Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : ve
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 10580
-
1-Fâtiha 5
ve : ve
-
1-Fâtiha 7
ve : ve
-
10-Yunus 2
ve beşşiri : ve müjdelemesi
-
10-Yunus 3
ve el arda : ve yer, arz
-
10-Yunus 4
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi tezkiye edici ameller, salih ameller yapanlar
-
10-Yunus 4
ve ellezîne keferû : ve inkâr eden kimseler
-
10-Yunus 4
ve azâbun elîmun : ve acı azap
-
10-Yunus 5
huve : o ki
-
10-Yunus 5
ve el kamere : ve ay (kamer)
-
10-Yunus 5
ve kaddere-hu : ve ona takdir etti
-
10-Yunus 5
ve el hisâbe : ve hesabını
-
10-Yunus 6
ve en nehâri : ve gündüz
-
10-Yunus 6
ve mâ halaka allâhu : ve Allah'ın yarattığı şeyler
-
10-Yunus 6
ve el ardı : ve yerde, yeryüzünde
-
10-Yunus 7
ve radû : ve razı oldular
-
10-Yunus 7
vatme'ennû (ve ıtme'ennû) : ve tatmin oldular, doyuma ulaştılar
-
10-Yunus 7
ve ellezîne : ve o kimseler
-
10-Yunus 9
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
10-Yunus 10
ve tehiyyetu-hum : ve onların dilekleri, tehiyyatları (hayatları)
-
10-Yunus 10
ve âhıru : ve sonrası
-
10-Yunus 11
ve lev : ve eğer
-
10-Yunus 12
ve izâ messe : ve dokunduğu, isabet ettiği zaman
-
10-Yunus 13
ve lekad : ve andolsun ki
-
10-Yunus 13
ve câet-hum : ve onlara geldi
-
10-Yunus 13
ve mâ kânû : ve olmadılar
-
10-Yunus 15
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
10-Yunus 16
ve lâ edrâ-kum : ve size bildirmezdim
-
10-Yunus 18
ve ya'budûne : ve kulluk ediyorlar, ibadet ediyorlar
-
10-Yunus 18
ve lâ yenfeu-hum : ve onlara yarar, fayda, menfaat vermiyor
-
10-Yunus 18
ve yekûlûne : ve derler
-
10-Yunus 18
ve lâ : ve olmayan
-
10-Yunus 18
ve teâlâ : ve yücedir
-
10-Yunus 19
ve mâ kâne en nâsu : ve insanlar olmadı
-
10-Yunus 19
ve lev : ve eğer
-
10-Yunus 20
ve yekûlûne : ve derler
-
10-Yunus 21
ve izâ ezak-nâ en nâse : ve insanlara tattırdığımız zaman
-
10-Yunus 22
huve ellezî : odur
-
10-Yunus 22
ve el bahri : ve denizde
-
10-Yunus 22
ve cereyne : ve aktılar, gittiler (yüzdüler)
-
10-Yunus 22
ve ferihû : ve ferahladılar (sevinçliydiler)
-
10-Yunus 22
ve câe-hum el mevcu : ve onlara dalga geldi
-
10-Yunus 22
ve zannû : ve zannettiler
-
10-Yunus 24
ve el en'âmu : ve hayvanlar
-
10-Yunus 24
vezzeyyenet : ve süslendi, güzelleşti
-
10-Yunus 24
ve zanne : ve zannederler
-
10-Yunus 25
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
10-Yunus 25
ve yehdî : ve ulaştırır
-
10-Yunus 26
ve zîyâdetun : ve onun ziyadesi, daha fazlası
-
10-Yunus 26
ve lâ yerheku : ve kaplamaz, bürümez
-
10-Yunus 26
ve lâ zilletun : ve ne de bir zillet, hakirlik, küçük düşme (yoktur)
-
10-Yunus 27
ve ellezîne kesebû : ve kazanan kimselerin
-
10-Yunus 27
ve terheku-hum : ve onları kaplar, bürür
-
10-Yunus 28
ve yevme : ve gün
-
10-Yunus 28
ve şurekâu-kum : ve sizin şirk koştuklarınız (Allah'a ortak ettikleriniz)
-
10-Yunus 28
ve kâle : ve dediler
-
10-Yunus 29
ve beyne-kum : ve sizin aranızda
-
10-Yunus 30
ve ruddû : ve döndürüldüler
-
10-Yunus 30
ve dalle : ve uzaklaştı
-
10-Yunus 31
ve el ardı : ve yeryüzü, yer
-
10-Yunus 31
ve el ebsâre : ve görme hassası
-
10-Yunus 31
ve men : ve kim
-
10-Yunus 31
ve yuhricu : ve çıkarır
-
10-Yunus 31
ve men : ve kim
-
10-Yunus 36
ve mâ : ve değil
-
10-Yunus 37
ve mâ kâne : ve değildir
-
10-Yunus 37
ve lâkin : ve ancak, lâkin
-
10-Yunus 37
ve tafsîle : ve tafsilatlı (ayrıntılı) olarak açıklar
-
10-Yunus 38
ved'û (ve ud'û) : ve çağırın
-
10-Yunus 39
ve lemmâ : ve olmadıkça
-
10-Yunus 40
ve min-hum : ve onlardan
-
10-Yunus 40
ve min-hum : ve onlardan
-
10-Yunus 40
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
10-Yunus 41
ve in kezzebû-ke : ve eğer seni yalanlarlarsa
-
10-Yunus 41
ve lekum : ve sizin
-
10-Yunus 41
ve ene : ve ben
-
10-Yunus 42
ve min-hum : ve onlardan
-
10-Yunus 42
ve lev : ve ise, olsa
-
10-Yunus 43
ve min-hum : ve onlardan (var)
-
10-Yunus 43
ve lev : ve ise, eğer
-
10-Yunus 44
ve lâkinne : ve ancak, lâkin, fakat
-
10-Yunus 45
ve yevme : ve gün
-
10-Yunus 45
ve mâ kânû : ve olmadılar
-
10-Yunus 46
ve immâ : ve ama, eğer
-
10-Yunus 46
ev neteveffeyenne-ke : veya seni vefat ettiririz
-
10-Yunus 47
ve li kulli : ve bütün, hepsi, ..... için vardır
-
10-Yunus 47
ve hum : ve onlar
-
10-Yunus 48
ve yekûlûne : ve onlar derler ki
-
10-Yunus 49
ve lâ nef'an : ve ne de fayda
-
10-Yunus 49
ve lâ yestakdimûne : ve öne alınmaz, tehir edilmez
-
10-Yunus 51
ve kad : ve oldu, olmuştu
-
10-Yunus 53
ve yestenbiûne-ke : ve senden haber soracaklar
-
10-Yunus 53
huve : o
-
10-Yunus 53
î ve rabbî : evet Rabbime andolsun
-
10-Yunus 53
ve mâ entum : ve siz değilsiniz
-
10-Yunus 54
ve lev : ve olsa
-
10-Yunus 54
ve eserru : ve gizlediler, gizlice içlerinde hissettiler
-
10-Yunus 54
ve kudıye : ve hükmedildi
-
10-Yunus 54
ve hum : ve onlar
-
10-Yunus 55
ve el ardı : ve yerde
-
10-Yunus 55
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
10-Yunus 56
huve : o
-
10-Yunus 56
ve yumîtu : ve öldürür
-
10-Yunus 56
ve ileyhi : ve ona
-
10-Yunus 57
ve şifâun : ve şifa
-
10-Yunus 57
ve huden : ve hidayet
-
10-Yunus 57
ve rahmetun : ve rahmet
-
10-Yunus 58
ve bi rahmeti-hî : ve onun rahmeti ile
-
10-Yunus 58
huve : o
-
10-Yunus 59
ve halâlen, : ve helâl
-
10-Yunus 60
ve mâ zannu : ve zannı nedir
-
10-Yunus 60
ve lâkinne : ve ancak, lâkin
-
10-Yunus 61
ve mâ tekûnu : ve olmazsınız (olmanız yoktur ki)
-
10-Yunus 61
ve mâ tetlû : ve okumazsınız (okumanız yoktur ki)
-
10-Yunus 61
ve lâ ta'melûne : ve yapmazsınız (yapmanız yoktur ki)
-
10-Yunus 61
ve mâ ya'zubu : ve gizli kalmaz
-
10-Yunus 61
ve lâ : ve olmaz
-
10-Yunus 61
ve lâ asgare : ve daha küçüğü yoktur (olmaz)
-
10-Yunus 61
ve lâ ekbere : ve daha büyüğü yoktur (olmaz)
-
10-Yunus 62
ve lâ : ve olmaz
-
10-Yunus 63
ve kânû : ve oldular
-
10-Yunus 64
ve fî el âhıreti : ve ahirette
-
10-Yunus 64
huve el fevzu el azîm : o en büyük mükâfat (fevzdir)
-
10-Yunus 65
ve lâ yahzun-ke : ve seni üzmesin, mahzun olma
-
10-Yunus 65
huve es semîu : o işitendir
-
10-Yunus 66
ve men : ve kimse, kim
-
10-Yunus 66
ve mâ yettebiu : ve tâbî olmaz
-
10-Yunus 66
ve in : ve eğer
-
10-Yunus 67
huve : o
-
10-Yunus 67
ve en nehâre : ve gündüz
-
10-Yunus 68
veleden : bir çocuk (veled)
-
10-Yunus 68
huve el ganiyyu : o ganidir (zengindir, ihtiyacı yoktur)
-
10-Yunus 68
ve mâ : ve şeyler
-
10-Yunus 71
vetlu : ve oku
-
10-Yunus 71
ve tezkîrî : ve benim zikretmem
-
10-Yunus 71
tevekkeltu : ben tevekkül ettim, güvendim
-
10-Yunus 71
ve şurekâe-kum : ve ortaklarınız
-
10-Yunus 71
ve lâ tunzirûne : ve beklemeyin
-
10-Yunus 72
tevelleytum : yüz çevirirseniz, dönerseniz
-
10-Yunus 72
ve umirtu : ve emrolundum
-
10-Yunus 73
ve men : ve kim, kimse(ler)
-
10-Yunus 73
ve cealnâ-hum : ve onları kıldık (yaptık)
-
10-Yunus 73
ve agraknâ : ve suda boğduk
-
10-Yunus 75
mûsâ ve hârûne : Musa ve Harun
-
10-Yunus 75
ve melâi-hî : ve onun ileri gelenlerine
-
10-Yunus 75
ve kânû : ve oldular
-
10-Yunus 77
ve lâ yuflihu : ve felâha (kurtuluşa) ermez
-
10-Yunus 78
veced-nâ : bulduk
-
10-Yunus 78
ve tekûne : ve siz olursunuz
-
10-Yunus 78
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
10-Yunus 79
ve kâle : ve dedi
-
10-Yunus 82
ve yuhikku allâhu : ve Allah gerçekleştirecek
-
10-Yunus 82
ve lev kerihe : ve kerih görse de (istemese de), hoşlanmasa da
-
10-Yunus 83
ve melâi-him : ve onun ileri gelenleri
-
10-Yunus 83
ve inne : ve muhakkak
-
10-Yunus 83
ve inne-hu : ve muhakkak o
-
10-Yunus 84
ve kâle : ve dedi
-
10-Yunus 84
tevekkelû : tevekkül edin, güvenin
-
10-Yunus 85
tevekkelnâ : biz tevekkül ettik
-
10-Yunus 86
ve necci-nâ : ve bizi kurtar
-
10-Yunus 87
ve evhaynâ : ve biz vahyettik
-
10-Yunus 87
ve ahî-hi : ve onun kardeşine
-
10-Yunus 87
en tebevveâ : yerleşmek, ev yapmak
-
10-Yunus 87
vec'alû : ve kılınız
-
10-Yunus 87
ve akîmu es sâlate : ve namazı ikame edin
-
10-Yunus 87
ve beşşiri el mu'minîne : ve mü'minleri müjdele
-
10-Yunus 88
ve kâle : ve dedi
-
10-Yunus 88
ve melâ-hu : ve onun ileri gelenleri
-
10-Yunus 88
ve emvâlen : ve mallar
-
10-Yunus 88
veşdud (ve uşdud) : ve şiddetlendir, sıkıştır
-
10-Yunus 89
da'vetu-kumâ : ikinizin duası
-
10-Yunus 89
ve lâ tettebi : ve tâbî olmayın
-
10-Yunus 90
ve câvez-nâ : ve biz geçirdik
-
10-Yunus 90
ve cunûdu-hu : ve onun ordusu
-
10-Yunus 90
ve adven : düşmanlıkla
-
10-Yunus 90
ve ene : ve ben
-
10-Yunus 91
ve kad : ve olmuştu
-
10-Yunus 91
ve kunte : ve sen oldun
-
10-Yunus 92
ve inne : ve muhakkak ki, gerçekten
-
10-Yunus 93
ve lekad : ve andolsun ki
-
10-Yunus 93
bevve'nâ : yerleştirdik
-
10-Yunus 93
mubevvee : yerleşme yeri
-
10-Yunus 93
ve razaknâ-hum : ve onları rızıklandırdık
-
10-Yunus 95
ve lâ tekûnenne : ve sakın olma
-
10-Yunus 97
ve lev câet-hum : ve onlara gelse bile
-
10-Yunus 98
ve metta'nâ-hum : ve onları yararlandırdık, metalandırdık, geçimlerini sağladık
-
10-Yunus 100
ve mâ kâne : ve olmadı, olmaz, olamaz
-
10-Yunus 100
ve yec'alu : ve kılar, yapar, verir
-
10-Yunus 101
ve el ardı : ve yeryüzünde
-
10-Yunus 101
ve mâ tugnî : ve fayda vermez (gani olmaz)
-
10-Yunus 101
ve en nuzuru : ve uyarmalar
-
10-Yunus 103
ve : ve
-
10-Yunus 104
ve lâkin : ve lâkin, ancak, fakat
-
10-Yunus 104
ellezî yeteveffâ-kum : sizi vefat ettirir, ettirecektir
-
10-Yunus 104
ve umirtu : ve ben emrolundum
-
10-Yunus 105
ve en ekim : ve yöneltmek, yönelt
-
10-Yunus 105
veche-ke : vechini, yüzünü
-
10-Yunus 105
ve lâ tekûnenne : ve sakın olma
-
10-Yunus 106
ve lâ ted'u : ve tapma, dua etme
-
10-Yunus 106
ve lâ yadurru-ke : ve sana zarar vermeyen
-
10-Yunus 107
ve in yemseske allâhu : ve Allah eğer dokundurursa (isabet ettirirse)
-
10-Yunus 107
illâ hûve : ondan başka
-
10-Yunus 107
ve in yurid-ke : ve eğer senin için (sana) isterse
-
10-Yunus 107
ve huve : ve o
-
10-Yunus 108
ve men dalle : ve kim dalâlette olduysa
-
10-Yunus 108
ve mâ : ve değil
-
10-Yunus 108
bi vekîlin : vekil
-
10-Yunus 109
vettebi' (ve ittebi') : ve tâbî ol
-
10-Yunus 109
vasbir (ve ısbir) : ve sabret
-
10-Yunus 109
ve huve : ve o
-
100-Âdiyât 1
ve : andolsun
-
100-Âdiyât 7
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
100-Âdiyât 8
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
100-Âdiyât 10
ve hussıle : ve hasıl olanlar toplandı, toplanıp izhar edildi
-
101-Kâria 3
ve mâ : ve nedir
-
101-Kâria 5
ve tekûnu : ve olurlar
-
101-Kâria 7
huve : o
-
101-Kâria 8
ve emmâ : ve amma, fakat
-
101-Kâria 10
ve mâ edrâ-ke : ve sana bildiren nedir
-
103-Asr 1
ve : andolsun, yemin olsun
-
103-Asr 3
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
103-Asr 3
ve tevâsav : ve tavsiye ettiler
-
103-Asr 3
ve tevâsav : ve tavsiye ettiler
-
104-Hümeze 1
veylun : yazıklar olsun, vay haline
-
104-Hümeze 2
ve addede-hu : ve onu adetlendirdi, onu tekrar tekrar saydı
-
104-Hümeze 5
ve mâ : ve nedir
-
105-Fil 3
ve ersele : ve gönderdi
-
106-Kureyş 2
ve es sayfi : ve yaz
-
106-Kureyş 4
ve âmene-hum : ve onları emin kıldı
-
107-Mâ'ûn 3
ve lâ yahuddu : ve teşvik etmez
-
107-Mâ'ûn 4
veylun : vay haline, yazıklar olsun
-
107-Mâ'ûn 7
ve yemneûne : ve mani olurlar, engel olurlar
-
108-Kevser 2
venhar : ve kurban kes
-
108-Kevser 3
huve : o
-
109-Kâfirûn 3
ve lâ entum : ve siz değilsiniz
-
109-Kâfirûn 4
ve lâ ene : ve ben değilim
-
109-Kâfirûn 5
ve lâ entum : ve siz değilsiniz
-
109-Kâfirûn 6
ve liye : ve benim
-
11-Hûd 2
ve beşîrun : ve bir müjdeleyici
-
11-Hûd 3
ve en istagfirû : ve mağrifet istemeniz
-
11-Hûd 3
ve yu'ti : ve verir
-
11-Hûd 3
ve in : ve eğer
-
11-Hûd 3
tevellev : yüz çevirirseniz
-
11-Hûd 4
ve huve : ve o
-
11-Hûd 5
yestagşûne \n(gışave) : perde (örtü) yaparlar, perdelerler \n: (perde)
-
11-Hûd 5
ve mâ yu'linûne : ve açıkladıkları şeyler (aleni olan şeyler)
-
11-Hûd 6
ve mâ : ve yoktur
-
11-Hûd 6
ve ya'lemu : ve bilir
-
11-Hûd 6
ve mustevdea-hâ : ve onun emanet (geçici) durduğu yer
-
11-Hûd 7
ve huve ellezî : ve odur ki
-
11-Hûd 7
ve el arda : ve yeryüzü
-
11-Hûd 7
ve kâne : ve idi
-
11-Hûd 7
li yebluve-kum : sizi imtihan etmek için
-
11-Hûd 7
ve le in : ve muhakkak ki eğer
-
11-Hûd 8
ve le in : ve eğer, gerçekten
-
11-Hûd 8
ve hâka : ve kuşattı
-
11-Hûd 9
ve le : ve elbette
-
11-Hûd 10
ve le in : ve muhakkak ki
-
11-Hûd 11
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici ameller yapanlar
-
11-Hûd 11
ve ecrun : ve ecir, bedel
-
11-Hûd 12
ve dâikun : ve daralır
-
11-Hûd 12
vekîlun : vekildir
-
11-Hûd 13
suverin : sure
-
11-Hûd 13
ved'û : ve çağırın, davet edin
-
11-Hûd 14
ve en lâ : ve (yoktur) olmadığı
-
11-Hûd 14
ilâhe illâ huve : O'ndan başka ilâh
-
11-Hûd 15
ve zînete-hâ : ve onun süsünü, ziynetini
-
11-Hûd 15
nuveffi : tamamen öderiz (vefa ederiz), veririz
-
11-Hûd 15
ve hum : ve onlar, onlara
-
11-Hûd 16
ve habita : ve boşa gitti, heba oldu
-
11-Hûd 16
ve bâtılun : ve geçersizdir, bâtıldır
-
11-Hûd 17
ve yetlû-hu : ve onu okur / ona tâbî olur
-
11-Hûd 17
ve min kabli-hi : ve ondan önce
-
11-Hûd 17
ve rahmeten : ve rahmet olarak
-
11-Hûd 17
ve men : ve kimse
-
11-Hûd 17
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
11-Hûd 18
ve men : ve kim
-
11-Hûd 18
ve yekûlu el eşhâdu : ve şahitler derler
-
11-Hûd 19
ve yebgûne-hâ : ve onda ararlar, isterler
-
11-Hûd 19
ivecen : çarpıklık, eğrilik
-
11-Hûd 19
ve hum : ve onlar
-
11-Hûd 20
ve mâ kâne : ve yoktur, olmaz
-
11-Hûd 20
ve mâ kânû : ve olmadılar
-
11-Hûd 21
ve dalle an-hum : ve onlardan saptı, uzaklaştı (gitti)
-
11-Hûd 23
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
11-Hûd 23
ve ahbetû : ve huşû duydular, boyun eğdiler (razı ve itaatkâr oldular)
-
11-Hûd 24
ve el esammi : ve sağır olan kimse (işitmeyen)
-
11-Hûd 24
ve el basîri : ve gören (basar hassası çalışan)
-
11-Hûd 24
ve es semîı : ve işiten (sem'î hassası çalışan)
-
11-Hûd 25
ve lekad : ve andolsun ki
-
11-Hûd 27
ve mâ nerâ-ke : ve görmüyoruz seni
-
11-Hûd 27
ve mâ nerâ : ve biz görmüyoruz
-
11-Hûd 28
ve âtâ-nî : ve bana verdi
-
11-Hûd 28
ve entum : ve siz
-
11-Hûd 29
ve yâ kavmi : ve ey kavmim
-
11-Hûd 29
ve mâ : ve değil
-
11-Hûd 29
ve lâkin-nî : ve fakat ben
-
11-Hûd 30
ve yâ kavmi : ve ey kavmim
-
11-Hûd 31
ve lâ ekûlu : ve ben demiyorum
-
11-Hûd 31
ve lâ a'lemu el gaybe : ve gaybı bilmiyorum
-
11-Hûd 31
ve lâ ekûlu : ve ben demiyorum
-
11-Hûd 31
ve lâ ekûlu : ve ben demiyorum
-
11-Hûd 33
ve mâ entum : ve siz değilsiniz
-
11-Hûd 34
ve lâ yenfeu-kum : ve size fayda vermez
-
11-Hûd 34
huve : o
-
11-Hûd 34
ve ileyhi : ve ona
-
11-Hûd 35
ve ene : ve ben
-
11-Hûd 36
ve ûhiye : ve vahyedildi
-
11-Hûd 37
ve vahyi-nâ : ve vahyimizle
-
11-Hûd 37
ve lâ tuhâtıb-nî : ve bana hitap etme, hitapta bulunma
-
11-Hûd 38
ve yasneu el fulke : ve gemiyi yapıyor
-
11-Hûd 38
ve kullemâ : ve her defa
-
11-Hûd 39
ve yehıllu : ve hulul eder, girer, nüfuz eder, sirayet eder
-
11-Hûd 40
ve fâret tennûru : ve tennur kaynadı (feveran etti)
-
11-Hûd 40
ve ehle-ke : ve aileni, senin ehlini
-
11-Hûd 40
ve men : ve kimse
-
11-Hûd 40
ve mâ âmene : ve âmenû olmadı
-
11-Hûd 41
ve kâle irkebû : ve dedi binin
-
11-Hûd 41
ve mursâ-hâ : ve onun demir atması (durması)
-
11-Hûd 42
ve hiye : ve o (gemi)
-
11-Hûd 42
ve nâdâ : ve seslendi
-
11-Hûd 42
ve kâne : oldu, idi
-
11-Hûd 42
ve lâ tekun : ve olma
-
11-Hûd 43
ve hâle beyne-humâ : ve ikisinin arasına girdi
-
11-Hûd 44
ve kîle : ve denildi ki
-
11-Hûd 44
ve : ve
-
11-Hûd 44
ve gîda : ve çekildi
-
11-Hûd 44
ve kudıye : ve yerine getirildi
-
11-Hûd 44
vestevet (ve istevet) : yerleşti, durdu
-
11-Hûd 44
ve kîle : ve denildi
-
11-Hûd 45
ve nâdâ : ve seslendi
-
11-Hûd 45
ve inne : ve şüphesiz ki
-
11-Hûd 45
ve ente : ve sen
-
11-Hûd 47
ve illâ : ve olması hariç, olmazsa
-
11-Hûd 47
ve terham-nî : ve bana rahmet et
-
11-Hûd 48
ve berekâtin : ve bereketlerle
-
11-Hûd 48
ve alâ umemin : ve ümmetler, toplumlar üzerine
-
11-Hûd 48
ve umemun : ve ümmetler
-
11-Hûd 49
ve lâ : ve değil
-
11-Hûd 50
ve ilâ : ve, ...e
-
11-Hûd 52
ve yâ kavmi istagfirû : ve, ey kavmim mağfiret isteyin (dileyin)
-
11-Hûd 52
ve yezid-kum : ve size arttırsın
-
11-Hûd 52
kuvveten : kuvvet, güç
-
11-Hûd 52
ilâ kuvveti-kum : sizin gücünüze, kuvvetinize
-
11-Hûd 52
ve lâ tetevellev : ve yüz çevirmeyin, dönmeyin
-
11-Hûd 53
ve mâ nahnu : ve biz değiliz, olmayız
-
11-Hûd 53
ve mâ nahnu : ve biz değiliz, olmayız
-
11-Hûd 54
veşhedû : ve şahit olun
-
11-Hûd 56
tevekkeltu : tevekkül ettim
-
11-Hûd 56
ve rabbi-kum, : ve sizin Rabbiniz
-
11-Hûd 56
huve : o
-
11-Hûd 57
tevellev : yüz çevirirsiniz, dönersiniz
-
11-Hûd 57
ve yestahlifu : ve yerine getirir, halife kılar
-
11-Hûd 57
ve lâ tedurrûne-hu : ve ona zarar veremezsiniz
-
11-Hûd 58
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
11-Hûd 58
ve ellezîne : ve onlar
-
11-Hûd 58
ve necceynâ-hum : ve onları kurtardık
-
11-Hûd 59
ve tilke : ve işte bu
-
11-Hûd 59
ve asav : ve asi oldular, isyan ettiler
-
11-Hûd 59
ve ittebeû : tâbî oldular
-
11-Hûd 60
ve utbiû : ve tâbî tutulurlar
-
11-Hûd 60
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
11-Hûd 61
ve ilâ semûde : ve Semud kavmine
-
11-Hûd 61
huve : o
-
11-Hûd 61
ve ista'mere-kum : ve size imar ettirdi, mamur hale getirtti (veya size ömür verdi)
-
11-Hûd 62
mercuvven : hakkında ümit beslenen kimse
-
11-Hûd 62
ve inne-nâ : ve muhakkak ki biz
-
11-Hûd 63
ve âtâ-nî : ve bana verdi
-
11-Hûd 64
ve yâ kavmi : ve ey kavmim
-
11-Hûd 64
ve lâ temessû-hâ : ve ona dokunmayın
-
11-Hûd 66
ve : ve
-
11-Hûd 66
ve min hizyi : ve alçaklıktan, aşağılatıcı azaptan, zilletten
-
11-Hûd 66
huve : o
-
11-Hûd 67
ve ehaze : ve aldı, helâk etti
-
11-Hûd 69
ve lekad : ve andolsun
-
11-Hûd 70
ve evcese : ve hissetti
-
11-Hûd 71
ve emre'etu-hu : ve onun eşi, hanımı (kadını)
-
11-Hûd 71
ve min verâi : ve arkasından
-
11-Hûd 72
yâ veyletâ : vay, heyhat, hayret
-
11-Hûd 72
ve ene : ve ben
-
11-Hûd 72
ve hâzâ : ve bu
-
11-Hûd 73
ve berekâtu-hu : ve onun bereketi
-
11-Hûd 74
ve câet-hu : ve geldi ona
-
11-Hûd 76
ve inne-hum : ve muhakkak onlar, onlara
-
11-Hûd 77
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
11-Hûd 77
ve dâka bi-him zer'an : ve onlardan dolayı içi daralıp, telâşlandı
-
11-Hûd 77
ve kâle : ve dedi
-
11-Hûd 78
ve câe-hu : ve ona geldi
-
11-Hûd 78
ve min kablu : ve önceden
-
11-Hûd 78
ve lâ tuhzû-ni : ve beni utandırmayın, rezil, rüsva etmeyin
-
11-Hûd 79
ve inne-ke : ve muhakkak sen
-
11-Hûd 80
kuvveten : bir kuvvet, bir güç
-
11-Hûd 81
ve lâ yeltefit : ve (yüzünüzü) geri dönmeyin
-
11-Hûd 82
ve emtar-nâ : ve yağdırdık
-
11-Hûd 83
musevvemeten : damgalanmış, işaretlenmiş
-
11-Hûd 83
ve mâ : ve değildir
-
11-Hûd 84
ve ilâ medyene : ve Medyen kavmine
-
11-Hûd 84
ve lâ tenkusû : ve eksiltmeyin
-
11-Hûd 84
ve el mîzâne : ve tartı, mizan
-
11-Hûd 84
ve in-nî : ve gerçekten, muhakkak ben
-
11-Hûd 85
ve yâ kavmi : ve ey kavmim
-
11-Hûd 85
ve el mîzâne : ve tartı, mizan
-
11-Hûd 85
ve lâ tebhasû en nâse : ve insanlara eksiltmeyin
-
11-Hûd 85
ve lâ ta'sev : ve karışıklık, bozgunculuk yapmayın, fesat çıkarmayın
-
11-Hûd 86
ve mâ ene : ve ben değilim
-
11-Hûd 88
ve rezeka-nî : ve beni rızıklandırdı
-
11-Hûd 88
ve mâ urîdu : ve ben istemiyorum
-
11-Hûd 88
ve mâ tevfîkî : ve benim muvaffak olmam, benim başarım
-
11-Hûd 88
tevekkeltu : ben tevekkül ettim
-
11-Hûd 88
ve ileyhi : ve ona
-
11-Hûd 89
ve yâ kavmi : ve ey kavmim
-
11-Hûd 89
ve mâ : ve değildir
-
11-Hûd 90
ve istagfirû : ve mağfiret dileyin, isteyin
-
11-Hûd 90
vedûdun : sevendir
-
11-Hûd 91
ve in-nâ : ve muhakkak, biz
-
11-Hûd 91
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
11-Hûd 91
ve mâ : ve değil
-
11-Hûd 92
ve ittehaztumû-hu : ve onu edindiniz, kabul ettiniz, öyle yaptınız
-
11-Hûd 92
verâe-kum : arkanıza
-
11-Hûd 93
ve yâ kavmi ı'melû : ve ey kavmim, yapın
-
11-Hûd 93
ve men : ve kim
-
11-Hûd 93
huve : o
-
11-Hûd 93
ve irtekibû : ve bekleyin, gözetin
-
11-Hûd 94
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
11-Hûd 94
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler
-
11-Hûd 94
ve ehazet : ve helâk etti, aldı
-
11-Hûd 96
ve lekad : ve andolsun
-
11-Hûd 96
ve sultânin : ve bir sultan
-
11-Hûd 97
ve melâi-hi : ve onun ileri gelenleri
-
11-Hûd 97
ve mâ : ve değildi
-
11-Hûd 98
ve bi'se : ve (ne) kötü
-
11-Hûd 99
ve utbiû : ve tâbî tutuldular
-
11-Hûd 99
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
11-Hûd 100
ve hasîdun : ve hasat edilmiş olan (izleri silinmiş olup izi kalmayan)
-
11-Hûd 101
ve mâ zalemnâ-hum : ve biz onlara zulmetmedik
-
11-Hûd 101
ve lâkin : ve lâkin
-
11-Hûd 101
ve mâ : ve olmadı
-
11-Hûd 102
ve kezâlike : ve onun gibi, böyle, böylece
-
11-Hûd 102
ve hiye : ve o
-
11-Hûd 103
ve zâlike : ve işte bu
-
11-Hûd 104
ve mâ nuahhıru-hû : ve biz onu ertelemeyiz
-
11-Hûd 105
ve saîdun : ve saiddir (mutlu) (cennette kalacak lar)
-
11-Hûd 106
ve şehîkun : ve nefesin içeri çekilip, şiddetli ve kötü bir sesle çıkması
-
11-Hûd 107
ve el ardu : ve yeryüzü, arz
-
11-Hûd 108
ve emmâ : ve fakat
-
11-Hûd 108
ve el ardu : ve yeryüzü, arz
-
11-Hûd 109
ve in-nâ : ve muhakkak biz
-
11-Hûd 109
le muveffû-hum : elbette onlara ödeyen (vefa eden)
-
11-Hûd 110
ve lekad : ve andolsun ki
-
11-Hûd 110
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
11-Hûd 110
ve inne-hum : ve gerçekten, muhakkak onlar
-
11-Hûd 111
ve inne : ve muhakkak, şüphesiz
-
11-Hûd 111
le yuveffiyenne-hum : onlara mutlaka öder
-
11-Hûd 112
ve men : ve o kimseler
-
11-Hûd 112
ve lâ tatgav : ve azgınlık etmeyin
-
11-Hûd 113
ve lâ terkenû : ve meyletmeyin, eğilim göstermeyin, dayanmayın
-
11-Hûd 113
ve mâ lekum : ve sizin için yoktur
-
11-Hûd 114
ve ekımı es salâte : ve namazı kıl, ikame et
-
11-Hûd 114
ve zulefen : ve gecenin ilk saatleri
-
11-Hûd 115
vasbir (ve isbir) : ve sabret
-
11-Hûd 116
vettebea (ve ittebea) : ve tâbî oldular
-
11-Hûd 116
ve kânû : ve oldular
-
11-Hûd 117
ve mâ kâne : ve olmadı
-
11-Hûd 117
ve ehlu-hâ : ve halkı
-
11-Hûd 118
ve lev : ve eğer, olsa bile
-
11-Hûd 118
ve lâ yezâlûne : ve devam edecek (bitmeyecek, zail olmayacak)
-
11-Hûd 119
ve li zâlike : ve bunun için
-
11-Hûd 119
ve temmet : ve tamamlandı
-
11-Hûd 119
ve en nâsi : ve insanlar
-
11-Hûd 120
ve kullen : ve hepsini, hepsi
-
11-Hûd 120
ve câe-ke : ve sana geldi
-
11-Hûd 120
ve mev'ızatun : ve öğüt
-
11-Hûd 120
ve zikrâ : ve zikir
-
11-Hûd 121
ve kul : ve de (ki)
-
11-Hûd 122
ve intazırû : ve gözleyin, bekleyin
-
11-Hûd 123
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah'a ait
-
11-Hûd 123
ve el ardı : ve yeryüzü, arz
-
11-Hûd 123
ve ileyhi : ve ona
-
11-Hûd 123
ve tevekkel : ve tevekkül edin
-
11-Hûd 123
ve mâ : ve değil
-
110-Nasr 1
ve el fethu : ve fetih
-
110-Nasr 2
ve raeyte : ve sen gördün
-
110-Nasr 3
ve istagfir-hu : ve ondan mağfiret dile
-
111-Tebbet 1
ve : ve
-
111-Tebbet 2
ve : ve
-
111-Tebbet 4
ve imreetu-hu : ve onun kadını, eşi
-
112-İhlâs 1
huve allâhu : O Allah
-
112-İhlâs 3
ve lem yûled : ve doğurulmadı
-
112-İhlâs 4
ve lem yekun : ve olmadı
-
112-İhlâs 4
kufuven : denk, eş
-
113-Felâk 3
ve min şerri : ve şerrinden
-
113-Felâk 4
ve min şerri : ve şerrinden
-
113-Felâk 5
ve min şerri : ve şerrinden
-
114-Nâs 4
el vesvâsi : vesveseler
-
114-Nâs 5
yuvesvisu : vesvese verir
-
114-Nâs 6
ve en nâsi : ve insanlar
-
12-Yusuf 3
ve in kunte : ve eğer, oysa sen ..... idin
-
12-Yusuf 4
ve eş şemse : ve güneş
-
12-Yusuf 4
ve el kamere : ve ay
-
12-Yusuf 5
alâ ıhveti-ke : kardeşlerine
-
12-Yusuf 6
ve kezâlike : ve böylece, işte böylece
-
12-Yusuf 6
ve yuallimu-ke : ve sana öğretecek
-
12-Yusuf 6
ve yutimmu : ve tamamlayacak
-
12-Yusuf 6
ve alâ : ve üzerine, ...a
-
12-Yusuf 6
alâ ebevey-ke : senin ebeveynine
-
12-Yusuf 6
ibrâhîme ve ishâka : İbrâhîm ve İshak
-
12-Yusuf 7
ve ihveti-hi : ve onun kardeşleri
-
12-Yusuf 8
ve ehû-hu : ve onun kardeşi
-
12-Yusuf 8
ve nahnu : ve biz
-
12-Yusuf 9
vechu : yüz
-
12-Yusuf 9
ve tekûnû : ve olun
-
12-Yusuf 10
ve elkû-hu : ve onu atın, bırakın
-
12-Yusuf 11
ve in-nâ : ve muhakkak ki biz
-
12-Yusuf 12
ve yel'ab : ve oynasın
-
12-Yusuf 12
ve in-nâ : ve muhakkak biz
-
12-Yusuf 13
ve ehâfu : ve korkuyorum, korkarım
-
12-Yusuf 13
ve entum : ve siz
-
12-Yusuf 14
ve nahnu : ve biz
-
12-Yusuf 15
ve ecmeû : ve topluca, toplu olarak, hep beraber
-
12-Yusuf 15
ve evhaynâ : ve biz vahyettik
-
12-Yusuf 15
ve hum : ve onlar
-
12-Yusuf 16
ve câû : ve geldiler
-
12-Yusuf 17
ve terek-nâ : ve biz bıraktık, terkettik
-
12-Yusuf 17
ve mâ ente : ve sen değilsin
-
12-Yusuf 17
ve lev kunnâ : ve şâyet biz olsak bile
-
12-Yusuf 18
ve câû \n(câû bi) : ve geldiler \n: (getirdiler)
-
12-Yusuf 18
sevvelet : sürükledi, teşvik etti
-
12-Yusuf 18
ve allâhu : ve Allah
-
12-Yusuf 19
ve câet : ve geldi
-
12-Yusuf 19
delve-hu : kovasını
-
12-Yusuf 19
ve eserrû-hu : ve onu gizlediler
-
12-Yusuf 20
ve şerev-hu : ve onu sattılar
-
12-Yusuf 20
ve kânû : ve oldular, idiler
-
12-Yusuf 21
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 21
veleden : evlât
-
12-Yusuf 21
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 21
ve li nuallime-hu : ve ona öğretelim diye (öğretmemiz için)
-
12-Yusuf 21
ve allâhu : ve Allah
-
12-Yusuf 21
ve lâkinne : ve fakat, lâkin
-
12-Yusuf 22
ve lemma : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 22
ve ilmen : ve ilim
-
12-Yusuf 22
ve kezâlike : ve işte böyle
-
12-Yusuf 23
ve râvedet-hu \n(râvede) : ve ondan murat almak istedi, onunla olmak istedi \n: (beraber olmak istedi)
-
12-Yusuf 23
huve : o
-
12-Yusuf 23
ve gallekat : ve sımsıkı kapadı
-
12-Yusuf 23
ve kâlet : ve dedi
-
12-Yusuf 24
ve le kad : andolsun
-
12-Yusuf 24
ve hemme : ve arzuladı
-
12-Yusuf 24
ve el fahşâe : ve fuhuş
-
12-Yusuf 25
ve istebekâ : ve koştular
-
12-Yusuf 25
ve kaddet \n(kadde) \n(kadde (kalın d ile yazılırsa)) \n(kudde) : ve yırttı \n: (boyuna yırttı) \n: (enine yırttı) \n: (yırtıldı)
-
12-Yusuf 25
ve elfeyâ : ve ikisi karşılaştılar, karşılarında (buldular)
-
12-Yusuf 26
râvedet-nî : beni elde etmeye çalıştı, benimle beraber olmak istedi
-
12-Yusuf 26
ve şehide : ve şahitlik etti
-
12-Yusuf 26
ve huve : ve o (erkek)
-
12-Yusuf 27
ve in kâne : ve eğer olduysa, ise
-
12-Yusuf 27
ve huve : ve o (erkek)
-
12-Yusuf 29
vestagfirî (ve istagfirî) : mağfiret iste
-
12-Yusuf 30
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 30
nisvetun : kadınlar
-
12-Yusuf 31
ve a'tedet : ve hazırladı
-
12-Yusuf 31
ve âtet : ve verdi
-
12-Yusuf 31
ve kâlet ihruc : ve 'çık' dedi
-
12-Yusuf 31
ve katta'ne : ve kestiler
-
12-Yusuf 31
ve kulne : ve dediler
-
12-Yusuf 32
ve lekad : ve andolsun ki
-
12-Yusuf 32
râvedtu-hu : onu elde etmeye çalıştım, elde etmek istedim
-
12-Yusuf 32
ve lein : ve eğer
-
12-Yusuf 32
ve le yekûne : ve mutlaka olacak, olarak
-
12-Yusuf 33
ve illâ : ve ancak, yalnız, başka
-
12-Yusuf 33
ve ekun : ve olurum
-
12-Yusuf 34
huve es semîu : o en iyi işitendir
-
12-Yusuf 36
ve dehale : ve girdi
-
12-Yusuf 36
ve kâle el âharu : ve diğeri dedi
-
12-Yusuf 37
ve hum : ve onlar
-
12-Yusuf 38
ve itteba'tu : ve ben tâbî oldum
-
12-Yusuf 38
ve ishâka : ve İshak
-
12-Yusuf 38
ve ya'kûbe : ve Yâkub
-
12-Yusuf 38
ve alâ en nâsi : ve insanların üzerine, insanlara
-
12-Yusuf 38
ve lâkinne : ve lâkin, fakat, ama
-
12-Yusuf 40
ve âbâu-kum : ve atalarınız, babalarınız
-
12-Yusuf 40
ve lâkinne : ve lâkin, fakat, ama
-
12-Yusuf 41
ve emmâ el âharu : ve (ama) fakat diğeri, diğerine gelince
-
12-Yusuf 42
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 43
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 43
ve seb'a : ve yedi (adet)
-
12-Yusuf 43
ve uhara : ve diğerleri, ötekileri
-
12-Yusuf 44
ve mâ : ve değil
-
12-Yusuf 45
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 45
ve eddekere : ve sonradan (unutmuşken) hatırladı
-
12-Yusuf 46
ve seb'ı : ve yedi (adet)
-
12-Yusuf 46
ve uhare : ve diğerleri
-
12-Yusuf 49
ve fî-hi : ve onda (o yılda)
-
12-Yusuf 50
ve kale el meliku'tû-nî : ve hükümdar 'bana getirin' dedi
-
12-Yusuf 50
bâlu en nisveti : o kadınların durumu, hali
-
12-Yusuf 51
iz râvedtunne yûsufe : Yusuf'u elde etmeye çalıştığınız zaman
-
12-Yusuf 51
râvedtu-hu : onu elde etmeye çalıştım, murat almak istedim
-
12-Yusuf 51
ve inne-hu : ve muhakkak o
-
12-Yusuf 52
ve enne allâhe : ve muhakkak Allah
-
12-Yusuf 53
ve mâ uberriu : ve temize çıkaramam
-
12-Yusuf 54
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 56
ve kezâlike : ve böylece
-
12-Yusuf 56
yetebevveu : konaklar, yerleşir
-
12-Yusuf 56
ve lâ nudîu : ve zayi etmeyiz, kayba uğratmayız
-
12-Yusuf 57
ve le ecrul âhıreti : ve mutlaka, ahiretin ecri (mükâfatı)
-
12-Yusuf 57
ve kânû : ve oldular
-
12-Yusuf 58
ve câe : ve geldi(ler)
-
12-Yusuf 58
ihvetu yûsufe : Yusuf'un kardeşleri
-
12-Yusuf 58
ve hum : ve onlar
-
12-Yusuf 59
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 59
ve ene : ve ben
-
12-Yusuf 60
ve lâ takrebû-ni : ve bana yaklaşmayın
-
12-Yusuf 61
ve in-nâ : ve muhakkak ki biz
-
12-Yusuf 62
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 63
ve innâ : ve muhakkak biz
-
12-Yusuf 64
ve huve : ve o
-
12-Yusuf 65
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 65
vecedû : buldular
-
12-Yusuf 65
ve nemîru : ve erzak, yiyecek getiririz
-
12-Yusuf 65
ve nahfazu : ve koruruz, muhafaza ederiz
-
12-Yusuf 65
ve nezdâdu : ve arttırırız
-
12-Yusuf 66
vekîlun : vekildir
-
12-Yusuf 67
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 67
ve udhulû : ve giriniz
-
12-Yusuf 67
ve mâ ugnî : ve ben kâfi gelemem, fayda veremem, gideremem
-
12-Yusuf 67
tevekkeltu : tevekkül ettim
-
12-Yusuf 67
ve aleyhi : ve ona
-
12-Yusuf 67
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
12-Yusuf 67
el mutevekkilûne : tevekkül edenler
-
12-Yusuf 68
ve lemmâ : ve olduğu zaman, böylece
-
12-Yusuf 68
ve inne-hu : ve muhakkak o, çünkü o
-
12-Yusuf 68
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
12-Yusuf 69
ve lemmâ : olduğu zaman
-
12-Yusuf 71
ve akbelû : ve döndüler
-
12-Yusuf 72
ve li men câe bi-hi : ve kim onu getirirse
-
12-Yusuf 72
ve ene : ve ben
-
12-Yusuf 73
ve mâ kunnâ : ve biz değiliz, biz olmadık
-
12-Yusuf 75
fe huve : o taktirde, artık odur (kendisidir)
-
12-Yusuf 76
ve fevka : ve üstünde
-
12-Yusuf 77
ve lem yubdi-hâ : ve onu açıklamadı
-
12-Yusuf 77
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
12-Yusuf 79
men vecednâ : bulduğumuz kimse
-
12-Yusuf 80
ve min kablu : ve önceden, daha önceden
-
12-Yusuf 80
ve huve : ve o
-
12-Yusuf 81
ve mâ şehid-nâ : ve biz şahit olmadık (görmedik)
-
12-Yusuf 81
ve mâ kunnâ : ve biz değildik, olmadık
-
12-Yusuf 82
ves'elil karyete : ve o karyeye, şehir halkına sor
-
12-Yusuf 82
vel îrelletî (ve el îre elletî) \n(îre) : ve kafile, ki o \n: (üzerinde yük bulunan develer, yüklü develer topluluğu, kafile)
-
12-Yusuf 82
ve innâ : muhakkak biz
-
12-Yusuf 83
sevvelet : teşvik etti, güzel gösterdi
-
12-Yusuf 83
huve : o
-
12-Yusuf 84
ve tevellâ : ve yüz çevirdi
-
12-Yusuf 84
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 84
ve ebyaddat : beyaz oldu, ağardı
-
12-Yusuf 84
fe huve : böylece o, artık o
-
12-Yusuf 86
ve huznî : ve hüznüm
-
12-Yusuf 86
ve a'lemu : ve biliyorum
-
12-Yusuf 87
ve ehî-hi : ve onun kardeşi
-
12-Yusuf 87
ve lâ te'yesû : ve umut kesmeyin
-
12-Yusuf 88
ve ehlenâ : ve ailemize
-
12-Yusuf 88
ve ci'nâ : ve geldik
-
12-Yusuf 88
ve tesaddak : sadaka ver, bağışta bulun
-
12-Yusuf 89
ve ahî-hi : ve onun kardeşi
-
12-Yusuf 90
ve hâzâ : ve bu
-
12-Yusuf 90
ve yasbir : ve sabreder
-
12-Yusuf 91
ve in kunnâ : ve biz olduk
-
12-Yusuf 92
ve huve : ve o
-
12-Yusuf 93
vechi ebî : babamın yüzüne (vechine)
-
12-Yusuf 93
ve'tûnî : ve bana getirin
-
12-Yusuf 94
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 96
alâ vechi-hî : onun yüzüne
-
12-Yusuf 98
huve : o
-
12-Yusuf 99
ebeveyhi : onun annesi, babası
-
12-Yusuf 99
ve kâledhulû (kâle udhulû) : ve 'giriniz' dedi
-
12-Yusuf 100
ve refea : ve yükseltti, çıkardı
-
12-Yusuf 100
ebeveyhi : onun annesi ve babası
-
12-Yusuf 100
ve harrû : ve (yere) eğildiler (çömeldiler)
-
12-Yusuf 100
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 100
ve kad : ve olmuştu
-
12-Yusuf 100
ve câe bi-kum : ve sizi getirdi
-
12-Yusuf 100
ve beyne : ve arasında
-
12-Yusuf 100
ıhvetî : benim kardeşlerim
-
12-Yusuf 100
huve : o
-
12-Yusuf 101
ve allemte-nî : ve bana öğrettin
-
12-Yusuf 101
vel ardı (ve el ardı) : ve yeryüzü
-
12-Yusuf 101
veliyyî : benim velîm, dostum
-
12-Yusuf 101
vel âhıreti (ve el âhıreti) : ve ahiret
-
12-Yusuf 101
teveffe-nî : beni vefat ettir
-
12-Yusuf 101
ve elhık-nî : ve beni dahil et, arasına kat, ilhak et
-
12-Yusuf 102
ve mâ kunte : ve sen olmadın
-
12-Yusuf 102
ve hum : ve onlar
-
12-Yusuf 103
ve mâ : ve değil
-
12-Yusuf 103
ve lev : ve olsa bile
-
12-Yusuf 104
ve mâ tes'elu-hum : ve onlardan istemiyorsun
-
12-Yusuf 104
in huve : o olursa
-
12-Yusuf 105
ve keeyyin : ve (ne kadar) pek çok, nice
-
12-Yusuf 105
ve el ardı : ve yeryüzü
-
12-Yusuf 105
ve hum an-hâ : ve onlar, ondan
-
12-Yusuf 106
ve mâ yu'minu : inanmazlar, mü'min olmazlar
-
12-Yusuf 106
ve hum muşrikûne : ve onlar şirk koşanlardır (müşriklerdir)
-
12-Yusuf 107
ve hum : ve onlar
-
12-Yusuf 108
ve men ittebea-nî : ve bana tâbî olan kimseler
-
12-Yusuf 108
ve subhânallâhi : ve Allah'ı tenzih ederim
-
12-Yusuf 108
ve mâ ene : ve ben değilim
-
12-Yusuf 109
ve mâ erselnâ : ve biz göndermedik
-
12-Yusuf 109
ve le dâru el âhıreti : ve mutlaka ahiret yurdu
-
12-Yusuf 110
ve zannû : ve zannettiler
-
12-Yusuf 110
ve lâ yureddu : ve geri döndürülmez
-
12-Yusuf 111
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
12-Yusuf 111
ve tafsîle : ayrı ayrı açıklar
-
12-Yusuf 111
ve huden : ve hidayet, hidayet edici olarak
-
12-Yusuf 111
ve rahmeten : ve rahmet, rahmet olarak
-
13-Ra'd 1
ve ellezî : ve ki o
-
13-Ra'd 1
ve lâkinne : ve
-
13-Ra'd 2
ve sehhare : ve emri altına aldı
-
13-Ra'd 2
ve el kamere : ve ay
-
13-Ra'd 3
ve huve : ve o
-
13-Ra'd 3
ve ceale : ve kıldı, yaptı (yarattı)
-
13-Ra'd 3
ve enhâren : ve nehirler
-
13-Ra'd 3
ve min kulli : ve hepsinden
-
13-Ra'd 4
ve fî el ardı : ve yeryüzünde
-
13-Ra'd 4
ve cennâtun : ve bahçeler
-
13-Ra'd 4
ve zer'un : ve ekin
-
13-Ra'd 4
ve nahîlun : ve hurma ağaçları
-
13-Ra'd 4
ve gayru sınvânin : ve budaklı olmayan
-
13-Ra'd 4
ve nufaddılu : ve üstün kılarız
-
13-Ra'd 5
ve in ta'ceb : ve eğer acayip buluyorsan (şaşıyorsan)
-
13-Ra'd 5
ve ulâike el aglâlu : ve işte bu halkalar
-
13-Ra'd 5
ve ulâike : ve işte bunlar
-
13-Ra'd 6
ve yesta'cilûne-ke : ve senden acele (acil) istiyorlar
-
13-Ra'd 6
ve kad : ve oldu
-
13-Ra'd 6
ve inne : ve muhakkak
-
13-Ra'd 6
ve inne : ve muhakkak
-
13-Ra'd 7
ve yekûlu : ve derler, söylerler
-
13-Ra'd 7
ve li kulli kavmin : ve bütün kavim(ler) için (vardır)
-
13-Ra'd 8
ve mâ : ve ne, neyi
-
13-Ra'd 8
ve mâ : ve ne, neyi
-
13-Ra'd 8
ve kullu şey'in : ve herşey
-
13-Ra'd 9
ve eş şehâdetil : ve şehadet edileni, görüleni
-
13-Ra'd 10
ve men cehere : ve alenen, açıkça (cehren) söyleyen kimse
-
13-Ra'd 10
ve men : ve kimse, kim
-
13-Ra'd 10
huve : o
-
13-Ra'd 10
ve sâribun : ve dolaşan
-
13-Ra'd 11
ve min halfi-hi : ve onun arkasından
-
13-Ra'd 11
ve izâ : ve, olduğu zaman
-
13-Ra'd 11
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
13-Ra'd 12
huve : o
-
13-Ra'd 12
ve tamaan : ve ümit, umut
-
13-Ra'd 12
ve yunşiu : ve inşa eder, yapar, dizayn eder
-
13-Ra'd 13
ve yusebbihu : ve tesbih ederler
-
13-Ra'd 13
ve el melâiketu : ve melekler
-
13-Ra'd 13
ve yursilu : ve gönderir
-
13-Ra'd 13
ve hum : ve onlar
-
13-Ra'd 13
ve huve : ve o
-
13-Ra'd 14
da'vetu el hakkı : hakkın daveti
-
13-Ra'd 14
ve ellezîne : ve o kimseler
-
13-Ra'd 14
ve mâ huve : ve o değildir
-
13-Ra'd 14
ve mâ : ve değildir
-
13-Ra'd 15
ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a
-
13-Ra'd 15
ve el ardı : ve yeryüzü
-
13-Ra'd 15
ve kerhen : ve istemeyerek
-
13-Ra'd 15
ve zilâlu-hum : ve onların gölgeleri
-
13-Ra'd 15
ve el âsâli : ve akşamleyin, akşam
-
13-Ra'd 16
ve el ardı : ve yer
-
13-Ra'd 16
ve lâ darren : ve zarar vermez
-
13-Ra'd 16
ve el basîru : ve gören
-
13-Ra'd 16
ve en nûru : ve nur
-
13-Ra'd 16
ve huve : ve o
-
13-Ra'd 17
ve mim-mâ : ve şeyden
-
13-Ra'd 17
ve el bâtıle : ve bâtıl
-
13-Ra'd 17
ve emmâ : ve ama, fakat
-
13-Ra'd 18
ve ellezîne : ve o kimseler ki
-
13-Ra'd 18
ve misle-hu : ve onun bir misli daha, onun kadar daha
-
13-Ra'd 18
ve me'vâ-hum : ve onların barınacağı yer
-
13-Ra'd 18
ve bi'se el mihâdu : ve ne kötü yatak, döşek
-
13-Ra'd 19
men huve : o kimse
-
13-Ra'd 20
ve lâ yenkudûne : ve bozmazlar
-
13-Ra'd 21
ve ellezîne : ve o kimseler
-
13-Ra'd 21
ve yahşevne : ve korkarlar, huşû duyarlar
-
13-Ra'd 21
ve yehâfûne : ve korkarlar
-
13-Ra'd 22
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler
-
13-Ra'd 22
vechi rabbi-him : Rab'lerinin yüzünü, Zat'ını
-
13-Ra'd 22
ve ekâmû es salâte : ve namazı ikame ettiler
-
13-Ra'd 22
ve enfekû : ve infâk ettiler
-
13-Ra'd 22
ve alâniyeten : ve açık olarak
-
13-Ra'd 22
ve yedreûne : ve giderirler, savarlar
-
13-Ra'd 23
ve men : ve kim
-
13-Ra'd 23
ve ezvâci-him : ve onların eşlerinden
-
13-Ra'd 23
ve zurriyyâti-him : ve onların zürriyetlerinden
-
13-Ra'd 23
ve el melâiketu : ve melekler
-
13-Ra'd 25
ve ellezîne : ve o kimseler ki
-
13-Ra'd 25
ve yaktaûne : ve keserler
-
13-Ra'd 25
ve yufsidûne : ve fesat çıkarırlar
-
13-Ra'd 25
ve lehum : ve onlarındır, onlar için vardır
-
13-Ra'd 26
ve yakdiru : ve daraltır (az bir ölçü takdir eder)
-
13-Ra'd 26
ve ferihû : ve sevinirler (ferahlanırlar)
-
13-Ra'd 26
ve mâ el hayâtu ed dunyâ : ve dünya hayatı değildir
-
13-Ra'd 27
ve yekûlu : ve der(ler)
-
13-Ra'd 27
ve yehdî : ve hidayete erdirir (ulaştırır)
-
13-Ra'd 28
ve tatmainnu : ve mutmain olur, tatmin olur
-
13-Ra'd 29
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işleyenler
-
13-Ra'd 29
ve husnu : ve en güzeli
-
13-Ra'd 30
li tetluve : okuman için
-
13-Ra'd 30
ve hum yekfurûne : ve onlar inkâr ederler
-
13-Ra'd 30
huve : o
-
13-Ra'd 30
illâ hûve : ondan başka
-
13-Ra'd 30
tevekkeltu : ben tevekkül ettim
-
13-Ra'd 30
ve ileyhi : ve ona
-
13-Ra'd 31
ve lev enne : ve eğer gerçekten olsaydı
-
13-Ra'd 31
ve lâ yezâlu : ve zail olmaz, devam eder
-
13-Ra'd 32
ve lekad : ve andolsun ki
-
13-Ra'd 33
huve : o
-
13-Ra'd 33
ve cealû : ve kıldılar
-
13-Ra'd 33
ve suddû : ve men edilirler, saptırılırlar
-
13-Ra'd 33
ve men yudlili allâhu : ve Allah kimi saptırırsa
-
13-Ra'd 34
ve le azâbu el âhıreti : ve elbette ahiret azabı
-
13-Ra'd 34
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
13-Ra'd 35
ve zillu-hâ : ve onun gölgesi
-
13-Ra'd 35
ve ukbâ el kâfirîne : ve inkâr edenlerin sonu
-
13-Ra'd 36
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler
-
13-Ra'd 36
ve min el ahzâbi : ve taraftarlardan, gruplardan, hiziplerden
-
13-Ra'd 36
ve lâ uşrike : ve ben şirk koşmam
-
13-Ra'd 36
ve ileyhi : ve ona, o
-
13-Ra'd 37
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
13-Ra'd 37
ve le initteba'te (in itteba'te) : ve elbette tâbî olursan
-
13-Ra'd 37
min veliyyin : bir velî, dost
-
13-Ra'd 37
ve lâ vâkın : ve bir koruyucu yoktur
-
13-Ra'd 38
ve lekad : ve andolsun
-
13-Ra'd 38
ve cealnâ : ve kıldık
-
13-Ra'd 38
ve zurriyyeten : ve zürriyet, nesil, çocuklar
-
13-Ra'd 38
ve mâ kâne : ve değildir, olmaz
-
13-Ra'd 39
ve yusbitu : ve sabit kılar, bırakır, tespit eder
-
13-Ra'd 39
ve inde-hu : ve onun katında, yanında, indinde, nezdinde
-
13-Ra'd 40
ve in mâ : ve eğer, şâyet, ya (veya)
-
13-Ra'd 40
ev neteveffeyenne-ke : veya seni vefat ettiririz
-
13-Ra'd 40
ve aleynâ el hisâbu : ve hesap bizim üzerimize, bize ait
-
13-Ra'd 41
e ve lem yerev : görmüyorlar mı
-
13-Ra'd 41
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
13-Ra'd 41
ve huve : ve o
-
13-Ra'd 42
ve kad : ve olmuştur
-
13-Ra'd 42
ve se ya'lemu : ve yakında bilecek
-
13-Ra'd 43
ve yekûlu : ve derler, diyorlar
-
13-Ra'd 43
ve beyne-kum : ve sizin aranızda
-
13-Ra'd 43
ve men : ve kim, kimse
-
14-İbrahim 2
ve mâ : ve şeyler
-
14-İbrahim 2
ve veylun : ve vay haline, yazıklar olsun
-
14-İbrahim 3
ve yasuddûne : ve alıkoyarlar
-
14-İbrahim 3
ve yebgûne-hâ : ve onu isterler
-
14-İbrahim 3
ivecen : eğrilik
-
14-İbrahim 4
ve mâ erselnâ : ve biz göndermedik
-
14-İbrahim 4
ve yehdî : ve hidayete erdirir, ulaştırır
-
14-İbrahim 4
ve huve : ve o
-
14-İbrahim 5
ve lekad : ve andolsun ki
-
14-İbrahim 5
ve zekkir-hum : ve onlara hatırlat, onları zikrettir
-
14-İbrahim 6
ve iz kâle : ve demişti
-
14-İbrahim 6
ve yuzebbihûne : ve boğazlıyorlar (öldürüyorlar)
-
14-İbrahim 6
ve yestahyûne : ve canlı bırakıyorlar (sağ)
-
14-İbrahim 6
ve fî zâlikum : ve bunlarda vardır
-
14-İbrahim 7
ve iz te'ezzene : ve bildirmişti, duyurmuştu
-
14-İbrahim 7
ve le in : ve eğer
-
14-İbrahim 8
ve kâle : ve dedi
-
14-İbrahim 8
ve men : ve kimse
-
14-İbrahim 9
ve âdin : ve
-
14-İbrahim 9
ve semûde : ve
-
14-İbrahim 9
ve ellezîne : ve o kimseler
-
14-İbrahim 9
ve kâlû : ve dediler
-
14-İbrahim 9
ve innâ : ve muhakkak biz
-
14-İbrahim 10
ve el ardı : ve arzı (yeryüzünü)
-
14-İbrahim 10
ve yuahhıre-kum : ve sizi tehir ediyor, erteliyor, mühlet veriyor
-
14-İbrahim 11
ve lâkinne allâhe : ve fakat Allah
-
14-İbrahim 11
ve mâ kâne : ve olmaz
-
14-İbrahim 11
ve alâ allâhi : ve Allah'a
-
14-İbrahim 11
fel yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
14-İbrahim 12
ve mâ lenâ : ve niçin (neden) biz
-
14-İbrahim 12
ellâ netevekkele : tevekkül etmeyelim
-
14-İbrahim 12
ve kad hedâ-nâ : ve bizi hidayet etmiştir, ulaştırmıştır
-
14-İbrahim 12
ve le nasbirenne : ve elbette sabredeceğiz
-
14-İbrahim 12
ve alâllâhi (ve alâ allahi) : ve Allah'a
-
14-İbrahim 12
fel yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
14-İbrahim 12
el mutevekkilûne : tevekkül edenler
-
14-İbrahim 13
ve kâle : ve dedi
-
14-İbrahim 14
ve le nuskinenne-kum : ve sizi yerleştireceğiz
-
14-İbrahim 14
ve hâfe : ve korkan
-
14-İbrahim 15
vesteftehû (ve isteftehû) : ve fetih (zafer) istediler
-
14-İbrahim 15
ve hâbe : ve kaybettiler
-
14-İbrahim 16
min verâi-hi : onun arkasında, ardında
-
14-İbrahim 16
ve yuskâ : ve içirirler
-
14-İbrahim 17
ve lâ yekâdu : ve olmayacak, olamayacak
-
14-İbrahim 17
ve ye'tî-hi el mevtu : ve ona ölüm gelecek
-
14-İbrahim 17
ve mâ : ve olmaz, olamaz
-
14-İbrahim 17
huve : o
-
14-İbrahim 17
ve min verâi-hi : ve onun arkasından
-
14-İbrahim 18
huve : o
-
14-İbrahim 19
ve el arda : ve yeryüzü, arz
-
14-İbrahim 19
ve ye'ti : ve getirir
-
14-İbrahim 20
ve mâ : ve değildir
-
14-İbrahim 21
ve berezû : ve çıktılar
-
14-İbrahim 22
ve kâle eş şeytânu : ve şeytan dedi
-
14-İbrahim 22
veade-kum : size vaadetti
-
14-İbrahim 22
ve veadtu-kum : ve size vaadettim
