunuz
-
16-Nahl 94
an sebîlillâhi : Allah'ın yolundan
-
16-Nahl 95
kalîlen : az
-
16-Nahl 97
amile sâlihan : salih amel (nefsi tezkiye edici amel)
-
16-Nahl 102
li yusebbite : sağlamlaştırmak, sebat ettirmek için
-
16-Nahl 102
li el muslimîne : müslümanlar, teslim olanlar için
-
16-Nahl 103
yuallimu-hu : ona öğretiyor
-
16-Nahl 103
lisânu : lisan (konuşma dili)
-
16-Nahl 103
lisânun : lisan (konuşma dili)
-
16-Nahl 104
azâbun elîmun : elîm azap, acı azap
-
16-Nahl 107
zâlike : işte bu
-
16-Nahl 110
li ellezîne : o kimseler için
-
16-Nahl 112
min kulli mekânin : her yerden
-
16-Nahl 112
libâse el cûi : açlık elbisesi, açlığı
-
16-Nahl 113
ve hum zâlimûne : ve onlar zalimler dir
-
16-Nahl 115
li gayri allâhi : Allah'tan başkası için
-
16-Nahl 116
limâ : şey sebebiyle, ile
-
16-Nahl 116
li tefterû : iftira etmeniz için
-
16-Nahl 116
lâ yuflihûne : felâha, kurtuluşa ermezler (eremezler)
-
16-Nahl 117
kalîlun : az
-
16-Nahl 117
azâbun elîmun : elîm (acı) bir azap
-
16-Nahl 118
yazlimûne : zulmediyorlar
-
16-Nahl 119
lillezîne (li ellezîne) : o kimseler için, o kimselere
-
16-Nahl 119
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
16-Nahl 120
lillâhi (li allâhi) : Allah'a, Allah için
-
16-Nahl 121
li en'umi-hî : onun ni'metlerine
-
16-Nahl 122
es sâlihîne : salihler
-
16-Nahl 124
yahtelifûne : ihtilâf ediyorlar
-
16-Nahl 125
ilâ sebîli : yola
-
16-Nahl 125
an sebîli-hî : onun yolundan
-
16-Nahl 126
bi misli : misli ile, nispetle
-
16-Nahl 126
li es sâbirîne : sabredenler için
-
17-İsrâ 1
li nuriye-hu : ona göstermemiz için
-
17-İsrâ 2
li benî isrâîle : İsrailoğulları için
-
17-İsrâ 5
ulî : sahip
-
17-İsrâ 6
bi emvâlin : mal ile
-
17-İsrâ 7
li enfusi-kum : kendi nefsiniz için
-
17-İsrâ 7
li yesûu : fena olması için
-
17-İsrâ 7
ve li yedhulû : ve girsinler, dahil olsunlar
-
17-İsrâ 7
ve li yutebbirû : ve helâk etmeleri için
-
17-İsrâ 8
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
17-İsrâ 9
li elletî : ki onu
-
17-İsrâ 9
es sâlihâti : salih ameller
-
17-İsrâ 10
elîmen : elîm, acı
-
17-İsrâ 12
el leyli : gece
-
17-İsrâ 12
li tebtegû : istemeniz için
-
17-İsrâ 12
ve li ta'lemû : ve bilmeniz (öğrenmeniz) için
-
17-İsrâ 15
li nefsi-hi : kendi nefsi için
-
17-İsrâ 16
en nuhlike : helâk etmeyi
-
17-İsrâ 18
li men nurîdu : istediğimiz kimseye
-
17-İsrâ 23
ve bil vâlideyni : ve anne babaya
-
17-İsrâ 24
ez zulli : yumuşak olarak, alçaltarak (zelil olarak), tevazu ile
-
17-İsrâ 25
sâlihîne : salihler
-
17-İsrâ 25
li el evvâbîne \n\n(evvâb) \n(evvâbin) : evvab olanlar için, (ona) yönelip tövbe ederek ulaşanlar için, \nçok tövbe edenler için \n: (çok tövbe eden) \n: (çok tövbe edenler)
-
17-İsrâ 26
vebnes sebîli (ve ibne es sebîli) : ve yolda olan
-
17-İsrâ 27
li rabbi-hî : onun Rabbi için, Rabbine karşı
-
17-İsrâ 30
li men yeşâu : dilediği kimse için, dilediğine
-
17-İsrâ 33
li veliyyi-hi : onun velîsine
-
17-İsrâ 33
fî el katli : öldürmede
-
17-İsrâ 35
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 38
zâlike : işte bunlar
-
17-İsrâ 39
zâlike : işte bunlar
-
17-İsrâ 41
li yezzekkerû : tezekkür etsinler diye
-
17-İsrâ 42
âlihetun : ilâhlar
-
17-İsrâ 44
halîmen : halim
-
17-İsrâ 47
ez zâlimûne : zalimler
-
17-İsrâ 51
kulillezî (kul ellezî) : de, ki o
-
17-İsrâ 52
kalîlen : az, pek az
-
17-İsrâ 53
li ibâdî : kullarıma
-
17-İsrâ 53
li el insâni : insan için, insana
-
17-İsrâ 56
kulid'ûllezîne (kul udû ellezîne) : 'o kimseleri davet edin' de
-
17-İsrâ 56
lâ yemlikûne : güçleri yetmez, güce malik (sahip) değiller
-
17-İsrâ 58
muhlikû-hâ : onu helâk edenler, helâk ediciler
-
17-İsrâ 58
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 60
li en nâsi : insanlar için
-
17-İsrâ 61
lil melâiketiscudû : meleklere secde edin
-
17-İsrâ 61
li âdeme : Âdem'e
-
17-İsrâ 61
iblîse : iblis
-
17-İsrâ 61
li men halakte : halkettiğin, yarattığın kimseye
-
17-İsrâ 62
kalîlen : az
-
17-İsrâ 64
ve eclib : ve bağırarak sevket (yönlendir)
-
17-İsrâ 64
bi hayli-ke : senin atlılarınla
-
17-İsrâ 64
ve recili-ke : ve senin yayaların
-
17-İsrâ 64
fî el emvâli : mallarda
-
17-İsrâ 66
li tebtegû : aramanız için
-
17-İsrâ 66
min fadli-hi : onun fazlından
-
17-İsrâ 73
li tefteriye : iftira etmen, uydurman için
-
17-İsrâ 73
halîlen : bir dost
-
17-İsrâ 74
kalîlen : az, biraz
-
17-İsrâ 76
li yuhricû-ke : seni çıkarmak için
-
17-İsrâ 76
kalîlen : az
-
17-İsrâ 77
min rusuli-nâ : resûllerimizden
-
17-İsrâ 77
li sunneti-nâ : sünnetimizde
-
17-İsrâ 78
li dulûki : dönmesi
-
17-İsrâ 78
ilâ gasakı el leyli (gasaka) : gecenin kararmasına kadar (karardı)
-
17-İsrâ 79
ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında
-
17-İsrâ 80
lî : bana, benim için
-
17-İsrâ 82
li el mu'minîne : mü'minler için, mü'minlere
-
17-İsrâ 82
ez zâlimîne : zalimler
-
17-İsrâ 85
kulir rûhu (kul er rûhu) : de ki ruh
-
17-İsrâ 85
kalîlen : az, pek az
-
17-İsrâ 88
bi misli : bir misli, bir benzeri
-
17-İsrâ 88
bi misli-hi : onun bir benzeri
-
17-İsrâ 88
li ba'dın : bir kısmına
-
17-İsrâ 89
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
17-İsrâ 89
min kulli : hepsinden, bütün
-
17-İsrâ 89
meselin : misâl, mesele, durum
-
17-İsrâ 91
min nahîlin : hurma ağaçlarından
-
17-İsrâ 93
li rukıyyi-ke : senin yükselişine, çıkışına
-
17-İsrâ 97
yudlil : dalâlette bırakır
-
17-İsrâ 97
evliyâe : velîler, dostlar
-
17-İsrâ 98
zâlike : işte bu
-
17-İsrâ 99
ez zalimûne : zulmedenler
-
17-İsrâ 100
temlikûne : siz maliksiniz, sahipsiniz
-
17-İsrâ 102
alimte : sen bildin, biliyordun
-
17-İsrâ 104
li benî isrâîle : İsrailoğullarına
-
17-İsrâ 106
li takree-hu : onu okuman için
-
17-İsrâ 107
min kabli-hi : ondan önce
-
17-İsrâ 107
li el ezkâni : çenelerine (çeneleri üstüne)
-
17-İsrâ 109
li el ezkâni : çenelerine (çeneleri üstüne)
-
17-İsrâ 110
kulid'ullâhe (kul ud'u allâhe) : de ki Allah (diye) çağır
-
17-İsrâ 110
zâlike : bu
-
17-İsrâ 111
ve kulil hamdu : ve hamd ile de
-
17-İsrâ 111
lillâhillezî (li allâhi ellezî) : Allah'a ki o
-
17-İsrâ 111
veliyyun : dost, yardımcı
-
17-İsrâ 111
min ez zulli : zilletten
-
18-Kehf 1
el hamdulillâhillezî : hamd Allah'adır, o ki
-
18-Kehf 2
li yunzire : uyarması için
-
18-Kehf 2
ya'melûn es sâlihâti : salih (nefsi ıslâh edici) ameller yaparlar
-
18-Kehf 5
li âbâi-him : onların babalarının, atalarının
-
18-Kehf 5
kelimeten : bir kelime
-
18-Kehf 7
li nebluve-hum : onları imtihan etmemiz için
-
18-Kehf 12
li na'leme : bilmemiz için, belirtmemiz için
-
18-Kehf 12
limâ : o şeyi
-
18-Kehf 15
âliheten : ilâhlar
-
18-Kehf 17
zâte eş şimâli : sol taraf
-
18-Kehf 17
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 17
yudlil : dalâlette bırakır
-
18-Kehf 17
veliyyen : velî, dost
-
18-Kehf 18
ve nukallibu-hum : ve onları çeviririz, döndürürüz
-
18-Kehf 18
ve zâte eş şimâli : ve sol taraf
-
18-Kehf 18
ve le muli'te : ve sen mutlaka dolardın
-
18-Kehf 19
ve kezâlike : ve böylece
-
18-Kehf 19
li yetesâelû : karşılıklı birbirlerine sorsunlar diye
-
18-Kehf 19
fe li yanzur : böylece baksın
-
18-Kehf 19
fel ye'tikum (fe li ye'tikum) : böylece getirsin
-
18-Kehf 19
ve li yetelattaf : ve dikkat etsin (en ince hususa kadar ifa etsin) tedbirli olsun
-
18-Kehf 20
ve len tuflihû : ve asla felâha eremezsiniz, kurtulamazsınız
-
18-Kehf 21
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
18-Kehf 21
li ya'lemû : bilmeleri için, bilsinler diye
-
18-Kehf 22
kalîlun : pek az
-
18-Kehf 23
li şey'in : bir şey için
-
18-Kehf 23
zâlike : bunu
-
18-Kehf 24
li akrabe : daha yakın, daha üstün
-
18-Kehf 26
kulillâhu (kuli allâhu) : de ki Allah
-
18-Kehf 26
min veliyyin : bir velî, bir dost
-
18-Kehf 27
li kelimâti-hi : onun kelimesini
-
18-Kehf 29
ve kulil hakku (ve kul el hakku) : ve de ki hak
-
18-Kehf 29
fe li yu'min : artık inansın
-
18-Kehf 29
fe li yekfur : artık inkâr etsin
-
18-Kehf 29
li ez zâlimîne : zalimler için, zalimlere
-
18-Kehf 29
el muhli : erimiş maden (demir, bakır vs.)
-
18-Kehf 30
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
18-Kehf 32
li ehadi-himâ : ikisinden birine
-
18-Kehf 32
bi nahlin : hurmalıklarla
-
18-Kehf 33
ve lem tazlim : ve eksik bırakmadı
-
18-Kehf 34
li : e
-
18-Kehf 35
zâlimun : zulmeden
-
18-Kehf 35
li nefsi-hi : (onun nefsine) kendi nefsine
-
18-Kehf 42
yukallibu : çevirir, ovuşturur
-
18-Kehf 44
hunâlike : işte burada (orada)
-
18-Kehf 44
lillâhil hakkı (li allâhi el hakkı) : hak olan Allah'a aittir
-
18-Kehf 45
alâ kulli şey'in : herşeye
-
18-Kehf 46
es sâlihâtu : salih ameller (nefs tezkiyesi)
-
18-Kehf 49
mâli : nasıl
-
18-Kehf 49
ve lâ yazlimu : ve zulmetmez
-
18-Kehf 50
li el melâiketi : meleklere
-
18-Kehf 50
li âdeme : Âdem'e
-
18-Kehf 50
illâ iblîse : iblis dışında, iblis hariç
-
18-Kehf 50
evliyâe : dostlar
-
18-Kehf 50
liz zâlimîne (li ez zâlimîne) : zalimler için
-
18-Kehf 51
el mudıllîne : dalâlette bırakanlar
-
18-Kehf 54
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
18-Kehf 54
min kulli : hepsinden, hepsini
-
18-Kehf 54
meselin : misal, mesele
-
18-Kehf 55
sunnetu el evvelîne : evvelkilerin sünneti
-
18-Kehf 56
el murselîne : resûl olanlar, elçi olanlar
-
18-Kehf 56
bi el bâtılı : bâtıl ile
-
18-Kehf 56
li yudhıdû \n(edhada) : boşa çıkarmaları için, iptal etmeleri için \n: (iptal etti, boşa çıkardı)
-
18-Kehf 59
li mehliki-him : onların helâk edilmesi için
-
18-Kehf 60
li fetâ-hu : gence, genç arkadaşına
-
18-Kehf 62
li fetâ-hu : genç arkadaşına
-
18-Kehf 64
zâlike : bu
-
18-Kehf 66
en tuallime-ni : senin bana öğretmen
-
18-Kehf 66
ullimte : sana öğretildi
-
18-Kehf 71
li tugrika \n(garaka) : garketmen (boğman, batırman) için \n: (garkoldu, boğuldu, battı)
-
18-Kehf 78
bi te'vîli : te'vîl, yorum, izah
-
18-Kehf 79
li mesâkîne : fakirlere ait, fakirlerin
-
18-Kehf 79
melikun : bir kral
-
18-Kehf 82
li gulâmeyni : iki (erkek) çocuğa ait, iki (erkek) çocuğun
-
18-Kehf 82
sâlihan : salih (kimse)
-
18-Kehf 82
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 84
min kulli şey'in : herşeyden
-
18-Kehf 88
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı, amel etti
-
18-Kehf 90
matlıa eş şemsi \n(talaa) : güneşin (tulû ettiği) doğduğu yer \n: (doğdu)
-
18-Kehf 91
kezâlike : işte böyle
-
18-Kehf 100
li el kâfirîne : inkâr edenlere, kâfirlere
-
18-Kehf 102
evliyâe : evliya, dostlar, veliler
-
18-Kehf 102
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
18-Kehf 105
ve likâi-hî : ve ona ulaşmak, ona mülâki olmak (ölmeden önce ruhun Allah'a ulaşması)
-
18-Kehf 106
zâlike : işte bu
-
18-Kehf 106
ve rusulî : ve resûllerim
-
18-Kehf 107
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, işleyenler
-
18-Kehf 108
hâlidîne : ebediyyen, kalıcı olanlar
-
18-Kehf 109
li kelimâti : kelimeler, sözler için
-
18-Kehf 109
kelimâtu : sözler, kelimeler
-
18-Kehf 109
misli-hî : onun bir misli daha
-
18-Kehf 110
likâe : ulaşmayı, mülâki olmayı
-
18-Kehf 110
fe li ya'mel : o zaman amel etsin, yapsın
-
18-Kehf 110
amelen sâlihan : salih amel (nefs tezkiyesi)
-
19-Meryem 5
el mevâliye : yakınlar (velâyet sahibi olanlar, benim soyumdan gelenler)
-
19-Meryem 5
heb lî : bana bağışla
-
19-Meryem 5
veliyyen : bir dost, yardımcı
-
19-Meryem 6
min âli ya'kûbe : Yâkub'un ailesinden (ailesine)
-
19-Meryem 8
yekûnu lî : benim olur (olabilir)
-
19-Meryem 9
kezâlike : işte böyle
-
19-Meryem 10
lî âyeten : bir âyet, bir delil, bir işaret
-
19-Meryem 10
ellâ tukellime : konuşmaman, konuşamaman
-
19-Meryem 10
leyâlin (leyl) : geceler (gece)
-
19-Meryem 14
bi vâlideyhi : ana babasına
-
19-Meryem 15
yevme vulide : doğduğu gün
-
19-Meryem 16
min ehli-hâ : ailesinden
-
19-Meryem 19
li ehebe leki : sana armağan etmem, bağışlamam için
-
19-Meryem 20
lî gulâmun : benim bir erkek çocuğum, oğlum
-
19-Meryem 21
kezâliki : işte böyle
-
19-Meryem 21
ve li nec'ale-hû : ve onu kılmamız için
-
19-Meryem 21
li en nâsi : insanlara
-
19-Meryem 26
kulî : ye
-
19-Meryem 26
kûlî : (sen) söyle
-
19-Meryem 26
li er rahmâni : Rahmân'a
-
19-Meryem 26
fe len ukellime : bu sebeple asla konuşmayacağım
-
19-Meryem 29
nukellimu : biz konuşuruz
-
19-Meryem 32
bi vâlidetî : anneme (karşı)
-
19-Meryem 33
yevme vulidtu : benim doğduğum gün
-
19-Meryem 34
zâlike : işte bu
-
19-Meryem 35
lillâhi (li allâhi) : Allah için
-
19-Meryem 37
li ellezîne keferû : inkâr edenlere, kâfir olanlara
-
19-Meryem 38
ez zâlimûne : zalimler
-
19-Meryem 38
dalâlin : dalâlet
-
19-Meryem 42
li ebî-hi : babasına
-
19-Meryem 42
lime : niçin
-
19-Meryem 44
li er rahmâni : Rahmân'a
-
19-Meryem 45
li eş şeytâni : şeytan için
-
19-Meryem 45
veliyyen : velî, dost
-
19-Meryem 46
an âlihetî : ilâhlarımdan
-
19-Meryem 46
meliyyen : uzun müddet
-
19-Meryem 50
lisâne : lisan, dil
-
19-Meryem 50
aliyyen : âlî, yüce, üstün
-
19-Meryem 57
aliyyen : (çok) yüce
-
19-Meryem 60
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
19-Meryem 64
ve mâ beyne zâlike : ve bunların arasındakiler
-
19-Meryem 65
li ibâdeti-hi : onun kulluğunda, onun ibadetlerinde
-
19-Meryem 69
min kulli : hepsinden, herbirinden
-
19-Meryem 70
sıliyyen : ateşe göğüs germek, maruz kalmak
-
19-Meryem 72
ez zâlimîne : zulmedenler, zalimler
-
19-Meryem 73
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara
-
19-Meryem 76
ve el bâkıyâtu es sâlihâtu : ve bâki olan salih ameller
-
19-Meryem 81
âliheten : ilâhlar
-
19-Meryem 81
li yekûnû : olması için, olsun diye
-
19-Meryem 87
lâ yemlikûne : malik olmayacaklar, güçleri yetmeyecek
-
19-Meryem 91
li er rahmâni : Rahmân'a
-
19-Meryem 92
li er rahmâni : Rahmân'a
-
19-Meryem 96
ve amilu es sâlihâti : ve salih ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
19-Meryem 97
bi lisâni-ke : senin lisanınla
-
19-Meryem 97
li tubeşşire : senin müjdelemen için
-
2-Bakara 1
elif, lâm, mim : elif, lâm, mim
-
2-Bakara 2
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 2
li el muttekîne : takva sahipleri için
-
2-Bakara 4
kabli-ke : senden önce
-
2-Bakara 5
el muflihûne : felâha erenler, kurtuluşa erenler
-
2-Bakara 10
elîmun : elîm, acıklı
-
2-Bakara 11
muslihûne : ıslâh ediciler, ıslâh edenler
-
2-Bakara 17
meseli : misal, durum
-
2-Bakara 20
kulli şey'in : herşey
-
2-Bakara 21
kabli-kum : sizden önce
-
2-Bakara 22
lillâhi (li allâhi) : Allah için, Allah'a
-
2-Bakara 23
min misli-hi : onun mislinden, onun benzeri, onun gibi
-
2-Bakara 24
lil kâfirîne (li el kâfirîne) : kâfirler için, kâfirlere
-
2-Bakara 25
es sâlihâti : salih ameller, nefsi tezkiye edici
-
2-Bakara 25
fî-hâ hâlidûne : orada devamlı kalacak olanlar
-
2-Bakara 29
bi kulli şey'in : herşeyi
-
2-Bakara 29
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 30
li el melâiketi : meleklere
-
2-Bakara 30
halîfeten : halife
-
2-Bakara 32
el alîmu : en iyi bilen
-
2-Bakara 34
li el melâiketi : meleklere
-
2-Bakara 34
li âdeme : Âdem'e
-
2-Bakara 34
iblîse : iblis (ümitsizliğe düşen, Allah'ın rah-
-
2-Bakara 35
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
2-Bakara 36
li : ... e, için
-
2-Bakara 37
kelimâtin : kelimeler
-
2-Bakara 39
hâlidûne : ebedî, sonsuz, devamlı kalacak olanlar
-
2-Bakara 41
li mâ : o şeyi
-
2-Bakara 41
kalîlen : az
-
2-Bakara 42
bi el bâtılı : bâtıl ile 4 - ve tektumû
-
2-Bakara 49
min âli fir'avne : firavun ailesinden
-
2-Bakara 49
ve fî zâlikum : ve bunda vardır
-
2-Bakara 51
zâlimûne : zalimler, haksızlık edenler
-
2-Bakara 52
zâlike : bu
-
2-Bakara 54
li kavmi-hi : kendi kavmine
-
2-Bakara 54
zâlikum : işte bu
-
2-Bakara 57
yazlimûne : zulmediyorlar
-
2-Bakara 60
li kavmi-hî : kendi kavmi için
-
2-Bakara 60
alîme : bildi
-
2-Bakara 61
min bakli-hâ : onun baklagillerinden
-
2-Bakara 61
ve basali-hâ : ve onun soğanı
-
2-Bakara 61
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 61
zâlike bi mâ : işte bu şey sebebiyle, dolayısıyla
-
2-Bakara 62
ve amile sâlihan : ve salih amel, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel yaptı
-
2-Bakara 64
ba'di zâlike : bundan sonra
-
2-Bakara 65
alimtum : siz bildiniz
-
2-Bakara 66
li mâ : şey(ler) için, kimseler için
-
2-Bakara 66
li el muttakîne : takva sahipleri için
-
2-Bakara 67
li : ... e
-
2-Bakara 67
el câhilîne : cahiller
-
2-Bakara 68
beyne zâlike : bu (ikisi) arasında
-
2-Bakara 73
kezâlike : işte böylece, bunun gibi
-
2-Bakara 74
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 74
bi gâfilin : gâfil, gaflette, habersiz
-
2-Bakara 76
li : için, olsun diye
-
2-Bakara 77
ve mâ yu'linûne : ve alenî olan, açıklanan şeyler
-
2-Bakara 79
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere, onlara
-
2-Bakara 79
li yeşterû : satmak için
-
2-Bakara 79
kalîlen : az
-
2-Bakara 80
len yuhlife : asla değiştirilmez
-
2-Bakara 81
fî-hâ hâlidûne : orada devamlı kalacak olanlardır
-
2-Bakara 82
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
2-Bakara 82
hâlidûne : devamlı kalacak olanlardır
-
2-Bakara 83
ve bi el vâlideyni : ve ana-babaya
-
2-Bakara 83
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
2-Bakara 83
kalîlen : az
-
2-Bakara 85
zâlike min-kum : işte sizden
-
2-Bakara 85
bi gâfilin : gâfil, farkına varmayan, bilmeyen
-
2-Bakara 87
bi er rusuli : resûlleri
-
2-Bakara 88
kalîlen mâ : ne kadar az, pek az
-
2-Bakara 89
limâ : şeyi
-
2-Bakara 90
min fadli-hi : onun fazlından
-
2-Bakara 90
ve li el kâfirîne : ve kâfirlere
-
2-Bakara 91
limâ : şeyi
-
2-Bakara 91
fe lime : o zaman niçin
-
2-Bakara 92
ve entum zâlimûne : ve siz zalimlersiniz
-
2-Bakara 94
hâlisaten : halis, özel
-
2-Bakara 95
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 95
bi ez zâlimîne : zalimleri
-
2-Bakara 97
li cibrîle : Cebrail'e
-
2-Bakara 97
li-mâ : şeyi
-
2-Bakara 97
li el mu'minîne : mü'minler için, mü'minlere
-
2-Bakara 98
lillâhi (li allâhi) : Allah'a
-
2-Bakara 98
ve rusuli-hi : ve onun resûlleri
-
2-Bakara 98
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
2-Bakara 101
limâ : şeyi
-
2-Bakara 102
yuallimûne : öğretiyorlar
-
2-Bakara 102
ve mâ yuallimâni : ve o ikisi öğretmiyorlar
-
2-Bakara 102
alimû : bildiler, öğrendiler
-
2-Bakara 104
ve li el kâfirîne : ve kâfirlere (vardır)
-
2-Bakara 104
elîmun : elîm, acıklı
-
2-Bakara 105
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
-
2-Bakara 105
el fadli : fazl
-
2-Bakara 106
ev misli-hâ : veya onun mislini
-
2-Bakara 106
alâ kulli şey'in : herşeye
-
2-Bakara 107
min veliyyin : bir dost (dostlardan)
-
2-Bakara 108
yetebeddeli : değiştirir
-
2-Bakara 108
es sebîli : yol
-
2-Bakara 109
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
-
2-Bakara 109
alâ kulli şey'in : herşeye
-
2-Bakara 110
li enfusi-kum : nefsleriniz için, kendiniz için
-
2-Bakara 112
lillâhi (li allâhi) : Allah'a
-
2-Bakara 113
kezâlike : bunun gibi
-
2-Bakara 113
kavli-him : onların sözleri
-
2-Bakara 113
yahtelifûne : ihtilâf ediyorlar, ayrılığa düşüyorlar
-
2-Bakara 115
ve li allâhi : ve Allah içindir, Allah'ındır
-
2-Bakara 115
alîmun : hakkıyla bilen, en iyi bilen
-
2-Bakara 118
yukellimu-nâ : bizimle konuşur
-
2-Bakara 118
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
2-Bakara 118
min kabli-him : onlardan önce
-
2-Bakara 118
kavli-him : onların sözleri
-
2-Bakara 118
li kavmin : bir kavim için, bir kavme, bir topluluğa
-
2-Bakara 120
min veliyyin : (dostlardan) bir dost
-
2-Bakara 124
bi kelimâtin : kelimeler ile
-
2-Bakara 124
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
2-Bakara 124
ez zâlimîne : zalimler
-
2-Bakara 125
li en nâsi : insanlar için
-
2-Bakara 125
li et tâifîne : tavaf edenler için
-
2-Bakara 126
kalîlen : biraz, az
-
2-Bakara 127
el alîmu : hakkıyla bilen
-
2-Bakara 128
muslimeyni : teslim olan (iki kişi)
-
2-Bakara 128
muslimeten : teslim olan
-
2-Bakara 129
ve yuallimu-hum : ve onlara öğretir
-
2-Bakara 130
min es sâlihîne : salihlerden, salâha ulaşmışlardan
-
2-Bakara 131
eslim : teslim ol
-
2-Bakara 131
li rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbine
-
2-Bakara 132
muslimûne : teslim olanlar
-
2-Bakara 133
li benî-hi : oğullarına
-
2-Bakara 133
lehu muslimûne : ona teslim olanlar
-
2-Bakara 136
muslimûne : teslim olanlar
-
2-Bakara 137
bi misli : benzeri, gibi
-
2-Bakara 137
el alîmu : hakkıyla bilen
-
2-Bakara 139
muhlisûne : muhlisler, ihlâs sahibi olanlar
-
2-Bakara 140
bi gâfilin : gâfil, farkında olmayan
-
2-Bakara 142
lillâhi (li allâhi) : Allah'ın
-
2-Bakara 143
ve kezâlike : ve bunun gibi, böylece
-
2-Bakara 143
li tekûnû : olmanız için, olun diye
-
2-Bakara 143
li na'leme : bilmemiz için
-
2-Bakara 143
yenkalibu : geri döner
-
2-Bakara 143
li yudîa : zayi edecek, boşa çıkaracak, yok edecek
-
2-Bakara 144
fe le nuvelliye enne-ke : artık seni mutlaka çevireceğiz
-
2-Bakara 144
fe velli : bundan sonra çevirin
-
2-Bakara 144
bi gâfilin : gâfil
-
2-Bakara 145
bi kulli : hepsini
-
2-Bakara 145
le min ez zâlimîne : elbette zalimlerden
-
2-Bakara 148
ve li kullin : ve herkes için vardır
-
2-Bakara 148
muvellî-hâ : ona yönelinen (yer)
-
2-Bakara 148
alâ kulli şey'in : herşeye
-
2-Bakara 149
velli : dön, çevir
-
2-Bakara 149
bi gâfilin : gâfil
-
2-Bakara 150
velli : dön, çevir
-
2-Bakara 150
li ellâ yekûne : olmaması için
-
2-Bakara 150
li en nâsi : insanlara, insanların
-
2-Bakara 150
ve li utimme : ve tamamlamam için
-
2-Bakara 151
ve yuallimu-kum : ve size öğretir
-
2-Bakara 151
ve yuallimu-kum : ve size öğretir
-
2-Bakara 152
lî : bana
-
2-Bakara 154
li : için
-
2-Bakara 154
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 155
min el emvâli : mallardan
-
2-Bakara 156
lillâhi (li allâhi) : Allah için, Allah'a ait
-
2-Bakara 158
alîmun : hakkıyla bilen
-
2-Bakara 159
li en nâsi : insanlar için
-
2-Bakara 162
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
2-Bakara 164
el leyli : gece
-
2-Bakara 164
min kulli : hepsinden
-
2-Bakara 164
li kavmin : bir kavim için
-
2-Bakara 165
lillâhi (li allâhi) : Allah'ı
-
2-Bakara 165
lillâhi (li allâhi) : Allah'ın, Allah'a ait
-
2-Bakara 167
kezâlike : böylece
-
2-Bakara 171
meseli : örneği, misali, durumu, hali
-
2-Bakara 172
lillâhi (li allâhi) : Allah'a
-
2-Bakara 173
li gayri allâhi : Allah'tan başkası için
-
2-Bakara 174
kalîlen : az
-
2-Bakara 174
ve lâ yukellimu-hum(u) : ve onlarla konuşmaz
-
2-Bakara 174
elîmun : acıklı, elîm
-
2-Bakara 176
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 177
ve ibne es sebîli : ve yolcu
-
2-Bakara 177
ve es sâilîne : ve isteyenler (muhtaçlar)
-
2-Bakara 178
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 178
ba'de zâlike : bundan sonra
-
2-Bakara 178
azâbun elîmun : elîm bir azap
-
2-Bakara 179
ulîl elbâbi (ulî el bâbi) : sır hazinelerinin (lübblerin) sahipleri
-
2-Bakara 180
li el vâlideyni : anne-babaya
-
2-Bakara 181
alîmun : hakkıyla bilen, en iyi bilen
-
2-Bakara 183
kabli-kum : sizden önce
-
2-Bakara 185
fel yesumhu (fe li yesum-hu) : o zaman onu oruçlu geçirsin
-
2-Bakara 185
ve li tukmilû : ve tamamlamanız için
-
2-Bakara 185
ve li tukebbirû : ve tekbir etmeniz, yüceltmeniz için
-
2-Bakara 186
el yestecîbû-lî : onlar bana icabet etsinler
-
2-Bakara 186
ve li yu'minû bî : ve bana âmenû olsunlar
-
2-Bakara 187
libâsun : elbise
-
2-Bakara 187
libâsun : elbise
-
2-Bakara 187
alîme : bildi
-
2-Bakara 187
ilâ el leyli : geceye kadar
-
2-Bakara 187
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 187
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
2-Bakara 188
bi el bâtılı : bâtıl ile, haksızlıkla
-
2-Bakara 188
li te'kulû : yemeniz için
-
2-Bakara 188
min emvâli : mallardan
-
2-Bakara 189
li en nâsi : insanlar için
-
2-Bakara 189
tuflihûne : felâha, kurtuluşa erersiniz
-
2-Bakara 190
fi sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 191
min el katli : öldürmekten
-
2-Bakara 191
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 193
li allâhi : Allah'a ait, Allah için
-
2-Bakara 193
ez zâlimîne : zalimler
-
2-Bakara 194
bi misli : misli kadar, onun gibi, onun kadar
-
2-Bakara 195
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 196
li allâhi : Allah için
-
2-Bakara 196
ve lâ tahlikû : ve traş etmeyin
-
2-Bakara 196
zâlike : işte bu, bu
-
2-Bakara 196
li men : kimse(ler) için
-
2-Bakara 197
ulî el elbâbi : lübblerin, sır hazinelerinin sahipleri,
-
2-Bakara 198
min kabli-hî : ondan önce
-
2-Bakara 198
min ed dâllîne : dalâlette olanlardan
-
2-Bakara 203
li : için
-
2-Bakara 205
li yufside : fesat çıkarmak için
-
2-Bakara 205
ve yuhlike : ve helâk edilmesi
-
2-Bakara 210
fî zulelin : gölgede, gölgeler içinde
-
2-Bakara 212
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere, onlara
-
2-Bakara 213
li yahkume : hükmetmeleri için, hükmetsin diye
-
2-Bakara 213
li mâ ıhtelefû : ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey için
-
2-Bakara 214
min kabli-kum : sizden önce
-
2-Bakara 215
li el vâlideyni : anne-baba için
-
2-Bakara 215
ve ibni es sebîli : ve (yolda kalmış) yolcular
-
2-Bakara 215
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 217
kıtâlin : savaş
-
2-Bakara 217
an sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolundan
-
2-Bakara 217
ehli-hi : onun halkı
-
2-Bakara 217
min el katli : öldürmekten
-
2-Bakara 217
hâlidûne : ebediyyen kalıcak olanlardır
-
2-Bakara 218
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 219
li en nâsi : insanlar için
-
2-Bakara 219
kezâlike : bunun gibi, işte böyle
-
2-Bakara 220
ve in tuhâlitû-hum : ve eğer onlara karışırsanız, katılırsanız
-
2-Bakara 220
min el muslihi : ıslâh edenlerden
-
2-Bakara 221
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
2-Bakara 223
li enfusi-kum : nefsleriniz için, kendiniz için
-
2-Bakara 224
li eymâni-kum : yeminlerinize, yeminleriniz için
-
2-Bakara 224
ve tuslihû : ve ıslâh edin, düzeltin
-
2-Bakara 224
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 225
halîmun : halîm olan, yumuşak muamele eden
-
2-Bakara 226
lillezîne (li ellezîne) : o kimseler için, onlar için, onlara
-
2-Bakara 227
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 228
fî zâlike : bunda
-
2-Bakara 228
ve li er ricâli : ve erkekler için, erkeklerin vardır
-
2-Bakara 229
hum(u) ez zâlimûne : onlar zalimler, haksızlık edenler
-
2-Bakara 230
li kavmin : bir kavim (toplum) için
-
2-Bakara 231
li ta'tedû : hakka tecavüz için
-
2-Bakara 231
zâlike : bunu
-
2-Bakara 231
bi kulli şey'in : herşeyi
-
2-Bakara 231
alîmun : alîm, en iyi bilen
-
2-Bakara 232
zâlike : işte bu, işte böyle
-
2-Bakara 232
zâlikum : işte bu, işte böyle
-
2-Bakara 233
ve el vâlidâtu : ve anneler
-
2-Bakara 233
li men : kimse için
-
2-Bakara 233