-
14-İbrahim 22
ve mâ kâne : ve olmadı, yoktu
-
14-İbrahim 22
ve lûmû : ve kınayın, levmedin
-
14-İbrahim 22
ve mâ entum : ve siz değilsiniz
-
14-İbrahim 23
ve udhile : ve dahil edilirler, konulurlar
-
14-İbrahim 23
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işleyenler
-
14-İbrahim 24
ve fer'u-hâ : ve onun dalı
-
14-İbrahim 25
ve yadrıbu allâhu el emsâle : ve Allah misal verir
-
14-İbrahim 26
ve meselu : ve örnek, misal, durum
-
14-İbrahim 27
ve fî el âhıreti : ve ahirette
-
14-İbrahim 27
ve yudıllu allâhu : ve Allah dalâlette bırakır
-
14-İbrahim 27
ve yef'alu allâhu : ve Allah yapar
-
14-İbrahim 28
ve ehallû : ve ikamet etmek üzere götürdüler, ikamet ettirdiler
-
14-İbrahim 29
ve bi'se : ve ne kötü
-
14-İbrahim 30
ve cealû : ve kıldılar
-
14-İbrahim 31
ve yunfikû : ve infâk ederler
-
14-İbrahim 31
ve alâniyeten : ve açık olarak
-
14-İbrahim 31
ve lâ : ve yoktur
-
14-İbrahim 32
ve el arda : ve yeryüzü, arz
-
14-İbrahim 32
ve enzele : ve indirdi
-
14-İbrahim 32
ve sehhare lekum : ve sizin emrinize verdi, emrinize amade kıldı, musahhar kıldı
-
14-İbrahim 32
ve sehhare lekum : ve sizin emrinize verdi, emrinize amade kıldı, musahhar kıldı
-
14-İbrahim 33
ve sehhare : ve boyun eğdirdi, emre amade kıldı, musahhar kıldı
-
14-İbrahim 33
ve el kamere : ve ay
-
14-İbrahim 33
ve sehhare : ve emre amade kıldı, musahhar kıldı
-
14-İbrahim 33
ve en nehâra : ve gündüz
-
14-İbrahim 34
ve âtâ-kum : ve size verdi
-
14-İbrahim 34
ve in teuddû : ve eğer sayarsanız
-
14-İbrahim 35
ve iz kâle : ve demişti
-
14-İbrahim 35
vecnubnî (ve ucnub-nî) : ve beni uzaklaştır, içtinab ettir
-
14-İbrahim 35
ve beniyye : ve oğullarımı
-
14-İbrahim 36
ve men : ve kim
-
14-İbrahim 37
verzuk-hum : ve onları rızıklandır
-
14-İbrahim 38
ve mâ nu'linu : ve açıkladığımız (aleni olan) şeyler
-
14-İbrahim 38
ve mâ yahfâ : ve gizli değildir (olmaz)
-
14-İbrahim 38
ve lâ : ve değildir
-
14-İbrahim 39
vehebe : bağışladı, hibe etti
-
14-İbrahim 39
ve ishâka : ve İshak
-
14-İbrahim 40
ve min zurriyyetî : ve zürriyetimden, zürriyetimi
-
14-İbrahim 40
ve tekabbel : ve kabul et
-
14-İbrahim 41
ve li vâlideyye : ve, annemi ve babamı
-
14-İbrahim 41
ve li el mu'minîne : ve mü'minleri
-
14-İbrahim 42
ve lâ tahsebenne allâhe : ve Allah'ı sanma, zannetme
-
14-İbrahim 43
ve ef'idetu-hum : ve onların kalpleri
-
14-İbrahim 44
ve enzir : ve uyar
-
14-İbrahim 44
da'vete-ke : senin davetine
-
14-İbrahim 44
ve nettebii : ve biz tâbî olalım
-
14-İbrahim 44
e ve lem tekûnû : ve, siz olmadınız mı, siz değil misiniz
-
14-İbrahim 45
ve sekentum : ve siz yerleştiniz
-
14-İbrahim 45
ve tebeyyene : ve beyan edildi (açıklandı)
-
14-İbrahim 45
ve darabnâ : ve (misal) verdik
-
14-İbrahim 46
ve kad : ve olmuştu
-
14-İbrahim 46
ve inde allâhi : ve Allah'ın indindedir (katında, bilgisi vardır)
-
14-İbrahim 46
ve in kâne : ve olsa bile
-
14-İbrahim 48
ve es semâvâtu : ve semalar
-
14-İbrahim 48
ve berezû : ve ortaya çıktılar
-
14-İbrahim 49
ve tere : ve sen görürsün
-
14-İbrahim 50
ve tagşâ : ve kaplamıştır, sarmıştır
-
14-İbrahim 52
ve li yunzerû : ve uyarılsınlar diye
-
14-İbrahim 52
ve li ya'lemû : ve bilsinler diye
-
14-İbrahim 52
huve : o
-
14-İbrahim 52
ve li yezzekkere : ve tezekkür etsinler diye
-
15-Hicr 1
ve kur'ânin : ve Kur'ân
-
15-Hicr 2
yeveddu : isterler, temenni (ederler) edecekler
-
15-Hicr 3
ve yetemetteû : ve metalansınlar, refah içerisinde yaşasınlar, faydalansınlar
-
15-Hicr 3
ve yulhi-him : ve onları meşgul etsin, oyalasın
-
15-Hicr 4
ve mâ ehleknâ : ve biz helâk etmedik
-
15-Hicr 4
ve lehâ : ve onun vardır
-
15-Hicr 5
ve mâ : ve olmaz
-
15-Hicr 6
ve kâlû : ve dediler
-
15-Hicr 8
ve mâ kânû : ve olmadılar (olmazlar)
-
15-Hicr 9
ve innâ : ve muhakkak biz
-
15-Hicr 10
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 10
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
15-Hicr 11
ve mâ ye'tî-him : ve onlara gelmedi
-
15-Hicr 13
ve kad : ve olmuştur
-
15-Hicr 13
el evvelîne : evvelkiler
-
15-Hicr 14
ve lev : ve olsa, olsa bile
-
15-Hicr 16
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 16
ve zeyyennâ-hâ : ve onu süsledik
-
15-Hicr 17
ve hafıznâ-hâ : ve onu muhafaza ettik, koruduk
-
15-Hicr 19
ve el arda : ve yeryüzü
-
15-Hicr 19
ve elkaynâ : ve biz koyduk, bıraktık
-
15-Hicr 19
ve enbetnâ : ve biz nebat (bitkiler) yetiştirdik
-
15-Hicr 20
ve cealnâ : ve biz kıldık, yaptık
-
15-Hicr 20
ve men : ve kimse, kimseler
-
15-Hicr 21
ve in : ve yoktur (eğer var ise, ancak ...dır)
-
15-Hicr 21
ve mâ nunezzilu-hû : ve onu indirmeyiz
-
15-Hicr 22
ve erselna : ve biz gönderdik
-
15-Hicr 22
ve mâ : ve değilsiniz
-
15-Hicr 23
ve innâ : ve muhakkak biz
-
15-Hicr 23
ve numîtu : ve öldürürüz
-
15-Hicr 23
ve nahnu : ve biziz
-
15-Hicr 24
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 24
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 25
ve inne : ve muhakkak
-
15-Hicr 25
huve : o
-
15-Hicr 26
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 27
ve el cânne : cânn (cinlerin babası)
-
15-Hicr 28
ve iz kâle : ve demişti
-
15-Hicr 29
sevveytu-hu : onu sevva ettim, dizayn ettim
-
15-Hicr 29
ve nefah-tu : ve üfledim
-
15-Hicr 35
ve inne : ve muhakkak
-
15-Hicr 39
agveyte-nî : beni sen azdırdın
-
15-Hicr 39
ve le ugviyenne-hum : ve mutlaka onları azdıracağım
-
15-Hicr 43
ve inne : ve muhakkak
-
15-Hicr 45
ve uyûnin : ve pınarlar
-
15-Hicr 47
ve neza'nâ : ve biz çekip çıkarttık
-
15-Hicr 48
ve mâ : ve değildir
-
15-Hicr 50
ve enne : ve muhakkak
-
15-Hicr 50
huve : o
-
15-Hicr 51
ve nebbi'hum : ve onlara haber ver
-
15-Hicr 52
vecilûne : korkanlar, ürperenler
-
15-Hicr 56
ve men : ve kim
-
15-Hicr 64
ve eteynâ-ke : ve biz sana getirdik
-
15-Hicr 64
ve innâ : ve muhakkak biz
-
15-Hicr 65
vettebı' (ve ittebi') : ve tâbî ol, takip et
-
15-Hicr 65
ve lâ yeltefit : ve yüzünü (arkaya) çevirmesin, arkasına dönüp bakmasın
-
15-Hicr 66
ve kadaynâ : ve biz hükmettik
-
15-Hicr 67
ve câe : ve geldi
-
15-Hicr 69
vettekullâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olun, (ve ittekû allâhe) sakının
-
15-Hicr 69
ve lâ tuhzû-ni : ve beni alçaltmayın (rezil etmeyin)
-
15-Hicr 70
ve lem : ve olmadı
-
15-Hicr 74
ve emternâ : ve yağmur yağdırdık
-
15-Hicr 75
li el mutevessimîne : ibretle izleyenler için
-
15-Hicr 76
ve inne-hâ : ve çünkü o, muhakkak ki o
-
15-Hicr 78
ve in kâne : ve oldu
-
15-Hicr 79
ve inne-humâ : ve muhakkak her ikisi
-
15-Hicr 80
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 81
ve âteynâ-hum : ve onlara verdik
-
15-Hicr 82
ve kânû : ve oldular
-
15-Hicr 85
ve mâ halaknâ : ve biz yaratmadık
-
15-Hicr 85
ve el arda : ve yer, yeryüzü, arz
-
15-Hicr 85
ve mâ beyne-humâ : ve ikisinin arasında olan şeyler
-
15-Hicr 85
ve inne es sâate : ve muhakkak ki o saat (kıyâmet)
-
15-Hicr 86
huve : o
-
15-Hicr 87
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 87
ve el kur'âne : ve Kur'ân'ı
-
15-Hicr 88
ve lâ tahzen : ve üzülme, hüzünlenme, mahzun olma
-
15-Hicr 88
vahfıd (ve ıhvıd) : ve indir, alçalt
-
15-Hicr 89
ve : ve
-
15-Hicr 92
ve rabbi-ke : ve senin Rabbine andolsun
-
15-Hicr 94
ve a'rıd : ve yüz çevir
-
15-Hicr 97
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 98
ve kun : ve ol
-
16-Nahl 1
ve teâlâ : ve yücedir, alâdır
-
16-Nahl 3
ve el arda : ve yer, arz, yeryüzü
-
16-Nahl 4
huve : o
-
16-Nahl 5
ve : ve
-
16-Nahl 5
ve menâfiu : ve menfaatler, faydalar
-
16-Nahl 5
ve min-hâ : ve ondan
-
16-Nahl 6
ve lekum : ve sizin için
-
16-Nahl 6
ve hîne : ve o zaman, olduğu zaman
-
16-Nahl 7
ve tahmilu : ve taşırsınız
-
16-Nahl 8
ve el hayle : ve atlar
-
16-Nahl 8
ve el bigâle : ve katırlar
-
16-Nahl 8
ve el hamîre : ve merkepler
-
16-Nahl 8
ve zîneten : ve süs olarak
-
16-Nahl 8
ve yahluku : ve yaratır
-
16-Nahl 9
ve alâ allâhi : ve Allah'a aittir, Allah'ın üzerinedir 2 - kasdu es sebîli
-
16-Nahl 9
ve min-hâ : ve ondan
-
16-Nahl 9
ve lev : ve eğer
-
16-Nahl 10
huve : o
-
16-Nahl 10
ve min-hu : ve ondan
-
16-Nahl 11
ve ez zeytûne : ve zeytinler
-
16-Nahl 11
ve en nahîle : ve hurmalıklar
-
16-Nahl 11
ve el a'nâbe : ve üzümler, bağlar
-
16-Nahl 11
ve min kulli es semerâti : ve meyvelerin (ürünlerin) her türlüsünden
-
16-Nahl 12
ve sehhara lekum : ve sizin emrinize verdi
-
16-Nahl 12
ve en nehâre : ve gündüz
-
16-Nahl 12
ve eş şemse : ve güneş
-
16-Nahl 12
ve el kamere : ve kamer (ay)
-
16-Nahl 12
ve en nucûmu : ve yıldızlar
-
16-Nahl 13
ve mâ : ve şey(ler)
-
16-Nahl 14
ve huve : ve o
-
16-Nahl 14
ve testahricû : ve çıkarırsınız
-
16-Nahl 14
ve tere el fulke : ve gemileri görürsün
-
16-Nahl 14
ve li tebtegû : ve ibtiga etmeniz (istemeniz) için
-
16-Nahl 14
ve lealle-kum : ve umulur ki siz, böylece siz
-
16-Nahl 15
ve elkâ : ve bıraktı, koydu, attı
-
16-Nahl 15
ve enhâren : ve nehirler
-
16-Nahl 15
ve subulen : ve yollar
-
16-Nahl 16
ve alâmatin : ve alâmetler, işaretler
-
16-Nahl 16
ve bi en necmi : ve yıldız ile
-
16-Nahl 18
ve in : ve eğer, şâyet
-
16-Nahl 19
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
16-Nahl 19
ve mâ tu'linûne : ve alenî olan, açıkladığınız şeyler
-
16-Nahl 20
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler ki
-
16-Nahl 20
ve hum : ve onlar
-
16-Nahl 21
ve mâ yeş'urûne : ve şuurunda, bilincinde değillerdir
-
16-Nahl 22
ve hum : ve onlar
-
16-Nahl 23
ve mâ yu'linûne : ve açıkladıkları (alenî olan) şeyler
-
16-Nahl 24
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
16-Nahl 24
el evvelîne : evvelkiler, daha önce geçmiş olanlar
-
16-Nahl 25
ve min evzâri : ve yüklerden, ağırlıklardan, günahlardan
-
16-Nahl 26
ve etâ-hum : ve onlara geldi
-
16-Nahl 27
ve yekûlu : ve diyecek
-
16-Nahl 27
ve es sûe : ve kötülük
-
16-Nahl 28
teteveffâ-hum : onları vefat ettirir
-
16-Nahl 30
ve kîle : ve denir
-
16-Nahl 30
ve le dâru el âhıreti : ve elbette ahiret yurdu
-
16-Nahl 30
ve le ni'me : ve elbette ne güzeldir
-
16-Nahl 32
teteveffâ-hum : onları vefat ettirir
-
16-Nahl 33
ve mâ zaleme-hum allâhu : ve Allah onlara zulmetmedi
-
16-Nahl 33
ve lâkin : ve fakat, ama
-
16-Nahl 34
ve hâka : ve kuşattı
-
16-Nahl 35
ve kâle : ve dedi
-
16-Nahl 35
ve lâ : ve olmaz, yapmaz
-
16-Nahl 35
ve lâ harremnâ : ve biz haram kılmayız
-
16-Nahl 36
ve lekad : ve andolsun
-
16-Nahl 36
vectenibû (ve ictenibû) : ve içtinap edin, sakının
-
16-Nahl 36
ve min-hum : ve onlardan
-
16-Nahl 37
ve mâ : ve yoktur
-
16-Nahl 38
ve aksemû : ve yemin ettiler, kasem ettiler
-
16-Nahl 38
ve lâkinne : ve lâkin, fakat, ama
-
16-Nahl 39
ve li ya'leme : ve bilmesi için
-
16-Nahl 41
ve ellezîne hâcerû : ve hicret edenler
-
16-Nahl 41
ve le ecru el âhıreti : ve elbette ahiret mükâfatı
-
16-Nahl 42
ve alâ rabbi-him : ve Rab'lerine
-
16-Nahl 42
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
16-Nahl 43
ve mâ erselnâ : ve biz göndermedik
-
16-Nahl 44
ve ez zuburi (zebur) : ve semavî kitaplarla (Davut'a ait semavî kitap)
-
16-Nahl 44
ve enzelnâ : ve biz indirdik
-
16-Nahl 44
ve lealle-hum : ve umulur ki böylece onlar
-
16-Nahl 48
e ve lem yerev : ve onlar görmüyorlar mı (görmediler mi)
-
16-Nahl 48
ve eş şemâili : ve sol
-
16-Nahl 48
ve hum : ve onlar (olarak)
-
16-Nahl 49
ve li allâhi : ve Allah'a
-
16-Nahl 49
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzünde olanlar
-
16-Nahl 49
ve el melâiketu : ve melekler
-
16-Nahl 49
ve hum : ve onlar
-
16-Nahl 50
ve yef'alûne : ve yaparlar
-
16-Nahl 51
ve kâlallâhu (ve kâle allâhu) : ve Allah dedi
-
16-Nahl 51
huve : o
-
16-Nahl 52
ve lehu : ve onun
-
16-Nahl 52
ve el ardı : ve yeryüzünde
-
16-Nahl 52
ve lehu ed dînu : ve dîn onundur
-
16-Nahl 53
ve mâ : ve ne (varsa)
-
16-Nahl 56
ve yec'alûne : ve yapıyorlar (ayırıyorlar)
-
16-Nahl 57
ve yec'alûne : ve kılıyorlar, yapıyorlar, isnad ediyorlar
-
16-Nahl 57
ve lehum : ve onlarındır (kendilerinindir)
-
16-Nahl 58
ve izâ : ve olduğu zaman
-
16-Nahl 58
vechu-hu : onun yüzü
-
16-Nahl 58
musvedden \n(esved) : kararmış, siyahlaşmış \n: (siyah)
-
16-Nahl 58
ve huve : ve o
-
16-Nahl 60
ve li allâhi : ve Allah'ındır, Allah'a aittir
-
16-Nahl 60
ve huve : ve o
-
16-Nahl 61
ve lev : ve eğer, şâyet
-
16-Nahl 61
ve lâkin : ve fakat, ama
-
16-Nahl 61
ve lâ yestakdimûne : ve evvele (öne) alınmaz
-
16-Nahl 62
ve yec'alûne : ve kılarlar (kılıyorlar), isnad ederler (ediyorlar)
-
16-Nahl 62
ve tesıfu \n(vasafe) : ve söylüyor, vasıflandırıyor \n: (vasıflandırdı, niteledi)
-
16-Nahl 62
ve enne-hum : ve muhakkak onlar
-
16-Nahl 63
fe huve : artık o (dur)
-
16-Nahl 63
veliyyu-hum : onların velîsi, dostu
-
16-Nahl 63
ve lehum : ve onlar için vardır, onlarındır
-
16-Nahl 64
ve mâ enzelnâ : ve biz indirmedik
-
16-Nahl 64
ve huden : ve hidayet edici
-
16-Nahl 64
ve rahmeten : ve bir rahmet
-
16-Nahl 65
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
16-Nahl 66
ve inne : ve muhakkak
-
16-Nahl 66
ve demin : ve kan
-
16-Nahl 67
ve min semerâtin : ve meyvelerden
-
16-Nahl 67
ve el a'nâbi : ve üzüm, bağlar
-
16-Nahl 67
ve rızkan : ve bir rızık
-
16-Nahl 68
ve evhâ : ve vahyetti
-
16-Nahl 68
ve min eş şeceri : ve ağaçlardan
-
16-Nahl 68
ve mimmâ (min mâ) : ve şeyden
-
16-Nahl 70
yeteveffâ-kum : vefat ettirecek (ettirir)
-
16-Nahl 70
ve min-kum : ve sizden
-
16-Nahl 71
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
16-Nahl 72
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
16-Nahl 72
ve ceale : ve kıldı, halketti
-
16-Nahl 72
ve hafedeten : ve torunlar
-
16-Nahl 72
ve rezaka-kum : ve sizi rızıklandırdı
-
16-Nahl 72
ve bi ni'meti allâhi : ve Allah'ın ni'metini
-
16-Nahl 73
ve ya'budûne : ve kulluk ediyorlar, tapıyorlar
-
16-Nahl 73
ve el ardı : ve yer(den), yeryüzünden
-
16-Nahl 73
ve lâ yestetîûne : ve güçleri yetmez, yapamazlar, muktedir değildirler
-
16-Nahl 74
ve entum : ve siz
-
16-Nahl 75
ve men : ve kimse, kim
-
16-Nahl 75
fe huve : böylece o
-
16-Nahl 75
ve cehren : ve açık olarak
-
16-Nahl 76
ve darabe allâhu : ve Allah (misal) verdi
-
16-Nahl 76
ve huve : ve o
-
16-Nahl 76
yuveccih-hu : onu yönlendirir, gönderir
-
16-Nahl 76
huve : o
-
16-Nahl 76
ve men : ve kimse, kişi
-
16-Nahl 76
ve huve : ve o
-
16-Nahl 77
ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a aittir
-
16-Nahl 77
ve el ardı : ve yeryüzü
-
16-Nahl 77
ve mâ : ve değildir
-
16-Nahl 77
huve : o
-
16-Nahl 78
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
16-Nahl 78
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
16-Nahl 78
ve el ebsâre : ve görme hassası
-
16-Nahl 78
ve el ef'idete : ve gönül, kalp, fuad, anlama, idrak etme hassası
-
16-Nahl 80
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
16-Nahl 80
ve ceale : ve kıldı
-
16-Nahl 80
ve yevme : ve gün
-
16-Nahl 80
ve min asvâfi-hâ (sûfu) : ve onun yünlerinden (koyun yünü)
-
16-Nahl 80
ve evbâri-hâ (vebare) : ve onun tüyleri (deve tüyü)
-
16-Nahl 80
ve eş'âri-hâ (şearu) : ve onun kılları (kıl)
-
16-Nahl 80
ve metâan : ve meta, geçim vasıtası
-
16-Nahl 81
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
16-Nahl 81
ve ceale : ve kıldı
-
16-Nahl 81
ve ceale : ve kıldı
-
16-Nahl 81
ve serâbîle : ve gömlekler, zırhlar (savaşta korunmak için yapılan demir) giysiler)
-
16-Nahl 82
in tevellev : eğer yüz çevirirlerse
-
16-Nahl 83
ve ekseru-hum : ve onların çoğu
-
16-Nahl 84
ve yevme : ve o gün
-
16-Nahl 84
ve lâ hum yusta'tebûne \n(a'tebe) : ve rızanın oluşması için, onlardan özür (mazeret) beyan etmeleri istenmez \n: (gönlünü aldı, razı etti)
-
16-Nahl 85
ve izâ : ve olduğu zaman
-
16-Nahl 85
ve lâ hum yunzarûne : ve onlara nazar edilmez (yüzüne bakılmaz)
-
16-Nahl 86
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
16-Nahl 87
ve elkav : ve arz ettiler (attılar)
-
16-Nahl 87
ve dalle : ve saptı, gitti
-
16-Nahl 88
ve saddû : ve men ettiler, engellediler
-
16-Nahl 89
ve yevme : ve o gün
-
16-Nahl 89
ve ci'nâ : ve getirdik
-
16-Nahl 89
ve nezzel-nâ : ve biz indirdik
-
16-Nahl 89
ve huden : ve hidayete erdiren
-
16-Nahl 89
ve rahmeten : ve rahmet olan (rahmet nuru gönderen), rahmet olarak
-
16-Nahl 89
ve buşrâ : ve müjde olarak
-
16-Nahl 90
ve el ihsâni : ve ihsan
-
16-Nahl 90
ve îtâi : ve verme(k)
-
16-Nahl 90
ve yenhâ : ve yasaklar, nehyeder
-
16-Nahl 90
ve el munkeri : ve fenalık, kötülük, çirkin şeyler, Allah'ın yasakladığı şeyler
-
16-Nahl 90
ve el bagyi : ve zulüm, azgınlık, taşkınlık, hakka tecavüz
-
16-Nahl 91
ve evfû : ve yerine getirin, ifa edin, vefa edin
-
16-Nahl 91
ve lâ tenkudû : ve siz bozmayın
-
16-Nahl 91
ve kad : ve olmuştu
-
16-Nahl 92
ve lâ tekûnû : ve siz olmayın
-
16-Nahl 92
kuvvetin : kuvvetli, kuvvetle
-
16-Nahl 92
ve le yubeyyinenne : ve muhakkak açıklayacak
-
16-Nahl 93
ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
-
16-Nahl 93
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
16-Nahl 93
ve yehdî : ve hidayete erdirir
-
16-Nahl 93
ve le tus'elunne : ve elbette sorulacaksınız, sorgulanacaksınız
-
16-Nahl 94
ve lâ tettehızû : ve edinmeyin
-
16-Nahl 94
ve tezûku : ve tadarsınız
-
16-Nahl 94
ve lekum : ve sizin için, size vardır
-
16-Nahl 95
ve lâ teşterû : ve satmayın
-
16-Nahl 95
huve : o
-
16-Nahl 96
ve mâ ındallâhi (inde allâhi) : ve Allah'ın indinde, katında olan şey(ler)
-
16-Nahl 96
ve le necziyenne : ve mutlaka karşılığını vereceğiz, mükafatlandıracağız
-
16-Nahl 97
ve huve : ve o
-
16-Nahl 97
ve le necziyenne-hum : ve mutlaka, ellbette onlara karşılığını vereceğiz, mükâfatlandıracağız
-
16-Nahl 99
ve alâ : ve üzerine, ...e
-
16-Nahl 99
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
16-Nahl 100
yetevellevne-hu : ona yönelenler
-
16-Nahl 100
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler
-
16-Nahl 101
ve izâ : ve olduğu zaman
-
16-Nahl 102
ve huden : ve hidayete erdiren
-
16-Nahl 102
ve buşrâ : ve müjde olarak
-
16-Nahl 103
ve lekad : ve andolsun ki
-
16-Nahl 103
ve hâzâ : ve bu
-
16-Nahl 104
ve lehum : ve onlar için vardır
-
16-Nahl 105
ve ulâike : ve işte onlar
-
16-Nahl 106
ve kalbu-hu : ve onun kalbi
-
16-Nahl 106
ve lâkin : fakat, ama, ve de
-
16-Nahl 106
ve lehum : ve onların vardır, onlar için vardır
-
16-Nahl 107
ve enne allâhe : ve muhakkak Allah
-
16-Nahl 108
ve sem'ı-him : ve onların işitme hassaları
-
16-Nahl 108
ve ebsâri-him : ve onların görme hassaları
-
16-Nahl 108
ve ulâike : ve işte onlar
-
16-Nahl 110
ve saberû : ve sabrettiler
-
16-Nahl 111
ve tuveffâ : ve tam ödenir, vefa edilir
-
16-Nahl 111
ve hum : ve onlar
-
16-Nahl 112
ve darabe allâhu : ve Allah misal verdi
-
16-Nahl 112
ve el havfi : ve korku
-
16-Nahl 113
ve lekad : ve andolsun
-
16-Nahl 113
ve hum zâlimûne : ve onlar zalimler dir
-
16-Nahl 114
veşkurû : ve şükredin
-
16-Nahl 115
veddeme (ve ed deme) : ve kan
-
16-Nahl 115
ve lahme el hınzîri : ve domuz eti
-
16-Nahl 115
ve mâ : ve şeyi
-
16-Nahl 115
ve lâ âdin : ve hakka tecavüz etmeden
-
16-Nahl 116
ve lâ tekûlû : ve söylemeyin
-
16-Nahl 116
ve hâzâ : ve bu
-
16-Nahl 117
ve lehum : ve onlar içindir
-
16-Nahl 118
ve alellezîne (alâ ellezîne) : ve o kimseler üzerine
-
16-Nahl 118
ve mâ zalemnâ-hum : ve biz onlara zulmetmedik
-
16-Nahl 118
ve lâkin : ve fakat, ama, lâkin
-
16-Nahl 119
ve aslahû : ve ıslâh oldular (nefsi ıslâh edici amel yaptılar)
-
16-Nahl 120
ve lem yeku : ve olmadı
-
16-Nahl 121
ve hudâ-hu : ve onu ulaştırdı, hidayete erdirdi
-
16-Nahl 122
ve âteynâ-hu : ve biz ona verdik
-
16-Nahl 122
ve inne-hu : ve çünkü o, muhakkak ki o
-
16-Nahl 123
ve mâ kâne : ve o olmadı
-
16-Nahl 124
ve inne rabbe-ke : ve muhakkak senin Rabbin
-
16-Nahl 125
ve el mev'ızati : ve öğüt, vaaz, nasihat
-
16-Nahl 125
ve câdil-hum : ve onlarla mücâdele et
-
16-Nahl 125
huve : o
-
16-Nahl 125
ve huve : ve o
-
16-Nahl 126
ve in : ve eğer
-
16-Nahl 126
ve le in : ve eğer gerçekten
-
16-Nahl 126
le huve : elbette o
-
16-Nahl 127
vasbır (ve ısbır) : ve sabret
-
16-Nahl 127
ve mâ : ve değildir
-
16-Nahl 127
ve lâ tahzen : ve üzülme, mahzun olma
-
16-Nahl 127
ve lâ teku : ve olma
-
16-Nahl 128
ve ellezîne : ve o kimseler
-
17-İsrâ 1
huve es semîu el basîru : o en iyi işitendir, en iyi görendir
-
17-İsrâ 2
ve âteynâ : ve verdik
-
17-İsrâ 2
ve cealnâ-hu : ve onu kıldık
-
17-İsrâ 2
vekîlen : bir vekil
-
17-İsrâ 4
ve kadaynâ : ve bildirdik
-
17-İsrâ 4
ve le ta'lunne \n(alâ) : ve gerçekten üstün geleceksiniz, gâlip geleceksiniz \n: (üstün, geldi)
-
17-İsrâ 4
uluvven : üstünlük
-
17-İsrâ 5
ve kâne : ve oldu
-
17-İsrâ 6
ve emdednâ-kum : ve destekledik, yardım (medet) ettik
-
17-İsrâ 6
ve benîne : ve oğullar (erkek çocuklar)
-
17-İsrâ 6
ve cealnâ-kum : ve sizi kıldık, yaptık
-
17-İsrâ 7
ve in ese'tum : ve eğer kötülük ederseniz, kötü davranırsanız
-
17-İsrâ 7
ve li yedhulû : ve girsinler, dahil olsunlar
-
17-İsrâ 7
evvele : evvel, ilk
-
17-İsrâ 7
ve li yutebbirû : ve helâk etmeleri için
-
17-İsrâ 8
ve in udtum \n(âde) : ve eğer dönerseniz, döndüyseniz \n: (döndü)
-
17-İsrâ 8
ve cealnâ : ve kıldık
-
17-İsrâ 9
akvemu : en kuvvetli, en kavi, en sağlam
-
17-İsrâ 9
ve yubeşşiru : ve müjdeler
-
17-İsrâ 10
ve ennellezîne (enne ellezîne) : ve muhakkak o kimseler ki
-
17-İsrâ 11
ve yed'u : ve dua eder
-
17-İsrâ 11
ve kâne : ve oldu
-
17-İsrâ 12
ve cealnâ : ve kıldık
-
17-İsrâ 12
ve en nehâre : ve gündüz
-
17-İsrâ 12
ve cealnâ : ve biz kıldık
-
17-İsrâ 12
ve li ta'lemû : ve bilmeniz (öğrenmeniz) için
-
17-İsrâ 12
ve el hisâbe : ve hesap
-
17-İsrâ 12
ve kulle şey'in : ve herşeyi, hepsini
-
17-İsrâ 13
ve kulle : ve hepsi, bütün
-
17-İsrâ 13
ve nuhricu : ve çıkarırız
-
17-İsrâ 15
ve men dalle : ve kim dalâlette ise
-
17-İsrâ 15
ve lâ teziru : ve yük (ağırlık) taşımaz
-
17-İsrâ 15
ve mâ kunnâ : ve biz olmadık
-
17-İsrâ 16
ve izâ : ve olduğu zaman
-
17-İsrâ 17
ve kem : ve kaç, kaç tane, nice
-
17-İsrâ 17
ve kefâ bi : ve ...'e kâfidir, kâfi oldu
-
17-İsrâ 19
ve men : ve kim
-
17-İsrâ 19
ve saâ : ve çalıştı
-
17-İsrâ 19
ve huve : ve o
-
17-İsrâ 20
ve hâulâi : ve bunlar
-
17-İsrâ 20
ve mâ kâne : ve değildir, olmadı
-
17-İsrâ 21
ve le el âhıretu : ve muhakkak ahiret
-
17-İsrâ 21
ve ekberu : ve en büyük
-
17-İsrâ 23
ve kadâ : ve yerine getirdi, takdir etti, hükmetti, bildirdi
-
17-İsrâ 23
ve bil vâlideyni : ve anne babaya
-
17-İsrâ 23
ve lâ tenher-humâ : ve ikisini azarlama, bağırma, kaba davranma
-
17-İsrâ 23
ve kul : ve de
-
17-İsrâ 24
vahfıd (ve ihfıd) : ve (yere) indir, ger
-
17-İsrâ 24
ve kul : ve de, söyle
-
17-İsrâ 26
ve âti : ve ver
-
17-İsrâ 26
ve el miskîne : ve miskinlere (çalışamayacak durumda olan ihtiyarlara)
-
17-İsrâ 26
vebnes sebîli (ve ibne es sebîli) : ve yolda olan
-
17-İsrâ 26
ve lâ tubezzir : ve savurma, israf etme
-
17-İsrâ 27
ve kâne eş şeytânu : ve şeytan oldu
-
17-İsrâ 28
ve immâ : ve eğer, şâyet, fakat, ama
-
17-İsrâ 29
ve lâ tec'al : ve kılma, yapma
-
17-İsrâ 29
ve lâ tebsut-hâ : ve tutma, onu fazla harcama
-
17-İsrâ 30
ve yakdiru : ve daraltır, ölçüsünü takdir eder
-
17-İsrâ 31
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
17-İsrâ 31
ve iyyâ : ve sadece, yalnız
-
17-İsrâ 32
ve lâ takrebû : ve yaklaşmayın
-
17-İsrâ 32
ve sâe : ve kötü
-
17-İsrâ 33
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
17-İsrâ 33
ve men : ve kim
-
17-İsrâ 33
li veliyyi-hi : onun velîsine
-
17-İsrâ 34
ve lâ takrebû : ve yaklaşmayın
-
17-İsrâ 34
ve evfû : ve vefa gösterin, yerine getirin, ifa edin
-
17-İsrâ 35
ve evfû el keyle : ve ölçüyü tam ifa edin (yerine getirin)
-
17-İsrâ 35
vezinû : tartın
-
17-İsrâ 35
ve ahsenu : ve ahsen, en güzel, daha güzel
-
17-İsrâ 36
ve lâ takfu \n(kafâ) : ve ardına düşme \n: (ardından yürüdü)
-
17-İsrâ 36
ve el basara : ve görme
-
17-İsrâ 36
ve el fuâde : ve idrak
-
17-İsrâ 37
ve lâ temşi : ve yürüme
-
17-İsrâ 37
ve len tebluga (belega) : ve asla erişemezsin (erişti, ulaştı)
-
17-İsrâ 39
ve lâ tec'al : ve kılma, edinme
-
17-İsrâ 40
vettehaze (ve ittehaze) : ve edindi
-
17-İsrâ 41
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 41
ve mâ yezîdu-hum : ve onlara artırmadı
-
17-İsrâ 43
ve teâlâ : ve âlâ, üstün
-
17-İsrâ 43
uluvven : ulu, çok yüce
-
17-İsrâ 44
ve el ardu : ve yeryüzü
-
17-İsrâ 44
ve men fîhinne : ve içindekiler, onlarda bulunan kimseler
-
17-İsrâ 44
ve in : ve eğer olsa, olursa
-
17-İsrâ 44
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
17-İsrâ 45
ve izâ kara'te : ve kıraat ettiğin (okuduğun) zaman
-
17-İsrâ 45
ve beynellezîne : ve onların arasına
-
17-İsrâ 46
ve cealnâ : ve kıldık
-
17-İsrâ 46
ve fî âzâni-him : ve onların kulaklarında vardır
-
17-İsrâ 46
ve izâ zekerte : ve sen zikrettiğin zaman
-
17-İsrâ 46
vellev : döndüler
-
17-İsrâ 47
ve iz hum necvâ : ve onlar fısıldaştılar, gizli gizli konuştular
-
17-İsrâ 49
ve kâlû : ve dediler
-
17-İsrâ 49
ve rufâten : ve kırıntı, ufalanmış toprak
-
17-İsrâ 51
evvele : ilk, evvelce
-
17-İsrâ 51
ve yekûlûne : ve derler
-
17-İsrâ 51
huve : o
-
17-İsrâ 52
ve tezunnûne : ve zannedeceksiniz
-
17-İsrâ 53
ve kul : ve de
-
17-İsrâ 53
aduvven : düşman
-
17-İsrâ 54
ve mâ erselnâ-ke : ve biz seni göndermedik
-
17-İsrâ 54
vekîlen : vekil olarak
-
17-İsrâ 55
ve rabbu-ke : ve Rabbin
-
17-İsrâ 55
ve el ardı : ve yeryüzü
-
17-İsrâ 55
ve lekad : ve andolsun ki
-
17-İsrâ 55
ve âteynâ : ve biz verdik
-
17-İsrâ 56
ve lâ tahvîlen : ve değiştirme olmaz
-
17-İsrâ 57
el vesîlete : bir vesile
-
17-İsrâ 57
ve yercûne : ve ümit ederler
-
17-İsrâ 57
ve yehâfûne : ve korkarlar
-
17-İsrâ 58
ve in : ve ise, olursa
-
17-İsrâ 59
ve mâ menea-nâ : ve bizi engellemedi, bize mani olmadı
-
17-İsrâ 59
el evvelûne : öncekiler, evvelkiler
-
17-İsrâ 59
ve âteynâ : ve biz verdik
-
17-İsrâ 59
ve mâ nursilu : ve biz göndermedik
-
17-İsrâ 60
ve iz kulnâ : ve biz dediğimiz zaman
-
17-İsrâ 60
ve mâ cealnâ : ve biz kılmadık, yapmadık
-
17-İsrâ 60
ve eş şecerete : ve ağaç
-
17-İsrâ 60
ve nuhavvifu-hum : ve onları korkutuyoruz
-
17-İsrâ 61
ve iz kulnâ : ve biz demiştik
-
17-İsrâ 64
vestefziz (ve istefsiz) : ve aldat, rahatsız et
-
17-İsrâ 64
ve eclib : ve bağırarak sevket (yönlendir)
-
17-İsrâ 64
ve recili-ke : ve senin yayaların
-
17-İsrâ 64
ve şârik-hum : ve onlara ortak ol
-
17-İsrâ 64
ve el evlâdi : ve evlâtlarda, çocuklarda
-
17-İsrâ 64
ve mâ yaidu-hum : ve onlara vaadettiği şeyler
-
17-İsrâ 65
ve kefâ bi : ve yeterli, kâfi
-
17-İsrâ 65
vekîlen : vekil olarak
-
17-İsrâ 67
ve izâ messe-kum : ve size dokunduğu zaman
-
17-İsrâ 67
ve kâne : ve oldu
-
17-İsrâ 68
lekum vekîlen : sizin için bir vekil
-
17-İsrâ 70
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 70
ve hamelnâ-hum : ve onları taşıdık
-
17-İsrâ 70
ve el bahri : ve denizde
-
17-İsrâ 70
ve razaknâ-hum : ve onları rızıklandırdık
-
17-İsrâ 70
ve faddalnâ-hum : ve onları üstün kıldık
-
17-İsrâ 71
ve lâ yuzlemûne : ve zulmedilmezler
-
17-İsrâ 72
ve men : ve kim
-
17-İsrâ 72
fe huve : artık o
-
17-İsrâ 72
ve edallu : ve daha çok dalâlette, daha çok saptı
-
17-İsrâ 73
ve in : ve eğer
-
17-İsrâ 73
ve izen : ve o taktirde, o zaman
-
17-İsrâ 74
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
17-İsrâ 75
ve di'fa el memâti \n(di'fa) : ve ölümün zayıflığı (sıkıntısı) \n: (kat kat, iki kat), (zayıflık, güçsüzlük, sıkıntı)
-
17-İsrâ 76
ve in : ve eğer
-
17-İsrâ 76
ve izen : ve o taktirde, artık, bundan sonra
-
17-İsrâ 77
ve lâ tecidu : ve bulamazsın
-
17-İsrâ 78
ve kur'âne : ve Kur'ân-ı Kerim
-
17-İsrâ 79
ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında
-
17-İsrâ 80
ve kul : ve de ki
-
17-İsrâ 80
ve ahric-ni : ve beni çıkar
-
17-İsrâ 80
vec'al (ve ic'al) : ve kıl, yap
-
17-İsrâ 81
ve kul : ve de, söyle
-
17-İsrâ 81
ve zeheka : ve yok oldu, zail oldu, ortadan kalktı
-
17-İsrâ 82
ve nunezzilu : ve indiriyoruz
-
17-İsrâ 82
huve : o
-
17-İsrâ 82
ve rahmetun : ve rahmet
-
17-İsrâ 82
ve lâ yezîdu : ve artırmaz
-
17-İsrâ 83
ve izâ en'amnâ : ve ni'met verdiğimiz (ni'metlendirdiğimiz) zaman
-
17-İsrâ 83
ve neâ : ve uzaklaştı
-
17-İsrâ 83
ve izâ : ve olduğu zaman
-
17-İsrâ 84
huve : o
-
17-İsrâ 85
ve yes'elûne-ke : ve sana sorarlar
-
17-İsrâ 85
ve mâ ûtîtum : ve size verilmedi
-
17-İsrâ 86
ve le in : ve eğer
-
17-İsrâ 86
vekîlen : bir vekil
-
17-İsrâ 88
ve el cinnu : ve cin
-
17-İsrâ 88
ve lev kâne : ve eğer olsa, olsaydı, olsa bile
-
17-İsrâ 89
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 90
ve kâlû : ve dediler
-
17-İsrâ 91
ve inebin : ve üzüm bağ(lar)ı
-
17-İsrâ 92
vel melâiketi : ve melekleri
-
17-İsrâ 93
ve len nu'mine : ve asla inanmayız
-
17-İsrâ 94
ve mâ : ve değildir, olmadı
-
17-İsrâ 96
ve beyne-kum : ve sizin aranızda
-
17-İsrâ 97
ve men : ve kim, kimi
-
17-İsrâ 97
fe huve : artık, o zaman, o taktirde o
-
17-İsrâ 97
ve men : ve kim, kimi
-
17-İsrâ 97
ve nahşuru-hum : ve onları haşrederiz, toplarız
-
17-İsrâ 97
ve bukmen : ve dilsiz olarak
-
17-İsrâ 97
ve summen : ve sağır olarak
-
17-İsrâ 98
ve kâlû : ve dediler
-
17-İsrâ 98
ve rufâten : ve toz haline gelmiş (toprak)
-
17-İsrâ 99
e ve lem yerev : ve onlar görmüyorlar mı
-
17-İsrâ 99
ve el arda : ve yeryüzü, arz
-
17-İsrâ 99
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
17-İsrâ 100
ve kâne : ve oldu, ...dir
-
17-İsrâ 101
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 102
ve el ardı : ve yeryüzü, arz
-
17-İsrâ 102
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
17-İsrâ 103
ve men mea-hu : ve beraberindekiler
-
17-İsrâ 104
ve kulnâ : ve dedik, söyledik
-
17-İsrâ 105
ve bi el hakkı : ve hakkı
-
17-İsrâ 105
ve bi el hakkı : ve hak ile
-
17-İsrâ 105
ve mâ erselnâ-ke : ve seni göndermedik
-
17-İsrâ 105
ve nezîren : ve nezir, uyarıcı
-
17-İsrâ 106
ve kur'ânen : ve Kur'ân-ı Kerim
-
17-İsrâ 106
ve nezzelnâ-hu : ve onu indirdik
-
17-İsrâ 108
ve yekûlûne : ve derler
-
17-İsrâ 109
ve yahırrûne : ve kapanıyorlar, kapanırlar
-
17-İsrâ 109
ve yezîdu-hum : ve onların artıyor
-
17-İsrâ 110
ve lâ techer : ve çok yükseltme, çok belli etme
-
17-İsrâ 110
ve lâ tuhâfit : ve gizleme
-
17-İsrâ 110
vebtegı (ve ibtegi) : ve ibtiga et, iste
-
17-İsrâ 111
ve kulil hamdu : ve hamd ile de
-
17-İsrâ 111
veleden : bir çocuk
-
17-İsrâ 111
ve lem yekun : ve olmamıştır, olmaz
-
17-İsrâ 111
ve lem yekun : ve olmamıştır, olmaz
-
17-İsrâ 111
veliyyun : dost, yardımcı
-
17-İsrâ 111
ve kebbir-hu : ve onu tekbir et, onu büyült, yücelt
-
18-Kehf 1
ve lem yec'al : ve kılmadı, olmadı
-
18-Kehf 1
ivecen : bir çarpıklık, eğrilik
-
18-Kehf 2
ve yubeşşire : ve müjdeler
-
18-Kehf 4
ve yunzire : ve uyarır, korkutur
-
18-Kehf 4
veleden : bir çocuk
-
18-Kehf 5
ve lâ : ve yoktur
-
18-Kehf 7
li nebluve-hum : onları imtihan etmemiz için
-
18-Kehf 8
ve innâ : ve muhakkak biz
-
18-Kehf 9
ve er rakîmi : ve Rakîm
-
18-Kehf 10
ve heyyi' : ve bağışla, lütfet
-
18-Kehf 13
ve zidnâ-hum : ve onlara artırdık
-
18-Kehf 14
ve rabatnâ : ve bağladık, kuvvetlendirdik, takviye ettik, rabıta kurduk
-
18-Kehf 14
ve el ardı : ve yeryüzü, arz
-
18-Kehf 14
len ned'uve : asla dua etmeyiz
-
18-Kehf 16
ve izi'tezeltumû-hum \n(i'tezele) : ve onlardan ayrıldığınız zaman \n: (ayrıldı)
-
18-Kehf 16
ve mâ ya'budûne : ve kul olduğunuz şeyler
-
18-Kehf 16
ve yuheyyi' : ve kolaylaştırsın, düzenlesin, lütfetsin
-
18-Kehf 17
ve tere : ve görürsün
-
18-Kehf 17
tezâveru : (ziyaret eder) uğrar, meyleder, gelir
-
18-Kehf 17
ve izâ garabet : ve battığı zaman
-
18-Kehf 17
ve hum : ve onlar
-
18-Kehf 17
fecvetin : geniş yer, mağaranın içindeki geniş boşluk
-
18-Kehf 17
huve : o
-
18-Kehf 17
ve men : ve kim, kimi
-
18-Kehf 17
veliyyen : velî, dost
-
18-Kehf 18
ve tahsebu-hum : ve onları sanırsın
-
18-Kehf 18
ve hum rukûdun : ve onlar uykudadır
-
18-Kehf 18
ve nukallibu-hum : ve onları çeviririz, döndürürüz
-
18-Kehf 18
ve zâte eş şimâli : ve sol taraf
-
18-Kehf 18
ve kelbu-hum : ve onların köpeği (Ashabı Kehf'in köpeği)
-
18-Kehf 18
le velleyte : mutlaka (geri) dönerdin
-
18-Kehf 18
ve le muli'te : ve sen mutlaka dolardın
-
18-Kehf 19
ve kezâlike : ve böylece
-
18-Kehf 19
bi verıkı-kum : sizin (gümüş) paranız ile
-
18-Kehf 19
ve li yetelattaf : ve dikkat etsin (en ince hususa kadar ifa etsin) tedbirli olsun
-
18-Kehf 19
ve lâ yuş'ırenne : ve sakın sezdirmesin, hissettirmesin, farkına vardırmasın
-
18-Kehf 20
ve len tuflihû : ve asla felâha eremezsiniz, kurtulamazsınız
-
18-Kehf 21
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
18-Kehf 21
ve enne es sâate : ve muhakkak o saat, o vakit
-
18-Kehf 22
ve yekûlûne : ve diyecekler
-
18-Kehf 22
ve yekûlûne : ve diyecekler
-
18-Kehf 22
ve sâminu-hum : ve onların sekizincisi
-
18-Kehf 22
ve lâ testefti \n(fetva) : ve soru sorma (açıklama isteme) \n: (açıklama, hüküm verme, fetva verme)
-
18-Kehf 23
ve lâ tekûlenne : ve deme muhakkak
-
18-Kehf 24
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
18-Kehf 24
ve kul : ve de
-
18-Kehf 25
ve lebisû : ve kaldılar
-
18-Kehf 25
vezdâdû (ve ezdâdû) : ve arttı, fazlalaştı
-
18-Kehf 26
ve el ardı : ve yeryüzü, arz
-
18-Kehf 26
ve esmı' : ve en iyi işitir
-
18-Kehf 26
min veliyyin : bir velî, bir dost
-
18-Kehf 26
ve lâ yuşriku : ve ortak etmez
-
18-Kehf 27
vetlu (ve utlu) : ve oku
-
18-Kehf 27
ve len tecide : ve bulamazsın
-
18-Kehf 28
ve el aşiyyi : ve akşam
-
18-Kehf 28
veche-hu : onun vechini, zatını
-
18-Kehf 28
ve lâ ta'du \n(âde) : ve döndürme, çevirme \n: (döndü)
-
18-Kehf 28
ve lâ tutı' : ve itaat etme
-
18-Kehf 28
vettebea (ve ittebea) : ve tâbî oldu
-
18-Kehf 28
ve kâne : ve oldu
-
18-Kehf 29
ve kulil hakku (ve kul el hakku) : ve de ki hak
-
18-Kehf 29
ve men şâe : ve dileyen kimse
-
18-Kehf 29
ve in : ve eğer
-
18-Kehf 29
ve sâet : ve ne kötü
-
18-Kehf 30
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
18-Kehf 31
min esâvire (el esveretu) : bileziklerden, bileziklerle (bilezik)
-
18-Kehf 31
ve yelbesûne : ve giyerler
-
18-Kehf 31
ve istebrekın : ve kalın ipek (diba), atlas
-
18-Kehf 31
ve hasunet : ve güzel oldu
-
18-Kehf 32
ve hafefnâ-humâ : ve ikisini kuşattık
-
18-Kehf 32
ve cealnâ : ve kıldık
-
18-Kehf 33
ve lem tazlim : ve eksik bırakmadı
-
18-Kehf 33
ve feccernâ : ve fışkırttık, çıkardık, akıttık
-
18-Kehf 34
ve kâne : ve oldu
-
18-Kehf 34
ve huve : ve o
-
18-Kehf 34
ve eazzu : ve daha azîz, daha üstün
-
18-Kehf 35
ve dehale : ve girdi
-
18-Kehf 35
ve huve : ve o
-
18-Kehf 36
ve mâ ezunnu : ve zannetmiyorum
-
18-Kehf 36
ve le in rudidtu : ve eğer ben geri döndürülürsem (döndürülsem bile)
-
18-Kehf 37
ve huve : ve o
-
18-Kehf 38
huvallâhu (huve allâhu) : o Allah
-
18-Kehf 38
ve lâ uşriku : ve ben şirk koşmam, ortak koşmam
-
18-Kehf 39
ve lev lâ : ve olmasaydı, olmaz mıydı
-
18-Kehf 39
lâ kuvvete : kuvvet yoktur
-
18-Kehf 39
ve veleden : ve çocuk (sayısı) bakımından
-
18-Kehf 40
ve yursile : ve gönderir
-
18-Kehf 42
ve uhîta : ve ihata edildi (kuşatılıp, mahvedildi)
-
18-Kehf 42
ve hiye : ve o
-
18-Kehf 42
ve yekûlu : ve diyor
-
18-Kehf 43
ve lem tekun : ve olmadı, olmaz
-
18-Kehf 43
ve mâ kâne : ve olmadı
-
18-Kehf 44
el velâyetu : velâyet, yardım, dostluk
-
18-Kehf 44
huve : o
-
18-Kehf 44
ve hayrun : ve hayırlıdır
-
18-Kehf 45
ve kânallâhu (kâne allâhu) : ve (Allah ..... oldu) Allah ...'tır
-
18-Kehf 46
ve el benûne : ve çocuklar, oğullar
-
18-Kehf 46
ve el bâkıyâtu : ve bâki olan, kalıcı olan
-
18-Kehf 46
ve hayrun : ve hayırlıdır
-
18-Kehf 47
ve yevme : ve o gün
-
18-Kehf 47
ve tere : ve görürsün
-
18-Kehf 47
ve haşernâ-hum : ve onları haşrettik (topladık)
-
18-Kehf 48
ve uridû : ve sunuldular, arz edildiler
-
18-Kehf 48
evvele : ilk, evvel
-
18-Kehf 49
ve vudıa : ve kondu
-
18-Kehf 49
ve yekûlûne : ve derler
-
18-Kehf 49
yâ veylete-nâ : yazıklar olsun bize
-
18-Kehf 49
ve lâ : ve olmadı, olmaz
-
18-Kehf 49
ve vecedû : ve buldular
-
18-Kehf 49
ve lâ yazlimu : ve zulmetmez
-
18-Kehf 50
ve iz : ve olmuştu
-
18-Kehf 50
ve zurriyyete-hû : ve onun zürriyetini, neslini
-
18-Kehf 50
ve hum : ve onlar
-
18-Kehf 51
ve el ardı : ve yerin
-
18-Kehf 51
ve lâ : ve olmadı
-
18-Kehf 51
ve mâ kuntu : ve ben olmadım
-
18-Kehf 52
ve yevme : ve o gün (kıyâmet günü)
-
18-Kehf 52
ve cealnâ : ve biz kıldık,
-
18-Kehf 53
ve ree : ve gördü
-
18-Kehf 53
ve lem yecidû : ve bulamazlar, bulamadılar
-
18-Kehf 54
ve lekad : ve andolsun
-
18-Kehf 54
ve kâne : ve oldu
-
18-Kehf 55
ve mâ menea : ve men eden şey
-
18-Kehf 55
ve yestagfirû : ve mağfiret isterler, dilerler
-
18-Kehf 55
sunnetu el evvelîne : evvelkilerin sünneti
-
18-Kehf 56
ve mâ nursilu : ve göndermeyiz
-
18-Kehf 56
ve munzirîne : ve uyarıcılar
-
18-Kehf 56
ve yucâdilu : ve mücâdele ederler
-
18-Kehf 56
vettehazû (ve ittehazû) : ve edindiler
-
18-Kehf 56
ve mâ unzirû : ve uyarıldıkları şeyler
-
18-Kehf 56
huzuven : alay ederek
-
18-Kehf 57
ve men azlemu : ve daha zalim kimdir
-
18-Kehf 57
ve nesiye : ve unuttu
-
18-Kehf 57
ve fî : ve vardır
-
18-Kehf 57
ve in : ve şâyet, eğer
-
18-Kehf 58
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
18-Kehf 59
ve tilke : ve işte bu, işte o
-
18-Kehf 59
ve cealnâ : ve kıldık (yaptık)
-
18-Kehf 60
ve iz kâle : ve demişti
-
18-Kehf 62
câvezâ : ikisi mesafe katettiler (bir yerden bir yere geçtiler, gittiler)
-
18-Kehf 63
iz eveynâ : sığındığımız zaman, orada bulunduğumuz zaman
-
18-Kehf 63
ve mâ ensâ-nî-hu : ve onu bana unutturmadı
-
18-Kehf 63
vettehaze (ve ittehaze) : ve edindi (tuttu)
-
18-Kehf 65
fe vecedâ : böylece (ikisi) buldular
-
18-Kehf 65
ve allemnâ-hu : ve biz ona öğrettik
-
18-Kehf 68
ve keyfe : ve nasıl
-
18-Kehf 69
ve lâ a'sî : ve asi olmayacağım
-
18-Kehf 73
ve lâ turhık-nî : ve bana yükleme,
-
18-Kehf 77
vecedâ : (ikisi) buldular
-
18-Kehf 78
bey-nî ve beyni ke : benimle senin aranda, aramızda
-
18-Kehf 79
ve kâne : ve oldu, idi, vardı
-
18-Kehf 79
verâe-hum : onların arkasında
-
18-Kehf 80
ve emmâ el gulâmu : ve fakat çocuğa (gelince)
-
18-Kehf 80
ve kufren : ve küfür (inkâr)
-
18-Kehf 81
ve akrebe : ve daha yakın
-
18-Kehf 82
ve emmâ el cidâru : ve duvar meselesine gelince, duvar ise
-
18-Kehf 82
ve kâne : ve idi, vardı
-
18-Kehf 82
ve kâne : ve idi
-
18-Kehf 82
ve yestahricâ : ve ikisinin çıkarması
-
18-Kehf 82
ve mâ fealtu-hu : ve onu ben yapmadım
-
18-Kehf 83
ve yes'elûne-ke : ve sana sorarlar
-
18-Kehf 84
ve âteynâ-hu : ve ona verdik
-
18-Kehf 86
vecede-hâ : onu buldu
-
18-Kehf 86
ve vecede : ve buldu
-
18-Kehf 86
ve immâ : ve ya, veya
-
18-Kehf 88
ve emmâ : ve amma, fakat
-
18-Kehf 88
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı, amel etti
-
18-Kehf 88
ve se nekûlu : ve söyleyeceğiz
-
18-Kehf 90
vecede-hâ : onu buldu
-
18-Kehf 91
ve kad : ve oldu, olmuştu
-
18-Kehf 93
vecede : buldu
-
18-Kehf 94
ve me'cûce : ve mecüc
-
18-Kehf 94
beyne-nâ ve beyne-hum : onlarla bizim aramız
-
18-Kehf 95
bi kuvvetin : güçle, kuvvetle
-
18-Kehf 95
beyne-kum ve beyne-hum : onlarla sizin aranıza
-
18-Kehf 97
ve mestetâû (ma istetaû) : ve muktedir olamazlar, güçleri yetmez
-
18-Kehf 98
ve kâne : ve oldu
-
18-Kehf 99
ve teraknâ : ve biz terkettik, bıraktık
-
18-Kehf 99
ve nufiha : ve üfürüldü
-
18-Kehf 100
ve aradnâ : ve arz ettik, gösterdik
-
18-Kehf 101
ve kânû : ve oldular
-
18-Kehf 104
ve hum : ve onlar
-
18-Kehf 105
ve likâi-hî : ve ona ulaşmak, ona mülâki olmak (ölmeden önce ruhun Allah'a ulaşması)
-
18-Kehf 105
veznen : vezin, ölçü, mizan
-
18-Kehf 106
ve ittehazû : ve edindiler
-
18-Kehf 106
ve rusulî : ve resûllerim
-
18-Kehf 106
huzuven : alay konusu
-
18-Kehf 107
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, işleyenler
-
18-Kehf 108
hıvelen : ayrılmak
-
18-Kehf 109
ve lev : ve eğer, ise, olsa
-
18-Kehf 110
ve lâ yuşrik : ve şirk koşmasın
-
19-Meryem 4
vehene : zayıfladı, güçsüzleşti
-
19-Meryem 4
ve işteale : ve tutuştu, yayıldı
-
19-Meryem 4
ve lem ekun : ve ben olmadım
-
19-Meryem 5
ve in-nî : ve muhakkak ki ben
-
19-Meryem 5
min verâî : benim arkamdan, benden sonra
-
19-Meryem 5
ve kânet : ve oldu
-
19-Meryem 5
veliyyen : bir dost, yardımcı
-
19-Meryem 6
ve yerisu : ve varis olsun
-
19-Meryem 6
vec'al-hu : ve onu kıl
-
19-Meryem 8
ve kânet : ve oldu
-
19-Meryem 8
ve kad : ve olmuştu, oldu
-
19-Meryem 9
huve : o
-
19-Meryem 9
ve kad : ve olmuştu
-
19-Meryem 9
ve lem teku : ve sen değildin
-
19-Meryem 11
ve aşiyyen : ve (günün sonu) akşamleyin
-
19-Meryem 12
bi kuvvetin : kuvvetle (dikkatle)
-
19-Meryem 12
ve âteynâ-hu : ve ona verdik
-
19-Meryem 13
ve hanânen : ve sevgi
-
19-Meryem 13
ve zekâten : ve zekât, temizlik, nefs tezkiyesi
-
19-Meryem 13
ve kâne : ve oldu, idi
-
19-Meryem 14
ve berren : ve itaatkâr, iyi ve güzel davranış
-
19-Meryem 14
ve lem yekun : ve olmadı, değildi
-
19-Meryem 15
ve selâmun : ve selâm olsun
-
19-Meryem 15
ve yevme yemûtu : ve öleceği gün
-
19-Meryem 15
ve yevme yub'asu : ve beas edileceği (yeniden diriltileceği) gün
-
19-Meryem 16
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
19-Meryem 20
ve lem yemses-nî : ve bana dokunmadı
-
19-Meryem 20
ve lem eku : ve ben olmadım
-
19-Meryem 21
huve : o
-
19-Meryem 21
ve li nec'ale-hû : ve onu kılmamız için
-
19-Meryem 21
ve rahmeten : ve bir rahmet
-
19-Meryem 21
ve kâne : ve oldu
-
19-Meryem 23
ve kuntu : ve ben oldum
-
19-Meryem 25
ve huzzî : ve hızlıca salla, silkele
-
19-Meryem 26
veşrebî \n(şeribe) : ve iç \n: (içti)
-
19-Meryem 26
ve karrî aynen : ve gözün aydın olsun
-
19-Meryem 28
ve mâ kânet : ve değildi
-
19-Meryem 30
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
19-Meryem 31
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
19-Meryem 31
ve evsâ-nî : bana vasiyet etti, emretti
-
19-Meryem 31
ve ez zekâti : ve zekât
-
19-Meryem 32
ve berren : ve birr sahibi
-
19-Meryem 32
ve lem yec'al-nî : ve beni kılmadı
-
19-Meryem 33
ve es selâmu : ve selâm, selâmet
-
19-Meryem 33
ve yevme emûtu : ve benim öleceğim gün
-
19-Meryem 33
ve yevme ub'asu : ve beas edileceğim (diriltileceğim) gün
-
19-Meryem 35
min veledin : veled, bir erkek çocuk
-
19-Meryem 36
ve innallâhe : ve muhakkak ki Allah
-
19-Meryem 36
ve rabbu-kum : ve sizin Rabbiniz
-
19-Meryem 37
veylun : vay haline
-
19-Meryem 38
ve ebsır : ve göster (neler neler, hayret edilecek şeyler gösterilir)
-
19-Meryem 39
ve enzir-hum : ve onları uyar
-
19-Meryem 39
ve hum : ve onlar
-
19-Meryem 39
ve hum : ve onlar
-
19-Meryem 40
ve men aleyhâ : ve onun üzerinde olan kimseler (kişiler)
-
19-Meryem 40
ve ileynâ : ve bize
-
19-Meryem 41
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
19-Meryem 42
ve lâ yubsıru : ve görmeyen
-
19-Meryem 42
ve lâ yugnî an-ke : ve sana faydası olmayan
-
19-Meryem 45
veliyyen : velî, dost
-
19-Meryem 46
ve uhcur-nî : ve benden uzaklaş, benden ayrıl
-
19-Meryem 48
ve a'tezilu-kum : ve sizden ayrılıyorum
-
19-Meryem 48
ve mâ ted'ûne : ve sizin dua ettiğiniz şeyler
-
19-Meryem 48
ve ed'û : ve dua ediyorum
-
19-Meryem 49
ve mâ ya'budûne : ve onların kul olduğu şeyler
-
19-Meryem 49
vehebnâ : ve hibe ettik (o istemeden) bahşettik
-
19-Meryem 49