vâlidetun : anne
-
2-Bakara 233
zâlike : bu
-
2-Bakara 235
alime : bildi
-
2-Bakara 235
halîmun : halim, yumuşak, sakin, ceza vermekte acele etmeyen
-
2-Bakara 237
min kabli : önceden, daha önce
-
2-Bakara 237
li et takvâ : takvaya, takva sahibi olmanıza
-
2-Bakara 238
li allâhi : Allah'a, Allah için
-
2-Bakara 240
li ezvâci-him : onların eşlerine
-
2-Bakara 240
ilâ el havli : bir seneye kadar
-
2-Bakara 241
ve li el mutallakâti : ve boşanmış kadınlar
-
2-Bakara 242
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 243
fadlin : fazl, fazl nuru
-
2-Bakara 244
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 244
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 246
li nebiyyin : peygambere
-
2-Bakara 246
meliken : melik, hükümdar
-
2-Bakara 246
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 246
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 246
kalîlen : az, pek az
-
2-Bakara 246
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 246
bi ez zâlimîne : zalimleri, haksızlık edenleri
-
2-Bakara 247
meliken : melik olarak
-
2-Bakara 247
min el mâli : maldan, varlıktan
-
2-Bakara 247
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 248
zâlike : bu
-
2-Bakara 249
mubtelî-kum : sizi imtihan edecek
-
2-Bakara 249
kalîlen : az, pek az
-
2-Bakara 249
kalîletin : az, pek az
-
2-Bakara 250
li câlûte : Calut'a (Calut'un karşısına)
-
2-Bakara 251
fadlin : fazl
-
2-Bakara 252
min el murselîne : gönderilen resûllerden
-
2-Bakara 254
min kabli : önceden
-
2-Bakara 254
hum ez zâlimûne : onlar zalimlerdir
-
2-Bakara 255
el aliyyu : âlâ, çok ulu, çok yüce
-
2-Bakara 256
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 257
velîyyu : dost
-
2-Bakara 257
evliyâu-hum : onların dostları
-
2-Bakara 257
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
2-Bakara 258
ez zâlimîne : zalimler
-
2-Bakara 259
ve li nec'ale-ke : ve seni kılmamız için
-
2-Bakara 259
li en nâsi : insanlara
-
2-Bakara 259
alâ kulli şey'in : herşeye
-
2-Bakara 260
li yatmainne : tatmin olması için
-
2-Bakara 260
kulli : hepsi, her
-
2-Bakara 260
cebelin : dağ
-
2-Bakara 261
fî sebîlillâhi (sebîlii allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 261
meseli : durum, hal
-
2-Bakara 261
kulli : hepsi, herbiri
-
2-Bakara 261
li men : kişi için, o kimseye
-
2-Bakara 261
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 262
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 263
halîmun : halîm, sakin, yumuşak olan
-
2-Bakara 265
meseli : mesele, durum, hal
-
2-Bakara 266
min nahîlin : hurmalıktan
-
2-Bakara 266
min kulli : hepsinden, her türlü
-
2-Bakara 266
kezâlike : işte böyle
-
2-Bakara 268
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 270
li ez zâlimîne : zalimler için
-
2-Bakara 272
li enfusi-kum : kendi nefsiniz, kendiniz için
-
2-Bakara 273
li el fukarâi : fakirler için, fakirlere ait, fakirlerin
-
2-Bakara 273
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
2-Bakara 273
bi-hi alîmun : onu en iyi bilen
-
2-Bakara 274
bi el leyli : geceleyin, gece
-
2-Bakara 275
zâlike : işte bu
-
2-Bakara 275
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
2-Bakara 277
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel yaptılar, nefs tez-
-
2-Bakara 279
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
2-Bakara 279
emvâli-kum : sizin mallarınız
-
2-Bakara 279
lâ tazlimûne : zulmetmezsiniz, haksızlık etmezsiniz
-
2-Bakara 282
ilâ ecelin : bir süreye kadar
-
2-Bakara 282
vel yektub (ve li yektub) : ve yazsın
-
2-Bakara 282
bi el adli : adalet ile
-
2-Bakara 282
felyektub (fe li yektub) : böylece, aynı şekilde yazsın
-
2-Bakara 282
velyumlilillezî : ve imlâ ettirsin, yazdırsın ki o
-
2-Bakara 282
felyumlil (fe li yumlil) : o zaman, o taktirde yazdırsın
-
2-Bakara 282
veliyyu-hu : onun velisi
-
2-Bakara 282
bi el adli : adalet ile
-
2-Bakara 282
min ricâli-kum : erkeklerinizden
-
2-Bakara 282
ilâ eceli-hi : (onun) onu vadesine kadar
-
2-Bakara 282
zâlikum : işte bu
-
2-Bakara 282
li eş şehâdeti : şahitlik için, şahitliğe
-
2-Bakara 282
ve yuallimu-kum : ve size öğretiyor
-
2-Bakara 282
bi kulli şey'in : herşeyi
-
2-Bakara 283
felyueddi (fe li yueddi) : böylece, o halde ödesin
-
2-Bakara 283
ve li yettekı allâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olsun ve Allah'tan sakınsın
-
2-Bakara 283
alîmun : en iyi bilen
-
2-Bakara 284
lillâhi (li allâhi) : Allah'ın, Allah'a ait
-
2-Bakara 284
li-men : kimseyi
-
2-Bakara 284
alâ kulli şey'in : herşeye
-
2-Bakara 285
ve rusuli-hi : ve onun resûllerine
-
2-Bakara 285
min rusuli-hi : onun resûllerinden
-
2-Bakara 286
lâ yukellifu : mükellef kılmaz, sorumlu tutmaz
-
2-Bakara 286
min kabli-nâ : bizden önce
-
20-Tâ-Hâ 2
li : için, olsun diye
-
20-Tâ-Hâ 3
li men : kimseye
-
20-Tâ-Hâ 7
bi el kavli : sözü
-
20-Tâ-Hâ 10
li ehlihimkusû (ehli-hi umkusû) : ailesine
-
20-Tâ-Hâ 10
leallî : umulur ki ben, böylece ben
-
20-Tâ-Hâ 13
li mâ yûhâ : vahyolunan şeyi
-
20-Tâ-Hâ 14
li zikrî : benim zikrim için, beni zikretmek için
-
20-Tâ-Hâ 15
li tuczâ : karşılığının (ceza veya mükâfatın) verilmesi için
-
20-Tâ-Hâ 18
ve liye : ve benim için
-
20-Tâ-Hâ 23
li nuriye-ke : sana göstermemiz için
-
20-Tâ-Hâ 25
lî sadrî : göğsümü
-
20-Tâ-Hâ 26
lî emrî : işimi
-
20-Tâ-Hâ 27
min lisânî : dilimden
-
20-Tâ-Hâ 28
kavlî : sözlerimi
-
20-Tâ-Hâ 29
lî : benim için
-
20-Tâ-Hâ 29
min ehlî : ehlimden, ailemden
-
20-Tâ-Hâ 39
felyulkı-hi (fe li yulki-hi) : böylece onu çıkarsın, atsın
-
20-Tâ-Hâ 39
bi es sâhıli : sahile
-
20-Tâ-Hâ 39
aduvvun lî : benim düşmanım
-
20-Tâ-Hâ 39
ve li tusnea : ve senin yetiştirilmen için
-
20-Tâ-Hâ 40
fî ehli medyene : Medyen halkı içinde
-
20-Tâ-Hâ 41
li nefsî : kendim için
-
20-Tâ-Hâ 54
fî zâlike : bunda vardır
-
20-Tâ-Hâ 54
li ulîn : sahipleri için
-
20-Tâ-Hâ 57
li tuhrice-nâ : bizi çıkarman (çıkarmak) için
-
20-Tâ-Hâ 58
misli-hî : onun gibi
-
20-Tâ-Hâ 58
lâ nuhlifu-hu : onda ihtilâf etmeyelim
-
20-Tâ-Hâ 69
ve lâ yufli-hu : ve felâha eremez, kurtuluşa eremez, iflâh olmaz
-
20-Tâ-Hâ 71
ve le usallibenne-kum : ve mutlaka sizi asacağım
-
20-Tâ-Hâ 71
cuzûı en nahli : hurma ağacının gövdesi
-
20-Tâ-Hâ 73
li yagfire : mağfiret etmesi
-
20-Tâ-Hâ 75
amile es sâlihâti : salih ameller (nefs tezkiyesi)
-
20-Tâ-Hâ 76
hâlidîne : ebedî kalıcı olanlar (kalacaklar)
-
20-Tâ-Hâ 76
ve zâlike : ve işte bu
-
20-Tâ-Hâ 81
ve men yahlil : ve kime inerse
-
20-Tâ-Hâ 82
li men : kimse için
-
20-Tâ-Hâ 82
ve amile sâlihan : ve salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller) yaptı
-
20-Tâ-Hâ 84
li terdâ : senin rızan için, senin razı olman (için)
-
20-Tâ-Hâ 87
kezâlike : işte böyle, böylece, bunun gibi
-
20-Tâ-Hâ 89
ve lâ yemliku : ve gücü yetmez, malik değil
-
20-Tâ-Hâ 94
bi lıhyetî : sakalımı
-
20-Tâ-Hâ 94
kavlî : benim sözüm
-
20-Tâ-Hâ 96
er resûli : resûl, elçi
-
20-Tâ-Hâ 96
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
20-Tâ-Hâ 96
lî nefsî : nefs için
-
20-Tâ-Hâ 99
kezâlike : işte böylece
-
20-Tâ-Hâ 101
hâlidîne : kalacak olanlardır
-
20-Tâ-Hâ 105
an el cibâli : dağlar hakkında, dağ(lar)dan
-
20-Tâ-Hâ 108
li er rahmâni : Rahmân için, Rahmân'a karşı
-
20-Tâ-Hâ 111
li el hayyi : hayy olana (diri, canlı olana)
-
20-Tâ-Hâ 112
min es sâlihâti : salih (nefsi ıslâh edici) amellerden
-
20-Tâ-Hâ 113
ve kezâlike : ve böylece
-
20-Tâ-Hâ 114
el meliku : hükümdar, düzenleyen ve idare eden, melik olan
-
20-Tâ-Hâ 114
min kabli : daha önce
-
20-Tâ-Hâ 116
li el melâiketi : meleklere
-
20-Tâ-Hâ 116
li âdeme : Âdem'e
-
20-Tâ-Hâ 116
iblîse : iblis
-
20-Tâ-Hâ 117
ve li zevci-ke : ve zevcine, zevcin (eşin) için
-
20-Tâ-Hâ 123
li ba'dın : bir kısmına
-
20-Tâ-Hâ 125
lime : neden, niçin
-
20-Tâ-Hâ 126
kezâlike : işte böyle
-
20-Tâ-Hâ 126
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece, aynı şekilde
-
20-Tâ-Hâ 127
ve kezâlike : ve işte böyle
-
20-Tâ-Hâ 128
zâlike : işte bunda
-
20-Tâ-Hâ 128
li : için
-
20-Tâ-Hâ 128
ulî en nuhâ : nehy sahipleri, Allah'ın yasaklarına riayet edenler
-
20-Tâ-Hâ 129
kelimetun : bir kelime, bir söz
-
20-Tâ-Hâ 129
lizâmen : elzem, lüzumlu
-
20-Tâ-Hâ 130
el leyli : gece
-
20-Tâ-Hâ 131
li neftine-hum : onları fitne (imtihan) etmek için, denemek için
-
20-Tâ-Hâ 132
li et takvâ : takva sahipleri için
-
20-Tâ-Hâ 134
min kabli-hî : ondan önce
-
20-Tâ-Hâ 134
min kabli : önce, daha önce
-
21-Enbiyâ 1
li en nâsi : insanlar için
-
21-Enbiyâ 4
el alîmu : (en iyi) bilendir
-
21-Enbiyâ 5
fel ye'tinâ bi (fe li ye'ti-nâ bi) : o zaman, öyleyse bize getirsin
-
21-Enbiyâ 8
hâlidîne : halidin, ebedî
-
21-Enbiyâ 11
zâlimeten : zalim olan, zulmeden
-
21-Enbiyâ 14
zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 17
fâ'ılîne : yapanlar
-
21-Enbiyâ 18
alel bâtıli (alâ el bâtıli) : bâtılın üzerine
-
21-Enbiyâ 21
âliheten : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 22
âlihetun : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 24
âliheten : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 24
kablî : benden önce
-
21-Enbiyâ 25
min kabli-ke : senden önce
-
21-Enbiyâ 25
min resûlin : (resûllerden) bir resûl
-
21-Enbiyâ 27
bi el kavli : söz ile
-
21-Enbiyâ 28
li men irtedâ : rızaya ermiş kimse(ler)
-
21-Enbiyâ 29
fe zâlike : işte o zaman
-
21-Enbiyâ 29
kezâlike : işte böyle
-
21-Enbiyâ 29
ez zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 34
li beşerin : bir beşer için, bir beşere
-
21-Enbiyâ 34
min kabli-ke : senden önce
-
21-Enbiyâ 34
humul hâlidûne : halidin, ebedî, ölümsüz
-
21-Enbiyâ 36
âlihete-kum : sizin ilâhlarınız
-
21-Enbiyâ 37
hulika el insânu : insan yaratıldı
-
21-Enbiyâ 37
min acelin : acele olarak, aceleci özellikte
-
21-Enbiyâ 41
bi rusulin : resûllerle
-
21-Enbiyâ 41
min kablike : senden önce
-
21-Enbiyâ 42
bi el leyli : gece ile
-
21-Enbiyâ 43
âlihetun : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 44
el gâlibûne : gâlip olanlar, üstün gelenler
-
21-Enbiyâ 46
zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 47
li yevmi el kıyâmeti : kıyâmet günü için
-
21-Enbiyâ 47
min hardelin : hardaldan
-
21-Enbiyâ 48
li el muttekîne : takva sahipleri için
-
21-Enbiyâ 51
âlimîne : bilenler
-
21-Enbiyâ 52
li ebî-hi : babasına
-
21-Enbiyâ 54
fî dalâlin : dalâlette
-
21-Enbiyâ 56
zâlikum : işte bu, bu
-
21-Enbiyâ 59
bi âliheti-nâ : bizim ilâhlarımıza
-
21-Enbiyâ 59
le min ez zâlimîne : elbette, gerçekten zalimlerden
-
21-Enbiyâ 62
bi âliheti-nâ : bizim ilâhlarımıza
-
21-Enbiyâ 64
ez zâlimûne : zalimlersiniz
-
21-Enbiyâ 65
alimte : sen bildin (biliyordun)
-
21-Enbiyâ 67
ve li mâ ta'budûne : ve taptığınız şeylere
-
21-Enbiyâ 68
âlihete-kum : ilâhlarınıza
-
21-Enbiyâ 68
fâılîne : yapanlar
-
21-Enbiyâ 71
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
21-Enbiyâ 72
sâlihîne : salihler
-
21-Enbiyâ 75
min es sâlihîne : salihlerden
-
21-Enbiyâ 78
li hukmi-him : onların hükmüne
-
21-Enbiyâ 79
fâılîne : yapanlar, failler
-
21-Enbiyâ 80
li tuhsıne-kum : sizi koruması için
-
21-Enbiyâ 81
li suleymâne : Süleyman için
-
21-Enbiyâ 81
bi kulli şey'in : herşeyi
-
21-Enbiyâ 81
âlimîne : bilenler
-
21-Enbiyâ 82
zâlike : bu, şu
-
21-Enbiyâ 84
li el âbidîne : kullar için
-
21-Enbiyâ 85
ve zel kifli (za el kifli) : ve Zelkifli (Zulkifli)
-
21-Enbiyâ 86
min es sâlihîne : salihlerdendi
-
21-Enbiyâ 87
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
21-Enbiyâ 88
ve kezâlike : ve işte böyle
-
21-Enbiyâ 91
li el âlemîne : âlemlere, âlemler için
-
21-Enbiyâ 94
min es sâlihâti : salihat(tan) (nefs tezkiyesi)
-
21-Enbiyâ 94
li sa'yi-hî : onun çalışması, gayretleri
-
21-Enbiyâ 96
min kulli : hepsinden
-
21-Enbiyâ 97
zâlimîne : zalimler
-
21-Enbiyâ 99
âliheten : ilâhlar
-
21-Enbiyâ 99
hâlidûne : ebediyyen kalacak olanlardır
-
21-Enbiyâ 102
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
21-Enbiyâ 104
es sicilli : sicil, üzeri yazılı kâğıt
-
21-Enbiyâ 104
li el kutubi : kitapları
-
21-Enbiyâ 104
fâılîne : yapanlar
-
21-Enbiyâ 105
ıbâdiye es sâlihûne : salih kullarım
-
21-Enbiyâ 106
li kavmin : bir kavim için
-
21-Enbiyâ 107
li el âlemîne : âlemlere, âlemler için
-
21-Enbiyâ 108
hel entum muslimûne : siz müslümanlar mısınız, teslim olanlar mısınız
-
21-Enbiyâ 110
min el kavli : söz(ler)den
-
22-Hac 2
hamlin : yük
-
22-Hac 5
li nubeyyine : beyan etmemiz için, beyan edelim diye
-
22-Hac 5
ilâ ecelin : bir süreye kadar
-
22-Hac 5
li teblugû : erişmeniz (ulaşmanız) için
-
22-Hac 5
ilâ erzeli el umuri : ömrünün en rezil çağına, ihtiyarlık çağına
-
22-Hac 5
li keylâ ya'leme : bilmemesi için
-
22-Hac 5
min kulli : hepsinden (bütün çeşitlerden)
-
22-Hac 6
zâlike : o, işte o, işte bu
-
22-Hac 6
kulli şey'in : herşey
-
22-Hac 9
li yudılle : saptırmak için
-
22-Hac 9
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
22-Hac 10
zâlike : o, işte o, işte bu
-
22-Hac 10
li el abîdi : abidler için, Allah'a kul olanlar için
-
22-Hac 11
zâlike : o, bu, işte bu
-
22-Hac 12
zâlike : o, bu, işte bu
-
22-Hac 14
ve amilû es sâlihâti : ve amilüssalihat yapanlar, salih ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
22-Hac 15
felyemdud (fe li yemdud) : böylece, o zaman uzatsın
-
22-Hac 15
li yakta' : kessin
-
22-Hac 15
felyenzur (fe li yenzur) : o zaman baksın
-
22-Hac 16
ve kezâlike : ve işte böylece
-
22-Hac 17
kulli şey'in : herşey
-
22-Hac 23
ve amilu es sâlihâti : ve salih ameller işleyenler, nefs tezkiyesi yapanlar
-
22-Hac 23
ve libâsu-hum : ve onların elbiseleri
-
22-Hac 24
min el kavli : sözden (sözün)
-
22-Hac 25
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
22-Hac 25
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
22-Hac 25
elîmin : elîm, acı
-
22-Hac 26
li ibrâhîme : İbrâhîm'e
-
22-Hac 26
li et tâifîne : tavaf edenler için
-
22-Hac 27
kulli : hepsi, bütün
-
22-Hac 27
min kulli : hepsinden
-
22-Hac 28
li yeşhedû : şahit olsunlar
-
22-Hac 29
ve li yûfû : ve ifa etsinler, yerine getirsinler
-
22-Hac 29
ve li yettavvefû : ve tavaf etsinler
-
22-Hac 30
zâlike : işte böyle
-
22-Hac 31
li allâhi : Allah için, Allah'a
-
22-Hac 32
zâlike : işte, böylece
-
22-Hac 33
ilâ ecelin : bir süreye kadar
-
22-Hac 34
ve li kulli : ve bütün, hepsi için
-
22-Hac 34
li yezkurû isme allâhi : Allah'ın ismini zikretsinler
-
22-Hac 34
eslimû : teslim olun
-
22-Hac 36
kezâlike : işte böyle, böylece
-
22-Hac 37
kezâlike : işte böyle
-
22-Hac 37
li tukebbirû allâhe : Allah'ı tekbir etmeniz için
-
22-Hac 39
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
22-Hac 39
zulimû : zulme uğradılar, zulmedildiler
-
22-Hac 41
ve li allâhi : ve Allah'a aittir
-
22-Hac 44
li el kâfirîne : inkâr edenlere, kâfirlere
-
22-Hac 45
zâlimetun : zalimler
-
22-Hac 47
ve len yuhlife allâhu : ve Allah asla dönmez (mutlaka yerine getirir)
-
22-Hac 48
zâlimetun : zalimler
-
22-Hac 50
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi)
-
22-Hac 52
min kabli-ke : senden önce
-
22-Hac 52
min resûlin : resûlden
-
22-Hac 52
alîmun : (en iyi) bilendir
-
22-Hac 53
li yec'ale : kılmak içindir
-
22-Hac 53
li ellezîne : o kimseler için
-
22-Hac 53
ez zâlimîne : zalimler
-
22-Hac 54
ve li ya'leme : ve bilmeleri için
-
22-Hac 56
li allâhi : Allah'a aittir, Allah'ındır
-
22-Hac 56
ve amilû es sâlihâti : ve salih (nefsi tezkiye edici) ameller yapanlar
-
22-Hac 58
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
22-Hac 59
alîmun : en iyi bilendir
-
22-Hac 59
halîmun : halimdir
-
22-Hac 60
zâlike : işte bu, işte böyle
-
22-Hac 60
bi misli : misli ile
-
22-Hac 61
zâlike : bu, işte böyle
-
22-Hac 61
yûlicu : girdirir, sokar
-
22-Hac 61
ve yûlicu : ve girdirir, sokar
-
22-Hac 61
fî el leyli : gecenin içine
-
22-Hac 62
zâlike : bu, işte böyle
-
22-Hac 62
el aliyyu : âli, yüce
-
22-Hac 67
li kulli ummetin : bütün ümmetler için
-
22-Hac 68
fe kulillâhu (kul allâhu) : o taktirde de ki Allah
-
22-Hac 69
fîhi tahtelifûne : onun hakkında ihtilâf ettiğiniz
-
22-Hac 70
zâlike : o, bu
-
22-Hac 70
zâlike : o, bu
-
22-Hac 71
li ez zâlimîne : zalimler için
-
22-Hac 72
min zâlikum : bundan
-
22-Hac 73
et tâlibu : talep eden, isteyen
-
22-Hac 77
tuflihûne : felâha eresiniz
-
22-Hac 78
el muslimîne : müslümanlar (Allah'a teslim olanlar)
-
22-Hac 78
li yekûne er resûlu : resûl olsun diye
-
23-Mü'minûn 4
li ez zekâti : zekâtı
-
23-Mü'minûn 5
li furûci-him : onların (kendi) iffetleri (ırzları)
-
23-Mü'minûn 7
verâe zâlike : bunun arkasında, bunun ötesinde
-
23-Mü'minûn 8
li emânâti-him : emanetlerine
-
23-Mü'minûn 11
hâlidûne : ebedî kalanlar
-
23-Mü'minûn 14
el hâlikîne : halkedenler, yaratanlar, yaratıcılar
-
23-Mü'minûn 15
ba'de zâlike : bundan sonra
-
23-Mü'minûn 17
gâfilîne : gâfil olanlar
-
23-Mü'minûn 19
min nahîlin : hurmalıklardan, hurma ağaçlarından
-
23-Mü'minûn 20
li el âkilîne : yiyenler için
-
23-Mü'minûn 24
âbâine el evvelîne : evvelki babalarımız, atalarımız
-
23-Mü'minûn 27
min kullin : hepsinden, herbirinden
-
23-Mü'minûn 28
li allâhi : Allah'a
-
23-Mü'minûn 28
el kavmi ez zâlimîne : zalim kavim
-
23-Mü'minûn 29
hayru el munzilîne : indirenlerin en hayırlısı
-
23-Mü'minûn 30
fî zâlike : bunda (vardır)
-
23-Mü'minûn 30
mubtelîne : imtihan edenler
-
23-Mü'minûn 33
bi likâi el âhıreti : ahirete (Allah'a) mülâki olmayı
-
23-Mü'minûn 36
limâ : şeye
-
23-Mü'minûn 40
ammâ (an mâ) kalîlin : az (kısa zamanda)
-
23-Mü'minûn 41
li el kavmi ez zâlimîne : zalim kavimden
-
23-Mü'minûn 44
li kavmin : kavim için, kavim
-
23-Mü'minûn 46
âlîne : âlîn olanlar, üstün gelmeye çalışanlar
-
23-Mü'minûn 47
li beşereyni : iki beşere
-
23-Mü'minûn 47
misli-nâ : bizim gibi
-
23-Mü'minûn 51
sâlihan : salih amel, nefsi tezkiye edici amel
-
23-Mü'minûn 51
alîmun : çok iyi, en iyi bilen
-
23-Mü'minûn 55
min mâlin : maldan
-
23-Mü'minûn 62
ve lâ nukellifu : ve mükellef tutmayız
-
23-Mü'minûn 63
min dûni zâlike : bundan başka
-
23-Mü'minûn 68
el evvelîne : önceki, evvelki
-
23-Mü'minûn 70
li el hakkı : hakkı
-
23-Mü'minûn 76
li rabbi-him : Rab'lerine
-
23-Mü'minûn 77
mublisûne : ümitsizliğe düşenler, umutlarını kaybedenler
-
23-Mü'minûn 78
kalîlen mâ : ne kadar az
-
23-Mü'minûn 80
el leyli : gece
-
23-Mü'minûn 83
el evvelîne : evvelkiler
-
23-Mü'minûn 84
li men : kimin
-
23-Mü'minûn 85
li allâhi : Allah'ın
-
23-Mü'minûn 87
li allâhi : Allah'ın
-
23-Mü'minûn 88
kulli şey'in : herşey
-
23-Mü'minûn 89
li allâhi : Allah'ın
-
23-Mü'minûn 92
âlimi : bilen
-
23-Mü'minûn 94
el kavmi ez zâlimîne : zalimler kavmi
-
23-Mü'minûn 100
leal-lî : böylece ben
-
23-Mü'minûn 100
a'melu sâlihan : salih amel (nefsi tezkiye edici amel) yaparım
-
23-Mü'minûn 100
kelimetun : bir kelimedir, sözdür
-
23-Mü'minûn 102
el muflihûne : felâha, kurtuluşa erenlerdir
-
23-Mü'minûn 103
hâlidûne : ebediyyen kalacak olanlar
-
23-Mü'minûn 104
kâlihûne : (ızdıraptan) yüzleri ekşimiş asık olanlardır
-
23-Mü'minûn 106
dâllîne : dalâlette olanlar
-
23-Mü'minûn 107
zâlimûne : zalimler
-
23-Mü'minûn 108
ve lâ tukellimû-ni : ve benimle konuşmayın, bana söylemeyin
-
23-Mü'minûn 113
fes'eli (fe is'el) : öyleyse, o zaman sor
-
23-Mü'minûn 114
kalîlen : az
-
23-Mü'minûn 116
el meliku : melik, hükümdar
-
23-Mü'minûn 117
lâ yuflihu : kurtuluşa eremezler
-
24-Nûr 2
feclidû (fe iclidû) : o zaman, o takdirde vurun
-
24-Nûr 2
ve li yeşhed : ve şahit olsun
-
24-Nûr 3
zâlike : bu
-
24-Nûr 4
feclidûhum (fe iclidû-hum) : o zaman, o taktirde onlara celde vurun
-
24-Nûr 5
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
24-Nûr 11
li kullimriin (li kulli imriin) : (hepsi, herkes) herbiri için vardır
-
24-Nûr 17
li misli-hi : onun gibisine (onun gibi bir olaya)
-
24-Nûr 18
alîmun : bilendir
-
24-Nûr 19
elîmun : elîm, acı
-
24-Nûr 21
alîmun : en iyi bilen
-
24-Nûr 22
ve lâ ye'teli : ve kusur etmesin, yemin etmesin
-
24-Nûr 22
ulu el fadlı : fazilet sahipleri
-
24-Nûr 22
uli el kurbâ : yakınlık sahipleri, akrabalar, yakınlar
-
24-Nûr 22
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
24-Nûr 22
vel ya'fû (ve li ya'fû) : ve affetsinler
-
24-Nûr 22
vel yasfehû (ve li yasfehû) : ve vazgeçsinler, hoş görsünler
-
24-Nûr 26
li el habîsîne : habis erkekler, kötü erkekler için
-
24-Nûr 26
li el habîsâti : habis kadınlar, kötü kadınlar için
-
24-Nûr 26
li et tayyibîne : temiz erkekler için
-
24-Nûr 26
li et tayyibâti : temiz kadınlar için
-
24-Nûr 27
ve tusellimû : ve selâm verin
-
24-Nûr 27
alâ ehli-hâ : onun ehline, sahibine, halkına,
-
24-Nûr 27
zâlikum : işte bu, bu
-
24-Nûr 28
alîmun : en iyi bilen
-
24-Nûr 30
li el mu'minîne : mü'minlere, mü'min erkeklere
-
24-Nûr 30
zâlike : bu
-
24-Nûr 31
li el mu'minâti : mü'min kadınlara
-
24-Nûr 31
vel yadribne (ve li yadribne) : ve vursunlar (örtsünler)
-
24-Nûr 31
li buûleti-hinne : (onların) eşleri, kocaları
-
24-Nûr 31
gayri ulî el irbeti : kadına ihtiyaç duymayan
-
24-Nûr 31
min er ricâli : erkeklerden
-
24-Nûr 31
evit tıflillezîne : veya çocuklar ki onlar
-
24-Nûr 31
bi erculi-hinne : (onların) ayakları
-
24-Nûr 31
li yu'leme : bilinsin diye
-
24-Nûr 31
tuflihûne : felâha eresiniz
-
24-Nûr 32
ve es sâlihîne : ve salihler
-
24-Nûr 32
min fadli-hî : onun fazlından
-
24-Nûr 32
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 33
min fadli-hi : onun fazlından
-
24-Nûr 33
in alimtum : eğer bilirseniz
-
24-Nûr 33
min mâli : maldan
-
24-Nûr 33
li tebtegû : talep etmek, elde etmek için
-
24-Nûr 34
min kabli-kum : sizden önce
-
24-Nûr 34
li el muttekîne : takva sahipleri için
-
24-Nûr 35
li nûri-hi : onun nuruna, kendi nuruna
-
24-Nûr 35
lin nâsi (li en nâsi) : insanlar için, isanlara
-
24-Nûr 35
bi kulli şey'in : herşeyi
-
24-Nûr 35
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 36
ve el âsâli : ve akşam
-
24-Nûr 38
li yecziye-hum : onlara karşılığını vermesi için
-
24-Nûr 38
min fadli-hi : fazlından
-
24-Nûr 40
lem yec'alillâhu (yec'ali allâhu) : Allah kılmazsa
-
24-Nûr 41
alime : bildi
-
24-Nûr 41
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 42
ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a aittir
-
24-Nûr 43
yuellifu : birleştirir
-
24-Nûr 43
min hılâli-hi : onun arasından
-
24-Nûr 43
min cibâlin : (dağlardan) bir dağ
-
24-Nûr 44
yukallibu allâhu : Allah çevirir
-
24-Nûr 44
zâlike : bu
-
24-Nûr 44
li ulil ebsâri : basiret sahipleri için
-
24-Nûr 45
alâ kulli şey'in : herşeye
-
24-Nûr 47
ve bi er resûli : ve resûlüne
-
24-Nûr 47
zâlike : bu
-
24-Nûr 48
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
24-Nûr 48
li yahkume : hüküm vermesi için
-
24-Nûr 50
ez zâlimûne : zalimler
-
24-Nûr 51
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
24-Nûr 51
li yahkume : hüküm vermesi için
-
24-Nûr 51
el muflihûne : felâha ulaşanlar
-
24-Nûr 54
alâ er resûli : resûlün üzerinde
-
24-Nûr 55
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlediler
-
24-Nûr 55
le yestahlifenne-hum : onları mutlaka halife tayin edecek
-
24-Nûr 55
min kabli-him : onlardan önce
-
24-Nûr 55
zâlike : bu
-
24-Nûr 58
li yeste'zin-kum : sizden izin istesinler
-
24-Nûr 58
min kabli : öncesinden evvel
-
24-Nûr 58
kezâlike : işte böyle
-
24-Nûr 58
alîmun : en iyi bilen
-
24-Nûr 59
fe li yeste'zinû : o zaman izin istesinler
-
24-Nûr 59
min kabli-him : onlardan önce
-
24-Nûr 59
kezâlike : işte böyle, böylece
-
24-Nûr 59
alîmun : alîm, en iyi bilendir
-
24-Nûr 60
alîmun : en iyi bilendir
-
24-Nûr 61
ev buyûti ahvâli-kum : veya dayılarınızın evleri
-
24-Nûr 61
sellimû : selâm verin
-
24-Nûr 61
kezâlike : işte böyle, böylece
-
24-Nûr 62
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
24-Nûr 62
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
24-Nûr 62
li ba'dı : bazısı için
-
24-Nûr 62
li men : o kimseye
-
24-Nûr 63
duâe er resûli : resûlün çağırması
-
24-Nûr 63
livâzen : bir şeyi siper ederek (görünmemeye çalışarak)
-
24-Nûr 63
fel yahzeri (fe li yahzeri) : o zaman sakınsınlar, çekinsinler
-
24-Nûr 63
ellezîne yuhâlifûne : hilâfet edenler, karşı gelenler
-
24-Nûr 63
elîmun : acı, elîm
-
24-Nûr 64
li allâhi : Allah'a aittir
-
24-Nûr 64
bi kulli şey'in : herşeyi
-
24-Nûr 64
alîmun : en iyi bilen
-
25-Furkan 1
li yekûne : olması için
-
25-Furkan 1
li el âlemîne : âlemlere
-
25-Furkan 3
âliheten : ilâhlar
-
25-Furkan 3
ve lâ yemlikûne : ve malik değiller
-
25-Furkan 3
li enfusi-him : kendileri için
-
25-Furkan 3
ve lâ yemlikûne : ve malik değiller
-
25-Furkan 5
el evvelîne : evvelkiler
-
25-Furkan 7
mâ li : niçin, nasıl
-
25-Furkan 7
er resûli : resûl
-
25-Furkan 7
ye'kuli : yiyor
-
25-Furkan 8
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
25-Furkan 10
min zâlike : bundan
-
25-Furkan 11
li : için, ...e
-
25-Furkan 13
hunâlike : orada
-
25-Furkan 15
e zâlike : bu mu
-
25-Furkan 16
hâlidîne : ebedî
-
25-Furkan 18
min evliyâe : dostlar
-
25-Furkan 19
yazlım : zulmeder
-
25-Furkan 20
min el murselîne : resûllerden
-
25-Furkan 20
li ba'dın : bir kısmına
-
25-Furkan 21
likâe-nâ : bize kavuşmayı, ulaşmayı
-
25-Furkan 22
li el mucrimîne : mücrimler için, suçlular için
-
25-Furkan 23
min amelin : amellerden
-
25-Furkan 26
li er rahmâni : rahman için
-
25-Furkan 27
ez zâlimu : zalim, zulmeden
-
25-Furkan 27
er resûli : resûl
-
25-Furkan 28
halîlen : dost
-
25-Furkan 29
li el insâni : insana
-
25-Furkan 31
ve kezâlike : ve işte böylece
-
25-Furkan 31
li kulli : hepsi için, hepsine
-
25-Furkan 32
kezâlike : böylece, işte bu
-
25-Furkan 32
li nusebbite : tesbit etmemiz, sabitlememiz için
-
25-Furkan 33
meselin : mesele
-
25-Furkan 37
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
25-Furkan 37
li ez zâlimîne : zalimlere
-
25-Furkan 37
elîmen : acı
-
25-Furkan 38
beyne zâlike : bunların arasında
-
25-Furkan 42
an âliheti-nâ : ilâhlarımızdan
-
25-Furkan 45
delîlen : delil
-
25-Furkan 47
libâsen : elbise, örtü
-
25-Furkan 49
li : için
-
25-Furkan 50
li yezzekkerû : tezekkür etmeleri için
-
25-Furkan 51
kulli : hepsi, bütün
-
25-Furkan 60
li er rahmâni : Rahmân'a
-
25-Furkan 60
li : ...e
-
25-Furkan 62
li men : o kişi için
-
25-Furkan 64
li rabbi-him : Rab'leri için, Rab'lerine
-
25-Furkan 67
zâlike : bu
-
25-Furkan 68
zâlike : bu
-
25-Furkan 70
amelen sâlihan : salih amel, nefs tezkiyesi
-
25-Furkan 71
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
25-Furkan 74
li el muttekîne : takva sahiplerine
-
25-Furkan 76
hâlidîne : ebedî kalıcı olanlar
-
25-Furkan 77
lizâmen : elzem olan, kaçınılmaz olan
-
26-Şuarâ 7
min kulli : hepsinden
-
26-Şuarâ 8
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 10
ez zâlimîne : zalimler
-
26-Şuarâ 13
ve lâ yentaliku : ve dönmüyor
-
26-Şuarâ 13
lisân-î : benim dilim
-
26-Şuarâ 18