ve ya'kûbe : ve Yâkub'u
-
19-Meryem 49
ve kullen : ve hepsini
-
19-Meryem 50
ve vehebnâ : ve hibe ettik, karşılıksız verdik, bahşettik
-
19-Meryem 50
ve cealnâ : ve kıldık
-
19-Meryem 51
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
19-Meryem 51
ve kâne : ve oldu
-
19-Meryem 52
ve nâdeynâ-hu : ve ona seslendik
-
19-Meryem 52
ve karrebnâ-hu : ve onu yaklaştırdık
-
19-Meryem 53
ve vehebnâ : ve bahşettik
-
19-Meryem 54
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
19-Meryem 54
ve kâne : ve oldu, idi
-
19-Meryem 55
ve kâne : ve oldu, idi
-
19-Meryem 55
ve ez zekâti : ve zekât
-
19-Meryem 55
ve kâne : ve oldu, idi
-
19-Meryem 56
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
19-Meryem 57
ve refa'nâ-hu : ve biz onu yükselttik
-
19-Meryem 58
ve mimmen (min men) : ve kimselerden, kişilerden
-
19-Meryem 58
ve min zurriyyeti : ve zürriyyetinden, neslinden
-
19-Meryem 58
ve isrâîle : ve İsrail
-
19-Meryem 58
ve mimmen : ve kimselerden, kişilerden
-
19-Meryem 58
vectebeynâ : ve seçtik
-
19-Meryem 58
ve bukiyyen : ve ağlayarak
-
19-Meryem 59
vettebeû (ve ittebeû) : ve tâbî oldular
-
19-Meryem 60
ve âmene : ve âmenû oldu
-
19-Meryem 60
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
19-Meryem 60
ve lâ yuzlemûne : ve zulmedilmezler
-
19-Meryem 62
lagven : boş söz
-
19-Meryem 62
ve lehum : ve onlar için, onlara, onların vardır
-
19-Meryem 62
ve aşiyyen : ve akşam, akşamleyin
-
19-Meryem 64
ve mâ netenezzelu : ve biz inmeyiz
-
19-Meryem 64
ve mâ halfe-nâ : ve arkamızdakiler
-
19-Meryem 64
ve mâ beyne zâlike : ve bunların arasındakiler
-
19-Meryem 64
ve mâ kâne : ve olmadı, değildir
-
19-Meryem 65
ve el ardı : ve yeryüzü
-
19-Meryem 65
ve mâ beyne-humâ : ve ikisinin arasındakiler
-
19-Meryem 66
ve yekûlu : ve söyler
-
19-Meryem 67
e ve lâ yezkuru : ve düşünmüyor mu
-
19-Meryem 67
ve lem yeku : ve değildi, değil
-
19-Meryem 68
ve rabbi-ke : ve senin Rabbin
-
19-Meryem 68
ve eş şeyâtîne : ve şeytanları
-
19-Meryem 71
ve in : ve eğer
-
19-Meryem 71
vâridu-hâ \n(verede) : ona varanlar \n: (vardı)
-
19-Meryem 72
ve nezeru : ve bırakacağız
-
19-Meryem 73
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
19-Meryem 73
ve ahsenu : ve daha güzel
-
19-Meryem 74
ve kem : ve nice, ne kadar, ne çok
-
19-Meryem 74
ve ri'yen : ve gösteriş, görünüş
-
19-Meryem 75
ve immâ es sâate : veya (kıyâmet) saati
-
19-Meryem 75
huve : o
-
19-Meryem 75
ve ad'afu : ve daha zayıf
-
19-Meryem 76
ve : ve
-
19-Meryem 76
ve el bâkıyâtu es sâlihâtu : ve bâki olan salih ameller
-
19-Meryem 76
ve hayrun : ve daha hayırlı
-
19-Meryem 77
ve kâle : ve dedi
-
19-Meryem 77
ve veleden : ve çocuk
-
19-Meryem 79
ve nemuddu : ve biz uzatacağız
-
19-Meryem 80
ve nerisu-hu : ve ona varis olacağız
-
19-Meryem 80
ve ye'tî-nâ : ve bize gelir
-
19-Meryem 81
vettehazû (ve ittehazû) : ve edindiler
-
19-Meryem 82
ve yekûnûne : ve olacaklar
-
19-Meryem 85
vefden : saygı gösterilerek, izzet ve ikramla
-
19-Meryem 86
ve nesûku : ve sevkedeceğiz
-
19-Meryem 88
ve : ve
-
19-Meryem 88
veleden : çocuk
-
19-Meryem 90
ve tenşakku : ve yarılacak
-
19-Meryem 90
ve tehırru : ve yıkılacak
-
19-Meryem 91
veleden : bir çocuk
-
19-Meryem 92
ve mâ yenbagî : ve caiz olmaz, yakışmaz, olamaz
-
19-Meryem 92
veleden : çocuk
-
19-Meryem 93
ve el ardı : ve arzda, yeryüzünde
-
19-Meryem 94
ve adde-hum : ve onları saydı
-
19-Meryem 95
ve kullu-hum : ve onların hepsi, tümü
-
19-Meryem 96
ve amilu es sâlihâti : ve salih ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
19-Meryem 97
ve tunzire : ve sen uyarırsın
-
19-Meryem 98
ve kem : ve kaç, nice
-
2-Bakara 255
ve huve : ve O
-
2-Bakara 3
ve yukîmûne : ve ikame ederler, hakkıyla yerine
-
2-Bakara 3
ve mimmâ (min mâ) : ve o şeyden, ondan
-
2-Bakara 4
ve : ve
-
2-Bakara 4
ve mâ : ve şey
-
2-Bakara 4
ve : ve
-
2-Bakara 5
ve : ve
-
2-Bakara 7
ve : ve
-
2-Bakara 7
ve : ve
-
2-Bakara 7
gışâvetun : perde
-
2-Bakara 7
ve : ve
-
2-Bakara 8
ve min en nâsi : ve insanlardan bir kısmı
-
2-Bakara 8
ve : ve
-
2-Bakara 8
ve mâ : ve değil
-
2-Bakara 9
ve : ve
-
2-Bakara 9
ve : ve
-
2-Bakara 9
ve : ve
-
2-Bakara 10
ve : ve
-
2-Bakara 11
ve izâ : ve o zaman, olunca
-
2-Bakara 12
ve : ve
-
2-Bakara 13
ve : ve
-
2-Bakara 13
ve : ve
-
2-Bakara 14
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 14
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 15
ve : ve
-
2-Bakara 16
ve : ve
-
2-Bakara 17
ve : ve
-
2-Bakara 19
ve ra'dun : ve gök gürlemesi, gök gürültüsü
-
2-Bakara 19
ve berkun : ve şimşek
-
2-Bakara 19
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 20
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 20
ve : ve
-
2-Bakara 20
ve ebsâri-him : ve onların görmesi
-
2-Bakara 21
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 22
ves semâe (ve es semâe) : ve sema, gökyüzü
-
2-Bakara 22
ve enzele : ve indirdi
-
2-Bakara 22
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 23
ve in kuntum : ve eğer siz iseniz
-
2-Bakara 23
ved'û (ve ud'û) : ve davet edin, çağırın
-
2-Bakara 24
ve len tef'alû : ve asla yapamayacaksınız, yapamazsınız
-
2-Bakara 24
vel hicâratu (ve el hicâratu) : ve taşlar
-
2-Bakara 25
ve beşşir : ve müjdele
-
2-Bakara 25
ve amilû : ve yaptılar
-
2-Bakara 25
ve utû : ve verildi
-
2-Bakara 25
ve lehum : ve onlar için (vardır)
-
2-Bakara 25
ve hum : ve onlar
-
2-Bakara 26
ve emmâ : ve fakat, ama
-
2-Bakara 26
ve yehdî : ve hidayete erdirir
-
2-Bakara 26
ve mâ yudıllu : ve dalâlette bırakmaz
-
2-Bakara 27
ve yaktaûne : ve keserler
-
2-Bakara 27
ve yufsidûne : ve fesat çıkarırlar
-
2-Bakara 28
ve kuntum : ve siz idiniz, oldunuz
-
2-Bakara 29
huvellezî (huve ellezî) : o ki
-
2-Bakara 29
ve huve : ve o
-
2-Bakara 30
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 30
ve yesfiku : ve (kan) akıtır, (kan) döker
-
2-Bakara 30
ve nahnu : ve biz
-
2-Bakara 30
ve nukaddisu : ve takdis ediyoruz, mukaddes
-
2-Bakara 31
ve : ve
-
2-Bakara 33
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
2-Bakara 33
ve a'lemu : ve ben bilirim
-
2-Bakara 33
ve mâ : ve şeyi, şeyleri
-
2-Bakara 34
ve iz : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 34
ve istekbere : ve kibirlendi, büyüklendi
-
2-Bakara 34
ve kâne : ve oldu
-
2-Bakara 35
ve kulnâ : ve biz dedik
-
2-Bakara 35
ve zevcu-ke : ve senin eşin
-
2-Bakara 35
ve kulâ : ve ikiniz yeyin
-
2-Bakara 35
ve lâ takrabâ : ve yaklaşmayın (ikiniz)
-
2-Bakara 36
ve : ve
-
2-Bakara 36
ve lekum : ve sizin için
-
2-Bakara 36
ve metâun : ve meta, geçinme, maişetini temin etme,
-
2-Bakara 37
huve : o
-
2-Bakara 38
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
2-Bakara 39
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 39
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
2-Bakara 40
ve evfû : ve vefa edin, ifa edin, hakkıyla yerine getirin
-
2-Bakara 40
ve : ve
-
2-Bakara 41
ve âminû : ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
-
2-Bakara 41
ve lâ tekûnû : ve olmayın
-
2-Bakara 41
evvele : evvel, ilk
-
2-Bakara 41
ve lâ teşterû : ve satmayın
-
2-Bakara 41
ve iyyâ-ye : ve yalnız ben
-
2-Bakara 42
ve lâ telbisû : ve karıştırmayın, gizleyip örtmeyin
-
2-Bakara 42
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 43
ve ekîmû : ve ikame edin, gereği üzere yerine getirin
-
2-Bakara 43
ve âtû : ve verin
-
2-Bakara 43
ve erkeû : ve rükû edin
-
2-Bakara 44
ve tensevne : ve unutuyorsunuz
-
2-Bakara 44
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 45
ve isteînû : ve istiane (Allah'tan özel yardım,
-
2-Bakara 45
ve es sâlâti : ve namaz
-
2-Bakara 45
ve inne-hâ : hiç şüphesiz o, muhakkak ki o
-
2-Bakara 46
ve enne-hum : ve onların ..... olduğunu
-
2-Bakara 47
ve en-nî : ve benim olduğum(u)
-
2-Bakara 48
ve ittekû : ve sakının, çekinin
-
2-Bakara 48
ve lâ yukbelu : ve kabul olunmaz
-
2-Bakara 48
ve lâ yu'hazu : ve alınmaz
-
2-Bakara 48
ve lâ hum yunsarûne : ve onlara yardım olunmaz
-
2-Bakara 49
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
2-Bakara 49
ve yestahyûne : ve sağ bırakıyorlar
-
2-Bakara 49
ve fî zâlikum : ve bunda vardır
-
2-Bakara 50
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
2-Bakara 50
ve agraknâ : ve biz boğduk
-
2-Bakara 50
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 51
ve iz : ve o zaman
-
2-Bakara 51
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 53
ve iz âteynâ : ve biz vermiştik
-
2-Bakara 53
ve : ve
-
2-Bakara 54
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 54
huve : o
-
2-Bakara 55
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 55
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 57
ve : ve
-
2-Bakara 57
ve : ve
-
2-Bakara 57
ve : ve
-
2-Bakara 57
ve : ve
-
2-Bakara 57
ve : ve
-
2-Bakara 58
ve : ve
-
2-Bakara 58
ve : ve
-
2-Bakara 58
ve : ve
-
2-Bakara 58
ve : ve
-
2-Bakara 60
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 60
ve işrebû : ve için, içiniz
-
2-Bakara 60
ve lâ ta'sev : ve haddi aşmayın, azmayın, asi
-
2-Bakara 61
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 61
ve kıssâi-hâ : ve onun salataları
-
2-Bakara 61
ve fûmi-hâ : ve onun sarımsağı
-
2-Bakara 61
ve adesi-hâ : ve onun mercimeği
-
2-Bakara 61
ve basali-hâ : ve onun soğanı
-
2-Bakara 61
huve : o
-
2-Bakara 61
huve hayrun : o hayırlı, o daha hayırlı
-
2-Bakara 61
ve duribet : ve vuruldu (damga)
-
2-Bakara 61
ve el meskenetu : ve düşkünlük, fakirlik, sefalet
-
2-Bakara 61
ve bâu : ve uğradılar
-
2-Bakara 61
ve yaktulûne : ve öldürüyorlar
-
2-Bakara 61
ve kânû : ve oldular
-
2-Bakara 62
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 62
ve en nasârâ : ve hristiyanlar
-
2-Bakara 62
ve es sâbiîne : ve meleklere veya yıldızlara tapanlar
-
2-Bakara 62
ve el yevmi el âhiri : ve son gün, ve sonraki gün, ruhun Allah'a ulaşma günü
-
2-Bakara 62
ve amile sâlihan : ve salih amel, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel yaptı
-
2-Bakara 62
ve lâ havfun : ve korku yoktur
-
2-Bakara 62
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
2-Bakara 63
ve iz : ve olmuştu, olduğu zaman
-
2-Bakara 63
ve refa'-nâ : ve biz yükselttik, kaldırdık
-
2-Bakara 63
bi kuvvetin : kuvvetle
-
2-Bakara 63
ve uzkurû : ve hatırlayın
-
2-Bakara 64
tevelleytum : siz döndünüz
-
2-Bakara 64
ve : ve
-
2-Bakara 65
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 66
ve mâ : ve şey(ler), kimseler
-
2-Bakara 66
ve mev'ızaten : ve vaaz, öğüt, nasihat
-
2-Bakara 67
ve : ve
-
2-Bakara 67
huzuven : alay konusu
-
2-Bakara 68
ve : ve
-
2-Bakara 70
ve in-nâ : ve muhakkak biz, hiç şüphesiz biz
-
2-Bakara 71
ve lâ teskî : ve sulamaz
-
2-Bakara 71
ve mâ kâdû yef'alûne : ve neredeyse yapmayacaklardı
-
2-Bakara 72
ve iz kateltum : ve öldürmüştünüz
-
2-Bakara 72
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 73
ve yurî-kum : ve size gösterir
-
2-Bakara 74
kasveten : kasvetli, katılaşmış
-
2-Bakara 74
ve inne : ve hiç şüphesiz, muhakkak
-
2-Bakara 74
ve inne min-hâ : ve muhakkak ondan
-
2-Bakara 74
ve inne min-hâ : ve muhakkak ondan
-
2-Bakara 74
ve mâ allâhu : ve Allah değildir
-
2-Bakara 75
ve kad kâne : ve olmuştu
-
2-Bakara 75
ve hum : ve onlar
-
2-Bakara 76
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 76
ve izâ halâ : ve yalnız kaldıkları zaman
-
2-Bakara 77
e ve lâ ya'lemûne : ve bilmiyorlar mı
-
2-Bakara 77
ve mâ yu'linûne : ve alenî olan, açıklanan şeyler
-
2-Bakara 78
ve min-hum : ve onlardan (onların bir kısmı)
-
2-Bakara 78
ve in hum illâ : ve onlar sadece
-
2-Bakara 79
veylun : yazıklar olsun, vay haline
-
2-Bakara 79
veylun : yazıklar olsun, vay haline
-
2-Bakara 79
ve veylun : ve yazıklar olsun, vay haline
-
2-Bakara 80
ve kâlû : ve dediler
-
2-Bakara 81
ve ehâtat : ve kuşattı
-
2-Bakara 82
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 82
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
2-Bakara 83
ve iz ehaznâ : ve biz almıştık
-
2-Bakara 83
ve bi el vâlideyni : ve ana-babaya
-
2-Bakara 83
ve zî : ve sahip
-
2-Bakara 83
ve el yetâmâ : ve yetimler
-
2-Bakara 83
ve el mesâkîni : ve miskinler, çalışamaz durumdaki ihtiyarlar
-
2-Bakara 83
ve kûlû : ve söyleyin, deyin
-
2-Bakara 83
ve ekîmû es salâte : ve namazı ikame edin, gereği üzere kılın
-
2-Bakara 83
ve âtû ez zekâte : ve zekât verin
-
2-Bakara 83
tevelleytum : siz yüz çevirdiniz
-
2-Bakara 83
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 84
ve iz : ve olmuştu
-
2-Bakara 84
ve lâ tuhricûne : ve çıkarmayın
-
2-Bakara 84
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 85
ve tuhricûne : ve çıkarıyorsunuz
-
2-Bakara 85
ve el udvâni : ve düşmanlık
-
2-Bakara 85
ve in ye'tû-kum : ve eğer size gelirse
-
2-Bakara 85
ve huve : ve o
-
2-Bakara 85
ve tekfurûne : ve inkâr ediyorsunuz
-
2-Bakara 85
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
2-Bakara 85
ve mâ : ve değildir
-
2-Bakara 86
ve lâ hum yunsarûne : ve onlar yardım olunmazlar
-
2-Bakara 87
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 87
ve kaffeynâ : ve arkasından gönderdik, ardarda, ara vermeden
-
2-Bakara 87
ve âteynâ : ve biz verdik
-
2-Bakara 87
ve eyyednâ-hu : ve biz onu destekledik
-
2-Bakara 87
ve ferikan : ve bir grup, bazıları
-
2-Bakara 88
ve kâlû : ve dediler
-
2-Bakara 89
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 89
ve kânû : ve oldular, idiler
-
2-Bakara 90
ve li el kâfirîne : ve kâfirlere
-
2-Bakara 91
ve izâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 91
ve yekfurûne : ve inkâr ediyorlar
-
2-Bakara 91
bi mâ verâe-hu : onun arkasındaki şeyi
-
2-Bakara 91
ve huve el hakku : ve o hak, gerçek
-
2-Bakara 92
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 92
ve entum zâlimûne : ve siz zalimlersiniz
-
2-Bakara 93
ve iz ehaznâ : ve biz almıştık
-
2-Bakara 93
ve refa'nâ : ve yükselttik, kaldırdık
-
2-Bakara 93
bi kuvvetin : kuvvetle
-
2-Bakara 93
ve ismeû : ve işitin, dinleyin
-
2-Bakara 93
ve aseynâ : ve biz asi olduk, isyan ettik
-
2-Bakara 93
ve uşribû : ve içirildiler, içlerine sindirildi, yerleştirildi
-
2-Bakara 95
ve len : ve asla
-
2-Bakara 95
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 96
ve le tecidenne-hum : ve mutlaka onları bulursun
-
2-Bakara 96
ve min ellezîne : ve o kimselerden, onlardan
-
2-Bakara 96
ve mâ huve : ve o değildir
-
2-Bakara 96
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 97
aduvven : düşman
-
2-Bakara 97
ve huden : ve hidayet edici, hidayet eden
-
2-Bakara 97
ve buşrâ : ve müjde
-
2-Bakara 98
aduvven : düşman
-
2-Bakara 98
ve melâiketi-hi : ve onun melekleri
-
2-Bakara 98
ve rusuli-hi : ve onun resûlleri
-
2-Bakara 98
ve cibrîle : ve Cebrail
-
2-Bakara 98
ve mîkâle : ve Mikail
-
2-Bakara 99
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 99
ve mâ yekfuru : ve inkâr etmezler
-
2-Bakara 100
ve kullemâ : ve her defa, her sefer, her zaman
-
2-Bakara 101
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 101
verâe : arka
-
2-Bakara 102
ve ittebeû : ve tâbi oldular, uydular
-
2-Bakara 102
ve mâ kefere : ve inkâr etmedi, örtmedi, kâfir olmadı
-
2-Bakara 102
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 102
ve mâ unzile : ve indirilen şey
-
2-Bakara 102
hârûte ve mârûte : Harut ve Marut, iki meleğin isimleri
-
2-Bakara 102
ve mâ yuallimâni : ve o ikisi öğretmiyorlar
-
2-Bakara 102
ve zevci-hî : ve onun eşi
-
2-Bakara 102
ve mâ : ve değildir, olmadı
-
2-Bakara 102
ve yeteallemûne : ve öğreniyorlar
-
2-Bakara 102
ve lâ yenfeu-hum : ve onlara fayda veren şeyler
-
2-Bakara 102
ve lekad : ve andolsun ki
-
2-Bakara 102
ve le bi'se : ve elbette kötü
-
2-Bakara 103
ve lev : ve şâyet, eğer
-
2-Bakara 103
ve ittekav : ve takva sahibi oldular
-
2-Bakara 104
ve kûlû : ve söyleyin, deyin
-
2-Bakara 104
ve ismeû : ve dinleyin
-
2-Bakara 104
ve li el kâfirîne : ve kâfirlere (vardır)
-
2-Bakara 105
mâ yeveddu : sevmezler, istemezler
-
2-Bakara 105
ve lâ el muşrikîne : ve müşrikler değil, olmaz
-
2-Bakara 105
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 105
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 107
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
2-Bakara 107
ve mâ : ve yoktur, değildir
-
2-Bakara 107
min veliyyin : bir dost (dostlardan)
-
2-Bakara 107
ve lâ nasîrin : ve bir yardımcı yoktur
-
2-Bakara 108
ve men : ve kim
-
2-Bakara 109
vedde : sevdi, diledi, istedi, arzu etti 2 - kesîrun
-
2-Bakara 109
ve asfehû : ve hoşgörün
-
2-Bakara 110
ve ekîmu : ve gereği üzere yerine getirin, kılın
-
2-Bakara 110
ve âtû : ve verin
-
2-Bakara 110
ve mâ tukaddimû : ve takdim ettiğiniz, sunduğunuz şey
-
2-Bakara 111
ve kâlû : ve dediler
-
2-Bakara 112
veche-hu : vechini, fizik vücudunu
-
2-Bakara 112
ve huve : ve o
-
2-Bakara 112
ve lâ havfun : ve korku yoktur
-
2-Bakara 112
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
2-Bakara 113
ve kâleti : ve dedi
-
2-Bakara 113
ve kâleti : ve dedi
-
2-Bakara 113
ve hum : ve onlar
-
2-Bakara 114
ve men : ve bir kimse, kişi
-
2-Bakara 114
ve seâ : ve gayret etti, çalıştı
-
2-Bakara 114
ve lehum : ve onlar için vardır
-
2-Bakara 115
ve li allâhi : ve Allah içindir, Allah'ındır
-
2-Bakara 115
ve el magribu : ve garb, batı
-
2-Bakara 115
tuvellû : dönersiniz
-
2-Bakara 115
vechu allâhi : Allah'ın Zat'ı
-
2-Bakara 116
ve kâlû : ve dediler
-
2-Bakara 116
veleden : çocuk
-
2-Bakara 116
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
2-Bakara 117
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
2-Bakara 117
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 118
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 119
ve nezîren : ve uyarıcı olarak
-
2-Bakara 119
ve lâ tus'elu : ve sana sorulmaz
-
2-Bakara 120
ve len terdâ : ve asla razı olmaz
-
2-Bakara 120
ve lâ en nasârâ : ve hristiyanlar da değil, olmazlar
-
2-Bakara 120
huve : o
-
2-Bakara 120
ve le in : ve eğer gerçekten olursa
-
2-Bakara 120
min veliyyin : (dostlardan) bir dost
-
2-Bakara 120
ve lâ nasîrin : ve yardımcı yoktur, olmaz
-
2-Bakara 121
tilâveti-hî : onun tilâveti, okunup açıklanması
-
2-Bakara 121
ve men yekfur : ve kim inkâr eder
-
2-Bakara 122
ve en-nî : ve muhakkak ki ben, şüphesiz ben
-
2-Bakara 123
ve ittekû : ve sakının
-
2-Bakara 123
ve lâ yukbelu : ve kabul edilmeyecek, kabul edilmez
-
2-Bakara 123
ve lâ tenfeu-hâ : ve ona menfeat, fayda vermeyecek,
-
2-Bakara 123
ve lâ hum yunsarûne : ve onlar yardım olunmazlar
-
2-Bakara 124
ve iz ibtelâ : ve imtihan etmişti
-
2-Bakara 124
ve min zurriyyetî : ve benim zürriyetimden, soyumdan
-
2-Bakara 125
ve iz : ve olmuştu
-
2-Bakara 125
ve emnen : ve emniyetli
-
2-Bakara 125
ve ittehizû : ve edinin
-
2-Bakara 125
ve ahidnâ : ve ahd ettik
-
2-Bakara 125
ve ismâîle : ve İsmail'e
-
2-Bakara 125
ve el âkifîne : ve devamlı ibadet edenler, itikâfta
-
2-Bakara 125
ve er rukkai : ve rükû edenler
-
2-Bakara 126
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 126
verzuk (ve urzuk) : ve rızıklandır
-
2-Bakara 126
ve el yevmi el âhiri : ve sonraki gün, ahiret günü
-
2-Bakara 126
ve men : ve kimse, kim
-
2-Bakara 126
ve bi'se : ve ne kötü
-
2-Bakara 127
ve iz : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 127
ve ismâîlu : ve İsmail
-
2-Bakara 128
ve ic'al-nâ : ve bizi kıl
-
2-Bakara 128
ve min zurriyyeti-nâ : ve bizim soyumuzdan
-
2-Bakara 128
ve eri-nâ : ve bize göster
-
2-Bakara 128
ve tub aleynâ : ve tövbemizi kabul buyur
-
2-Bakara 129
veb'as (ve ib'as) : ve beas et, hayata getir, görevlendir 3 - fî-him
-
2-Bakara 129
ve yuallimu-hum : ve onlara öğretir
-
2-Bakara 129
ve el hikmete : ve hikmeti
-
2-Bakara 129
ve yuzekkî-him : ve onları tezkiye eder, nefslerini temiz- ler, tasfiye eder
-
2-Bakara 130
ve men : ve kim
-
2-Bakara 130
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 130
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
2-Bakara 130
ve fî el âhireti : ve ahirette
-
2-Bakara 132
ve vassâ : ve vasiyet etti
-
2-Bakara 132
ve ya'kûbu : ve Yâkub
-
2-Bakara 132
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 133
ve ilâhe : ve ilâh
-
2-Bakara 133
ve ismâîle : ve İsmail
-
2-Bakara 133
ve ishâka : ve İshak
-
2-Bakara 133
ve nahnu : ve biz
-
2-Bakara 134
ve lekum : ve sizin
-
2-Bakara 134
ve lâ tus'elûne : ve size sual olunmaz, sorulmaz
-
2-Bakara 135
ve kâlû : ve dediler
-
2-Bakara 135
ve mâ kâne : ve olmadı
-
2-Bakara 136
ve mâ unzile : ve indirilene (indirilen şeye)
-
2-Bakara 136
ve mâ unzile : ve indirilene (indirilen şeye)
-
2-Bakara 136
ve ismâîle : ve İsmail
-
2-Bakara 136
ve ishâka : ve İshak
-
2-Bakara 136
ve ya'kûbe : ve Yâkub
-
2-Bakara 136
ve el esbâtı : ve torunları
-
2-Bakara 136
ve mâ ûtiye : ve verilene (verilen şeye)
-
2-Bakara 136
ve isâ : ve İsa
-
2-Bakara 136
ve mâ utiye : ve verilene (verilen şeye)
-
2-Bakara 136
ve nahnu : ve biz
-
2-Bakara 137
ve in tevellev : ve eğer yüz çevirirlerse
-
2-Bakara 137
ve huve es semîu : ve o hakkıyla işiten
-
2-Bakara 138
ve men : ve kim
-
2-Bakara 138
ve nahnu : ve biz
-
2-Bakara 139
ve huve : ve o
-
2-Bakara 139
ve rabbu-kum : ve sizin Rabbiniz
-
2-Bakara 139
ve lenâ : ve bizim
-
2-Bakara 139
ve lekum : ve sizin
-
2-Bakara 139
ve nahnu : ve biz
-
2-Bakara 140
ve ismâîle : ve İsmail
-
2-Bakara 140
ve ishâka : ve İshak
-
2-Bakara 140
ve ya'kûbe ve esbâta : ve Yâkub ve torunları
-
2-Bakara 140
ve men azlemu : ve kim daha zalim
-
2-Bakara 140
ve mâ allâhu : ve Allah değildir
-
2-Bakara 141
ve lekum : ve sizin
-
2-Bakara 141
ve lâ tus'elûne : ve size sorulmaz
-
2-Bakara 142
mâ vellâ-hum : onları çeviren nedir
-
2-Bakara 142
ve el magrıbu : ve batı
-
2-Bakara 143
ve kezâlike : ve bunun gibi, böylece
-
2-Bakara 143
ve yekûne : ve olsun
-
2-Bakara 143
ve mâ ceal-nâ : ve biz yapmadık, kılmadık
-
2-Bakara 143
ve in kânet : ve eğer olursa, olsa bile
-
2-Bakara 143
ve mâ kâne : ve olmadı, değildir
-
2-Bakara 144
vechi-ke : yüzünü
-
2-Bakara 144
fe le nuvelliye enne-ke : artık seni mutlaka çevireceğiz
-
2-Bakara 144
fe velli : bundan sonra çevirin
-
2-Bakara 144
veche-ke : yüzünüzü
-
2-Bakara 144
ve haysu : ve nerede
-
2-Bakara 144
fe vellû : öyleyse çevirin
-
2-Bakara 144
ve inne : ve hiç şüphesiz, muhakkak
-
2-Bakara 144
ve mâ âllâhu : ve Allah değildir
-
2-Bakara 145
ve le in : ve eğer gerçekten olursa, olsa
-
2-Bakara 145
ve mâ ente : ve sen değilsin
-
2-Bakara 145
ve mâ : ve değil
-
2-Bakara 145
ve le in : ve eğer gerçekten olursa, olsa
-
2-Bakara 146
ve inne : ve hiç şüphesiz, muhakkak ki
-
2-Bakara 146
ve hum : ve onlar
-
2-Bakara 148
ve li kullin : ve herkes için vardır
-
2-Bakara 148
huve : o
-
2-Bakara 148
muvellî-hâ : ona yönelinen (yer)
-
2-Bakara 149
ve min : ve den
-
2-Bakara 149
velli : dön, çevir
-
2-Bakara 149
veche-ke : yüzünü
-
2-Bakara 149
ve inne-hu : ve hiç şüphesiz o, muhakkak ki o
-
2-Bakara 149
ve mâ : ve değildir
-
2-Bakara 150
ve min haysu : ve nereden
-
2-Bakara 150
velli : dön, çevir
-
2-Bakara 150
veche-ke : yüzünü
-
2-Bakara 150
ve haysu : ve nerede
-
2-Bakara 150
vellû : dönün, çevirin
-
2-Bakara 150
ve li utimme : ve tamamlamam için
-
2-Bakara 150
ve lealle-kum : ve umulur ki siz, böylece siz
-
2-Bakara 151
ve yuzekkî-kum : ve sizi tezkiye eder
-
2-Bakara 151
ve yuallimu-kum : ve size öğretir
-
2-Bakara 151
ve el hikmete : ve hikmeti
-
2-Bakara 151
ve yuallimu-kum : ve size öğretir
-
2-Bakara 152
ve uşkurû : ve şükredin
-
2-Bakara 152
ve lâ tekfurû-ni : ve beni inkâr etmeyin (ni'metlerimi inkâr edip küfürde olmayın)
-
2-Bakara 153
ve : ve
-
2-Bakara 154
ve : ve
-
2-Bakara 154
ve : ve
-
2-Bakara 155
ve : ve
-
2-Bakara 155
nebluvenne-kum : sizi imtihan ederiz
-
2-Bakara 155
ve el cûi : ve açlık
-
2-Bakara 155
ve naksın : ve eksiklik
-
2-Bakara 155
ve el enfusi : ve nefsler
-
2-Bakara 155
ve es semerâti : ve semereler, ürünler
-
2-Bakara 155
ve beşşir : ve müjdele
-
2-Bakara 156
ve : ve
-
2-Bakara 157
ve : ve
-
2-Bakara 157
ve : ve
-
2-Bakara 158
ve : ve
-
2-Bakara 158
el mervete : Mekke'de Merve
-
2-Bakara 158
en yettavvefe : tavaf etmek
-
2-Bakara 158
ve men : ve kim
-
2-Bakara 159
ve el hudâ : ve hidayet, ruhun ölmeden önce Allah'a ulaşması, Allah tarafından ulaştırılması
-
2-Bakara 159
ve yel'anu-humu : ve onlara lânet eder
-
2-Bakara 160
ve : ve
-
2-Bakara 160
ve : ve
-
2-Bakara 160
ve : ve
-
2-Bakara 161
ve mâtû : ve öldüler
-
2-Bakara 161
ve hum : ve onlar
-
2-Bakara 161
ve el melâiketi : ve melekler
-
2-Bakara 161
ve en nâsi : ve insanlar
-
2-Bakara 162
ve : ve
-
2-Bakara 163
ve : ve
-
2-Bakara 163
huve : o
-
2-Bakara 164
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
2-Bakara 164
ve ihtilâfi : ve ihtilâflı (karşılıklı) olması, birbiri ardınca gelmesi
-
2-Bakara 164
ve en nehâri : ve gündüz
-
2-Bakara 164
ve el fulki : ve gemiler
-
2-Bakara 164
ve mâ : ve şeyi
-
2-Bakara 164
ve besse : ve yaydı
-
2-Bakara 164
ve tasrîfi : ve esmesi
-
2-Bakara 164
ve es sehâbi : ve bulutlar
-
2-Bakara 164
ve el ardı : ve yeryüzü
-
2-Bakara 165
ve min en nâsi : ve insanlardan (bir kısmı)
-
2-Bakara 165
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 165
ve lev yerâ : ve keşke görselerdi (bilselerdi)
-
2-Bakara 165
el kuvvete : kuvvet
-
2-Bakara 165
ve enne : ve olduğunu
-
2-Bakara 166
ve : ve
-
2-Bakara 167
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 167
ve mâ : ve değil
-
2-Bakara 168
ve : ve
-
2-Bakara 169
ve el fahşâi : ve fuhuş, hayasızlık
-
2-Bakara 169
ve en tekûlû : ve söylemeniz
-
2-Bakara 170
ve izâ kîle : ve denildiği zaman, denildiğinde
-
2-Bakara 170
ve lev : ve şâyet, ise
-
2-Bakara 170
ve lâ yehtedûne : ve hidayete ermezler
-
2-Bakara 171
ve meselu : ve örneği, misali, durumu, hali
-
2-Bakara 171
duâen ve nidâen : çağırarak ve bağırarak
-
2-Bakara 172
ve uşkurû : ve şükredin
-
2-Bakara 173
ve ed deme : ve kan
-
2-Bakara 173
ve lahme : ve et
-
2-Bakara 173
ve mâ uhille : ve boğazlanmamış, kesilmemiş
-
2-Bakara 173
ve lâ âdin : ve haddi (zaruret miktarını) aşmayarak
-
2-Bakara 174
ve yeşterûne : ve satıyorlar
-
2-Bakara 174
ve lâ yukellimu-hum(u) : ve onlarla konuşmaz
-
2-Bakara 174
ve lâ yuzekkî-him : ve onları tezkiye etmez, temize çıkarmaz, temizlemez
-
2-Bakara 174
ve lehum : ve onlar için, onlara (vardır)
-
2-Bakara 175
ve el azâbe : ve azap
-
2-Bakara 176
ve inne ellezîne : ve muhakkak ki onlar
-
2-Bakara 177
en tuvellû : dönmeniz, yönelmeniz
-
2-Bakara 177
ve el magrıbi : ve batı
-
2-Bakara 177
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 177
ve el yevmi el âhırı : ve sonraki gün
-
2-Bakara 177
ve el melâiketi : ve melekler
-
2-Bakara 177
ve el kitâbi : ve kitap
-
2-Bakara 177
ve en nebiyyine : ve peygamberler
-
2-Bakara 177
ve âte : ve verdi
-
2-Bakara 177
ve el yetâmâ : ve yetimler
-
2-Bakara 177
ve el mesâkîne : ve çalışamayacak durumdaki ihtiyarlar
-
2-Bakara 177
ve ibne es sebîli : ve yolcu
-
2-Bakara 177
ve es sâilîne : ve isteyenler (muhtaçlar)
-
2-Bakara 177
ve fî er rıkâbi : ve kölelerin, esirlerin kurtulması hakkında, konusunda (kurtulması için)
-
2-Bakara 177
ve ekâme es salâte : namazı ikame etti, devam ettirdi
-
2-Bakara 177
ve âte ez zekâte : ve zekât verdi
-
2-Bakara 177
ve el mûfûne : ve vefa eden, hakkıyla yerine getiren
-
2-Bakara 177
ve es sâbirîne : ve sabredenler
-
2-Bakara 177
ve ed darrâi : ve darlık, zorluk, zaruret
-
2-Bakara 177
ve hîne : ve o zamanda, o hallerde
-
2-Bakara 177
ve ulâike : ve işte onlar
-
2-Bakara 178
ve el abdu : ve köle
-
2-Bakara 178
ve el unsâ : ve kadın, dişi
-
2-Bakara 178
ve edâun : ve eda etmek, ödemek
-
2-Bakara 178
ve rahmetun : ve bir rahmet
-
2-Bakara 179
ve lekum : ve sizin için (vardır)
-
2-Bakara 180
ve el akrabîne : ve akrabalar, yakınlar
-
2-Bakara 184
ve alâ ellezîne : ve onlar üzerine
-
2-Bakara 184
huve : o
-
2-Bakara 184
ve en tesûmû : ve sizin oruç tutmanız
-
2-Bakara 185
ve beyyinâtin : ve beyyineler, açık deliller, ispat
-
2-Bakara 185
ve el furkâni : ve furkan, hakkı bâtıldan ayıran
-
2-Bakara 185
ve men : ve kim
-
2-Bakara 185
ve lâ yurîdu : ve dilemez, istemez
-
2-Bakara 185
ve li tukmilû : ve tamamlamanız için
-
2-Bakara 185
ve li tukebbirû : ve tekbir etmeniz, yüceltmeniz için
-
2-Bakara 185
ve lealle-kum : ve umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 186
ve izâ : ve olduğu zaman, olunca
-
2-Bakara 186
da'vete : davet, dua
-
2-Bakara 186
ve li yu'minû bî : ve bana âmenû olsunlar
-
2-Bakara 187
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 187
ve ibtegû : ve isteyin
-
2-Bakara 187
ve kulû : ve yeyin
-
2-Bakara 187
ve işrabû : ve için
-
2-Bakara 187
el esvedi : siyah
-
2-Bakara 187
ve lâ tubâşirû-hunne : ve onlarla mübaşeret etmeyin, onlara
-
2-Bakara 187
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 188
ve lâ te'kulû : ve yemeyin
-
2-Bakara 188
ve (lâ) tudlû : ve aktarmayın, rüşvet olarak vermeyin
-
2-Bakara 188
ve entum ta'lemûne : ve siz biliyorsunuz
-
2-Bakara 189
ve el haccı : ve hac
-
2-Bakara 189
ve leyse : ve değildir
-
2-Bakara 189
ve lâkinne : ve lâkin, fakat, oysa
-
2-Bakara 189
ve u'tû : ve gelin, girin
-
2-Bakara 189
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
2-Bakara 190
ve kâtilû : ve savaşın, öldürün
-
2-Bakara 190
ve lâ ta'tedû : ve aşırı gitmeyin, haddi aşmayın
-
2-Bakara 191
ve uktulû-hum : ve onları öldürün
-
2-Bakara 191
ve ahricû-hum : ve onları çıkarın
-
2-Bakara 191
ve el fitnetu : ve fitne
-
2-Bakara 191
ve lâ tukâtilû-hum : ve onları katletmeyin, onlarla savaşmayın, onları öldürmeyin
-
2-Bakara 193
ve kâtilû-hum : ve onlarla savaşın
-
2-Bakara 193
ve yekûne : ve olsun
-
2-Bakara 194
ve el hurumâtu : ve ihtiram, hürmetler, yasaklar, haram- lar
-
2-Bakara 194
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
2-Bakara 194
ve i'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 195
ve enfikû : ve infâk edin, verin
-
2-Bakara 195
ve lâ tulkû : ve atmayın
-
2-Bakara 195
ve ahsinû : ve ahsen olun, Allah'ın hükümlerini
-
2-Bakara 196
ve etimmû : ve tamamlayın
-
2-Bakara 196
ve el umrete : ve umre
-
2-Bakara 196
ve lâ tahlikû : ve traş etmeyin
-
2-Bakara 196
ve seb'atin : ve yedi
-
2-Bakara 196
ve ittekû allâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olun
-
2-Bakara 196
ve i'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 197
ve lâ fusûka : ve fasıklık, günaha sapma yoktur
-
2-Bakara 197
ve lâ cidâle : ve sürtüşmek, kavga etmek yoktur
-
2-Bakara 197
ve mâ tef'alû : ve ne yaparsanız
-
2-Bakara 197
ve tezevvedû : ve azıklanın, azık hazırlayın
-
2-Bakara 197
ve : ve
-
2-Bakara 198
ve uzkurû-hu : ve onu zikredin
-
2-Bakara 198
ve in : ve ise, sadece, doğrusu
-
2-Bakara 199
ve istagfirû : ve istiğfar edin, mağfiret isteyin
-
2-Bakara 200
ve : ve
-
2-Bakara 201
ve min-hum : ve onlardan
-
2-Bakara 201
ve fî el âhirati : ve ahirette
-
2-Bakara 201
ve kı-nâ : ve bizi koru
-
2-Bakara 202
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
2-Bakara 203
ve ezkurû : ve zikredin
-
2-Bakara 203
ve men : ve kim
-
2-Bakara 203
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
2-Bakara 203
ve a'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 204
ve min en nâsi : ve insanlardan
-
2-Bakara 204
ve yuşhidu allâhe : ve Allah'ı şahit tutar
-
2-Bakara 204
ve huve : ve o
-
2-Bakara 205
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 205
tevellâ : döndü
-
2-Bakara 205
ve yuhlike : ve helâk edilmesi
-
2-Bakara 205
ve en nesle : ve nesil
-
2-Bakara 205
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
2-Bakara 206
ve izâ : ve o zaman, olduğu zaman
-
2-Bakara 206
ve le bi'se : ve elbette, gerçekten kötü
-
2-Bakara 207
ve min en nâsi : ve insanlardan
-
2-Bakara 207
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
2-Bakara 208
ve lâ tettebiû : ve tâbî olmayın, uymayın
-
2-Bakara 210
ve el melâiketu : ve melekler
-
2-Bakara 210
ve kudiye : ve bitirilmesi, yerine getirilmesi
-
2-Bakara 210
ve ilâllâhi (ilâ allâhi) : ve Allah'a
-
2-Bakara 211
ve men : ve kim
-
2-Bakara 212
ve yesharûne : ve alay ediyorlar
-
2-Bakara 212
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 212
ve allâhu yerzuku : ve Allah rızıklandırır
-
2-Bakara 213
ve munzirîne : ve uyarıcılar
-
2-Bakara 213
ve enzele : ve indirdi
-
2-Bakara 213
ve mâ ıhtelefe : ve ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey
-
2-Bakara 213
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 214
ve lemmâ : ve olmadıkça
-
2-Bakara 214
ve ed darrâu : ve darlık, zarar, sıkıntı, felâket
-
2-Bakara 214
ve zulzilû : ve sarsıldılar
-
2-Bakara 214
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 215
ve akrabîne : ve akrabalar, yakınlar
-
2-Bakara 215
ve yetâmâ : ve yetimler
-
2-Bakara 215
ve el mesâkîni : ve miskinler, yoksullar, çalışamayacak
-
2-Bakara 215
ve ibni es sebîli : ve (yolda kalmış) yolcular
-
2-Bakara 215
ve mâ tef'alû : ve yaptığınız şey, ne yaparsanız
-
2-Bakara 216
ve huve : ve o
-
2-Bakara 216
ve asâ : ve umulur ki, olur ki
-
2-Bakara 216
ve huve : ve o
-
2-Bakara 216
ve asâ : ve umulur ki
-
2-Bakara 216
ve huve : ve o
-
2-Bakara 216
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 217
ve saddun : ve men etmek, alıkoymak
-
2-Bakara 217
ve kufrun : ve inkâr etmek
-
2-Bakara 217
ve el mescidi el harâmi : ve Mescid-i Haram
-
2-Bakara 217
ve ihrâcu : ve çıkarmak
-
2-Bakara 217
ve el fitnetu : ve fitne
-
2-Bakara 217
ve lâ yezâlûne : ve zail olmazlar, geri kalmazlar
-
2-Bakara 217
ve men : ve kim
-
2-Bakara 217
ve huve : ve o
-
2-Bakara 217
ve el âhiret : ve ahirette
-
2-Bakara 217
ve ulâike : ve işte onlar
-
2-Bakara 218
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 218
ve câhedû : ve cihad ettiler
-
2-Bakara 219
ve el meysiri : ve kumar
-
2-Bakara 219
ve menâfiu : ve menfaat, faydalar
-
2-Bakara 219
ve ismu-humâ : ve onların (o ikisinin) günahları
-
2-Bakara 219
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 219
el afve : afv olan, ihtiyaçtan fazla olan mal, affedilen, vazgeçilen
-
2-Bakara 220
ve el âhirati : ve ahiret
-
2-Bakara 220
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 220
ve in tuhâlitû-hum : ve eğer onlara karışırsanız, katılırsanız
-
2-Bakara 220
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 220
ve lev : ve şâyet, olsa, ise
-
2-Bakara 221
ve lâ tenkihû : ve (kendinize) nikâhlamayın
-
2-Bakara 221
ve le emetun : ve elbette bir cariye
-
2-Bakara 221
ve lev a'cebet-kum : ve size hoş gelse bile, hoşunuza gitse bile
-
2-Bakara 221
ve lâ tunkihû : ve (siz kadınlarınızı) nikâhlamayın
-
2-Bakara 221
ve le abdun : ve elbette bir köle
-
2-Bakara 221
ve lev a'cebe-kum : ve size hoş gelse bile
-
2-Bakara 221
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 221
ve el magfireti : ve mağfiret
-
2-Bakara 221
ve yubeyyinu : ve açıklıyor
-
2-Bakara 222
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar, sorarlar
-
2-Bakara 222
huve : o
-
2-Bakara 222
ve lâ takrabûhunne : ve onlara yaklaşmayın
-
2-Bakara 222
ve yuhibbu : ve sever
-
2-Bakara 223
ve kaddimû : ve takdim edin
-
2-Bakara 223
vettekû (ve ittekû) : ve takva sahibi olun
-
2-Bakara 223
va'lemû (ve ı'lemû) : ve bilin
-
2-Bakara 223
ve beşşir(i) : ve müjdele
-
2-Bakara 224
ve lâ tec'alû : ve kılmayın, yapmayın
-
2-Bakara 224
ve tettekû : ve takva sahibi olun
-
2-Bakara 224
ve tuslihû : ve ıslâh edin, düzeltin
-
2-Bakara 224
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 225
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 227
ve in azemû : ve eğer azmederlerse
-
2-Bakara 228
ve el mutallakâtu : ve boşanmış kadınlar
-
2-Bakara 228
ve lâ yahıllu : ve helâl olmaz
-
2-Bakara 228
ve el yevmi el âhıri : ve son güne, sonraki güne, ahirete
-
2-Bakara 228
ve buûletu-hunne : ve onların eşleri, kocaları
-
2-Bakara 228
ve lehunne : ve onların (kadınların) vardır
-
2-Bakara 228
ve li er ricâli : ve erkekler için, erkeklerin vardır
-
2-Bakara 228
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 229
ve lâ yahıllu : ve helâl olmaz
-
2-Bakara 229
ve men : ve kim
-
2-Bakara 230
ve tilke : ve işte o, bu (bunlar)
-
2-Bakara 231
ve izâ : ve olduğu zaman, olduğunda
-
2-Bakara 231
ve lâ tumsikû-hunne : ve onları tutmayın
-
2-Bakara 231
ve men : ve kim
-
2-Bakara 231
ve lâ tettehızû : ve edinmeyin
-
2-Bakara 231
huzuven : alay konusu, eğlence
-
2-Bakara 231
ve uzkurû : ve zikredin, hatırlayın
-
2-Bakara 231
ve mâ enzele : ve indirdiği şey
-
2-Bakara 231
ve el hikmeti : ve hikmet
-
2-Bakara 231
vettekû (ve ittekû) : ve takva sahibi olun
-
2-Bakara 232
ve izâ : ve olduğu zaman, olduğunda
-
2-Bakara 232
ve el yevmi el âhıri : ve ahir güne, son güne, sonraki güne
-
2-Bakara 232
ve atheru : ve daha temiz olma
-
2-Bakara 232
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 232
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 233
ve el vâlidâtu : ve anneler
-
2-Bakara 233
ve alâ : ve üzerine
-
2-Bakara 233
ve kisvetu-hunne : ve onların giyimleri
-
2-Bakara 233
bi veledi-hâ : (onun) kendi çocuğu ile
-
2-Bakara 233
ve lâ : ve olmaz, olmasın
-
2-Bakara 233
bi veledi-hi : (onun) kendi çocuğu ile
-
2-Bakara 233
ve alâ el vârisi : ve mirasçının üzerinde (ki sorumluluk)
-
2-Bakara 233
ve teşâvurin : ve müşavere ederek, görüşerek
-
2-Bakara 233
ve in eradtum : ve eğer isterseniz
-
2-Bakara 233
ve ittekû allâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olun
-
2-Bakara 234
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 234
yuteveffevne : vefat ettirilirler, ölürler
-
2-Bakara 234
ve yezerûne : ve geriye bırakırlar
-
2-Bakara 234
ve aşran : ve on (gün)
-
2-Bakara 234
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 235
ve lâ cunâhe : ve günah yoktur
-
2-Bakara 235
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 235
ve lâ ta'zimû : ve azmetmeyin
-
2-Bakara 236
ve mettiû-hunne : ve onları metelandırın, faydalandırın
-
2-Bakara 236
ve alâ el muktiri : ve dar geçimli olan üzerine (fakir olana)
-
2-Bakara 237
ve in tallaktumû-hunne : ve eğer onları boşarsanız
-
2-Bakara 237
ve kad : ve olmuştur
-
2-Bakara 237
ya'fuve : affeder
-
2-Bakara 237
ve en ta'fû : ve sizin affetmeniz
-
2-Bakara 237
ve lâ tensevu : ve unutmayın
-
2-Bakara 238
ve es salâti el vustâ : ve orta namaz
-
2-Bakara 238
ve kûmû : ve kalkın kıyam durun
-
2-Bakara 240
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 240
yuteveffevne : vefat ettirilir
-
2-Bakara 240
ve yezerûne : ve geriye bırakılır
-
2-Bakara 240
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 241
ve li el mutallakâti : ve boşanmış kadınlar
-
2-Bakara 243
ve hum : ve onlar
-
2-Bakara 243
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 244
ve kâtilû : ve savaşın
-
2-Bakara 244
ve a'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 245
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 245
ve yebsutu : ve genişletir
-
2-Bakara 245
ve ileyhi : ve ona
-
2-Bakara 246
ve mâ : ve yoktur, olmaz
-
2-Bakara 246
ve kad : ve olmuştu
-
2-Bakara 246
ve ebnâi-nâ : ve oğullarımız
-
2-Bakara 246
tevellev : yüz çevirdiler
-
2-Bakara 246
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 247
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 247
ve nahnu : ve biz
-
2-Bakara 247
ve lem yu'te : ve verilmedi
-
2-Bakara 247
ve zâde-hu : ve ona artırdı
-
2-Bakara 247
ve el cismi : ve cisim (vücut)
-
2-Bakara 247
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 247
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 248
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 248
ve bakiyyetun : ve bakiye, kalanlar
-
2-Bakara 248
ve âlu hârûne : ve Harun ailesi
-
2-Bakara 249
ve men : ve kim
-
2-Bakara 249
câveze-hu : onu(karşıdan karşıya) geçtiler
-
2-Bakara 249
huve : o
-
2-Bakara 249
ve ellezîne : ve onlar
-
2-Bakara 249
ve cunûdi-hi : ve onun askerleri (ordusu ile)
-
2-Bakara 249
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 250
ve lemmâ berazû : ve karşısına çıktıkları zaman
-
2-Bakara 250
ve cunûdi-hi : ve onun askerleri
-
2-Bakara 250
ve sebbit : ve sabit kıl
-
2-Bakara 250
ve unsur-nâ : ve bize yardım et
-
2-Bakara 251
ve katele : ve öldürdü
-
2-Bakara 251
ve âtâ-hu allâhu : ve Allah ona verdi
-
2-Bakara 251
ve el hikmete : ve hikmet
-
2-Bakara 251
ve alleme-hu : ve ona öğretti
-
2-Bakara 251
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
2-Bakara 251
ve lâkinne allâhe : ve lâkin, fakat Allah
-
2-Bakara 252
ve inne-ke : ve muhakkak ki sen
-
2-Bakara 253
ve rafea : ve yükseltti
-
2-Bakara 253
ve âteynâ : ve biz verdik
-
2-Bakara 253
ve eyyednâ-hu : ve onu destekledik
-
2-Bakara 253
ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
-
2-Bakara 253
ve lâkini : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 253
ve min-hum : ve onlardan
-
2-Bakara 253
ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
-
2-Bakara 253
ve lâkinne allâhe : ve lâkin Allah
-
2-Bakara 254
ve lâ hulletun : ve dostluk yoktur
-
2-Bakara 254
ve lâ şefâatun : ve şefaat yoktur
-
2-Bakara 254
ve el kâfirûne : ve kâfirler
-
2-Bakara 255
huve : o
-
2-Bakara 255
ve lâ nevmun : ve uyku yoktur, olmaz
-
2-Bakara 255
ve mâ fi el ardı : ve yeryüzünde olan şeyler
-
2-Bakara 255
ve mâ halfe-hum : ve onların arkalarında olan şeyler
-
2-Bakara 255
ve lâ yuhîtûne : ve ihata edemez, kavrayamaz,
-
2-Bakara 255
vesia : (geniştir) kapladı, kuşattı, kapsadı
-
2-Bakara 255
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
2-Bakara 255
ve lâ yeûdu-hu : ve ona ağır, zor gelmez
-
2-Bakara 256
ve yu'min : ve îmân eder
-
2-Bakara 256
bi el urveti : bir kulpa
-
2-Bakara 256
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 257
velîyyu : dost
-
2-Bakara 257
ve ellezîne : ve onlar
-
2-Bakara 258
ve yumîtu : ve öldürür
-
2-Bakara 258
ve umîtu : ve öldürürüm
-
2-Bakara 259
ve hiye : ve o
-
2-Bakara 259
ve şerâbi-ke : ve içeceğin
-
2-Bakara 259
venzur (ve unzur) : ve bak
-
2-Bakara 259
ve li nec'ale-ke : ve seni kılmamız için
-
2-Bakara 259
ve unzur : ve bak
-
2-Bakara 260
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 260
e ve lem tu'min : ve inanmıyor musun
-
2-Bakara 260
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 261
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 261
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 262
ve lâ ezen : ve eza etmeyerek
-
2-Bakara 262
ve lâ havfun : ve korku yoktur
-
2-Bakara 262
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
2-Bakara 263
ve magfiretun : ve mağfret, bağışlayıp iyi davranma
-
2-Bakara 263
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 264
ve el ezâ : ve eza (eziyet)
-
2-Bakara 264
ve lâ yu'minu : ve inanmaz
-
2-Bakara 264
ve el yevmi el âhıri : ve ahiret günü, son gün, sonraki gün
-