velîden : çocuk olarak, çocukken
-
26-Şuarâ 20
min ed dâllîne : dalâlette olanlardan
-
26-Şuarâ 21
vehebe lî : bana bağışladı
-
26-Şuarâ 21
min el murselîne : gönderilenlerden, resûllerden
-
26-Şuarâ 25
li men : kimselere
-
26-Şuarâ 26
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
26-Şuarâ 33
li en nâzırîne : bakanlar için, seyredenler için
-
26-Şuarâ 34
li el melei : ileri gelenlere
-
26-Şuarâ 34
alîmun : alîm, bilgin, bilen
-
26-Şuarâ 37
kulli : bütün, hepsi
-
26-Şuarâ 37
alîmin : alîm, bilgin, bilen
-
26-Şuarâ 38
li mîkâti : belli vakitte
-
26-Şuarâ 39
li en nâsi : insanlara
-
26-Şuarâ 40
el gâlibîne : gâlip gelenler
-
26-Şuarâ 41
li : ...e
-
26-Şuarâ 41
el gâlibîne : gâlip olanlar
-
26-Şuarâ 44
el gâlibûne : gâlip olanlar, üstün olanlar
-
26-Şuarâ 49
usallibenne-kum : sizi astıracağım
-
26-Şuarâ 50
munkalibûne : dönenleriz
-
26-Şuarâ 54
kalîlûne : az (sayıları az)
-
26-Şuarâ 59
kezâlike : işte böylece
-
26-Şuarâ 67
fî zâlike : bunda
-
26-Şuarâ 70
li ebî-hi : onun babasına
-
26-Şuarâ 74
kezâlike : böyle
-
26-Şuarâ 77
lî : benim için
-
26-Şuarâ 82
lî : bana, beni
-
26-Şuarâ 83
heb lî : bana bağışla, ver
-
26-Şuarâ 83
bi es sâlihîne : salihlere
-
26-Şuarâ 84
lî : beni
-
26-Şuarâ 84
lisâne : konuşulan, lisan
-
26-Şuarâ 86
li : beni, benim için
-
26-Şuarâ 86
min ed dâllîne : dalâlette olanlardan
-
26-Şuarâ 89
selîmin : selîm, selâmete ermiş
-
26-Şuarâ 90
ve uzlifeti : ve yaklaştırıldı
-
26-Şuarâ 90
li el muttekîne : takva sahiplerine
-
26-Şuarâ 91
li el gâvîne : azgınlar için, azgınlara
-
26-Şuarâ 95
iblîse : iblis
-
26-Şuarâ 97
dalâlin : dalâlet
-
26-Şuarâ 103
zâlike : işte böylece
-
26-Şuarâ 105
el murselîne : gönderilenler, resûller
-
26-Şuarâ 121
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 123
el murselîne : gönderilen resûller
-
26-Şuarâ 128
bi kulli : bütün hepsi
-
26-Şuarâ 137
el evvelîne : öncekiler, evvelkiler
-
26-Şuarâ 139
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 141
el murselîne : gönderilen resûller
-
26-Şuarâ 142
sâlihun : Salih
-
26-Şuarâ 148
ve nahlin : ve hurma ağaçları, hurmalıklar
-
26-Şuarâ 149
min el cibâli : dağlardan
-
26-Şuarâ 152
ve lâ yuslihûne : ve ıslâh etmiyorlar, ıslâh etmezler
-
26-Şuarâ 158
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 160
el murselîne : gönderilenler, resûller
-
26-Şuarâ 168
li ameli-kum : sizin amellerinizi, yaptıklarınızı
-
26-Şuarâ 168
min el kâlîne : şiddetle buğzedenlerden, tiksinenlerden
-
26-Şuarâ 169
ve ehlî : ve ehlim (ailem ve bana tâbî olanlar)
-
26-Şuarâ 174
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 176
el murselîne : gönderilenler, resûller
-
26-Şuarâ 184
el evvelîne : evvelkiler
-
26-Şuarâ 190
fî zâlike : bunda var
-
26-Şuarâ 194
li : için
-
26-Şuarâ 195
lisânin : dil, lisan
-
26-Şuarâ 196
el evvelîne : evvelkiler
-
26-Şuarâ 200
kezâlike : işte böyle
-
26-Şuarâ 201
el elîme : elîm, acı
-
26-Şuarâ 209
zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
26-Şuarâ 215
li men : kimselere
-
26-Şuarâ 220
el alîmu : alîmdir, en iyi bilendir
-
26-Şuarâ 222
alâ kulli : hepsine
-
26-Şuarâ 225
fî kulli vâdin : bütün vadilerde
-
26-Şuarâ 227
ve amilu es sâlihâti : ve salih amel işleyenler, nefs tezkiyesi yapanlar
-
26-Şuarâ 227
mâ zulimû : (kendilerine) zulüm yapıldılar
-
26-Şuarâ 227
yenkalibûne : dönecekler
-
27-Neml 2
li el mu'minîne : mü'minler için, mü'minleri
-
27-Neml 6
alîmin : alîm olan, en iyi bilen
-
27-Neml 7
li ehlihî : ehline, ailesine
-
27-Neml 15
li allâhi : Allah'a
-
27-Neml 16
ullim-nâ : bize öğretildi
-
27-Neml 16
min kulli şey'in : herşeyden
-
27-Neml 17
li suleymâne : Süleyman için
-
27-Neml 18
alâ vâdin nemli : karınca vadisine
-
27-Neml 19
min kavli-hâ : onun sözüne
-
27-Neml 19
vâlideyye : anne ve babam
-
27-Neml 19
ve en a'mele salihan : ve benim salih amel yapmam
-
27-Neml 19
es sâlihîne : salihler
-
27-Neml 20
mâ-liye : niçin ben
-
27-Neml 23
temliku-hum : onlara melik olan, hükümdarlık yapan
-
27-Neml 23
min kulli şey'in : herşeyden
-
27-Neml 24
li eş şemsi : güneşe
-
27-Neml 24
an es sebîli : yoldan
-
27-Neml 25
li : için
-
27-Neml 25
ellezî (lillâhillezî) (li allâhi ellezî) : ki o
-
27-Neml 25
ve mâ tu'linûne : ve açıkladığınız şeyi
-
27-Neml 31
muslimîne : teslim olanlar
-
27-Neml 34
ehlihâ : onun halkı
-
27-Neml 34
ve kezâlike : ve işte böyle, bunun gibi
-
27-Neml 36
mâlin : mal
-
27-Neml 38
muslimîne : teslim olanlar
-
27-Neml 40
min fadlı : fazlından, lutfundan
-
27-Neml 40
li yebluve-nî : beni denemesi için
-
27-Neml 40
li : için
-
27-Neml 42
min kabli-hâ : ondan önce
-
27-Neml 42
muslimîne : müslümanlar, teslim olanlar
-
27-Neml 44
lehadhulî (lehâ udhulî) : ona gir
-
27-Neml 44
lillâhi (li allâhi) : Allah'a
-
27-Neml 45
sâlihan : Salih
-
27-Neml 46
lime : neden, niçin
-
27-Neml 48
lâ yuslihûne : ıslâh etmiyorlar
-
27-Neml 49
li veliyyi-hi : ve onun velîsine, dostlarına
-
27-Neml 49
mehlike : helâk edilme
-
27-Neml 49
ehli-hi : onun ehli, ailesi
-
27-Neml 52
fî zâlike : bunda vardır
-
27-Neml 52
li kavmin : kavim için
-
27-Neml 54
li kavmi-hi : kavmine
-
27-Neml 59
lillâhi (li allâhi) : Allah'a aittir, Allah içindir
-
27-Neml 62
kalîlen mâ : ne kadar az
-
27-Neml 68
el evvelîne : evvelkiler
-
27-Neml 73
zû fadlın : fazl, lütuf sahibidir
-
27-Neml 74
ve mâ yu'linûne : ve açıkladıkları şeyler
-
27-Neml 76
yahtelifûne : ihtilâfa düşüyorlar
-
27-Neml 77
li : için
-
27-Neml 78
el alîmu : en iyi bilen
-
27-Neml 81
muslimûne : teslim olanlardır
-
27-Neml 82
tukellimu-hum : onlara söyleyecek (konuşacak)
-
27-Neml 83
min kulli ummetin : bütün ümmetlerden
-
27-Neml 86
li yeskunû : sükûn bulsunlar, dinlensinler diye
-
27-Neml 86
fî zâlike : işte bunda vardır
-
27-Neml 86
li kavmin : bir kavim için
-
27-Neml 91
min el muslimîne : müslümanlardan, teslim olanlardan
-
27-Neml 92
li nefsi-hi : kendi nefsi için
-
27-Neml 93
ve kuli : ve de, söyle
-
27-Neml 93
li allâhi : Allah'a mahsus, Allah'a
-
27-Neml 93
bi gâfilin : gâfil olan
-
28-Kasas 3
li : için
-
28-Kasas 7
min el murselîne : mürselinden, resûllerden
-
28-Kasas 8
li : için, diye
-
28-Kasas 9
lî : bana
-
28-Kasas 10
li tekûne : olması için
-
28-Kasas 11
li uhti-hi : onun kız kardeşine (ablasına)
-
28-Kasas 12
alâ ehli beytin : bir aileye
-
28-Kasas 13
ve li ta'leme : ve bilmesi için
-
28-Kasas 14
ve kezâlike : ve işte böyle
-
28-Kasas 15
min ehli-hâ : şehir halkından
-
28-Kasas 15
min ameli eş şeytâni : şeytanın amelinden, şeytanın işinden
-
28-Kasas 16
fagfirlî (fe ıgfirlî) : artık beni mağfiret et
-
28-Kasas 17
li el mucrimîne : mücrimlere, suç işleyenlere, günahkârlara
-
28-Kasas 19
min el muslihîne : ıslâh edicilerden, barıştıranlardan
-
28-Kasas 20
li : için
-
28-Kasas 21
ez zâlimîne : zalimler
-
28-Kasas 22
es sebîli : yol
-
28-Kasas 24
ilez zılli (ilâ ez zılli) : gölgeye
-
28-Kasas 24
li mâ : şeye
-
28-Kasas 25
li : için
-
28-Kasas 25
ez zâlimîne : zalimler
-
28-Kasas 27
min es sâlihîne : salihlerden
-
28-Kasas 28
zâlike : işte bu
-
28-Kasas 29
ehli-hi : ailesiyle
-
28-Kasas 29
li : için, ...e
-
28-Kasas 29
ehli-hi : onun ailesi
-
28-Kasas 29
leallî : umarım, belki ben
-
28-Kasas 34
lisânen : dil, lisan bakımından
-
28-Kasas 35
el gâlibûne : gâlip olanlar
-
28-Kasas 36
el evvelîne : evvelki
-
28-Kasas 37
lâ yuflihu : felâha ermezler
-
28-Kasas 37
ez zâlimûne : zalimler
-
28-Kasas 38
mâ alimtu : ben bilmiyorum
-
28-Kasas 38
lî : bana, benim için
-
28-Kasas 38
lî : bana, benim için
-
28-Kasas 38
leallî : umarım, belki ben
-
28-Kasas 38
attaliu : muttali olurum, karşılaşırım
-
28-Kasas 40
ez zâlimîne : zalimler
-
28-Kasas 43
li en nâsi : insanlar için
-
28-Kasas 45
ehli : halk, şehir ehli
-
28-Kasas 45
mursilîne : gönderenler
-
28-Kasas 46
li tunzire : uyarman için
-
28-Kasas 46
min kablike : senden önceden
-
28-Kasas 48
bi kullin : hepsini
-
28-Kasas 50
ez zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
28-Kasas 52
min kabli-hi : ondan önce
-
28-Kasas 53
min kabli-hî : ondan önce
-
28-Kasas 53
muslimîne : müslümanlar, teslim olanlar
-
28-Kasas 55
el câhilîne : cahilleri
-
28-Kasas 57
kulli şey'in : herşey
-
28-Kasas 58
kalîlen : az
-
28-Kasas 59
muhlike : helâk edici, helâk eden
-
28-Kasas 59
muhlikî : helâk ediciler, helâk edenler
-
28-Kasas 59
zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
28-Kasas 65
el murselîne : mürseller, resûller
-
28-Kasas 67
ve amile sâlihân : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 67
min el muflihîne : felâha erenlerden
-
28-Kasas 69
yu'linûne : aleni olan, gizlenmeyen
-
28-Kasas 72
leylin : gece
-
28-Kasas 73
li teskunû : sükûn bulmanız için, dinlenmeniz için
-
28-Kasas 73
ve li tebtegû : ve ibtiga etmeniz için, istemeniz için
-
28-Kasas 73
min fadli-hi : onun fazlından
-
28-Kasas 75
min kulli ummetin : bütün ümmetlerden
-
28-Kasas 75
alimû : bildiler
-
28-Kasas 75
lillâhi (li allâhi) : Allah'a aittir
-
28-Kasas 76
uli el kuvveti : kuvvet sahibi, kuvvetli
-
28-Kasas 78
kabli-hi : ondan önce
-
28-Kasas 80
li : için
-
28-Kasas 80
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 82
li : için, ...e
-
28-Kasas 82
lâ yuflihu : felâha ermez
-
28-Kasas 83
li ellezîne : onlara
-
28-Kasas 83
li el muttekîne : takva sahiplerinin
-
28-Kasas 85
dalâlin : dalâlet
-
28-Kasas 86
li el kâfirîne : kâfirlere
-
28-Kasas 88
hâlikun : helâk olucu
-
29-Ankebût 1
Elif lâm mîm. Elif lâm mîm.
-
29-Ankebût 3
min kabli-him : onlardan önce
-
29-Ankebût 5
likâe allâhi : Allah'a mülâki olmak, Allah'a ulaşmak
-
29-Ankebût 5
el alîmu : en iyi bilen
-
29-Ankebût 6
li nefsi-hi : onun (kendi) nefsi için
-
29-Ankebût 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
29-Ankebût 8
bi vâlidey-hi : onun anne ve babasıyla
-
29-Ankebût 8
li tuşrike : senin şirk koşman için
-
29-Ankebût 9
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tasfiyesi) yaptılar
-
29-Ankebût 9
es sâlihîne : salihler
-
29-Ankebût 12
li ellezîne : o kimselere
-
29-Ankebût 12
velnahmil (ve li nahmil) : ve biz taşıyalım, biz yüklenelim
-
29-Ankebût 12
bi hâmilîne : yüklenenler
-
29-Ankebût 13
eskâli-him : onların yükleri, günahları
-
29-Ankebût 14
zâlimûne : zulmedenler, zalimler
-
29-Ankebût 15
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
29-Ankebût 16
li kavmi-hi : kavmine
-
29-Ankebût 16
zâlikum : işte bu
-
29-Ankebût 17
lâ yemlikûne : malik değiller
-
29-Ankebût 18
min kabli-kum : sizden önce
-
29-Ankebût 18
mâ aler resûli (alâ er resûli) : resûlün üzerine değil
-
29-Ankebût 19
zâlike : işte bu
-
29-Ankebût 20
alâ kulli şey'in : herşeye
-
29-Ankebût 22
min veliyyin : velîniz, dostunuz
-
29-Ankebût 23
ve likâi-hî : ve ona mülâki olmayı, ulaşmayı
-
29-Ankebût 23
azâbun elîmun : elîm azap
-
29-Ankebût 24
zâlike : bu, işte bu
-
29-Ankebût 24
li kavmin : bir kavim için
-
29-Ankebût 27
es sâlihîne : salihler
-
29-Ankebût 28
li kavmi-hi : onun kavmine, kendi kavmine
-
29-Ankebût 31
muhlikû : helâk edecek olanlarız
-
29-Ankebût 31
ehli : halk
-
29-Ankebût 31
zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
29-Ankebût 34
alâ ehli : halk üzerine
-
29-Ankebût 35
li kavmin : kavim için
-
29-Ankebût 38
anis sebîli (an es sebîli) : yoldan
-
29-Ankebût 40
li yazlime-hum : onlara zulmeden
-
29-Ankebût 40
yazlimûne : zulmediyorlar
-
29-Ankebût 41
evliyâe : velîler, dostlar
-
29-Ankebût 41
meseli : misal, hal, durum
-
29-Ankebût 43
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
29-Ankebût 43
el âlimûne : alimler
-
29-Ankebût 44
zâlike : işte bu
-
29-Ankebût 44
li el mu'minîne : mü'minler için, mü'minlere
-
29-Ankebût 46
muslimûne : teslim olanlar
-
29-Ankebût 47
ve kezâlike : ve işte böylece
-
29-Ankebût 48
min kabli-hi : ondan önce
-
29-Ankebût 49
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
29-Ankebût 51
fî zâlike : bunda vardır
-
29-Ankebût 51
li kavmin : kavim için
-
29-Ankebût 52
bi el bâtılı : bâtıla
-
29-Ankebût 55
erculi-him : onların ayakları
-
29-Ankebût 58
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
29-Ankebût 58
hâlidîne : kalıcıdırlar, kalacak olanlar
-
29-Ankebût 58
el âmilîne : amel edenler
-
29-Ankebût 60
el alîmu : en iyi bilen
-
29-Ankebût 62
li : için, ...e
-
29-Ankebût 62
bi kulli şey'in : herşeyi
-
29-Ankebût 62
alîmun : en iyi bilen
-
29-Ankebût 63
kuli : de
-
29-Ankebût 63
lillâhi (li allâhi) : Allah'a ait
-
29-Ankebût 65
muhlisîne : halis olarak, halis kılarak
-
29-Ankebût 66
li yekfurû : inkâr etsinler, nankörlük etsinler
-
29-Ankebût 66
ve li yetemettaû : ve metalansınlar, faydalansınlar
-
29-Ankebût 67
havli-him : onların etraflarında
-
29-Ankebût 67
bi el bâtılı : bâtıla
-
29-Ankebût 68
li el kâfirîne : kâfirlere, kâfirler için
-
3-Âl-i İmrân 1
Elif lâm mîm. Elif lâm mîm.
-
3-Âl-i İmrân 3
li-mâ : şeyi
-
3-Âl-i İmrân 4
li en nâsi : insanlar için
-
3-Âl-i İmrân 7
te'vîli-hi : onun tevilini, açıklamasını, yorumunu
-
3-Âl-i İmrân 9
li yevmin : o günde
-
3-Âl-i İmrân 9
lâ yuhlifu : değiştirmez, dönmez
-
3-Âl-i İmrân 11
âli fir'avne : firavun ailesi
-
3-Âl-i İmrân 11
min kabli-him : onlardan önce
-
3-Âl-i İmrân 12
li ellezîne keferû : kâfir olanlara
-
3-Âl-i İmrân 13
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda (Allah yolunda)
-
3-Âl-i İmrân 13
fî zâlike : bunda vardır
-
3-Âl-i İmrân 13
li ulî el ebsâri : basiret sahipleri için
-
3-Âl-i İmrân 14
li en nâsi : insanlara
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el hayli : ve atlar
-
3-Âl-i İmrân 14
zâlike : bunlar
-
3-Âl-i İmrân 15
min zâlikum : bundan
-
3-Âl-i İmrân 15
li ellezîne : için, o kimseler (onlar için)
-
3-Âl-i İmrân 15
hâlidîne fî-hâ : orada, içinde devamlı kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 20
li allâhi : Allah'a
-
3-Âl-i İmrân 20
li ellezîne : onlara, o kimselere
-
3-Âl-i İmrân 21
bi azâbin elîmin : elim azap ile
-
3-Âl-i İmrân 23
li yahkume : hüküm vermek için, hükmetmek için
-
3-Âl-i İmrân 24
zâlike : bu
-
3-Âl-i İmrân 25
li yevmin : o gün için
-
3-Âl-i İmrân 26
mâlike el mulki : mülkün maliki, sahibi
-
3-Âl-i İmrân 26
alâ kulli şey'in : her şeye
-
3-Âl-i İmrân 27
tûlicu el leyle : geceyi sokarsın
-
3-Âl-i İmrân 27
ve tûlicu en nehâra : ve gündüzü sokarsın
-
3-Âl-i İmrân 27
fî el leyli : gecenin içine
-
3-Âl-i İmrân 28
evliyâe : dostlar
-
3-Âl-i İmrân 28
zâlike : bunu
-
3-Âl-i İmrân 29
alâ kulli şey'in : her şeye
-
3-Âl-i İmrân 34
alîmun : en iyi işiten bilen
-
3-Âl-i İmrân 35
ente es semîu el alîmu : sen en iyi işiten, en iyi bilensin
-
3-Âl-i İmrân 37
bi kabûlin hasenin : güzel bir kabul ile
-
3-Âl-i İmrân 38
hunâlike : orada, işte orada
-
3-Âl-i İmrân 38
heb-lî : bana bağışla
-
3-Âl-i İmrân 39
kâimun yusallî : ayakta namaz kılıyor
-
3-Âl-i İmrân 39
bi kelimetin min allâhi : bir kelime ile, Allah'tan
-
3-Âl-i İmrân 39
min es sâlihîne : salihlerden
-
3-Âl-i İmrân 40
ennâ yekûnu lî : benim nasıl olur,
-
3-Âl-i İmrân 40
kâle kezâlike : işte böyle dedi
-
3-Âl-i İmrân 41
rabbi ic'al lî : Rabbim benim için kıl,ver
-
3-Âl-i İmrân 41
ellâ tukellime en nâse : insanlarla konuşmaman
-
3-Âl-i İmrân 43
li rabbi-ki : Rabbin için
-
3-Âl-i İmrân 44
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 45
bi kelimetin : bir kelime ile
-
3-Âl-i İmrân 46
ve yukellimu en nâse : ve insanlarla konuşacak
-
3-Âl-i İmrân 46
ve min es sâlihîne : ve salihlerden, salâha erenlerden
-
3-Âl-i İmrân 47
lî veledun : benim çocuğum
-
3-Âl-i İmrân 47
kezâliki : işte böyle, bunun gibi
-
3-Âl-i İmrân 48
ve yuallimu-hu : ve ona öğretecek
-
3-Âl-i İmrân 49
fî zâlike : bunlarda
-
3-Âl-i İmrân 50
li-mâ : şeyi, şeyleri
-
3-Âl-i İmrân 50
ve li uhılle lekum : ve size helâl kılmak için
-
3-Âl-i İmrân 52
muslimûne : teslim olanlar
-
3-Âl-i İmrân 55
fî-hi tahtelifûne : hakkında ihtilâf ettiğiniz, ayrılığa düştüğünüz
-
3-Âl-i İmrân 57
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi tezkiye edici amel yaptılar
-
3-Âl-i İmrân 57
ez zâlimîne : zâlimler, haksızlık edenler
-
3-Âl-i İmrân 58
zâlike : bu, işte bu
-
3-Âl-i İmrân 59
ke meseli : misali, durumu gibi
-
3-Âl-i İmrân 63
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 64
ilâ kelimetin : bir kelimeye, bir söze
-
3-Âl-i İmrân 64
muslimûne : müslümanlar, teslim olanlar
-
3-Âl-i İmrân 65
lime : niçin, nasıl
-
3-Âl-i İmrân 66
fe lime tuhâccûne : artık siz niçin tartışıyorsunuz,
-
3-Âl-i İmrân 67
muslimen : Allah'a teslim olan, müslüman
-
3-Âl-i İmrân 68
veliyyu : veli, dost
-
3-Âl-i İmrân 69
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden, kitap verilenlerden, yahudiler ve hristiyanlardan
-
3-Âl-i İmrân 70
lime tekfurûne : niçin, inkâr ediyorsunuz
-
3-Âl-i İmrân 71
lime telbisûne : niçin, karıştırıyorsunuz
-
3-Âl-i İmrân 71
el hakka bi el bâtılı : hakkı (gerçeği), batıl (boş şeyler) ile
-
3-Âl-i İmrân 72
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden, kitap verilenlerden
-
3-Âl-i İmrân 73
illâ li men : o kimseden başka
-
3-Âl-i İmrân 73
alîmun : en iyi bilendir
-
3-Âl-i İmrân 74
zû el fadli : fazl sahibi
-
3-Âl-i İmrân 75
ehli el kitâbi : kitap ehli, kitap sahipleri
-
3-Âl-i İmrân 75
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 77
semenen kalîlen : az bir değer
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lâ yukellimu-hum : ve onlarla konuşmayacak,
-
3-Âl-i İmrân 77
azâbun elîmun : elim azap, acı azap
-
3-Âl-i İmrân 78
li tahsebû-hu : sizin onu zannetmeniz için
-
3-Âl-i İmrân 79
li beşerin : bir insan için
-
3-Âl-i İmrân 79
li en nâsi : insanlara
-
3-Âl-i İmrân 79
tuallimûne el kitâbe : siz kitabı öğretiyorsunuz
-
3-Âl-i İmrân 80
muslimûne : müslümanlar, Allah'a teslim olanlar
-
3-Âl-i İmrân 81
limâ : o şeyi
-
3-Âl-i İmrân 81
alâ zâlikum : bunu üzerinize
-
3-Âl-i İmrân 82
ba'de zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 84
muslimûne : teslim olanlar
-
3-Âl-i İmrân 86
el kavme ez zâlimîne : zalimler kavmi
-
3-Âl-i İmrân 88
hâlidîne fîhâ : onun içinde ebedi kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 89
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 91
azâbun elîmun : elim, acı azap
-
3-Âl-i İmrân 92
bi-hî alîmun : onu en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 93
li benî isrâîle : İsrailoğulları için
-
3-Âl-i İmrân 93
min kabli : önceden, daha önce
-
3-Âl-i İmrân 94
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
3-Âl-i İmrân 94
hum ez zâlimûne : onlar zalimlerdi
-
3-Âl-i İmrân 96
vudia li en nâsi : insanlar için vaz'edildi, yapıldı
-
3-Âl-i İmrân 96
li el âlemîne : âlemler için
-
3-Âl-i İmrân 97
ve li allâhi : ve Allah için
-
3-Âl-i İmrân 98
lime : niçin
-
3-Âl-i İmrân 99
lime : niçin
-
3-Âl-i İmrân 99
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
3-Âl-i İmrân 99
bi gâfilin : gâfil, habersiz
-
3-Âl-i İmrân 102
muslimûne : teslim olanlar
-
3-Âl-i İmrân 103
bi habli allâhi : Allah'ın ipine
-
3-Âl-i İmrân 103
kezâlike : işte böyle
-
3-Âl-i İmrân 104
ve li tekun : ve olsun
-
3-Âl-i İmrân 104
hum el muflihûne : onlar, kurtuluşa, felâha erenler
-
3-Âl-i İmrân 107
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 108
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
3-Âl-i İmrân 109
ve li allâhi : ve Allah için, Allah'ın
-
3-Âl-i İmrân 110
li en nâsi : insanlar için
-
3-Âl-i İmrân 112
bi hablin min allâhi : Allah'tan bir ip
-
3-Âl-i İmrân 112
ve hablin : ve bir ip
-
3-Âl-i İmrân 112
zâlike : bu
-
3-Âl-i İmrân 112
zâlike bimâ : işte bu ... sebebiyle
-
3-Âl-i İmrân 113
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden (hristiyan ve yahudilerden)
-
3-Âl-i İmrân 113
ânâ el leyli : gece saatleri, gece vakti
-
3-Âl-i İmrân 114
min es sâlihîne : sâlihlerden
-
3-Âl-i İmrân 115
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 116
hâlidûne : devamlı kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 117
ke meseli : gibi, misal, durum
-
3-Âl-i İmrân 117
yazlımûne : zulmediyorlar
-
3-Âl-i İmrân 119
kulli-hi : onun tamamına
-
3-Âl-i İmrân 119
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 121
min ehli-ke : ailenden
-
3-Âl-i İmrân 121
li el kıtâli : savaş için
-
3-Âl-i İmrân 121
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 122
veliyyu-humâ : o ikisinin (onların) dostu
-
3-Âl-i İmrân 122
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
3-Âl-i İmrân 124
li el mu'minîne : mü'minlere
-
3-Âl-i İmrân 124
munzelîne : indirilen
-
3-Âl-i İmrân 126
ve li tatmeinne : ve tatmin olması, sukûnet bulması için
-
3-Âl-i İmrân 127
li yaktaa : kesmek için, helak etmek için
-
3-Âl-i İmrân 127
fe yenkalibû : böylece dönerler
-
3-Âl-i İmrân 128
zâlimûne : zalimler, haksızlık edenler
-
3-Âl-i İmrân 129
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah için
-
3-Âl-i İmrân 129
li men yeşâu : dilediği kimseyi
-
3-Âl-i İmrân 130
tuflihûne : felâha erersiniz
-
3-Âl-i İmrân 131
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
3-Âl-i İmrân 133
li el muttekîne : muttekîler, takva sahipleri için
-
3-Âl-i İmrân 135
li zunûbi-him : kendi günahları için
-
3-Âl-i İmrân 136
hâlidîne fî-hâ : orada, içinde kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 136
el âmilîne : amel edenler
-
3-Âl-i İmrân 137
min kabli-kum : sizden önce
-
3-Âl-i İmrân 138
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
3-Âl-i İmrân 138
li el muttekîne : takva sahipleri için, takva sahiplerine
-
3-Âl-i İmrân 140
ve li ya'leme allâhu : ve Allah bilmesi, belli etmesi için
-
3-Âl-i İmrân 140
ez zâlimîne : zâlimler
-
3-Âl-i İmrân 141
ve li yumahhisa : kusursuz kılması, temize çıkarması
-
3-Âl-i İmrân 143
min kabli : önceden, ...'dan önce
-
3-Âl-i İmrân 144
min kabli-hi : ondan önce
-
3-Âl-i İmrân 144
yenkalib : dönüyor
-
3-Âl-i İmrân 145
li nefsin : bir nefs, bir kimse için
-
3-Âl-i İmrân 146
li mâ : şeyler için, şeyler sebebiyle
-
3-Âl-i İmrân 146
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 149
fe tenkalibû : o zaman dönersiniz
-
3-Âl-i İmrân 150
beli allâhu : hayır, öyle değil, bilâkis Allah
-
3-Âl-i İmrân 151
ez zâlimîne : zalimler
-
3-Âl-i İmrân 152
li yebteliye-kum : sizi imtihan etmek için
-
3-Âl-i İmrân 152
zû fadlin : fazlın sahibi
-
3-Âl-i İmrân 153
li keylâ : ... olmaması için
-
3-Âl-i İmrân 154
zanne el câhiliyyeti : cahiliye zannı ile
-
3-Âl-i İmrân 154
li allâhi : Allah için, Allah'ın
-
3-Âl-i İmrân 154
ve li yebteliye allâhu : ve Allah'ın sınaması için
-
3-Âl-i İmrân 154
ve li yumahhısa : ve temize çıkarmak (fitneden kurtarmak)
-
3-Âl-i İmrân 154
alîmun : en iyi bilen
-
3-Âl-i İmrân 155
halîmun : halîm, yumuşak davranan, acele etmeyen
-
3-Âl-i İmrân 156
li ıhvâni-him : kendi kardeşleri için
-
3-Âl-i İmrân 156
li yec'ale allâhu : Allah, ... kılmak için
-
3-Âl-i İmrân 156
zâlike : bunu
-
3-Âl-i İmrân 157
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 159
linte : yumuşak davrandın
-
3-Âl-i İmrân 159
galîza el kalbi : katı kalpli
-
3-Âl-i İmrân 159
min havli-ke : senin etrafından
-
3-Âl-i İmrân 159
el mutevekkilîne : tevekkül edenler, Allah'a güvenenler
-
3-Âl-i İmrân 160
fe lâ gâlibe : o taktirde galip gelecek, yenecek yoktur
-
3-Âl-i İmrân 160
fe li yetevekkeli : o zaman tevekkül etsinler, güvensinler
-
3-Âl-i İmrân 161
li nebiyyin : bir peygamber için
-
3-Âl-i İmrân 164
ve yuallimu-hum : ve onlara öğretir
-
3-Âl-i İmrân 164
le fî dalâlin : elbette dalâlet içinde
-
3-Âl-i İmrân 165
alâ kulli şey'in : her şeye
-
3-Âl-i İmrân 166
ve li ya'leme : ve bilmesi için
-
3-Âl-i İmrân 167
ve li ya'leme : ve bilmesi, belirlenmesi için
-
3-Âl-i İmrân 167
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 167
hum li el kufri : onlar, küfre, küfür için
-
3-Âl-i İmrân 167
li el îmâni : îmâna
-
3-Âl-i İmrân 168
li ihvâni-him : kardeşleri için
-
3-Âl-i İmrân 169
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
3-Âl-i İmrân 170
min fadlı-hî : kendi fazlından
-
3-Âl-i İmrân 171
ve fadlin : ve fazl
-
3-Âl-i İmrân 172
li allâhi : Allah'a, Allah için
-
3-Âl-i İmrân 172
ve er resûli : ve resûle, elçi
-
3-Âl-i İmrân 172
li ellezîne : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 174
ve fadlin : ve bir fazl
-
3-Âl-i İmrân 174
zû fadlin : fazlın sahibi
-
3-Âl-i İmrân 175
zâlikum : böylece
-
3-Âl-i İmrân 175
evliyâe--hu : kendi dostları (onu dost edinenler)
-
3-Âl-i İmrân 177
azâbun elîmun : elîm azap, acı azap
-
3-Âl-i İmrân 178
numlî : mühlet veririz, mühlet veriyoruz
-
3-Âl-i İmrân 178
li enfusi-him : kendileri için
-
3-Âl-i İmrân 178
numlî : mühlet veririz, mühlet veriyoruz
-
3-Âl-i İmrân 178
li yezdâdû : artırmaları için
-
3-Âl-i İmrân 179
li yezere : bırakır, terkeder
-
3-Âl-i İmrân 179
li yutlia-kum : sizi muttali edecek, bildirecek
-
3-Âl-i İmrân 179
min rusuli-hî : kendi resûllerinden, elçilerinden
-
3-Âl-i İmrân 179
ve rusuli-hî : ve O'nun resûllerine, elçilerine
-
3-Âl-i İmrân 180
min fadlı-hî : kendi fazlından
-
3-Âl-i İmrân 180
ve li allâhi : ve Allah'ın
-
3-Âl-i İmrân 182
zâlike : işte bu
-
3-Âl-i İmrân 182
li el abîdi : kullar için, kullara
-
3-Âl-i İmrân 183
li resûlin : bir resûle, elçiye
-
3-Âl-i İmrân 183
min kablî : benden önce
-
3-Âl-i İmrân 183
fe lime : o halde niçin
-
3-Âl-i İmrân 184
min kabli-ke : senden önce
-
3-Âl-i İmrân 186
fî emvâli-kum : kendi mallarınız konusunda, hususunda
-
3-Âl-i İmrân 186
min kabli-kum : sizden önce
-
3-Âl-i İmrân 186
fe inne zâlike : ki bu muhakkak
-
3-Âl-i İmrân 187
li en nâsi : insanlara
-
3-Âl-i İmrân 187
semenen kalîlen : az bir değere
-
3-Âl-i İmrân 188
azâbun elîmun : elîm azap
-
3-Âl-i İmrân 189
ve li allâhi : ve Allah için, Allah'ın
-
3-Âl-i İmrân 189
alâ kulli şey'in : her şeye
-
3-Âl-i İmrân 190
ve ıhtilâfi el leyli : ve gecenin ihtilaflı, karşılıklı, ardarda olması
-
3-Âl-i İmrân 190
li ulî el elbâbı : lübb'lerin, sırların sahipleri için
-
3-Âl-i İmrân 192
tudhıli en nâre : ateşe sokarsan
-
3-Âl-i İmrân 192
ve mâ li ez zâlimîne : ve zalimler için yoktur
-
3-Âl-i İmrân 193
li el îmâni : îmâna
-
3-Âl-i İmrân 194
alâ rusuli-ke : senin resûllerin vasıtası ile
-
3-Âl-i İmrân 194
lâ tuhlifu : değiştirmezsin
-
3-Âl-i İmrân 195
amele âmilin : amel edenin amelini
-
3-Âl-i İmrân 195
fî sebîlî : benim yolumda
-
3-Âl-i İmrân 197
kalîlun : az
-
3-Âl-i İmrân 198
hâlidîne fî-hâ : onun içinde ebedîyyen kalacak olanlar
-
3-Âl-i İmrân 198
li el ebrâri : (cennete ehil olan) ebrar kullar için
-
3-Âl-i İmrân 199
min ehli el kitâbi : Kitap ehlinden, kitab sahiplerinden
-
3-Âl-i İmrân 199
hâşiîne li allâhi : Allah'a karşı huşû duyarlar
-
3-Âl-i İmrân 199
semenen kalîlen : az bir pahaya, değere, bedele
-
3-Âl-i İmrân 200
tuflihûne : felâha, kurtuluşa ulaşırsınız
-
30-Rûm 1
Elif lâm mîm. Elif lâm mîm.