2-Bakara 264
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 265
ve meselu : ve durum, mesele, hal
-
2-Bakara 265
ve tesbîten : ve tespit ederek, sabit kılarak
-
2-Bakara 265
bi rabvetin : münbit yüksek tepede
-
2-Bakara 265
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 266
e yeveddu : ister mi, temenni eder mi
-
2-Bakara 266
ve a'nâbin : ve üzümler, bağlar
-
2-Bakara 266
ve esâbe-hu : ve ona isabet etti
-
2-Bakara 266
ve lehu : ve onun vardır
-
2-Bakara 267
ve mimmâ (min mâ) : ve şeylerden
-
2-Bakara 267
ve lâ teyemmemû : ve yönelmeyin, kalkışmayın
-
2-Bakara 267
ve lestum : ve siz değilsiniz
-
2-Bakara 267
ve a'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 268
ve ye'muru-kum : ve size emrediyor
-
2-Bakara 268
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 268
ve fadlan : ve fazl
-
2-Bakara 268
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 269
ve men yu'te : ve kime verilir(se)
-
2-Bakara 269
ve mâ yezzekkeru : ve tezekkür edemez, düşünemez
-
2-Bakara 270
ve mâ enfaktum : ve infâk ettiniz, infâk ettiğiniz şey
-
2-Bakara 270
ve mâ : ve yoktur
-
2-Bakara 271
ve in tuhfû-hâ : ve onu gizlerseniz
-
2-Bakara 271
ve tu'tû-ha : ve onu verirsiniz
-
2-Bakara 271
huve : o
-
2-Bakara 271
ve yukeffiru : ve örter
-
2-Bakara 271
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 272
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
2-Bakara 272
ve mâ tunfikû : ve infâk ettiğiniz şey, ne infâk
-
2-Bakara 272
ve mâ tunfikû : ve infâk ettiğiniz şey, ne infâk
-
2-Bakara 272
vechi allâhi : Allah'ın
-
2-Bakara 272
ve mâ tunfikû : ve infâk ettiğiniz şey, ne infâk
-
2-Bakara 272
yuveffe : vefa edilir, ödenir, karşılığı tam verilir
-
2-Bakara 272
ve entum : ve siz
-
2-Bakara 273
ve mâ tunfikû : ve ne infâk ederseniz, ne verirseniz
-
2-Bakara 274
ve en nehâri : ve gündüz
-
2-Bakara 274
ve alâniyeten : ve alenî olarak, açıkça
-
2-Bakara 274
ve lâ havfun : ve korku yoktur
-
2-Bakara 274
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
2-Bakara 275
ve ehalle : ve helâl kıldı
-
2-Bakara 275
ve harrame : ve haram kıldı
-
2-Bakara 275
ve emru-hu : ve onun emri, onun işi, onun hakkındaki hüküm
-
2-Bakara 275
ve men : ve kim
-
2-Bakara 276
ve : ve
-
2-Bakara 276
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 277
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici amel yaptılar, nefs tez-
-
2-Bakara 277
ve : ve
-
2-Bakara 277
ve âtevû : ve verdiler
-
2-Bakara 277
ve lâ havfun : ve korku yoktur
-
2-Bakara 277
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
2-Bakara 278
ve : ve
-
2-Bakara 279
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
2-Bakara 279
ve in : ve eğer
-
2-Bakara 279
ve lâ tuzlemûne : ve zulmedilmezsiniz, haksızlığa uğramazsınız
-
2-Bakara 280
ve : ve
-
2-Bakara 280
ve : ve
-
2-Bakara 281
ve ittekû : ve sakının
-
2-Bakara 281
tuveffâ : vefa edilir, tam olarak (tamamen) ödenir
-
2-Bakara 281
ve hum : ve onlar
-
2-Bakara 282
vel yektub (ve li yektub) : ve yazsın
-
2-Bakara 282
ve lâ ye'be : ve çekinmesin
-
2-Bakara 282
velyumlilillezî : ve imlâ ettirsin, yazdırsın ki o
-
2-Bakara 282
velyettekıllâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olsun, (ve li yetteki allahe) (ve Allah'tan çekinsin)
-
2-Bakara 282
ve lâ yebhas : ve eksiltmesin
-
2-Bakara 282
huve : o
-
2-Bakara 282
veliyyu-hu : onun velisi
-
2-Bakara 282
ve isteşhidû : ve şahitler tutun
-
2-Bakara 282
ve imraetâni : ve iki kadın
-
2-Bakara 282
ve lâ ye'be : ve kaçınmasın
-
2-Bakara 282
ve lâ tes'emû : ve usanmayın, üşenmeyin
-
2-Bakara 282
ve akvemu : ve en sağlam
-
2-Bakara 282
ve ednâ : ve daha yakın
-
2-Bakara 282
ve eşhidû : ve şahit tutun
-
2-Bakara 282
ve lâ yudârra : ve zarar verilmesin
-
2-Bakara 282
ve lâ şehîdun : ve şahitler olmasın
-
2-Bakara 282
ve in tef'alû : ve eğer yaparsanız
-
2-Bakara 282
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
2-Bakara 282
ve yuallimu-kum : ve size öğretiyor
-
2-Bakara 282
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 283
ve in kuntum : ve eğer siz, iseniz, olduysanız
-
2-Bakara 283
ve lem tecidû : ve bulamadınız
-
2-Bakara 283
ve li yettekı allâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olsun ve Allah'tan sakınsın
-
2-Bakara 283
ve lâ tektumû : ve gizlemeyin
-
2-Bakara 283
ve men : ve kim
-
2-Bakara 283
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 284
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzünde bulunan şeyler
-
2-Bakara 284
ve in tubdû : ve eğer siz açıklarsanız, açıklasanız
-
2-Bakara 284
ve yuazzibu : ve azap eder
-
2-Bakara 284
ve allâhu : ve Allah
-
2-Bakara 285
ve el mu'minûne : ve mü'minler
-
2-Bakara 285
ve melâiketi-hi : ve onun meleklerine
-
2-Bakara 285
ve kutubi-hi : ve onun kitaplarına
-
2-Bakara 285
ve rusuli-hi : ve onun resûllerine
-
2-Bakara 285
ve kâlû : ve dediler
-
2-Bakara 285
ve ata'nâ : ve biz itaat ettik
-
2-Bakara 285
ve ileyke : ve sana
-
2-Bakara 286
ve aleyhâ : ve (sorumluluğu) onun üzerinde
-
2-Bakara 286
ve lâ tahmil : ve yükleme
-
2-Bakara 286
ve lâ tuhammil-nâ : ve bize yükleme
-
2-Bakara 286
ve a'fu an-nâ : ve (bizden günahlarımızı) affet
-
2-Bakara 286
ve igfir : ve mağfiret et, günahlarımızı sevaba
-
2-Bakara 286
ve irham-nâ : ve bize rahmet et, Rahîm esması ile
-
20-Tâ-Hâ 4
ve es semâvâti : ve semalar
-
20-Tâ-Hâ 6
ve mâ fî el ardı : ve arzda (yeryüzünde) olan şeyler
-
20-Tâ-Hâ 6
ve mâ beyne-humâ : ve ikisinin arasında olan şeyler
-
20-Tâ-Hâ 6
ve mâ tahte es serâ : ve nemli toprağın altında olan şeyler
-
20-Tâ-Hâ 7
ve in : ve eğer
-
20-Tâ-Hâ 7
ve ahfâ : ve daha gizli, en gizli
-
20-Tâ-Hâ 8
huve : o
-
20-Tâ-Hâ 9
ve : ve
-
20-Tâ-Hâ 12
tuven : Tuva
-
20-Tâ-Hâ 13
ve enahtertu-ke \n(ene ahtertu-ke) : ve seni seçtim,
-
20-Tâ-Hâ 14
ve akımı es salâte : ve namazı ikame et
-
20-Tâ-Hâ 16
ve ittebea : ve tâbî oldu
-
20-Tâ-Hâ 17
ve mâ tilke : ve o nedir
-
20-Tâ-Hâ 18
etevekkeu : ben dayanırım, yaslanırım
-
20-Tâ-Hâ 18
ve ehuşşu : ve yaprak silkelerim
-
20-Tâ-Hâ 18
ve liye : ve benim için
-
20-Tâ-Hâ 21
ve lâ tehaf : ve korkma
-
20-Tâ-Hâ 26
ve yessir : ve kolaylaştır
-
20-Tâ-Hâ 29
vec'al : ve ..... kıl, yap
-
20-Tâ-Hâ 29
vezîren : vezir, yardımcı
-
20-Tâ-Hâ 32
ve eşrik-hu : ve onu ortak kıl
-
20-Tâ-Hâ 34
ve : ve
-
20-Tâ-Hâ 37
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 39
ve aduvvun lehu : ve onun düşmanı
-
20-Tâ-Hâ 39
ve elkaytu : ve (attım) verdim
-
20-Tâ-Hâ 39
ve li tusnea : ve senin yetiştirilmen için
-
20-Tâ-Hâ 40
ve lâ tahzene : ve kederlenmesin, mahzun olmasın
-
20-Tâ-Hâ 40
ve katelte : ve sen öldürdün
-
20-Tâ-Hâ 40
ve fetennâ-ke : ve seni imtihan ettik
-
20-Tâ-Hâ 41
vastana'tu-ke (ve astana'tu-ke) \n(sanaa) \n(astanaa) : ve ben seni (seçip) yetiştirdim \n: (yetiştirdi) \n: (seçip ayırıp yetiştirdi)
-
20-Tâ-Hâ 42
ve ehû-ke : ve (erkek) kardeşin
-
20-Tâ-Hâ 42
ve lâ teniyâ : ve gevşek davranmayın, ihmal etmeyin
-
20-Tâ-Hâ 46
ve erâ : ve görürüm
-
20-Tâ-Hâ 47
ve lâ tuazzib-hum : ve onlara azap etme
-
20-Tâ-Hâ 47
ve es selâmu : ve selâm
-
20-Tâ-Hâ 48
ve tevellâ : ve yüz çevirirler
-
20-Tâ-Hâ 52
ve lâ yensâ : ve unutmaz
-
20-Tâ-Hâ 53
ve seleke : ve açtı
-
20-Tâ-Hâ 53
ve enzele : ve indirdi
-
20-Tâ-Hâ 54
ver'av (ve er'av) : ve otlatın, güdün
-
20-Tâ-Hâ 55
ve fîhâ : ve oraya
-
20-Tâ-Hâ 55
ve min-hâ : ve ondan
-
20-Tâ-Hâ 56
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 56
ve ebâ : ve diretti
-
20-Tâ-Hâ 58
beyne-nâ ve beyne-ke : bizimle senin aranda (seninle bizim aramızda)
-
20-Tâ-Hâ 58
ve lâ ente : ve sen yapma
-
20-Tâ-Hâ 58
suven : şartların eşit olduğu bir yer, uygun bir yer
-
20-Tâ-Hâ 59
ve en yuhşere : ve toplanması
-
20-Tâ-Hâ 60
tevellâ : yüz çevirdi, dönüp gitti, vazgeçti
-
20-Tâ-Hâ 61
veyle-kum : size yazıklar olsun
-
20-Tâ-Hâ 61
ve kad : ve oldu, olmuştur
-
20-Tâ-Hâ 62
ve eserrû : ve gizlediler, sır olarak sakladılar
-
20-Tâ-Hâ 63
ve yezhebâ bi : ve gideriyor, yok ediyor
-
20-Tâ-Hâ 64
ve kad : ve olmuştur
-
20-Tâ-Hâ 65
immâ (ve immâ) : öyle mi veya böyle mi olsun
-
20-Tâ-Hâ 65
(immâ) ve immâ : öyle mi veya böyle mi olsun
-
20-Tâ-Hâ 65
evvele : ilk, birinci
-
20-Tâ-Hâ 66
ve ısıyyu-hum : ve onların asaları
-
20-Tâ-Hâ 69
ve elkı : ve at, bırak
-
20-Tâ-Hâ 69
ve lâ yufli-hu : ve felâha eremez, kurtuluşa eremez, iflâh olmaz
-
20-Tâ-Hâ 70
ve mûsâ : ve Musa
-
20-Tâ-Hâ 71
ve ercule-kum : ve sizin ayaklarınızı
-
20-Tâ-Hâ 71
ve le usallibenne-kum : ve mutlaka sizi asacağım
-
20-Tâ-Hâ 71
ve le ta'lemunne : ve mutlaka öğreneceksiniz
-
20-Tâ-Hâ 71
ve ebkâ : ve daha uzun süreli, daha kalıcı olan, bâki olan
-
20-Tâ-Hâ 72
vellezî (ve ellezî) : ve o
-
20-Tâ-Hâ 73
ve mâ ekrehte-nâ : ve bize yaptırdığın kerih (çirkin) şeyler
-
20-Tâ-Hâ 73
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
20-Tâ-Hâ 73
ve ebkâ : ve daha uzun süreli, daha kalıcı olan, bâki olan
-
20-Tâ-Hâ 74
ve lâ yahyâ : ve canlanmaz, yaşamaz, hayy olmaz (olamaz)
-
20-Tâ-Hâ 75
ve men : ve kim
-
20-Tâ-Hâ 76
ve zâlike : ve işte bu
-
20-Tâ-Hâ 77
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 77
ve lâ tahşâ : ve endişelenme
-
20-Tâ-Hâ 79
ve edalle : ve dalâlette bıraktı
-
20-Tâ-Hâ 79
ve mâ hedâ : ve hidayete mani oldu, hidayetten men etti
-
20-Tâ-Hâ 80
ve vâadnâ-kum : ve sizinle vaadleştik
-
20-Tâ-Hâ 80
ve nezzelnâ : ve biz indirdik
-
20-Tâ-Hâ 80
ve es selvâ : ve bıldırcın
-
20-Tâ-Hâ 81
ve lâ tatgav : ve azgınlık (nankörlük) yapmayın
-
20-Tâ-Hâ 81
ve men yahlil : ve kime inerse
-
20-Tâ-Hâ 82
ve in-nî : ve muhakkak ki ben
-
20-Tâ-Hâ 82
ve âmene : ve âmenû oldu (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı diledi) ve kalbine îmân yazılıp mü'min oldu
-
20-Tâ-Hâ 82
ve amile sâlihan : ve salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller) yaptı
-
20-Tâ-Hâ 83
ve mâ a'cele-ke : ve sana acele ettiren nedir
-
20-Tâ-Hâ 84
ve aciltu : ve acele ettim
-
20-Tâ-Hâ 85
ve edalle-hum : ve onları dalâlete düşürdü
-
20-Tâ-Hâ 87
ve lâkin-nâ : ve lâkin biz, ancak biz
-
20-Tâ-Hâ 88
ve ilâhu : ve ilâh
-
20-Tâ-Hâ 89
ve lâ yemliku : ve gücü yetmez, malik değil
-
20-Tâ-Hâ 89
ve lâ nef'an : ve faydası yoktur
-
20-Tâ-Hâ 90
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 90
ve inne : ve muhakkak
-
20-Tâ-Hâ 90
ve etîû : ve itaat edin
-
20-Tâ-Hâ 94
ve lâ bi re'sî : ve başımı yapma
-
20-Tâ-Hâ 94
ve lem terkub : ve murakabe etmedin, gözetmedin
-
20-Tâ-Hâ 96
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
20-Tâ-Hâ 96
sevvelet : güzel gösterdi
-
20-Tâ-Hâ 97
ve inne : ve muhakkak
-
20-Tâ-Hâ 97
vanzur (ve unzur) : ve bak
-
20-Tâ-Hâ 98
huve : o
-
20-Tâ-Hâ 98
vesia : geniştir, içine alır, kaplamıştır
-
20-Tâ-Hâ 99
ve kad : ve olmuştu
-
20-Tâ-Hâ 101
ve sâe : ve ne kötü
-
20-Tâ-Hâ 102
ve nahşuru : ve haşredeceğiz, toplayacağız
-
20-Tâ-Hâ 105
ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar
-
20-Tâ-Hâ 107
ivecen : eğrilik
-
20-Tâ-Hâ 107
ve lâ emten : yükseklik, alçaklık, iniş-çıkış
-
20-Tâ-Hâ 108
lâ ivece : eğrilik, sapma yoktur
-
20-Tâ-Hâ 108
ve haşeati : ve kısılır
-
20-Tâ-Hâ 109
ve radıye : ve razı oldu
-
20-Tâ-Hâ 110
ve mâ halfe-hum : ve onların arkasındakileri
-
20-Tâ-Hâ 110
ve lâ yuhîtûne : ve ihata edemez
-
20-Tâ-Hâ 111
ve aneti : ve boyun eğdi
-
20-Tâ-Hâ 111
ve kad : ve olmuştu
-
20-Tâ-Hâ 112
ve men : ve kim
-
20-Tâ-Hâ 112
ve huve : ve o
-
20-Tâ-Hâ 112
ve lâ : ve olmaz
-
20-Tâ-Hâ 113
ve kezâlike : ve böylece
-
20-Tâ-Hâ 113
ve sarraf-nâ : ve açıkladık
-
20-Tâ-Hâ 114
ve lâ ta'cel : ve acele etme
-
20-Tâ-Hâ 114
ve kul : ve de, söyle
-
20-Tâ-Hâ 115
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 115
ve lem necid : ve bulmadık
-
20-Tâ-Hâ 116
ve iz kulnâ : ve demiştik
-
20-Tâ-Hâ 117
ve li zevci-ke : ve zevcine, zevcin (eşin) için
-
20-Tâ-Hâ 118
ve lâ ta'râ \n(arida) : ve sen çıplak kalmazsın \n: (çıplak oldu)
-
20-Tâ-Hâ 119
ve enne-ke : ve muhakkak sen
-
20-Tâ-Hâ 119
ve lâ tadhâ \n(dahiye) : ve (sıcaktan) yanmazsın \n: (sıcakladı, yandı)
-
20-Tâ-Hâ 120
vesvese : vesvese verdi
-
20-Tâ-Hâ 120
ve mulkin : ve bir saltanat
-
20-Tâ-Hâ 121
ve tafıkâ : ve ikisi başladı
-
20-Tâ-Hâ 121
ve asâ : ve isyan etti, asi oldu
-
20-Tâ-Hâ 122
ve hedâ : ve hidayete erdirdi
-
20-Tâ-Hâ 123
ve lâ yeşkâ : ve şâkî olmaz
-
20-Tâ-Hâ 124
ve men : ve kim
-
20-Tâ-Hâ 124
ve nahşuru-hu : ve onu haşrederiz
-
20-Tâ-Hâ 125
ve kad : ve olmuştu
-
20-Tâ-Hâ 126
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece, aynı şekilde
-
20-Tâ-Hâ 127
ve kezâlike : ve işte böyle
-
20-Tâ-Hâ 127
ve lem yu'min : ve inanmaz
-
20-Tâ-Hâ 127
ve le : ve elbette
-
20-Tâ-Hâ 127
ve ebkâ : ve devamlı
-
20-Tâ-Hâ 129
ve lev : ve eğer, ise
-
20-Tâ-Hâ 129
ve ecelun : ve bir ecel, vade, müddet
-
20-Tâ-Hâ 130
ve sebbih : ve tesbih et
-
20-Tâ-Hâ 130
ve kable : ve önce
-
20-Tâ-Hâ 130
ve min ânâi : ve vakitlerden, saatlerden
-
20-Tâ-Hâ 130
ve etrâfen nehâri : ve gündüz zamanı, gün boyunca, günün etrafında
-
20-Tâ-Hâ 131
ve lâ temuddenne : ve sakın uzatma
-
20-Tâ-Hâ 131
ve rızku : ve rızık
-
20-Tâ-Hâ 131
ve ebkâ : ve bâki, devamlı
-
20-Tâ-Hâ 132
ve'mur (ve u'mur) : ve emret
-
20-Tâ-Hâ 132
vastabir (ve istabir) : ve sabırlı ol, sabret
-
20-Tâ-Hâ 132
ve el âkıbetu : ve sonuç, akıbet
-
20-Tâ-Hâ 133
ve kâlû : ve dediler
-
20-Tâ-Hâ 133
e ve lem te'ti-him : onlara gelmedi mi
-
20-Tâ-Hâ 134
ve lev : ve eğer, olsa, ise
-
20-Tâ-Hâ 134
ve nahzâ : ve biz rezil, rüsva oluruz
-
20-Tâ-Hâ 135
ve men : ve kim
-
21-Enbiyâ 1
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 2
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 3
ve eserrû : ve gizleyerek
-
21-Enbiyâ 3
en necvellezîne (necve ellezîne) : fısıldaşırlar o kimseler
-
21-Enbiyâ 3
ve entum : ve siz
-
21-Enbiyâ 4
ve el ardı : ve arzda, yerde
-
21-Enbiyâ 4
ve huve : ve o
-
21-Enbiyâ 5
huve : o
-
21-Enbiyâ 5
el evvelûne : evvelkiler
-
21-Enbiyâ 7
ve mâ ersel-nâ : ve biz göndermedik
-
21-Enbiyâ 8
ve mâ cealnâ-hum : ve biz onları kılmadık
-
21-Enbiyâ 8
ve mâ kânû : ve olmadılar, değildirler
-
21-Enbiyâ 9
ve men : ve kimse, kişi
-
21-Enbiyâ 9
ve ehlek-nâ : ve biz helâk ettik
-
21-Enbiyâ 11
ve kem : ve nice, kaç tane
-
21-Enbiyâ 11
ve enşe'nâ : ve biz inşa ettik, yarattık
-
21-Enbiyâ 13
verciû (ve irciû) : ve dönün
-
21-Enbiyâ 13
ve mesâkini-kum : ve meskenlerinize
-
21-Enbiyâ 14
yâ veylenâ : yazıklar olsun bize
-
21-Enbiyâ 16
ve mâ halakna : ve biz yaratmadık
-
21-Enbiyâ 16
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
21-Enbiyâ 16
ve mâ : ve şeyler
-
21-Enbiyâ 17
lehven : eğlence
-
21-Enbiyâ 18
huve : o
-
21-Enbiyâ 18
ve lekum el veylu : ve size yazıklar olsun
-
21-Enbiyâ 19
ve lehu : ve onundur
-
21-Enbiyâ 19
ve el ardı : ve arz, dünya
-
21-Enbiyâ 19
ve men : ve kimseler, kişiler
-
21-Enbiyâ 19
ve lâ yestahsirûne : ve onlar yorulmazlar
-
21-Enbiyâ 20
ve en nehâre : ve gündüz
-
21-Enbiyâ 23
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 24
ve zikru : ve zikir
-
21-Enbiyâ 25
ve mâ ersel-nâ : ve biz göndermedik
-
21-Enbiyâ 26
ve kâlûttehaze (kâlû ittehaze) : ve edindi dediler
-
21-Enbiyâ 26
veleden : bir çocuk, bir evlât
-
21-Enbiyâ 27
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 28
ve mâ : ve şey
-
21-Enbiyâ 28
ve lâ yeşfeûne : ve şefaat etmezler
-
21-Enbiyâ 28
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 29
ve men : ve kim
-
21-Enbiyâ 30
e ve lem yere : ve görmüyorlar mı (görmediler mi)
-
21-Enbiyâ 30
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
21-Enbiyâ 30
ve cealnâ : ve kıldık, yarattık
-
21-Enbiyâ 31
ve ceal-nâ : ve biz kıldık
-
21-Enbiyâ 31
ve ceal-nâ : ve kıldık
-
21-Enbiyâ 32
ve ceal-nâ : ve kıldık
-
21-Enbiyâ 32
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 33
ve huve ellezî : ve odur
-
21-Enbiyâ 33
ve en nehâre : ve gündüz
-
21-Enbiyâ 33
ve eş şemse : ve güneş
-
21-Enbiyâ 33
ve el kamere : ve ay
-
21-Enbiyâ 34
ve mâ ceal-nâ : ve biz kılmadık, vermedik
-
21-Enbiyâ 35
ve neblû-kum : ve sizi imtihan ederiz
-
21-Enbiyâ 35
ve el hayri : ve hayır ile
-
21-Enbiyâ 35
ve ileynâ : ve bize
-
21-Enbiyâ 36
ve izâ reâ-ke : ve seni gördükleri zaman
-
21-Enbiyâ 36
huzuven : alay konusu
-
21-Enbiyâ 36
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 38
ve yekûlûne : ve söylerler, derler
-
21-Enbiyâ 39
ve lâ an zuhûri-him : ve onların sırtlarından olmaz
-
21-Enbiyâ 39
ve lâ hum yunsarûne : ve onlar yardım olunmazlar
-
21-Enbiyâ 40
ve lâ hum yunzarûne : ve onlara bakılmaz, bakılmayacak
-
21-Enbiyâ 41
ve lekad istuhzie : ve andolsun alay edildi
-
21-Enbiyâ 42
ve en nehâri : ve gündüz
-
21-Enbiyâ 43
ve lâ hum : ve onlar değildir
-
21-Enbiyâ 44
ve âbâe-hum : ve onların babaları, ataları
-
21-Enbiyâ 45
ve lâ yesmeu : ve işitmezler
-
21-Enbiyâ 46
ve le in : ve eğer, olsa
-
21-Enbiyâ 46
yâ veyle-nâ : bize yazıklar olsun
-
21-Enbiyâ 47
ve nedau : ve kurarız, kuracağız
-
21-Enbiyâ 47
ve in kâne : ve eğer, olsa, olsa bile
-
21-Enbiyâ 47
ve kefâ : ve kâfi oldu (kâfidir), yeterli oldu
-
21-Enbiyâ 48
ve lekad : ve andolsun
-
21-Enbiyâ 48
ve hârûne : ve Harun
-
21-Enbiyâ 48
ve dıyâen : ve bir ışık (nur) olarak
-
21-Enbiyâ 48
ve zikren : ve bir zikir olarak
-
21-Enbiyâ 49
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 50
ve hâzâ : ve bu
-
21-Enbiyâ 51
ve lekad : ve andolsun ki
-
21-Enbiyâ 51
ve kunnâ : ve biz olduk
-
21-Enbiyâ 52
ve kavmi-hî : ve kavmine
-
21-Enbiyâ 53
veced-nâ : biz bulduk
-
21-Enbiyâ 54
ve âbâu-kum : ve sizin babalarınız
-
21-Enbiyâ 56
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
21-Enbiyâ 56
ve ene : ve ben
-
21-Enbiyâ 57
ve tallâhi : ve Allah'a andolsun, yemin olsun
-
21-Enbiyâ 57
en tuvellû : dönüp gitmeniz
-
21-Enbiyâ 66
ve lâ yadurru-kum : ve size zararı olmaz
-
21-Enbiyâ 67
ve li mâ ta'budûne : ve taptığınız şeylere
-
21-Enbiyâ 68
vansurû (ve unsurû) : ve yardım edin
-
21-Enbiyâ 69
ve selâmen : ve selâmet (zararsız)
-
21-Enbiyâ 70
ve erâdû : ve istediler
-
21-Enbiyâ 71
ve necceynâ-hu : ve biz onu kurtardık
-
21-Enbiyâ 71
ve lûtan : ve Lut
-
21-Enbiyâ 72
ve veheb-nâ : ve armağan ettik
-
21-Enbiyâ 72
ve ya'kûbe : ve Yâkub'u
-
21-Enbiyâ 72
ve kullen : ve hepsini
-
21-Enbiyâ 73
ve cealnâ-hum : ve onları kıldık
-
21-Enbiyâ 73
ve evhay-nâ : ve biz vahyettik
-
21-Enbiyâ 73
ve ikâme es salâti : ve namazın ikame edilmesi (namaz kılınması)
-
21-Enbiyâ 73
ve îtâe ez zekâti : ve zekâtın verilmesi
-
21-Enbiyâ 73
ve kânû : ve oldular
-
21-Enbiyâ 74
ve lûtan : ve Lut
-
21-Enbiyâ 74
ve ılmen : ve ilim
-
21-Enbiyâ 74
ve necceynâ-hu : ve biz onu kurtardık
-
21-Enbiyâ 75
ve edhalnâ-hu : ve onu dahil ettik
-
21-Enbiyâ 76
ve nûhan : ve Nuh
-
21-Enbiyâ 76
ve ehle-hu : ve onun ehlini (ailesini)
-
21-Enbiyâ 77
ve nasarnâ-hu : ve ona yardım ettik
-
21-Enbiyâ 78
ve dâvude : ve Davut
-
21-Enbiyâ 78
ve suleymâne : ve Süleyman
-
21-Enbiyâ 78
ve kun-nâ : ve biz olduk
-
21-Enbiyâ 79
ve kullen : ve hepsi
-
21-Enbiyâ 79
ve ılmen : ve ilim
-
21-Enbiyâ 79
ve sehharnâ : ve boyun eğdirdik, emrine verdik
-
21-Enbiyâ 79
ve et tayre : ve kuşlar
-
21-Enbiyâ 79
ve kun-nâ : ve biz olduk
-
21-Enbiyâ 80
ve allemnâ-hu : ve biz ona öğrettik
-
21-Enbiyâ 81
ve : ve
-
21-Enbiyâ 81
ve kun-nâ : ve biz olduk
-
21-Enbiyâ 82
ve min eş şeyâtîni : ve şeytanlardan
-
21-Enbiyâ 82
ve ya'melûne : ve yapıyorlar
-
21-Enbiyâ 82
ve kunnâ : ve biz olduk (biz idik)
-
21-Enbiyâ 83
ve eyyûbe : ve Eyüp
-
21-Enbiyâ 83
ve ente : ve sen
-
21-Enbiyâ 84
ve âteynâ-hu : ve biz ona verdik
-
21-Enbiyâ 84
ve misle-hum : ve bir misli (daha)
-
21-Enbiyâ 84
ve zikrâ : ve bir zikir, bir öğüt
-
21-Enbiyâ 85
ve ismâîle : ve İsmail
-
21-Enbiyâ 85
ve idrîse : ve İdris
-
21-Enbiyâ 85
ve zel kifli (za el kifli) : ve Zelkifli (Zulkifli)
-
21-Enbiyâ 86
ve edhalnâ-hum : ve onları dahil ettik
-
21-Enbiyâ 87
ve zennûni (za en nuni) : ve Zennun (Yunus
-
21-Enbiyâ 88
ve necceynâ-hu : ve onu kurtardık
-
21-Enbiyâ 88
ve kezâlike : ve işte böyle
-
21-Enbiyâ 89
ve zekeriyyâ : ve Zekeriya
-
21-Enbiyâ 89
ve ente : ve sen
-
21-Enbiyâ 90
lehu ve veheb-nâ : ve ona hibe ettik, bağışladık, armağan ettik
-
21-Enbiyâ 90
ve aslah-nâ : ve ıslâh ettik (düzelttik)
-
21-Enbiyâ 90
ve yed'ûne-nâ : ve bize dua ederler
-
21-Enbiyâ 90
ve reheben : ve korkarak
-
21-Enbiyâ 90
ve kânû : ve onlar oldular
-
21-Enbiyâ 91
velletî (ve elletî) : ve ki o
-
21-Enbiyâ 91
ve cealnâ-hâ : ve onu kıldık
-
21-Enbiyâ 91
vebne-hâ (ve ibne-hâ) : ve onun oğlu
-
21-Enbiyâ 92
ve ene : ve ben
-
21-Enbiyâ 93
ve tekattaû : ve böldüler
-
21-Enbiyâ 94
ve huve : ve o
-
21-Enbiyâ 94
ve innâ : ve muhakkak biz
-
21-Enbiyâ 95
ve harâmun : ve haramdır, yasaktır, imkânsızdır
-
21-Enbiyâ 96
ve me'cûcu : ve mecüc
-
21-Enbiyâ 96
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 97
vakterabe (ve ıkterabe) : ve yaklaştı
-
21-Enbiyâ 97
yâ veyle-nâ : bize yazıklar olsun
-
21-Enbiyâ 98
ve mâ ta'budûne : ve taptığınız şeyler
-
21-Enbiyâ 99
mâ veradû-hâ : ona girmediler
-
21-Enbiyâ 99
ve kullun : ve tümü, hepsi
-
21-Enbiyâ 100
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 102
ve hum : ve onlar
-
21-Enbiyâ 103
ve tetelakkâ-hum : ve onları karşılarlar
-
21-Enbiyâ 104
evvele : evvel, ilk
-
21-Enbiyâ 105
ve lekad : ve andolsun
-
21-Enbiyâ 107
ve mâ erselnâ-ke : ve seni biz göndermedik
-
21-Enbiyâ 109
tevellev : dönerler
-
21-Enbiyâ 109
ve in edrî : ve eğer bilseydim (bilmiyorum)
-
21-Enbiyâ 110
ve ya'lemu : ve o bilir
-
21-Enbiyâ 111
ve in edrî : ve eğer bilsem (bilmiyorum)
-
21-Enbiyâ 111
ve metâun : ve bir metadır, faydalanmadır
-
21-Enbiyâ 112
ve rabbu-nâ : ve bizim Rabbimiz
-
22-Hac 2
ve tedau : ve bırakır, doğurur
-
22-Hac 2
ve terâ : ve görürsün
-
22-Hac 2
ve mâ hum bi : ve onlar değiller
-
22-Hac 2
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
22-Hac 3
ve min en nâsi : ve insanlardan (bir kısmı)
-
22-Hac 3
ve yettebiu : ve tâbî olur
-
22-Hac 4
tevellâ-hu : ona döndü
-
22-Hac 4
ve yehdî-hi : ve onu ulaştırır, götürür
-
22-Hac 5
ve gayri muhallekatin : ve yaradılışı tamamlanmamış, şekillendirilmemiş
-
22-Hac 5
ve nukırru \n(karre) \n(ekarri) : ve durdururuz, tutarız \n: (yerleşti, karar kıldı, durdu) \n: (ikrar ettirdi, durdurdu)
-
22-Hac 5
ve min-kum men : ve sizden bir kısmınız
-
22-Hac 5
yuteveffâ : vefat ettirilir
-
22-Hac 5
ve min-kum men : ve sizden bir kısmınız
-
22-Hac 5
ve terâ el arda : ve arzı (yeryüzünü) görürsün
-
22-Hac 5
ve rabet : ve kabardı (hacmi arttı)
-
22-Hac 5
ve enbetet : ve (bitki) yetiştirdi
-
22-Hac 6
huve : o
-
22-Hac 6
ve enne-hu : ve muhakkak ki o
-
22-Hac 6
ve enne-hu : ve muhakkak o
-
22-Hac 7
ve enne : ve muhakkak
-
22-Hac 7
ve enne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 8
ve min en nâsi : ve insanlardan
-
22-Hac 8
ve lâ huden : ve hidayet eden, hidayetçi
-
22-Hac 8
ve lâ kitâbin : ve bir kitap olmadan
-
22-Hac 9
ve nuzîku-hu : ve ona tattıracağız
-
22-Hac 10
ve enne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 11
ve min en nâsi : ve insanlardan
-
22-Hac 11
ve in asâbet-hu : ve eğer ona isabet ederse
-
22-Hac 11
alâ vechi-hî : yüzü üzerine, yüz geri
-
22-Hac 11
ve el âhırete : ve ahiret
-
22-Hac 11
huve : o
-
22-Hac 12
ve mâ : ve şey(ler)
-
22-Hac 12
huve : o
-
22-Hac 13
ve le bi'se : ve ne kötü
-
22-Hac 14
ve amilû es sâlihâti : ve amilüssalihat yapanlar, salih ameller (nefs tezkiyesi) yapanlar
-
22-Hac 15
ve el âhıreti : ve ahiret
-
22-Hac 16
ve kezâlike : ve işte böylece
-
22-Hac 16
ve ennallâhe (enne allâhe) : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 17
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 17
ve es sâbiîne : ve yıldızlara tapanlar
-
22-Hac 17
ve en nasârâ : ve hrıstiyanlar
-
22-Hac 17
ve el mecûse : ve ateşe tapanlar
-
22-Hac 17
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 18
ve men fî el ardı : ve yeryüzünde
-
22-Hac 18
ve eş şemsu : ve güneş
-
22-Hac 18
ve el kameru : ve ay
-
22-Hac 18
ve en nucûmu : ve yıldızlar
-
22-Hac 18
ve el cibâlu : ve dağlar
-
22-Hac 18
ve eş şeceru : ve ağaçlar
-
22-Hac 18
ve ed devabbu : ve (yürüyen) hayvanlar
-
22-Hac 18
ve kesîrun : ve çoğu
-
22-Hac 18
ve kesîrun : ve çoğu
-
22-Hac 18
ve men : ve kim, kimse
-
22-Hac 18
yuhinillâhu (vehene) : Allah zayıf düşürür (alçaltır) (zayıf düşürdü)
-
22-Hac 20
ve el culûdu : ve derileri, ciltleri
-
22-Hac 21
ve lehum : ve onlar için (vardır)
-
22-Hac 22
ve zûkû : ve tadın
-
22-Hac 23
ve amilu es sâlihâti : ve salih ameller işleyenler, nefs tezkiyesi yapanlar
-
22-Hac 23
ve lu'luen : ve inciler
-
22-Hac 23
ve libâsu-hum : ve onların elbiseleri
-
22-Hac 24
ve hudû : ve hidayet edildiler (yöneltildiler, ulaştırıldılar)
-
22-Hac 24
ve hudû : ve hidayet edildiler (yöneltildiler, ulaştırıldılar)
-
22-Hac 25
ve yasuddûne : ve alıkoyarlar, men ederler
-
22-Hac 25
ve el mescidi el harâmi : ve Mescid-i Haram, Kâbe
-
22-Hac 25
ve el bâdı : ve çölden gelenler, dışardan gelenler
-
22-Hac 25
ve men yurid : ve kim ister(se), isteyen kimse(ler)
-
22-Hac 26
ve iz bevve'nâ : ve indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman
-
22-Hac 26
ve tahhir : ve temizle, temiz tut
-
22-Hac 26
ve el kâimîne : ve kaim olanlar, ayakta duranlar
-
22-Hac 26
ve er rukkai : ve rükû edenler
-
22-Hac 27
ve ezzin : ve ilân et
-
22-Hac 27
ve alâ : ve üzerinde
-
22-Hac 28
ve yezkur ismi allâhi : ve Allah'ın ismini ansınlar
-
22-Hac 28
ve at'ımû : ve doyurunuz
-
22-Hac 29
ve li yûfû : ve ifa etsinler, yerine getirsinler
-
22-Hac 29
ve li yettavvefû : ve tavaf etsinler
-
22-Hac 30
ve men yuazzım : ve kim hürmet ederse, yüceltirse
-
22-Hac 30
huve : o
-
22-Hac 30
ve uhıllet : ve helâl kılındı
-
22-Hac 30
ve ictenibû : ve içtinap edin, kaçının
-
22-Hac 31
ve men yuşrik : ve kim şirk koşarsa
-
22-Hac 32
ve men yuazzım : ve kim yüceltir, hürmet eder
-
22-Hac 34
ve li kulli : ve bütün, hepsi için
-
22-Hac 34
ve beşşir : ve müjdele
-
22-Hac 35
vecilet : titrer
-
22-Hac 35
ve es sâbirîne : ve sabredenler
-
22-Hac 35
ve el mukîmi es salâti : ve namazı ikame edenler
-
22-Hac 35
ve mimmâ (min mâ) : ve şeylerden
-
22-Hac 36
ve el budne : deve ve sığır cinsi hayvanlar
-
22-Hac 36
izâ vecebet : düştüğü zaman
-
22-Hac 36
ve at'ımû : ve doyurun, yedirin
-
22-Hac 36
ve el mu'terra : ve isteyen
-
22-Hac 37
ve lâ dimâu-hâ (dem) : ve kanları olmaz (kan)
-
22-Hac 37
ve lâkin : ve ancak, fakat
-
22-Hac 37
ve beşşir : ve müjdele
-
22-Hac 39
ve inne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 40
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
22-Hac 40
ve biyaun : ve (hristiyanların) kiliseleri
-
22-Hac 40
ve salavâtun : ve (yahudilerin) havraları
-
22-Hac 40
ve mesâcidu : ve (müslümanların) mescidleri
-
22-Hac 40
ve le : ve mutlaka
-
22-Hac 41
ve âtevu ez zekâte : ve zekâtı verdiler (verirler)
-
22-Hac 41
ve emerû : ve emrettiler (emrederler)
-
22-Hac 41
ve nehev : ve nehyettiler (nehyederler, yasaklarlar)
-
22-Hac 41
ve li allâhi : ve Allah'a aittir
-
22-Hac 42
ve in : ve eğer, ise
-
22-Hac 42
ve âdun : ve Adn (kavmi)
-
22-Hac 42
ve semûdun : ve Semud (kavmi)
-
22-Hac 43
ve kavmu ibrâhîme : ve İbrâhîm kavmi
-
22-Hac 43
ve kavmu lûtın : ve Lut kavmi
-
22-Hac 44
ve ashâbu medyene : ve Medyen halkı
-
22-Hac 44
ve kuzzibe : ve yalanlandı
-
22-Hac 45
ve hiye : ve o
-
22-Hac 45
ve bi'rin : ve kuyu
-
22-Hac 45
ve kasrın : ve köşkler, saraylar
-
22-Hac 46
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
22-Hac 47
ve yesta'cilûne-ke : ve senden acele (olarak) istiyorlar
-
22-Hac 47
ve len yuhlife allâhu : ve Allah asla dönmez (mutlaka yerine getirir)
-
22-Hac 47
ve inne : ve muhakkak
-
22-Hac 48
ve ke eyyin : ve niceleri gibi
-
22-Hac 48
ve hiye : ve o
-
22-Hac 48
ve ileyye : ve bana
-
22-Hac 50
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi)
-
22-Hac 50
ve rızkun : ve rızık
-
22-Hac 51
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 52
ve mâ erselnâ : ve göndermedik
-
22-Hac 52
ve lâ nebiyyin : ve bir nebî, bir peygamber yoktur
-
22-Hac 52
vallâhu (ve allahu) : ve Allah
-
22-Hac 53
ve el kâsiyeti : ve kasiyet, kararma
-
22-Hac 53
ve inne : ve muhakkak
-
22-Hac 54
ve li ya'leme : ve bilmeleri için
-
22-Hac 54
ve innallâhe (inne allâhe) : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 55
ve lâ yezâlu : ve zail olmaz (devam eder)
-
22-Hac 56
ve amilû es sâlihâti : ve salih (nefsi tezkiye edici) ameller yapanlar
-
22-Hac 57
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 57
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
22-Hac 58
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 58
ve inne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 58
le huve : mutlaka odur
-
22-Hac 59
ve inne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 60
ve men : ve kim
-
22-Hac 61
ve yûlicu : ve girdirir, sokar
-
22-Hac 61
ve enne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 62
huve : o
-
22-Hac 62
ve enne : ve muhakkak
-
22-Hac 62
huve : o
-
22-Hac 62
ve enne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 62
huve : o
-
22-Hac 64
ve mâ : ve şey(ler)
-
22-Hac 64
ve inne allâhe : ve muhakkak Allah
-
22-Hac 64
le huve : mutlaka o
-
22-Hac 65
ve el fulke : ve gemiler
-
22-Hac 65
ve yumsiku \n(emseke) : ve tutar \n: (tuttu)
-
22-Hac 66
ve huve ellezî : ve o ki
-
22-Hac 67
ved'u : davet et
-
22-Hac 68
ve in : ve eğer
-
22-Hac 70
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
22-Hac 71
ve ya'budûne : ve tapıyorlar
-
22-Hac 71
ve mâ : ve şeylere
-
22-Hac 71
ve mâ : ve yoktur
-
22-Hac 72
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
22-Hac 72
ve bi'se : ve ne kötü
-
22-Hac 73
ve lev ictemeû : ve biraraya gelseler, toplansalar bile
-
22-Hac 73
ve in : ve eğer
-
22-Hac 73
ve el matlûbu : ve (kendisinden) talep edilen, istenen
-
22-Hac 75
ve min en nâsi : ve insanlardan
-
22-Hac 76
ve mâ halfe-hum : ve onların arkalarındaki şeyi
-
22-Hac 76
ve ilâllâhi (ilâ allâhi) : ve Allah'a
-
22-Hac 77
vescudû (ve uscudû) : ve secde edin
-
22-Hac 77
va'budû (ve u'budû) : ve kulluk edin
-
22-Hac 77
vef'alûl hayre(ve if'alû el hayre) : ve hayır işleyin
-
22-Hac 78
ve câhidû : ve cihad edin
-
22-Hac 78
huve ictebâ-kum : o sizi seçti
-
22-Hac 78
ve mâ ceale : ve kılmadı, yapmadı
-
22-Hac 78
huve : o
-
22-Hac 78
ve fî hâzâ : ve bunda
-
22-Hac 78
ve tekûnû : ve siz olun
-
22-Hac 78
ve âtu ez zekâte : ve zekâtı verin
-
22-Hac 78
va'tesımû (ve ı'tesımû) : ve tutunun, sarılın
-
22-Hac 78
huve : o
-
22-Hac 78
ve ni'me en nasîru : ve ne güzel yardımcı
-
23-Mü'minûn 3
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 4
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 5
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 7
verâe zâlike : bunun arkasında, bunun ötesinde
-
23-Mü'minûn 8
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 8
ve ahdi-him : ve ahdlerine
-
23-Mü'minûn 9
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 12
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 17
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 17
ve mâ kunnâ : ve biz değiliz
-
23-Mü'minûn 18
ve enzel-nâ : ve biz indirdik
-
23-Mü'minûn 18
ve in-nâ : ve muhakkak biz
-
23-Mü'minûn 19
ve a'nâbin : ve üzümlerden, bağlardan
-
23-Mü'minûn 19
ve min-hâ : ve onlardan
-
23-Mü'minûn 20
ve şecereten : ve ağaç
-
23-Mü'minûn 20
ve sıbgın : ve bir katık
-
23-Mü'minûn 21
ve inne : ve muhakkak
-
23-Mü'minûn 21
ve lekum : ve sizin için (vardır)
-
23-Mü'minûn 21
ve min-hâ : ve ondan
-
23-Mü'minûn 22
ve aleyhâ : ve onun üzerinde
-
23-Mü'minûn 22
ve alâ el fulki : ve gemilerin üzerinde
-
23-Mü'minûn 23
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 24
ve lev : ve eğer
-
23-Mü'minûn 24
âbâine el evvelîne : evvelki babalarımız, atalarımız
-
23-Mü'minûn 25
in huve : o ancak olur
-
23-Mü'minûn 27
ve vahyi-nâ : ve vahyimizle
-
23-Mü'minûn 27
ve fâre : ve fevaran etti, kaynadı
-
23-Mü'minûn 27
ve ehleke : ve senin maiyetin, senin ailen
-
23-Mü'minûn 27
ve lâ tuhâtıb-nî : ve bana hitap etme
-
23-Mü'minûn 28
fe izesteveyte : bindiğin zaman
-
23-Mü'minûn 28
ve men : ve kimseler
-
23-Mü'minûn 29
ve kul : ve de
-
23-Mü'minûn 29
ve ente : ve sen
-
23-Mü'minûn 30
ve in kunnâ : ve biz oluruz
-
23-Mü'minûn 33
ve kâle : ve dedi
-
23-Mü'minûn 33
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
23-Mü'minûn 33
ve etrafnâ-hum : ve biz onlara refah verdik
-
23-Mü'minûn 33
ve yeşrebu : ve içer
-
23-Mü'minûn 34
ve le in : ve eğer
-
23-Mü'minûn 35
ve kuntum : ve siz oldunuz
-
23-Mü'minûn 35
ve ızâmen : ve kemik
-
23-Mü'minûn 37
ve nahyâ : ve yaşarız
-
23-Mü'minûn 37
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
23-Mü'minûn 38
in huve : o ancak
-
23-Mü'minûn 38
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
23-Mü'minûn 43
ve mâ yeste'hırûne : ve ertelemez, erteleyemez, tehir edemez
-
23-Mü'minûn 44
ve cealnâ-hum : ve onları kıldık
-
23-Mü'minûn 45
ve ehâ-hu : ve onun kardeşi
-
23-Mü'minûn 45
ve sultânin : ve bir delil
-
23-Mü'minûn 46
ve melei-hî : ve onun ileri gelenleri, halk
-
23-Mü'minûn 46
ve kânû : ve oldular
-
23-Mü'minûn 47
ve kavmu-humâ : ve ikisinin kavmi
-
23-Mü'minûn 49
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 50
ve cealnebne (cealnâ ibne) : ve oğlunu kıldık
-
23-Mü'minûn 50
ve umme-hu : ve onun annesini
-
23-Mü'minûn 50
ve âveynâ-humâ : ve ikisini barındırdık, yerleştirdik
-
23-Mü'minûn 50
ilâ rabvetin : yüksek bir tepeye
-
23-Mü'minûn 50
ve maînin : ve akan su
-
23-Mü'minûn 51
va'melû (ve a'melû) : amel yapınız
-
23-Mü'minûn 52
ve inne : ve muhakkak
-
23-Mü'minûn 52
ve ene : ve ben
-
23-Mü'minûn 55
ve benîne : ve oğullar
-
23-Mü'minûn 58
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 59
vellezîne (ve ellezîne) : o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 60
ve ellezîne : ve o kimseler
-
23-Mü'minûn 60
ve kulûbu-hum : ve onların kalpleri
-
23-Mü'minûn 60
veciletun : titreyerek
-
23-Mü'minûn 61
ve hum : ve onlar
-
23-Mü'minûn 62
ve lâ nukellifu : ve mükellef tutmayız
-
23-Mü'minûn 62
ve ledeynâ : ve katımızda, yanımızda, nezdimizde
-
23-Mü'minûn 62
ve hum : ve onlar
-
23-Mü'minûn 63
ve lehum : ve onların (vardır)
-
23-Mü'minûn 68
el evvelîne : önceki, evvelki
-
23-Mü'minûn 70
ve ekseru-hum : ve onların çoğu
-
23-Mü'minûn 71
ve lev ittebea : ve uysaydı, tâbî olsaydı
-
23-Mü'minûn 71
vel ardu : ve arz, yeryüzü
-
23-Mü'minûn 71
ve men fî hinne : ve onların içinde olanlar
-
23-Mü'minûn 72
ve huve : ve o
-
23-Mü'minûn 73
ve inne-ke : ve muhakkak sen
-
23-Mü'minûn 74
ve inne ellezîne : ve muhakkak o kimseler
-
23-Mü'minûn 75
ve lev : ve eğer
-
23-Mü'minûn 75
ve keşefnâ : ve biz giderdik
-
23-Mü'minûn 76
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 76
ve mâ yetedarreûne : ve yalvarıp dua etmiyorlar
-
23-Mü'minûn 78
ve huve : ve o
-
23-Mü'minûn 78
ve el ebsâra : ve görme hassası
-
23-Mü'minûn 78
ve el ef'idete : ve fuad hassaları
-
23-Mü'minûn 79
ve huve : ve o
-
23-Mü'minûn 79
ve ileyhi : ve ona
-
23-Mü'minûn 80
ve huve : ve o
-
23-Mü'minûn 80
ve yumîtu : ve öldürür
-
23-Mü'minûn 80
ve lehuhtilâfu (lehu ihtilâfu) : ve ihtilâf, karşılıklı dönüşüm ona ait
-
23-Mü'minûn 80
ve en nehâri : ve gündüz
-
23-Mü'minûn 81
el evvelûne : evvelkiler
-
23-Mü'minûn 82
ve kunnâ : ve biz olduk
-
23-Mü'minûn 82
ve izâmen : ve kemik
-
23-Mü'minûn 83
ve âbâu-nâ : ve babalarımız
-
23-Mü'minûn 83
el evvelîne : evvelkiler
-
23-Mü'minûn 84
ve men : ve kimseler
-
23-Mü'minûn 86
ve rabbu : ve Rabbi
-
23-Mü'minûn 88
ve huve : ve o
-
23-Mü'minûn 88
ve lâ yucâru : ve korunmaz, korunmaya ihtiyacı olmaz
-
23-Mü'minûn 90
ve inne-hum : ve muhakkak onlar
-
23-Mü'minûn 91
min veledin : bir çocuk
-
23-Mü'minûn 91
ve mâ kâne : ve olmamıştır, yoktur
-
23-Mü'minûn 91
ve le : ve mutlaka
-
23-Mü'minûn 92
ve eş şehâdeti : ve görülen
-
23-Mü'minûn 95
ve innâ : ve muhakkak biz
-
23-Mü'minûn 97
ve kul : ve de, söyle
-
23-Mü'minûn 98
ve eûzu : ve ben sığınırım
-
23-Mü'minûn 100
huve : o
-
23-Mü'minûn 100
ve min verâi-him : ve onların arkalarından
-
23-Mü'minûn 101
ve lâ yetesâelûne : ve birbirlerini sormazlar, sorulmazlar
-
23-Mü'minûn 103
ve men : ve kim
-
23-Mü'minûn 104
ve hum : ve onlar
-
23-Mü'minûn 106
şıkvetu-nâ : şâkîliğimiz, azgınlığımız
-
23-Mü'minûn 106
ve kunnâ : ve biz olduk
-
23-Mü'minûn 108
ve lâ tukellimû-ni : ve benimle konuşmayın, bana söylemeyin
-
23-Mü'minûn 109
verhamnâ (ve ırham-na) : ve bize rahmet et,
-
23-Mü'minûn 109
ve ente : ve sen
-
23-Mü'minûn 110
ve kuntum : ve siz oldunuz
-
23-Mü'minûn 115
ve enne-kum : ve muhakkak siz
-
23-Mü'minûn 116
huve : o
-
23-Mü'minûn 117
ve men : ve kim
-
23-Mü'minûn 118
ve kul : ve de
-
23-Mü'minûn 118
verham : ve rahmet et (rahîm esmanla tecelli et)
-
23-Mü'minûn 118
ve ente : ve sen
-
24-Nûr 1
ve faradnâ-hâ : ve onu biz farz kıldık
-
24-Nûr 1
ve enzelnâ : ve biz indirdik
-
24-Nûr 2
ve ez zânî : ve zina yapan erkek
-
24-Nûr 2
ve lâ te'huz-kum : ve sizi almasın, tutmasın, mani olmasın
-
24-Nûr 2
ve el yevmi el âhırı : ve ahir gün, ahiret günü
-
24-Nûr 2
ve li yeşhed : ve şahit olsun
-
24-Nûr 3
ve ez zâniyetu : ve zina yapan kadın
-
24-Nûr 3
ve hurrime : ve haram kılındı
-
24-Nûr 4
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
24-Nûr 4
ve lâ takbelû : ve kabul etmeyin
-
24-Nûr 4
ve ulâike : ve işte onlar
-
24-Nûr 5
ve aslehû : ve ıslâh oldular
-
24-Nûr 6
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
24-Nûr 6
ve lem yekun : ve olmadı, yoktur
-
24-Nûr 7
ve el hâmisetu : ve beşinci
-
24-Nûr 8
ve yedraû : ve savar, kaldırır
-
24-Nûr 9
ve el hâmisete : ve beşinci
-
24-Nûr 10
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
24-Nûr 10
ve rahmetu-hu : ve onun rahmeti
-
24-Nûr 10
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
24-Nûr 11
huve : o
-
24-Nûr 11
vellezî tevellâ (ve ellezî tevellâ) : ve çeviren, yöneten kimse
-
24-Nûr 12
ve el mu'minâtu : ve mü'min kadınlar
-
24-Nûr 12
ve kâlû : ve dediler
-
24-Nûr 14
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
24-Nûr 14
ve rahmetu-hu : ve onun rahmeti
-
24-Nûr 14
ve el âhırati : ve ahiret
-
24-Nûr 15
ve tekûlûne : ve söylüyorsunuz
-
24-Nûr 15
ve tahsebûne-hu : ve onu sanıyorsunuz
-
24-Nûr 15
ve huve : ve o
-
24-Nûr 16
ve lev lâ : ve olmasaydı, olmaz mıydı, olması gerekmez miydi
-
24-Nûr 18
ve yubeyyinullâhu : ve Allah beyan ediyor, açıklıyor
-
24-Nûr 18
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 19
ve el âhırati : ve ahirette
-
24-Nûr 19
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 19
ve entum : ve siz
-
24-Nûr 20
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
24-Nûr 20
ve rahmetu-hu : ve onun rahmeti
-
24-Nûr 20
ve enne allâhe : ve muhakkak Allah
-
24-Nûr 21
ve men yettebi' : ve kim tâbî olursa
-
24-Nûr 21
ve el munkeri : ve münker, inkâr, Allah'ın yasak ettikleri
-
24-Nûr 21
ve lev lâ : ve eğer olmasa
-
24-Nûr 21
ve rahmetu-hu : ve onun rahmeti
-
24-Nûr 21
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
24-Nûr 21
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 22
ve lâ ye'teli : ve kusur etmesin, yemin etmesin
-
24-Nûr 22
ve es seati : ve varlıklı
-
24-Nûr 22
ve el mesâkîne : ve miskinler, yoksullar
-
24-Nûr 22
ve el muhâcirîne : ve muhacirler, hicret edenler
-
24-Nûr 22
vel ya'fû (ve li ya'fû) : ve affetsinler
-
24-Nûr 22
vel yasfehû (ve li yasfehû) : ve vazgeçsinler, hoş görsünler
-
24-Nûr 22
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 23
ve el âhırati : ve ahiret
-
24-Nûr 23
ve lehum : ve onlar için, vardır
-
24-Nûr 24
ve eydî-him : ve onların elleri
-
24-Nûr 24
ve erculu-hum : ve onların ayakları
-
24-Nûr 25
yuveffî-him : onlara ödeyecek
-
24-Nûr 25
ve ya'lemûne : ve bilecekler
-
24-Nûr 25
huve : o
-
24-Nûr 26
ve el habîsûne : ve habis erkekler, kötü erkekler
-
24-Nûr 26
ve et tayyibâtu : ve temiz kadınlar
-
24-Nûr 26
ve et tayyibûne : ve temiz erkekler
-
24-Nûr 26
ve rızkun : ve rızık
-
24-Nûr 27
ve tusellimû : ve selâm verin
-
24-Nûr 28
ve in : ve eğer
-
24-Nûr 28
huve : o
-
24-Nûr 28
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 29
ve mâ : ve şey
-
24-Nûr 30
ve yahfezû : ve muhafaza etsinler, korusunlar
-
24-Nûr 31
ve kul : ve de
-
24-Nûr 31
ve yahfazne : ve korusunlar
-
24-Nûr 31
ve lâ yubdîne : ve açmasınlar
-
24-Nûr 31
vel yadribne (ve li yadribne) : ve vursunlar (örtsünler)
-
24-Nûr 31
ve lâ yubdîne : ve açmasınlar
-
24-Nûr 31
ve lâ yadribne : ve vurmasınlar
-
24-Nûr 31
ve tûbû : ve tövbe edin
-
24-Nûr 32
ve enkihû : ve nikâhlayın, evlendirin
-
24-Nûr 32
ve es sâlihîne : ve salihler
-
24-Nûr 32
ve imâi-kum : ve eşi olmayan kadınlarınız
-
24-Nûr 32
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 33
velyesta'fif : ve iffetli olsunlar, iffetlerini korusunlar
-
24-Nûr 33
ve ellezîne : ve o kimseler ki, onlar
-
24-Nûr 33
ve âtû-hum : ve onlara verin
-
24-Nûr 33
ve lâ tukrihû : ve zorlamayın
-
24-Nûr 33
ve men yukrıhhunne : ve kim onları zorlarsa
-
24-Nûr 34
ve lekad : ve andolsun
-
24-Nûr 34
ve meselen : ve örnek, misal
-
24-Nûr 34
ve mev'izaten : ve bir öğüt
-
24-Nûr 35
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
24-Nûr 35
ve lâ garbiyyetin : ve batıda olmayan (bulunmayan)
-
24-Nûr 35
ve lev : ve eğer
-
24-Nûr 35
ve yadribullâhul emsâle : ve Allah örnekler, misaller verir
-
24-Nûr 35
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 36
ve yuzkere : ve zikredilir
-
24-Nûr 36
ve el âsâli : ve akşam
-
24-Nûr 37
ve lâ : ve olmaz
-
24-Nûr 37
ve ikâmi es salâti : ve namazın ikame edilmesi
-
24-Nûr 37
ve îtâi ez zekâti : ve zekâtın verilmesi
-
24-Nûr 37
ve el ebsâru : ve gözler, bakışlar, görüşler
-
24-Nûr 38
ve yezîde-hum : ve onlara arttırır
-
24-Nûr 38
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 39
vellezîne keferû : ve kâfirler
-
24-Nûr 39
ve vecedallâhe (vecede allâhe) : ve Allah'ı buldu
-
24-Nûr 39
feveffâhu (fe veffâ-hu) : böylece ona tam olarak ödedi
-
24-Nûr 39
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 40
ve men : ve kimse
-
24-Nûr 41
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
24-Nûr 41
ve et tayru : ve kuşlar
-
24-Nûr 41
ve tesbîha-hu : ve tesbihlerini
-
24-Nûr 41
vallâhu (ve allâh) : ve Allah
-
24-Nûr 42
ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a aittir
-
24-Nûr 42
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
24-Nûr 42
ve ilâ allâhi : ve Allah'a
-
24-Nûr 43
el vedka : yağmur
-
24-Nûr 43
ve yunezzilu : ve indirir
-
24-Nûr 43
ve yasrifu-hu : ve onu çevirir, uzaklaştırır
-
24-Nûr 44
ve en nehâre : ve gündüz
-
24-Nûr 45
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 45
ve min-hum : ve onlardan
-
24-Nûr 45
ve min-hum : ve onlardan
-
24-Nûr 46
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 47
ve yekûlûne : ve onlar derler
-
24-Nûr 47
ve bi er resûli : ve resûlüne
-
24-Nûr 47
ve ata'nâ : ve itaat ettik
-
24-Nûr 47
yetevellâ : dönerler
-
24-Nûr 47
ve mâ ulâike : ve onlar değiller
-
24-Nûr 48
ve izâ duû : ve davet edildikleri zaman
-
24-Nûr 48
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
24-Nûr 49
ve in : ve eğer
-
24-Nûr 50
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
24-Nûr 51
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
24-Nûr 51
ve ata'nâ : ve itaat ettik
-
24-Nûr 51
ve ulâike : ve işte onlar
-
24-Nûr 52
ve men : ve kim
-
24-Nûr 52
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
24-Nûr 52
ve yahşe allâhe : ve Allah'a huşû duyar
-
24-Nûr 52
ve yettak-hi : ve ona karşı takva sahibi olur
-
24-Nûr 53
ve aksemû : ve yemin ettiler
-
24-Nûr 54
ve atîu : ve itaat edin
-
24-Nûr 54
tevellev : yüz çevirirsiniz
-
24-Nûr 54
ve aleykum : ve sizin üzerinize
-
24-Nûr 54
ve in : ve eğer
-
24-Nûr 54
ve mâ : ve değildir
-
24-Nûr 55
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlediler
-
24-Nûr 55
ve le yumekkinenne : ve mutlaka sağlamlaştıracak
-
24-Nûr 55
ve le yubeddilenne-hum : ve onlara mutlaka çevirecek
-
24-Nûr 55
ve men : ve kim
-
24-Nûr 56
ve ekîmû : ve ikame edin
-
24-Nûr 56
ve âtû : ve verin
-
24-Nûr 56
ve atîû : ve itaat edin
-
24-Nûr 57
ve me'vâhu-mun : ve onların barınacağı yer
-
24-Nûr 57
ve le bi'se : ve elbette, mutlaka kötü
-
24-Nûr 58
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
24-Nûr 58
ve hîne : ve o vakit, o zaman
-
24-Nûr 58
ve min ba'di : ve sonra
-
24-Nûr 58
ve lâ aleyhim : ve onlara yoktur
-
24-Nûr 58
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
24-Nûr 59
ve izâ belegâ : ve ulaştığı, eriştiği zaman
-
24-Nûr 60
ve el kavâıdu : ve yaşlı kadınlar
-
24-Nûr 60
ve en yesta'fifne : ve iffetli olmayı istemeleri
-
24-Nûr 61
ve lâ alâ : ve üzerine yoktur
-
24-Nûr 61
ve lâ alâ : ve üzerine yoktur
-
24-Nûr 61
ve lâ alâ : ve üzerine yoktur
-
24-Nûr 62
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
24-Nûr 62
ve izâ : ve olduğu zaman
-
24-Nûr 62
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
24-Nûr 62
vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile
-
24-Nûr 64
ve el ardı : ve yeryüzü, arz
-
24-Nûr 64
ve yevme : ve o gün
-
24-Nûr 64
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
25-Furkan 2
ve el ardı : ve yeryüzü
-
25-Furkan 2
ve lem yettehız : ve edinmedi
-
25-Furkan 2
veleden : çocuk
-
25-Furkan 2
ve lem yekûn : ve olmadı
-
25-Furkan 2
ve halaka : ve yarattı
-
25-Furkan 3
vettehazû (ve ittehazû) : ve edindiler
-
25-Furkan 3
ve hum : ve onlar
-
25-Furkan 3
ve lâ yemlikûne : ve malik değiller
-
25-Furkan 3
ve lâ : ve değil, olmaz
-
25-Furkan 3
ve lâ yemlikûne : ve malik değiller
-
25-Furkan 3
ve lâ hayâten : ve hayat veremez
-
25-Furkan 3
ve lâ nuşûren : ve yeniden diriltemez
-
25-Furkan 4
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 4
ve eâne-hu : ve ona yardım etti
-
25-Furkan 4
ve zûran : ve bâtıl olarak, bâtılla
-
25-Furkan 5
ve kâlû : ve dediler
-
25-Furkan 5
el evvelîne : evvelkiler
-
25-Furkan 5
ve asîlen : ve akşam
-
25-Furkan 6
ve el ardı : ve yeryüzü
-
25-Furkan 7
ve kâlû : ve dediler
-
25-Furkan 7
ve yemşî : ve yürür
-
25-Furkan 8
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 10
ve yec'al : ve kılar, yapar
-
25-Furkan 11
ve a'tednâ : ve hazırladık
-
25-Furkan 12
ve zefîran : ve uğultulu (olan)
-
25-Furkan 13
ve izâ : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 14
ved'û (ve ud'û) : ve davet edin, çağırın (isteyin)
-
25-Furkan 15
ve masîren : ve dönüş yeri
-
25-Furkan 17
ve yevme : ve o gün
-
25-Furkan 17
ve mâ : ve şeyler
-
25-Furkan 18
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
25-Furkan 18
ve âbâe-hum : ve onların babaları
-
25-Furkan 18
ve kânû : ve oldular
-
25-Furkan 19
ve lâ nasran : ve yardım olmaz
-
25-Furkan 19
ve men : ve kim
-
25-Furkan 20
ve mâ erselnâ : ve göndermedik
-
25-Furkan 20
ve yemşûne : ve yürürler
-
25-Furkan 20
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık
-
25-Furkan 20
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
25-Furkan 21
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 21
ve atev : ve haddi aştılar
-
25-Furkan 21
utuvven : taşkınlık ederek, haddi aşarak
-
25-Furkan 22
ve yekûlûne : ve diyecekler
-
25-Furkan 23
ve kadimnâ : ve önüne geçtik
-
25-Furkan 24
ve ahsenu : ve ahsen, en güzel
-
25-Furkan 25
ve yevme : ve (o) gün
-
25-Furkan 25
ve nuzzile : ve indirildi
-
25-Furkan 26
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
25-Furkan 27
ve yevme : ve (o) gün
-
25-Furkan 28
yâ veyletâ : yazıklar olsun
-
25-Furkan 29
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
25-Furkan 30
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 31
ve kezâlike : ve işte böylece
-
25-Furkan 31
aduvven : düşman
-
25-Furkan 31
ve kefâ : ve kâfi oldu, kâfidir
-
25-Furkan 31
ve nasîran : ve yardımcı olan
-
25-Furkan 32
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 32
ve rettelnâ-hu : ve onu beyan ettik, yavaş okuduk
-
25-Furkan 33
ve lâ ye'tûne-ke bi : ve sana gelmedi, getirmediler
-
25-Furkan 33
ve ahsene : ve en güzel
-
25-Furkan 34
ve edallu : ve daha çok dâlalette
-
25-Furkan 35
ve lekad : ve andolsun
-
25-Furkan 35
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık
-
25-Furkan 35
vezîren : vezir, yardımcı
-
25-Furkan 37
ve kavme nûhın : ve Nuh (A.S)'ın kavmi
-
25-Furkan 37
ve cealnâ-hum : ve onları kıldık
-
25-Furkan 37
ve a'tednâ : ve hazırladık
-
25-Furkan 38
ve âden : ve Ad (kavmi)
-
25-Furkan 38
ve semûdâ : ve Semud (kavmi)
-
25-Furkan 38
ve ashâbe er ressi : ve Ress ashabı (Hz. Şuayb'ın kavmi)
-
25-Furkan 38
ve kurûnen : ve nesiller
-
25-Furkan 39
ve kullen : ve hepsi
-
25-Furkan 39
ve kullen : ve hepsi
-
25-Furkan 40
ve lekad : ve andolsun
-
25-Furkan 41
ve iza : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 41
huzuven : alay konusu
-
25-Furkan 42
ve sevfe ya'lemûne : ve bilecekler
-
25-Furkan 43
vekîlen : vekil
-
25-Furkan 45
ve lev şâe : ve eğer dileseydi
-
25-Furkan 47
ve huve : ve o
-
25-Furkan 47
ve en nevme : ve uyku
-
25-Furkan 47
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
25-Furkan 48
ve huve : ve o
-
25-Furkan 48
ve enzelnâ : ve indirdik
-
25-Furkan 49
ve nuskıye-hu : ve onu sularız
-
25-Furkan 49
ve enâsiyye : ve insanlar
-
25-Furkan 50
ve lekad : ve andolsun
-
25-Furkan 51
ve lev : ve eğer, şâyet
-
25-Furkan 52
ve câhid-hum : ve onlarla cihad et, savaş
-
25-Furkan 53
ve huve : ve o
-
25-Furkan 53
ve hâzâ : ve bu
-
25-Furkan 53
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
25-Furkan 53
ve hıcran : ve engelleyerek, mani olarak
-
25-Furkan 54
ve huve : ve o
-
25-Furkan 54
ve sıhran : ve sıhriyyet, (birbirine) karışma, hısımlık
-
25-Furkan 54
ve kâne : ve oldu
-
25-Furkan 55
ve ya'budûne : ve ibadet ediyorlar, tapıyorlar
-
25-Furkan 55
ve lâ yadurru-hum : ve zarar vermez
-
25-Furkan 55
ve kâne : ve oldu
-
25-Furkan 56
ve mâ erselnâ-ke : ve biz seni göndermedik
-
25-Furkan 56
ve nezîren : ve uyarıcı olarak
-
25-Furkan 58
ve tevekkel alâ : ve tevekkül et, güven, vekil tayin et
-
25-Furkan 58
ve sebbih : ve tesbih et
-
25-Furkan 58
ve kefâ : ve kâfidir, yeterlidir
-
25-Furkan 59
vel arda : ve arz, yeryüzü
-
25-Furkan 59
ve mâ beynehumâ : ve ikisi arasındaki şeyler
-
25-Furkan 60
ve izâ : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 60
ve mâ er rahmânu : ve Rahmân nedir
-
25-Furkan 60
ve zâde-hum : ve onlara arttırdı
-
25-Furkan 61
ve ceale : ve kıldı
-
25-Furkan 61
ve kameren : ve ay
-
25-Furkan 62
ve huve : ve o
-
25-Furkan 62
ve en nehâre : ve gündüz
-
25-Furkan 63
ve ibâdu : ve kullar
-
25-Furkan 63
ve izâ : ve olduğu zaman
-
25-Furkan 64
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 64
ve kıyâmen : ve kıyam ederek, ayakta durarak
-
25-Furkan 65
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 66
ve mukâmen : ve ikâmet edilen yer (ikâmet yeri)
-
25-Furkan 67
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 67
ve lem yakturû : ve kısmazlar, cimrilik etmezler
-
25-Furkan 67
ve kâne : ve oldu, idi
-
25-Furkan 68
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 68
ve lâ yaktulûne : ve öldürmezler
-
25-Furkan 68
ve lâ yeznûne : ve zina yapmazlar
-
25-Furkan 68
ve men : ve kim
-
25-Furkan 69
ve yahlud : ve halid olur, daimî kalır, ebediyyen kalır
-
25-Furkan 70
ve âmene : ve mü'min oldu
-
25-Furkan 70
ve amile : ve yaptı
-
25-Furkan 70
ve kâne : ve oldu
-
25-Furkan 71
ve men : ve kim
-
25-Furkan 71
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
25-Furkan 72
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 72
ve izâ merrû : ve karşılaştıkları zaman
-
25-Furkan 73
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 73
ve umyânen : ve kör (âmâ)
-
25-Furkan 74
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 74
ve zurriyyâti-nâ : ve zürriyyet
-
25-Furkan 74
vec'alnâ (ve ic'alna) : ve bizi kıl, yap
-
25-Furkan 75
ve yulekkavne : ve karşılanırlar
-
25-Furkan 75
ve selâmen : ve selâm
-
25-Furkan 76
ve mukâmen : ve ikâmet yeri
-
26-Şuarâ 5
ve mâ ye'tî-him : ve onlara gelmez
-
26-Şuarâ 7
e ve lem yerev ilâ : ve görmüyorlar mı, görmediler mi
-
26-Şuarâ 8
ve mâ kâne : ve olmadı
-
26-Şuarâ 9
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 9
huve : o
-
26-Şuarâ 10
ve iz nâdâ : ve seslenmişti
-
26-Şuarâ 13
ve yadîku : ve daralıyor
-
26-Şuarâ 13
ve lâ yentaliku : ve dönmüyor
-
26-Şuarâ 14
ve lehum : ve onlar için, onlar
-
26-Şuarâ 18
velîden : çocuk olarak, çocukken
-
26-Şuarâ 18
ve lebiste : ve sen kaldın
-
26-Şuarâ 19
ve fealte : ve sen yaptın
-
26-Şuarâ 19
ve ente : ve sen
-
26-Şuarâ 20
ve ene : ve ben
-
26-Şuarâ 21
vehebe lî : bana bağışladı
-
26-Şuarâ 21
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
26-Şuarâ 22
ve tilke : ve bu
-
26-Şuarâ 23
ve mâ : ve nedir
-
26-Şuarâ 24
ve el ardı : ve yeryüzü, yer
-
26-Şuarâ 24
ve mâ : ve şeyler
-
26-Şuarâ 26
ve rabbu : ve Rab
-
26-Şuarâ 26
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
26-Şuarâ 28
ve el magribi : ve batı
-
26-Şuarâ 28
ve mâ : ve şeyler
-
26-Şuarâ 30
e ve lev : olsa da mı
-
26-Şuarâ 33
ve nezea : ve çıkardı
-
26-Şuarâ 36
ve ehâ-hu : ve onun kardeşi
-
26-Şuarâ 36
veb'as : ve gönder
-
26-Şuarâ 39
ve kîle : ve denildi
-
26-Şuarâ 42
ve inne-kum : ve muhakkak siz
-
26-Şuarâ 44
ve ısıyye-hum : ve onların asaları
-
26-Şuarâ 44
ve kâlû : ve dediler
-
26-Şuarâ 48
ve hârûne : ve Harun
-
26-Şuarâ 49
ve ercule-kum : ve sizin ayaklarınız
-
26-Şuarâ 49
ve le : ve mutlaka
-
26-Şuarâ 51
evvele : ilk, evvel
-
26-Şuarâ 52
ve evhay-nâ : ve biz vahyettik
-
26-Şuarâ 55
ve inne-hum : ve muhakkak onlar
-
26-Şuarâ 56
ve innâ : ve muhakkak biz
-
26-Şuarâ 57
ve uyûnin : ve pınarlar
-
26-Şuarâ 58
ve kunûzin : ve hazineler
-
26-Şuarâ 58
ve makâmin : ve makamlar
-
26-Şuarâ 59
ve evresnâ-hâ : ve ona varis kıldık
-
26-Şuarâ 64
ve ezlefnâ : ve yaklaştırdık, yakınlaştırdık
-
26-Şuarâ 65
ve enceynâ : ve kurtardık
-
26-Şuarâ 65
ve men : ve kimseler
-
26-Şuarâ 67
ve mâ kâne : ve olmadı, değiller
-
26-Şuarâ 68
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 68
le huve : elbette O
-
26-Şuarâ 69
vetlu : ve oku, aktar
-
26-Şuarâ 70
ve kavmi-hi : ve onun kavmine
-
26-Şuarâ 74
vecednâ : biz bulduk
-
26-Şuarâ 76
ve âbâu-kum : ve sizin babalarınız, atalarınız
-
26-Şuarâ 78
fe huve : ve o
-
26-Şuarâ 79
vellezî (ve ellezî) : ve ki o
-
26-Şuarâ 79
huve : o
-
26-Şuarâ 79
ve yeskî-ni : ve beni sulayan, içiren
-
26-Şuarâ 80
ve izâ : ve olduğu zaman
-
26-Şuarâ 80
huve : o
-
26-Şuarâ 81
vellezî (ve ellezî) : ve ki o
-
26-Şuarâ 82
vellezî (ve ellezî) : ve, ki o
-
26-Şuarâ 83
ve elhık-nî : ve beni ilhak et, dahil et
-
26-Şuarâ 84
vec'al (ve ic'al) : ve kıl, yap
-
26-Şuarâ 85
vec'al-nî (ve ic'al-nî) : ve beni kıl
-
26-Şuarâ 85
min veraseti : varislerden
-
26-Şuarâ 87
ve lâ tuhzi-nî : ve beni utandırma, alçaltma, perişan etme, mahzun etme
-
26-Şuarâ 88
ve lâ : ve olmaz, ve yoktur
-
26-Şuarâ 90
ve uzlifeti : ve yaklaştırıldı
-
26-Şuarâ 91
ve burrizeti : ve bariz olarak gösterildi
-
26-Şuarâ 92
ve kîle : ve denildi
-
26-Şuarâ 94
ve el gâvune : ve azgınlar
-
26-Şuarâ 95
ve cunûdu : ve ordular
-
26-Şuarâ 96
ve hum : ve onlar
-
26-Şuarâ 99
ve mâ : ve olmadı
-
26-Şuarâ 101
ve : ve
-
26-Şuarâ 103
ve mâ kâne : ve olmadı, değil
-
26-Şuarâ 104
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 104
huve : o
-
26-Şuarâ 108
ve etîû-ni : ve itaat edin
-
26-Şuarâ 109
ve mâ es'elu-kum : ve sizden istemiyorum
-
26-Şuarâ 110
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
26-Şuarâ 111
ve ittebea-ke : ve sana tâbî oldular
-
26-Şuarâ 112
ve mâ : ve olmadı, yok
-
26-Şuarâ 114
ve mâ : ve değil
-
26-Şuarâ 118
ve beyne-hum : ve onların arası
-
26-Şuarâ 118
ve necci-nî : ve beni kurtar
-
26-Şuarâ 118
ve men : ve kimseler, kişiler
-
26-Şuarâ 119
ve men : ve kimseleri
-
26-Şuarâ 121
ve mâ kâne : ve olmadı
-
26-Şuarâ 122
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 122
le huve : elbette O
-
26-Şuarâ 126
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
26-Şuarâ 127
ve mâ es'elu-kum : ve ben sizden istemiyorum
-
26-Şuarâ 129
ve tettehızûne : ve ediniyorsunuz
-
26-Şuarâ 130
ve izâ : ve olduğu zaman
-
26-Şuarâ 131
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
26-Şuarâ 132
vettekû (ve ittekû) : ve takva sahibi olun
-
26-Şuarâ 133
ve benîne : ve oğullar, çocuklar
-
26-Şuarâ 134
ve cennâtin : ve bahçeler
-
26-Şuarâ 134
ve uyûnin : ve pınarlar
-
26-Şuarâ 137
el evvelîne : öncekiler, evvelkiler
-
26-Şuarâ 138
ve mâ : ve değil
-
26-Şuarâ 139
ve mâ kâne : ve olmadı
-
26-Şuarâ 140
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 140
le huve : elbette o
-
26-Şuarâ 144
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
26-Şuarâ 145
ve mâ es'elu-kum : ve ben sizden istemiyorum
-
26-Şuarâ 147
ve uyûnin : ve pınarlar
-
26-Şuarâ 148
ve zurûın : ve ekinler
-
26-Şuarâ 148
ve nahlin : ve hurma ağaçları, hurmalıklar
-
26-Şuarâ 149
ve tenhıtûne : ve oyuyorsunuz, yontuyorsunuz
-
26-Şuarâ 150
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
26-Şuarâ 151
ve lâ tutîû : ve itaat etmeyin
-
26-Şuarâ 152
ve lâ yuslihûne : ve ıslâh etmiyorlar, ıslâh etmezler
-
26-Şuarâ 155
ve lekum : ve sizin için, sizin
-
26-Şuarâ 156
ve lâ temessû-hâ : ve ona dokunmayın
-
26-Şuarâ 158
ve mâ kâne : ve olmadı
-
26-Şuarâ 159
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 159
le huve : elbette O
-
26-Şuarâ 163
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
26-Şuarâ 164
ve mâ es'elu-kum : ve ben sizden istemiyorum
-
26-Şuarâ 166
ve tezerûne : ve bırakıyorsunuz
-
26-Şuarâ 169
ve ehlî : ve ehlim (ailem ve bana tâbî olanlar)
-
26-Şuarâ 170
ve ehlehû : ve onun ehli (ailesi ve ona tâbî olanlar)
-
26-Şuarâ 173
ve emtarnâ : ve (yağmur) yağdırdık
-
26-Şuarâ 174
ve mâ kâne : ve olmadı
-
26-Şuarâ 175
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 175
le huve : elbette o
-
26-Şuarâ 179
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
26-Şuarâ 180
ve mâ es'elu-kum : ve ben sizden istemiyorum
-
26-Şuarâ 181
ve lâ tekûnû : ve olmayın
-
26-Şuarâ 182
vezinû : tartın
-
26-Şuarâ 183
ve lâ tebhasu : ve eksiltmeyin, kısmayın
-
26-Şuarâ 183
ve : ve
-
26-Şuarâ 184
vettekû (ve ittekû) : ve takva sahibi olun
-
26-Şuarâ 184
ve el cibillete : ve insan topluluğu
-
26-Şuarâ 184
el evvelîne : evvelkiler
-
26-Şuarâ 186
ve mâ : ve değil
-
26-Şuarâ 186
ve in : ve eğer, olsa
-
26-Şuarâ 190
ve mâ kâne : ve olmadı
-
26-Şuarâ 191
ve inne : ve muhakkak
-
26-Şuarâ 191
le huve : elbette o
-
26-Şuarâ 192
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
26-Şuarâ 196
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
26-Şuarâ 196
el evvelîne : evvelkiler
-
26-Şuarâ 197
ve lem yekun : ve olmadı
-
26-Şuarâ 198
ve lev : ve olsa, eğer
-
26-Şuarâ 202
ve hum : ve onlar
-
26-Şuarâ 208
ve mâ ehleknâ : ve biz helâk etmedik
-
26-Şuarâ 209
ve mâ kunnâ : ve biz olmadık
-
26-Şuarâ 210
ve mâ tenezzelet : ve indirmedi
-
26-Şuarâ 211
ve mâ yenbagî : ve yakışmaz
-
26-Şuarâ 211
ve mâ yestetîûne : ve muktedir olamazlar, güçleri yetmez
-
26-Şuarâ 214
ve enzir : ve uyar
-
26-Şuarâ 217
ve tevekkel : ve tevekkül et, güven
-
26-Şuarâ 219
ve tekallube-ke : ve senin dönmen
-
26-Şuarâ 220
huve : o
-
26-Şuarâ 223
ve ekseru-hum : ve onların çoğu
-
26-Şuarâ 224
ve eş şuarâu : ve şairler
-
26-Şuarâ 226
ve enne-hum : ve onların ..... olduğunu, muhakkak ki onlar
-
26-Şuarâ 227
ve amilu es sâlihâti : ve salih amel işleyenler, nefs tezkiyesi yapanlar
-
26-Şuarâ 227
ve zekerû : ve zikrettiler
-
26-Şuarâ 227
ventesarû (ve intesarû) : ve yardım alanlar, yardım edilenler
-
26-Şuarâ 227
ve se ya'lemu : ve bilecekler
-
27-Neml 1
ve kitâbin : ve kitap
-
27-Neml 2
ve buşrâ : ve müjdeleyici
-
27-Neml 3
ve yu'tûne : ve verirler
-
27-Neml 3
ve hum : ve onlar
-
27-Neml 5
ve hum : ve onlar
-
27-Neml 6
ve inne-ke : ve muhakkak ki sen, ve muhakkak ki sana
-
27-Neml 8
ve : ve
-
27-Neml 8
ve subhâne allâhi : ve Allah
-
27-Neml 10
ve elkı : ve at
-
27-Neml 10
vellâ : geri döndü, kaçtı
-
27-Neml 10
ve lem yuakkıb : ve arkasına bakmadı
-
27-Neml 12
ve edhıl : ve dahil et, sok
-
27-Neml 12
ve kavmi-hi : ve onun kavmi
-
27-Neml 14
ve cehadû : ve bile bile, bilerek inkâr ettiler
-
27-Neml 14
vesteykanethâ : ve onu yakîn olarak bildiler (inandılar)
-
27-Neml 14
ve uluvven : ve büyüklenerek
-
27-Neml 15
ve lekad : ve andolsun
-
27-Neml 15
ve suleymâne : ve Süleyman
-
27-Neml 15
ve kâlâ : ve (ikisi) dediler
-
27-Neml 16
ve varise : ve varis oldu, mirasçı oldu
-
27-Neml 16
ve kâle : ve dedi
-
27-Neml 16
ve ûtî-nâ : ve bize verildi
-
27-Neml 16
le huve : muhakkak ki o
-
27-Neml 17
ve huşire : ve toplandı
-
27-Neml 17
ve el insi : ve insanlar
-
27-Neml 17
ve et tayrı : ve kuş(lar)
-
27-Neml 18
ve cunûdu-hu : ve onun orduları
-
27-Neml 18
ve hum : ve onlar
-
27-Neml 19
ve kâle : ve dedi
-
27-Neml 19
ve alâ : ve ...a
-
27-Neml 19
ve en a'mele salihan : ve benim salih amel yapmam
-
27-Neml 19
ve edhıl-nî : ve beni dahil et
-
27-Neml 20
ve tefekkada : ve yoklama yaptı
-
27-Neml 22
ve ci'tu-ke : ve sana getirdim
-
27-Neml 23
vecedtu : buldum
-
27-Neml 23
ve ûtiyet : ve verildi
-
27-Neml 23
ve lehâ : ve ona, onun var
-
27-Neml 24
vecedtu-hâ : onu buldum
-
27-Neml 24
ve kavme-hâ : ve onun kavmi
-
27-Neml 24
ve zeyyene : ve süsledi
-
27-Neml 25
ve el ardı : ve yeryüzünde, yerde
-
27-Neml 25
ve ya'lemu : ve bilir
-
27-Neml 25
ve mâ tu'linûne : ve açıkladığınız şeyi
-
27-Neml 26
huve : o
-
27-Neml 28
tevelle : geri dön
-
27-Neml 30
ve inne-hu : ve muhakkak o
-
27-Neml 31
ve'tûnî (ve etû-nî) : ve bana gelin
-
27-Neml 33
kuvvetin : kuvvet
-
27-Neml 33
ve ûlû : ve sahibi
-
27-Neml 33
ve el emru : ve emir, iş
-
27-Neml 34
ve cealû : ve kıldılar, yaptılar
-
27-Neml 34
ve kezâlike : ve işte böyle, bunun gibi
-
27-Neml 35
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
27-Neml 37
ve le : ve elbette, mutlaka
-
27-Neml 37
ve hum : ve onlar
-
27-Neml 39
ve innî : ve muhakkak ben
-
27-Neml 40
li yebluve-nî : beni denemesi için
-
27-Neml 40
ve men : ve kim
-
27-Neml 40
ve men : ve kim
-
27-Neml 42
huve : o
-
27-Neml 42
ve ûtî-nâ : ve bize verildi
-
27-Neml 42
ve kunnâ : ve biz olduk
-
27-Neml 43
ve sadde-hâ : ve onu engelledi, mani oldu
-
27-Neml 44
ve keşefet an : ve açtı
-
27-Neml 44
ve eslemtu : ve teslim oldum
-
27-Neml 45
ve lekad : ve andolsun
-
27-Neml 47
ve : ve
-
27-Neml 48
ve : ve
-
27-Neml 48
ve : ve
-
27-Neml 49
ve ehle-hu : ve onun ehli, ailesi
-
27-Neml 49
li veliyyi-hi : ve onun velîsine, dostlarına
-
27-Neml 49
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
27-Neml 50
ve mekerû : ve hile düzenlediler, tuzak kurdular
-
27-Neml 50
ve meker-nâ : ve biz hile düzenledik
-
27-Neml 50
ve hum : ve onlar
-
27-Neml 51
ve kavme-hum : ve onların kavmi
-
27-Neml 53
ve enceynâ : ve kurtardık
-
27-Neml 53
ve kânû : ve oldular
-
27-Neml 54
ve lûtan : ve Lut
-
27-Neml 54
ve entum : ve siz
-
27-Neml 55
şehveten : şehvetle
-
27-Neml 57
ve ehle-hû : ve onun ailesi
-
27-Neml 58
ve emtarnâ : ve yağmur yağdırdık
-
27-Neml 59
ve selâmun : ve selâm
-
27-Neml 60
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
27-Neml 60
ve enzele : ve indirdi
-
27-Neml 61
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
27-Neml 61
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
27-Neml 61
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
27-Neml 62
ve yekşifu : ve açar, giderir
-
27-Neml 62
ve yec'alu-kum : ve sizi kılar, yapar
-
27-Neml 63
ve el bahri : ve deniz
-
27-Neml 63
ve men : ve kimse
-
27-Neml 64
ve men : ve kim
-
27-Neml 64
ve el ardı : ve yeryüzü
-
27-Neml 65
ve el ardı : ve yeryüzü
-
27-Neml 65
ve mâ yeş'urûne : ve şuurunda olmazlar, farkına varmazlar, bilincinde
-
27-Neml 67
ve : ve
-
27-Neml 67
ve : ve
-
27-Neml 68
ve âbâu-nâ : ve anne babalarımız
-
27-Neml 68
el evvelîne : evvelkiler
-
27-Neml 70
ve lâ tahzen : ve mahzun olma, üzülme
-
27-Neml 70
ve lâ tekun : ve sen olma
-
27-Neml 71
ve yekûlûne : ve derler, söylerler
-
27-Neml 73
ve : ve
-
27-Neml 73
ve lâkinne : ve ama, lâkin, fakat
-
27-Neml 74
ve : ve
-
27-Neml 74
ve mâ yu'linûne : ve açıkladıkları şeyler
-
27-Neml 75
ve : ve
-
27-Neml 75
ve el ardı : ve yeryüzünde
-
27-Neml 77
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
27-Neml 77
ve rahmetun : ve rahmet
-
27-Neml 78
ve huve : ve o
-
27-Neml 79
tevekkel : tevekkül et
-
27-Neml 80
ve lâ tusmiu : ve işittiremezsin
-
27-Neml 80
vellev : döndüler
-
27-Neml 81
ve mâ : ve değil
-
27-Neml 82
ve izâ : ve olduğu zaman
-
27-Neml 83
ve yevme : ve o gün
-
27-Neml 84
ve lem tuhîtû : ve siz ihata edemediniz
-
27-Neml 85
ve vakaa : ve vuku buldu, vaki oldu, yerine geldi
-
27-Neml 86
ve en nehâra : ve gündüz
-
27-Neml 87
ve yevme : ve o gün
-
27-Neml 87
ve men : ve kimse
-
27-Neml 87
ve kullun : ve herkes
-
27-Neml 88
ve terâ : ve görürsün
-
27-Neml 88
ve : ve
-
27-Neml 89
ve hum : ve onlar
-
27-Neml 90
ve men : ve kim
-
27-Neml 91
ve lehu : ve onun
-
27-Neml 91
ve umırtu : ve ben emrolundum
-
27-Neml 92
ve en etluve : ve benim okumam
-
27-Neml 92
ve men : ve kim
-
27-Neml 93
ve kuli : ve de, söyle
-
27-Neml 93
ve mâ : ve değil
-
28-Kasas 3
ve fir'avne : ve firavun
-
28-Kasas 4
ve ceale : ve kıldı
-
28-Kasas 4
ve : ve
-
28-Kasas 5
ve nurîdu : ve istiyoruz
-
28-Kasas 5
ve nec'ale-hum : ve onları kılarız
-
28-Kasas 5
ve nec'ale-hum : ve onları kılarız
-
28-Kasas 6
ve numekkine : ve biz yerleştirelim, kuvvetli kılalım
-
28-Kasas 6
ve nuriye : ve gösterelim
-
28-Kasas 6
ve hâmâne : ve Haman (firavunun veziri)
-
28-Kasas 6
ve cunûde-humâ : ve ikisinin ordusu
-
28-Kasas 7
ve evhaynâ : ve vahyettik
-
28-Kasas 7
ve lâ tehâfî : ve korkma
-
28-Kasas 7
ve lâ tahzenî : ve üzülme
-
28-Kasas 7
ve câılû-hu : ve onu kılacağız
-
28-Kasas 8
aduvven : düşman olarak
-
28-Kasas 8
ve hazenen : ve hüzün olarak, dert olarak
-
28-Kasas 8
ve hâmâne : ve Haman (firavunun veziri)
-
28-Kasas 8
ve cunûde-humâ : ve ikisinin ordusu
-
28-Kasas 9
ve kâletimraetu (kâlet imraetu) : ve hanımı dedi
-
28-Kasas 9
ve leke : ve sana
-
28-Kasas 9
veleden : evlât
-
28-Kasas 9
ve hum : ve onlar
-
28-Kasas 10
ve asbaha : ve sabahladı
-
28-Kasas 11
ve kâlet : ve dedi
-
28-Kasas 11
ve hum : ve onlar
-
28-Kasas 12
ve harremnâ : ve haram ettik, yasakladık
-
28-Kasas 12
ve hum : ve onlar
-
28-Kasas 13
ve lâ tahzene : ve üzülmesin, mahzun olmasın
-
28-Kasas 13
ve li ta'leme : ve bilmesi için
-
28-Kasas 13
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
28-Kasas 14
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
28-Kasas 14
vestevâ : ve kemâle erdi
-
28-Kasas 14
ve ilmen : ve ilim
-
28-Kasas 14
ve kezâlike : ve işte böyle
-
28-Kasas 15
ve dehale : ve girdi
-
28-Kasas 15
vecede : buldu
-
28-Kasas 15
ve hâzâ : ve bu
-
28-Kasas 15
vekeze-hu : ona yumruk attı, onu yumrukladı
-
28-Kasas 16
huve : o
-
28-Kasas 19
huve : o
-
28-Kasas 19
ve mâ turîdu : ve sen istemiyorsun
-
28-Kasas 20
ve câe : ve geldi
-
28-Kasas 22
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
28-Kasas 22
teveccehe : yöneldi, döndü
-
28-Kasas 23
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
28-Kasas 23
verede : vardı, ulaştı
-
28-Kasas 23
vecede : buldu
-
28-Kasas 23
ve vecede : ve buldu
-
28-Kasas 23
ve ebû-nâ : ve bizim babamız
-
28-Kasas 24
tevellâ : döndü
-
28-Kasas 25
ve kassa : ve anlattı
-
28-Kasas 27
ve mâ urîdu : ve ben istemiyorum
-
28-Kasas 28
ve beyne-ke : ve senin arandadır
-
28-Kasas 28
vallâhu (ve allâhu ) : ve Allah
-
28-Kasas 28
vekîlun : vekildir
-
28-Kasas 29
ve sâre : ve yürüdü gitti
-
28-Kasas 29
cezvetin : alevli kor
-
28-Kasas 31
ve en elkı : ve at, bırak
-
28-Kasas 31
vellâ : döndü, dönüp kaçtı
-
28-Kasas 31
ve lem yuakkıb : ve (geri) dönmedi, arkasına bakmadı
-
28-Kasas 31
ve lâ tehaf : ve korkma
-
28-Kasas 32
ve melâi-hi : ve onun halkının ileri gelenleri
-
28-Kasas 34
ve ahî : ve benim kardeşim
-
28-Kasas 34
huve : o
-
28-Kasas 35
ve : ve
-
28-Kasas 35
ve men : ve kim
-
28-Kasas 36
ve mâ semi'nâ : ve biz işitmedik
-
28-Kasas 36
el evvelîne : evvelki
-
28-Kasas 37
ve kâle : ve dedi
-
28-Kasas 37
ve men : ve kim
-
28-Kasas 38
ve kâle : ve dedi
-
28-Kasas 38
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
28-Kasas 39
vestekbere : ve büyüklendiler
-
28-Kasas 39
huve : o
-
28-Kasas 39
ve cunûdu-hu : ve onun askerleri, onun orduları
-
28-Kasas 39
ve zannû : ve zannettiler
-
28-Kasas 40
ve cunûde-hu : ve onun askerleri, onun orduları
-
28-Kasas 41
ve cealnâ-hum : ve biz onları kıldık
-
28-Kasas 41
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
28-Kasas 42
ve etba'nâ-hum : ve biz onlara tâbî kıldık, arkalarından ulaştırdık
-
28-Kasas 42
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
28-Kasas 43
ve lekad : ve andolsun ki
-
28-Kasas 43
ve huden : ve hidayet olarak
-
28-Kasas 43
ve rahmeten : ve rahmet olarak
-
28-Kasas 44
ve mâ kunte : ve sen olmadın, sen değildin
-
28-Kasas 44
ve mâ kunte : ve sen olmadın, sen değildin
-
28-Kasas 45
ve lâkin-nâ : ve lâkin biz
-
28-Kasas 45
tetâvele : uzun oldu
-
28-Kasas 45
ve mâ kunte : ve sen olmadın, sen değilsin
-
28-Kasas 45
ve lâkin-nâ : ve lâkin biz
-
28-Kasas 46
ve mâ kunte : ve sen olmadın, sen değildin
-
28-Kasas 46
ve lâkin : ve ancak
-
28-Kasas 47
ve lev lâ : ve olmasa
-
28-Kasas 47
ve nekûne : ve biz oluruz
-
28-Kasas 48
ve lem : ve değil, olmadı
-
28-Kasas 48
ve kâlû : ve dediler
-
28-Kasas 49
huve : o
-
28-Kasas 50
ve men : ve kim
-
28-Kasas 51
ve lekad : ve andolsun
-
28-Kasas 53
ve izâ yutlâ : ve okunduğu zaman
-
28-Kasas 54
ve yedraûne : ve uzaklaştırırlar, savarlar
-
28-Kasas 54
ve mimmâ (min mâ) : ve şeyden
-
28-Kasas 55
ve izâ semiû : ve işittikleri zaman
-
28-Kasas 55
el lagve : boş söz
-
28-Kasas 55
ve kâlû : ve dediler
-
28-Kasas 55
ve lekum : ve size
-
28-Kasas 56
ve lâkinne allâhe : ve ancak Allah
-
28-Kasas 56
ve huve : ve o
-
28-Kasas 57
ve kâlû : ve dediler
-
28-Kasas 57
ve lem numekkin : ve yerleşik kılmadık, sabit kılmadık
-
28-Kasas 57
ve lâkinne : ve ancak
-
28-Kasas 58
ve kem : ve kaç adet, nice
-
28-Kasas 58
ve kunnâ : ve biz olduk
-
28-Kasas 59
ve mâ kâne : ve olmadı
-
28-Kasas 59
ve mâ kunnâ : ve biz olmadık, ve biz değiliz
-
28-Kasas 59
ve ehlu-hâ : ve onun halkı
-
28-Kasas 60
ve mâ : ve şey
-
28-Kasas 60
ve zînetu-hâ : ve onun süsü
-
28-Kasas 60
ve mâ : ve şey
-
28-Kasas 60
ve ebkâ : ve daha kalıcı, daha bakî
-
28-Kasas 61
huve : o
-
28-Kasas 61
huve : o
-
28-Kasas 62
ve yevme : ve o gün
-
28-Kasas 63
agvey-nâ : biz azdırdık
-
28-Kasas 63
agveynâ-hum : onları azdırdık
-
28-Kasas 63
gavey-nâ : biz azdık
-
28-Kasas 64
ve kîled'û (kîle ud'û) : ve 'çağırın' denildi
-
28-Kasas 64
ve reavu : ve gördüler
-
28-Kasas 65
ve yevme : ve o gün
-
28-Kasas 67
ve âmene : ve îmân etti, âmenû oldu, Allah'a ulaşmayı diledi
-
28-Kasas 67
ve amile sâlihân : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 68
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
28-Kasas 68
ve yahtâru : ve seçer
-
28-Kasas 68
ve teâlâ : ve yüce
-
28-Kasas 69
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
28-Kasas 69
ve mâ : ve şeyler
-
28-Kasas 70
ve huve allâhu : ve o Allah
-
28-Kasas 70
illâ huve : ancak, başka o
-
28-Kasas 70
ve el âhırati : ve ahir, sonraki
-
28-Kasas 70
ve lehu : ve onun
-
28-Kasas 70
ve ileyhi : ve ona
-
28-Kasas 73
ve min rahmeti-hi : ve onun rahmetinden
-
28-Kasas 73
ve en nehâre : ve gündüz
-
28-Kasas 73
ve li tebtegû : ve ibtiga etmeniz için, istemeniz için
-
28-Kasas 73
ve lealle-kum : ve umulur ki böylece siz
-
28-Kasas 74
ve yevme : ve gün
-
28-Kasas 75
ve neza'nâ : ve çekip çıkarttık
-
28-Kasas 75
ve dalle : ve sapıp uzaklaştı
-
28-Kasas 76
ve âteynâ-hu : ve biz ona verdik
-
28-Kasas 76
uli el kuvveti : kuvvet sahibi, kuvvetli
-
28-Kasas 77
vebtegı (ve ibtegı) : ve iste
-
28-Kasas 77
ve lâ tense : ve unutma
-
28-Kasas 77
ve ahsin : ve ihsan et, karşılıksız ver
-
28-Kasas 77
ve lâ tebgı : ve isteme
-
28-Kasas 78
ve lem ya'lem : ve bilmez
-
28-Kasas 78
huve : o
-
28-Kasas 78
kuvveten : kuvvet
-
28-Kasas 78
ve ekseru : ve daha çok
-
28-Kasas 78
ve lâ yus'elu : ve sorulmaz
-
28-Kasas 80
ve kale : ve dedi
-
28-Kasas 80
veyle-kum : size yazıklar olsun
-
28-Kasas 80
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 80
ve lâ yulekkâ-hâ : ve ona mülâki olmaz, kavuşmaz
-
28-Kasas 81
ve bi dâri-hi : ve onun evi
-
28-Kasas 81
ve mâ kâne : ve olmadı, değildi
-
28-Kasas 82
ve asbeha : ve sabahladı, oldu
-
28-Kasas 82
vey : vay, hayret
-
28-Kasas 82
ve yakdiru : ve takdir eder, daraltır
-
28-Kasas 82
vey : vay, hayret
-
28-Kasas 83
uluvven : üstünlük
-
28-Kasas 83
ve lâ : ve olmaz, değil
-
28-Kasas 83
ve el âkibetu : ve akıbet, sonuç
-
28-Kasas 84
ve men : ve kim
-
28-Kasas 85
ve men : ve kimseyi
-
28-Kasas 85
huve : o
-
28-Kasas 86
ve mâ kunte tercû : ve sen ümit etmezdin
-
28-Kasas 87
ve lâ yasuddunne-ke : ve sakın seni alıkoymasınlar
-
28-Kasas 87
ved'u (ve ud'u) : ve çağır, davet et
-
28-Kasas 87
ve lâ tekûnenne : ve sen sakın olma
-
28-Kasas 88
ve lâ ted'u : ve tapma, ibadet etme
-
28-Kasas 88
hûve : onun
-
28-Kasas 88
veche-hu : onun vechi, zatı
-
28-Kasas 88
ve ileyhi : ve ona
-
29-Ankebût 2
ve hum : ve onlar
-
29-Ankebût 3
ve lekad : ve andolsun
-
29-Ankebût 3
ve le : ve mutlaka
-
29-Ankebût 5
ve huve : ve o
-
29-Ankebût 6
ve men : ve kim
-
29-Ankebût 7
ve : ve
-
29-Ankebût 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
29-Ankebût 7
ve le : ve mutlaka, elbette
-
29-Ankebût 8
ve vassaynâ : ve vasiyet ettik, emrettik
-
29-Ankebût 8
ve in : ve eğer
-
29-Ankebût 9
ve : ve
-
29-Ankebût 9
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tasfiyesi) yaptılar
-
29-Ankebût 10
ve : ve
-
29-Ankebût 10
ve le : ve elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 10
ve : ve
-
29-Ankebût 11
ve : ve
-
29-Ankebût 11
ve : ve
-
29-Ankebût 12
ve : ve
-
29-Ankebût 12
velnahmil (ve li nahmil) : ve biz taşıyalım, biz yüklenelim
-
29-Ankebût 12
ve mâ hum : ve onlar değil
-
29-Ankebût 13
ve : ve
-
29-Ankebût 13
ve : ve
-
29-Ankebût 13
ve : ve
-
29-Ankebût 14
ve lekad : ve andolsun
-
29-Ankebût 14
ve hum : ve onlar
-
29-Ankebût 15
ve : ve
-
29-Ankebût 15
ve cealnâ-hâ : ve onu kıldık
-
29-Ankebût 16
ve ibrâhîme : ve İbrâhîm
-
29-Ankebût 16
vettekûhu (ve ittekû-hu) : ve ona karşı takva sahibi olun
-
29-Ankebût 17
ve tahlukûne : ve halkediyorsunuz, yapıyorsunuz
-
29-Ankebût 17
va'budûhu (ve u'budû-hu) : ve ona kul olun
-
29-Ankebût 17
veşkurû : ve şükredin
-
29-Ankebût 18
ve in : ve eğer
-
29-Ankebût 18
ve : ve
-
29-Ankebût 19
ve : ve
-
29-Ankebût 21
ve yerhamu : ve rahmet eder (rahîm esmasıyla tecelli eder)
-
29-Ankebût 21
ve : ve
-
29-Ankebût 22
ve : ve
-
29-Ankebût 22
ve : ve
-
29-Ankebût 22
ve : ve
-
29-Ankebût 22
min veliyyin : velîniz, dostunuz
-
29-Ankebût 22
ve : ve
-
29-Ankebût 23
ve ellezîne : ve onlar
-
29-Ankebût 23
ve likâi-hî : ve ona mülâki olmayı, ulaşmayı
-
29-Ankebût 23
ve ulâike : ve işte onlar
-
29-Ankebût 25
ve : ve
-
29-Ankebût 25
meveddete : sevgi, muhabbet
-
29-Ankebût 25
ve : ve
-
29-Ankebût 25
ve me'vâ-kum : ve sizin dönüş yeriniz
-
29-Ankebût 25
ve mâ lekum : ve sizin için yoktur
-
29-Ankebût 26
ve kâle : ve dedi
-
29-Ankebût 26
huve : o
-
29-Ankebût 27
ve : ve
-
29-Ankebût 27
vehebnâ : biz hibe ettik, armağan ettik, hediye ettik
-
29-Ankebût 27
ve ya'kûbe : ve Yâkub
-
29-Ankebût 27
ve : ve
-
29-Ankebût 27
en nubuvvete : nebîlik, peygamberlik
-
29-Ankebût 27
ve el kitâbe, : ve kitap
-
29-Ankebût 27
ve âteynâ-hu : ve biz ona verdik
-
29-Ankebût 27
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
29-Ankebût 28
ve : ve
-
29-Ankebût 29
ve taktaûne : ve kesiyorsunuz, keseceksiniz
-
29-Ankebût 29
ve te'tûne : ve geliyorsunuz
-
29-Ankebût 31
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
29-Ankebût 32
ve ehle-hû : ve onun ailesi
-
29-Ankebût 33
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
29-Ankebût 33
ve dâka : ve içi daraldı
-
29-Ankebût 33
ve kâlû : ve dediler
-
29-Ankebût 33
ve lâ tahzen : ve mahzun olma
-
29-Ankebût 33
ve ehle-ke : ve senin aileni
-
29-Ankebût 35
ve lekad : ve andolsun ki
-
29-Ankebût 36
ve ilâ medyene : ve Medyen'e
-
29-Ankebût 36
vercû (ve ircû) : ve dileyin
-
29-Ankebût 36
ve lâ ta'sev : ve azgınlık etmeyin
-
29-Ankebût 38
ve âden : ve Ad (kavmi)
-
29-Ankebût 38
ve semûde : ve Semud (kavmi)
-
29-Ankebût 38
ve kad : ve olmuştu
-
29-Ankebût 38
ve zeyyene : ve süsledi
-
29-Ankebût 38
ve kânû : ve oldular, idiler
-
29-Ankebût 39
ve kârûne : ve Karun
-
29-Ankebût 39
ve fir'avne : ve firavun
-
29-Ankebût 39
ve hâmâne : ve Haman
-
29-Ankebût 39
ve lekad : ve andolsun
-
29-Ankebût 39
ve mâ kânû : ve olmadılar
-
29-Ankebût 40
ve : ve
-
29-Ankebût 40
ve : ve
-
29-Ankebût 40
ve : ve
-
29-Ankebût 40
ve : ve
-
29-Ankebût 40
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
29-Ankebût 41
ve inne : ve muhakkak
-
29-Ankebût 42
ve : ve
-
29-Ankebût 42
huve : o
-
29-Ankebût 43
ve : ve
-
29-Ankebût 43
ve : ve
-
29-Ankebût 44
ve : ve
-
29-Ankebût 45
ve ekımı : ve ikame et (kıl)
-
29-Ankebût 45
ve el munkeri : ve münker, nekir, kötülük
-
29-Ankebût 45
ve le : ve elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 45
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
29-Ankebût 46
ve lâ tucâdilû : ve mücâdele etmeyin
-
29-Ankebût 46
ve kûlû : ve deyin
-
29-Ankebût 46
ve unzile : ve indirildi
-
29-Ankebût 46
ve ilâhu-nâ : ve bizim ilâhımız
-
29-Ankebût 46
ve ilâhu-kum : ve sizin ilâhınız
-
29-Ankebût 46
ve nahnu : ve biz
-
29-Ankebût 47
ve kezâlike : ve işte böylece
-
29-Ankebût 47
ve min : ve ...den, dan
-
29-Ankebût 47
ve : ve
-
29-Ankebût 48
ve mâ kunte : ve sen olmadın
-
29-Ankebût 48
ve lâ tehuttu-hu : ve onu yazmıyorsun
-
29-Ankebût 49
huve : o
-
29-Ankebût 49
ve : ve
-
29-Ankebût 50
ve kâlû : ve dediler
-
29-Ankebût 50
ve innemâ : ve sadece, ancak
-
29-Ankebût 51
ve lem yekfi-him : ve onlara kâfi gelmiyor, yetmiyor
-
29-Ankebût 51
ve zikrâ : ve zikir
-
29-Ankebût 52
ve beyne-kum : ve sizin aranızda
-
29-Ankebût 52
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
29-Ankebût 52
ve ellezîne : ve o kimseler
-
29-Ankebût 52
ve keferû : ve inkâr ettiler
-
29-Ankebût 53
ve yesta'cilûne-ke : ve senden acele istiyorlar
-
29-Ankebût 53
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
29-Ankebût 53
ve le ye'tiyenne-hum : ve mutlaka onlara gelecek
-
29-Ankebût 53
ve hum : ve onlar
-
29-Ankebût 54
ve : ve
-
29-Ankebût 55
ve : ve
-
29-Ankebût 55
ve yekûlu : ve derler
-
29-Ankebût 58
ve ellezîne : ve onlar
-
29-Ankebût 58
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
29-Ankebût 59
ve : ve
-
29-Ankebût 59
yetevekkelûne : tevekkül edenlerdir
-
29-Ankebût 60
ve keeyyin : ve nice
-
29-Ankebût 60
ve : ve
-
29-Ankebût 60
ve huve : ve o
-
29-Ankebût 61
ve : ve
-
29-Ankebût 61
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
29-Ankebût 61
ve sehhare : ve musahhar kıldı, emre amade kıldı
-
29-Ankebût 61
ve el kamere : ve ay
-
29-Ankebût 62
ve yakdiru : ve takdir eder, daraltır
-
29-Ankebût 63
ve : ve
-
29-Ankebût 64
ve : ve
-
29-Ankebût 64
ve laibun : ve oyun
-
29-Ankebût 64
ve inne : ve muhakkak
-
29-Ankebût 66
ve li yetemettaû : ve metalansınlar, faydalansınlar
-
29-Ankebût 67
ve lem yerev : ve görmediler
-
29-Ankebût 67
ve yutehattafu : ve zorla kapılıp götürülen, esir alınan
-
29-Ankebût 67
ve bi ni'metillâhi (ni'meti allâhi) : ve Allah'ın ni'metini
-
29-Ankebût 68
ve men : ve kimdir
-
29-Ankebût 68
mesven : barınacak yer
-
29-Ankebût 69
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
29-Ankebût 69
ve innallâhe (inne allâhe) : ve muhakkak ki Allah
-
3-Âl-i İmrân 2
huve : O
-
3-Âl-i İmrân 3
ve enzele : ve indirdi
-
3-Âl-i İmrân 3
ve el incîle : ve İncil
-
3-Âl-i İmrân 4
ve enzele : ve indirdi
-
3-Âl-i İmrân 4
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 5
ve lâ fî es semâi : ve semâda, gökte
-
3-Âl-i İmrân 6
huve ellezî : O ki
-
3-Âl-i İmrân 6
huve : O
-
3-Âl-i İmrân 7
huve ellezî : O ki
-
3-Âl-i İmrân 7
ve uharu : ve diğerleri
-
3-Âl-i İmrân 7
ve ibtigâe : ve amaç edindi, istedi
-
3-Âl-i İmrân 7
ve mâ ya'lemu : ve bilmez
-
3-Âl-i İmrân 7
ve er râsihûne : rûsuh sahipleri
-
3-Âl-i İmrân 7
ve mâ yezzekkeru : ve tezekkür edemezler anlamını çıkartamazlar
-
3-Âl-i İmrân 8
veheb lenâ : bize vehbi olarak ihsan et, bağışla
-
3-Âl-i İmrân 8
el vehhâbu : ihsan eden, bağışlayan, hak kazanmadan veren, karşılıksız veren
-
3-Âl-i İmrân 10
ve lâ : ve değil, olmaz
-
3-Âl-i İmrân 10
ve ûlâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 11
ve ellezîne : ve onlar, ve o kimseler
-
3-Âl-i İmrân 11
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 12
ve tuhşerûne : ve toplanacaksınız
-
3-Âl-i İmrân 12
ve bi'se el mihâdu : ve ne kötü döşek
-
3-Âl-i İmrân 13
ve uhrâ : ve diğeri
-
3-Âl-i İmrân 13
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el benîne : ve oğullara
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el kanâtîri : ve kantarlarca, kantar kantar
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el fıddati : ve gümüş
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el hayli : ve atlar
-
3-Âl-i İmrân 14
el musevvemeti : salma atlar
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el en'âmi : ve hayvanlar, davarlar
-
3-Âl-i İmrân 14
ve el harsi : ve ekinler
-
3-Âl-i İmrân 14
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 15
ve ezvâcun : ve eşler
-
3-Âl-i İmrân 15
ve rıdvânun : ve rıza, razı olma
-
3-Âl-i İmrân 15
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 16
vekı-nâ : bizi koru
-
3-Âl-i İmrân 17
ve es sâdıkîne : ve sadıklar (Allah ile olan ahdlerine sadık olanlar)
-
3-Âl-i İmrân 17
ve el kânitîne : ve kânitin olanlar (Allah'ın huzurunda saygı ile duranlar)
-
3-Âl-i İmrân 17
ve el munfikîne : ve infak edenler, Allah için verenler
-
3-Âl-i İmrân 17
ve el mustagfirîne : ve mağfiret dileyenler (günahlarının sevaba çevrilmesini dileyenler)
-
3-Âl-i İmrân 18
illâ huve : O'ndan başka
-
3-Âl-i İmrân 18
ve el melâiketu : ve melekler
-
3-Âl-i İmrân 18
ve ulû el ilmi : ve ilim sahipleri, kendilerine Allah tarafından ilim verilenler
-
3-Âl-i İmrân 18
illâ huve : O'ndan başka
-
3-Âl-i İmrân 19
ve ma ihtelefe : ve ihtilâfa düştükleri şey
-
3-Âl-i İmrân 19
ve men : ve kimse, kim
-
3-Âl-i İmrân 20
vechiye : vechimi, fizik vücudumu
-
3-Âl-i İmrân 20
ve men ittebea-ni : ve, bana tâbî olan kimseler
-
3-Âl-i İmrân 20
ve kul : ve de, söyle
-
3-Âl-i İmrân 20
ve el ummiyyîne : ve ümmiler, kitap verilmeyenler
-
3-Âl-i İmrân 20
ve in tevellev : ve eğer yüz çevirirlerse
-
3-Âl-i İmrân 20
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 21
ve yaktulûne : öldürüyorlar
-
3-Âl-i İmrân 21
ve yaktulûne : ve öldürüyorlar
-
3-Âl-i İmrân 22
ve el âhirati : ve ahiret
-
3-Âl-i İmrân 22
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
3-Âl-i İmrân 23
yetevellâ : yüz çevirirler, dönerler
-
3-Âl-i İmrân 23
ve hum : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 24
ve garra-hum : ve onları, kendilerini aldattı
-
3-Âl-i İmrân 25
ve vuffiyet : ve ödenir, karşılığı verildi
-
3-Âl-i İmrân 25
ve hum : ve onlara
-
3-Âl-i İmrân 26
ve tenziu el mulke : ve mülkü (geri) alırsın
-
3-Âl-i İmrân 26
ve tuizzu : ve aziz kılarsın
-
3-Âl-i İmrân 26
ve tuzillu : ve zelil edersin
-
3-Âl-i İmrân 27
ve tûlicu en nehâra : ve gündüzü sokarsın
-
3-Âl-i İmrân 27
ve tuhricu el hayya : ve canlıyı çıkarırsın
-
3-Âl-i İmrân 27
ve tuhricu el meyyite : ve ölüyü çıkarırsın
-
3-Âl-i İmrân 27
ve terzuku : ve rızıklandırırsın
-
3-Âl-i İmrân 28
ve men yef'al : ve kim yaparsa
-
3-Âl-i İmrân 28
ve yuhazziru-kumu allâhu : ve Allah sizi sakındırır
-
3-Âl-i İmrân 28
ve ilâ allâhi el masîru : ve dönüş Allah'adır
-
3-Âl-i İmrân 29
ve ya'lemu : ve bilir
-
3-Âl-i İmrân 29
ve mâ fî el ardı : ve yerde olan şeyleri
-
3-Âl-i İmrân 29
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 30
ve mâ amilet : ve ne yaptı ise, yaptığı şeyler,
-
3-Âl-i İmrân 30
teveddu : temenni eder, dua eder, ister
-
3-Âl-i İmrân 30
ve beyne-hû : ve onun (günahları ile) arasında
-
3-Âl-i İmrân 30
ve yuhazziru-kum(u) allâhu : ve Allah sizi sakındırır
-
3-Âl-i İmrân 30
ve allâhu raûfun : ve Allah raûf'tur, şefkatlidir, merhametlidir
-
3-Âl-i İmrân 31
ve yagfir lekum : ve size mağfiret eder
-
3-Âl-i İmrân 31
ve allâhu gafûrun : ve Allah mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
-
3-Âl-i İmrân 32
ve er resûle : ve resûle, elçiye
-
3-Âl-i İmrân 32
fe in tevellev : bundan sonra , eğer, dönerlerse
-
3-Âl-i İmrân 33
âdeme ve nûhan : Hazreti Âdem ve Hazreti Nuh
-
3-Âl-i İmrân 33
ve âle ibrâhîme : ve Hz. İbrâhîm'in ailesini
-
3-Âl-i İmrân 33
ve âle imrâne : ve İmrân ailesini
-
3-Âl-i İmrân 34
ve allâhu semîun : ve Allah en iyi işiten
-
3-Âl-i İmrân 36
ve allâhu a'lemu : ve Allah bildi, biliyordu
-
3-Âl-i İmrân 36
ve leyse ez zekeru : ve erkek .... değildir
-
3-Âl-i İmrân 36
ve in-nî : ve muhakkak ki ben
-
3-Âl-i İmrân 36
ve in-nî : ve muhakkak ki ben
-
3-Âl-i İmrân 36
ve zurriyyete-hâ : ve onun zurriyetini, neslini
-
3-Âl-i İmrân 37
ve enbete-hâ : ve onu yetiştirdi
-
3-Âl-i İmrân 37
ve keffele-hâ : ve ona kefil kıldı, bakmakla mükellef kıldı
-
3-Âl-i İmrân 37
vecede inde-hâ : onun yanında buldu
-
3-Âl-i İmrân 37
kâlet huve : o ... dedi
-
3-Âl-i İmrân 39
ve huve : ve o
-
3-Âl-i İmrân 39
ve seyyiden : ve seyyid, peygamber soyundan gelen
-
3-Âl-i İmrân 39
ve hasûran : ve son derece nefsine hakim
-
3-Âl-i İmrân 39
ve nebiyyen : ve peygamber
-
3-Âl-i İmrân 40
ve kad beleganiye : ve bana erişmiştir
-
3-Âl-i İmrân 40
ve imraetî âkirun : ve benim kadınım kısırdır.