-
30-Rûm 2
gulibeti : gâlip gelindi (mağlup oldu)
-
30-Rûm 3
se yaglibûne : gâlip gelecekler
-
30-Rûm 4
lillâhi (li allâhi) : Allah'a aittir
-
30-Rûm 6
lâ yuhlifu \n(yuhlifullâhu: yuhlifu allâhu) : vaadinden dönmez, sözünde hilâf olmaz
-
30-Rûm 8
ve ecelin : ve ecel, zaman, süre
-
30-Rûm 8
bi likâi : mülâki olmayı, Allah'a ulaşmayı
-
30-Rûm 9
min kabli-him : onlardan önce
-
30-Rûm 9
li : için
-
30-Rûm 9
yazlime-hum : onlara zulmediyor
-
30-Rûm 9
yazlimûne : zulmediyorlar
-
30-Rûm 12
yublisu : ümidi keserler
-
30-Rûm 15
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi
-
30-Rûm 16
ve likâi : ve ulaşma
-
30-Rûm 19
ve kezâlike : ve işte bunun gibi, böylece
-
30-Rûm 21
li teskunû : sükûn bulmanız için
-
30-Rûm 21
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 21
li kavmin : bir kavim için
-
30-Rûm 22
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 22
li el âlimîne : âlimler için
-
30-Rûm 23
bi el leyli : geceleyin
-
30-Rûm 23
min fadli-hi : onun fazlından
-
30-Rûm 23
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 23
li kavmin : bir kavim için
-
30-Rûm 24
fî zâlike : işte bunda vardır
-
30-Rûm 24
li kavmin : bir kavim için
-
30-Rûm 28
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
30-Rûm 28
li kavmin : kavim için
-
30-Rûm 30
li ed dîni : dîn için
-
30-Rûm 30
li halkıllâhi (halkı allâhi) : Allah'ın yaratmasında
-
30-Rûm 30
zâlike : işte bu
-
30-Rûm 34
li yekfurû : inkâr etsinler
-
30-Rûm 37
li men : kimse için
-
30-Rûm 37
fî zâlike : bunda vardır
-
30-Rûm 37
li kavmin : bir kavim için
-
30-Rûm 38
vebnes sebîli (ve ibne es sebîli) : ve yolcular
-
30-Rûm 38
zâlike : işte bunlar
-
30-Rûm 38
li : çin
-
30-Rûm 38
el muflihûne : felâha erenler
-
30-Rûm 39
li yerbuve : artsın diye
-
30-Rûm 39
emvâli : mallar
-
30-Rûm 40
min zâlikum : bundan
-
30-Rûm 41
li yuzîka-hum : onlara tattırmak için
-
30-Rûm 43
li ed dîni : dîn için
-
30-Rûm 43
min kabli : önceden
-
30-Rûm 44
amile sâlihan : salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
30-Rûm 44
li : için
-
30-Rûm 45
li : için
-
30-Rûm 45
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefsi islâh edici amel yani nefs tezkiyesi yaparlar
-
30-Rûm 45
fadli-hi : onun fazlı
-
30-Rûm 46
ve li yuzîka-kum : ve size tattırması için
-
30-Rûm 46
ve li tecriye : ve akması, yürümesi için
-
30-Rûm 46
ve li tebtegû : ve aramanız için
-
30-Rûm 46
min fadli-hi : onun fazlından
-
30-Rûm 47
min kabli-ke : senden önce
-
30-Rûm 48
min hılâli-hî : onun arasından
-
30-Rûm 49
min kabli : önceden, önce
-
30-Rûm 49
min kabli-hi : ondan önce
-
30-Rûm 49
mublisîne : ümitlerini kesenler
-
30-Rûm 50
zâlike : işte bu
-
30-Rûm 50
kulli şey'in : herşey
-
30-Rûm 53
muslimûne : teslim olanlar, müslümanlar
-
30-Rûm 54
el alîmu : en iyi bilen
-
30-Rûm 55
kezâlike : böylece
-
30-Rûm 58
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
30-Rûm 58
min kulli meselin : bütün meselelerden
-
30-Rûm 59
kezâlike : böylece, işte böyle
-
31-Lokman 1
Elif lâm mîm. Elif lâm mîm.
-
31-Lokman 3
li el muhsinîne : muhsinler için
-
31-Lokman 5
el muflihûne : felâha erenler
-
31-Lokman 6
li yudılle : saptırmak için
-
31-Lokman 6
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
31-Lokman 7
elîmin : elîm
-
31-Lokman 8
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
31-Lokman 9
hâlidîne : kalıcı olanlar
-
31-Lokman 10
kulli : her, hepsi
-
31-Lokman 10
kulli : her, hepsi
-
31-Lokman 11
zâlimûne : zulmedenler, zalimler
-
31-Lokman 11
dalâlin : dalâlet, sapıklık
-
31-Lokman 12
li allâhi : Allah'a
-
31-Lokman 12
li nefsi-hi : kendi nefsi için
-
31-Lokman 13
libni-hî : oğluna
-
31-Lokman 14
bi vâlidey-hi : onun anne ve babasını
-
31-Lokman 14
enişkurlî (en uşkur lî ) : bana şükretmen
-
31-Lokman 14
ve li vâlidey-ke : ve senin anne babana
-
31-Lokman 16
min hardalin : hardaldan, hardal
-
31-Lokman 17
zâlike : işte bu
-
31-Lokman 18
li en nâsi : insanlara
-
31-Lokman 18
muhtâlin : çalımla yürüyen
-
31-Lokman 22
yuslim : teslim eder
-
31-Lokman 23
alîmun : en iyi bilen
-
31-Lokman 24
kalîlen : az
-
31-Lokman 24
galîzin : çok şiddetli, ağır
-
31-Lokman 25
kuli : de, söyle
-
31-Lokman 25
lillâhi (li allâhi) : Allah'a ait
-
31-Lokman 26
lillâhi (li allâhi) : Allah'a ait, Allah'ın
-
31-Lokman 27
kelimâtullâhi (kelimâtu allâhi) : Allah'ın kelimeleri
-
31-Lokman 29
yûlicu : sokar
-
31-Lokman 29
ve yûlicu : ve sokar
-
31-Lokman 29
fî el leyli : gecenin içine
-
31-Lokman 29
ilâ ecelin : bir ecele kadar
-
31-Lokman 30
zâlike : işte bu
-
31-Lokman 30
el aliyyu : âli, çok yüce
-
31-Lokman 31
li : için
-
31-Lokman 31
fî zâlike : bunda vardır
-
31-Lokman 31
li kulli : hepsi için
-
31-Lokman 32
ez zuleli : (karanlık) gölgeler
-
31-Lokman 32
muhlisine : muhlisler, halis kılanlar
-
31-Lokman 33
vâlidun : baba
-
31-Lokman 33
an vâlidi-hi : onun babasından
-
31-Lokman 34
alîmun : en iyi bilen
-
32-Secde 1
Elif lâm mîm. Elif lâm mîm.
-
32-Secde 3
li tunzire : uyarman için
-
32-Secde 3
min kablike : senden önce
-
32-Secde 4
min veliyyin : velîlerden bir velî (dost)
-
32-Secde 6
ƶālike : işte O’dur
-
32-Secde 6
ǎālimu : bilen
-
32-Secde 9
kalîlen : az
-
32-Secde 10
bi likâi : (Allah'a) ulaşmayı
-
32-Secde 12
sâlihan : salih amel
-
32-Secde 14
likâe : kavuşma, ulaşma
-
32-Secde 19
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaptılar
-
32-Secde 23
min likâi-hi : ona ulaşmaktan
-
32-Secde 23
li : için
-
32-Secde 25
yahtelifûne : ihtilâf ediyorlar
-
32-Secde 26
min kabli-him : onlardan önce
-
32-Secde 26
zâlike : işte bu, bu
-
33-Ahzâb 1
alîmen : en iyi bilen
-
33-Ahzâb 4
li raculin : bir adamda
-
33-Ahzâb 4
zâlikum : işte bu, bu
-
33-Ahzâb 5
li âbâi-him : babalarına göre (namı ile)
-
33-Ahzâb 5
ve mevâlî-kum : ve sizin dostlarınız
-
33-Ahzâb 6
ilâ evliyâi-kum : sizin dostlarınıza
-
33-Ahzâb 6
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 7
galîzen : sağlam, ağır, çok kuvvetli
-
33-Ahzâb 8
li yes'ele : sorması için
-
33-Ahzâb 8
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
33-Ahzâb 8
elîmen : acı, elîm
-
33-Ahzâb 11
hunâlike : orada
-
33-Ahzâb 11
ebtulîe : sınandı, imtihan edildi
-
33-Ahzâb 16
el katli : katil, öldürülme
-
33-Ahzâb 16
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 17
veliyyen : velî, dost
-
33-Ahzâb 18
ve el kâilîne : ve söyleyenler, diyenler
-
33-Ahzâb 18
li : için, ... e
-
33-Ahzâb 18
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 19
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 20
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 21
fî resûli allâhi : Allah'ın Resûl'ünde
-
33-Ahzâb 21
li men : kimseler için
-
33-Ahzâb 22
ve teslîmen : ve teslimiyetleri
-
33-Ahzâb 24
li : için
-
33-Ahzâb 26
min ehli el kitab : kitap ehlinden
-
33-Ahzâb 27
alâ kulli şey'in : herşeye
-
33-Ahzâb 28
li : için, ... e
-
33-Ahzâb 29
li el muhsinâti : muhsin kadınlar için
-
33-Ahzâb 30
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 31
lillâhi (li allâhi) : Allah'a
-
33-Ahzâb 31
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
33-Ahzâb 31
ve ta'mel sâlihan : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaparız
-
33-Ahzâb 32
bi el kavli : sözü
-
33-Ahzâb 33
el câhiliyyeti : cahiliyye, cahillik
-
33-Ahzâb 33
li yuzhibe : gidermek
-
33-Ahzâb 35
el muslimîne : İslâm olan, Allah'a teslim olan, müslüman erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el muslimâti : ve İslâm olan, Allah'a teslim olan, müslüman kadınlar
-
33-Ahzâb 36
li mu'minin : mü'min bir erkek için
-
33-Ahzâb 37
li : ... e
-
33-Ahzâb 37
likey : için
-
33-Ahzâb 39
yubelligûne : tebliğ ederler
-
33-Ahzâb 40
min ricâli-kum : erkeklerinizden
-
33-Ahzâb 40
kulli şey'in : hepsi, herşey
-
33-Ahzâb 40
alîmen : bilen
-
33-Ahzâb 43
yusallî : salât eder
-
33-Ahzâb 43
li yuhrice-kum : sizi çıkarması için
-
33-Ahzâb 49
min kabli : önceden, daha önce
-
33-Ahzâb 50
hâli-ke : dayın
-
33-Ahzâb 50
li en nebiyyi : nebî (peygamber) için
-
33-Ahzâb 50
hâlisaten : ... a has olarak, özel olarak
-
33-Ahzâb 50
alimnâ : biz bildik
-
33-Ahzâb 50
li keylâ yekûne : olmaması için
-
33-Ahzâb 51
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 51
alîmen : çok iyi bilen
-
33-Ahzâb 51
halîmen : halim
-
33-Ahzâb 52
kulli şey'in : herşey
-
33-Ahzâb 53
li hadîsin : söze
-
33-Ahzâb 53
zâlikum : işte bu
-
33-Ahzâb 53
zâlikum : işte bu
-
33-Ahzâb 53
li : için
-
33-Ahzâb 53
zâlikum : bu
-
33-Ahzâb 54
bi kulli şey'in : herşeyi
-
33-Ahzâb 54
alîmen : en iyi bilen
-
33-Ahzâb 55
alâ kulli şey'in : herşeye
-
33-Ahzâb 56
ve sellimû : ve selâm verin, salât edin
-
33-Ahzâb 56
teslîmen : teslim olarak, selâm ederek
-
33-Ahzâb 59
li ezvâci-ke : (senin) zevcelerine, eşlerine
-
33-Ahzâb 59
zâlike : işte bu
-
33-Ahzâb 60
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 62
li sunneti allâhi : Allah'ın sünnetinde, kanununda
-
33-Ahzâb 65
hâlidîne : halid olanlar, kalıcı olanlar
-
33-Ahzâb 65
veliyyen : bir velî, bir dost
-
33-Ahzâb 71
yuslıh : ıslâh etsin
-
33-Ahzâb 72
ve el cibâli : ve dağlar
-
33-Ahzâb 73
li : için, olsun diye
-
34-Sebe 1
li allâhi : Allah'ındır, Allah'a aittir
-
34-Sebe 2
mâ yelicu : giren şey
-
34-Sebe 3
âlimi : bilen
-
34-Sebe 3
min zâlike : bundan
-
34-Sebe 4
li : için
-
34-Sebe 4
ve amilûs sâlihâti : ve salih amel işleyen
-
34-Sebe 5
elîmun : acı, elem veren
-
34-Sebe 7
raculin : bir adam
-
34-Sebe 8
ve ed dalâli : ve dalâlet
-
34-Sebe 9
zâlike : işte bu
-
34-Sebe 9
li : için
-
34-Sebe 9
kulli : bütün, hepsi
-
34-Sebe 11
va'melû sâlihan : ve salih amel (zikirle nefs tezkiyesi) yapın
-
34-Sebe 12
li : için, ... e ait
-
34-Sebe 13
ve kalîlun : ve az
-
34-Sebe 15
li sebein : Sebe (halkı) için
-
34-Sebe 15
ve şimâlin : ve soldan
-
34-Sebe 16
ukulin : meyve
-
34-Sebe 16
ve eslin : ve meyvesiz ağaç
-
34-Sebe 16
kalîlin : az
-
34-Sebe 17
zâlike : işte böyle
-
34-Sebe 18
leyâliye : geceler, geceleyin
-
34-Sebe 19
fî zâlike : işte bunda vardır
-
34-Sebe 19
li kulli : hepsi için
-
34-Sebe 20
iblîsu : iblis
-
34-Sebe 21
li na'leme : bilmemiz için
-
34-Sebe 21
alâ kulli şey'in : herşeye, herşeyi
-
34-Sebe 22
lâ yemlikûne : malik değiller, güçleri yetmez
-
34-Sebe 23
li : için
-
34-Sebe 23
el aliyyu : âli, çok yüce
-
34-Sebe 24
kulillâhu (kul allâhu) : 'Allah' de
-
34-Sebe 24
dalâlin : dalâlet
-
34-Sebe 26
el alîmu : âlim olan, en iyi bilen
-
34-Sebe 28
li en nâsi : insanlar için
-
34-Sebe 31
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
34-Sebe 31
li ellezîne : onlara
-
34-Sebe 32
li ellezîne : onlara
-
34-Sebe 33
lillezîne (li ellezîne) : onlara
-
34-Sebe 33
el leyli : gece
-
34-Sebe 36
li men : o kimseye
-
34-Sebe 37
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
34-Sebe 39
li men : o kimseye
-
34-Sebe 39
yuhlifu-hu : onun halefini, karşılığını verir
-
34-Sebe 40
li el melâiketi : meleklere
-
34-Sebe 41
veliyyu-nâ : bizim dostumuz, velîmiz
-
34-Sebe 42
lâ yemliku : malik olmaz, olamaz, gücü yetmez
-
34-Sebe 42
li ba'dın : bir kısmına, diğerlerine
-
34-Sebe 42
li ellezîne : onlara
-
34-Sebe 43
li : için
-
34-Sebe 45
min kabli-him : onlardan önce
-
34-Sebe 45
rusulî : resûller
-
34-Sebe 46
li allâhi : Allah için
-
34-Sebe 47
alâ kulli şey'in : herşeye
-
35-Fâtır 1
lillâhi (li allâhi) : Allah'ındır, Allah'a aittir
-
35-Fâtır 1
câili : kılan
-
35-Fâtır 1
ulî : sahip
-
35-Fâtır 1
kulli : her
-
35-Fâtır 2
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
35-Fâtır 3
min hâlikın : bir yaratıcı(dan)
-
35-Fâtır 4
min kabli-ke : senden önce
-
35-Fâtır 6
li : için
-
35-Fâtır 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
35-Fâtır 8
ameli-hi : onun ameli
-
35-Fâtır 8
alîmun : en iyi bilen
-
35-Fâtır 9
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 10
li allâhi : Allah'a ait
-
35-Fâtır 10
el kelimu : söz, kelime
-
35-Fâtır 10
ve el amelu es sâlihu : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
35-Fâtır 11
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 12
ve min kullin : ve hepsinden
-
35-Fâtır 12
li tebtegû : aramanız, talep etmeniz için
-
35-Fâtır 12
min fadli-hi : onun fazlından
-
35-Fâtır 13
yûlicu : içine sokar
-
35-Fâtır 13
ve yûlicu : ve içine sokar
-
35-Fâtır 13
fî el leyli : gecenin içine
-
35-Fâtır 13
li ecelin : bir ecele kadar, bir süre
-
35-Fâtır 13
zâlikum : şte bu
-
35-Fâtır 13
mâ yemlikûne : sahip olamazlar, malik olamazlar
-
35-Fâtır 17
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 18
ilâ himli-hâ : onu taşımaya
-
35-Fâtır 18
li nefsi-hi : kendi nefsi için
-
35-Fâtır 25
min kabli-him : onlardan önce
-
35-Fâtır 27
muhtelifen : muhtelif, çeşitli
-
35-Fâtır 27
ve min el cibâli : ve dağlardan
-
35-Fâtır 27
muhtelifun : muhtelif, çeşitli
-
35-Fâtır 28
muhtelifun : muhtelif, çeşitli
-
35-Fâtır 28
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 30
li : için, ... ı
-
35-Fâtır 30
min fadli-hi : kendi fazlından
-
35-Fâtır 31
limâ : şeyleri
-
35-Fâtır 32
zâlimun : zulmeden
-
35-Fâtır 32
li nefsi-hi : kendi nefsine
-
35-Fâtır 32
zâlike : işte bu
-
35-Fâtır 33
ve li bâsu-hum : ve onların elbiseleri
-
35-Fâtır 34
li allâhi : Allah'a
-
35-Fâtır 35
min fadli-hi : onun (kendi) fazlından
-
35-Fâtır 36
kezâlike : işte böyle
-
35-Fâtır 37
na'mel el sâlihan : biz salih amel yapalım
-
35-Fâtır 37
li ez zâlimîne : zalimler için
-
35-Fâtır 38
âlimu : bilen
-
35-Fâtır 38
alîmun : en iyi bilen
-
35-Fâtır 40
ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
-
35-Fâtır 41
halîmen : halîm
-
35-Fâtır 43
ehli-hi : onun sahibi
-
35-Fâtır 43
el evvelîne : evvelkiler
-
35-Fâtır 43
li sunnetillâhi : Allah'ın sünnetinde
-
35-Fâtır 43
li sunnetillâhi : Allah'ın sünnetinde
-
35-Fâtır 44
min kabli-him : onlardan önce
-
35-Fâtır 44
lî yu'cize-hu : onu aciz bırakacak
-
35-Fâtır 44
alîmen : en iyi bilen
-
35-Fâtır 45
ilâ ecelin : bir zamana kadar
-
36-Yâsin 3
min el murselîne : gönderilen resûllerden
-
36-Yâsin 6
li tunzire : senin uyarman için
-
36-Yâsin 14
sâlisin : üçüncü
-
36-Yâsin 18
elîmun : elîm, acı
-
36-Yâsin 20
el murselîne : (gönderilmiş) resûllere
-
36-Yâsin 22
liye : bana, ben
-
36-Yâsin 23
âliheten : ilâhlar
-
36-Yâsin 24
dalâlin : dalâlet
-
36-Yâsin 26
udhuli : girin
-
36-Yâsin 27
lî : bana, beni
-
36-Yâsin 28
munzilîne : indirenler (indiriciler)
-
36-Yâsin 30
min resûlin : bir resûl(den)
-
36-Yâsin 34
min nahîlin : hurmalıklar(dan)
-
36-Yâsin 35
li ye'kulû : yesinler
-
36-Yâsin 37
muzlimûne : karanlıkta kalan kimseler, karanlıkta kalanlar
-
36-Yâsin 38
li : için
-
36-Yâsin 38
zâlike : işte bu
-
36-Yâsin 38
el alîmi : alîm olan, en iyi bilen
-
36-Yâsin 42
min misli-hi : onun benzerinden, onun gibi
-
36-Yâsin 47
li ellezîne : o kimselere
-
36-Yâsin 47
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
36-Yâsin 50
ehli-him : onların aileleri
-
36-Yâsin 55
şugulin : meşguliyet
-
36-Yâsin 56
fî zılâlin : gölgeliklerde
-
36-Yâsin 65
ve tukellimu-nâ : ve bizimle konuşur, söyler, anlatır
-
36-Yâsin 70
li : için
-
36-Yâsin 71
mâlikûne : malik olanlar
-
36-Yâsin 74
âliheten : ilâhlar
-
36-Yâsin 76
ve mâ yu'linûne : ve aleni olan, açıkladıkları şeyler
-
36-Yâsin 79
bi kulli : hepsi, bütün
-
36-Yâsin 79
alîmun : en iyi bilen
-
36-Yâsin 81
el alîmu : en iyi bilen
-
36-Yâsin 83
kulli şey'in : herşey
-
37-Sâffât 3
et tâliyâti : tilâvet edenler, okuyanlar
-
37-Sâffât 7
min kulli : hepsinden
-
37-Sâffât 8
min kulli : hepsinden
-
37-Sâffât 21
el fasli : fasıl, ayırma hüküm verme
-
37-Sâffât 26
musteslimûne : teslim olanlar
-
37-Sâffât 34
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 36
âliheti-nâ : ilâhlarımız
-
37-Sâffât 36
li şâirin : şair için
-
37-Sâffât 37
el murselîne : gönderilen resûller, elçiler
-
37-Sâffât 38
el elîmi : elîm, acı
-
37-Sâffât 44
mutekâbilîne : karşılıklı
-
37-Sâffât 46
li eş şâribîne : içenler için
-
37-Sâffât 51
lî : benim var
-
37-Sâffât 54
muttaliûne : muttali olanlar, yakînen bilenler
-
37-Sâffât 61
li : için
-
37-Sâffât 61
misli : benzeri, misli
-
37-Sâffât 61
el ya'meli : yapsın, çalışsın, amel etsin
-
37-Sâffât 62
zâlike : işte bu, bu
-
37-Sâffât 63
li ez zâlimîne : zalimler için
-
37-Sâffât 64
fî asli : dibinde
-
37-Sâffât 66
mâliûne : dolduranlar, dolduracak olanlar
-
37-Sâffât 69
dâllîne : dalâlette olanlar
-
37-Sâffât 71
el evvelîne : evvelkiler
-
37-Sâffât 80
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 84
selîmin : selîm, teslim olmuş, arınmış, güzelliklere açık
-
37-Sâffât 85
li ebî-hi : babasına
-
37-Sâffât 86
âliheten : ilâhlar
-
37-Sâffât 91
âliheti-him : onların ilâhları
-
37-Sâffât 98
el esfelîne : esfelîn (en çok sefil olanlar)
-
37-Sâffât 100
heb lî : bana bağışla
-
37-Sâffât 100
min es sâlihîne : salihlerden
-
37-Sâffât 101
halîmin : halim, uysal, yumuşak huylu
-
37-Sâffât 103
li el cebîni : alnına, alnı üzerine
-
37-Sâffât 105
kezâlike : böylece, işte böyle
-
37-Sâffât 110
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 112
min es sâlihîne : salihlerden
-
37-Sâffât 113
ve zâlimun : ve zalim olan, zulmeden
-
37-Sâffât 113
li nefsi-hi : nefsine, kendine
-
37-Sâffât 116
el gâlibîne : gâlip gelenler
-
37-Sâffât 121
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 123
el murselîne : gönderilmiş olanlar,
-
37-Sâffât 124
li kavmi-hi : kavmine
-
37-Sâffât 125
el hâlikîne : yaratıcı
-
37-Sâffât 126
el evvelîne : evvelkiler
-
37-Sâffât 131
kezâlike : işte böyle
-
37-Sâffât 133
min el murselîne : gönderilen, gönderilmiş olan resûllerden
-
37-Sâffât 138
bi el leyli : geceleyin
-
37-Sâffât 139
min el murselîne : gönderilmiş resûllerden
-
37-Sâffât 142
mulîmun : levmedilen, kınanan kimse
-
37-Sâffât 149
li rabbi-ke : senin Rabbinin
-
37-Sâffât 158
alimet : bildi
-
37-Sâffât 163
sâli : yaslanan, giren
-
37-Sâffât 168
min el evvelîne : evvelkilerden
-
37-Sâffât 171
kelimetu-nâ : bizim sözümüz
-
37-Sâffât 171
li : için
-
37-Sâffât 171
el murselîne : gönderilenler, resûller
-
37-Sâffât 173
el gâlibûne : gâlip olanlar
-
37-Sâffât 181
el murselîne : gönderilen, gönderilmiş olan resûller
-
37-Sâffât 182
li allâhi : Allah için, Allah'a ait
-
38-Sâd 3
kabli-him : onlardan önce
-
38-Sâd 5
el âlihete : ilâhlar
-
38-Sâd 6
âliheti-kum : ilâhlarınız
-
38-Sâd 10
li yertekû : yükselsinler
-
38-Sâd 11
hunâlike : burada
-
38-Sâd 23
ve liye : ve benim var
-
38-Sâd 24
bi suâli : istemekle, isteyerek
-
38-Sâd 24
ve amilûs sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
38-Sâd 24
ve kalîlun : ve az
-
38-Sâd 25
zâlike : bu
-
38-Sâd 26
halîfeten : halife
-
38-Sâd 26
sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolu
-
38-Sâd 26
sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolu
-
38-Sâd 27
zâlike : bu, işte bu
-
38-Sâd 27
li ellezîne : kimselere, onlara
-
38-Sâd 28
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaptılar
-
38-Sâd 29
li yeddebberû : tedbir alsınlar, sonunu düşünsünler diye
-
38-Sâd 29
ve li yetezekkere : ve tezekkür etsinler diye
-
38-Sâd 30
li dâvûde : Davut'a
-
38-Sâd 35
lî : bana
-
38-Sâd 35
lî : bana
-
38-Sâd 35
li ehadin : birine, bir kimseye
-
38-Sâd 42
bi ricli-ke : (senin) ayağınla
-
38-Sâd 43
li ulî el elbâbi : ulûl'elbab için, daimî zikirdeki kimseler için
-
38-Sâd 45
ulîl eydî : güç sahibi
-
38-Sâd 46
bi hâlisatin : halis kullar olarak
-
38-Sâd 48
ve zel kifli : ve Zülkifl
-
38-Sâd 49
li el muttekîne : muttakiler için, takva sahipleri için
-
38-Sâd 53
li yevmi el hisâbi : hesap günü için
-
38-Sâd 55
li et tâgîne : azgınlar için
-
38-Sâd 58
min şekli-hi : onun şeklinden
-
38-Sâd 64
zâlike : bu
-
38-Sâd 64
ehli en nâri : cehennem ehli, cehennem halkı
-
38-Sâd 69
liye : benim
-
38-Sâd 71
li el melâiketi : meleklere
-
38-Sâd 71
hâlikun : yaratan
-
38-Sâd 74
iblîse : iblis
-
38-Sâd 75
iblîsu : iblis
-
38-Sâd 75
li mâ : şeye
-
38-Sâd 75
el âlîne : âlî olanlar, yüce olanlar
-
38-Sâd 86
el mutekellifîne : mütekelliflerden (mükellefiyet koyanlardan)
-
38-Sâd 87
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
39-Zümer 2
muhlisan : muhlis olarak, halis kılarak
-
39-Zümer 3
li allâhi : Allah'a ait, Allah için
-
39-Zümer 3
el hâlisu : halis, has, özel
-
39-Zümer 3
evliyâe : velîler, dostlar
-
39-Zümer 3
li yukarribûnâ : bizi yaklaştırmaları için
-
39-Zümer 3
yahtelifûne : ihtilâf ediyorlar
-
39-Zümer 5
el leyli : gece
-
39-Zümer 5
li ecelin : ecele, bir süreye
-
39-Zümer 6
zâlikum : işte bu
-
39-Zümer 7
li : için
-
39-Zümer 7
alîmun : çok iyi bilen
-
39-Zümer 8
li allâhi : Allah için, Allah'a
-
39-Zümer 8
li yudılle : saptırmak için, dalâlete düşürmek için
-
39-Zümer 8
sebîli-hi : onun yolu
-
39-Zümer 8
kalîlen : az, biraz
-
39-Zümer 9
el leyli : gece
-
39-Zümer 10
li ellezîne : kimseler için, onlar için
-
39-Zümer 11
muhlisan : muhlis olarak, halis kılarak
-
39-Zümer 12
li : için
-
39-Zümer 12
el muslimîne : teslim olanlar
-
39-Zümer 14
kulillâhe (kuli allâhe) : de ki Allah
-
39-Zümer 14
muhlisan : muhlis olarak, halis kılarak
-
39-Zümer 15
ve ehlî-him : ve onların ehilleri, aileleri
-
39-Zümer 15
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 16
zâlike : işte bu, işte böyle
-
39-Zümer 19
kelimetu : kelime
-
39-Zümer 20
lâ yuhlifu : ihtilâf etmez, dönmez
-
39-Zümer 21
muhtelifen : muhtelif, çeşitli
-
39-Zümer 21
zâlike : işte bu, bu
-
39-Zümer 21
li : için
-
39-Zümer 21
ulî el elbâbi : ulûl'elbab, daimî zikir sahipleri
-
39-Zümer 22
li : için, ... e
-
39-Zümer 22
li : için, ... e
-
39-Zümer 22
dalâlin : dalâlet
-
39-Zümer 23
telînu : yumuşar, sükûnet bulur, yatışır
-
39-Zümer 23
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 23
yudlil : dalâlette bırakır
-
39-Zümer 24
li ez zâlimîne : zalimlere
-
39-Zümer 25
kabli-him : onlardan önce
-
39-Zümer 27
li : için, ... e
-
39-Zümer 27
kulli : her, bütün, hepsi
-
39-Zümer 27
meselin : mesele
-
39-Zümer 29
li raculin : bir adama
-
39-Zümer 29
lillâhi (li allâhi) : Allah için, Allah'a mahsus
-
39-Zümer 32
li : için
-
39-Zümer 34
zâlike : işte bu
-
39-Zümer 35
li yukeffira : örtsün, örter
-
39-Zümer 36
yudlili : dalâlette bırakır
-
39-Zümer 37
mudıllin : dalâlete düşüren
-
39-Zümer 41
li : için
-
39-Zümer 41
li : için
-
39-Zümer 41
bi vekîlin : vekil
-
39-Zümer 42
ilâ ecelin : ecele kadar
-
39-Zümer 42
fî zâlike : bunda
-
39-Zümer 42
li : için
-
39-Zümer 43
lâ yemlikûne : malik olmazlar, güçleri yetmez
-
39-Zümer 44
li allâhi : Allah'a aittir, mahsustur
-
39-Zümer 46
âlime : bilen
-
39-Zümer 46
yahtelifûne : ihtilâf ederler
-
39-Zümer 47
li : için
-
39-Zümer 50
kabli-him : onlardan önce
-
39-Zümer 52
li : için
-
39-Zümer 52
fî zâlike : bunda vardır
-
39-Zümer 52
li : için
-
39-Zümer 54
ve eslimû : ve teslim olun
-
39-Zümer 54
min kabli : önceden
-
39-Zümer 55
kabli : önce
-
39-Zümer 58
lî : benim
-
39-Zümer 60
li : için, ... e
-
39-Zümer 62
hâliku : yaratan
-
39-Zümer 62
kulli şey'in : herşey
-
39-Zümer 62
alâ kulli şey'in : herşeye
-
39-Zümer 63
mekâlîdu : anahtarlarlar, hazineler
-
39-Zümer 65
min kabli-ke : senden önce
-
39-Zümer 71
likâe : karşılaşma, ulaşma
-
39-Zümer 71
kelimetu el azâbi : azap sözü
-
39-Zümer 72
hâlidîne : ebedî olarak, ebediyyen
-
39-Zümer 73
hâlidîne : ebedî olarak, ebediyyen
-
39-Zümer 74
lillâhi (li allâhi) : Allah için
-
39-Zümer 74
el âmilîne : amel edenler, amel yapanlar
-
39-Zümer 75
havli : etraf
-
39-Zümer 75
lillâhi (li allâhi) : Allah için, Allah'a mahsus
-
4-Nisâ 2
ilâ emvâli-kum : kendi mallarınıza, sizin mallarınıza
-
4-Nisâ 3
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 6
felyesta'fif (fe li yesta'fif) : o taktirde iffetli olsun, sakınsın, çekinsin
-
4-Nisâ 6
felye'kul (fe li ye'kul) : o taktirde yesin
-
4-Nisâ 7
li er ricâli : erkekler için vardır, erkeklere
-
4-Nisâ 7
el vâlidâni : ebeveyn, ana baba
-
4-Nisâ 7
ve li en nisâi : ve kadınlar için vardır
-
4-Nisâ 7
el vâlidâni : ebeveyn, ana baba
-
4-Nisâ 9
velyahşa (ve li yahşa) : ve sakınsınlar, korksunlar, çekinsinler
-
4-Nisâ 9
felyettekû (fe li yettekû ) : artık Allah'a karşı takva sahibi olsunlar
-
4-Nisâ 9
velyekûlû (ve li yekûlû ) : ve söylesinler
-
4-Nisâ 11
li ez zekeri : erkek için
-
4-Nisâ 11
ve li : ve .... için
-
4-Nisâ 11
li kulli vâhidin : her biri için
-
4-Nisâ 11
fe li ummi-hi : o taktirde o zaman onun annesi içindir, annesinindir
-
4-Nisâ 11
fe li ummi-hi : o zaman onun annesi içindir, annesinindir
-
4-Nisâ 11
alîmen : alim, en iyi bilen
-
4-Nisâ 12
li kulli vâhidin : her biri için
-
4-Nisâ 12
min zâlike : bundan
-
4-Nisâ 12
alîmun : alim, en iyi bilen
-
4-Nisâ 12
halîmun : halîm
-
4-Nisâ 13
hâlidîne : ebedi kalacak olanlar
-
4-Nisâ 13
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
4-Nisâ 14
hâliden : ebedi kalacak olanlar
-
4-Nisâ 17
li ellezîne : onlar için
-
4-Nisâ 17
alîmen : alim, en iyi bilen
-
4-Nisâ 18
li ellezîne : onların
-
4-Nisâ 18
elîmen : elîm, acı
-
4-Nisâ 19
li tezhebû : gidermek, almak
-
4-Nisâ 21
galîzan : çok kuvvetli, kesin
-
4-Nisâ 24
mâ verâe zâlikum : bunların arkasında, dışında olanlar
-
4-Nisâ 24
bi emvâli-kum : mallarınız ile
-
4-Nisâ 24
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 25
ehli-hinne : onların sahipleri, aileleri
-
4-Nisâ 25
zâlike : işte bu
-
4-Nisâ 25
li men haşiye : korkan kimse için
-
4-Nisâ 26
li yubeyyine : açıklamak için, açıklamayı
-
4-Nisâ 26
min kabli-kum : sizden önceki
-
4-Nisâ 26
alîmun : en iyi bilen
-
4-Nisâ 28
ve hulika : ve yaratıldı
-
4-Nisâ 29
bi el bâtılı : bâtılla, haksızlıkla
-
4-Nisâ 30
zâlike : işte bu, bu (bunu)
-
4-Nisâ 30
nuslî-hi : biz onu yaslayacağız
-
4-Nisâ 30
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 32
li er ricâli : erkekler için vardır
-
4-Nisâ 32
ve li en nisâi : ve kadınlar için vardır
-
4-Nisâ 32
min fadli-hî : onun fazlından
-
4-Nisâ 32
bi kulli : her biri, hepsi
-
4-Nisâ 32
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 33
ve li kullin : ve hepsi için, hepsini, herkesi
-
4-Nisâ 33
mevâliye : yakınları, akrabadan olan mirasçılar
-
4-Nisâ 33
el vâlidâni : ana-baba
-
4-Nisâ 33
alâ kulli şey'in : her şeye
-
4-Nisâ 34
min emvâli-him : mallarından, kendi mallarından
-
4-Nisâ 34
fe es sâlihâtu : bu sebeble, bu bakımdan salih kadınlar, nefsini tezkiye eden kadınlar
-
4-Nisâ 34
li el gaybi : gaybda, olmadığı zaman, yokken
-
4-Nisâ 34
aliyyen : âli, yüce
-
4-Nisâ 35
min ehli-hî : onun (erkeğin) ailesinden
-
4-Nisâ 35
min ehli-hâ : onun (kadının) ailesinden
-
4-Nisâ 35
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 36
ve bi el vâlideyni : ve ana babaya
-
4-Nisâ 36
es sebîli : yol
-
4-Nisâ 37
bi el buhli : cimrilik ile, cimriliği
-
4-Nisâ 37
min fadlı-hî : onun fazlından, kendi fazlından
-
4-Nisâ 37
li el kâfirîne : kâfirler için
-
4-Nisâ 39
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 40
lâ yazlimu : zulmetmez, haksızlık yapmaz
-
4-Nisâ 41
min kulli : hepsinden, her birinden
-
4-Nisâ 43
sebîlin : yol
-
4-Nisâ 45
veliyyen : veli olarak, dost olarak
-
4-Nisâ 46
el kelime : kelime
-
4-Nisâ 46
kalîlen : pek azı
-
4-Nisâ 47
li mâ : şeyi, olanı
-
4-Nisâ 47
min kabli : önce den, önce
-
4-Nisâ 48
zâlike : bu
-
4-Nisâ 48
li men : kimi, kimse için
-
4-Nisâ 51
li ellezine : onlara, ... olan kimselere
-
4-Nisâ 54
min fadlı-hî : kendi fazlından
-
4-Nisâ 56
nuslî-him : onları yaslayacağız, atacağız
-
4-Nisâ 56
li yezûkû : tatmaları için
-
4-Nisâ 57
amilû es sâlihâti : nefsi ıslah edici, tezkiye edici amel yaptılar
-
4-Nisâ 57
hâlidîne : devamlı kalacak olanlar
-
4-Nisâ 57
zalîlen : devamlı ve güzel gölgeli
-
4-Nisâ 58
ehli-hâ : onun ehli, sahibi
-
4-Nisâ 58
bi el adli : adalet ile
-
4-Nisâ 59
ve ulî el emri : ve idareciler, komutanlar
-
4-Nisâ 59
ve er resûli : ve resûle, elçiye
-
4-Nisâ 59
zâlike : bu
-
4-Nisâ 60
min kabli-ke : senden önce
-
4-Nisâ 61
er resûli : Resûl
-
4-Nisâ 62
yahlıfûne : yemin ederler
-
4-Nisâ 63
belîgan : beliğ, açık, tesirli, güzel
-
4-Nisâ 64
min resûlin : bir resûl, bir elçi
-
4-Nisâ 64
li : için, olsun diye
-
4-Nisâ 65
ve yusellimû : ve teslim olurlar
-
4-Nisâ 65
teslîmen : tam bir teslimiyetle
-
4-Nisâ 66
kalîlun : biraz, pek az
-
4-Nisâ 69
ve es sâlihîne : ve salihler
-
4-Nisâ 70
zâlike : işte bu
-
4-Nisâ 70
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 74
li yukâtil : savaşsınlar
-
4-Nisâ 74
fî sebîli : yolda
-
4-Nisâ 74
fî sebîli : yolda
-
4-Nisâ 74
yaglib : galip gelir
-
4-Nisâ 75
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
4-Nisâ 75
min er ricâli : erkeklerden
-
4-Nisâ 75
ez zâlimi : zalim
-
4-Nisâ 75
veliyyen : bir velî, dost
-
4-Nisâ 76
sebîli : yol
-
4-Nisâ 76
sebîli : yol
-
4-Nisâ 76
evliyâe : veliler, dostlar
-
4-Nisâ 77
lime : niçin
-
4-Nisâ 77
ecelin : ecel, belirli bir vakit
-
4-Nisâ 77
kalîlun : az
-
4-Nisâ 77
li men : o kimse için
-
4-Nisâ 78
mâ li hâulâi : bunlara ne oluyor
-
4-Nisâ 79
li : için, ...'a
-
4-Nisâ 83
er resûli : resûl, elçi
-
4-Nisâ 83
uli el emri : emir sahipleri, Allah'tan emir alanlar
-
4-Nisâ 83
le alime-hu : mutlaka onu bilirlerdi
-
4-Nisâ 83
kalîlen : biraz, pek az
-
4-Nisâ 84
sebîli allâhi : Allah'ın yolu
-
4-Nisâ 85
kulli şey'in : her şey
-
4-Nisâ 86
kulli şey'in : her şey
-
4-Nisâ 88
yudlili : dalâlette bırakır
-
4-Nisâ 89
evliyâe : veliler, dostlar
-
4-Nisâ 89
sebîli allâhi : Allah'ın yolu
-
4-Nisâ 89
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 92
li : için
-
4-Nisâ 92
ehli-hî : onun ailesi
-
4-Nisâ 92
ehli-hî : onun ailesi
-
4-Nisâ 92
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 93
hâliden : ebediyyen kalıcı
-
4-Nisâ 94
sebîli : yol
-
4-Nisâ 94
li men : kimseye
-
4-Nisâ 94
kezâlike : öyle, böyle
-
4-Nisâ 95
ulî : sahip
-
4-Nisâ 95
sebîli : yol
-
4-Nisâ 95
bi emvâli-him : kendi malları ile
-
4-Nisâ 95
bi emvâli-him : kendi malları ile
-
4-Nisâ 97
zâlimî : zulmedenler
-
4-Nisâ 98
min er ricâli : erkeklerden
-
4-Nisâ 100
sebîli allâhi : Allah'ın yolu
-
4-Nisâ 100
ve resûli-hî : ve O'nun Resûl'ü, elçisi
-
4-Nisâ 102
fe li tekum : öyle ki ayağa kalksın, namaza dursun
-
4-Nisâ 102
ve li ye'huzû : ve alsınlar
-
4-Nisâ 102
eslihate-hum : kendi silâhlarını
-
4-Nisâ 102
fe li yekûnû : böylece olsunlar
-
4-Nisâ 102
ve li te'ti : ve gelsin
-
4-Nisâ 102
fe li yusallû : böylece, bu şekilde namaz kılsınlar
-
4-Nisâ 102
ve li ye'huzû : ve alsınlar
-
4-Nisâ 102
ve eslihate-hum : ve kendi silâhlarını
-
4-Nisâ 102
an eslihati-kum : kendi silâhlarınızdan
-
4-Nisâ 102
eslihate-kum : silâhlarınız
-
4-Nisâ 102
li el kâfirîne : kâfirler için
-
4-Nisâ 104
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 105
li tahkume : hükmetmen için
-
4-Nisâ 105
li el hâinîne : ihanet edenlere
-
4-Nisâ 108
min el kavli : sözlerden, sözler
-
4-Nisâ 110
yazlim : zulmeder
-
4-Nisâ 111
alîmen : alîm, en iyi bilen
-
4-Nisâ 114
zâlike : işte bu, bu, bunlar
-
4-Nisâ 115
sebîli : yol
-
4-Nisâ 115
nuvellı-hî : onu çeviririz
-
4-Nisâ 115
ve nusli-hî : ve onu yaslarız, atarız
-
4-Nisâ 116
zâlike : işte bu, bu, bunlar
-
4-Nisâ 116
li men : kimse için, kimseyi
-
4-Nisâ 119
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 122
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefsi tezkiye edici amel işlediler
-
4-Nisâ 122
hâlidîne : devamlı kalacak olanlar
-
4-Nisâ 123
ehli el kitâbi : kitap ehli, kitap sahipleri
-
4-Nisâ 123
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 124
min es sâlihâti : salih ameller ( nefsi tezkiye edici, ıslâh edici ameller)
-
4-Nisâ 125
li allâhi : Allah'a
-
4-Nisâ 125
halîlen : dost
-
4-Nisâ 126
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
4-Nisâ 126
kulli : her
-
4-Nisâ 127
li el yetâmâ : yetimler için, yetimlere
-
4-Nisâ 127
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 128
min ba'li-hâ : kendi kocasından
-
4-Nisâ 128
yuslıhâ : ıslah edilmesi, düzeltilmesi, uzlaşma
-
4-Nisâ 129
el meyli : meyil, sevgi, ilgi
-
4-Nisâ 129
tuslihû : ıslah edersiniz, arayı düzeltirsiniz
-
4-Nisâ 131
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah'a ait
-
4-Nisâ 131
min kabli-kum : sizden önce
-
4-Nisâ 131
li allâhi : Allah'ın
-
4-Nisâ 132
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah'a ait
-
4-Nisâ 133
zâlike : bu
-
4-Nisâ 135
li allâhi : Allah için
-
4-Nisâ 135
el vâlideyni : ana-baba
-
4-Nisâ 136
ve resûli-hî : ve onun resûlu
-
4-Nisâ 136
alâ resûli-hî : onun resûlüne, kendi resûlüne, resûlüne
-
4-Nisâ 136
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri, elçileri
-
4-Nisâ 137
li yagfira : mağfiret etmesi
-
4-Nisâ 137
li yehdiye-hum : onları hidayet etmesi
-
4-Nisâ 138
elîmen : elîm, acıklı
-
4-Nisâ 139
evliyâe : veliler, dostlar
-
4-Nisâ 139
li allâhi : Allah'ın, Allah'a ait
-
4-Nisâ 141
li el kâfirîne : kâfirler için, kâfirlere
-
4-Nisâ 141
li el kâfirîne : kâfirlere
-
4-Nisâ 142
kalîlen : az, pek az
-
4-Nisâ 143
zâlike : bu, bunlar
-
4-Nisâ 143
yudlili : dalâlette bırakır
-
4-Nisâ 144
evliyâe : dostlar
-
4-Nisâ 144
li allâhi : Allah için, Allah'a
-
4-Nisâ 145
el esfeli : en sefil, en aşağı
-
4-Nisâ 146
li allâhi : Allah'a, Allah için
-
4-Nisâ 147
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 148
min el kavli : sözden, sözün
-
4-Nisâ 148
zulime : zulmedildi, zulum yapıldı, haksızlığa uğratıldı
-
4-Nisâ 148
alîmen : en iyi bilen
-
4-Nisâ 150
ve rusuli-hî : ve O'nun resûlleri, elçileri
-
4-Nisâ 150
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri, elçileri
-
4-Nisâ 150
zâlike : işte bu,bu, bunlar
-
4-Nisâ 151
li el kâfirîne : kâfirler için
-
4-Nisâ 152
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri
-
4-Nisâ 153
zâlike : işte bu, bu
-
4-Nisâ 153
an zâlike : bundan
-
4-Nisâ 154
galîzan : sağlam, çok kuvvetli
-
4-Nisâ 155
ve katli-him : ve onları öldürmeleri
-
4-Nisâ 155
ve kavli-him : ve onların sözleri
-
4-Nisâ 155
kalîlen : az, pek az
-
4-Nisâ 156
ve kavli-him : ve onların sözleri
-
4-Nisâ 157
ve kavli-him : ve onların sözleri
-
4-Nisâ 159
ehli el kitâbi : kitap ehli
-
4-Nisâ 160
an sebîli : yoldan
-
4-Nisâ 161
ve ekli-him : ve onların yemeleri
-
4-Nisâ 161
bi el bâtılı : batılla, haksızlıkla
-
4-Nisâ 161
li el kâfirîne : kâfirler için, inkâr edenler için
-
4-Nisâ 161
elîmen : elim, acıklı
-
4-Nisâ 162
min kabli-ke : senden önce
-
4-Nisâ 164
teklîmen : kelimelerle, konuşarak, hitap ederek
-
4-Nisâ 165
li : için
-
4-Nisâ 165
li en nâsi : insanlar için, insanların
-
4-Nisâ 165
er rusuli : resûller
-
4-Nisâ 167
sebîli : yol
-
4-Nisâ 168
li yagfira : mağfiret edecek
-
4-Nisâ 168
lâ li yehdiye-hum : onları hidayet edecek değil
-
4-Nisâ 169
hâlidîne : kalacak olanlar
-
4-Nisâ 169
zâlike : bu
-
4-Nisâ 170
li allâhi : Allah için, Allah'ın
-
4-Nisâ 170
alîmen : alîm, en iyi bilen
-
4-Nisâ 171
ve kelimetu-hu : ve onun kelimesi
-
4-Nisâ 171
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri
-
4-Nisâ 172
li allâhi : Allah'a
-
4-Nisâ 173
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel yaptılar
-
4-Nisâ 173
min fadli-hî : kendi fazlından
-
4-Nisâ 173
elîmen : elim, acı
-
4-Nisâ 173
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 175
ve fadlın : ve fazıl
-
4-Nisâ 176
li ez zekeri : erkeğindir
-
4-Nisâ 176
bi kulli şey'in : her şeyi
-
4-Nisâ 176
alîmun : en iyi bilen
-
40-Mü'min 2
el alîmi : en iyi bilen
-
40-Mü'min 3
ve kâbili et tevbi : ve tövbeyi kabul eden
-
40-Mü'min 3
zî et tavli : ihsan, fazl ve kerem sahibi
-
40-Mü'min 5
bi resûli-him : onların resûllerine
-
40-Mü'min 5
li ye'huzû-hu : onu yakalamak için
-
40-Mü'min 5
bi el bâtılı : bâtıl ile
-
40-Mü'min 5
li yudhıdû : gidermek için
-
40-Mü'min 6
ve kezâlike : ve işte böylece, böyle
-
40-Mü'min 6
kelimetu rabbi-ke : senin Rabbinin sözü
-
40-Mü'min 7
li ellezîne : onlar için
-
40-Mü'min 7
li ellezîne : onlar için, onları
-
40-Mü'min 9
ve zâlike : ve işte bu
-
40-Mü'min 11
sebîlin : bir yol
-
40-Mü'min 12
zâlikum : işte bu, bu
-
40-Mü'min 12
li allâhi : Allah'a aittir
-
40-Mü'min 12
el aliyyi : çok yüce
-
40-Mü'min 14
muhlisîne : has kılarak, özel olarak
-
40-Mü'min 15
li yunzire : uyarması için, haber vermesi için
-
40-Mü'min 16
li men : kim için, kimin
-
40-Mü'min 16
li allâhi : Allah için, Allah'a ait, Allah'ın
-
40-Mü'min 18
li ez zâlimîne : zalimlere, zalimler için
-
40-Mü'min 21
kabli-him : onlardan önce
-
40-Mü'min 22
zâlike : işte bu
-
40-Mü'min 25
fî dalâlin : dalâlette, sapıklık içinde
-
40-Mü'min 27
kulli : hepsi
-
40-Mü'min 28
âli fir'avne : firavunun ailesi
-
40-Mü'min 31
li el ibâdi : kullar için
-
40-Mü'min 33
yudlilillâhu (yudlili allâhu) : Allah dalâlette bırakır
-
40-Mü'min 34
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 35
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 35
alâ kulli : hepsinin üzerine
-
40-Mü'min 36
lî : bana, benim için
-
40-Mü'min 36
leallî : umulur ki böylece ben
-
40-Mü'min 37
attalia : ben muttali olurum, karşılaşırım, ulaşırım
-
40-Mü'min 37
ve kezâlike : ve işte böylece
-
40-Mü'min 37
li fir'avne : firavuna
-
40-Mü'min 37
ameli-hi : onun ameli
-
40-Mü'min 37
an es sebîli : yoldan
-
40-Mü'min 40
sâlihan : nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi
-
40-Mü'min 41
mâ lî : benim için nasıl (bir hal ki)
-
40-Mü'min 42
li ekfure : inkâr etmeye, inkâra
-
40-Mü'min 42
lî : benim
-
40-Mü'min 45
bi âli fir'avne : firavunun ailesini
-
40-Mü'min 47
li ellezîne istekberû : kibirlenenlere
-
40-Mü'min 49
li hazeneti : bekçilere
-
40-Mü'min 50
dalâlin : dalâlet
-
40-Mü'min 52
ez zâlimîne : zalimler
-
40-Mü'min 54
li : için
-
40-Mü'min 54
ulî el elbâbi : ulûl'elbab, daimî zikir sahipleri
-
40-Mü'min 55
li : için
-
40-Mü'min 56
bi bâligî-hi : ona ulaşacak olan
-
40-Mü'min 58
es sâlihâti : salih ameller, nefs tezkiyesi
-
40-Mü'min 58
kalîlen mâ : ne kadar az
-
40-Mü'min 61
li teskunû : sükûn bulmanız için
-
40-Mü'min 61
zû fadlin : fazlın sahibi
-
40-Mü'min 62
zâlikum(u) : işte bu
-
40-Mü'min 62
hâliku : yaratan, yaratıcı
-
40-Mü'min 62
kulli şey'in : herşey
-
40-Mü'min 63
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 64
zâlikum(u) : işte bu
-
40-Mü'min 65
muhlisîne : muhlis olarak, halis kılarak
-
40-Mü'min 65
li allâhi : Allah için, Allah'a mahsus
-
40-Mü'min 66
en uslime : teslim olmak
-
40-Mü'min 66
li rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbine
-
40-Mü'min 67
li : için
-
40-Mü'min 67
li : için
-
40-Mü'min 67
li : için
-
40-Mü'min 74
kezâlike : işte böyle
-
40-Mü'min 75
zâlikum : işte bu
-
40-Mü'min 76
hâlidîne : ebediyyen kalacak olanlar
-
40-Mü'min 78
min kabli-ke : senden önce
-
40-Mü'min 78
li : için
-
40-Mü'min 78
resûlin : bir resûl
-
40-Mü'min 78
hunâli-ke : orada
-
40-Mü'min 79
li : için
-
40-Mü'min 80
ve li : ve için
-
40-Mü'min 82
kabli-him : onlardan önce
-
40-Mü'min 85
hunâlike : orada
-
41-Fussilet 3
li : için
-
41-Fussilet 6
li : için, ... e, ... in
-
41-Fussilet 8
amilû es sâlihâti : salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
41-Fussilet 9
zâlike : işte o
-
41-Fussilet 10
li es sâilîne : isteyenler için, dileyenler için
-
41-Fussilet 11
ve li el ardı : ve arza, yeryüzüne
-
41-Fussilet 12
kulli : her, hepsi
-
41-Fussilet 12
zâlike : işte bu
-
41-Fussilet 12
el alîmi : en iyi bilen
-
41-Fussilet 16
li : için
-
41-Fussilet 21
li culûdi-him : onların ciltleri, derileri
-
41-Fussilet 21
lime : niçin, neden
-
41-Fussilet 23
ve zâli-kum : ve işte bu
-
41-Fussilet 25
kabli-him : onlardan önce
-
41-Fussilet 26
li hâzâ : bunu
-
41-Fussilet 26
taglibûne : gâlip olursunuz
-
41-Fussilet 28
zâlike : işte bu
-
41-Fussilet 29
li yekûnâ : olması için
-
41-Fussilet 29
el esfelîne : en aşağı, en sefil olanlar
-
41-Fussilet 31
evliyâu-kum : sizin velîleriniz, dostlarınız
-
41-Fussilet 33
sâlihan : salih amel, nefsi ıslâh edici amel
-
41-Fussilet 33
min el muslimîne : teslim olanlardan, müslümanlardan
-
41-Fussilet 34
veliyyun : velî, dost
-
41-Fussilet 36
el alîmu : en iyi bilen
-
41-Fussilet 37
li eş şemsi : güneşe
-
41-Fussilet 37
li el kameri : aya
-
41-Fussilet 37
li allâhi : Allah'a
-
41-Fussilet 38
bi el leyli : geceleyin
-
41-Fussilet 39
kulli : her
-
41-Fussilet 43
li er rusuli : resûllere
-
41-Fussilet 43
min kabli-ke : senden önce
-
41-Fussilet 43
elîmin : acı, elem
-
41-Fussilet 44
li ellezîne : onlar için
-
41-Fussilet 45
ihtulife : ihtilâf ettiler, anlaşmazlığa düştüler
-
41-Fussilet 45
kelimetun : söz
-
41-Fussilet 46
sâlihan : salih amel, nefs tezkiyesi
-
41-Fussilet 46
li : için
-
41-Fussilet 46
li : için
-
41-Fussilet 50
lî : benim
-
41-Fussilet 50
lî : benim
-
41-Fussilet 50
galîzin : galiz, dehşetli
-
41-Fussilet 53
alâ kulli şey'in : herşeye
-
41-Fussilet 54
likâi rabbi-him : Rab'lerine mülâki olmak, ulaşmak
-
41-Fussilet 54
bi kulli şey'in : herşeyi
-
42-Şûrâ 3
kezâlike : işte böyle, böylece
-
42-Şûrâ 3
kabli-ke : senden önce
-
42-Şûrâ 4
el aliyyu : âli, âlâ, çok yüce
-
42-Şûrâ 5
li men : o kimse için
-
42-Şûrâ 6
evliyâ : velîler, dostlar
-
42-Şûrâ 6
bi vekîlin : vekil
-
42-Şûrâ 7
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
42-Şûrâ 7
li tunzire : uyarman için
-
42-Şûrâ 8
ve ez zâlimûne : ve zalimler
-
42-Şûrâ 8
velîyyin : velî, dost
-
42-Şûrâ 9
evliyâe : velîler, dostlar
-
42-Şûrâ 9
el velîyyu : velî, dost
-
42-Şûrâ 9
alâ kulli şey'in : herşeye
-
42-Şûrâ 10
zâlikum : işte o, işte bu
-
42-Şûrâ 11
ke misli-hi : onun misli gibi, onun eşi gibi
-
42-Şûrâ 12
mekâlîdu : anahtarlar
-
42-Şûrâ 12
li men : o kimse için
-
42-Şûrâ 12
bi kulli şey'in : herşeyi
-
42-Şûrâ 12
alîmun : en iyi bilen
-
42-Şûrâ 14
kelimetun : kelime, söz
-
42-Şûrâ 14
ilâ ecelin : bir ecele kadar, tayin edilmiş bir zamana kadar
-
42-Şûrâ 15
fe li zâlike : işte bunun için
-
42-Şûrâ 15
li a'dile : adil olmaya, adaletli olmaya
-
42-Şûrâ 18
dalâlin : dalâlet
-
42-Şûrâ 21
kelimetu : kelime
-
42-Şûrâ 21
el faslı : ayırma, hüküm verme
-
42-Şûrâ 21
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 21
elîmun : elîm, acı
-
42-Şûrâ 22
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 22
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
42-Şûrâ 22
zâlike : işte bu
-
42-Şûrâ 23
zâlike : işte bu
-
42-Şûrâ 23
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işlediler
-
42-Şûrâ 24
bi kelimâti-hi : onun (kendi) kelimeleriyle, sözleriyle
-
42-Şûrâ 24
alîmun : çok iyi bilen
-
42-Şûrâ 26
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işleyen
-
42-Şûrâ 26
min fadli-hi : kendi fazlından, lütfundan
-
42-Şûrâ 27
li ibâdi-hi : kulları için, kullarına
-
42-Şûrâ 28
el velîyyu : velî, dost
-
42-Şûrâ 31
min veliyyin : bir velî, dost
-
42-Şûrâ 33
zâlike : bu
-
42-Şûrâ 33
li : için
-
42-Şûrâ 33
kulli : her, hepsi
-
42-Şûrâ 36
li ellezîne : onlar için
-
42-Şûrâ 38
li rabbi-him : Rab'lerine
-
42-Şûrâ 40
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 41
min sebîlin : bir sebîl, bir yol
-
42-Şûrâ 42
yazlimûne : zulmederler
-
42-Şûrâ 42
elîmun : elîm, acı
-
42-Şûrâ 43
zâlike : bu
-
42-Şûrâ 44
yudlili : dalâlette bırakır
-
42-Şûrâ 44
min veliyyin : velîden, dosttan
-
42-Şûrâ 44
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 44
min sebîlin : bir yol
-
42-Şûrâ 45
min ez zulli : zilletten
-
42-Şûrâ 45
ve ehlî-him : ve onların aileleri (kendi aileleri)
-
42-Şûrâ 45
ez zâlimîne : zalimler
-
42-Şûrâ 46
min evliyâe : (velîlerden, dostlardan) bir dost
-
42-Şûrâ 46
yudlili : dalâlette bırakır
-
42-Şûrâ 46
min sebîlin : bir yol
-
42-Şûrâ 47
li rabbi-kum : Rabbinize
-
42-Şûrâ 47
min kabli : den önce
-
42-Şûrâ 49
li allâhi : Allah'a aittir, Allah'ındır
-
42-Şûrâ 49
li men : kimseye
-
42-Şûrâ 49
li men : kimseye
-
42-Şûrâ 50
alîmun : en iyi bilen
-
42-Şûrâ 51
li beşerin : bir beşerin, bir insanın, bir insan için
-
42-Şûrâ 51
en yukellime-hu : onunla konuşması
-
42-Şûrâ 51
aliyyun : âlî, yüce
-
42-Şûrâ 52
ve kezâlike : ve işte böylece
-
43-Zuhruf 4
alîyyun : âlî, yüce
-
43-Zuhruf 6
fî el evvelîne : evvelkilerin arasında, içinde
-
43-Zuhruf 8
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
43-Zuhruf 9
el alîmu : alîm, en iyi bilen
-
43-Zuhruf 11
kezâlike : işte bunun gibi
-
43-Zuhruf 13
li testevû : yerleşmeniz için
-
43-Zuhruf 14
munkalibûne : dönenler, dönecek olanlar
-
43-Zuhruf 17
li er rahmâni : Rahmân'a
-
43-Zuhruf 20
bi zâlike : bunda
-
43-Zuhruf 21
min kabli-hi : ondan önce
-
43-Zuhruf 23
ve kezâlike : ve böylece, ve bunun gibi
-
43-Zuhruf 23
min kabli-ke : senden önce
-
43-Zuhruf 26
li ebî-hi : babasına
-
43-Zuhruf 28
kelimeten : bir kelime
-
43-Zuhruf 31
alâ raculin : bir adama
-
43-Zuhruf 32
li yettehize : edinmeleri için
-
43-Zuhruf 33
li men : o kimse için, o kimseye
-
43-Zuhruf 33
li buyûti-him : onların evlerine, evleri için
-
43-Zuhruf 34
ve li buyûti-him : ve onların evlerine
-
43-Zuhruf 35
zâlike : bu, bunlar
-
43-Zuhruf 35
li el muttekîne : muttekiler, takva sahiplerinin (için)
-
43-Zuhruf 37
ani es sebîli : yoldan
-
43-Zuhruf 40
fî dalâlin : dalâlette
-
43-Zuhruf 44
ve li kavmi-ke : ve kavmin için
-
43-Zuhruf 45
min kabli-ke : senden önce
-
43-Zuhruf 45
min rusuli-nâ : resûllerimizden
-
43-Zuhruf 45
âliheten : ilâhlar
-
43-Zuhruf 51
e leyse lî : benim değil mi
-
43-Zuhruf 56
li el âhırîne : sonrakiler için
-
43-Zuhruf 58
alihetu-nâ : bizim ilâhlarımız
-
43-Zuhruf 59
li : için
-
43-Zuhruf 61
li es sâati : o saat için
-
43-Zuhruf 63
ve li ubeyyine : ve size beyan etmem, açıklamam için
-
43-Zuhruf 63
tahtelifûne : siz ihtilâf ediyorsunuz
-
43-Zuhruf 65
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
43-Zuhruf 65
elîmin : elîm, acı
-
43-Zuhruf 67
li ba'dîn : bir kısmına
-
43-Zuhruf 69
muslimîne : teslim olanlar, müslümanlar
-
43-Zuhruf 71
hâlidûne : halid olanlar, ebedî olanlar
-
43-Zuhruf 74
hâlidûne : halid olanlar, ebedî olanlar
-
43-Zuhruf 75
mublisûne : (Allah'ın rahmetinden) ümit kesmiş olanlar
-
43-Zuhruf 76
ez zâlimîne : zalimler
-
43-Zuhruf 77
yâ mâliku : ey malik
-
43-Zuhruf 77
li yakdi : hükmetsin, hüküm versin
-
43-Zuhruf 78
li el hakki : hakkı
-
43-Zuhruf 81
li er rahmâni : Rahmân için, Rahmân'ın
-
43-Zuhruf 84
el alîmu : alîm, en iyi bilen
-
43-Zuhruf 86
ve lâ yemliku : ve malik değildir, gücü yetmez
-
43-Zuhruf 88
kîli-hi \n(kâle) \n(kîle) : onun demesi \n: (dedi) \n: (tarafından ..... denildi)
-
44-Duhân 5
mursilîne : gönderenler
-
44-Duhân 6
el alîmu : en iyi bilen
-
44-Duhân 8
el evvelîne : evvelkiler
-
44-Duhân 11
elîmun : elîm, acı
-
44-Duhân 15
kalîlen : az, biraz
-
44-Duhân 21
lî : bana
-
44-Duhân 28
kezâlike : işte böyle, böylece
-
44-Duhân 31
âliyen : ululuk, büyüklük taslayan
-
44-Duhân 37
min kabli-him : onlardan önce
-
44-Duhân 40
el faslı : fasıl, ayırma
-
44-Duhân 45
el muhli : erimiş maden
-
44-Duhân 45
yaglî : kaynar
-
44-Duhân 53
mutekâbilîne : karşılıklı olarak
-
44-Duhân 54
kezâlike : işte böyle
-
44-Duhân 55
bi kulli : hepsinden
-
44-Duhân 57
zâlike : işte bu
-
44-Duhân 58
bi lisâni-ke : senin lisanın ile
-
45-Câsiye 3
li el mû'minîne : mü'minler için
-
45-Câsiye 4
li kavmin : kavim için
-
45-Câsiye 5
el leyli : gece
-
45-Câsiye 5
li kavmin : kavim için
-
45-Câsiye 7
li kulli : hepsi için, hepsi, bütün
-
45-Câsiye 8
elîmin : elîm, acı
-
45-Câsiye 9
alime : bildi, öğrendi
-
45-Câsiye 10
evliyâe : velîler, dostlar
-
45-Câsiye 11
elîmun : elîm, acı
-
45-Câsiye 12
li tecriye : akması için, yüzmesi için
-
45-Câsiye 12
ve li tebtegû : ve istemeniz için
-
45-Câsiye 12
min fadli-hi : onun fazlından
-
45-Câsiye 13
fî zâlike : bunda vardır
-
45-Câsiye 13
li kavmin : bir kavim için
-
45-Câsiye 14
li ellezîne : onlara
-
45-Câsiye 14
li ellezîne : onlara
-
45-Câsiye 14
li yecziye : cezalandırması için
-
45-Câsiye 15
amile sâlihan : salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptı
-
45-Câsiye 15
li nefsi-hi : kendi nefsi içindir
-
45-Câsiye 17
yahtelifûne : ihtilâf ediyorlar
-
45-Câsiye 19
ez zâlimîne : zalimler
-
45-Câsiye 19
evliyâu : velîler, dostlar
-
45-Câsiye 19
veliyyu : velî, dost
-
45-Câsiye 20
li en nâsi : insanlar için
-
45-Câsiye 20
li kavmin : kavim için
-
45-Câsiye 21
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
45-Câsiye 22
ve li tuczâ : ve karşılığı (ceza veya mükâfat) verilsin diye
-
45-Câsiye 24
ve mâ yuhliku-nâ : ve bizi helâk etmez
-
45-Câsiye 24
bi zâlike : bununla, bu konuda
-
45-Câsiye 27
ve li allâhi : ve Allah'a aittir
-
45-Câsiye 30
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
45-Câsiye 30
zâlike : işte bu
-
45-Câsiye 34
likâe : kavuşma
-
45-Câsiye 35
zâlikum : işte bu
-
45-Câsiye 36
li allâhi : Allah'adır, aittir, mahsustur
-
46-Ahkaf 3
ve ecelin : ve ecel, zaman
-
46-Ahkaf 4
min kabli : daha önceden, daha evvel olan
-
46-Ahkaf 7
li el hakkı : hak için
-
46-Ahkaf 8
lâ temlikûne : siz tutamazsınız, mani olamazsınız
-
46-Ahkaf 8
lî : bana
-
46-Ahkaf 9
min er rusuli : resûllerden
-
46-Ahkaf 10
alâ misli-hi : onun misline
-
46-Ahkaf 10
ez zâlimîne : zalimler
-
46-Ahkaf 11
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
46-Ahkaf 12
ve min kabli-hi : ve bundan önce (vardı)
-
46-Ahkaf 12
lisânen : lisanı
-
46-Ahkaf 12
li yunzire : ve uyarmak için
-
46-Ahkaf 12
li el muhsinîne : muhsinler için
-
46-Ahkaf 14
hâlidîne : ebedî olanlar
-
46-Ahkaf 15
bi vâlidey-hi : anne ve babasına
-
46-Ahkaf 15
ve alâ vâlideyye : ve anne-babama
-
46-Ahkaf 15
sâlihan : salih, ıslâh edici
-
46-Ahkaf 15
ve aslıh : ve ıslâh et
-
46-Ahkaf 15
lî : beni
-
46-Ahkaf 15
min el muslimîne : müslümanlardan, teslim olanlardan
-
46-Ahkaf 17
li vâlidey-hi : anne ve babasına
-
46-Ahkaf 17
min kabli : daha önceden
-
46-Ahkaf 17
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
46-Ahkaf 18
min kabli-him : onlardan önce