-
3-Âl-i İmrân 41
ve uzkur rabbe-ke : ve Rabbini zikret
-
3-Âl-i İmrân 41
ve sebbih : ve tesbih et
-
3-Âl-i İmrân 41
bi el aşiyyi ve el ibkâri : akşam ve sabah
-
3-Âl-i İmrân 42
ve iz kâlet : ve demişdi
-
3-Âl-i İmrân 42
ve tahhare-ki : ve seni temizledi, tertemiz yarattı
-
3-Âl-i İmrân 42
ve estafâ-ki : ve seni seçti
-
3-Âl-i İmrân 43
ve uscudî : ve secde et
-
3-Âl-i İmrân 43
ve irkai mea er râkiîne : ve rükû edenlerle birlikte rükû et
-
3-Âl-i İmrân 44
ve mâ kunte : ve sen ... değildin
-
3-Âl-i İmrân 44
ve mâ kunte : ve sen ... değildin
-
3-Âl-i İmrân 45
vecîhan : şerefli, itibarlı
-
3-Âl-i İmrân 45
fî ed dunyâ ve el âhıreti : dünyada ve ahirette
-
3-Âl-i İmrân 45
ve min el mukarrebîne : ve (Allah'a) yakın olanlardan
-
3-Âl-i İmrân 46
ve yukellimu en nâse : ve insanlarla konuşacak
-
3-Âl-i İmrân 46
ve kehlen : ve yetişkinlik çağı
-
3-Âl-i İmrân 46
ve min es sâlihîne : ve salihlerden, salâha erenlerden
-
3-Âl-i İmrân 47
lî veledun : benim çocuğum
-
3-Âl-i İmrân 47
ve lem yemses-nî : ve bana dokunmadı
-
3-Âl-i İmrân 48
ve yuallimu-hu : ve ona öğretecek
-
3-Âl-i İmrân 48
ve el hikmete : ve hikmeti
-
3-Âl-i İmrân 48
ve et tevrâte ve el incîle : ve Tevrat'ı ve İncil'i
-
3-Âl-i İmrân 49
ve resûlen : ve resûl, elçi olarak
-
3-Âl-i İmrân 49
ve ubriu : ve iyileştiririm
-
3-Âl-i İmrân 49
ve el ebrasa : ve abraş hastalığı (ciltte alaca hastalığı)
-
3-Âl-i İmrân 49
ve uhyî el mevtâ : ve ölüyü diriltirim
-
3-Âl-i İmrân 49
ve unebbiu-kum : ve size haber veririm
-
3-Âl-i İmrân 49
ve mâ teddehırûne : ve biriktirdiğiniz şeyleri
-
3-Âl-i İmrân 50
ve musaddikan : ve tastik edici olan, tastik eden
-
3-Âl-i İmrân 50
ve li uhılle lekum : ve size helâl kılmak için
-
3-Âl-i İmrân 50
ve ci'tu-kum bi : ve geldim, getirdim
-
3-Âl-i İmrân 50
ve etîû-ni : ve bana itaat ediniz
-
3-Âl-i İmrân 51
ve rabbu-kum : ve sizin Rabbiniz
-
3-Âl-i İmrân 52
ve eşhed : ve şahit ol
-
3-Âl-i İmrân 53
ve itteba'nâ : ve biz tâbî olduk
-
3-Âl-i İmrân 54
ve mekerû : ve hile yaptılar, tuzak kurdular
-
3-Âl-i İmrân 54
ve mekere allâhu : ve Allah'ın tuzağı
-
3-Âl-i İmrân 54
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 55
muteveffî-ke : seni vefat ettirecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
ve râfiu-ke : ve seni yükseltecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
ve mutahhiru-ke : ve seni temizleyecek olan
-
3-Âl-i İmrân 55
ve câilu : ve kılacak olan
-
3-Âl-i İmrân 56
ve el âhıreti : ve ahirette
-
3-Âl-i İmrân 56
ve mâ lehum : ve onlar için, onların yoktur
-
3-Âl-i İmrân 57
ve emmâ : ve lakin, fakat
-
3-Âl-i İmrân 57
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi tezkiye edici amel yaptılar
-
3-Âl-i İmrân 57
yuveffî-him : onlara ödenir
-
3-Âl-i İmrân 57
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 58
vez zikri : ve, öğüt, Kur'ân, zikir
-
3-Âl-i İmrân 61
ve ebnâe-kum : ve sizin oğullarınız
-
3-Âl-i İmrân 61
ve nisâe-nâ : ve bizim kadınlarımız
-
3-Âl-i İmrân 61
ve nisâe-kum : ve sizin kadınlarınız
-
3-Âl-i İmrân 61
ve enfuse-nâ : ve kendimiz, bizler
-
3-Âl-i İmrân 61
ve enfuse-kum : ve sizler
-
3-Âl-i İmrân 62
le huve : gerçekten o
-
3-Âl-i İmrân 62
ve mâ min : ve ...'dan yoktur
-
3-Âl-i İmrân 62
ve inne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
3-Âl-i İmrân 62
le huve : gerçekten o
-
3-Âl-i İmrân 63
fe in tevellev : buna rağmen dönerlerse
-
3-Âl-i İmrân 64
ve beyne-kum : ve sizin aranızda
-
3-Âl-i İmrân 64
ve lâ nuşrike : ve şirk, ortak koşmayalım
-
3-Âl-i İmrân 64
ve lâ yettehize : ve edinmeyelim
-
3-Âl-i İmrân 64
fe in tevellev : bundan sonra eğer, dönerse
-
3-Âl-i İmrân 65
ve mâ unzilet : ve indirilmedi
-
3-Âl-i İmrân 65
et tevrâtu ve el incîlu : Tevrat ve İncil
-
3-Âl-i İmrân 66
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 67
ve lâ nasrâniyyen : ve hristiyan olmadı
-
3-Âl-i İmrân 67
ve lâkin kâne : ve lâkin, fakat ... oldu
-
3-Âl-i İmrân 67
ve mâ kâne : ve olmadı
-
3-Âl-i İmrân 68
ve hâza en nebiyyu : ve bu peygamber
-
3-Âl-i İmrân 68
ve ellezîne : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 68
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 68
veliyyu : veli, dost
-
3-Âl-i İmrân 69
veddet : diledi
-
3-Âl-i İmrân 69
ve mâ yudıllûne : ve düşüremezler
-
3-Âl-i İmrân 69
ve mâ yeş'urûne : ve farkında değiller
-
3-Âl-i İmrân 70
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 71
ve tektumûne : ve gizliyorsunu
-
3-Âl-i İmrân 71
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 72
ve kâlet : ve dedi
-
3-Âl-i İmrân 72
veche en nehâri : gündüz
-
3-Âl-i İmrân 72
ve ukfurû : ve inkâr edin
-
3-Âl-i İmrân 73
ve lâ tu'minû : inanmayın, îmân etmeyin
-
3-Âl-i İmrân 73
ve allâhu vâsiun : ve Allah Vâsi'dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar)
-
3-Âl-i İmrân 74
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 75
ve min : ve ...den, ...dan
-
3-Âl-i İmrân 75
ve minhum : ve onlardan
-
3-Âl-i İmrân 75
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
3-Âl-i İmrân 75
ve hum : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 76
ve ittekâ : ve takva sahibi oldu
-
3-Âl-i İmrân 77
ve eymâni-him : ve yeminlerini
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lâ yukellimu-hum : ve onlarla konuşmayacak,
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lâ yenzuru : ve nazar etmeyecek, bakmayacak
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lâ yuzekkî-him : ve onları temize çıkarmayacak
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lehum : ve onlar için
-
3-Âl-i İmrân 78
ve inne : ve muhakkak ki
-
3-Âl-i İmrân 78
ve mâ huve : ve o değildir
-
3-Âl-i İmrân 78
ve yekûlûne : ve derler
-
3-Âl-i İmrân 78
huve : o
-
3-Âl-i İmrân 78
ve mâ huve : ve o değildir
-
3-Âl-i İmrân 78
ve yekûlûne : ve derler
-
3-Âl-i İmrân 78
ve hum : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 79
ve el hukme : ve hikmet
-
3-Âl-i İmrân 79
ve en nubuvvete : ve nebilik, peygamberlik
-
3-Âl-i İmrân 79
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
3-Âl-i İmrân 79
ve bimâ : ve sebebiyle, ...'den dolayı
-
3-Âl-i İmrân 80
ve lâ ye'mure-kum : ve size emretmez
-
3-Âl-i İmrân 80
ve en nebiyyîne : ve peygamberleri
-
3-Âl-i İmrân 81
ve iz ehaze allâhu : ve Allah aldığı zaman
-
3-Âl-i İmrân 81
ve hikmetin : ve hikmet
-
3-Âl-i İmrân 81
ve le tensurunne-hu : ve mutlaka ona yardım edeceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 81
ve ehaztum : ve aldınız
-
3-Âl-i İmrân 81
ve ene mea-kum : ve ben, sizinle beraberim
-
3-Âl-i İmrân 82
tevellâ : yüz çevirir, döner
-
3-Âl-i İmrân 83
ve lehû : ve ona
-
3-Âl-i İmrân 83
ve el ardı : ve yeryüzünde
-
3-Âl-i İmrân 83
ve kerhen : ve istemeyerek
-
3-Âl-i İmrân 83
ve ileyhi : ve ona
-
3-Âl-i İmrân 84
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 84
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 84
ve ismâîle : ve İsmâil (A.S)'a
-
3-Âl-i İmrân 84
ve ishâka : ve İshâk (A.S)'a
-
3-Âl-i İmrân 84
ve ya'kûbe : ve Yâkub (A.S)'a
-
3-Âl-i İmrân 84
ve el esbâtı : ve Yâkupoğulları'na
-
3-Âl-i İmrân 84
ve mâ ûtiye : ve verilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 84
ve îsâ : ve Hz. Îsâ
-
3-Âl-i İmrân 84
ve en nebiyyûne : ve nebiler, peygamberler
-
3-Âl-i İmrân 84
ve nahnu : ve biz
-
3-Âl-i İmrân 85
ve men : ve kim
-
3-Âl-i İmrân 85
ve huve : ve o
-
3-Âl-i İmrân 86
ve şehidû : ve şahit oldular
-
3-Âl-i İmrân 86
ve câe-hum : ve onlara geldi
-
3-Âl-i İmrân 86
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 87
ve el melâiketi : ve melekler
-
3-Âl-i İmrân 87
ve en nâsi : ve insanlar
-
3-Âl-i İmrân 88
ve lâ hum yunzarûne : ve onlara nazar edilmez, bakılmaz
-
3-Âl-i İmrân 89
ve aslehû : ve ıslâh oldular, nefslerini tezkiye ettiler
-
3-Âl-i İmrân 90
ve ulâike : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 91
ve mâtû : ve öldüler
-
3-Âl-i İmrân 91
ve hum : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 91
ve lev iftedâ bi-hî : ve onu fidye olarak verse
-
3-Âl-i İmrân 91
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
3-Âl-i İmrân 92
ve mâ tunfikû : ve infak ettiğiniz şey
-
3-Âl-i İmrân 95
ve mâ kâne : ve o olmadı
-
3-Âl-i İmrân 96
evvele beytin : ilk ev
-
3-Âl-i İmrân 96
ve huden : ve hidayet vesilesi olan
-
3-Âl-i İmrân 97
ve men : ve kim (...olursa)
-
3-Âl-i İmrân 97
ve li allâhi : ve Allah için
-
3-Âl-i İmrân 97
ve men : ve kim
-
3-Âl-i İmrân 98
ve allâhu şehîdun : ve Allah şahittir
-
3-Âl-i İmrân 99
ivecen : eğrilik
-
3-Âl-i İmrân 99
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 99
ve mâ allâhu : ve Allah değildir
-
3-Âl-i İmrân 101
ve keyfe : ve nasıl
-
3-Âl-i İmrân 101
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 101
ve fî-kum : ve sizin içinizde, aranızda
-
3-Âl-i İmrân 101
ve men : ve kim
-
3-Âl-i İmrân 102
ve lâ temûtunne (temûtu enne) : ve sakın siz ölmeyin
-
3-Âl-i İmrân 102
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 103
ve ı'tasımû : ve sarılın
-
3-Âl-i İmrân 103
ve lâ teferrekû : ve ayrılmayın, fırkalara ayrılmayın
-
3-Âl-i İmrân 103
ve uzkurû : anın, hatırlayın
-
3-Âl-i İmrân 103
ve kuntum : ve siz oldunuz
-
3-Âl-i İmrân 104
ve li tekun : ve olsun
-
3-Âl-i İmrân 104
ve ye'murûne : ve emreder
-
3-Âl-i İmrân 104
ve yenhevne : ve nehy eder, men eder
-
3-Âl-i İmrân 104
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 105
ve lâ tekûnû : ve olmayın
-
3-Âl-i İmrân 105
ve ihtelefû : ve ihtilâfa, ayrılığa, anlaşmazlığa düştüler
-
3-Âl-i İmrân 105
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 106
ve tesveddu : ve siyahlaşacak, kararacak
-
3-Âl-i İmrân 106
esveddet : karardı
-
3-Âl-i İmrân 107
ve emmâ : ve amma, amma ...ise
-
3-Âl-i İmrân 108
ve mâ allâhu : ve Allah değildir
-
3-Âl-i İmrân 109
ve li allâhi : ve Allah için, Allah'ın
-
3-Âl-i İmrân 109
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzündeki, yerlerde olan ne varsa
-
3-Âl-i İmrân 109
ve ilâ allâhi : ve Allah'a
-
3-Âl-i İmrân 110
ve tenhevne : ve nehyedersiniz, men edersiniz
-
3-Âl-i İmrân 110
ve tu'minûne bi allâhi : ve Allah'a îmân edersiniz
-
3-Âl-i İmrân 110
ve lev âmene : ve eğer îmân etselerdi
-
3-Âl-i İmrân 110
ve ekseru-hum : ve onların çoğu
-
3-Âl-i İmrân 111
ve in yukâtilû-kum : ve eğer sizinle savaşırlarsa
-
3-Âl-i İmrân 111
yuvellû-kum : size (arkalarını) dönerler
-
3-Âl-i İmrân 112
ve hablin : ve bir ip
-
3-Âl-i İmrân 112
ve bâû : ve uğradılar
-
3-Âl-i İmrân 112
ve duribet : ve vuruldu
-
3-Âl-i İmrân 112
ve yaktulûne : ve öldürüyorlar
-
3-Âl-i İmrân 112
ve kânû : ve oldular
-
3-Âl-i İmrân 113
ve hum : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 114
ve el yevmi el âhiri : ve âhir güne, son güne, sonraki güne
-
3-Âl-i İmrân 114
ve ye'murûne : ve emrederler
-
3-Âl-i İmrân 114
ve yenhevne : ve nehy ederler, men ederler
-
3-Âl-i İmrân 114
ve yusâriûne : ve koşarlar
-
3-Âl-i İmrân 114
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 115
ve mâ yef'alû : ve yaptıkları şey
-
3-Âl-i İmrân 115
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 116
ve lâ evlâdu-hum : ve evlâtları ... olmaz
-
3-Âl-i İmrân 116
ve ulâike : ve işte onlar
-
3-Âl-i İmrân 117
ve mâ zaleme-hum : ve onlara zulmetmedi
-
3-Âl-i İmrân 117
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
3-Âl-i İmrân 118
veddû : istediler, temenni ettiler
-
3-Âl-i İmrân 118
ve mâ tuhfî : ve gizledikleri şey
-
3-Âl-i İmrân 119
ve lâ yuhıbbûne-kum : ve onlar sizi sevmezler
-
3-Âl-i İmrân 119
ve tû'minûne : ve siz îmân edersiniz
-
3-Âl-i İmrân 119
ve izâ : ve ...olduğu zaman
-
3-Âl-i İmrân 119
ve izâ halev : ve yalnız kaldıkları zaman
-
3-Âl-i İmrân 120
ve in tusib-kum : ve eğer size isabet ederse
-
3-Âl-i İmrân 120
ve in tasbirû : ve eğer sabrederseniz
-
3-Âl-i İmrân 120
ve tettekû : ve takva sahibi olursanız
-
3-Âl-i İmrân 121
ve iz : ve o zaman ...olmuştu
-
3-Âl-i İmrân 121
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 122
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 122
veliyyu-humâ : o ikisinin (onların) dostu
-
3-Âl-i İmrân 122
ve alâ allâhi : ve Allah'a
-
3-Âl-i İmrân 122
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler
-
3-Âl-i İmrân 123
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 123
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 125
ve tettekû : ve takva sahibi olursanız
-
3-Âl-i İmrân 125
ve ye'tû-kum : ve size gelirler
-
3-Âl-i İmrân 126
ve mâ ceale-hu allâhu : ve Allah onu yapmadı
-
3-Âl-i İmrân 126
ve li tatmeinne : ve tatmin olması, sukûnet bulması için
-
3-Âl-i İmrân 126
ve men nasru (mâ en nasru) : ve yardım (başka bir şekilde) olmaz
-
3-Âl-i İmrân 129
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah için
-
3-Âl-i İmrân 129
ve mâ fî el ardı : ve yeryüzünde, yerde ne varsa
-
3-Âl-i İmrân 129
ve yuazzibu : ve azab eder, azaplandırır
-
3-Âl-i İmrân 129
ve allâhu gafûrun : ve Allah gafûrdur, bağışlayandır
-
3-Âl-i İmrân 130
ve ittekû allâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olun
-
3-Âl-i İmrân 131
ve ittekû : takva sahibi olun
-
3-Âl-i İmrân 132
ve etîû allâhe : ve Allah'a itaat edin
-
3-Âl-i İmrân 132
ve er resûle : ve resûle, elçiye
-
3-Âl-i İmrân 133
ve sâriû : ve koşun
-
3-Âl-i İmrân 133
ve cennetin : ve cennet
-
3-Âl-i İmrân 133
ve el ardu : ve yeryüzü (yedi kat yerler)
-
3-Âl-i İmrân 134
ve ed darrâi : ve darlık
-
3-Âl-i İmrân 134
ve el kâzımîne : ve yutanlar
-
3-Âl-i İmrân 134
ve el âfîne an : ve affedenler
-
3-Âl-i İmrân 134
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 135
vellezîne : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 135
ve men : ve kim
-
3-Âl-i İmrân 135
ve lem yusırrû : ve ısrar etmezler
-
3-Âl-i İmrân 135
ve hum : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 136
ve cennâtun : ve cennetler
-
3-Âl-i İmrân 136
ve ni'me : ve ne güzel
-
3-Âl-i İmrân 138
ve huden : ve hidayet
-
3-Âl-i İmrân 138
ve mev'ızatun : ve vaaz, öğüt
-
3-Âl-i İmrân 139
ve lâ tehinû : ve gevşemeyin, korkmayın
-
3-Âl-i İmrân 139
ve lâ tahzenû : ve mahzun olmayın, üzülmeyin
-
3-Âl-i İmrân 139
ve entum : ve siz
-
3-Âl-i İmrân 140
ve tilke : ve o, bu
-
3-Âl-i İmrân 140
ve li ya'leme allâhu : ve Allah bilmesi, belli etmesi için
-
3-Âl-i İmrân 140
ve yettehize : ve edinir
-
3-Âl-i İmrân 140
ve allâhu lâ yuhibbu : ve Allah sevmez
-
3-Âl-i İmrân 141
ve li yumahhisa : kusursuz kılması, temize çıkarması
-
3-Âl-i İmrân 141
ve yemhaka : ve yavaş yavaş helâk etmesi
-
3-Âl-i İmrân 142
ve lemmâ : ve ancak, dışında, ...olmadıkça
-
3-Âl-i İmrân 142
ve ya'leme : ve bilir, belli eder
-
3-Âl-i İmrân 143
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 143
ve entum tenzurûne : ve siz inzar ediyorsunuz, bekliyorsunuz
-
3-Âl-i İmrân 144
ve mâ muhammedun : ve Muhammed ... olmadı, değildir
-
3-Âl-i İmrân 144
ve men : ve kim ... ise
-
3-Âl-i İmrân 144
ve se yeczî allâhu : ve Allah yakında karşılığını verecek, mükâfatlandıracak
-
3-Âl-i İmrân 145
ve mâ kâne : ve olmadı
-
3-Âl-i İmrân 145
ve men : ve kim
-
3-Âl-i İmrân 145
ve men : ve kim
-
3-Âl-i İmrân 145
ve se neczî : ve yakında karşılığını vereceğiz, mükâfatlandıracağız
-
3-Âl-i İmrân 146
ve keeyyin : ve niceleri
-
3-Âl-i İmrân 146
fe mâ vehenû : fakat gevşeklik göstermediler
-
3-Âl-i İmrân 146
ve mâ daufû : ve zayıflık göstermediler
-
3-Âl-i İmrân 146
ve mestekânû : ve boyun eğmediler
-
3-Âl-i İmrân 146
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 147
ve mâ kâne : ve olmadı
-
3-Âl-i İmrân 147
ve isrâfe-nâ : ve israfımız, aşırılığımız, taşkınlığımız
-
3-Âl-i İmrân 147
ve sebbit : ve sabit kıl
-
3-Âl-i İmrân 147
ve unsur-nâ : ve bize yardım et
-
3-Âl-i İmrân 148
ve husne : ve güzel, en güzel
-
3-Âl-i İmrân 148
ve allâhu yuhibbu : ve Allah sever
-
3-Âl-i İmrân 150
ve huve : ve o
-
3-Âl-i İmrân 151
ve me'vâ-humu : ve onların sığınağı, barınağı
-
3-Âl-i İmrân 151
ve bi'se : ve ne kötü
-
3-Âl-i İmrân 151
mesve : kalınan yer
-
3-Âl-i İmrân 152
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 152
ve tenâza'tum : ve nizâya (anlaşmazlığa) düştünüz
-
3-Âl-i İmrân 152
ve asaytum : ve isyan ettiniz
-
3-Âl-i İmrân 152
ve min-kum : ve sizden
-
3-Âl-i İmrân 152
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 152
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 153
ve lâ telvûne : ve dönüp bakmıyordunuz
-
3-Âl-i İmrân 153
ve er resûlu : ve resûl
-
3-Âl-i İmrân 153
ve lâ mâ : ve şeylere değil
-
3-Âl-i İmrân 153
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 154
ve tâifetun : ve bir grup, topluluk, cemaat
-
3-Âl-i İmrân 154
ve li yebteliye allâhu : ve Allah'ın sınaması için
-
3-Âl-i İmrân 154
ve li yumahhısa : ve temize çıkarmak (fitneden kurtarmak)
-
3-Âl-i İmrân 154
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 155
tevellev : yüz çevirdiler
-
3-Âl-i İmrân 155
ve lekad : ve andolsun ki
-
3-Âl-i İmrân 156
ve kâlû : ve dediler
-
3-Âl-i İmrân 156
ve mâ kutilû : ve öldürülmezlerdi
-
3-Âl-i İmrân 156
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 156
ve yumîtu : ve öldürür
-
3-Âl-i İmrân 156
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 157
ve le in : ve eğer ... olursa
-
3-Âl-i İmrân 157
ve rahmetun : ve rahmet
-
3-Âl-i İmrân 158
ve le : ve elbette, mutlaka
-
3-Âl-i İmrân 159
ve lev kunte : ve eğer, sen ... olsaydın
-
3-Âl-i İmrân 159
ve istagfir : ve mağfiret dile
-
3-Âl-i İmrân 159
ve şâvir-hum : ve onlarla muşavere et, onlara danış
-
3-Âl-i İmrân 159
fe tevekkel : artık tevekkül et
-
3-Âl-i İmrân 159
el mutevekkilîne : tevekkül edenler, Allah'a güvenenler
-
3-Âl-i İmrân 160
ve in yahzul-kum : ve eğer size yardımı keserse
-
3-Âl-i İmrân 160
ve alâ allâhi : ve Allah'a
-
3-Âl-i İmrân 160
fe li yetevekkeli : o zaman tevekkül etsinler, güvensinler
-
3-Âl-i İmrân 161
ve mâ kâne : ve olmadı, olamaz
-
3-Âl-i İmrân 161
ve men : ve kim
-
3-Âl-i İmrân 161
tuveffâ : vefa edilir, ödenir
-
3-Âl-i İmrân 161
ve hum : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 162
ve me'vâ-hu : ve onun barınağı, sığınağı
-
3-Âl-i İmrân 162
ve bi'se el masîru : ve kötü varış yeri, dönüş yeri
-
3-Âl-i İmrân 163
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 164
ve yuzekkî-him : ve onları tezkiye eder, arındırır
-
3-Âl-i İmrân 164
ve yuallimu-hum : ve onlara öğretir
-
3-Âl-i İmrân 164
ve el hikmete : ve hikmet
-
3-Âl-i İmrân 164
ve in kânû : ve '... ise, ... idi' ler
-
3-Âl-i İmrân 165
e ve lemmâ : ve ... olduğu zaman
-
3-Âl-i İmrân 165
huve : o
-
3-Âl-i İmrân 166
ve mâ asâbe-kum : ve size isabet eden şey
-
3-Âl-i İmrân 166
ve li ya'leme : ve bilmesi için
-
3-Âl-i İmrân 167
ve li ya'leme : ve bilmesi, belirlenmesi için
-
3-Âl-i İmrân 167
ve kîle : ve denildi
-
3-Âl-i İmrân 167
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 168
ve kaadû : ve oturdular
-
3-Âl-i İmrân 169
ve lâ tahsebenne : ve sakın zannetmeyin
-
3-Âl-i İmrân 170
ve yestebşirûne : ve müjdelemek isterler
-
3-Âl-i İmrân 170
ve lâ hum : ve onlar değildir, olmazlar
-
3-Âl-i İmrân 171
ve fadlin : ve fazl
-
3-Âl-i İmrân 171
ve enne allâhe : ve Allah'ın ... olduğu
-
3-Âl-i İmrân 172
ve er resûli : ve resûle, elçi
-
3-Âl-i İmrân 172
ve ettekav : ve takva sahibi olanlar
-
3-Âl-i İmrân 173
ve kâlû : ve dediler
-
3-Âl-i İmrân 173
ve ni'me el vekîlu : ve ne güzel vekil
-
3-Âl-i İmrân 174
ve fadlin : ve bir fazl
-
3-Âl-i İmrân 174
ve ettebeû : ve tâbî oldular
-
3-Âl-i İmrân 174
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 175
ve hâfû-ni : ve Ben'den korkun
-
3-Âl-i İmrân 176
ve lâ yahzun-ke : ve seni mahzun etmesin
-
3-Âl-i İmrân 176
ve lehum : ve onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 177
ve lehum : ve onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 178
ve lâ yahsebe-enne : ve sakın zannetmesinler
-
3-Âl-i İmrân 178
ve lehum : ve onlar için, onlara vardır
-
3-Âl-i İmrân 179
ve mâ kâne : ve olmadı, değildir
-
3-Âl-i İmrân 179
ve lâkinne allâhe : ve lâkin, fakat, Allah
-
3-Âl-i İmrân 179
ve rusuli-hî : ve O'nun resûllerine, elçilerine
-
3-Âl-i İmrân 179
ve in tu'minû : ve eğer îmân ederseniz
-
3-Âl-i İmrân 179
ve tettekû : ve takva sahibi olursanız
-
3-Âl-i İmrân 180
ve lâ yahsebe-enne : ve sakın zannetmesinler
-
3-Âl-i İmrân 180
huve : o
-
3-Âl-i İmrân 180
bel huve : hayır, bilâkis o
-
3-Âl-i İmrân 180
se yutavvekûne : boyunlarına dolanacak
-
3-Âl-i İmrân 180
ve li allâhi : ve Allah'ın
-
3-Âl-i İmrân 180
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
3-Âl-i İmrân 180
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 181
ve nahnu : ve biz
-
3-Âl-i İmrân 181
ve katle-hum : ve onların öldürmelerini
-
3-Âl-i İmrân 181
ve nekûlu : ve diyeceğiz
-
3-Âl-i İmrân 182
ve enne allâhe : ve Allah ... olduğu
-
3-Âl-i İmrân 183
ve bi ellezî : ve ki o şey
-
3-Âl-i İmrân 184
ve ez zuburi : ve yazılı sahifeler
-
3-Âl-i İmrân 184
ve el kitâbi el munîri : ve aydınlatıcı (hak yola) ışık tutan nurlu Kitap
-
3-Âl-i İmrân 185
ve innemâ : ve lakin, fakat, amma
-
3-Âl-i İmrân 185
tuveffevne : vefa edilir, ödenir, ödenecek
-
3-Âl-i İmrân 185
ve udhıle el cennete : ve cennete, sokulur, konur
-
3-Âl-i İmrân 185
ve mâ el hayâtu ed dunyâ : ve dünya hayatı değildir
-
3-Âl-i İmrân 186
ve enfusi-kum : ve nefsleriniz, kendiniz, canlarınız
-
3-Âl-i İmrân 186
ve le tesmeunne : ve elbette işiteceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 186
ve min ellezîne : ve onlardan
-
3-Âl-i İmrân 186
ve in tasbirû : ve eğer siz sabrederseniz
-
3-Âl-i İmrân 186
ve tettekû : ve takva sahibi olun
-
3-Âl-i İmrân 187
ve iz ehaze allâhu : ve Allah ... almıştı
-
3-Âl-i İmrân 187
ve lâ tektumûne-hu : ve onu gizlemeyeceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 187
verâe zuhûrihim : sırtlarının arkasına
-
3-Âl-i İmrân 187
ve eşterav bi-hî : ve onu sattılar
-
3-Âl-i İmrân 188
ve yuhıbbûne : ve severler
-
3-Âl-i İmrân 188
ve lehum : ve onlara, onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 189
ve li allâhi : ve Allah için, Allah'ın
-
3-Âl-i İmrân 189
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
3-Âl-i İmrân 189
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 190
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
3-Âl-i İmrân 190
ve ıhtilâfi el leyli : ve gecenin ihtilaflı, karşılıklı, ardarda olması
-
3-Âl-i İmrân 190
ve en nehâri : ve gündüz
-
3-Âl-i İmrân 191
ve kuûden : ve oturur iken
-
3-Âl-i İmrân 191
ve alâ cunûbi-him : ve yanları üzere iken, yatarken
-
3-Âl-i İmrân 191
ve yetefekkerûne : ve tefekkür ederler, düşünürler
-
3-Âl-i İmrân 191
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yerler, yer
-
3-Âl-i İmrân 192
ve mâ li ez zâlimîne : ve zalimler için yoktur
-
3-Âl-i İmrân 193
ve keffir annâ : ve bizden ört
-
3-Âl-i İmrân 193
ve teveffe-nâ : ve bizi vefat ettir, öldür
-
3-Âl-i İmrân 194
ve âti-nâ : ve bize ver
-
3-Âl-i İmrân 194
ve lâ tuhzi-nâ : ve bizi rezil ve perişan etme
-
3-Âl-i İmrân 195
ve uhricû : ve çıkarıldılar
-
3-Âl-i İmrân 195
ve ûzû : ve eziyet edildiler
-
3-Âl-i İmrân 195
ve kâtelû : ve savaştılar
-
3-Âl-i İmrân 195
ve kutilû : ve öldürüldüler
-
3-Âl-i İmrân 195
ve le udhılenne-hum : ve onları mutlaka sokacağım
-
3-Âl-i İmrân 195
ve allâhu : ve Allah
-
3-Âl-i İmrân 197
ve bi'se : ve ne kötü
-
3-Âl-i İmrân 198
ve mâ inde allâhi : ve Allah'ın katındaki şeyler
-
3-Âl-i İmrân 199
ve inne : ve muhakkak ki
-
3-Âl-i İmrân 199
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 199
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 200
ve sâbirû : ve sabır sahibi olun
-
3-Âl-i İmrân 200
ve râbitû : ve râbıta kuranlar olun
-
3-Âl-i İmrân 200
ve ittekû allâhe : ve Allah'a takva sahibi olun
-
30-Rûm 3
ve hum : ve onlar
-
30-Rûm 4
ve min ba'du : ve sonra
-
30-Rûm 4
ve yevme izin : ve izin günü
-
30-Rûm 5
ve huve : ve o
-
30-Rûm 6
ve lâkinne : ve lâkin, ancak
-
30-Rûm 7
ve hum : ve onlar
-
30-Rûm 8
e ve lem yetefekkerû : ve tefekkür etmiyorlar mı, düşünmüyorlar mı
-
30-Rûm 8
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
30-Rûm 8
ve mâ : ve şeyler
-
30-Rûm 8
ve ecelin : ve ecel, zaman, süre
-
30-Rûm 8
ve inne : ve muhakkak
-
30-Rûm 9
ve : ve
-
30-Rûm 9
kuvveten : kuvvet bakımından
-
30-Rûm 9
ve esârû : ve alt üst ettiler
-
30-Rûm 9
ve amerû-hâ : ve onu imar ettiler
-
30-Rûm 9
ve câet-hum : ve onlara geldi
-
30-Rûm 9
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
30-Rûm 10
ve : ve
-
30-Rûm 12
ve yevme : ve o gün
-
30-Rûm 13
ve : ve
-
30-Rûm 13
ve kânû : ve oldular
-
30-Rûm 14
ve yevme : ve o gün
-
30-Rûm 15
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi
-
30-Rûm 16
ve : ve
-
30-Rûm 16
ve kezzebû : ve tekzip etti, yalanladı
-
30-Rûm 16
ve likâi : ve ulaşma
-
30-Rûm 17
ve hîne : ve o vakit, o zaman
-
30-Rûm 18
ve lehu : ve ona aittir
-
30-Rûm 18
ve el ardı : ve arz, yer
-
30-Rûm 18
ve aşiyyen : ve gündüzün sonu, ikindi vakti
-
30-Rûm 18
ve hîne : ve o vakit, o zaman
-
30-Rûm 19
ve yuhricu : ve çıkarır
-
30-Rûm 19
ve yuhyi : ve diriltir, hayat verir
-
30-Rûm 19
ve kezâlike : ve işte bunun gibi, böylece
-
30-Rûm 20
ve min âyâti-hi : ve onun âyetlerinden
-
30-Rûm 21
ve min âyâti-hi : ve onun âyetlerinden
-
30-Rûm 21
ve ceale : ve kıldı
-
30-Rûm 21
meveddeten : sevgi, muhabbet
-
30-Rûm 21
ve rahmeten : ve rahmet
-
30-Rûm 22
ve min âyâti-hi : ve onun âyetlerindendir
-
30-Rûm 22
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
30-Rûm 22
vahtilâfu (ve ihtilâfu) : ve muhtelif, çeşitli, farklı
-
30-Rûm 22
ve elvâni-kum : ve sizin renkleriniz
-
30-Rûm 23
ve min âyâti-hi : ve onun âyetlerinden
-
30-Rûm 23
ve en nehâri : ve gündüz
-
30-Rûm 23
vebtigâu-kum (ve ibtigâu-kum) : ve sizin istemeniz
-
30-Rûm 24
ve min âyâti-hi : ve onun âyetlerinden
-
30-Rûm 24
ve tamaan : ve umut olarak
-
30-Rûm 24
ve yunezzilu : ve indirir
-
30-Rûm 25
ve min : ve den
-
30-Rûm 25
ve el ardu : ve arz, yeryüzü, yer
-
30-Rûm 25
da'veten : davet, bir tek davet, bir defa çağırma
-
30-Rûm 26
ve lehu : ve onun
-
30-Rûm 26
ve el ardı : ve arz, yer
-
30-Rûm 27
ve huve : ve o
-
30-Rûm 27
ve huve : ve o
-
30-Rûm 27
ehvenu : daha kolay, çok kolay
-
30-Rûm 27
ve lehu : ve onun, ona ait
-
30-Rûm 27
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
30-Rûm 27
ve huve : ve o
-
30-Rûm 29
ve : ve
-
30-Rûm 30
veche-ke : (senin) vechini
-
30-Rûm 30
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
30-Rûm 31
vettekûhu (ve ittekû-hu) : ve ona Allah'a karşı takva sahibi olun
-
30-Rûm 31
ve ekîmû : ve ikame et (kıyamda tut)
-
30-Rûm 31
ve lâ tekûnû : ve olmayın
-
30-Rûm 32
ve kânû : ve oldular
-
30-Rûm 33
ve izâ messe : ve dokunduğu zaman
-
30-Rûm 35
huve : o
-
30-Rûm 36
ve izâ ezaknâ : ve tattırdığımız zaman
-
30-Rûm 36
ve in : ve eğer
-
30-Rûm 37
e ve lem yerev : ve görmüyorlar mı
-
30-Rûm 37
ve yakdiru : ve takdir eder
-
30-Rûm 38
ve el miskîne : ve miskinler, yoksul ihtiyarlar
-
30-Rûm 38
vebnes sebîli (ve ibne es sebîli) : ve yolcular
-
30-Rûm 38
vechallâhi (veche allâhi) : Allah'ın
-
30-Rûm 38
ve ulâike : ve işte onlar
-
30-Rûm 39
ve mâ âteytum : ve size verdiğiniz şey
-
30-Rûm 39
li yerbuve : artsın diye
-
30-Rûm 39
ve mâ âteytum : ve sizin verdiğiniz şey
-
30-Rûm 39
vechallâhi (veche allâhi) : Allah'ın vechi, yüzü
-
30-Rûm 40
ve teâlâ : ve yücedir
-
30-Rûm 41
ve el bahri : ve deniz
-
30-Rûm 43
veche-ke : senin vechin
-
30-Rûm 44
ve men : ve kim
-
30-Rûm 45
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefsi islâh edici amel yani nefs tezkiyesi yaparlar
-
30-Rûm 46
ve min âyâti-hi : ve onun âyetlerinden
-
30-Rûm 46
ve li yuzîka-kum : ve size tattırması için
-
30-Rûm 46
ve li tecriye : ve akması, yürümesi için
-
30-Rûm 46
ve li tebtegû : ve aramanız için
-
30-Rûm 46
ve lealle-kum : ve böylece siz, umulur ki siz
-
30-Rûm 47
ve lekad : ve andolsun
-
30-Rûm 47
ve kâne : ve oldu
-
30-Rûm 48
ve yec'alu-hu : ve onu kılar, yapar
-
30-Rûm 48
el vedka : yağmur
-
30-Rûm 49
ve in : ve eğer
-
30-Rûm 50
ve huve : ve o
-
30-Rûm 51
ve : ve
-
30-Rûm 52
ve lâ tusmiu : ve duyuramazsın, işittiremezsin
-
30-Rûm 52
izâ vellev : döndükleri zaman
-
30-Rûm 53
ve mâ : ve değil
-
30-Rûm 54
kuvveten : kuvvet, güç
-
30-Rûm 54
kuvvetin : kuvvet, güç
-
30-Rûm 54
ve şeybeten : ve yaşlılık
-
30-Rûm 54
ve huve : ve o
-
30-Rûm 55
ve yevme : ve o gün
-
30-Rûm 56
ve el îmâne : ve îmân
-
30-Rûm 56
ve lâkinne-kum : ve lâkin siz, fakat siz
-
30-Rûm 57
ve lâ : ve yoktur, olmaz
-
30-Rûm 58
ve lekad : ve andolsun
-
30-Rûm 58
ve le : ve mutlaka
-
30-Rûm 60
ve lâ yestehıffenneke : ve sakın seni hafifliğe sürüklemesin
-
31-Lokman 3
ve rahmeten : ve rahmet
-
31-Lokman 4
ve yu'tûne : ve verirler
-
31-Lokman 4
ve hum : ve onlar
-
31-Lokman 5
ve ulâike : ve işte onlar
-
31-Lokman 6
ve min : ve dan
-
31-Lokman 6
lehve : boş, lüzumsuz şeyler
-
31-Lokman 6
ve yettehıze-hâ : ve onu edinirler
-
31-Lokman 6
huzuven : eğlence, alay konusu
-
31-Lokman 7
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
31-Lokman 7
vellâ : döndü (dönüp gitti)
-
31-Lokman 8
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
31-Lokman 9
ve huve : ve o
-
31-Lokman 10
ve elkâ : ve attı, yerleştirdi, oluşturdu
-
31-Lokman 10
ve besse : ve yaydı
-
31-Lokman 10
ve enzelnâ : ve biz indirdik
-
31-Lokman 12
ve lekad : ve andolsun
-
31-Lokman 12
ve men : ve kim
-
31-Lokman 12
ve men : ve kim
-
31-Lokman 13
ve iz kâle : ve demişti
-
31-Lokman 13
ve huve : ve o
-
31-Lokman 14
ve vassaynâ : ve tavsiye ettik, farz kıldık
-
31-Lokman 14
vehnen : zorluk
-
31-Lokman 14
vehnin : zorluk
-
31-Lokman 14
ve fisâlu-hu : ve onun sütten ayrılması
-
31-Lokman 14
ve li vâlidey-ke : ve senin anne babana
-
31-Lokman 15
ve in : ve eğer
-
31-Lokman 15
ve sâhib-humâ : ve ikisini sahip ol
-
31-Lokman 15
vettebi' (ve ittebi') : ve tâbî ol
-
31-Lokman 17
ve'mur : ve emret
-
31-Lokman 17
venhe : nehyet, yasakla, mani ol
-
31-Lokman 17
vasbir (ve ısbır) : ve sabret
-
31-Lokman 18
ve lâ tusa'ir : ve çevirme
-
31-Lokman 18
ve lâ temşi : ve yürüme
-
31-Lokman 20
ve mâ : ve şey
-
31-Lokman 20
ve esbega : ve tamamladı
-
31-Lokman 20
ve bâtıneten : ve bâtın olan, gizli, görünmeyen
-
31-Lokman 20
ve min en nâsi : ve insanlardan
-
31-Lokman 20
ve lâ huden : ve hidayete erdirici olmadan
-
31-Lokman 20
ve lâ kitâbin : ve bir kitap olmadan
-
31-Lokman 21
ve izâ : ve olduğu zaman
-
31-Lokman 21
vecednâ : biz bulduk
-
31-Lokman 21
ve lev kâne : ve olsa bile, olsa da
-
31-Lokman 22
ve men : ve kim
-
31-Lokman 22
veche-hu : vechini
-
31-Lokman 22
ve huve : ve o
-
31-Lokman 22
el urveti el vuskâ : sağlam kulp
-
31-Lokman 22
ve ilâllâhi (ilâ allâhi) : ve Allah'a
-
31-Lokman 23
ve men : ve kim
-
31-Lokman 25
ve le in : ve eğer gerçekten
-
31-Lokman 25
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
31-Lokman 26
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
31-Lokman 26
huve : o
-
31-Lokman 27
ve lev enne : ve eğer olsa
-
31-Lokman 27
ve el bahru : ve deniz
-
31-Lokman 28
ve lâ ba'su-kum : ve sizin diriltilmeniz değil
-
31-Lokman 29
ve yûlicu : ve sokar
-
31-Lokman 29
ve sehhare : ve musahhar kıldı, emrine amade kıldı
-
31-Lokman 29
ve el kamere : ve ay
-
31-Lokman 29
ve ennallâhe (enne allâhe) : ve muhakkak ki Allah
-
31-Lokman 30
huve : o
-
31-Lokman 30
ve enne : ve muhakkak ki, mutlaka
-
31-Lokman 30
ve ennellâhe (enne allâhe) : ve muhakkak ki Allah
-
31-Lokman 30
huve : o
-
31-Lokman 32
ve izâ : ve olduğu zaman
-
31-Lokman 32
ve mâ yechadu : ve bilerek inkâr etmez
-
31-Lokman 33
an veledi-hi : onun çocuğundan
-
31-Lokman 33
ve lâ mevlûdun : ve çocuk değildir
-
31-Lokman 33
huve : o
-
31-Lokman 33
ve lâ yagurrenne-kum : ve sakın sizi aldatmasın
-
31-Lokman 34
ve yunezzilu : ve indirir
-
31-Lokman 34
ve ya'lemu : ve bilir
-
31-Lokman 34
ve mâ tedrî : ve idrak etmez, idrak edemez, bilmez, bilemez
-
31-Lokman 34
ve mâ tedrî : ve idrak etmez, idrak edemez, bilmez, bilemez
-
32-Secde 3
huve : o
-
32-Secde 4
ve el arda : ve arz, yer
-
32-Secde 4
ve mâ beyne-humâ : ve ikisi arasındaki şeyler
-
32-Secde 4
min veliyyin : velîlerden bir velî (dost)
-
32-Secde 4
ve lâ şefîin : ve şefaatçi yoktur
-
32-Secde 6
ve şşehādeti : ve görüneni
-
32-Secde 7
ve bedee : ve ilk defa başladı
-
32-Secde 9
ve nefeha : ve üfledi, üfürdü
-
32-Secde 9
ve ceale : ve kıldı
-
32-Secde 9
ve el ebsâre : ve görme hassası
-
32-Secde 9
ve el efidete : ve fuad (idrak etme) hassası
-
32-Secde 10
ve kâlû : ve dediler
-
32-Secde 11
yeteveffâ-kum : sizi vefat ettirecek
-
32-Secde 12
ve lev : ve eğer, keşke
-
32-Secde 12
ve semi'nâ : ve biz işittik
-
32-Secde 13
ve lev : ve eğer
-
32-Secde 13
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
32-Secde 13
ve en nâsi : ve insanlar
-
32-Secde 14
ve zûkû : ve tadın
-
32-Secde 15
ve sebbe-hû : ve onu tesbih ettiler
-
32-Secde 15
ve hum : ve onlar
-
32-Secde 16
ve tamaan : ve umut ederek, ümitle
-
32-Secde 16
ve mimmâ (min mâ) : ve şeylerden
-
32-Secde 19
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaptılar
-
32-Secde 20
ve kîle : ve denir
-
32-Secde 21
ve le : ve elbette, mutlaka
-
32-Secde 22
ve men : ve kim
-
32-Secde 23
ve lekad : ve andolsun
-
32-Secde 23
ve cealnâ-hu : ve onu kıldık
-
32-Secde 24
ve cealnâ : ve kıldık
-
32-Secde 24
ve kânû : ve oldular
-
32-Secde 25
huve : o
-
32-Secde 26
ve lem yehdi : ve hidayete erdirmedi
-
32-Secde 27
e ve lem yerev : ve görmüyorlar mı, görmediler mi
-
32-Secde 27
ve enfusu-hum : ve kendileri
-
32-Secde 28
ve yekûlûne : ve derler
-
32-Secde 29
ve lâ hum yunzarûne : ve onlara bakılmaz, süre tanınmaz
-
32-Secde 30
ventezır (ve intezır) : ve bekle
-
33-Ahzâb 1
ve lâ tutıi : ve itaat etme
-
33-Ahzâb 1
ve el munâfikîne : ve münafıklar
-
33-Ahzâb 2
vettebi' : ve tâbî ol
-
33-Ahzâb 3
ve tevekkel : ve tevekkül et
-
33-Ahzâb 3
ve kefâ bi : ve kâfidir
-
33-Ahzâb 3
vekîlen : vekil olarak
-
33-Ahzâb 4
ve mâ ceale : ve kılmadı, yapmadı
-
33-Ahzâb 4
ve mâ ceale : ve kılmadı, yapmadı
-
33-Ahzâb 4
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
33-Ahzâb 4
ve huve : ve o
-
33-Ahzâb 5
huve : o
-
33-Ahzâb 5
ve mevâlî-kum : ve sizin dostlarınız
-
33-Ahzâb 5
ve leyse : ve değil, yok
-
33-Ahzâb 5
ve lâkin : ve ancak, fakat
-
33-Ahzâb 5
ve kânallâhu (kâne allâhu) : ve Allah ... oldu, Allah ...dır
-
33-Ahzâb 6
ve ezvâcu-hu : ve onun eşleri
-
33-Ahzâb 6
ve ûlûl erhâmi : ve rahim sahipleri, akrabalar
-
33-Ahzâb 6
ve el muhâcirîne : ve muhacirler
-
33-Ahzâb 7
ve iz : ve o zaman olmuştu
-
33-Ahzâb 7
ve min-ke : ve senden
-
33-Ahzâb 7
ve min nûhın : ve Nuh (A.S)'dan
-
33-Ahzâb 7
ve ibrâhîme : ve İbrâhîm
-
33-Ahzâb 7
ve mûsâ : ve Musa
-
33-Ahzâb 7
ve îsebni meryeme : ve Meryemoğlu İsa
-
33-Ahzâb 7
ve ehaznâ : ve aldık
-
33-Ahzâb 8
ve eadde : ve hazırladı
-
33-Ahzâb 9
ve cunûden : ve ordular, askerler
-
33-Ahzâb 9
ve kânallâhu (kâne allâhu) : ve Allah oldu
-
33-Ahzâb 10
ve min esfele : ve aşağıdan
-
33-Ahzâb 10
ve iz zâgati : ve yıldığı zaman
-
33-Ahzâb 10
ve belegati : ve ulaştı
-
33-Ahzâb 10
ve tezunnûne : ve zanda bulunuyorsunuz
-
33-Ahzâb 11
ve zulzilû : ve sarsıldılar
-
33-Ahzâb 12
ve iz yekûlu : ve söylüyorlardı, diyorlardı.