-
46-Ahkaf 19
ve li kullin : ve herbiri için (vardır)
-
46-Ahkaf 19
ve li yuveffiye-hum : ve onlara ödensin, eda edilsin
-
46-Ahkaf 22
li te'fike-nâ : bizi çevirmek, vazgeçirmek için
-
46-Ahkaf 22
an âliheti-nâ : ilâhlarımızdan
-
46-Ahkaf 23
ve ubelligu-kum : ve size tebliğ ediyorum
-
46-Ahkaf 24
elîmun : acı, elîm
-
46-Ahkaf 25
kezâlike : böyle, onun gibi
-
46-Ahkaf 28
âliheten : ilâhlar
-
46-Ahkaf 28
ve zâlike : ve işte bunlar
-
46-Ahkaf 30
li mâ : şeyi
-
46-Ahkaf 31
elîmin : acı, elîm
-
46-Ahkaf 32
evliyâu : dostlar
-
46-Ahkaf 32
fî dalâlin : dalâlet içindedir
-
46-Ahkaf 33
kulli : her
-
47-Muhammed 1
an sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolundan
-
47-Muhammed 2
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller yaptılar
-
47-Muhammed 3
zâlike : işte bu (bunlar)
-
47-Muhammed 3
kezâlike : işte böyle
-
47-Muhammed 3
li en nâsi : insanlara
-
47-Muhammed 4
zalike : işte bu
-
47-Muhammed 4
li yebluve : imtihan etmek için
-
47-Muhammed 4
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
47-Muhammed 5
ve yuslihu : ve ıslâh edecek
-
47-Muhammed 9
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 10
min kabli-him : onlardan önceki
-
47-Muhammed 10
ve lil kâfirîne : ve kâfirler içindir
-
47-Muhammed 11
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 12
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller işlediler, nefs tezkiye edici ameller yaptılar, işlediler
-
47-Muhammed 14
ameli-hî : onun ameli
-
47-Muhammed 15
li eş şâribîne : içenler için
-
47-Muhammed 15
min aselin : baldan
-
47-Muhammed 15
min kulli : bütün çeşitlerden, her çeşitten
-
47-Muhammed 15
hâlidun : ebedî olan, devamlı kalacak olan
-
47-Muhammed 16
li ellezîne : onlara
-
47-Muhammed 19
li zenbi-ke : kendi günahların için
-
47-Muhammed 19
ve li el mû'minîne : ve mü'min erkekler için
-
47-Muhammed 26
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 26
lillezîne : onlara
-
47-Muhammed 28
zâlike : işte bu
-
47-Muhammed 30
fî lahni el kavli : sözlerdeki gizli mânâ, ima
-
47-Muhammed 32
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
47-Muhammed 34
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
47-Muhammed 38
li tunfikû : infâk etmeniz için, infâk etmeye
-
47-Muhammed 38
fî sebîlillâhi : Allah'ın yolunda
-
48-Fetih 2
li yagfire : mağfiret etsin diye
-
48-Fetih 4
li yezdâdû : artırsınlar diye
-
48-Fetih 4
li allâhi : Allah için, Allah'a ait, Allah'ın
-
48-Fetih 4
alîmen : alîm, en iyi bilen
-
48-Fetih 5
li yudhile : dahil etsin, koysun diye
-
48-Fetih 5
hâlidîne : devamlı, ebedî kalanlar
-
48-Fetih 5
zâlike : işte bu
-
48-Fetih 7
li allâhi : Allah'a ait, Allah'ın
-
48-Fetih 9
li : için, diye
-
48-Fetih 9
resûli-hi : onun resûlü
-
48-Fetih 11
yemliku : sahip olur, güce malik olur (mani olur, önler)
-
48-Fetih 12
en len yenkalibe : asla dönmeyecekler
-
48-Fetih 12
ilâ ehlî-him : ehillerine, ailelerine
-
48-Fetih 12
zâlike : işte bu, bu
-
48-Fetih 13
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
48-Fetih 13
li el kâfirîne : kâfirler, inkârcılar için
-
48-Fetih 14
ve lillâhi : ve Allah'ındır
-
48-Fetih 14
li men : kimseyi
-
48-Fetih 15
li te'huzû-hâ : onu almak için
-
48-Fetih 15
kezâlikum : işte böyle, böyle
-
48-Fetih 15
kalîlen : az, pek az
-
48-Fetih 16
li : ... e
-
48-Fetih 16
ulî be'sin : güç kuvvet sahibi, kuvvetli çarpışan
-
48-Fetih 16
yuslimûne : teslim olurlar, müslüman olurlar
-
48-Fetih 16
elîmen : elîm, acı
-
48-Fetih 17
elîmen : elîm, acı
-
48-Fetih 18
alime : bildi (biliyordu)
-
48-Fetih 20
li : için, diye
-
48-Fetih 20
li : için, ... e
-
48-Fetih 21
kulli : her
-
48-Fetih 22
velîyyen : bir velî
-
48-Fetih 23
li : için
-
48-Fetih 25
li : için, diye
-
48-Fetih 25
elîmen : elîm, acı
-
48-Fetih 26
hamiyyete el câhiliyyeti : cahillik duygusu, cahiliyet taassubu
-
48-Fetih 26
resûli-hî : onun resûlü, kendi resûlü
-
48-Fetih 26
kelimete : kelime, söz
-
48-Fetih 26
bi kulli şey'in : herşeyi
-
48-Fetih 26
alîmen : en iyi bilen
-
48-Fetih 27
muhallikîne : tıraş edilmiş olarak
-
48-Fetih 27
alime : bildi
-
48-Fetih 27
min dûni zâlike : bundan başka
-
48-Fetih 28
li : için
-
48-Fetih 28
kulli-hî : onun hepsi, bütün
-
48-Fetih 29
zâlike : bu, işte bu
-
48-Fetih 29
fi el incîli : İncil'de
-
48-Fetih 29
li yagîza : öfkelendirmek için
-
48-Fetih 29
amilû es sâlihâti : salih amel (nefs tezkiye edici amel) işlediler
-
49-Hucurât 1
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
49-Hucurât 1
alîmun : en iyi bilen
-
49-Hucurât 2
bi el kavli : sözü
-
49-Hucurât 2
ba'di-kum li ba'din : birbirinize
-
49-Hucurât 3
resûli allâhi : Allah'ın Resûlü
-
49-Hucurât 3
li et takvâ : takva için
-
49-Hucurât 8
alîmun : en iyi bilen
-
49-Hucurât 9
aslihû : ıslâh edin
-
49-Hucurât 9
aslihû : ıslâh edin, düzeltin
-
49-Hucurât 9
bi el adli : adaletle
-
49-Hucurât 10
aslihû : ıslâh edin
-
49-Hucurât 11
ez zâlimûne : zalimler
-
49-Hucurât 13
li teârefû : tanışmanız için, birbirinizi tanımanız için
-
49-Hucurât 13
alîmun : en iyi bilen
-
49-Hucurât 14
ve lemmâ yedhuli : ve henüz dahil olmadı, girmedi
-
49-Hucurât 14
lâ yelit-kum : size (sizden) eksiltmez
-
49-Hucurât 14
min a'mâli-kum : sizin amellerinizden
-
49-Hucurât 15
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
49-Hucurât 15
bi emvâli-him : mallarıyla
-
49-Hucurât 15
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
49-Hucurât 16
e tuallimûne allâhe : Allah'a mı öğretiyorsunuz
-
49-Hucurât 16
bi kulli şey'in : herşeyi
-
49-Hucurât 16
alîmun : en iyi bilen
-
49-Hucurât 17
beli : hayır, aksine
-
49-Hucurât 17
li el îmâni : îmâna
-
5-Mâide 1
muhilli es saydi : helal kılınan av, avlama
-
5-Mâide 3
li gayri Allâhi : Allah'tan başkası için
-
5-Mâide 3
zâlikum : İşte bunlar
-
5-Mâide 3
li ismin : günaha
-
5-Mâide 4
mukellibîne : 'avcı hayvan' (avcı köpek) yetiştirenler
-
5-Mâide 4
tuallimûnehunne : onlara öğrettiniz (yetiştirdiniz)
-
5-Mâide 5
min kabli-kum : sizden önce
-
5-Mâide 6
li yec'ale aleykum : size yapmak, çıkartmak, kılmak
-
5-Mâide 6
li yutahhire-kum : sizi temizlemeyi
-
5-Mâide 6
ve li yutimme : ve tamamlamayı
-
5-Mâide 7
alîmun : en iyi bilen
-
5-Mâide 8
li allâhi : Allâh (c.c.) için
-
5-Mâide 8
li et takvâ : takva için, takvaya
-
5-Mâide 9
ve amilû es sâlihâti : ve ıslah edici amel yapanlar, nefs tezkiyesi yapanlar
-
5-Mâide 11
li yetevekkeli : tevekkül etsinler!
-
5-Mâide 12
bi rusulî : Resul'lerime
-
5-Mâide 12
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 12
sevâe es sebîli : (Allâh'a ulaştırmak üzere) dizayn edilmiş yol
-
5-Mâide 13
el kelime : kelime
-
5-Mâide 13
tettaliu : muttali olursun, maruz kalırsın
-
5-Mâide 13
illâ kalîlen : çok azı hariç
-
5-Mâide 17
fe men yemliku : o halde, öyleyse kim maliktir, kimin gücü yeter, kim mani olur?
-
5-Mâide 17
en yuhlike : helak etmeyi
-
5-Mâide 17
ve li Allâhi : ve Allâh'ın (cc.) dır.
-
5-Mâide 17
alâ kulli şey'in : her şeye
-
5-Mâide 18
fe lime : o halde niçin
-
5-Mâide 18
li men yeşâu : dilediği kimseyi
-
5-Mâide 18
ve li Allâhi : ve Allâh'ın (c.c.)dır.
-
5-Mâide 19
min er rusuli : bir resul
-
5-Mâide 19
alâ kulli şey'in : her şeye
-
5-Mâide 20
li kavmi-hi : kavmine
-
5-Mâide 21
tenkalibû : inkilâb edersiniz, bir halden başka bir hale dönüşürsünüz, dönersiniz
-
5-Mâide 23
fe inne-kum gâlibûne : işte muhakkak ki siz gâliplersiniz
-
5-Mâide 25
innî lâ emliku : muhakkak ki ben malik değilim, sahip olamıyorum
-
5-Mâide 28
li taktule-nî : beni öldürmek için
-
5-Mâide 28
li aktule-ke : seni öldürmek için
-
5-Mâide 29
ve zâlike : ve işte bu
-
5-Mâide 29
cezâû ez zâlimîne : zâlimlerin cezası
-
5-Mâide 31
li yuriye-hu : ona göstermek için
-
5-Mâide 32
min ecli zâlike : bundan dolayı
-
5-Mâide 32
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 33
zâlike lehum : bu onların
-
5-Mâide 34
min kabli en takdirû : ele geçirmenizden önce
-
5-Mâide 35
ve câhidû fî sebîli hi : ve O'nun yolunda cihad edin
-
5-Mâide 35
tuflihûne : felâha, kurtuluşa erersiniz
-
5-Mâide 36
li yeftedû bi-hi : onu fidye vermek, feda etmek için
-
5-Mâide 36
azâbun elîmun : acı azap
-
5-Mâide 40
li men yeşâu : dilediği kişiyi, dilediğini
-
5-Mâide 40
alâ kulli şey'in : her şeye
-
5-Mâide 41
li el kezibi : yalan için
-
5-Mâide 41
li kavmin âharîne : diğer kavime, başka bir kavime
-
5-Mâide 41
el kelime : kelime
-
5-Mâide 41
fe len temlike lehu : artık sen onun için asla birşeye mani olmaya malik (sahip) değilsin, mani olacak (olabilecek) değilsin
-
5-Mâide 42
li el kezibi : yalanı
-
5-Mâide 42
ekkâlûne li es suhti : haramı çok yiyenler
-
5-Mâide 43
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 44
li ellezîne : o kimseler için, onlar için, onlara
-
5-Mâide 44
semenen kalîlen : az bir pahaya, değere
-
5-Mâide 45
ez zâlimûne : zâlimler
-
5-Mâide 46
limâ beyne yedeyhi : elleri arasındakini, ellerindekini, yanlarındakini
-
5-Mâide 46
limâ beyne yedeyhi : elleri arasındakini, ellerindekini, yanlarındakini
-
5-Mâide 46
li el muttekîne : takva sahipleri için, takva sahiplerine
-
5-Mâide 47
ve li yahkum : ve hükmetsinler!
-
5-Mâide 47
ehlu el incîli : İncil sahipleri
-
5-Mâide 48
limâ beyne yedeyhi : onların elleri arasındakini, ellerindekini
-
5-Mâide 48
li kullin cealnâ : hepiniz için kıldık, yaptık
-
5-Mâide 48
li yebluve-kum : sizi sınamak için
-
5-Mâide 48
tahtelifûne : ihtilâfa (ayrılığa) düşersiniz
-
5-Mâide 50
el câhiliyyeti : cahiliyet devri
-
5-Mâide 50
li kavmin yûkınûne : yakîn sahibi olan (kesin inanan) bir kavim (toplum) iç
-
5-Mâide 51
evliyâe : veliler, dostlar
-
5-Mâide 51
evliyâu : veliler, dostlar
-
5-Mâide 51
ez zâlimîne : zâlimler
-
5-Mâide 54
fî sebîli allâhi : Allâh'ın (cc.) yolunda
-
5-Mâide 54
zâlike fadlu allâhi : işte bu Allâh'ın (cc.) fazlı
-
5-Mâide 54
alîmun : en iyi bilen
-
5-Mâide 55
veliyyu-kum(u) : sizin veliniz, dostunuz
-
5-Mâide 56
hum(u) el gâlibûne : onlar gâlip olanlardır
-
5-Mâide 57
min kabli-kum : sizden önce
-
5-Mâide 57
evliyâe : veliler, dostlar
-
5-Mâide 58
zâlike : bu
-
5-Mâide 60
bi şerrin min zâlike : bundan daha kötüsünü
-
5-Mâide 60
sevâi es sebîli : sevvâ edilmiş (Allâh'a ulaştırmak üzere dizayn edilmiş) yol
-
5-Mâide 62
ve ekli-him(u) es suhte : ve onların haram yemeleri
-
5-Mâide 63
an kavli-him(u) : sözlerinden
-
5-Mâide 63
ve eklihim(u) es suhte : ve onların haram yemeleri
-
5-Mâide 64
nâran li el harbi : harb için, savaş için ateş
-
5-Mâide 66
erculi-him : ayakları
-
5-Mâide 67
bellig : tebliğ et!
-
5-Mâide 68
yâ ehli el kitâbi : ey kitap ehli, kitab sahipleri!
-
5-Mâide 69
ve amile sâlihan : ve nefsi tezkiye edici, ıslah edici amel yaptı
-
5-Mâide 72
ve mâ li ez zâlimîne : zâlimler için olmaz (yoktur)
-
5-Mâide 73
sâlisu selâsetin : üçün üçüncüsü
-
5-Mâide 73
azâbun elîmun : elim (acı) azab
-
5-Mâide 75
min kabli-hi : ondan önce
-
5-Mâide 76
mâ lâ yemliku : birşeye malik olmayan
-
5-Mâide 76
el alîmu : en iyi bilen
-
5-Mâide 77
an sevâi es sebîli : sevvâ edilmiş, Allâh'a ulaştırmak üzere dizayn edilmiş yoldan
-
5-Mâide 78
alâ lisâni dâvûde : Hz. Dâvud'un lisanı ile, diliyle
-
5-Mâide 78
zâlike : bu
-
5-Mâide 80
hâlidûne : devamlı kalacak olanlar
-
5-Mâide 81
evliyâe : veliler, dostlar
-
5-Mâide 82
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara, yaşarken (Allâh'a (c.c.)
-
5-Mâide 82
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara, (yaşarken Allâh'a (cc) ulaşmayı, teslim olmayı dileyenlere)
-
5-Mâide 82
zâlike : bu
-
5-Mâide 83
ilâ er resûli : Resûl'e
-
5-Mâide 84
el kavmi es sâlihîne : sâlihler topluluğu (kavmî)
-
5-Mâide 85
hâlidîne fî-hâ : orada devamlı kalacak olanlar
-
5-Mâide 85
ve zâlike : ve bu, işte bu
-
5-Mâide 89
ehlî-kum : sizin ehliniz, ev halkınız
-
5-Mâide 89
zâlike keffâretu : işte bu kefarettir (yemini bozmaya karşılıktır)
-
5-Mâide 89
kezâlike : işte böyle, böylece, bunun gibi
-
5-Mâide 90
min ameli eş şeytâni : şeytanın işlerinden
-
5-Mâide 90
tuflihûne : felâha, kurtuluşa erersiniz
-
5-Mâide 92
alâ resûli-nâ : Resûl'ümüz üzerine düşen (sorumluluk)
-
5-Mâide 93
ve amilû es sâlihâti : ve sâlih amel (nefsi ıslâh edici amel) yaptılar
-
5-Mâide 93
ve amilû es sâlihâti : ve sâlih ameller (nefsi tezkiye edici ameller) yapın!
-
5-Mâide 94
li ya'leme : bilmesi için, bilinip belli olması için
-
5-Mâide 94
ba'de zâlike : bundan sonra
-
5-Mâide 94
azâbun elîmun : acı azap
-
5-Mâide 95
zevâ adlin : adâlet sahibi (iki kişi)
-
5-Mâide 95
hedyen bâliga el ka'beti : Kâ'be'ye ulaşan kurban
-
5-Mâide 95
ev adlu zâlike : veya buna adil olan, denk olan
-
5-Mâide 95
li yezûka : tatması için
-
5-Mâide 96
ve li es seyyârati : ve gezici topluluk için, yolcular için
-
5-Mâide 97
kıyâmen li en nâsi : insanları ayakta tutmak için
-
5-Mâide 97
zâlike : işte bu
-
5-Mâide 97
li ta'lemû : sizin bilmeniz için
-
5-Mâide 97
bi kulli şey'in : herşeyi
-
5-Mâide 97
alîmûn : en iyi bilen
-
5-Mâide 99
mâ alâ er resûli : Resûlun üzerinde(sorumluluk) yoktur
-
5-Mâide 100
yâ ulî el elbâbi : ey sırların sahipleri
-
5-Mâide 100
tuflihûne : felâha erersiniz
-
5-Mâide 101
halîmun : Halîm, yumuşak muamele eden
-
5-Mâide 102
min kabli-kum : sizden önce
-
5-Mâide 104
ve ilâ er resûli : ve Resûl'e
-
5-Mâide 106
isnâni zevâ adlin : adâlet sahibi iki kişi
-
5-Mâide 107
min ez zâlimîne : zâlimlerden
-
5-Mâide 108
zâlike ednâ : bu en yakın, en iyi, daha iyi
-
5-Mâide 110
ve alâ vâlideti-ke : ve senin annenin üzerinde
-
5-Mâide 110
tukellimu en nâse : insanlarla konuşuyorsun
-
5-Mâide 111
ve bi resûlî : ve Resûl'üme
-
5-Mâide 111
muslimûne : müslümanlar, Allâh'a (cc.) teslim olanlar
-
5-Mâide 114
li evveli-nâ : bizim evvelimiz (bizden öncekiler) için
-
5-Mâide 116
li en nâsi : insanlara
-
5-Mâide 116
mâ yekûnu lî : benim için olmaz, olamaz
-
5-Mâide 116
mâ leyse lî : benim için olmayanı
-
5-Mâide 116
fe kad alimte-hu : o zaman, o taktirde sen onu bilirdin
-
5-Mâide 117
alâ kulli şey'in : her şeye
-
5-Mâide 119
hâlidîne fî-hâ : onun içinde, orada kalacak olanlar
-
5-Mâide 119
zâlike : işte bu
-
5-Mâide 120
li allâhi : Allâh'ın (cc.)
-
5-Mâide 120
alâ kulli şey'in : her şeye
-
50-Kaf 3
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 4
alimnâ : biz bildik
-
50-Kaf 7
min kulli : hepsinden
-
50-Kaf 8
li kulli abdin : bütün kullar için
-
50-Kaf 11
li el ibâdi : kullar için
-
50-Kaf 11
kezâlike : işte böyle, bunun gibi
-
50-Kaf 15
el evveli : ilk
-
50-Kaf 16
min habli : damardan
-
50-Kaf 17
ve an eş şimâli : ve solundan
-
50-Kaf 18
min kavlin : bir söz
-
50-Kaf 19
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 20
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 25
li el hayri : hayra
-
50-Kaf 27
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
50-Kaf 29
li el abîdi : kullarım için
-
50-Kaf 30
li cehenneme : cehenneme
-
50-Kaf 31
ve uzlifet : ve yaklaştırıldı
-
50-Kaf 31
li el muttekîne : takva sahipleri için
-
50-Kaf 32
li kulli : hepsi için
-
50-Kaf 34
zâlike : bu
-
50-Kaf 37
fî zâlike : bunda vardır
-
50-Kaf 37
li men : kimse için
-
50-Kaf 40
ve min el leyli : ve geceden bir kısım, gecenin bir bölümü
-
50-Kaf 42
zâlike : işte bu
-
50-Kaf 44
zâlike : işte bu
-
51-Zâriyât 8
kavlin : söz
-
51-Zâriyât 8
muhtelifin : ihtilâflı
-
51-Zâriyât 16
zâlike : bu
-
51-Zâriyât 17
kalîlen : az, pek az
-
51-Zâriyât 17
min el leyli : geceden (gecenin bir kısım)
-
51-Zâriyât 19
ve fî emvâli-him : ve onların mallarında vardır
-
51-Zâriyât 19
li es sâili : isteyen için, isteyenlerin
-
51-Zâriyât 20
li el mûkınîne : yakîn hasıl edenler için
-
51-Zâriyât 26
ilâ ehli-hî : ailesine, ailesinin yanına
-
51-Zâriyât 26
iclin : buzağı
-
51-Zâriyât 28
alîmin : alîm, bilgi sahibi, bilgin
-
51-Zâriyât 30
kezâliki : işte böyle, işte budur
-
51-Zâriyât 30
el alîmu : alîmdir, en iyi bilendir
-
51-Zâriyât 33
li nursile : yollamamız (atmamız), yağdırmamız için
-
51-Zâriyât 34
li el musrifîne : müsrifler için, haddi aşanlar
-
51-Zâriyât 36
min el muslimîne : müslümanlardan, müslüman olanlardan
-
51-Zâriyât 37
li ellezîne : o kimselere onlara
-
51-Zâriyât 37
el elîme : elîm, acı
-
51-Zâriyât 40
mulîmun : kınanmış olan
-
51-Zâriyât 49
min kulli şey'in : herşeyden
-
51-Zâriyât 52
kezâlike : işte bunun gibi, işte böyle
-
51-Zâriyât 52
min kabli-him : onlardan önce
-
51-Zâriyât 52
min resûlin : (resûllerden) bir resûl
-
51-Zâriyât 56
li ya'budû-ni : bana kul olmaları
-
51-Zâriyât 59
li ellezîne : o kimseler için
-
51-Zâriyât 60
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
52-Tûr 11
li el mukezzibîne : tekzip edenler, yalanlayanlar
-
52-Tûr 21
min ameli-him : onların amellerinden
-
52-Tûr 21
kulli : her, hepsi
-
52-Tûr 21
imriin \n(kulli imriin) : kişi, insan \n: (herkes)
-
52-Tûr 26
fî ehli-nâ : ailemiz içinde, ailemizle beraberken
-
52-Tûr 34
li ye'tû : getirsinler
-
52-Tûr 34
misli-hi : onun gibi, benzeri
-
52-Tûr 35
hulikû : yaratıldılar
-
52-Tûr 35
el hâlikûne : yaratıcı
-
52-Tûr 38
li ye'ti ... bi : getirsin
-
52-Tûr 47
li ellezîne zalemû : zalimlere, zulmedenlere
-
52-Tûr 47
dûne zâlike : bundan başka vardır
-
52-Tûr 48
li hukmi : hükme
-
52-Tûr 48
li hukmi rabbi-ke : Rabbinin hükmüne
-
52-Tûr 49
ve min el leyli : ve gecenin bir bölümünde
-
53-Necm 20
es sâlisete : üçüncü
-
53-Necm 24
li el insâni : insan için
-
53-Necm 25
li allâhi : Allah'ındır
-
53-Necm 26
li men : bir kimse için
-
53-Necm 30
zâlike : odur
-
53-Necm 30
an sebîlihî : yolundan
-
53-Necm 31
ve lillâhi : ve Allah içindir
-
53-Necm 31
li yecziye : cezalandırsın diye
-
53-Necm 34
kalîlen : azıcık
-
53-Necm 39
lil insâni : insan için
-
53-Necm 62
li allâhi : Allah için, Allah'a
-
54-Kamer 5
bâligatun : olgunlaşmış
-
54-Kamer 14
li men : o kimse
-
54-Kamer 17
lî ez zikri : zikir için
-
54-Kamer 20
nahlin : hurma ağaçları
-
54-Kamer 22
lî ez zikri : zikir için
-
54-Kamer 24
le fî dalâlin : gerçekten dalâlet içinde
-
54-Kamer 32
li ez zikri : zikir için
-
54-Kamer 35
kezâlike : işte böyle
-
54-Kamer 40
li ez zikri : zikir için
-
54-Kamer 42
kulli-hâ : hepsini
-
54-Kamer 47
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
54-Kamer 55
melîkin : melik, padişah, malik olan
-
55-Rahmân 10
li el enâmi : hayvanlar için
-
55-Rahmân 14
salsâlin : inorganik halden, organik hale dönüşmüş nemli toprak
-
55-Rahmân 27
el celâli : celâl
-
55-Rahmân 46
ve li men : ve kimse için vardır
-
55-Rahmân 52
kulli : bütün, hepsi, her
-
55-Rahmân 78
el celâli : celâl
-
56-Vâkıa 2
li vak'ati-hâ : onun vuku bulmasını, gerçekleşmesini
-
56-Vâkıa 13
min el evvelîne : evvelkilerden
-
56-Vâkıa 14
ve kalîlun : ve birazı
-
56-Vâkıa 16
mutekâbilîne : karşılıklı
-
56-Vâkıa 23
ke emsâli : sanki gibi
-
56-Vâkıa 30
ve zıllin : ve gölge, gölgeli yer, gölgeler
-
56-Vâkıa 38
li : için
-
56-Vâkıa 39
min el evvelîne : evvelkilerden
-
56-Vâkıa 41
ve ashâbu eş şimâli : ve şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
-
56-Vâkıa 41
ashâbu eş şimâli : şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
-
56-Vâkıa 43
ve zıllin : ve gölge, gölgeli yer, gölgeler
-
56-Vâkıa 45
kable zâlike : bundan önce, daha önce
-
56-Vâkıa 49
el evvelîne : evvelkiler
-
56-Vâkıa 53
mâliûne : dolduracak olanlar
-
56-Vâkıa 59
el hâlikûne : yaratan, yaratıcı
-
56-Vâkıa 62
alimtum(u) : bildiniz
-
56-Vâkıa 73
li el mukvîne : çöl yolcuları (sahrada konaklayanlar)
-
56-Vâkıa 92
ed dâllîne : dalâlettte kalanlar, dalâlette olanlar, sapıklar
-
56-Vâkıa 94
ve tasliyetu : ve yaslama, atılma
-
57-Hadid 1
li allâhi : Allah'ı
-
57-Hadid 2
kulli : her
-
57-Hadid 3
bi kulli şey'in : herşeyi
-
57-Hadid 3
alîmun : en iyi bilen
-
57-Hadid 4
yelicu : girer
-
57-Hadid 6
yûlicu : girdirir, sokar
-
57-Hadid 6
ve yûlicu : ve girdirir, sokar
-
57-Hadid 6
alîmun : en iyi bilen
-
57-Hadid 7
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
57-Hadid 8
li tu'minû : îmân etmeniz için
-
57-Hadid 9
li : için
-
57-Hadid 10
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
57-Hadid 10
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
57-Hadid 10
min kabli : önceden, önce
-
57-Hadid 12
hâlidîne : ebediyyen kalacak olanlar
-
57-Hadid 12
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 13
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
57-Hadid 13
min kıbeli-hi : ondan önce
-
57-Hadid 16
li ellezîne : o kimseler için, onlar için
-
57-Hadid 16
li zikri allâhi : Allah'ın zikri için
-
57-Hadid 19
ve rusuli-hî : ve onun resûlüne
-
57-Hadid 20
fî el emvâli : malda, mal konusunda
-
57-Hadid 20
meseli : onların misali, durumu
-
57-Hadid 21
li ellezîne : onlar için
-
57-Hadid 21
ve rusuli-hi : ve onun resûlü
-
57-Hadid 21
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 21
el fadli : fazl
-
57-Hadid 22
min kabli : önceden, önce
-
57-Hadid 22
zâlike : işte bu
-
57-Hadid 23
li key lâ : olmasın diye, olmaması için
-
57-Hadid 23
muhtâlin : kendini beğenen, böbürlenen,
-
57-Hadid 24
bi el buhli : cimriliği, cimrilik etmeyi
-
57-Hadid 25
li yekûme : ikâme etsinler, yerine getirsinler
-
57-Hadid 25
li en nâsi : insanlar için
-
57-Hadid 25
ve li ya'leme : ve bilsin, belirtsin, belli etsin
-
57-Hadid 27
bi rusuli-nâ : resûllerimizi
-
57-Hadid 28
bi resûli-hi : onun resûlüne
-
57-Hadid 29
li ellâ ya'leme : bilmedikleri için
-
57-Hadid 29
min fadli allâhi : Allah'ın fazlından
-
57-Hadid 29
el fadli : fazl
-
58-Mücâdele 2
min el kavli : sözden
-
58-Mücâdele 3
li-mâ : şeyden
-
58-Mücâdele 3
min kabli : önceden, daha önce
-
58-Mücâdele 3
zâlikum : işte bu, işte böyle
-
58-Mücâdele 4
min kabli : öncesinden, daha önce
-
58-Mücâdele 4
zâlike : işte bu
-
58-Mücâdele 4
li : için
-
58-Mücâdele 4
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
58-Mücâdele 4
ve li el kâfirîne : ve kâfirler için vardır
-
58-Mücâdele 4
elîmun : elîm, acıklı
-
58-Mücâdele 5
min kabli-him : onlardan öncekiler
-
58-Mücâdele 5
ve li el kâfirîne : ve kâfirler için vardır
-
58-Mücâdele 6
alâ kulli şey'in : herşeye
-
58-Mücâdele 7
min zâlike : bundan
-
58-Mücâdele 7
bi kulli şeyin : herşeyi
-
58-Mücâdele 7
alîmun : en iyi bilendir
-
58-Mücâdele 8
li-mâ : şeye
-
58-Mücâdele 8
resûli : resûl
-
58-Mücâdele 9
er resûli : resûl
-
58-Mücâdele 10
li yahzune : mahzun etmek, üzmek için
-
58-Mücâdele 10
fe li yetevekkeli : öyleyse tevekkül etsinler
-
58-Mücâdele 11
fî el mecâlisi : meclislerde
-
58-Mücâdele 12
zâlike : işte bu
-
58-Mücâdele 14
ve yahlifûne : ve yemin ediyorlar
-
58-Mücâdele 16
sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
58-Mücâdele 17
hâlidûne : devamlı, ebediyyen kalacak olanlar
-
58-Mücâdele 18
yahlifûne : yemin ederler, edecekler
-
58-Mücâdele 18
yahlifûne : yemin ederler, edecekler
-
58-Mücâdele 20
el ezellîne : zillet
-
58-Mücâdele 21
aglibenne : ben gâlip geleceğim
-
58-Mücâdele 21
ve rusulî : ve resûllerim
-
58-Mücâdele 22
hâlidîne : kalacak olanlar
-
58-Mücâdele 22
hum(u) el muflihûne : onlar felâha erenler, kurtuluşa erenler
-
59-Haşr 1
li allâhi : Allah'ı
-
59-Haşr 2
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden
-
59-Haşr 2
li : için
-
59-Haşr 2
evveli : evvel, ilk, ilk defa
-
59-Haşr 2
ulî el ebsâri : basiret sahipleri
-
59-Haşr 4
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 5
min lînetin : (iyi cins) hurma ağacından
-
59-Haşr 5
alâ usûli-hâ : onu kökü üzerinde
-
59-Haşr 5
ve li : ve için
-
59-Haşr 6
resûli-hî : onun resûlü
-
59-Haşr 6
min haylin : atlardan
-
59-Haşr 6
yusallitu : musallat eder
-
59-Haşr 6
kulli : her
-
59-Haşr 7
alâ resûli-hî : resûlüne
-
59-Haşr 7
min ehli : ehlinden, halkından
-
59-Haşr 7
li allâhi : Allah için, Allah'ın
-
59-Haşr 7
ve li er resûli : ve resûl için, resûlün
-
59-Haşr 7
ve li : ve için
-
59-Haşr 7
ve ibni es sebîli : ve yolcular
-
59-Haşr 8
li : için
-
59-Haşr 8
ve emvâli-him : ve mallarından
-
59-Haşr 9
min kabli-him : onlardan önce
-
59-Haşr 9
el muflihûne : felâha erenler, kurtuluşa erenler
-
59-Haşr 10
li ihvâni-nâ : kardeşlerimizi
-
59-Haşr 10
li ellezîne : olanlara
-
59-Haşr 11
li ihvâni-him(u) : kardeşleri için, kardeşlerine
-
59-Haşr 11
min ehli : ehlinden
-
59-Haşr 13
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 14
zâlike : işte bu
-
59-Haşr 15
meseli : durumu, hal
-
59-Haşr 15
min kabli-him : onlardan önce
-
59-Haşr 15
elîmun : elîm, acıklı
-
59-Haşr 16
meseli : durum, hal
-
59-Haşr 16
li el insâni : insana
-
59-Haşr 17
hâlideyni : (ikisi) devamlı kalacak olanlar
-
59-Haşr 17
ve zâlike : ve işte bu
-
59-Haşr 17
ez zâlimîne : zalimler
-
59-Haşr 18
ve li tenzur : ve baksın, görsün
-
59-Haşr 18
li gadin : yarın için
-
59-Haşr 21
cebelin : dağ
-
59-Haşr 21
li en nâsi : insanlar için, insanlara
-
59-Haşr 22
âlimu : bilen
-
59-Haşr 23
el meliku : hükümran olan
-
59-Haşr 24
el hâliku : yaratan
-