-
33-Ahzâb 12
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
33-Ahzâb 12
ve resûlu-hû : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 13
ve iz kâlet : ve demişti
-
33-Ahzâb 13
ve yeste'zinu : ve izin istiyor
-
33-Ahzâb 13
ve mâ : ve değil
-
33-Ahzâb 14
ve lev : ve şâyet, eğer
-
33-Ahzâb 14
ve mâ telebbesû : ve kalmazlar
-
33-Ahzâb 15
ve lekad : ve andolsun
-
33-Ahzâb 15
lâ yuvellûne : dönüp kaçmayacaklar
-
33-Ahzâb 15
ve kâne : ve oldu
-
33-Ahzâb 16
ve izen : ve o zaman, o taktirde
-
33-Ahzâb 17
ve lâ yecidûne : ve bulamazlar
-
33-Ahzâb 17
veliyyen : velî, dost
-
33-Ahzâb 17
ve lâ : ve yoktur
-
33-Ahzâb 18
ve el kâilîne : ve söyleyenler, diyenler
-
33-Ahzâb 18
ve lâ ye'tûne : ve gelmezler
-
33-Ahzâb 19
ve kâne : ve oldu
-
33-Ahzâb 20
ve in : ve eğer
-
33-Ahzâb 20
yeveddû : isterler, arzu ederler, temenni ederler
-
33-Ahzâb 20
ve lev kânû : ve eğer, şâyet olsalardı
-
33-Ahzâb 21
usvetun : örnek
-
33-Ahzâb 21
ve el yevme el âhıre : ve ahir gün (Allah'a ulaşma günü)
-
33-Ahzâb 21
ve zekerallâhe (zekere allâhe) : ve Allah'ı zikretti
-
33-Ahzâb 22
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
33-Ahzâb 22
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 22
ve sadakallâhu (sadaka allâhu) : ve Allah doğru söyledi
-
33-Ahzâb 22
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 22
ve mâ zâde-hum : ve onlara artırmadı
-
33-Ahzâb 22
ve teslîmen : ve teslimiyetleri
-
33-Ahzâb 23
ve min-hum : ve onlardan
-
33-Ahzâb 23
ve mâ beddelû : ve değiştirmediler
-
33-Ahzâb 24
ve yuazzibe : ve azaplandıracak
-
33-Ahzâb 25
ve redde : ve geri çevirdi
-
33-Ahzâb 25
ve kefallâhu (kefâ allâhu) : ve Allah kâfi geldi
-
33-Ahzâb 25
ve kânallâhu (kâne allâhu) : ve Allah ..... oldu
-
33-Ahzâb 26
ve enzele : ve indirdi
-
33-Ahzâb 26
ve kazefe : ve düşürdü
-
33-Ahzâb 26
ve te'sirûne : ve esir alıyorsunuz
-
33-Ahzâb 27
ve evrese-kum : ve sizi varis (mirasçı) kıldı
-
33-Ahzâb 27
ve diyâre-hum : ve onların yurtları (ülkeleri)
-
33-Ahzâb 27
ve emvâle-hum : ve onların malları
-
33-Ahzâb 27
ve ardan : ve arz, arazi
-
33-Ahzâb 28
ve zînete-hâ : ve onun ziyneti, süsü
-
33-Ahzâb 28
ve userrihkunne : ve sizi bırakayım (boşayayım)
-
33-Ahzâb 29
ve in : ve eğer, ise
-
33-Ahzâb 29
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 29
ve ed dâre : ve mesken, yurt
-
33-Ahzâb 30
ve kâne : ve oldu
-
33-Ahzâb 31
ve men : ve kim
-
33-Ahzâb 31
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
33-Ahzâb 31
ve ta'mel sâlihan : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaparız
-
33-Ahzâb 31
ve a'tednâ : ve hazırladık
-
33-Ahzâb 32
ve kulne : ve söyleyin (bayanlara emir şekli)
-
33-Ahzâb 33
ve karne : ve karar kılın, oturun
-
33-Ahzâb 33
ve lâ teberrecne : ve (ziynetlerinizi, süslerinizi) açığa vurmayın
-
33-Ahzâb 33
ve ekımne es salâte : ve namazı ikame edin
-
33-Ahzâb 33
ve âtîne ez zekâte : ve zekâtı verin
-
33-Ahzâb 33
ve atı'nallâhe (atı'ne allâhe) : ve Allah'a itaat edin
-
33-Ahzâb 33
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 33
ve yutahhire-kum : ve sizi temizliyor
-
33-Ahzâb 34
vezkurne (ve uzkurne) : ve zikredin
-
33-Ahzâb 34
ve el hikmeti : ve hikmet
-
33-Ahzâb 35
ve el muslimâti : ve İslâm olan, Allah'a teslim olan, müslüman kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve el mu'minîne : ve mü'min erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el mu'minâti : ve mü'min kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve el kânitîne : ve kanitin olan, huşû ile bağlanan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el kânitâti : ve kanitin olan, huşû ile bağlanan kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve es sâdikîne : ve sadık olan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve es sâdikâti : ve sadık olan kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve es sâbirîne : ve sabreden erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve es sâbirâti : ve sabreden kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve el hâşiîne : ve huşû duyan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el hâşiâti : ve huşû duyan kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve el mutesaddikîne : ve sadaka veren erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el mutesaddikâti : ve sadaka veren kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve es sâimîne : ve oruç tutan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve es sâimâti : ve oruç tutan kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve el hâfızîne : ve muhafaza eden, koruyan erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve el hâfızâti : ve muhafaza eden, koruyan kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve ez zâkirîne allâhe : ve Allah'ı zikreden erkekler
-
33-Ahzâb 35
ve ez zâkirâti : ve zikreden kadınlar
-
33-Ahzâb 35
ve ecren : ve ecir, mükâfat
-
33-Ahzâb 36
ve mâ : ve olmadı, olmaz
-
33-Ahzâb 36
ve lâ : ve yoktur
-
33-Ahzâb 36
ve resûlu-hû : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 36
ve men : ve kim
-
33-Ahzâb 36
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 37
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
33-Ahzâb 37
ve en'amte : ve sen ni'metlendirdin
-
33-Ahzâb 37
ve ittekı : ve takva sahibi ol
-
33-Ahzâb 37
ve tuhfî : ve sen saklıyorsun
-
33-Ahzâb 37
ve tahşe : ve kork, çekin
-
33-Ahzâb 37
ve allâhu : ve Allah
-
33-Ahzâb 37
vetaren : istek, ilgi, alâka, arzu
-
33-Ahzâb 37
zevvecnâ-ke-hâ : seni onunla evlendirdik
-
33-Ahzâb 37
vetaren : istek, ilgi, alâka, arzu
-
33-Ahzâb 37
ve kâne : ve oldu
-
33-Ahzâb 38
ve kâne : ve oldu
-
33-Ahzâb 39
ve yahşevne-hu : ve ona huşû duyarlar
-
33-Ahzâb 39
ve lâ yahşevne : ve korkmazlar
-
33-Ahzâb 39
ve kefâ : ve kâfidir
-
33-Ahzâb 40
ve lâkin : ve lâkin, fakat, ancak
-
33-Ahzâb 40
ve hâtemen : ve sonuncu
-
33-Ahzâb 40
ve kâne allâhu : ve Allah oldu
-
33-Ahzâb 42
ve sebbihû-hu : ve onu tesbih edin
-
33-Ahzâb 42
ve asîlen : ve akşam
-
33-Ahzâb 43
huve : o
-
33-Ahzâb 43
ve melâiketu-hu : ve onun melekleri
-
33-Ahzâb 43
ve kâne : ve oldu
-
33-Ahzâb 44
ve eadde : ve hazırladı
-
33-Ahzâb 45
ve mubeşşiren : ve müjdeleyici olarak
-
33-Ahzâb 45
ve nezîren : ve nezir (uyarıcı) olarak
-
33-Ahzâb 46
ve dâîyen : ve davet eden, davet edici olarak
-
33-Ahzâb 46
ve sirâcen : ve sirac, kandil
-
33-Ahzâb 47
ve beşşir : ve müjdele
-
33-Ahzâb 48
ve lâ tutıı : ve itaat etme
-
33-Ahzâb 48
ve el munâfikîne : ve münafıklar
-
33-Ahzâb 48
veda' : terket (aldırma)
-
33-Ahzâb 48
ve tevekkel : ve tevekkül et
-
33-Ahzâb 48
ve kefâ : ve kâfidir
-
33-Ahzâb 48
vekîlen : vekil olarak
-
33-Ahzâb 49
ve serrihû-hunne : ve onları serbest bırakın (boşayın)
-
33-Ahzâb 50
ve mâ : ve şey
-
33-Ahzâb 50
ve benâti : ve kızları
-
33-Ahzâb 50
ve benâti : ve kızları
-
33-Ahzâb 50
ve benâti : ve kızları
-
33-Ahzâb 50
ve benâti : ve kızları
-
33-Ahzâb 50
vemreeten (ve imreeten) : ve kadın, hanım
-
33-Ahzâb 50
vehebet : hibe etti
-
33-Ahzâb 50
ve mâ meleket eymânu-hum : ve onların elleri altında olan
-
33-Ahzâb 50
ve kânallâhu (ve kâne allâhu) : ve Allah oldu (dır)
-
33-Ahzâb 51
ve tu'vî : ve yanına alırsın
-
33-Ahzâb 51
ve men : ve kim, kimse
-
33-Ahzâb 51
ve lâ yahzenne : ve mahzun olmazlar, hüzünlenmezler
-
33-Ahzâb 51
ve yerdayne : razı olurlar
-
33-Ahzâb 51
ve kânallâhu (ve kâne allâhu) : ve Allah oldu, Allah (dır)
-
33-Ahzâb 52
ve lâ : ve yok, olmaz, değildir
-
33-Ahzâb 52
ve lev : ve şâyet, eğer, ise, olsa bile
-
33-Ahzâb 52
ve kânallâhu (ve kâne allâhu) : ve Allah ..... oldu, Allah (dır)
-
33-Ahzâb 53
ve lâkin : ve ancak, lâkin, fakat
-
33-Ahzâb 53
ve lâ muste'nisîne : ve sohbet etmek istemeyin
-
33-Ahzâb 53
ve izâ seeltumû-hunne : ve onlardan istediğiniz zaman, sorduğunuz zaman
-
33-Ahzâb 53
min verâi : arkasından
-
33-Ahzâb 53
ve kulûbi-hinne : ve onların kalpleri
-
33-Ahzâb 53
ve mâ kâne : ve olmaz
-
33-Ahzâb 53
ve lâ : ve olmaz
-
33-Ahzâb 55
ve lâ : ve yoktur, değildir
-
33-Ahzâb 55
ve lâ : ve yoktur, değildir
-
33-Ahzâb 55
ve lâ : ve yoktur, değildir
-
33-Ahzâb 55
ve lâ : ve yoktur, değildir
-
33-Ahzâb 55
ve lâ : ve yoktur, değildir
-
33-Ahzâb 55
ve lâ : ve yoktur, değildir
-
33-Ahzâb 55
ve ittekîne allâhe : ve Allah'tan sakının
-
33-Ahzâb 56
ve melâikete-hu : ve onun melekleri
-
33-Ahzâb 56
ve sellimû : ve selâm verin, salât edin
-
33-Ahzâb 57
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 57
ve el âhıreti : ve ahiret
-
33-Ahzâb 57
ve eadde : ve hazırladı
-
33-Ahzâb 58
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 58
ve el mu'minâti : ve mü'min kadınlar
-
33-Ahzâb 58
ve ismen : ve günah
-
33-Ahzâb 59
ve benâti-ke : ve (senin) kızların
-
33-Ahzâb 59
ve nisâi : ve kadınlar
-
33-Ahzâb 59
ve kânallâhu (kâne allâhu) : ve Allah ..... oldu, olandır
-
33-Ahzâb 60
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 60
ve el murcifûne : ve, yalan ve kötü haber yayanlar
-
33-Ahzâb 61
ve kuttılû : ve öldürüldüler
-
33-Ahzâb 62
ve len tecide : ve asla bulamazsın
-
33-Ahzâb 63
ve mâ yudrî-ke : ve sana bildirilmedi, sen bilemezsin
-
33-Ahzâb 64
ve eadde : hazırladı
-
33-Ahzâb 65
veliyyen : bir velî, bir dost
-
33-Ahzâb 65
ve lâ : ve yoktur
-
33-Ahzâb 66
ve eta'nâ : ve itaat ettik
-
33-Ahzâb 67
ve kâlû : ve dediler
-
33-Ahzâb 67
ve kuberâe-nâ : ve büyüklerimiz
-
33-Ahzâb 68
ve el'an-hum : ve onlara lânet et
-
33-Ahzâb 69
ve kâne : ve oldu
-
33-Ahzâb 69
vecîhen : vech, yüzü ak, şerefli, itibarlı
-
33-Ahzâb 70
ve kûlû : ve söyleyin
-
33-Ahzâb 71
ve yagfir : ve mağfiret etsin
-
33-Ahzâb 71
ve men : ve kim
-
33-Ahzâb 71
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 72
ve el ardı : ve yer
-
33-Ahzâb 72
ve el cibâli : ve dağlar
-
33-Ahzâb 72
ve : ve
-
33-Ahzâb 72
ve hamele-ha : ve onu yüklendi
-
33-Ahzâb 73
ve el munâfikâti : ve münafık kadınlar
-
33-Ahzâb 73
ve el muşrikîne : ve müşrik erkekler
-
33-Ahzâb 73
ve el muşrikâti : ve müşrik kadınlar
-
33-Ahzâb 73
ve yetûbe alâ : tövbesini kabul eder
-
33-Ahzâb 73
ve el mu'minâti : ve mü'min kadınlar
-
33-Ahzâb 73
ve kâne allâhu : ve Allah olur, ...dır
-
34-Sebe 1
ve mâ : ve şey, şeyler
-
34-Sebe 1
ve lehu : ve onun
-
34-Sebe 1
ve huve : ve o
-
34-Sebe 2
ve mâ yahrucu : ve çıkan şey
-
34-Sebe 2
ve mâ yenzilu : ve inen şey
-
34-Sebe 2
ve mâ ya'rucu : ve yükselen şey
-
34-Sebe 2
ve huve : ve o
-
34-Sebe 3
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 3
ve rabbî : ve Rabbim
-
34-Sebe 3
ve lâ : ve yoktur
-
34-Sebe 3
ve lâ : ve yoktur
-
34-Sebe 3
ve lâ : ve yoktur
-
34-Sebe 4
ve amilûs sâlihâti : ve salih amel işleyen
-
34-Sebe 4
ve rızkun : ve rızık
-
34-Sebe 5
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
34-Sebe 6
ve yere : ve görürler, görüyorlar
-
34-Sebe 6
huve : o
-
34-Sebe 6
ve yehdî : ve hidayet eder, ulaştırır
-
34-Sebe 7
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 8
ve ed dalâli : ve dalâlet
-
34-Sebe 9
ve mâ halfe-hum : ve arkalarında olan şey
-
34-Sebe 9
ve el ardı : ve yeryüzü
-
34-Sebe 10
ve lekad : ve andolsun
-
34-Sebe 10
ve et tayre : ve kuşlar
-
34-Sebe 10
ve elennâ : ve biz yumuşattık
-
34-Sebe 11
ve kaddir : ve takdir et, dizayn et
-
34-Sebe 12
ve : ve
-
34-Sebe 12
ve revâhu-hâ : ve onun akşam dönüşü
-
34-Sebe 12
ve eselnâ : ve akıttık
-
34-Sebe 12
ve min el cinni : ve cinlerden
-
34-Sebe 12
ve men : ve kim
-
34-Sebe 13
ve temâsîle : ve timsaller
-
34-Sebe 13
ve cifânin : ve büyük çanaklar
-
34-Sebe 13
ve kudûrin : ve büyük kazanlar
-
34-Sebe 13
ve kalîlun : ve az
-
34-Sebe 15
ve şimâlin : ve soldan
-
34-Sebe 15
veşkurû : ve şükredin
-
34-Sebe 15
ve rabbun : ve bir Rab
-
34-Sebe 16
ve beddelnâ-hum : ve onlara tebdil ettik, dönüştürdük
-
34-Sebe 16
ve eslin : ve meyvesiz ağaç
-
34-Sebe 16
ve şey'in : ve bir şey
-
34-Sebe 17
ve hel : mı
-
34-Sebe 18
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık
-
34-Sebe 18
ve beyne : ve arasında
-
34-Sebe 18
ve kaddernâ : ve takdir ettik
-
34-Sebe 18
ve eyyâmen : ve günler, gündüzler
-
34-Sebe 19
ve zalemû : ve zulmettiler
-
34-Sebe 19
ve mezzaknâ-hum : ve onları parçaladık, dağıttık
-
34-Sebe 20
ve lekad : ve andolsun
-
34-Sebe 21
ve mâ kâne : ve yoktu, olmadı
-
34-Sebe 21
huve : o
-
34-Sebe 21
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
34-Sebe 22
ve lâ : ve olmaz, yoktur
-
34-Sebe 22
ve mâ : ve yoktur
-
34-Sebe 22
ve mâ : ve değildir, yoktur
-
34-Sebe 23
ve lâ tenfeu : ve fayda vermez
-
34-Sebe 23
ve huve : ve o
-
34-Sebe 24
ve el ardı : ve arz, yer
-
34-Sebe 24
ve innâ : ve muhakkak (ki) biz
-
34-Sebe 25
ve lâ nus'elu : ve biz sorulmayız, sorgulanmayız
-
34-Sebe 26
ve huve : ve o
-
34-Sebe 27
huvallahu (huve allahu) : o Allah ki
-
34-Sebe 28
ve mâ erselnâ-ke : ve seni göndermedik
-
34-Sebe 28
ve nezîren : ve nezir, uyarıcı
-
34-Sebe 28
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
34-Sebe 29
ve yekûlûne : ve diyorlar, derler
-
34-Sebe 30
ve lâ testakdimûne : ve takdim edemezsiniz, öne alamazsınız
-
34-Sebe 31
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 31
ve lâ : ve olmaz
-
34-Sebe 31
ve lev : ve şâyet, eğer
-
34-Sebe 33
ve : ve
-
34-Sebe 33
ve en nehâri : ve gündüz
-
34-Sebe 33
ve nec'ale : ve kılıyoruz, kılarız
-
34-Sebe 33
ve eserrû : ve gizlediler, sakladılar
-
34-Sebe 33
ve cealnâ : ve biz kıldık, yaptık
-
34-Sebe 34
ve mâ erselnâ : ve biz göndermedik
-
34-Sebe 35
ve kâlû : ve dediler
-
34-Sebe 35
ve evlâden : ve çocuklar (evlât olarak)
-
34-Sebe 35
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
34-Sebe 36
ve yakdiru : ve takdir eder, daraltır
-
34-Sebe 36
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
34-Sebe 37
ve mâ : ve değil
-
34-Sebe 37
ve lâ : ve değil
-
34-Sebe 37
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
34-Sebe 37
ve hum : ve onlar
-
34-Sebe 38
ve ellezîne : ve onlar
-
34-Sebe 39
ve yakdiru : ve takdir eder, daraltır
-
34-Sebe 39
ve mâ : ve ne
-
34-Sebe 39
huve : o
-
34-Sebe 39
ve huve : ve o
-
34-Sebe 40
ve yevme : ve gün
-
34-Sebe 41
veliyyu-nâ : bizim dostumuz, velîmiz
-
34-Sebe 42
ve lâ darren : ve zarar vermez
-
34-Sebe 42
ve nekûlu : ve deriz
-
34-Sebe 43
ve izâ tutlâ : ve okunduğu zaman
-
34-Sebe 43
ve kâlû : ve dediler
-
34-Sebe 43
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 44
ve : ve
-
34-Sebe 44
ve : ve
-
34-Sebe 45
ve kezzebe : ve tekzip etti, yalanladı
-
34-Sebe 45
ve mâ belegû : ve erişmediler
-
34-Sebe 46
ve furâdâ : ve fertler (olarak), teker teker
-
34-Sebe 46
huve : o
-
34-Sebe 47
huve : o
-
34-Sebe 47
ve huve : ve o
-
34-Sebe 49
ve mâ yubdiû : ve ortaya çıkaramaz, zuhur ettiremez
-
34-Sebe 49
ve mâ yuîdu : ve geri getiremez
-
34-Sebe 50
ve in : ve eğer
-
34-Sebe 51
ve lev terâ : ve şâyet görsen
-
34-Sebe 51
ve uhızû : ve yakalandılar
-
34-Sebe 52
ve kâlû : ve dediler
-
34-Sebe 52
ve ennâ : ve nasıl olur
-
34-Sebe 53
ve kad : ve olmuştu
-
34-Sebe 53
ve yakzifûne : ve atıyorlar
-
34-Sebe 54
ve hîle : ve ayrıldı, set çekildi
-
34-Sebe 54
ve beyne : ve arasına
-
35-Fâtır 1
ve el ardı : ve yer
-
35-Fâtır 1
ve sulâse : ve üçer
-
35-Fâtır 1
ve rubâa : ve dörder
-
35-Fâtır 2
ve mâ : ve şey, ne
-
35-Fâtır 2
ve huve el azîzu : ve o azîz, üstün ve güçlü
-
35-Fâtır 3
ve el ardı : ve yer
-
35-Fâtır 3
huve : o
-
35-Fâtır 4
ve in : ve eğer
-
35-Fâtır 4
ve ilâllâhi (ilâ allâhi) : ve Allah'a
-
35-Fâtır 5
ve lâ yegurrenne-kum : ve sakın sizi aldatmasın
-
35-Fâtır 6
aduvven : düşman
-
35-Fâtır 7
ve ellezîne : ve onlar
-
35-Fâtır 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
35-Fâtır 7
ve ecrun : ve ecir, mükâfat
-
35-Fâtır 8
ve yehdî : ve hidayete erdirir
-
35-Fâtır 9
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
35-Fâtır 10
ve el amelu es sâlihu : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
35-Fâtır 10
ve ellezîne : ve onlar
-
35-Fâtır 10
ve mekru : ve hile, düzen
-
35-Fâtır 10
huve : o
-
35-Fâtır 11
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
35-Fâtır 11
ve mâ tahmilu : ve yüklenmez, gebe kalmaz
-
35-Fâtır 11
ve lâ tedau : ve doğum yapmaz
-
35-Fâtır 11
ve mâ yuammeru : ve ömür verilmez, ömrü uzatılmaz
-
35-Fâtır 11
ve lâ yunkasu : ve eksiltilmez, kısaltılmaz
-
35-Fâtır 12
ve mâ yestevî : ve musavi olmaz, eşit olmaz
-
35-Fâtır 12
ve hâzâ : ve bu
-
35-Fâtır 12
ve min kullin : ve hepsinden
-
35-Fâtır 12
ve testahricûne : ve çıkarırsınız
-
35-Fâtır 12
ve terâ : ve görürsün
-
35-Fâtır 12
ve lealle-kum : ve umulur ki siz
-
35-Fâtır 13
ve yûlicu : ve içine sokar
-
35-Fâtır 13
ve sehhare : ve emre amade kıldı, emri altına aldı
-
35-Fâtır 13
ve el kamere : ve kamer, ay
-
35-Fâtır 13
ve ellezîne : ve onlar
-
35-Fâtır 14
ve lev : ve olsa bile, eğer
-
35-Fâtır 14
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
35-Fâtır 14
ve lâ yunebbiu-ke : ve sana haber vermez
-
35-Fâtır 15
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
35-Fâtır 15
huve : o
-
35-Fâtır 16
ve ye'ti : ve getirir
-
35-Fâtır 17
ve mâ : ve değil
-
35-Fâtır 18
ve lâ tezirû : ve günahını yüklenemez
-
35-Fâtır 18
ve in ted'u : ve eğer çağırırsa
-
35-Fâtır 18
ve lev kâne : ve olsa bile
-
35-Fâtır 18
ve ekâmû es salâte : ve namazı ikame ettiler
-
35-Fâtır 18
ve men : ve kim
-
35-Fâtır 18
ve ilâllâhi (ilâ allâhi) : ve Allah'adır
-
35-Fâtır 19
ve mâ : ve değil, olmaz
-
35-Fâtır 19
ve el basîru : ve gören, basiret sahibi olan
-
35-Fâtır 20
ve lâ : ve değil, olmaz
-
35-Fâtır 20
ve lâ : ve değil, olmaz
-
35-Fâtır 21
ve lâ : ve değil, olmaz
-
35-Fâtır 21
ve lâ : ve değil, olmaz
-
35-Fâtır 22
ve mâ yestevî : ve musavî, eşit değil
-
35-Fâtır 22
ve lâ : ve değil, olmaz
-
35-Fâtır 22
ve mâ : ve değil, olmaz
-
35-Fâtır 24
ve nezîren : ve nezir, uyarıcı
-
35-Fâtır 24
ve in : ve eğer
-
35-Fâtır 25
ve in : ve eğer
-
35-Fâtır 25
ve bi ez zuburi : ve zeburu, sayfaları
-
35-Fâtır 25
ve bi : ve ile, ... ı
-
35-Fâtır 27
ve min el cibâli : ve dağlardan
-
35-Fâtır 27
ve humrun : ve kırmızılık, kırmızı
-
35-Fâtır 27
ve garâbîbu : kapkara, simsiyah, koyu siyah
-
35-Fâtır 28
ve min en nâsi : ve insanlardan
-
35-Fâtır 28
ve ed devâbbi : ve davarlar
-
35-Fâtır 28
ve el en'âmi : ve hayvanlar
-
35-Fâtır 29
ve ekâmû es salâte : ve namazı ikame ettiler
-
35-Fâtır 29
ve enfekû : ve infâk ettiler
-
35-Fâtır 29
ve alâniyeten : ve alenî, açık olarak
-
35-Fâtır 30
yuveffîye-hum : onlara vefa edilir, ödenir
-
35-Fâtır 30
ve yezîde-hum : ve onlara artırır
-
35-Fâtır 31
ve ellezî : ve ki o
-
35-Fâtır 31
huve : o
-
35-Fâtır 32
ve min-hum : ve onlardan
-
35-Fâtır 32
ve min-hum : ve onlardan
-
35-Fâtır 32
huve : o
-
35-Fâtır 33
ve lu'luen : ve inciler
-
35-Fâtır 33
ve li bâsu-hum : ve onların elbiseleri
-
35-Fâtır 34
ve kâlû : ve dediler
-
35-Fâtır 35
ve lâ yemessu-nâ : ve bize dokunmaz
-
35-Fâtır 36
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
35-Fâtır 36
ve lâ yuhaffefu : ve hafifletilmez
-
35-Fâtır 37
ve hum : ve onlar
-
35-Fâtır 37
ve lem nuammir-kum : ve size ömür vermedik
-
35-Fâtır 37
ve câe-kum : ve size geldi
-
35-Fâtır 38
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
35-Fâtır 39
huve : o
-
35-Fâtır 39
ve lâ yezîdu : ve artırmaz
-
35-Fâtır 39
ve lâ yezîdu : ve artırmaz
-
35-Fâtır 41
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
35-Fâtır 41
ve le : ve elbette, mutlaka, gerçekten
-
35-Fâtır 42
ve aksemû : ve kasem ettiler
-
35-Fâtır 43
ve mekre es seyyii : ve kötülük düzeni, kötü hile
-
35-Fâtır 43
ve lâ yahîku : ve isabet etmez, ulaşmaz
-
35-Fâtır 43
ve mekru es seyyii : ve kötülük düzeni, kötü hile
-
35-Fâtır 43
el evvelîne : evvelkiler
-
35-Fâtır 43
ve len tecide : ve asla bulamazsın
-
35-Fâtır 44
ve lem yesîrû \n(e lem yenzurû) : ve gezmediler \n: (bakmadılar mı)
-
35-Fâtır 44
ve kânû : ve oldular, idiler
-
35-Fâtır 44
kuvveten : kuvvet, güç
-
35-Fâtır 44
ve mâ kâne : ve olmadı
-
35-Fâtır 44
ve lâ fî el ardı : ve arzda, yeryüzünde yoktur
-
35-Fâtır 45
ve lev : ve eğer, şâyet
-
35-Fâtır 45
ve lâkin : ve lâkin
-
36-Yâsin 2
ve : andolsun
-
36-Yâsin 9
ve cealnâ : kıldık, yaptık
-
36-Yâsin 9
ve min halfi-him : ve onların arkalarından
-
36-Yâsin 10
ve sevâun : ve musavidir, eşittir, birdir
-
36-Yâsin 11
ve haşiye : ve huşû duydu
-
36-Yâsin 11
ve ecrin : ve bir ecir
-
36-Yâsin 12
ve nektubu : ve yazarız
-
36-Yâsin 12
ve âsâre-hum : ve onların eserleri
-
36-Yâsin 12
ve kulle şey'in : ve herşey, hepsi
-
36-Yâsin 13
vadrıb (ve ıdrıb) meselen : ve örnek, misal ver
-
36-Yâsin 15
ve mâ enzele : ve indirmedi
-
36-Yâsin 17
ve mâ aleynâ : ve bizim üzerimizde (sorumluluk) yok
-
36-Yâsin 18
ve le : ve mutlaka, elbette, gerçekten
-
36-Yâsin 20
ve câe : ve geldi
-
36-Yâsin 21
ve hum : ve onlar
-
36-Yâsin 22
ve mâ : ve şey, ne, niçin
-
36-Yâsin 22
ve ileyhi : ve ona
-
36-Yâsin 23
ve lâ yunkızû-ni : ve beni kurtaramazlar
-
36-Yâsin 27
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
36-Yâsin 28
ve mâ enzelnâ : ve biz indirmedik
-
36-Yâsin 28
ve mâ kunnâ : ve biz olmadık
-
36-Yâsin 32
ve in : ve ancak
-
36-Yâsin 33
ve âyetun : ve bir âyet, mucize, delil
-
36-Yâsin 33
ve ahrecnâ : ve biz çıkarttık
-
36-Yâsin 34
ve cealnâ : ve biz kıldık, yaptık
-
36-Yâsin 34
ve a'nâbin : ve üzüm (bağları)
-
36-Yâsin 34
ve feccernâ : ve fışkırttık
-
36-Yâsin 35
ve mâ : ve şey
-
36-Yâsin 36
ve min enfusi-him : ve onların nefslerinden
-
36-Yâsin 36
ve mimmâ (min mâ) : ve şeylerden
-
36-Yâsin 37
ve âyetun : ve bir âyet, delil, mucize, ibret
-
36-Yâsin 38
ve eş şemsu : ve güneş
-
36-Yâsin 39
ve el kamere : ve kamer, ay
-
36-Yâsin 40
ve lel leylu (ve lâ el leylu) : ve gece olmaz (olamaz)
-
36-Yâsin 40
ve kullun : ve hepsi
-
36-Yâsin 41
ve âyetun : ve bir âyet
-
36-Yâsin 42
ve halaknâ : ve biz yarattık
-
36-Yâsin 43
ve in : ve eğer
-
36-Yâsin 43
ve lâ hum yunkazûne : ve onlar kurtarılmazlar
-
36-Yâsin 44
ve metâan : ve metalanma, faydalanma
-
36-Yâsin 45
ve izâ : ve olduğu zaman, olmuştu
-
36-Yâsin 45
ve mâ halfe-kum : ve arkanızdaki şeyler
-
36-Yâsin 46
ve mâ te'tî-him : ve onlara gelmedi
-
36-Yâsin 47
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
36-Yâsin 48
ve yekûlûne : ve derler
-
36-Yâsin 49
ve hum : ve onlar
-
36-Yâsin 50
ve lâ : ve yok, değil
-
36-Yâsin 51
ve nufiha : ve üfürüldü
-
36-Yâsin 52
veyle-nâ : yazıklar olsun bize
-
36-Yâsin 52
ve sadaka : ve doğru söylemiş
-
36-Yâsin 54
ve lâ tuczevne : ve karşılık görmezsiniz, cezalandırılmazsınız
-
36-Yâsin 56
ve ezvâcu-hum : ve onların eşleri
-
36-Yâsin 57
ve lehum : ve onlar için
-
36-Yâsin 59
ve imtâzû : ve ayrılın, çekilin
-
36-Yâsin 61
ve eni'budûnî (en i'budû-nî) : ve bana kul olun
-
36-Yâsin 62
ve lekad : ve andolsun
-
36-Yâsin 65
ve tukellimu-nâ : ve bizimle konuşur, söyler, anlatır
-
36-Yâsin 65
ve teşhedu : ve şahitlik eder
-
36-Yâsin 66
ve lev : ve şâyet, eğer
-
36-Yâsin 67
ve lev : ve şâyet, eğer
-
36-Yâsin 67
ve lâ yerciûne : ve geri dönmezler
-
36-Yâsin 68
ve men : ve kim, kimi
-
36-Yâsin 69
ve mâ allemnâ-hu : ve biz ona öğretmedik
-
36-Yâsin 69
ve mâ yenbagî : ve yakışmaz
-
36-Yâsin 69
huve : o
-
36-Yâsin 69
ve kur'ânun : ve Kur'ân
-
36-Yâsin 70
ve yehıkka : ve hak olur
-
36-Yâsin 71
ve lem yerev : ve görmüyorlar, görmediler
-
36-Yâsin 72
ve zellelnâ-hâ : ve biz onu zelil ettik, itaatkâr kıldık, boyun eğdirdik
-
36-Yâsin 72
ve min-hâ : ve ondan
-
36-Yâsin 73
ve lehum : ve onlar için
-
36-Yâsin 73
ve meşâribu : ve içecek şeyler
-
36-Yâsin 74
vettehazû (ve ittehazû) : ve ittihaz ettiler, edindiler
-
36-Yâsin 75
ve hum : ve onlar
-
36-Yâsin 76
ve mâ yu'linûne : ve aleni olan, açıkladıkları şeyler
-
36-Yâsin 77
ve lem yera : ve görmüyorlar, görmediler
-
36-Yâsin 77
huve : o
-
36-Yâsin 78
ve darebe (meselen) : ve örnek verdi, misal getirdi
-
36-Yâsin 78
ve nesiye : ve unuttu
-
36-Yâsin 78
ve hiye : ve o
-
36-Yâsin 79
evvele : evvel, önce
-
36-Yâsin 79
ve huve : ve o
-
36-Yâsin 81
ve leyse : ve değil
-
36-Yâsin 81
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
36-Yâsin 81
ve huve : ve o
-
36-Yâsin 83
ve ileyhi : ve ona
-
37-Sâffât 1
ve : ve andolsun, yemin olsun
-
37-Sâffât 5
ve el ardı : ve yeryüzü
-
37-Sâffât 5
ve mâ beyne-humâ : ve ikisi arasındakiler
-
37-Sâffât 5
ve rabbu : ve Rab
-
37-Sâffât 7
ve hıfzan : ve koruyarak
-
37-Sâffât 8
ve yukzefûne : ve atılırlar
-
37-Sâffât 9
ve lehum : ve onlar için, onlar için vardır
-
37-Sâffât 12
ve yesharûne : ve onlar alay ediyorlar
-
37-Sâffât 13
ve izâ : ve olduğu zaman
-
37-Sâffât 14
ve izâ : ve olduğu zaman
-
37-Sâffât 15
ve kâlû : ve dediler
-
37-Sâffât 16
ve kunnâ : ve biz olduk
-
37-Sâffât 16
ve izâmen : ve kemik
-
37-Sâffât 17
ve âbâu-nâ : ve babalarımız
-
37-Sâffât 17
el evvelûne : evvelkiler
-
37-Sâffât 18
ve entum : ve siz
-
37-Sâffât 20
ve kâlû : ve dediler
-
37-Sâffât 20
yâ veylenâ : yazıklar olsun bize, eyvahlar olsun bize
-
37-Sâffât 22
ve ezvâce-hum : ve onlara eş olanlar, yardımcı olanlar
-
37-Sâffât 22
ve mâ : ve şeyler
-
37-Sâffât 27
ve akbele : ve karşılıklı
-
37-Sâffât 30
ve mâ kâne : ve olmadı
-
37-Sâffât 32
agveynâ-kum : sizi biz azdırdık
-
37-Sâffât 36
ve yekûlûne : ve söylerler, derler
-
37-Sâffât 37
ve saddaka : ve doğruladı, tasdik etti
-
37-Sâffât 39
ve mâ tuczevne : ve cezalandırılmazsınız
-
37-Sâffât 42
ve hum : ve onlar
-
37-Sâffât 47
ve lâ hum : ve onlar olmaz
-
37-Sâffât 48
ve inde-hum : ve onların yanında (vardır)
-
37-Sâffât 53
ve kunnâ : ve biz olduk
-
37-Sâffât 53
ve izâmen : ve kemik
-
37-Sâffât 57
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
37-Sâffât 59
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
37-Sâffât 60
huve : o
-
37-Sâffât 71
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 71
el evvelîne : evvelkiler
-
37-Sâffât 72
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 75
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 76
ve necceynâ-hu : ve onu kurtardık
-
37-Sâffât 76
ve ehle-hu : ve onun ailesi
-
37-Sâffât 77
ve cealnâ : ve biz kıldık
-
37-Sâffât 78
ve tereknâ : ve biz bıraktık
-
37-Sâffât 83
ve inne : ve muhakkak
-
37-Sâffât 85
ve kavmi-hi : ve kavmine
-
37-Sâffât 90
tevellev : döndüler gittiler
-
37-Sâffât 96
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
37-Sâffât 96
ve mâ : ve şey(ler)
-
37-Sâffât 99
ve kâle : ve dedi
-
37-Sâffât 103
ve telle-hu : ve onu yatırdı
-
37-Sâffât 104
ve nâdeynâ-hu en : ve biz ona nida ettik, seslendik
-
37-Sâffât 106
huve : o
-
37-Sâffât 107
ve fedeynâ-hu : ve ona fidye olarak verdik
-
37-Sâffât 108
ve tereknâ : ve terkettik, bıraktık
-
37-Sâffât 112
ve beşşernâ-hu : ve onu müjdeledik
-
37-Sâffât 113
ve bâreknâ : ve bereket verdik, mübarek kıldık
-
37-Sâffât 113
ve alâ ishâka : ve İshak'a
-
37-Sâffât 113
ve min zurriyyeti-himâ : ve ikisinin zürriyetinden
-
37-Sâffât 113
ve zâlimun : ve zalim olan, zulmeden
-
37-Sâffât 114
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 114
ve hârûne : ve Harun
-
37-Sâffât 115
ve necceynâ-humâ : ve ikisini kurtardık
-
37-Sâffât 115
ve kavme-humâ : ve ikisinin kavmi
-
37-Sâffât 116
ve nasarnâ-hum : ve onlara yardım ettik
-
37-Sâffât 117
ve âteynâ-humâ : ve ikisine verdik
-
37-Sâffât 118
ve hedeynâ-humâ : ve o ikisini hidayet ettik, ulaştırdık
-
37-Sâffât 119
ve tereknâ : ve terkettik, bıraktık
-
37-Sâffât 120
ve hârûne : ve Harun
-
37-Sâffât 123
ve inne : ve muhakkak
-
37-Sâffât 125
ve tezerûne : ve bırakıyorsunuz
-
37-Sâffât 126
ve rabbe : ve Rab
-
37-Sâffât 126
el evvelîne : evvelkiler
-
37-Sâffât 129
ve tereknâ : biz bıraktık
-
37-Sâffât 133
ve inne : ve muhakkak
-
37-Sâffât 134
ve ehle-hû : ve onun ailesi
-
37-Sâffât 137
ve inne-kum : ve muhakkak siz
-
37-Sâffât 138
ve : ve
-
37-Sâffât 139
ve inne : ve muhakkak
-
37-Sâffât 142
ve huve : ve o
-
37-Sâffât 145
ve huve : ve o
-
37-Sâffât 146
ve enbetnâ : bitirdik, yetiştirdik
-
37-Sâffât 147
ve erselnâ-hu : ve onu gönderdik
-
37-Sâffât 149
ve lehum : ve onların
-
37-Sâffât 150
ve hum : ve onlar
-
37-Sâffât 152
veledallâhu (velede allâhu) : Allah doğurdu
-
37-Sâffât 152
ve inne-hum : ve muhakkak onlar
-
37-Sâffât 158
ve cealû : ve kıldılar
-
37-Sâffât 158
ve beyne : ve arasında
-
37-Sâffât 158
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 161
ve mâ : ve şeyler
-
37-Sâffât 163
huve : o
-
37-Sâffât 164
ve mâ : ve yoktur
-
37-Sâffât 165
ve innâ : muhakkak ki biz
-
37-Sâffât 166
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
37-Sâffât 167
ve in : ve sadece, ancak
-
37-Sâffât 168
min el evvelîne : evvelkilerden
-
37-Sâffât 171
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 173
ve inne : ve muhakkak
-
37-Sâffât 174
tevelle : yüz çevir
-
37-Sâffât 175
ve ebsir-hum : ve onlara bak, gözle
-
37-Sâffât 178
ve tevelle : ve yüz çevir
-
37-Sâffât 179
ve ebsir : ve bak, gözle
-
37-Sâffât 181
ve selâmun : ve selâm olsun
-
37-Sâffât 182
ve el hamdu : ve hamd
-
38-Sâd 1
ve : ve andolsun
-
38-Sâd 2
ve şikâkın : ve ayrılık
-
38-Sâd 3
ve lâte : ve değil
-
38-Sâd 4
ve acibû : ve acayiplerine gitti
-
38-Sâd 4
ve kâle : ve dedi
-
38-Sâd 6
ventaleka (ve intaleka) : ve ayrıldı
-
38-Sâd 6
vasbirû (ve isbirû) : ve sabredin
-
38-Sâd 9
el vehhâbi : karşılıksız veren, lütufkâr, hediye veren, hibe eden
-
38-Sâd 10
ve el ardı : ve arz, yer
-
38-Sâd 10
ve mâ : ve o şey
-
38-Sâd 12
ve âdun : ve Ad
-
38-Sâd 12
ve fir'avnu : ve firavun
-
38-Sâd 13
ve semûdu : ve Semud
-
38-Sâd 13
ve kavmu lûtın : ve Lut'un kavmi
-
38-Sâd 13
ve ashâbu el eyketi : ve Eyke halkı
-
38-Sâd 15
ve mâ yenzuru : ve gözlemiyorlar, beklemiyorlar
-
38-Sâd 16
ve kâlû : ve dediler
-
38-Sâd 17
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
38-Sâd 18
ve el işrâkı : ve işrak vakti, güneşin ışımaya başladığı zaman
-
38-Sâd 19
ve et tayre : ve kuşlar
-
38-Sâd 20
ve şedednâ : ve güçlendirdik, kuvvetlendirdik
-
38-Sâd 20
ve âteynâ-hu : ve ona verdik
-
38-Sâd 20
ve fasle el hıtâbi : ve faslı hitap (hak ile bâtılı ayırıp adaletle hükmetme yeteneği)
-
38-Sâd 21
ve : ve
-
38-Sâd 21
tesevverû : duvara tırmanıyorlar
-
38-Sâd 22
ve lâ tuştıt : ve haksızlık etme, aşırı gitme
-
38-Sâd 22
vehdi-nâ : bizi ulaştır
-
38-Sâd 23
tis'un ve tis'ûne : doksan dokuz
-
38-Sâd 23
ve liye : ve benim var
-
38-Sâd 23
ve azze-nî : ve bana üstün geldi, beni yendi
-
38-Sâd 24
ve inne : ve gerçekten, muhakkak
-
38-Sâd 24
ve amilûs sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
38-Sâd 24
ve kalîlun : ve az
-
38-Sâd 24
ve zanne : ve zannetti
-
38-Sâd 24
ve harre : ve secdeye kapandı
-
38-Sâd 24
ve enâbe : ve yöneldi, (hitaben Allah'a ulaştı)
-
38-Sâd 25
ve inne : ve gerçekten, muhakkak
-
38-Sâd 25
ve husne : ve güzel
-
38-Sâd 26
ve lâ tettebii : ve tâbî olma
-
38-Sâd 27
ve mâ halaknâ : ve biz yaratmadık
-
38-Sâd 27
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
38-Sâd 27
ve mâ : ve şeyler
-
38-Sâd 27
veylun : vay haline, yazıklar olsun
-
38-Sâd 28
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefs tezkiyesi yaptılar
-
38-Sâd 29
ve li yetezekkere : ve tezekkür etsinler diye
-
38-Sâd 30
ve vehebnâ : ve biz bağışladık
-
38-Sâd 33
ve el a'nâkı : ve boyunlar
-
38-Sâd 34
ve lekad : ve andolsun
-
38-Sâd 34
ve elkaynâ : ve ulaştırdık, bıraktık
-
38-Sâd 35
veheb : bağışla, ver
-
38-Sâd 35
el vehhâbu : vehhab, çok bağışlayan
-
38-Sâd 37
ve eş şeyâtîne : ve şeytanlar
-
38-Sâd 37
ve gavvâsın : ve dalgıçlar, derine dalanlar
-
38-Sâd 38
ve âharîne : ve diğerleri
-
38-Sâd 40
ve inne : ve muhakkak
-
38-Sâd 40
ve husne meâbin : ve güzel bir meab, dönüş yeri, sığınak
-
38-Sâd 41
vezkur (ve uzkur) : zikret, hatırla
-
38-Sâd 41
ve azâbin : ve azap
-
38-Sâd 42
ve şerâbun : ve içecek, içilecek şey
-
38-Sâd 43
ve vehebnâ : ve biz bağışladık
-
38-Sâd 43
ve misle-hum : ve onların misli kadar
-
38-Sâd 43
ve zikrâ : ve zikir olarak
-
38-Sâd 44
ve huz : ve al
-
38-Sâd 44
ve lâ tahnes : ve yeminini bozma
-
38-Sâd 44
vecednâ-hu : onu bulduk
-
38-Sâd 45
vezkur (ve uzkur) : zikret, hatırla
-
38-Sâd 45
ve ishâka : ve İshak
-
38-Sâd 45
ve ya'kûbe : ve Yâkub
-
38-Sâd 45
ve el ebsâri : ve basiret
-
38-Sâd 47
ve inne-hum : ve gerçekten, muhakkak onlar
-
38-Sâd 48
vezkur (ve uzkur) : ve zikret, hatırla
-
38-Sâd 48
velyesea (ve ilyesea) : ve Elyesa
-
38-Sâd 48
ve zel kifli : ve Zülkifl
-
38-Sâd 48
ve kullun : ve her, hepsi
-
38-Sâd 49
ve inne : ve muhakkak, şüphesiz
-
38-Sâd 51
ve şerâbin : ve içecek
-
38-Sâd 52
ve ınde-hum : ve yanlarında vardır
-
38-Sâd 55
ve inne : ve şüphesiz, muhakkak
-
38-Sâd 57
ve gassâkun : ve irin
-
38-Sâd 58
ve âharu : ve başka, diğerleri
-
38-Sâd 62
ve kâlû : ve dediler
-
38-Sâd 65
ve mâ : ve yoktur
-
38-Sâd 66
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
38-Sâd 66
ve mâ beyne-humâ : ve ikisi arasında olanlar
-
38-Sâd 67
huve : o
-
38-Sâd 72
sevveytu-hu : onu sevva ettim, düzenledim
-
38-Sâd 72
ve nefahtu : ve üfledim
-
38-Sâd 74
ve kâne : ve oldu
-
38-Sâd 76
ve : ve
-
38-Sâd 78
ve inne : ve muhakkak
-
38-Sâd 84
ve el hakka : ve hak, gerçek, doğru
-
38-Sâd 85
ve mimmen (min men) : ve kimselerden
-
38-Sâd 86
ve mâ ene : ve ben değilim
-
38-Sâd 87
huve : o
-
38-Sâd 88
ve le : ve mutlaka
-
39-Zümer 3
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
39-Zümer 3
huve : o
-
39-Zümer 4
veleden : bir çocuk
-
39-Zümer 4
huve : o
-
39-Zümer 5
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
39-Zümer 5
ve yukevviru : ve örter, sarar, çevirir
-
39-Zümer 5
ve sehhare : ve musahhar kıldı, emre amade kıldı
-
39-Zümer 5
ve el kamere : ve ay
-
39-Zümer 5
huve : o
-
39-Zümer 6
ve enzele : ve indirdi
-
39-Zümer 6
huve : o
-
39-Zümer 7
ve lâ yerdâ : ve razı olmaz
-
39-Zümer 7
ve in : ve eğer, ise
-
39-Zümer 7
ve lâ teziru : ve yüklenmez, taşımaz
-
39-Zümer 8
ve izâ : ve ..... olduğu zaman
-
39-Zümer 8
havvele-hu : ona verdi, lütfetti
-
39-Zümer 8
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
39-Zümer 9
huve : o
-
39-Zümer 9
ve kâimen : ve kıyamda duran, ayakta duran
-
39-Zümer 9
ve yercû : ve diler
-
39-Zümer 9
ve ellezîne : ve kimseler
-
39-Zümer 10
ve ardu allâhi : ve Allah'ın arzı, yeri
-
39-Zümer 10
yuveffâ : vefa edilir, ödenir
-
39-Zümer 12
ve umirtu : ve ben emrolundum
-
39-Zümer 12
evvele : evvel, ilk
-
39-Zümer 15
ve ehlî-him : ve onların ehilleri, aileleri
-
39-Zümer 15
huve : o
-
39-Zümer 16
ve min tahti-him : ve onların altından
-
39-Zümer 17
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
39-Zümer 17
ve enâbû : ve yöneldiler
-
39-Zümer 18
ve ulâike : ve işte onlar
-
39-Zümer 22
huve : o
-
39-Zümer 22
veylun : yazıklar olsun, vay haline
-
39-Zümer 23
ve kulûbu-hum : ve onların kalpleri
-
39-Zümer 23
ve men : ve kim, kimse, kişi
-
39-Zümer 24
bi vechi-hî : onun vechini, kendi yüzünü, fizik vücudunu
-
39-Zümer 24
ve kîle : ve denir
-
39-Zümer 26
ve le : ve gerçekten, elbette
-
39-Zümer 27
ve lekad : ve andolsun
-
39-Zümer 28
ivecin : eğrilik, kusur, çelişki
-
39-Zümer 29
ve raculen : ve bir adam
-
39-Zümer 30
ve inne-hum : ve muhakkak ki onlar
-
39-Zümer 32
ve kezzebe : ve yalanladı
-
39-Zümer 32
mesven : kalınacak yer, yer
-
39-Zümer 33
ve ellezî : ve o
-
39-Zümer 33
ve saddeka : ve doğruladı, ve tasdik etti
-
39-Zümer 35
esvee : en kötü
-
39-Zümer 35
ve yecziye-hum : ve onları mükâfatlandırır
-
39-Zümer 36
ve yuhavvifûne-ke : ve seni korkutuyorlar
-
39-Zümer 36
ve men : ve kim, kimse
-
39-Zümer 37
ve men : ve kim, kimse
-
39-Zümer 38
ve le : ve mutlaka, gerçekten
-
39-Zümer 38
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
39-Zümer 38
yetevekkelu : tevekkül eder
-
39-Zümer 38
el mutevekkilûne : tevekkül edenler
-
39-Zümer 40
ve yahıllu : ve iner, çöker
-
39-Zümer 41
ve men : ve kim
-
39-Zümer 41
ve mâ ente : ve sen değilsin
-
39-Zümer 41
bi vekîlin : vekil
-
39-Zümer 42
yeteveffâ : vefat ettirir, öldürür
-
39-Zümer 42
ve elletî : ve o ki
-
39-Zümer 42
ve yursilu : ve gönderir
-
39-Zümer 43
ve lev : ve eğer, olsa
-
39-Zümer 43
ve lâ ya'kılûne : ve akıl etmezler
-
39-Zümer 44
ve el ardı : ve yeryüzü, arz, yer
-
39-Zümer 45
ve izâ zukire : ve zikredildiği zaman
-
39-Zümer 45
ve izâ : ve olduğu zaman
-
39-Zümer 46
ve el ardı : ve yeryüzü, arz, yer
-
39-Zümer 46
ve eş şehâdeti : ve görünen
-
39-Zümer 47
ve lev enne : ve eğer olsaydı
-
39-Zümer 47
ve misle-hu : ve onun misli kadar, onlar kadar
-
39-Zümer 47
ve bedâ : ve ortaya çıktı, zuhur etti
-
39-Zümer 48
ve bedâ : ve ortaya çıktı, aşikâr oldu
-
39-Zümer 48
ve hâka : ve kuşattı
-
39-Zümer 49
havvelnâ-hu : ona verdik, ona lütfettik (gönderdik)
-
39-Zümer 49
ve lâkinne : ve fakat, ancak
-
39-Zümer 51
ve ellezîne : ve onlar
-
39-Zümer 51
ve mâ-hum : ve onlar değiller
-
39-Zümer 52
ve lem ya'lemû : ve bilmiyorlar, bilmediler
-
39-Zümer 52
ve yakdiru : ve takdir eder, kısıtlar
-
39-Zümer 53
huve : o
-
39-Zümer 54
ve enîbû : ve yönelin (ve ulaşmayı dileyin)
-
39-Zümer 54
ve eslimû : ve teslim olun
-
39-Zümer 55
vettebiû (ve ittebiû) : ve tâbî olun
-
39-Zümer 55
ve entum : ve siz
-
39-Zümer 56
ve in kuntu : ve ben olmuştum
-
39-Zümer 59
ve : ve
-
39-Zümer 59
ve kunte : ve sen oldun
-
39-Zümer 60
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
39-Zümer 60
musveddetun : kararmış olan
-
39-Zümer 60
mesven : kalınan yer
-
39-Zümer 61
ve yuneccî : ve kurtarır
-
39-Zümer 61
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
39-Zümer 62
ve huve : ve o
-
39-Zümer 62
vekîlun : vekil
-
39-Zümer 63
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
39-Zümer 63
ve ellezîne : ve onlar
-
39-Zümer 65
ve lekad : ve andolsun
-
39-Zümer 65
ve ilâ ellezîne : ve onlara
-
39-Zümer 65
ve le : ve mutlaka
-
39-Zümer 66
ve kun : ve ol
-
39-Zümer 67
ve mâ kaderû : ve takdir edemediler
-
39-Zümer 67
ve el ardu : ve arz, yeryüzü, yer
-
39-Zümer 67
ve es semâvâtu : ve semalar
-
39-Zümer 67
ve teâlâ : ve yücedir
-
39-Zümer 68
ve nufiha : ve üfürüldü
-
39-Zümer 68
ve men : ve kimse
-
39-Zümer 69
ve eşrekati : ve parladı
-
39-Zümer 69
ve vudıa : ve konuldu
-
39-Zümer 69
ve cîe bi : ve getirildi
-
39-Zümer 69
ve eş şuhedâi : ve şahitler
-
39-Zümer 69
ve kudıye : ve hüküm verildi
-
39-Zümer 69
ve hum : ve onlar
-
39-Zümer 70
ve vuffiyet : ve vefa edildi, ödendi
-
39-Zümer 70
ve huve : ve o
-
39-Zümer 71
vesîka : sürüldü
-
39-Zümer 71
ve kâle : ve dedi
-
39-Zümer 71
ve yunzirûne-kum : ve sizi uyarırlar
-
39-Zümer 71
ve lâkin : ve fakat
-
39-Zümer 73
vesîka : sevkedildi
-
39-Zümer 73
ve futihat : ve açıldı
-
39-Zümer 73
ve kâle : ve dedi
-
39-Zümer 74
ve kâlû : ve dediler
-
39-Zümer 74
ve evrese-nâ : ve bizi varis kıldı
-
39-Zümer 74
netebevveu : kalırız
-
39-Zümer 75
ve terâ : ve görürsün
-
39-Zümer 75
ve kudıye : ve hüküm verildi, hükmedildi
-
39-Zümer 75
ve kîle : ve denildi
-
4-Nisâ 1
ve halaka : yarattı
-
4-Nisâ 1
ve besse : yaydı, türetti
-
4-Nisâ 1
ve nisâen : kadınlar
-
4-Nisâ 1
ve ittekû : takva sahibi olun
-
4-Nisâ 1
ve el erhâme : rahimler, akrabalıklar, yakınlar
-
4-Nisâ 2
ve âtû : ve veriniz
-
4-Nisâ 2
ve lâ tetebeddelû : ve değiştirmeyin
-
4-Nisâ 2
ve lâ te'kulû : ve yemeyin
-
4-Nisâ 3
ve in hıftum : ve eğer korkarsanız
-
4-Nisâ 3
ve sulâse : üçer
-
4-Nisâ 3
ve rubâa : dörder
-
4-Nisâ 4
ve âtû : ve veriniz
-
4-Nisâ 5
ve lâ tu'tû : ve vermeyin
-
4-Nisâ 5
ve urzukû-hum : onları rızıklandırın
-
4-Nisâ 5
ve eksû-hum : ve onları giydirin
-
4-Nisâ 5
ve kûlû : ve söyleyin, deyin
-
4-Nisâ 6
ve ibtelû : ve deneyin, imtihan edin
-
4-Nisâ 6
ve lâ te'kulû-hâ : ve onu yemeyin
-
4-Nisâ 6
ve bidâren : acele ederek, acele davranarak, acele ile
-
4-Nisâ 6
ve men kâne : ve kim ... oldu, ...ise
-
4-Nisâ 6
ve men kâne : ve kim ... oldu, ...ise
-
4-Nisâ 6
ve kefâ bi : ve kâfidir
-
4-Nisâ 7
ve el akrabûne : ve akrabalar
-
4-Nisâ 7
ve li en nisâi : ve kadınlar için vardır
-
4-Nisâ 7
ve el akrabûne : ve akrabalar
-
4-Nisâ 8
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 8
ve el yetâmâ : ve yetimler
-
4-Nisâ 8
ve el mesâkînu : ve miskinler, çalışamayacak durumdaki yaşlılar, yoksullar
-
4-Nisâ 8
ve kûlû : ve deyin, söyleyin
-
4-Nisâ 9
velyahşa (ve li yahşa) : ve sakınsınlar, korksunlar, çekinsinler
-
4-Nisâ 9
velyekûlû (ve li yekûlû ) : ve söylesinler
-
4-Nisâ 10
ve se yaslevne : ve yakında yaslanacaklar, atılacaklar
-
4-Nisâ 11
ve in kânet : ve eğer, ... oldu ise, ... ise (varsa)
-
4-Nisâ 11
ve li : ve .... için
-
4-Nisâ 11
ebevey-hi : onun ebeveyni, anne ve babası
-
4-Nisâ 11
veledun : çocuk, oğul
-
4-Nisâ 11
veledun : çocuk, oğul
-
4-Nisâ 11
ve varise-hû : ve onun vârisi
-
4-Nisâ 11
ıhvetun : kardeşler
-
4-Nisâ 11
ve ebnâu-kum : ve oğullarınız
-
4-Nisâ 12
ve lekum : ve sizin
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
ve lehunne : ve onların (kadınların)
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
ve in kâne : ve eğer, ... oldu ise, ... ise (varsa)
-
4-Nisâ 12
ve lehu : ve onun
-
4-Nisâ 12
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 13
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 13
ve resûle-hu : ve O'nun Resûlü, elçisi
-
4-Nisâ 13
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
4-Nisâ 14
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 14
ve resûle-hu : ve O'nun Resûlü, elçisi
-
4-Nisâ 14
ve yeteadde : ve aşar
-
4-Nisâ 14
ve lehu : ve onun için (vardır)
-
4-Nisâ 15
vellâtî (ve ellâtî ) : ve onlar (kadınlar)
-
4-Nisâ 15
yeteveffâ-hunne : onları (kadınları) vefat ettirir
-
4-Nisâ 16
vellezâni (ve ellezâni) : ve o ikisi
-
4-Nisâ 16
ve aslehâ : ve ıslâh oldular
-
4-Nisâ 17
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 18
ve leyset(i) : ve değil
-
4-Nisâ 18
ve lâ ellezîne : ve onlara olmaz, onlar için değildir
-
4-Nisâ 18
ve hum : ve onlar
-
4-Nisâ 19
ve lâ ta'dulû-hunne : ve onlara baskı yapmayın, sıkıştırmayın
-
4-Nisâ 19
ve âşirû-hunne : ve onlarla geçinin
-
4-Nisâ 20
ve in : ve eğer
-
4-Nisâ 20
ve âtey-tum : ve siz verdiniz
-
4-Nisâ 20
ve ismen : ve günah işleyerek
-
4-Nisâ 21
ve keyfe : ve nasıl
-
4-Nisâ 21
ve kad : ve ... olmuştu
-
4-Nisâ 21
ve ehazne : ve onlar aldılar
-
4-Nisâ 22
ve lâ tenkihû : ve siz nikâhlamayın
-
4-Nisâ 22
ve maktan : iğrenç, kızdırıcı husus
-
4-Nisâ 22
ve sâe : ve kötü, fena
-
4-Nisâ 23
ve benâtu-kum : ve kızlarınız
-
4-Nisâ 23
ve ehavâtu-kum : ve kız kardeşleriniz
-
4-Nisâ 23
ve ammâtu-kum : ve halalarınız
-
4-Nisâ 23
ve halâtu-kum : ve teyzeleriniz
-
4-Nisâ 23
ve benâtu : ve kızları
-
4-Nisâ 23
ve benâtu : ve kızları
-
4-Nisâ 23
ve ummehâtu-kum : ve anneleriniz
-
4-Nisâ 23
ve ehavâtu-kum : ve kız kardeşleriniz
-
4-Nisâ 23
ve ummehâtu : ve anneleri
-
4-Nisâ 23
ve rabâibu-kum : ve üvey kızlarınız
-
4-Nisâ 23
ve halâilu : ve hanımları, eşleri
-
4-Nisâ 23
ve en tecmeû : ve toplamanız
-
4-Nisâ 24
ve el muhsanâtu : ve evli kadınlar
-
4-Nisâ 24
ve uhille : ve helâl kılındı
-
4-Nisâ 24
mâ verâe zâlikum : bunların arkasında, dışında olanlar
-
4-Nisâ 24
ve lâ cunâha : ve günah yoktur
-
4-Nisâ 25
ve men : ve kim, kimin
-
4-Nisâ 25
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 25
ve âtû-hunne : ve onlara verin
-
4-Nisâ 25
ve lâ muttehızâti : ittehaz etmeyenler, edinmeyenler
-
4-Nisâ 25
ve : ve
-
4-Nisâ 25
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 26
ve yehdîye-kum : ve sizi hidayet etmek, ulaştırmak
-
4-Nisâ 26
ve yetûbe aleykum : ve sizin tövbenizi kabul eder
-
4-Nisâ 26
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 27
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 27
ve yurîdu : ve diler, ister
-
4-Nisâ 28
ve hulika : ve yaratıldı
-
4-Nisâ 29
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
4-Nisâ 30
ve men : ve kim ... ise
-
4-Nisâ 30
ve zulmen : ve zulüm, haksızlık
-
4-Nisâ 30
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 31
ve nudhıl-kum : ve sizi dahil ederiz, koyarız
-
4-Nisâ 32
ve lâ tetemennev : ve temenni etmeyin
-
4-Nisâ 32
ve li en nisâi : ve kadınlar için vardır
-
4-Nisâ 32
ve is'elû : ve isteyin
-
4-Nisâ 33
ve li kullin : ve hepsi için, hepsini, herkesi
-
4-Nisâ 33
ve el akrabûne : ve akrabalar
-
4-Nisâ 33
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
4-Nisâ 34
ve bi mâ : ve sebebiyle, dolayısıyla
-
4-Nisâ 34
ve ellâtî : ve onlar (kadınlar)
-
4-Nisâ 34
ve uhcurû-hunne : ve onlardan ayrılın, yaklaşmayın, yalnız bırakın
-
4-Nisâ 35
ve in hıftum : ve eğer korkarsanız
-
4-Nisâ 35
ve hakemen : ve bir hakem
-
4-Nisâ 35
yuveffikı : muvaffak eder, başarılı kılar
-
4-Nisâ 36
va'budû (ve u'budû) : ve kul olun
-
4-Nisâ 36
ve lâ tuşrikû : ve ortak koşmayın
-
4-Nisâ 36
ve bi el vâlideyni : ve ana babaya
-
4-Nisâ 36
ve : ve
-
4-Nisâ 36
ve el yetâmâ : ve yetimler
-
4-Nisâ 36
ve el mesâkîni : ve miskinler, çalışamayacak durumdaki yaşlılar
-
4-Nisâ 36
ve el câri : ve komşu
-
4-Nisâ 36
ve el câri : ve komşu
-
4-Nisâ 36
ve es sâhıbi : ve arkadaş, eş
-
4-Nisâ 36
ve ibni : ve oğul
-
4-Nisâ 36
ve : ve
-
4-Nisâ 37
ve ye'murûne : ve emrederler
-
4-Nisâ 37
ve yektumûne : ve ketmederler, gizlerler
-
4-Nisâ 37
ve a'tednâ : ve biz hazırladık
-
4-Nisâ 38
ve ellezîne : ve onlar
-
4-Nisâ 38
ve lâ yu'minûne : ve îmân etmezler
-
4-Nisâ 38
ve lâ : ve değil, olmaz
-
4-Nisâ 38
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 39
ve mâzâ : ve ne olur, niçin
-
4-Nisâ 39
ve yevmi : ve gün
-
4-Nisâ 39
ve enfekû : ve infak ettiler (Allah için) harcadılar
-
4-Nisâ 39
ve kâne : ve oldu, ... idi, ...dır
-
4-Nisâ 40
ve in : ve eğer
-
4-Nisâ 40
ve yu'ti : ve verir
-
4-Nisâ 41
ve ci'nâ ...(bi) : ve getirdik
-
4-Nisâ 42
yeveddu : ister, temenni eder
-
4-Nisâ 42
ve asavû : ve asi oldular
-
4-Nisâ 42
ve lâ yektumûne : ve gizleyemezler
-
4-Nisâ 43
ve entum : ve siz
-
4-Nisâ 43
ve lâ : ve olmaz
-
4-Nisâ 43
ve in : ve eğer
-
4-Nisâ 43
ve eydî-kum : ve elleriniz
-
4-Nisâ 43
afuvven : affeden
-
4-Nisâ 44
ve yurîdûne : ve istiyorlar
-
4-Nisâ 45
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 45
ve kefâ bi : ve kâfi
-
4-Nisâ 45
veliyyen : veli olarak, dost olarak
-
4-Nisâ 45
ve kefâ bi : ve kâfi
-
4-Nisâ 46
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
4-Nisâ 46
ve asaynâ : ve isyan ettik
-
4-Nisâ 46
ve isma' : ve işit
-
4-Nisâ 46
ve râınâ : ve bize bak. (Bu kelime Arab dilinde bu anlamda olmakla beraber, yahudi dilinde 'ahmak' anlamına gelmekte ve hakaret etmek için kullanılmaktadır. İkisi arasında harf farkı olmasına rağmen ses benzerliği bulunmaktadır.)