6-En'âm 1
li allâhi : Allah için, Allah'a mahsus
-
6-En'âm 6
min kabli-him : onlardan önce, kendilerinden önce
-
6-En'âm 10
bi rusulin : resûller ile
-
6-En'âm 10
min kabli-ke : senden önce
-
6-En'âm 12
li men : kimin
-
6-En'âm 12
kul li allâhi : Allah için, Allah'ın
-
6-En'âm 13
fî el leyli : gecede
-
6-En'âm 13
el alîmu : en iyi bilen
-
6-En'âm 14
veliyyen : velî, dost
-
6-En'âm 16
ve zâlike : ve işte bu
-
6-En'âm 17
alâ kulli şey'in : herşeye
-
6-En'âm 19
li unzire-kum : sizi uyarmam için
-
6-En'âm 19
âliheten uhrâ : başka ilâhlar
-
6-En'âm 21
lâ yuflihu : felâha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler)
-
6-En'âm 21
ez zâlimûne : zâlimler
-
6-En'âm 22
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
6-En'âm 25
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
6-En'âm 26
ve in yuhlikûne : ve eğer helâk ederlerse
-
6-En'âm 28
li mâ : şeye
-
6-En'âm 31
bi likâi allâhi : Allah'a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah'a ulaştırmayı)
-
6-En'âm 32
li ellezîne : o kimseler için
-
6-En'âm 33
ez zâlimîne : zâlimler
-
6-En'âm 34
min kabli-ke : senden önce
-
6-En'âm 34
li kelimâti : kelimeleri
-
6-En'âm 34
el murselîne : murseller, elçiler, gönderilmiş resûller
-
6-En'âm 35
min el câhilîne : cahillerden
-
6-En'âm 39
yudlil-hu : onu dalâlette bırakır
-
6-En'âm 42
min kabli-ke : senden önce
-
6-En'âm 44
kulli şey'in : herşey
-
6-En'âm 44
mublisûne : ümitlerini kesen kimseler oldular, ümitlerini kestiler
-
6-En'âm 45
li allâhi : Allah'adır
-
6-En'âm 47
ez zâlimûne : zâlimler
-
6-En'âm 48
el murselîne : elçiler, resûller, gönderilen kişiler
-
6-En'âm 51
veliyyun : bir dost
-
6-En'âm 52
min ez zâlimîne : zâlimlerden
-
6-En'âm 53
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 53
li yekûlû : derler diye
-
6-En'âm 55
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 55
ve li : ve, için, ...diye
-
6-En'âm 57
illâ li allâhi : sadece Allah'ındır
-
6-En'âm 57
el fâsılîne : (hakkı bâtıldan) fasıl fasıl ayıranlar
-
6-En'âm 58
bi ez zâlimîn : zâlimleri
-
6-En'âm 60
bi el leyli : geceleyin
-
6-En'âm 60
li yukdâ : olması için, takdir edilenin tamamlanması için
-
6-En'âm 64
kulli : hepsi, tüm, bütün
-
6-En'âm 65
erculi-kum : sizin ayaklarınız
-
6-En'âm 66
bi vekîlin : bir vekil
-
6-En'âm 67
li kulli : hepsi için, herbiri için vardır
-
6-En'âm 68
ez zâlimîne : zalimler
-
6-En'âm 70
veliyyun : bir veli, bir dost
-
6-En'âm 70
kulle adlin : bütün fidyeler (fidyelerin hepsi)
-
6-En'âm 70
ve azâbun elîmun : ve (elîm) acı azap
-
6-En'âm 71
li nuslime : teslim olmamızla (teslim olmakla)
-
6-En'âm 73
âlimu el gaybi : gaybı bilen
-
6-En'âm 74
li ebî-hi : babasına
-
6-En'âm 74
âliheten : ilâhlar
-
6-En'âm 74
fî dalâlin : dalâlette
-
6-En'âm 75
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 75
ve li yekûne : ve olması için
-
6-En'âm 76
el âfilîne : kaybolup giden
-
6-En'âm 77
min el kavmi ed dâllîne : dalâlette olan kavimden
-
6-En'âm 79
li ellezî : ki ona
-
6-En'âm 83
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 84
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 85
min es sâlihîne : salihlerden
-
6-En'âm 88
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 90
li el âlemîne : âlemlere, âlemler için
-
6-En'âm 91
li en nâsi : insanlara, insanlar için
-
6-En'âm 91
ve ullimtum : ve size öğretildi
-
6-En'âm 92
ve li tunzire : ve uyarman için
-
6-En'âm 93
iz ez zâlimûne : o zaman zalimleri
-
6-En'âm 95
fâliku el habbi : taneyi yarıp çıkaran
-
6-En'âm 95
zâlikum allâhu : işte bu Allah'tır
-
6-En'âm 96
fâliku el ısbâhı : sabahı yarıp çıkaran
-
6-En'âm 96
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 96
el alîmi : âlim, en iyi bilen
-
6-En'âm 97
li tehdedû : hidayete ermeniz için, yol bulmanız için
-
6-En'âm 97
li kavmin : bir kavim için, bir topluluk için
-
6-En'âm 98
li kavmin : bir kavim için, bir topluluk için
-
6-En'âm 99
kulli şey'in : herşey
-
6-En'âm 99
ve min en nahli : hurma ağacından
-
6-En'âm 99
fî zâlikum : bunlarda vardır
-
6-En'âm 99
li kavmin : bir kavim için, topluluk için
-
6-En'âm 100
li allâhi : Allah için, Allah'a
-
6-En'âm 101
ve huve bikulli şey'in : ve O herşeyi
-
6-En'âm 101
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 102
zâlikum allâhu : işte bu Allah
-
6-En'âm 102
hâliku : yaratan
-
6-En'âm 102
kulli şey'in : herşeyi
-
6-En'âm 102
alâ kulli şey'in : herşeye
-
6-En'âm 104
fe li nefsi-hi : artık, onun lehinedir, kendi nefsi içindir
-
6-En'âm 105
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 105
ve li yekûlû : ve derler diye
-
6-En'âm 105
ve li nubeyyine-hu : ve onu beyan etmemiz için
-
6-En'âm 105
li kavmin : bir kavme, bir topluluğa
-
6-En'âm 107
bi vekîlin : bir vekil
-
6-En'âm 108
kezâlike : işte böyle
-
6-En'âm 108
li kulli ummetin : her ümmete
-
6-En'âm 110
ve nukallibu : ve çeviririz, döndürürüz
-
6-En'âm 111
mâ kânû li yu'minû : inanacak değillerdi (olmadılar)
-
6-En'âm 112
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 112
li kulli : hepsine
-
6-En'âm 112
el kavli : söz(ler)
-
6-En'âm 113
ve li tesgâ : ve meyletsin
-
6-En'âm 113
ve li yerdav-hu : ve ondan razı olsunlar
-
6-En'âm 113
ve li yakterifû : ve kazansınlar
-
6-En'âm 115
kelimetu : kelime, söz
-
6-En'âm 115
li kelimâti-hi : onun sözlerini, kelimelerini
-
6-En'âm 115
ve huve es semîu el alîmu : ve O, en iyi işiten, en iyi bilendir
-
6-En'âm 116
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
6-En'âm 117
an sebîli-hi : onun yolundan, kendi yolundan
-
6-En'âm 121
ilâ evliyâi-him : kendi dostlarına
-
6-En'âm 121
li yucâdilû-kum : sizinle mücâdele etmeleri için
-
6-En'âm 122
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 122
li el kâfirîne : kâfirlere
-
6-En'âm 123
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 123
fî kulli karyetin : her kasabada, şehirde
-
6-En'âm 123
li yemkurû : hile yapsınlar diye (yapmaları için)
-
6-En'âm 125
li el islâmi : İslâm'a, teslime
-
6-En'âm 125
kezâlike : işte böyle, böylece
-
6-En'âm 126
li kavmin : bir kavim (topluluk) için
-
6-En'âm 127
veliyyu-hum : onların velîsi, dostu
-
6-En'âm 128
evliyau-hum : onların dostları
-
6-En'âm 128
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
6-En'âm 128
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 129
ve kezâlike : işte böylece
-
6-En'âm 129
nuvellî : döndürürüz, çeviririz
-
6-En'âm 129
ba'da ez zâlimîne : zalimlerin bir kısmını
-
6-En'âm 130
likâe : karşılaşma, ulaşma, mülâki olma
-
6-En'âm 131
zâlike : işte bu
-
6-En'âm 131
muhlike : helâk eden kişi, helâk edici
-
6-En'âm 132
ve li kullin : ve herkes için vardır
-
6-En'âm 132
bi gâfilin : gâfil, habersiz
-
6-En'âm 133
ve yestahlif : ve yerine halef yapar, yerine başkasını getirir
-
6-En'âm 135
lâ yuflihu : felâha ermezler, eremezler
-
6-En'âm 135
ez zâlimûne : zâlimler
-
6-En'âm 136
lillâhi (li allâhi) : Allah için
-
6-En'âm 136
li allâhi : Allah için, Allah'ın
-
6-En'âm 136
li şurekâi-nâ : ortaklarımız için
-
6-En'âm 136
li şurekâi-him : ortakları için olan
-
6-En'âm 136
lillâhi (li allâhi) : Allah için
-
6-En'âm 137
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
6-En'âm 137
li kesîrin : çoğuna
-
6-En'âm 137
li yurdû-hum : onları helâk etmek için
-
6-En'âm 137
ve li yelbisû : ve karıştırmaları için
-
6-En'âm 139
hâlisatun : hastır, özeldir, aittir
-
6-En'âm 139
li zukûri-nâ : erkeklerimize ait
-
6-En'âm 139
alîmun : en iyi bilendir
-
6-En'âm 141
muhtelifen : farklı, çeşitli, muhtelif
-
6-En'âm 144
ve min el ibilisneyni \n(ve min el ibili isneyni) : ve deveden iki
-
6-En'âm 144
li yudille : saptırmak, dalâlette bırakmak için
-
6-En'âm 144
ez zâlimîne : zâlimler
-
6-En'âm 145
li gayri allâhi : Allah'tan başkası için
-
6-En'âm 146
zâlike : böylece, işte böylece
-
6-En'âm 148
kezâlike : böyle, işte böyle
-
6-En'âm 148
ellezîne min kabli-him : onlardan öncekiler
-
6-En'âm 149
fe li allâhi : artık Allah'ın
-
6-En'âm 149
el bâligatu : en üstün, en kuvvetli, kesin olan
-
6-En'âm 151
ve bi el vâlideyni : ve anne babaya
-
6-En'âm 151
zâlikum : işte bunlar
-
6-En'âm 152
lâ nukellifu : biz sorumlu tutmayız
-
6-En'âm 152
zâlikum : işte bunlar
-
6-En'âm 153
an sebîli-hi : onun yolundan
-
6-En'âm 153
zâlikum : işte bunlar
-
6-En'âm 154
li kulli şey'in : herşeyi
-
6-En'âm 154
bi likâi : kavuşmaya, ulaşmaya
-
6-En'âm 156
min kabli-nâ : bizden önce
-
6-En'âm 156
le gâfilîne : gerçekten gâfil (habersiz) olanlar
-
6-En'âm 160
emsâli-hâ : onun katı, misli
-
6-En'âm 162
lillâhi (li Allahi) : Allah içindir
-
6-En'âm 163
ve bi zâlike : ve bununla
-
6-En'âm 163
el muslimîne : müslümanlar, teslim olanlar
-
6-En'âm 164
kulli şey'in : herşey
-
6-En'âm 164
tahtelifûne : ihtilâfa düştünüz, anlaşmazlığa düştünüz
-
6-En'âm 165
li yebluve-kum : sizi imtihan etmek için
-
60-Mümtehine 1
evliyâe : velîler, dostlar
-
60-Mümtehine 1
fî sebîlî : benim yolumda
-
60-Mümtehine 1
sevâe es sebîli : yolun seviyesi, yolun ortası, doğru yol
-
60-Mümtehine 4
li kavmi-him : kendi kavimlerine
-
60-Mümtehine 4
li ebî-hi : onun babasına, kendi babasına, babasına
-
60-Mümtehine 4
ve mâ emliku : ve ben malik değilim, benim gücüm yetmez
-
60-Mümtehine 5
li ellezîne : onlara
-
60-Mümtehine 6
li : için, ...e
-
60-Mümtehine 9
ez zâlimûne : zalimler
-
60-Mümtehine 10
in alimtim(û) : eğer bilirseniz
-
60-Mümtehine 10
ve li yes'elû : ve istesinler
-
60-Mümtehine 10
zâlikum : işte bu
-
60-Mümtehine 10
alîmun : en iyi bilen
-
60-Mümtehine 12
ve erculihinne : ve (kadınların) ayakları
-
61-Saf 1
li allâhi : Allah'ı
-
61-Saf 2
lime : niçin
-
61-Saf 4
fî sebîli-hî : onun yolunda, kendi yolunda
-
61-Saf 5
li kavmi-hî : kavmine
-
61-Saf 5
lime : niçin
-
61-Saf 6
li mâ : şeyi
-
61-Saf 6
resûlin : resûl
-
61-Saf 7
ez zâlimîne : zalimler
-
61-Saf 8
li yutfiû : söndürmeyi
-
61-Saf 9
li yuzhire-hu : onu zahir (güçlü, kuvvetli ve üstün) kılmak için
-
61-Saf 9
ala ed dîni kulli-hî : dînlerin hepsinin üzerine
-
61-Saf 10
elîmin : elîm, acı
-
61-Saf 11
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
61-Saf 11
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
61-Saf 11
emvâli-kum : sizin mallarınız
-
61-Saf 11
zâlikum : işte bu
-
61-Saf 12
zâlike : işte bu
-
61-Saf 14
li el havâriyyîne : havarilere
-
62-Cum'a 1
li allâhi : Allah için, Allah'ı
-
62-Cum'a 1
el meliki : malik, mülkün sahibi, söz sahibi
-
62-Cum'a 2
ve yuallimu-hum(u) : ve onlara öğretir
-
62-Cum'a 2
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
62-Cum'a 4
zâlike : işte bu
-
62-Cum'a 4
el fadli : fazl, lütuf, kerem, fazl nuru
-
62-Cum'a 5
meseli : mesele, örnek, durum, hal
-
62-Cum'a 5
ez zâlimîne : zalimler
-
62-Cum'a 6
evliyâu : evliyalar, dostlar
-
62-Cum'a 6
li allâhi : Allah'ın
-
62-Cum'a 7
alîmun : en iyi bilen
-
62-Cum'a 7
bi ez zâlimîne : zalimleri
-
62-Cum'a 8
ilâ âlimi : en iyi bilene
-
62-Cum'a 9
li es salâti : namaza, namaz için
-
62-Cum'a 9
zâlikum : işte bu
-
62-Cum'a 10
min fadli allâhi : Allah'ın fazlından
-
62-Cum'a 10
tuflihûne : felâha, kurtuluşa erersiniz
-
63-Münâfikûn 2
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
63-Münâfikûn 3
zâlike : işte bu
-
63-Münâfikûn 4
li kavli-him : onların sözlerini
-
63-Münâfikûn 7
resûli allâhi : Allah'ın resûlü
-
63-Münâfikûn 7
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
63-Münâfikûn 8
ve li allâhi : ve Allah'ın
-
63-Münâfikûn 8
ve li resûli-hî : ve onun resûlünün
-
63-Münâfikûn 8
ve li el mu'minîne : ve mü'minlerin
-
63-Münâfikûn 9
zâlike : bu
-
63-Münâfikûn 10
min kabli : önceden, önce
-
63-Münâfikûn 10
ilâ ecelin : belirli bir süreye, bir zamana kadar
-
63-Münâfikûn 10
min es sâlihîne : salihlerden
-
64-Teğabün 1
li allâhi : Allah'ı
-
64-Teğabün 1
alâ kulli şey'in : herşeye
-
64-Teğabün 4
tu'linûne : (aleni olarak) açıklıyorsunuz
-
64-Teğabün 4
alîmun : en iyi bilen
-
64-Teğabün 5
elîmun : elîm, acı
-
64-Teğabün 6
zâlike : işte bu
-
64-Teğabün 7
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
64-Teğabün 8
ve resûli-hî : ve onun resûlüne
-
64-Teğabün 9
li yevmi : gün için
-
64-Teğabün 9
zâlike : işte bu (o)
-
64-Teğabün 9
ve ya'mel sâlihan : ve salih amel işler, nefs tezkiyesi yapar
-
64-Teğabün 9
hâlidîne : devamlı kalacak olanlar
-
64-Teğabün 9
zâlike : işte bu
-
64-Teğabün 10
hâlidîne : ebediyyen kalacak olanlar
-
64-Teğabün 11
kulli : her, hepsi
-
64-Teğabün 11
alîmun : en iyi bilen
-
64-Teğabün 12
alâ resûli-nâ : resûlümüzün üzerinde olan (sorumluluk)
-
64-Teğabün 13
li yetevekkel(i) : tevekkül etsinler
-
64-Teğabün 16
li enfusi-kum : nefsiniz için, kendiniz için
-
64-Teğabün 16
hum(u) el muflihûne : onlar felâha erenlerdir
-
64-Teğabün 17
halîmun : halîm, yumuşak ve yavaş davranan
-
64-Teğabün 18
âlimu : bilen
-
65-Talâk 1
fe tallikû-hunne : o taktirde onları (kadınları) boşayın
-
65-Talâk 1
li : için, içinde, de
-
65-Talâk 1
ba'de zâlike : bundan sonra
-
65-Talâk 2
adlin : adalet
-
65-Talâk 2
li allâhi : Allah için
-
65-Talâk 2
zâlikum : işte bu
-
65-Talâk 3
bâligu : gerçekleştirir
-
65-Talâk 3
li : için
-
65-Talâk 3
kulli : her
-
65-Talâk 4
el ahmâli : yüklü olanlar, hamile olanlar
-
65-Talâk 5
zâlike : işte bu
-
65-Talâk 6
li tudayyikû : sıkıntıya düşürmek için
-
65-Talâk 6
hamlin : yüklü, hamile
-
65-Talâk 7
li : yapsın (fiilden önce olursa 3. şahsa emir)
-
65-Talâk 7
li yunfik : infâk etsin
-
65-Talâk 7
lâ yukellifu : mükellef tutmaz, sorumlu tutmaz
-
65-Talâk 8
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri
-
65-Talâk 10
ulî el elbâbi : sırların sahipleri
-
65-Talâk 11
li yuhrice : çıkarması için
-
65-Talâk 11
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller) yaptılar
-
65-Talâk 11
sâlihan : salih
-
65-Talâk 11
hâlidîne : kalacak olanlar
-
65-Talâk 12
li ta'lemû : sizin bilmeniz için
-
65-Talâk 12
alâ kulli şey'in : herşeye
-
65-Talâk 12
bi kulli şey'in : herşeyi
-
66-Tahrim 1
lime : neden, niçin
-
66-Tahrim 2
el alîmu : en iyi bilen
-
66-Tahrim 3
el alîmu : en iyi bilen
-
66-Tahrim 4
ve sâlihu : ve salih olanlar
-
66-Tahrim 4
ba'de zâlike : bundan sonra
-
66-Tahrim 5
muslimâtin : müslüman (Allah'a teslim olmuş) kadınlar
-
66-Tahrim 6
ve ehlî-kum : ve yakınlarınızı
-
66-Tahrim 8
alâ kulli şey'in : herşeye
-
66-Tahrim 10
li ellezîne keferû : inkâr edenlere, kâfirlere
-
66-Tahrim 10
sâlihayni : iki salih kul
-
66-Tahrim 10
ed dâhilîne : dahil olanlar, girenler
-
66-Tahrim 11
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenlere
-
66-Tahrim 11
lî : bana, benim için
-
66-Tahrim 11
ve ameli-hî : ve onun yaptıkları
-
66-Tahrim 11
ez zâlimîne : zalimler
-
66-Tahrim 12
bi kelimâti : sözlerini
-
67-Mülk 1
alâ kulli şey'in : herşeye
-
67-Mülk 2
li yebluve-kum : sizi imtihan etmek için
-
67-Mülk 4
yenkalib : döner
-
67-Mülk 5
li : için
-
67-Mülk 6
ve li ellezîne : ve onlar için
-
67-Mülk 9
dalâlin : dalâlet
-
67-Mülk 11
li ashâbi : halkına, ehline
-
67-Mülk 13
alîmun : en iyi bilen
-
67-Mülk 18
min kabli-him : onlardan öncekiler
-
67-Mülk 19
bi kulli şey'in : herşeyi
-
67-Mülk 23
kalîlen : az
-
67-Mülk 28
elîmin : elîm, acı
-
67-Mülk 29
dalâlin : dalâlet, sapıklık
-
68-Kalem 7
an sebîli-hî : onun yolundan, kendi yolundan
-
68-Kalem 12
li el hayri : hayrı
-
68-Kalem 13
utullin : zorba, kabadayı, kötülük yapan
-
68-Kalem 13
ba'de zâlike : bundan sonra (bundan başka)
-
68-Kalem 14
mâlin : mal, mallar
-
68-Kalem 15
el evvelîne : evvelkiler
-
68-Kalem 29
zâlimîne : zalimler, zalim kimseler
-
68-Kalem 33
kezâlike : işte böyle
-
68-Kalem 34
li el muttekîne : muttakiler için vardır
-
68-Kalem 35
el muslimîne : müslümanlar, teslim olanlar
-
68-Kalem 39
bâligatun : erişir, sürer
-
68-Kalem 40
bi zâlike : bunu
-
68-Kalem 43
sâlimûne : salim, sağlam, selâmette
-
68-Kalem 45
ve umlî : ve ben mühlet, süre, zaman veriyorum
-
68-Kalem 48
li : için, ...e
-
68-Kalem 50
min es sâlihîne : salihlerden
-
68-Kalem 51
yuzlikûne-ke : seni kaydıracaklar, devirecekler
-
68-Kalem 52
li : için
-
69-Hâkka 5
uhlikû : helâk edildi
-
69-Hâkka 6
uhlikû : helâk edildi
-
69-Hâkka 7
leyâlin : geceler
-
69-Hâkka 7
nahlin : hurma ağaçları
-
69-Hâkka 12
li nec'ale-hâ : onu kılalım diye
-
69-Hâkka 22
âliyetin : yüksek, yüce
-
69-Hâkka 24
el hâliyeti : geçmiş
-
69-Hâkka 25
bi şimâli-hî : onun solundan
-
69-Hâkka 28
mâli-yeh : benim malım
-
69-Hâkka 36
min gıslînin : kanlı irin
-
69-Hâkka 40
resûlin : resûl, elçi
-
69-Hâkka 41
bi kavli : sözü
-
69-Hâkka 41
kalîlen : az
-
69-Hâkka 42
bi kavli : sözü
-
69-Hâkka 42
kalîlen : az
-
69-Hâkka 44
el ekâvîli : uydurulmuş sözler
-
69-Hâkka 48
li el muttekîne : muttakiler için, takva sahipleri için
-
7-A'râf 1
Elif, lâm, mim, sâd Elif, lâm, mim, sâd
-
7-A'râf 2
li tunzire : uyarman için
-
7-A'râf 2
li el mu'minîne : mü'minler için, mü'minlere
-
7-A'râf 3
evliyâe : dostlar, velîler
-
7-A'râf 3
kalîlen : az
-
7-A'râf 5
zâlimîne : zalimler
-
7-A'râf 6
el murselîne : elçiler, resûller
-
7-A'râf 8
hum el muflihûne : onlar felâha erenlerdir
-
7-A'râf 9
yazlimûne : zulmediyorlar
-
7-A'râf 10
kalîlen mâ : ne kadar az
-
7-A'râf 11
li el melâiketi : meleklere
-
7-A'râf 11
li âdeme : Âdem'e
-
7-A'râf 11
iblîse : iblis, şeytan
-
7-A'râf 17
şemâili-him : onların solları
-
7-A'râf 19
min ez zâlimîne : zalimlerden
-
7-A'râf 20
li yubdiye : açığa çıkması, ortaya çıkması için
-
7-A'râf 20
min el hâlidîne : ebedî kalanlardan
-
7-A'râf 24
li ba'dın : bir kısmına
-
7-A'râf 24
ba'dukum li ba'dın : birbirinize
-
7-A'râf 26
libâsen : elbise
-
7-A'râf 26
ve libâsu et takvâ : ve takva elbisesi
-
7-A'râf 26
zâlike : bu, işte bu
-
7-A'râf 26
zâlike : bu, işte bu
-
7-A'râf 27
libâse-humâ : ikisinin elbiselerini
-
7-A'râf 27
li yuriye-humâ : ikisine göstermek için, onlara görünmesi için
-
7-A'râf 27
evliyâe : evliya, dostlar
-
7-A'râf 27
li ellezîne : o kimselere
-
7-A'râf 29
kulli : her, hepsi, bütün
-
7-A'râf 29
muhlisîne lehu ed dîne : dinde ihlasla, dîni ona has kılarak
-
7-A'râf 30
evliyâe : velîler, dostlar
-
7-A'râf 31
kulli : her, hepsi, bütünü
-
7-A'râf 32
li ibâdi-hi : kulları için
-
7-A'râf 32
li : için
-
7-A'râf 32
hâlisaten : has, özellikle
-
7-A'râf 32
kezâlike : işte böylece
-
7-A'râf 32
li kavmin : bir kavim için
-
7-A'râf 34
ve li kulli ummetin : ve bütün ümmetler için vardır
-
7-A'râf 36
hâlidûne : devamlı kalanlar, kalacak olanlar
-
7-A'râf 38
min kabli-kum : sizden öncekilerden, sizden önceki
-
7-A'râf 38
li ûlâ-hum : onların öncekileri için
-
7-A'râf 38
li kullin : herkes için vardır
-
7-A'râf 39
li uhrâ-hum : onların sonrakilere
-
7-A'râf 39
min fadlin : üstünlükten (bir üstünlük)
-
7-A'râf 40
yelice : girer
-
7-A'râf 40
kezâlike : işte böyle
-
7-A'râf 41
kezâlike : işte böyle
-
7-A'râf 41
ez zâlimîne : zalimler
-
7-A'râf 42
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işleyenler (nefs tezkiyesi yapanlar)
-
7-A'râf 42
lâ nukellifu : sorumlu tutmayız
-
7-A'râf 42
hâlidûne : ebedî kalanlar, kalacak olanlar
-
7-A'râf 43
gıllin : kin, adavet, haset, ..... gibi nefsin kalbinin afetleri
-
7-A'râf 43
li allâhi ellezî : Allah'a ki O
-
7-A'râf 43
li hâzâ : buna
-
7-A'râf 43
li nehtediye : bizim hidayete ermemiz
-
7-A'râf 44
alâ ez zâlimîne : zalimlerin üzerine
-
7-A'râf 45
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
7-A'râf 47
el kavmi ez zâlimîne : zalimler kavmi, zalim kavim
-
7-A'râf 51
likâe : kavuşma, ulaşma
-
7-A'râf 52
li kavmin : bir kavim için, bir kavme
-
7-A'râf 57
li beledin : bir beldeye
-
7-A'râf 57
min kulli es semerâti : bütün ürünlerden
-
7-A'râf 57
kezâlike : işte bunun gibi
-
7-A'râf 58
kezâlike : işte bunun gibi
-
7-A'râf 58
li kavmin : bir kavim için
-
7-A'râf 60
fî dalâlin : dalâlet içinde
-
7-A'râf 62
ubelligu-kum : size tebliğ ediyorum
-
7-A'râf 63
alâ raculin : bir adama
-
7-A'râf 63
li yunzire-kum : sizi uyarması için
-
7-A'râf 63
ve li tettekû : ve takva sahibi olmanız için
-
7-A'râf 68
ubelligu-kum : size tebliğ ediyorum, ulaştırıyorum
-
7-A'râf 69
alâ raculin : bir adama
-
7-A'râf 69
li yunzire-kum : sizi uyarması için
-
7-A'râf 69
tuflihûne : felâha ulaşırsınız, kurtuluşa erersiniz
-
7-A'râf 70
li na'bude allâhe : Allah'a kul olmamız için
-
7-A'râf 73
sâlihan : Salih
-
7-A'râf 73
azâbun elîmun : elim, acı bir azap
-
7-A'râf 74
min suhûli-hâ : onun (düzlük yerlerinden), ovalarından
-
7-A'râf 75
li ellezîne ıstud'ıfû : hakir görülen, zayıf, güçsüz sayılan kimselere
-
7-A'râf 75
li men : kimseye, kişiye, kimselere
-
7-A'râf 75
sâlihan : Salih
-
7-A'râf 77
yâ sâlihu a'ti-nâ : ey Salih bize getir
-
7-A'râf 77
kunte min el murselîne : sen resullerden, gönderilenlerden oldun
-
7-A'râf 80
li kavmi-hi : kavmine
-
7-A'râf 85
zâlikum hayrun : işte bu hayırlıdır
-
7-A'râf 86
bi kulli sırâtın : her yola, tüm yolların üzerine
-
7-A'râf 86
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
7-A'râf 86
iz kuntum kalîlen : siz az idiniz
-
7-A'râf 100
li ellezîne : o kimseleri
-
7-A'râf 100
ehli-hâ : onun ehli, halkı
-
7-A'râf 101
li yu'minû : îmân ederler
-
7-A'râf 101
kezâlike : böylece, işte
-
7-A'râf 102
li ekseri-him : onların çoğunu
-
7-A'râf 108
li en nâzırîne : görenlere, bakanlara
-
7-A'râf 109
alîmun : alim, çok iyi bilen, bilgin
-
7-A'râf 112
kulli : hepsini
-
7-A'râf 112
alîm : en iyi bilen
-
7-A'râf 113
nahnu el gâlibîne : biz gâlip olanlar, gâlib gelenler
-
7-A'râf 119
gulibû : onlara gâlip gelindi (onlar mağlup oldular, yenildiler)
-
7-A'râf 119
hunâlike : orada
-
7-A'râf 123
li tuhricû : sizi çıkarmanız için
-
7-A'râf 124
le usallibu-enne-kum : mutlaka sizi asacağım
-
7-A'râf 125
munkalibûne : dönen kimseler, dönmüş olanlar
-
7-A'râf 126
muslimîne : müslüman, (ruhu, fizik vücudu, nefsi, iradesi) teslim olmuş olanlar
-
7-A'râf 127
li yufsidû : fesat çıkarsınlar diye (çıkarmaları için)
-
7-A'râf 127
ve âlihete-ke : ve senin ilâhlarını
-
7-A'râf 128
li kavmi-hi : kavmine
-
7-A'râf 128
li allâhi : Allah'ındır
-
7-A'râf 128
li el muttekîne : takva sahiplerinin
-
7-A'râf 129
min kabli : ...den önce
-
7-A'râf 129
en yuhlike : helâk etmesi
-
7-A'râf 129
ve yestahlife-kum : ve sizi halifeler yapar, onların yerine geçirir
-
7-A'râf 132
li teshare-nâ : bizi büyülemek (sihir yapmak) için
-
7-A'râf 135
ilâ ecelin : belirli bir müddete kadar, ecele (sona) kadar
-
7-A'râf 135
bâligû-hu : ona ulaşanlar
-
7-A'râf 136
gâfilîne : gâfil, habersiz
-
7-A'râf 137
kelimetu rabbi-ke : Rabbinin kelimesi, sözü
-
7-A'râf 138
âlihetun : ilâhlar
-
7-A'râf 141
min âli fir'avne : firavun ailesinden
-
7-A'râf 141
ve fî zâlikum : ve işte bunda vardır
-
7-A'râf 142
li ahî-hi hârûne : kardeşi Harun (as)'a
-
7-A'râf 142
ve aslıh : ve ıslâh et
-
7-A'râf 143
li mîkâti-nâ : mikâtımıza, belirlediğimiz zamanda
-
7-A'râf 143
ilâ el cebeli : dağa
-
7-A'râf 143
li el cebeli : dağa
-
7-A'râf 145
min kulli şey'in : herşeyden
-
7-A'râf 145
li kulli şey'in : herşeyi
-
7-A'râf 146
zâlike : işte bu
-
7-A'râf 146
gâfilîne : gâfiller
-
7-A'râf 147
ve likâi : ve karşılaşma, kavuşma, ulaşma
-
7-A'râf 148
min huliyyi-him : kendilerinin süs ve ziynet eşyalarından
-
7-A'râf 148
lâ yukellimu-hum : onlarla konuşmuyor
-
7-A'râf 148
zâlimîne : zalimler, zulmedenler
-
7-A'râf 150
mea el kavmi ez zâlimîne : zalim kavimle beraber, birlikte
-
7-A'râf 151
rabbıgfirlî (rabbi ıgfir-lî) : Rabbim beni mağfiret et
-
7-A'râf 151
ve li ahî : ve kardeşimi
-
7-A'râf 152
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
7-A'râf 154
li ellezîne : o kimseler için
-
7-A'râf 154
li rabbi-him : Rab'lerine (karşı), Rab'lerinden
-
7-A'râf 155
li mîkâti-nâ : belirlediğimiz vakit için (buluşma zamanımız)
-
7-A'râf 155
e tuhliku-nâ : bizi helâk mı edeceksin (biz senin tarafından helâk mı edileceğiz)
-
7-A'râf 155
veliyyu-nâ : bizim velîmizsin, dostumuzsun
-
7-A'râf 156
li ellezîne : o kimselere
-
7-A'râf 157
ve el incîli : ve İncil
-
7-A'râf 157
hum el muflihûne : onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir
-
7-A'râf 158
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
7-A'râf 158
ve kelimâti-hî : ve kelimelerine, onun sözlerine
-
7-A'râf 160
alime : bildi
-
7-A'râf 160
yazlimûne : zulmediyorlar
-
7-A'râf 162
yazlimûne : zulmediyorlar
-
7-A'râf 163
kezâlike : işte böylece
-
7-A'râf 164
lime : niçin
-
7-A'râf 164
allâhu muhliku-hum : Allah'ın onları (kendilerini) helâk edeceği kimseler
-
7-A'râf 168
min hum es sâlihûne : onlardan (bir kısmı) salihler
-
7-A'râf 168
dûne zâlike : bunlardan başka, bunların dışında
-
7-A'râf 169
misli-hu : onun kadar, bir misli daha
-
7-A'râf 169
li ellezîne : o kimseler için
-
7-A'râf 170
ecre el muslihîne : salihlerin ecrini
-
7-A'râf 172
gâfilîne : gâfiller, habersiz olanlar
-
7-A'râf 173
e fe tuhliku-nâ : o zaman, hal böyle iken bizi helâk mı edeceksin?
-
7-A'râf 174
ve kezâlike : ve işte böyle
-
7-A'râf 176
ke meseli el kelbi : köpeğin misali, durumu, hali gibi
-
7-A'râf 176
zâlike : o, işte o, işte böyle
-
7-A'râf 177
yazlimûne : zulmediyorlar
-
7-A'râf 178
yudlil : dalâlette bırakır
-
7-A'râf 179
li cehenneme : cehennemi
-
7-A'râf 180
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
7-A'râf 183
ve umlî : ve uzatırım, mühlet veririm
-
7-A'râf 186
yudlili allâhu : Allah dalâlette bırakır
-
7-A'râf 187
lâ yucellî-hâ : onu açığa çıkarmaz, açıklayamaz
-
7-A'râf 187
li vakti-hâ : onun vaktini, zamanını
-
7-A'râf 188
lâ emliku : ben malik değilim (güce sahip değilim)
-
7-A'râf 188
li nefsî : nefsim için, kendim için, kendime
-
7-A'râf 188
li kavmin : bir kavim için
-
7-A'râf 189
li yeskune : meyletmesi, sükûn bulması, tatmin olması için
-
7-A'râf 189
sâlihan : salih olan, salih (bir evlât)
-
7-A'râf 190
sâlihan : salih olan, salih (bir evlât)
-
7-A'râf 194
fe li yestecibû : o zaman icabet etsinler
-
7-A'râf 196
veliyyiye allâhu ellezine : benim velîm Allah'tır ki o
-
7-A'râf 196
yetevelle es sâlihîne : salihlere velîlik yapar (dost olur)
-
7-A'râf 199
anil câhilîne (an el câhilîne) : cahillerden
-
7-A'râf 200
alîmun : en iyi bilen
-
7-A'râf 203
li kavmin : bir kavim için
-
7-A'râf 205
min el kavli : sözden, sözün
-
7-A'râf 205
ve el âsâli : ve akşamları (ikindi akşam arası zaman)
-
7-A'râf 205
min el gâfilîne : gâfillerden, gaflete düşenlerden
-
70-Meâric 2
li el kâfirîne : kâfirler için
-
70-Meâric 8
el muhli : erimiş maden
-
70-Meâric 16
li eş şevâ : başın derisini
-
70-Meâric 19
hulika : yaratıldı
-
70-Meâric 22
el musallîne : namaz kılanlar
-
70-Meâric 24
emvâli-him : onların malları, malları
-
70-Meâric 25
li : için
-
70-Meâric 25
es sâili : isteyenler
-
70-Meâric 29
li furûci-him : ferclerini, ırzlarını
-
70-Meâric 31
zâlike : işte bu, bu
-
70-Meâric 32
li : için, ...e
-
70-Meâric 36
mâli : ne oluyor, niçin
-
70-Meâric 37
ve an(i) eş şimâli : ve sol yandan
-
70-Meâric 44
zâlike : işte bu
-
71-Nuh 1
min kabli : önceden, önce
-
71-Nuh 1
elîmun : elîm, acı
-
71-Nuh 4
ilâ ecelin : bir ecele kadar, bir zamana kadar
-
71-Nuh 7
li : için
-
71-Nuh 12
bi emvâlin : mallarla
-
71-Nuh 13
li allâhi : Allah için (Allah'a ait, Allah'tan)
-
71-Nuh 20
li : için
-
71-Nuh 23
âlihete-kum : sizin ilâhlarınız
-
71-Nuh 24
ez zâlimîne : zalimler
-
71-Nuh 27
ve lâ yelidû : ve doğurmazlar
-
71-Nuh 28
igfirlî : beni mağfiret et
-
71-Nuh 28
ve li vâlideyye : ve annemi, babamı
-
71-Nuh 28
ve li : ve ...i
-
71-Nuh 28
ve li : ve ...i
-
71-Nuh 28
ez zâlimîne : zalimler
-
72-Cin 6
bi ricâlin : adamlara
-
72-Cin 8
muliet : doldurulmuş
-
72-Cin 9
li : için
-
72-Cin 11
es sâlihûne : salihlerden
-
72-Cin 11
dûne zâlike : bunun dışında
-
72-Cin 14
el muslimûne : Allah'a teslim olanlar
-
72-Cin 15
li cehenneme : cehenneme
-
72-Cin 17
li : için, diye
-
72-Cin 18
li allâhi : Allah'a aittir, Allah içindir
-
72-Cin 19
libeden : aşırı kalabalık, yoğun bir şekilde, üstüste birikip toplanma
-
72-Cin 21
lâ emliku : ben malik (sahip) değilim
-
72-Cin 23
hâlidîne : kalacak olanlar
-
72-Cin 26
âlimu : âlim, bilen
-
72-Cin 27
min resûlin : resûllerden
-
72-Cin 28
li ya'leme : bilsin
-
73-Müzzemmil 2
kâlilen : az
-
73-Müzzemmil 3
kâlilen : az, biraz
-
73-Müzzemmil 4
ve rettili : ve güzel oku
-
73-Müzzemmil 6
el leyli : gece
-
73-Müzzemmil 11
ulî : sahip
-
73-Müzzemmil 11
kalîlen : az, biraz
-
73-Müzzemmil 13
elîmen : elîm, acı
-
73-Müzzemmil 20
el leyli : gece
-
73-Müzzemmil 20
alime : bildi
-
73-Müzzemmil 20
alime : bildi
-
73-Müzzemmil 20
min fadli allâhi : Allah'ın fazlından
-
73-Müzzemmil 20
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
73-Müzzemmil 20
li enfusi-kum : nefsleriniz için, kendiniz için
-
74-Müddessir 7
ve li : ve için
-
74-Müddessir 9
zâlike : işte bu, işte o
-
74-Müddessir 16
li : için, ... e
-
74-Müddessir 26
se- uslî-hi : yakında onu sürükleyip yaslayacağım, atacağım
-
74-Müddessir 29
li el beşeri : insan için, insanın
-
74-Müddessir 31
li ellezîne : onlar için, olanlar için
-
74-Müddessir 31
li : diye, için
-
74-Müddessir 31
ve li : ve için
-
74-Müddessir 31
kezâlike : böylece, işte böyle
-
74-Müddessir 31
li el beşeri : beşer için, insan için
-
74-Müddessir 33
ve el leyli : ve geceye andolsun
-
74-Müddessir 36
li : için
-
74-Müddessir 37
li : için
-
74-Müddessir 43
min el musallîne : namaz kılanlardan
-
75-Kıyamet 5
li : için, ... i
-
75-Kıyamet 16
lisâne-ke : dilini
-
75-Kıyamet 16
li : için, ... diye
-
75-Kıyamet 33
ilâ ehli-hî : kendi ehline, ailesinin yanına
-
75-Kıyamet 40
zâlike : bunlar
-
76-İnsan 2
nebtelî-hi : onu imtihan edeceğiz
-
76-İnsan 4
li el kâfirîne : kâfirler için
-
76-İnsan 9
li : için
-
76-İnsan 11
zâlike : işte böyle
-
76-İnsan 14
ve zullilet : ve zelil yapıldı, (kolay koparılması için) yaklaştırıldı
-
76-İnsan 14
tezlîlen : zelil olarak, emre hazır olarak
-
76-İnsan 21
âliye-hum : onların üstleri
-
76-İnsan 24
li hukmi : hükmüne
-
76-İnsan 26
ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında
-
76-İnsan 30
alîmen : en iyi bilen
-
76-İnsan 31
ve ez zâlimîne : ve zalimler
-
76-İnsan 31
elîmen : elîm, acı
-
77-Mürselât 12
li : için
-
77-Mürselât 13
li : için
-
77-Mürselât 13
el fasli : fasıl, ayırma
-
77-Mürselât 14
el fasli : fasıl, ayırma
-
77-Mürselât 15
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 16
lem nuhliki : biz helâk etmedik
-
77-Mürselât 16
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
77-Mürselât 18
kezâlike : işte böyle
-
77-Mürselât 19
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 24
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 28
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 29
intalikû : (ayrılıp) gidin
-
77-Mürselât 30
intalikû : gidin
-
77-Mürselât 30
zıllin : gölge
-
77-Mürselât 31
lâ zalîlin : gölgeli yapmaz, gölgelendirmez
-
77-Mürselât 34
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 37
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 38
el fasli : ayırt etme, ayrılma
-
77-Mürselât 38
ve el evvelîne : ve evvelkileri, öncekileri
-
77-Mürselât 40
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 41
fî zılâlin : gölgelerde
-
77-Mürselât 44
kezâlike : işte böyle
-
77-Mürselât 45
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 46
kalîlen : az, biraz
-
77-Mürselât 47
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
77-Mürselât 49
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
78-Nebe 3
muhtelifûne : ihtilafa düşenler, ihtilâf içinde olanlar
-
78-Nebe 10
libâsen : örtü
-
78-Nebe 15
li nuhrice : çıkarmak için, çıkaralım diye
-
78-Nebe 17
el faslı : fasıl, ayrılma
-
78-Nebe 22
li et tâgîne : azgınlar için, azgınlara
-
78-Nebe 31
li el muttekîne : muttakiler için vardır
-
78-Nebe 37
lâ yemlikûne : malik değildir
-
78-Nebe 39
zâlike : işte
-
79-Nâziât 26
fî zâlike : bunda vardır
-
79-Nâziât 26
li : için
-
79-Nâziât 30
zâlike : bu
-
79-Nâziât 33
li : için
-
79-Nâziât 36
li : için, ... e
-
8-Enfâl 1
an el enfâli : ganimetlerden
-
8-Enfâl 1
li allâhi : Allah'ın
-
8-Enfâl 1
ve er resûli : ve resûl
-
8-Enfâl 1
ve aslihû : ve düzeltin, ıslâh edin
-
8-Enfâl 2
ve izâ tuliyet : ve okunduğu zaman
-
8-Enfâl 7
bi kelimâti-hî : onun kelimeleri, sözleri ile
-
8-Enfâl 8
li yuhıkka el hakka : hakkın gerçekleşmesi için
-
8-Enfâl 10
ve li tatmainne : ve tatmin olması için
-
8-Enfâl 11
li yutahhira-kum : sizi temizlemek için, sizin temizlenmeniz için
-
8-Enfâl 11
ve li yarbıta alâ : ve rabt etmek, bağlamak için
-
8-Enfâl 13
zâlike : işte bu
-
8-Enfâl 14
zâlikum : işte bu, işte böyle, böylece
-
8-Enfâl 14
li el kâfirîne : kâfirler için vardır
-
8-Enfâl 16
yuvelli-him : onlara döndürür (döner)
-
8-Enfâl 16
li kıtâlin : savaşmak için
-
8-Enfâl 17
ve li yubliye el mu'minîne : ve mü'minleri imtihan etmek için
-
8-Enfâl 17
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 18
zâlikum : işte böyle
-
8-Enfâl 23
alime allâhu : Allah bildi
-
8-Enfâl 24
li allâhi : Allah'a
-
8-Enfâl 24
ve li er resûli : ve resûle
-
8-Enfâl 24
li-mâ : şeylere
-
8-Enfâl 26
kalîlun : az
-
8-Enfâl 29
zu el fadli el azîmi : büyük fazl sahibi
-
8-Enfâl 30
li yusbitû-ke : seni tutuklamak, bağlamak için
-
8-Enfâl 31
esâtîru el evvelîne : evvelkilerin masalı (yazdıkları, satıra döktükleri asılsız şeyler)
-
8-Enfâl 32
bi azâbin elîmin : acı azabı
-
8-Enfâl 33
li yuazzibe-hum : onları azaplandıracak
-
8-Enfâl 34
evliyâe-hû : onun dostları
-
8-Enfâl 34
evliyâu-hû : onun dostları
-
8-Enfâl 36
li yesuddû : men etmek, alıkoymak için
-
8-Enfâl 36
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan (Sıratı Mustakîm'den)
-
8-Enfâl 37
li yemîze allâhu el habîse : Allah'ın murdarı, pisi ayırt etmesi için
-
8-Enfâl 38
li ellezîne keferû : inkâr eden kimselere, kâfirlere
-
8-Enfâl 38
sunnetu el evvelîne : öncekilerin sünneti, Allah'ın geçmiştekilere uyguladığı İlâhî kanun, sünnet
-
8-Enfâl 39
lillâhi (li allâhi) : Allah'ın, Allah'a ait, Allah için
-
8-Enfâl 41
lillâhi (li allâhi) : Allah'ın
-
8-Enfâl 41
ve lir resûli (ve li er resûli) : ve resûlün
-
8-Enfâl 41
ve li zîl kurbâ (ve li zî el kurbâ) : ve yakınlarının, yakınlık sahibi olanların, akrabaların
-
8-Enfâl 41
vebnis sebîli (ve ibne es sebîli) : ve yolculukta olanlar, yolda kalanlar
-
8-Enfâl 41
kulli şey'in : herşey
-
8-Enfâl 42
li yakdıye : vuku bulması için, olması için
-
8-Enfâl 42
li yehlike : helâk olması için
-
8-Enfâl 42
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 43
kalîlen : az
-
8-Enfâl 43
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 44
kalîlen : az
-
8-Enfâl 44
ve yukallilu-kum : ve sizi azaltıyor
-
8-Enfâl 44
li yakdıye : vuku bulması, olması için
-
8-Enfâl 45
tuflihûne : kurtuluşa, felâha eresiniz
-
8-Enfâl 47
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
8-Enfâl 48
lâ gâlibe : galip olacak, yenecek, üstün gelecek yoktur
-
8-Enfâl 51
zâlike : bu, işte bu
-
8-Enfâl 51
li el abîdi : kullar için, kullara
-
8-Enfâl 52
âli : ailesi, yakınları
-
8-Enfâl 52
min kabli-him : onlardan önceki
-
8-Enfâl 53
zâlike : bu
-
8-Enfâl 53
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 54
âli : aile (grup, topluluk, ordu)
-
8-Enfâl 54
min kabli-him : onlardan önce
-
8-Enfâl 54
zâlimîne : zalimler
-
8-Enfâl 56
fî kulli merratin : her defasında
-
8-Enfâl 60
ve min rıbâti el hayli : ve bağlanan (savaş için beslenen) atlardan
-
8-Enfâl 60
fî sebîlillâhi (fî sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
8-Enfâl 61
li es selmi : teslime (barışa)
-
8-Enfâl 61
el alîmu : en iyi bilen
-
8-Enfâl 65
alâl kıtâli (alâ el kıtâli) : savaşa
-
8-Enfâl 65
yaglibû : yener, gâlip gelir
-
8-Enfâl 65
yaglibû : gâlip gelir
-
8-Enfâl 66
ve alime : ve bildi
-
8-Enfâl 66
yaglibû : gâlip gelir
-
8-Enfâl 66
yaglibû : gâlip gelir
-
8-Enfâl 67
li nebiyyin : bir nebî, peygamber için
-
8-Enfâl 70
li men : o kimselere, onlara
-
8-Enfâl 71
alîmun : en iyi bilen
-
8-Enfâl 72
bi emvâli-him : mallarıyla
-
8-Enfâl 72
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi) : Allah'ın yolunda
-
8-Enfâl 72
evliyâu : velîler
-
8-Enfâl 73
evliyâu : dostlar
-
8-Enfâl 74
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
8-Enfâl 75
bi kulli şey'in : herşeyi
-
8-Enfâl 75
alîmun : en iyi bilen
-
80-Abese 24
fe li yanzuri : işte baksın
-
80-Abese 32
li : için
-
80-Abese 37
li kulli imriin : herkes için, hepsi için, hepsinin vardır
-
81-Tekvir 13
uzlifet : yakınlaştırıldı
-
81-Tekvir 14
alimet : bilip öğrendi
-
81-Tekvir 17
ve el leyli : ve gece
-
81-Tekvir 19
resûlin : bir resûl
-
81-Tekvir 25
bi kavli : sözü
-
81-Tekvir 27
li : için
-
81-Tekvir 28
li : için
-
82-İnfitâr 5
alimet : bildi.
-
82-İnfitâr 19
lâ temliku : güç yetirmeye malik değildir
-
82-İnfitâr 19
li : için, ... e
-
82-İnfitâr 19
li allâhi : Allah'ın
-
83-Mutaffifin 1
li el mutaffifîne : eksik ölçenlere, eksik tartanlara
-
83-Mutaffifin 5
li : için
-
83-Mutaffifin 6
li : için
-
83-Mutaffifin 10
li el mukezzibîne : yalanlayanlara
-
83-Mutaffifin 13
el evvelîne : evvelkilerin, öncekilerin
-
83-Mutaffifin 18
ılliyyîne : illiyyin (zemin kattan 7 kat yukarıda olan kader hücreleri)
-
83-Mutaffifin 19
ılliyyûne : illiyyin
-
83-Mutaffifin 26
ve fî zâlike : ve bunda
-
83-Mutaffifin 26
li yetenâfesi : yarışsınlar
-
83-Mutaffifin 31
ehli-him(u) : kendi aileleri, aileleri
-
84-İnşikak 2
li : ... e
-
84-İnşikak 5
li : ... e
-
84-İnşikak 9
ve yenkalibu : ve dönecek
-
84-İnşikak 9
ehli-hî : onun ehli, kendi ehli, ailesi, yakınları
-
84-İnşikak 13
ehli-hî : onun ehli, kendi ehli, ailesi, yakınları
-
84-İnşikak 17
ve el leyli : ve geceye
-
84-İnşikak 24
elîmin : elîm, acı
-
84-İnşikak 25
es sâlihâti : salih ameller, ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel
-
85-Bürûc 9
kulli : her
-
85-Bürûc 11
es sâlihâti : salih ameller, ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel
-
85-Bürûc 11
zâlike : işte bu
-
85-Bürûc 16
li : için
-
86-Târık 5
li yenzur(i) : baksın
-
86-Târık 5
hulıka : yaratıldı
-
86-Târık 6
hulika : yaratıldı
-
86-Târık 14
bi el hezli : sıradan bir söz, boş, anlamsız, saçma bir söz
-
87-A'lâ 8
li el yusrâ : kolay gelmesi için
-
88-Ğâşiye 9
li sa'yi-hâ : onun çalışmaları, kendisinin çalışmaları
-
88-Ğâşiye 10
âliyetin : âli, yüce, yüksek
-
88-Ğâşiye 10
cennetin âliyetin : âli cennet, yüce cennet
-
88-Ğâşiye 17
ilâ el ibili : deveye
-
88-Ğâşiye 17
hulikat : yaratılmış
-
88-Ğâşiye 19
ilâ el cibâli : dağlara
-
89-Fecr 2
ve leyâlin : ve geceler
-
89-Fecr 4
ve el leyli : ve gece
-
89-Fecr 5
fî zâlike : bunda
-
89-Fecr 5
li : için
-
89-Fecr 24
li hayâtî : hayatım için
-
89-Fecr 29
fe udhulî : artık gir
-
89-Fecr 30
ve udhulî : ve gir
-
9-Tevbe 1
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 3
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 3
elîmin : acı, elîm
-
9-Tevbe 6
eblig-hu : onu ulaştır
-
9-Tevbe 6
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 7
li el muşrikîne : müşrikler için
-
9-Tevbe 7
ve inde resûli-hi : ve onun resûlünün yanında
-
9-Tevbe 9
kalîlen : az
-
9-Tevbe 9
an sebîli-hi : onun yolundan
-
9-Tevbe 11
li kavmin : bir kavim için
-
9-Tevbe 13
bi ihrâcir resûli : resûlü çıkarmaya
-
9-Tevbe 15
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 16
ve lâ resûli-hî : ve onun resûlünün dışında, onun resûlünden başka
-
9-Tevbe 16
velîceten : dost, sırdaş
-
9-Tevbe 17
li el muşrikîne : müşrikler için
-
9-Tevbe 17
hâlidûne : ebedî kalacak olanlar
-
9-Tevbe 19
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 19
el kavme ez zâlimîne : zalim kavmi
-
9-Tevbe 20
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 20
bi emvâli-him : (onların) malları ile
-
9-Tevbe 22
hâlidîne : kalacak olanlardır
-
9-Tevbe 23
evliyâe : dostlar, velîler
-
9-Tevbe 23
humu ez zâlimûne : onlar zalimler
-
9-Tevbe 24
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 24
fî sebîli-hi : onun yolunda
-
9-Tevbe 26
alâ resûli-hi : onun resûlünün üzerine
-
9-Tevbe 26
ve zâlike : ve işte bu
-
9-Tevbe 27
min ba'di zâlike : bundan sonra
-
9-Tevbe 28
min fadli-hî : fazlından
-
9-Tevbe 28
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 30
zâlike : bu
-
9-Tevbe 31
li ya'budû : kul olmaları
-
9-Tevbe 33
li yuzhira-hu : onu ortaya çıkarmak, zahir etmek, açıklamak için
-
9-Tevbe 33
kulli-hi : onun hepsi, onun bütünü
-
9-Tevbe 34
bi el bâtıli : bâtıl ile boş yere, haksız olarak
-
9-Tevbe 34
an sebîli allâhi : Allah'ın yolundan
-
9-Tevbe 34
fî sebîli allâhi : Allah yolunda
-
9-Tevbe 34
bi azâbin elîmin : elîm, acı azap ile
-
9-Tevbe 35
li enfusi-kum : kendi nefsleriniz için, kendiniz için
-
9-Tevbe 36
zâlike ed dînu el kayyimu : bu kayyum olan dîndir
-
9-Tevbe 36
fe lâ tazlimû : artık zulmetmeyin
-
9-Tevbe 37
li yuvâtiû : uygun hale gelmesi için, uyması için
-
9-Tevbe 37
a'mâli-him : onların amelleri
-
9-Tevbe 38
fî sebîli allâhi essâkaltum : Allah'ın yolunda sakil oldunuz, yavaş davrandınız, meylettiniz
-
9-Tevbe 38
illâ kalîlun : ancak daha az
-
9-Tevbe 39
azâben elîmen : elîm (acı) azap
-
9-Tevbe 39
alâ kulli şey'in : herşeye
-
9-Tevbe 40
li sâhibi-hi : arkadaşına
-
9-Tevbe 40
kelimete : söz
-
9-Tevbe 40
ve kelimetu allâhi : ve Allah'ın kelimesi
-
9-Tevbe 41
bi emvâli-kum : mallarınız ile
-
9-Tevbe 41
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 41
zâlikum : işte bu
-
9-Tevbe 42
ve se-yahlifûne : ve yemin edecekler
-
9-Tevbe 42
yuhlikûne : helâk ediyorlar
-
9-Tevbe 43
lime : niye, neden
-
9-Tevbe 44
bi emvâli-him : malları ile
-
9-Tevbe 44
alîmun : en iyi bilendir
-
9-Tevbe 47
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 47
biz zâlimîne : zalimleri
-
9-Tevbe 49
yekûlu'zen lî (yekûlu ezen lî) : bana izin ver der
-
9-Tevbe 51
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler (güvensinler)
-
9-Tevbe 54
ve bi resûli-hi : ve onun resûlünü
-
9-Tevbe 55
li yuazzibe-hum : onları azaplandırmayı
-
9-Tevbe 56
ve yahlifûne : ve yemin ederler
-
9-Tevbe 59
min fadli-hi : fazlından
-
9-Tevbe 60
li el fukarâi : fakirler için
-
9-Tevbe 60
ve el âmilîne : ve amel edenler, memur olanlar
-
9-Tevbe 60
ve fî sebîli allâhi : ve Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 60
vebni es sebîli : ve yolcu(lar)
-
9-Tevbe 60
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 61
li el mu'minîne : mü'minlere
-
9-Tevbe 61
li ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler için
-
9-Tevbe 61
azâbun elîmun : elîm (acı) bir azap
-
9-Tevbe 62
yahlifûne : yemin ederler
-
9-Tevbe 62
li yurdû-kum : sizi hoşnut kılmak, razı etmek için
-
9-Tevbe 63
hâliden : ebediyyen kalacak olan
-
9-Tevbe 63
zâlike el hızyu el azîmu : işte bu en büyük rüsvalık, rezilliktir
-
9-Tevbe 65
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 68
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
9-Tevbe 69
min kabli-kum : sizden önceki
-
9-Tevbe 69
ellezîne min kabli-kum : sizden önceki kimseler gibi
-
9-Tevbe 70
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimselerin
-
9-Tevbe 70
li yazlime-hum : onlara zulmediyor
-
9-Tevbe 70
yazlimûne : zulmediyorlar
-
9-Tevbe 71
evlîyâu : velîler, dostlar
-
9-Tevbe 72
hâlidîne : ebedî, devamlı (kalanlar)
-
9-Tevbe 72
zâlike : işte
-
9-Tevbe 73
vagluz (ve iglız) : ve katı, sert davran (galiz ol)
-
9-Tevbe 74
yahlifûne : yemin ediyorlar
-
9-Tevbe 74
kelimete el kufri : küfür kelimesini (sözünü)
-
9-Tevbe 74
min fadli-hi : fazlından
-
9-Tevbe 74
azâben elîmen : elîm (acı) azap
-
9-Tevbe 74
min veliyyin : bir dost (dostlardan bir dost)
-
9-Tevbe 75
min fadli-hı : onun fazlından
-
9-Tevbe 75
min es sâlihîne : salihlerden
-
9-Tevbe 76
min fadli-hi : kendi fazlından, ihsanından
-
9-Tevbe 79
azâbun elîmun : elîm (acı) azap
-
9-Tevbe 80
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 80
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 81
resuli allâhi : Allah'ın resûlü
-
9-Tevbe 81
bi emvâli-him : malları ile
-
9-Tevbe 81
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 82
fe li yadhakû : artık gülsünler
-
9-Tevbe 82
kalîlen : az
-
9-Tevbe 82
ve li yebkû : ve ağlasınlar
-
9-Tevbe 83
li el hurûci : (cihada) çıkmak için
-
9-Tevbe 83
mea el hâlifîne : geri kalanlarla beraber
-
9-Tevbe 84
ve lâ tusalli : ve namaz kılma
-
9-Tevbe 84
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 86
resûli-hi : onun resûlü
-
9-Tevbe 86
ulû et tavli : servet sahipleri, servet sahipi olanlar
-
9-Tevbe 87
el havâlifi : (savaşa katılmayıp) geri kalanlar
-
9-Tevbe 88
bi emvâli-him : kendi malları ile
-
9-Tevbe 88
hum el muflihûne : onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir
-
9-Tevbe 89
hâlidîne : ebedî kalanlar, kalacak olanlar
-
9-Tevbe 89
zâlike : işte bu
-
9-Tevbe 90
lî yu'zene : izin verilmesi için
-
9-Tevbe 90
azâbun elîmun : elîm (acı) azap
-
9-Tevbe 91
li allâhi : Allah için
-
9-Tevbe 91
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 91
sebîlin : (aleyhlerinde) bir yol
-
9-Tevbe 92
li tahmile-hum : onları taşıman, bindirip sevketmen için
-
9-Tevbe 93
mea el havâlifi : (savaşa katılmayıp) geride kalanlarla beraber
-
9-Tevbe 94
âlimil gaybi : gaybı bilen
-
9-Tevbe 95
se yahlifûne : yemin edecekler
-
9-Tevbe 95
li tu'ridû : yüz çevirirsiniz diye
-
9-Tevbe 96
yahlifûne : yemin ederler
-
9-Tevbe 96
li terdav : sizin razı olmanız için
-
9-Tevbe 97
alâ resûli-hi : resûlüne
-
9-Tevbe 97
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 98
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 99
ve salavâti er resûli : ve resûlün duaları
-
9-Tevbe 100
hâlidîne : ebedî kalacak olanlar
-
9-Tevbe 100
zâlike el fevzu el azîmu : işte bu en büyük fevzdir, en büyük kurtuluştur, en büyük mükâfatdır
-
9-Tevbe 102
amelen sâlihan : salih amel (nefsi ıslâh edici amel)
-
9-Tevbe 103
min emvâli-him : onların mallarından
-
9-Tevbe 103
ve salli : ve dua et
-
9-Tevbe 103
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 105
ve kuli'melû (kul i'melû) : ve de ki amel edin, yapın
-
9-Tevbe 105
ilâ âlimi el gaybi : gaybı, görünmeyeni bilene
-
9-Tevbe 106
li emri allâhi : Allah'ın emri için
-
9-Tevbe 106
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 107
li men hârabe allâhe : Allah'a karşı savaşan (harbeden) kişiyi
-
9-Tevbe 107
ve le yahlifunne : ve mutlaka yemin ederler
-
9-Tevbe 108
min evveli yevmin : ilk günden
-
9-Tevbe 109
el kavme ez zâlimîne : zalimler kavmi, topluluğu, zalim kavim
-
9-Tevbe 110
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 111
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda, Allah yolunda
-
9-Tevbe 111
ve el incîli : ve İncil
-
9-Tevbe 111
ve zâlike : ve işte
-
9-Tevbe 112
li hudûdi allâhi : Allah'ın hudutlarını
-
9-Tevbe 113
li en nebiyyi : bir nebi, bir peygamberler için
-
9-Tevbe 113
li el muşrikîne : müşrikler için
-
9-Tevbe 113
ulî kurbâ : akraba, yakınlar
-
9-Tevbe 114
li ebî-hi : babası için
-
9-Tevbe 114
li allâhi : Allah'a
-
9-Tevbe 114
halîmun : çok merhametli ve çok yumuşak kalpli
-
9-Tevbe 115
li yudılle : saptıracak, dalâlette bırakacak
-
9-Tevbe 115
bi kulli şey'in : herşeyi
-
9-Tevbe 115
alîmun : en iyi bilen
-
9-Tevbe 116
min veliyyin : bir velî, bir dost
-
9-Tevbe 118
ellezîne hullifû : geri bırakılan kişiler
-
9-Tevbe 118
li yetûbû : tövbeleri kabul edilerek yeniden Allah'a dönsünler diye
-
9-Tevbe 120
li ehli el medîneti : Medine halkı için, şehir halkı için
-
9-Tevbe 120
an resûli allâhi : Allah'ın resûlünden
-
9-Tevbe 120
zâlike : böylece
-
9-Tevbe 120
fî sebîli allâhi : Allah'ın yolunda, Allah yolunda
-
9-Tevbe 120
amelun sâlihun : salih amel (sevabı), nefsi tezkiye edici amel
-
9-Tevbe 121
lî yeczîye-hum allâhu : Allah'ın onları cezalandırması, mükâfatlandırması için \n(cezalandırma; negatif veya pozitif karşılık verme)
-
9-Tevbe 122
li yenfirû : sefere çıkması, cihada çıkmaları
-
9-Tevbe 122
min kulli : hepsinden, herbirinden, bütün
-
9-Tevbe 122
li yetefekkahû : çok iyi fıkıh etsinler
-
9-Tevbe 122
ve li yunzirû : ve uyarmaları, inzar etmeleri için
-
9-Tevbe 123
ve li yecidû : ve bulsunlar
-
9-Tevbe 126
fî kulli âmin : her yıl, her senede
-
90-Beled 3
vâlidin : baba
-
90-Beled 9
lisânen : dil
-
91-Şems 4
el leyli : gece
-
92-Leyl 1
el leyli : gece
-
92-Leyl 7
li : için
-
92-Leyl 10
li : için, ... ı
-
92-Leyl 19
li ehadin : bir kimseye
-
93-Duhâ 2
ve el leyli : ve gece
-
95-Tin 5
esfele sâfilîne : esfeli safilin, sefillerin en sefili, en sefil hale
-
95-Tin 6
es sâlihâti : salih amel, nefsi tezkiye edici amel
-
96-Alak 17
fe li yed'u : haydi çağırsın
-
97-Kadir 4
kulli : herbir, hepsi
-
98-Beyyine 1
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden
-
98-Beyyine 5
li ya'budû allâhe : Allah'a kul olmak
-
98-Beyyine 5
muhlisîne : muhlisler
-
98-Beyyine 5
ve zâlike : işte bu
-
98-Beyyine 6
min ehli el kitâbi : kitap ehlinden
-
98-Beyyine 6
hâlidîne : ebedî, devamlı kalacak olanlardır
-
98-Beyyine 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel yaptılar, nefs tezkiyesi yaptılar
-
98-Beyyine 8
hâlidîne : kalacak olanlar
-
98-Beyyine 8
zâlike : işte bu
-
98-Beyyine 8
li : için
-
99-Zilzâl 6
li yurav : gösterilmesi için