-
4-Nisâ 46
ve ta'nan : ve yererek
-
4-Nisâ 46
ve lev : ve eğer olsa
-
4-Nisâ 46
ve ata'nâ : ve biz itaat ettik
-
4-Nisâ 46
ve isma' : ve duy, işit
-
4-Nisâ 46
ve unzurnâ : ve bize nazar et, bak
-
4-Nisâ 46
ve akveme : ve kavî, daha kuvvetli, daha sağlam, daha iyi, daha doğru
-
4-Nisâ 46
ve lâkin : ve fakat
-
4-Nisâ 47
ve kâne : ve oldu, ... idi, ...dır
-
4-Nisâ 48
ve yagfiru : ve bağışlar, affeder, mağfiret eder
-
4-Nisâ 48
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 49
ve lâ yuzlemûne : ve zulmedilmez, zulüm olunmazlar
-
4-Nisâ 50
ve kefâ : ve kafidir
-
4-Nisâ 51
ve et tâgûti : ve tagut, insan ve cin şeytanlar
-
4-Nisâ 51
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
4-Nisâ 52
ve men : ve kim, kimi
-
4-Nisâ 54
ve el hikmete : ve hikmet
-
4-Nisâ 54
ve âteynâ-hum : ve biz onlara verdik
-
4-Nisâ 55
ve : ve
-
4-Nisâ 55
ve : ve
-
4-Nisâ 57
ve : ve
-
4-Nisâ 57
ve nudhılu- hum : ve onları dahil edeceğiz, koyacağız
-
4-Nisâ 58
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 59
ve ulî el emri : ve idareciler, komutanlar
-
4-Nisâ 59
ve er resûli : ve resûle, elçiye
-
4-Nisâ 59
ve el yevmi el âhiri : ve son güne
-
4-Nisâ 59
ve ahsenu : ve daha güzel, en güzel
-
4-Nisâ 60
ve mâ : ve şey
-
4-Nisâ 60
ve kad : ve ... olmuştu
-
4-Nisâ 60
ve yurîdu : ve ister, istiyor
-
4-Nisâ 61
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 61
ve ilâ : ve ...'a
-
4-Nisâ 62
ve tevfîkan : ve birlik, arayı bulma, birleştirme
-
4-Nisâ 63
ve kul : ve de, söyle
-
4-Nisâ 64
ve : ve
-
4-Nisâ 64
ve lev : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 64
Vestagfera (ve istagfera) : ve istiğfar etti, tövbe etti, mağfiret diledi
-
4-Nisâ 64
le vecedû : mutlaka buldular
-
4-Nisâ 65
ve rabbi-ke : Rabbine andolsun
-
4-Nisâ 65
ve yusellimû : ve teslim olurlar
-
4-Nisâ 66
ve lev : ve eğer, ... olsa
-
4-Nisâ 66
ve lev : ve eğer, ... olsa
-
4-Nisâ 66
ve eşedde : ve daha şiddetli, daha kuvvetli, daha sağlam
-
4-Nisâ 67
ve izen : ve o zaman, ...olunca, ...olsaydı
-
4-Nisâ 68
ve le : ve elbette, mutlaka
-
4-Nisâ 69
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 69
ve er resûle : ve resûl, elçi
-
4-Nisâ 69
ve es sıddîkîne : ve sıddîklar
-
4-Nisâ 69
ve eş şuhedâi : ve şehitler
-
4-Nisâ 69
ve es sâlihîne : ve salihler
-
4-Nisâ 69
ve hasune : ne güzel
-
4-Nisâ 70
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 72
ve inne : ve muhakkak ki
-
4-Nisâ 73
ve le in : ve eğer gerçekten ... olsa
-
4-Nisâ 73
ve beyne-hu : ve onun arasında
-
4-Nisâ 73
meveddetun : dostluk, yakınlık, tanışma, görüşme
-
4-Nisâ 74
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 75
ve mâ : ve ne, niçin, ne oluyor
-
4-Nisâ 75
ve el mustad'afîne : ve güçsüz, zayıf olanlar
-
4-Nisâ 75
ve en nisâi : ve kadınlar
-
4-Nisâ 75
ve el vildâni : ve evlatlar, çocuklar
-
4-Nisâ 75
ve ic'al : ve kıl, gönder
-
4-Nisâ 75
veliyyen : bir velî, dost
-
4-Nisâ 75
ve ic'al : ve kıl, gönder
-
4-Nisâ 76
ve ellezîne : ve onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 77
ve ekîmu : ve ikâme edin, yerine getirin
-
4-Nisâ 77
ve âtû : ve verin
-
4-Nisâ 77
ve kâlû : ve dediler
-
4-Nisâ 77
ve el âhıratu : ve ahir, sonraki, âhiret
-
4-Nisâ 77
ve lâ tuzlemûne : ve zulmedilmezsiniz, size haksızlık yapılmaz
-
4-Nisâ 78
ve lev : ve eğer ... olsa
-
4-Nisâ 78
ve in : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 78
ve in : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 79
ve mâ : ve şey (ne ise)
-
4-Nisâ 79
ve erselnâ-ke : ve biz seni gönderdik
-
4-Nisâ 79
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 80
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 80
tevellâ : yüz çevirir, döner
-
4-Nisâ 81
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
4-Nisâ 81
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 81
ve tevekkel : ve tevekkül et, güven
-
4-Nisâ 81
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 81
vekîlen : vekil olarak
-
4-Nisâ 82
ve lev : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 82
le vecedû : mutlaka buldular (bulurlardı)
-
4-Nisâ 83
ve : ve
-
4-Nisâ 83
ve lev : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 83
ve ilâ : ve ...'e
-
4-Nisâ 83
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
4-Nisâ 83
ve rahmetu-hu : ve onun rahmeti
-
4-Nisâ 84
ve harrıdı : ve teşvik et
-
4-Nisâ 84
ve allâhu : Allah
-
4-Nisâ 84
ve eşeddu : ve daha şiddetli, daha çetin, daha güçlü
-
4-Nisâ 85
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 85
ve kâne : ve oldu, ... idi, ...dır
-
4-Nisâ 86
ve izâ : ve ... olduğu zaman, olunca
-
4-Nisâ 87
huve : o
-
4-Nisâ 87
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 88
ve allâhu : ve Allah
-
4-Nisâ 88
ve men : ve kim, kimi, kimse
-
4-Nisâ 89
veddû : istediler
-
4-Nisâ 89
tevellev : dönerler, yüz çevirirler
-
4-Nisâ 89
ve uktulû-hum : ve onları öldürün
-
4-Nisâ 89
vecedtumû-hum : onları buldunuz
-
4-Nisâ 89
ve : ve
-
4-Nisâ 89
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 89
ve lâ : ve yok, değil, olmaz
-
4-Nisâ 90
ve beyne-hum : ve onlar arasında
-
4-Nisâ 90
ve lev : ve eğer, şayet
-
4-Nisâ 90
ve elkav : ve ilka ettiler, önerdiler, teklif ettiler
-
4-Nisâ 91
ve ye'menû : emin olmayı
-
4-Nisâ 91
ve yulkû : ve ilka ederler, önerirler, teklif ederler
-
4-Nisâ 91
ve yekuffû : ve çekerler
-
4-Nisâ 91
ve ıktulû-hum : ve onları öldürün
-
4-Nisâ 91
ve ulâi-kum : ve işte size
-
4-Nisâ 92
ve mâ : ve olmaz, olamaz
-
4-Nisâ 92
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 92
ve diyetun : ve diyet, bedel
-
4-Nisâ 92
ve huve : ve o
-
4-Nisâ 92
ve in : ve eğer, ise
-
4-Nisâ 92
ve beyne-hum : ve onların arasında
-
4-Nisâ 92
ve tahrîru : ve hürriyet verin, hür bırakın, azad edin
-
4-Nisâ 92
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 93
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 93
ve gadıba : ve gadap etti, gazap etti, öfkelendi
-
4-Nisâ 93
ve leane-hu : ve ona lanet etti
-
4-Nisâ 93
ve eadde : ve hazırladı
-
4-Nisâ 94
ve : ve
-
4-Nisâ 95
ve el mucâhidûne : ve mücahitler, Allah için savaşanlar
-
4-Nisâ 95
ve enfusi-him : ve nefsleri, canları
-
4-Nisâ 95
ve enfusi-him : ve nefsleri, canları
-
4-Nisâ 95
ve kullen : ve hepsi
-
4-Nisâ 95
ve faddale : ve üstün, faziletli kıldı
-
4-Nisâ 96
ve mağfireten : ve mağfiret
-
4-Nisâ 96
ve rahmeten : ve rahmet
-
4-Nisâ 96
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 97
teveffâ-hum : onları vefat ettirir, öldürür
-
4-Nisâ 97
ve sâet : ve ne kötü, fena
-
4-Nisâ 98
ve en nisâi : ve kadınlar
-
4-Nisâ 98
ve el vildâni : ve çocuklar
-
4-Nisâ 98
ve : ve
-
4-Nisâ 99
en ya'fuve an : affetmesi
-
4-Nisâ 99
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 99
afuvven : affedici, affeden
-
4-Nisâ 100
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 100
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 100
ve resûli-hî : ve O'nun Resûl'ü, elçisi
-
4-Nisâ 100
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 101
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 101
aduvven : düşman
-
4-Nisâ 102
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 102
ve li ye'huzû : ve alsınlar
-
4-Nisâ 102
ve li te'ti : ve gelsin
-
4-Nisâ 102
ve li ye'huzû : ve alsınlar
-
4-Nisâ 102
ve eslihate-hum : ve kendi silâhlarını
-
4-Nisâ 102
vedde : temenni etti, istedi
-
4-Nisâ 102
ve emtiati-kum : ve kendi emtianız, mühimmatlarınız, teczihatlarınız
-
4-Nisâ 102
ve lâ : ve yoktur
-
4-Nisâ 102
ve huzû : alın
-
4-Nisâ 103
ve kuûden : ve otururken
-
4-Nisâ 103
ve alâ cunûbi-kum : ve yanınız üzerinde, yan üstü iken, yatarken
-
4-Nisâ 104
ve : ve
-
4-Nisâ 104
ve tercûne : ve ümit ediyorsunuz
-
4-Nisâ 104
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
4-Nisâ 105
ve : ve
-
4-Nisâ 106
ve istagfiri : ve istiğfar et, mağfiret dile
-
4-Nisâ 107
ve : ve
-
4-Nisâ 108
ve : ve
-
4-Nisâ 108
ve huve : ve o
-
4-Nisâ 108
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 109
vekîlen : vekil
-
4-Nisâ 110
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 111
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 111
ve kâne : oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 112
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 112
ve ismen : ve günah
-
4-Nisâ 113
ve lev lâ : ve ... olmasaydı
-
4-Nisâ 113
ve rahmetu-hu : ve O'nun rahmeti
-
4-Nisâ 113
ve : ve
-
4-Nisâ 113
ve : ve
-
4-Nisâ 113
ve enzele : ve indirdi
-
4-Nisâ 113
ve el hikmete : ve hikmet
-
4-Nisâ 113
ve alleme-ke : ve sana öğretti
-
4-Nisâ 113
ve : ve
-
4-Nisâ 114
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 115
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 115
ve yettebi' : ve tâbî olur, uyar
-
4-Nisâ 115
nuvellı-hî : onu çeviririz
-
4-Nisâ 115
tevellâ : döndü
-
4-Nisâ 115
ve nusli-hî : ve onu yaslarız, atarız
-
4-Nisâ 115
ve sâet : ve ne kötü
-
4-Nisâ 116
ve yagfiru : ve affeder, bağışlar, mağfiret eder
-
4-Nisâ 116
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 117
ve in ... (illa) : ve ancak, sadece
-
4-Nisâ 118
ve kâle : ve dedi
-
4-Nisâ 119
ve le udillenne-hum : ve mutlakla onları dalâlette bırakacağım
-
4-Nisâ 119
ve le umenniyenne-hum : ve mutlaka onları emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim
-
4-Nisâ 119
ve le âmuranne-hum : ve mutlaka onlara emredeceğim
-
4-Nisâ 119
ve le âmuranne-hum : ve mutlaka onlara emredeceğim
-
4-Nisâ 119
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 119
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 120
ve yumennî-him : onlara emaniyyeye, kuruntuya düşürür
-
4-Nisâ 120
ve : ve
-
4-Nisâ 121
ve : ve
-
4-Nisâ 122
ve ellezîne : ve onlar, ...olanlar
-
4-Nisâ 122
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel, nefsi tezkiye edici amel işlediler
-
4-Nisâ 122
ve men : ve kim (vardır)
-
4-Nisâ 123
ve lâ emâniyyi : ve emaniyye değil
-
4-Nisâ 123
ve lâ yecid : ve bulamaz
-
4-Nisâ 123
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 123
ve lâ : ve olmaz, değil, yok
-
4-Nisâ 124
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 124
ve huve : ve o
-
4-Nisâ 124
ve : ve
-
4-Nisâ 125
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 125
veche-hu : onun vechi, kendi fizik vücudu
-
4-Nisâ 125
ve huve : ve o
-
4-Nisâ 125
ve ittebea : ve tâbî oldu
-
4-Nisâ 125
ve ittehaza : ve edindi
-
4-Nisâ 126
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
4-Nisâ 126
ve mâ : ve şeyler (ne varsa)
-
4-Nisâ 126
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
4-Nisâ 127
ve yesteftûneke : senden fetva (bilgi) istiyorlar
-
4-Nisâ 127
ve mâ : ve şey
-
4-Nisâ 127
ve tergabûne : ve rağbet ediyorsunuz, arzuluyorsunuz, istiyorsunuz
-
4-Nisâ 127
ve el mustad'afîne : ve zayıf olanlar, aciz olanlar
-
4-Nisâ 127
ve : ve
-
4-Nisâ 127
ve mâ : ve şey, ve ne
-
4-Nisâ 128
ve in : ve eğer, şayet, ... ise, olsa
-
4-Nisâ 128
ve es sulhu : ve sulh, barış, anlaşma
-
4-Nisâ 128
ve uhdırati : ve hazır kılındı
-
4-Nisâ 128
ve in : ve eğer, şayet, ... ise, olsa
-
4-Nisâ 128
ve tettekû : ve takva sahibi olursunuz
-
4-Nisâ 129
ve : ve
-
4-Nisâ 129
ve lev : ve eğer olsa bile
-
4-Nisâ 129
ve in : ve eğer, olsa, ... ise
-
4-Nisâ 129
ve tettekû : ve takva sahibi olun
-
4-Nisâ 130
ve in : ve eğer, olsa, ... ise
-
4-Nisâ 130
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
4-Nisâ 131
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah'a ait
-
4-Nisâ 131
ve mâ : ve şey, şeyler, olanlar
-
4-Nisâ 131
ve lekad : ve and olsun
-
4-Nisâ 131
ve iyyâ-kum : ve sizlere
-
4-Nisâ 131
ve in : ve eğer, şayet, olsa, olsa bile, ise
-
4-Nisâ 131
ve mâ : ve şey, şeyler, olanlar
-
4-Nisâ 131
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
4-Nisâ 132
ve li allâhi : ve Allah'ın, Allah'a ait
-
4-Nisâ 132
ve mâ : ve şey, şeyler, olanlar
-
4-Nisâ 132
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli, yeter
-
4-Nisâ 132
vekîlen : vekil olarak
-
4-Nisâ 133
ve ye'ti : ve getirir
-
4-Nisâ 133
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
4-Nisâ 134
ve el âhırati : ve ahiret
-
4-Nisâ 134
ve kâne : oldu, ...dır
-
4-Nisâ 135
ve lev : ve eğer, olsa bile
-
4-Nisâ 135
ve el akrabîne : ve yakınlar, akrabalar
-
4-Nisâ 135
ve in : ve eğer, olsa, ise
-
4-Nisâ 136
ve resûli-hî : ve onun resûlu
-
4-Nisâ 136
ve el kitâbi : ve kitap
-
4-Nisâ 136
ve el kitâbi : ve kitap
-
4-Nisâ 136
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 136
ve melâiketi-hî : ve onun melekleri
-
4-Nisâ 136
ve kutubi-hî : ve onun kitapları
-
4-Nisâ 136
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri, elçileri
-
4-Nisâ 136
ve el yevmi el âhıri : ve âhir gün, son gün
-
4-Nisâ 137
ve lâ : ve olmaz, değil
-
4-Nisâ 140
ve kad : ve olmuştu
-
4-Nisâ 140
ve yustehzeu : ve alay eder
-
4-Nisâ 140
ve el kâfirîne : ve kâfirler
-
4-Nisâ 141
ve : ve
-
4-Nisâ 141
ve nemna'-kum : ve size ... olmasına mani olduk
-
4-Nisâ 141
ve : ve
-
4-Nisâ 142
ve huve : ve o
-
4-Nisâ 142
ve izâ : ve ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 142
ve : ve
-
4-Nisâ 143
ve lâ ilâ hâulâi : ve onlarla olmazlar
-
4-Nisâ 143
ve men : ve kim, kimi
-
4-Nisâ 145
ve : ve
-
4-Nisâ 146
ve aslehû : ve nefsini ıslâh ettiler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
4-Nisâ 146
ve ı'tesamû : ve tutunup sarıldılar
-
4-Nisâ 146
ve ahlesû : ve halis kıldılar
-
4-Nisâ 146
ve sevfe : ve yakında
-
4-Nisâ 147
ve âmentum : ve îmân ettiniz, âmenû oldunuz, yaşarken Allaha ulaşmayı dilediniz
-
4-Nisâ 147
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 148
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
4-Nisâ 149
afuvven : affeden, affedici
-
4-Nisâ 150
ve rusuli-hî : ve O'nun resûlleri, elçileri
-
4-Nisâ 150
ve yurîdûne : ve isterler
-
4-Nisâ 150
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri, elçileri
-
4-Nisâ 150
ve yekûlûne : ve derler
-
4-Nisâ 150
ve nekfuru : ve inkâr ederiz
-
4-Nisâ 150
ve yurîdûne : ve isterler
-
4-Nisâ 151
ve a'tednâ : ve biz hazırladık
-
4-Nisâ 152
ve ellezîne : ve onlar
-
4-Nisâ 152
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri
-
4-Nisâ 152
ve : ve
-
4-Nisâ 152
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 153
ve âteynâ : ve biz verdik
-
4-Nisâ 154
ve rafa'nâ : ve biz yükselttik
-
4-Nisâ 154
ve kulnâ : ve biz dedik
-
4-Nisâ 154
ve kulnâ : ve biz dedik
-
4-Nisâ 154
ve ehaznâ : ve biz aldık
-
4-Nisâ 155
ve kufri-him : ve onların inkâr etmeleri
-
4-Nisâ 155
ve katli-him : ve onları öldürmeleri
-
4-Nisâ 155
ve kavli-him : ve onların sözleri
-
4-Nisâ 156
ve bi kufri-him : ve onların küfürleri, inkârları
-
4-Nisâ 156
ve kavli-him : ve onların sözleri
-
4-Nisâ 157
ve kavli-him : ve onların sözleri
-
4-Nisâ 157
ve : ve
-
4-Nisâ 157
ve : ve
-
4-Nisâ 157
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
4-Nisâ 157
ve inne : ve muhakkak
-
4-Nisâ 157
ve : ve
-
4-Nisâ 158
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 159
ve : ve
-
4-Nisâ 159
ve yevme el kıyâmeti : ve kıyâmet günü
-
4-Nisâ 160
ve bi saddi-him : ve onları men etmeleri sebebiyle
-
4-Nisâ 161
ve ahzi-him : ve onların almaları
-
4-Nisâ 161
ve kad : ve ... olmuş, olmuştu
-
4-Nisâ 161
ve ekli-him : ve onların yemeleri
-
4-Nisâ 161
ve a'tednâ : ve biz hazırladık
-
4-Nisâ 162
ve el mu'minûne : ve mü'minler, îmân edenler
-
4-Nisâ 162
ve mâ : ve şey
-
4-Nisâ 162
ve el mukîmîne : ve ikame edenler, yerine getirenler
-
4-Nisâ 162
ve el mu'tûne : ve verenler
-
4-Nisâ 162
ve el mu'minûne : ve mü'minler, îmân edenler
-
4-Nisâ 162
ve el yevmi el âhiri : ve son gün, kıyâmet günü
-
4-Nisâ 163
ve en nebiyyîne : ve nebiler, peygamberler
-
4-Nisâ 163
ve evhaynâ : ve biz vahyettik
-
4-Nisâ 163
ve ismâîle : ve Hz. İsmail
-
4-Nisâ 163
ve ishâka : ve Hz. İshak
-
4-Nisâ 163
ve ya'kûbe : ve Hz. Yakub
-
4-Nisâ 163
ve el esbâti : ve (oğullar), torunlar
-
4-Nisâ 163
ve îsâ : ve Hz. İsa'ya
-
4-Nisâ 163
ve eyyûbe : ve Hz. Eyyüb
-
4-Nisâ 163
ve yûnuse : ve Hz. Yunus
-
4-Nisâ 163
ve hârûne : ve Hz. Harun
-
4-Nisâ 163
ve suleymâne : ve Hz. Süleyman
-
4-Nisâ 163
ve âteynâ : ve biz verdik
-
4-Nisâ 164
ve rusulen : ve resûller
-
4-Nisâ 164
ve rusulen : ve resûller
-
4-Nisâ 164
ve kelleme : ve konuştu
-
4-Nisâ 165
ve munzirîne : ve uyarıcılar
-
4-Nisâ 165
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
4-Nisâ 166
ve el melâiketu : ve melekler
-
4-Nisâ 166
ve kefâ bi : ve kâfi, yeterli
-
4-Nisâ 167
ve saddû an : ve alıkoydular, engellediler, saptırdılar
-
4-Nisâ 168
ve zalemû : ve zulmettiler, haksızlık ettiler
-
4-Nisâ 168
ve : ve
-
4-Nisâ 169
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 170
ve in : ve eğer, şayet
-
4-Nisâ 170
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
4-Nisâ 170
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
4-Nisâ 171
ve : ve
-
4-Nisâ 171
ve kelimetu-hu : ve onun kelimesi
-
4-Nisâ 171
ve rûhun : ve Ruh'tur
-
4-Nisâ 171
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri
-
4-Nisâ 171
ve lâ tekûlû : ve demeyin, söylemeyin
-
4-Nisâ 171
veledun : çocuk
-
4-Nisâ 171
ve kefâ bi : ve kâfi, yeter
-
4-Nisâ 171
vekîlen : vekil olarak
-
4-Nisâ 172
ve lâ : ve olmaz
-
4-Nisâ 172
ve men : ve kim
-
4-Nisâ 172
ve yestekbir : ve kibirlenir, büyüklenir
-
4-Nisâ 173
ve amilû es sâlihâti : ve ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel yaptılar
-
4-Nisâ 173
yuveffî-him : onlara ödenir
-
4-Nisâ 173
ve yezîdu-hum : ve onlara ziyade yapar, arttırır, daha çok verir
-
4-Nisâ 173
ve : ve
-
4-Nisâ 173
ve istekberû : ve kibirlenirler , büyüklenirler
-
4-Nisâ 173
ve : ve
-
4-Nisâ 173
veliyyen : veli, dost
-
4-Nisâ 173
ve lâ : ve olmaz
-
4-Nisâ 174
ve enzelnâ : ve biz indirdik
-
4-Nisâ 175
ve i'tesamû : ve sarıldılar
-
4-Nisâ 175
ve fadlın : ve fazıl
-
4-Nisâ 175
ve yehdî-him : ve onları hidayet edecek, ulaştıracak
-
4-Nisâ 176
veledun : çocuk
-
4-Nisâ 176
ve lehû : ve onun (erkeğin) var
-
4-Nisâ 176
ve huve : ve o (erkek)
-
4-Nisâ 176
veledun : çocuk
-
4-Nisâ 176
ve in : ve eğer ... ise
-
4-Nisâ 176
ıhveten : kardeş
-
4-Nisâ 176
ve nisâen : ve kadın
-
40-Mü'min 3
ve kâbili et tevbi : ve tövbeyi kabul eden
-
40-Mü'min 3
hûve : o
-
40-Mü'min 5
ve el ahzâbu : ve hizipler, fırkalar, taifeler
-
40-Mü'min 5
ve hemmet : ve hamle yaptı, hücum etti
-
40-Mü'min 5
ve câdelû : ve mücâdele ettiler
-
40-Mü'min 6
ve kezâlike : ve işte böylece, böyle
-
40-Mü'min 7
ve men havle-hu : ve onun etrafındaki kişi
-
40-Mü'min 7
ve yû'minûne : ve îmân ederler
-
40-Mü'min 7
ve yestagfirûne : ve mağfiret dilerler, günahları sevaba çevirmesini dilerler
-
40-Mü'min 7
vesi'te : sen kuşattın
-
40-Mü'min 7
ve ilmen : ve ilim
-
40-Mü'min 7
vettebeû (ve ittebeû) : ve tâbî oldular
-
40-Mü'min 7
vekı-him : onları koru
-
40-Mü'min 8
ve edhil-hum : ve onları dahil et
-
40-Mü'min 8
ve men salaha : ve o kimse salâh makamına ulaştı
-
40-Mü'min 8
ve ezvâci-him : ve onların zevceleri, eşleri
-
40-Mü'min 8
ve zurriyyâti-him : ve onların zürriyetleri, nesilleri
-
40-Mü'min 9
vekı-him : onları koru
-
40-Mü'min 9
ve men : ve kim
-
40-Mü'min 9
ve zâlike : ve işte bu
-
40-Mü'min 9
huve : o
-
40-Mü'min 11
ve : ve
-
40-Mü'min 12
ve in : ve eğer
-
40-Mü'min 13
huve : o
-
40-Mü'min 13
ve yunezzilu : ve indirir
-
40-Mü'min 13
ve mâ yetezekkeru : ve tezekkür etmez
-
40-Mü'min 14
ve lev : ve şâyet, eğer
-
40-Mü'min 18
ve enzir-hum : ve onları uyar
-
40-Mü'min 18
ve lâ : ve yoktur
-
40-Mü'min 19
ve : ve
-
40-Mü'min 20
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
40-Mü'min 20
ve ellezîne : ve onlar
-
40-Mü'min 20
huve : O
-
40-Mü'min 21
ve lem yesîrû : ve dolaşmıyorlar, dolaşmadılar
-
40-Mü'min 21
kuvveten : kuvvet bakımından
-
40-Mü'min 21
ve âsâran : ve eserler
-
40-Mü'min 21
ve mâ kâne lehum : ve onlar için olmadı
-
40-Mü'min 23
ve lekad : ve andolsun
-
40-Mü'min 23
ve : ve
-
40-Mü'min 24
ve hâmâne : ve Haman
-
40-Mü'min 24
ve kârûne : ve Karun
-
40-Mü'min 25
vestahyû (ve istahyû) : ve (hayy) canlı, sağ bırakın
-
40-Mü'min 25
ve mâ : ve değil, olmadı
-
40-Mü'min 26
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 26
ve el yed'u : ve dua etsin, yalvarsın
-
40-Mü'min 27
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 27
ve rabbi-kum : ve sizin Rabbiniz
-
40-Mü'min 28
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 28
ve : ve
-
40-Mü'min 28
ve in yeku : ve eğer, olursa, ise
-
40-Mü'min 28
ve in yeku : ve eğer, olursa, ise
-
40-Mü'min 28
huve : o
-
40-Mü'min 29
ve mâ ehdî-kum : ve sizi hidayet etmem, ulaştırmam
-
40-Mü'min 30
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 31
ve âdin : ve Ad kavmi
-
40-Mü'min 31
ve semûde : ve Semud kavmi
-
40-Mü'min 31
ve ellezîne : ve onlar
-
40-Mü'min 31
ve mâ allâhu yurîdu : ve Allah dilemez
-
40-Mü'min 32
ve : ve
-
40-Mü'min 33
tuvellûne : dönüp kaçarsınız
-
40-Mü'min 33
ve men : ve kim, kimi
-
40-Mü'min 34
ve lekad : ve andolsun
-
40-Mü'min 34
huve : o
-
40-Mü'min 35
ve : ve
-
40-Mü'min 36
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 37
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
40-Mü'min 37
ve kezâlike : ve işte böylece
-
40-Mü'min 37
ve sudde : ve mani olundu, engellendi, saptırıldı
-
40-Mü'min 37
ve mâ : ve olmadı
-
40-Mü'min 38
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 39
ve inne : ve muhakkak
-
40-Mü'min 40
ve : ve
-
40-Mü'min 40
ve huve : ve o
-
40-Mü'min 41
ve : ve
-
40-Mü'min 41
ve ted'ûne-nî : ve siz beni çağırıyorsunuz, davet ediyorsunuz
-
40-Mü'min 42
ve uşrike : ve şirk koşmaya
-
40-Mü'min 42
ve ene : ve ben
-
40-Mü'min 43
da'vetun : davet, çağrı
-
40-Mü'min 43
ve lâ : ve yoktur
-
40-Mü'min 43
ve enne : ve muhakkak
-
40-Mü'min 43
ve enne : ve muhakkak
-
40-Mü'min 44
ve ufevvidu : ve havale ediyorum
-
40-Mü'min 45
vekâ-hu : onu korudu
-
40-Mü'min 45
ve hâka : ve kuşattı
-
40-Mü'min 46
guduvven : sabah
-
40-Mü'min 46
ve aşiyyen : ve akşam
-
40-Mü'min 46
ve yevme : ve gün
-
40-Mü'min 47
ve iz : ve olduğu zaman
-
40-Mü'min 49
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 50
e ve lem teku : ve olmadı mı
-
40-Mü'min 50
ve mâ : ve değil
-
40-Mü'min 51
ve : ve
-
40-Mü'min 51
ve : ve
-
40-Mü'min 52
ve lehumullâ'netu (lehum el lâ'netu) : ve lânet onlar içindir
-
40-Mü'min 52
ve lehum : ve onlara, onların
-
40-Mü'min 53
ve : ve
-
40-Mü'min 53
ve : ve
-
40-Mü'min 54
ve : ve
-
40-Mü'min 55
vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile
-
40-Mü'min 55
ve : ve
-
40-Mü'min 55
ve el ibkâri : ve bâkir zaman, sabah
-
40-Mü'min 56
huve : o
-
40-Mü'min 57
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
40-Mü'min 57
ve : ve
-
40-Mü'min 58
ve : ve
-
40-Mü'min 58
ve : ve
-
40-Mü'min 58
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar
-
40-Mü'min 58
ve : ve
-
40-Mü'min 58
ve lâ : ve değil
-
40-Mü'min 59
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
40-Mü'min 60
ve : ve
-
40-Mü'min 61
ve : ve
-
40-Mü'min 61
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
40-Mü'min 62
huve : o
-
40-Mü'min 64
ve es semâe : ve sema, gökyüzü
-
40-Mü'min 64
ve savvere-kum : ve sizi tasvir etti, suret verdi (şekil verdi)
-
40-Mü'min 64
suvere-kum : sizin suretleriniz
-
40-Mü'min 64
ve razaka-kum : ve sizi rızıklandırdı
-
40-Mü'min 65
huve : o
-
40-Mü'min 65
illâ huve : ondan başka
-
40-Mü'min 66
ve umirtu : ve ben emrolundum
-
40-Mü'min 67
huve : o
-
40-Mü'min 67
ve min-kum : ve sizden
-
40-Mü'min 67
yuteveffâ : vefat ettirilir, öldürülür
-
40-Mü'min 67
ve : ve
-
40-Mü'min 67
ve : ve
-
40-Mü'min 68
huve : o
-
40-Mü'min 68
ve yumîtu : ve öldürür
-
40-Mü'min 70
ve : ve
-
40-Mü'min 71
ve : ve
-
40-Mü'min 75
ve : ve
-
40-Mü'min 77
neteveffeyenne-ke : seni vefat ettiririz
-
40-Mü'min 78
ve lekad : ve andolsun
-
40-Mü'min 78
ve min-hum : ve onlardan
-
40-Mü'min 78
ve mâ kâne : ve değildir
-
40-Mü'min 78
ve hasire : ve hüsrana uğradı
-
40-Mü'min 79
ve : ve
-
40-Mü'min 80
ve lekum : ve sizin için
-
40-Mü'min 80
ve li : ve için
-
40-Mü'min 80
ve aleyhâ : ve onların üstünde
-
40-Mü'min 80
ve alâ : ve üzerinde
-
40-Mü'min 81
ve : ve
-
40-Mü'min 82
ve eşedde : ve daha kuvvetli
-
40-Mü'min 82
kuvveten : kuvvet
-
40-Mü'min 82
ve âsâren : ve eserler
-
40-Mü'min 83
ve : ve
-
40-Mü'min 84
ve kefernâ : ve inkâr ettik
-
40-Mü'min 85
ve hasire : ve hüsrana uğradı
-
41-Fussilet 4
ve nezîren : ve uyarıcı
-
41-Fussilet 5
ve kâlû : ve dediler
-
41-Fussilet 5
ve : ve
-
41-Fussilet 5
ve min : ve den
-
41-Fussilet 5
beyni-nâ ve beyni-ke : seninle bizim aramızda
-
41-Fussilet 6
ve : ve
-
41-Fussilet 6
ve veylun : ve vay haline
-
41-Fussilet 7
ve hum : ve onlar
-
41-Fussilet 8
ve : ve
-
41-Fussilet 9
ve tec'alûne : ve kılıyorsunuz
-
41-Fussilet 10
ve ceale : ve kıldı, oluşturdu
-
41-Fussilet 10
ve bâreke : ve bereketli kıldı
-
41-Fussilet 10
ve kaddere : ve takdir etti
-
41-Fussilet 11
ve hiye : ve o
-
41-Fussilet 11
ve li el ardı : ve arza, yeryüzüne
-
41-Fussilet 12
ve evhâ : ve vahyetti
-
41-Fussilet 12
ve zeyyennâ : ve süsledik
-
41-Fussilet 12
ve hıfzen : ve muhafaza ederek, koruyarak
-
41-Fussilet 13
ve semûde : ve Semud (kavmi)
-
41-Fussilet 14
ve min : ve den
-
41-Fussilet 15
ve kâlû : ve dediler
-
41-Fussilet 15
kuvveten : kuvvet bakımından
-
41-Fussilet 15
ve lem yerev : ve görmediler
-
41-Fussilet 15
huve : o
-
41-Fussilet 15
kuvveten : kuvvet bakımından
-
41-Fussilet 15
ve kânû : ve oldular, idiler
-
41-Fussilet 16
ve le : ve mutlaka
-
41-Fussilet 16
ve hum : ve onlar
-
41-Fussilet 17
ve emmâ : ve fakat, ise
-
41-Fussilet 18
ve necceynâ : ve kurtardık
-
41-Fussilet 18
ve kânû : ve oldular, idiler
-
41-Fussilet 19
ve yevme : ve gün
-
41-Fussilet 20
ve ebsâru-hum : ve onların gözleri
-
41-Fussilet 20
ve culûdu-hum : ve onların derileri
-
41-Fussilet 21
ve kâlû : ve dediler
-
41-Fussilet 21
ve huve halaka-kum : ve o sizi yarattı
-
41-Fussilet 21
evvele : evvel, ilk
-
41-Fussilet 21
ve ileyhi : ve ona
-
41-Fussilet 22
ve : ve
-
41-Fussilet 22
ve lâ : ve olmaz
-
41-Fussilet 22
ve lâ : ve olmaz
-
41-Fussilet 22
ve lâkin : lâkin, fakat
-
41-Fussilet 23
ve zâli-kum : ve işte bu
-
41-Fussilet 24
mesven : kalınan yer
-
41-Fussilet 24
ve in : ve eğer
-
41-Fussilet 25
ve kayyadnâ : ve hazırladık, musallat ettik
-
41-Fussilet 25
ve mâ : ve şey
-
41-Fussilet 25
ve hakka : ve hak oldu, hakettiler
-
41-Fussilet 25
ve el insi : ve insanlar
-
41-Fussilet 26
ve kâle : ve dedi
-
41-Fussilet 26
ve ilgav : ve boş konuşun, gürültü yapın
-
41-Fussilet 27
ve le : ve mutlaka, elbette
-
41-Fussilet 27
esvee : en kötü, daha kötü
-
41-Fussilet 29
ve kâle : ve dedi
-
41-Fussilet 29
ve el insi : ve insanlar
-
41-Fussilet 30
ve lâ tahzenû : ve mahzun olmayın
-
41-Fussilet 30
ve ebşirû : ve sevinin
-
41-Fussilet 31
ve fî : ve ... de, içinde
-
41-Fussilet 31
ve lekum : ve sizin için
-
41-Fussilet 31
ve lekum : ve sizin için
-
41-Fussilet 33
ve men : ve kim, kimse, kişi
-
41-Fussilet 33
ve amile : ve amel etti, yaptı
-
41-Fussilet 33
ve kâle : ve dedi
-
41-Fussilet 34
ve lâ testevî : ve eşit, müsavi değil
-
41-Fussilet 34
ve : ve
-
41-Fussilet 34
beyne-ke ve beyne-hu : onunla senin aranda
-
41-Fussilet 34
adâvetun : düşmanlık
-
41-Fussilet 34
veliyyun : velî, dost
-
41-Fussilet 35
ve mâ yulakkâ-hâ : ve kavuşturulmaz, ulaştırılmaz
-
41-Fussilet 35
ve mâ yulakkâ-hâ : ve kavuşturulmaz, ulaştırılmaz
-
41-Fussilet 36
ve immâ : ve eğer, fakat, amma
-
41-Fussilet 36
huve : o
-
41-Fussilet 37
ve min : ve den
-
41-Fussilet 37
ve en nehâru : ve gündüz
-
41-Fussilet 37
ve eş şemsu : ve güneş
-
41-Fussilet 37
ve el kameru : ve ay
-
41-Fussilet 37
ve lâ : ve değil
-
41-Fussilet 37
vescudû : ve secde edin
-
41-Fussilet 38
ve en nehâri : ve gündüz
-
41-Fussilet 38
ve hum : ve onlar
-
41-Fussilet 39
ve min : ve den
-
41-Fussilet 39
ve rebet : ve kabardı
-
41-Fussilet 41
ve inne-hu : ve şüphesiz ki o
-
41-Fussilet 42
ve lâ : ve değil, olmaz
-
41-Fussilet 43
ve zû : ve sahip
-
41-Fussilet 44
ve lev : ve eğer, şâyet
-
41-Fussilet 44
ve arabîyyun : ve Arap
-
41-Fussilet 44
huve : o
-
41-Fussilet 44
ve sifâun : ve şifa
-
41-Fussilet 44
vellezîne : ve onlar
-
41-Fussilet 44
ve huve : ve o
-
41-Fussilet 45
ve lekad : ve andolsun
-
41-Fussilet 45
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
41-Fussilet 45
ve inne-hum : ve muhakkak ki onlar
-
41-Fussilet 46
ve men : ve kim
-
41-Fussilet 46
ve mâ : ve değil
-
41-Fussilet 47
ve mâ tahrucu : ve çıkmaz
-
41-Fussilet 47
ve mâ tahmilu : ve taşımaz, hamile kalmaz
-
41-Fussilet 47
ve lâ tedau : ve koyamaz, doğuramaz
-
41-Fussilet 47
ve yevme : ve gün
-
41-Fussilet 48
ve dalle : ve saptı, uzaklaşıp gitti
-
41-Fussilet 48
ve zannû : ve kuvvetle zannettiler (anladılar)
-
41-Fussilet 49
ve in : ve şâyet, eğer
-
41-Fussilet 50
ve le : ve elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 50
ve mâ ezunnu : ve ben sanmıyorum
-
41-Fussilet 50
ve le in : ve eğer, şâyet
-
41-Fussilet 50
ve le : ve elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 51
ve izâ : ve olduğu zaman
-
41-Fussilet 51
ve neâ bi cânibi-hi \n(ve neâ) \n(bi cânibi-hi) : ve yan çizdi \n: (ve uzaklaştı) \n: (yanına)
-
41-Fussilet 51
ve izâ : ve olduğu zaman
-
41-Fussilet 52
huve : o
-
41-Fussilet 53
ve fî : ve de, içinde
-
41-Fussilet 53
e ve lem yekfi : ve kâfi değil mi
-
42-Şûrâ 3
ve ilâ ellezîne : ve onlara
-
42-Şûrâ 4
ve mâ : ve şey
-
42-Şûrâ 4
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 5
ve el melâiketu : ve melekler
-
42-Şûrâ 5
ve yestagfirûne : ve istiğfar ediyorlar, mağfiret diliyorlar
-
42-Şûrâ 5
huve : o
-
42-Şûrâ 6
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 6
ve mâ : ve değil
-
42-Şûrâ 6
bi vekîlin : vekil
-
42-Şûrâ 7
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
42-Şûrâ 7
ve men : ve kimse(ler)
-
42-Şûrâ 7
ve tunzire : ve uyarırsın
-
42-Şûrâ 7
ve ferîkun : ve bir kısım, bir grup
-
42-Şûrâ 8
ve lev : ve eğer
-
42-Şûrâ 8
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
42-Şûrâ 8
ve ez zâlimûne : ve zalimler
-
42-Şûrâ 8
velîyyin : velî, dost
-
42-Şûrâ 8
ve lâ : ve yoktur
-
42-Şûrâ 9
huve : o
-
42-Şûrâ 9
el velîyyu : velî, dost
-
42-Şûrâ 9
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 9
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 10
ve ma : ve şey
-
42-Şûrâ 10
tevekkeltu : ben tevekkül ettim
-
42-Şûrâ 10
ve ileyhi : ve ona
-
42-Şûrâ 11
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
42-Şûrâ 11
ve min el en'âmi : ve hayvanlardan
-
42-Şûrâ 11
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 12
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
42-Şûrâ 12
ve yakdiru : ve takdir eder, daraltır
-
42-Şûrâ 13
ve ellezî : ve o
-
42-Şûrâ 13
ve mâ vassaynâ : ve vasiyet ettiğimiz şey, farz kıldığımız şey
-
42-Şûrâ 13
ve mûsâ : ve Musa
-
42-Şûrâ 13
ve îsâ : ve İsa
-
42-Şûrâ 13
ve lâ teteferrekû : ve ayrılığa düşmeyin, fırkalara ayrılmayın
-
42-Şûrâ 13
ve yehdî : ve hidayete erdirir, ulaştırır
-
42-Şûrâ 14
ve mâ teferrekû : ve ayrılığa düşmediler, fırkalara ayrılmadılar
-
42-Şûrâ 14
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
42-Şûrâ 14
ve inne ellezîne : ve muhakkak ki onlar
-
42-Şûrâ 15
ve istekım : ve istikamet üzere ol
-
42-Şûrâ 15
ve lâ tettebi' : ve tâbî olma
-
42-Şûrâ 15
ve kul : ve söyle, de
-
42-Şûrâ 15
ve umirtu : ve ben emrolundum
-
42-Şûrâ 15
ve rabbu-kum : ve sizin Rabbiniz
-
42-Şûrâ 15
ve lekum : ve size ait
-
42-Şûrâ 15
ve beyne-kum : ve (sizin) aranızda
-
42-Şûrâ 15
ve ileyhi : ve ona
-
42-Şûrâ 16
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 16
ve aleyhim : ve onların üzerinde
-
42-Şûrâ 16
ve lehum : ve onları, ve onlar için vardır
-
42-Şûrâ 17
ve el mîzâne : ve mizan
-
42-Şûrâ 17
ve mâ yudrîke \n(edrâ) : ve sana bildirmez, sen idrak edemezsin \n: (bildirdi)
-
42-Şûrâ 18
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 18
ve ya'lemûne : ve bilirler
-
42-Şûrâ 19
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 20
ve men : ve kim, kimse
-
42-Şûrâ 20
ve mâ : ve yoktur
-
42-Şûrâ 21
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
42-Şûrâ 21
ve inne : ve muhakkak ki
-
42-Şûrâ 22
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 22
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 22
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
42-Şûrâ 22
huve : o
-
42-Şûrâ 23
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işlediler
-
42-Şûrâ 23
el meveddete : sevgi, muhabbet, dostluk
-
42-Şûrâ 23
ve men : ve kim
-
42-Şûrâ 24
ve yemhu : ve siler, mahveder, yok eder
-
42-Şûrâ 24
ve yuhıkku : ve gerçekleştirir
-
42-Şûrâ 25
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 25
ve ya'fû an : ve affeder
-
42-Şûrâ 25
ve ya'lemu : ve bilir
-
42-Şûrâ 26
ve yestecîbu : ve icabet eder, kabul eder
-
42-Şûrâ 26
ve amilû es sâlihâti : ve nefsi ıslâh edici amel işleyen
-
42-Şûrâ 26
ve yezîdu-hum : ve onlara artır
-
42-Şûrâ 26
ve el kâfirûne : ve kâfirler, inkâr edenler
-
42-Şûrâ 27
ve lev : ve şâyet, eğer
-
42-Şûrâ 27
ve lâkin : ve fakat
-
42-Şûrâ 28
ve huve ellezî : ve o ki
-
42-Şûrâ 28
ve yenşuru : ve yayar
-
42-Şûrâ 28
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 28
el velîyyu : velî, dost
-
42-Şûrâ 29
ve min âyâti-hi : ve onun âyetlerinden
-
42-Şûrâ 29
ve el ardı : ve arz, yer
-
42-Şûrâ 29
ve mâ : ve şey
-
42-Şûrâ 29
ve huve : ve o
-
42-Şûrâ 30
ve mâ : ve o şey
-
42-Şûrâ 30
ve ya'fû : ve affeder
-
42-Şûrâ 31
ve mâ entum : ve siz değilsiniz
-
42-Şûrâ 31
ve mâ : ve yoktur
-
42-Şûrâ 31
min veliyyin : bir velî, dost
-
42-Şûrâ 31
ve lâ : ve yoktur
-
42-Şûrâ 32
ve min : ve den
-
42-Şûrâ 34
yûbık-hunne \n(vebeka) : onları helâk eder, helâke sürükler \n: (helâk etti)
-
42-Şûrâ 34
ve ya'fu an : ve affeder
-
42-Şûrâ 35
ve ya'leme (ya'lem) : ve bilsinler
-
42-Şûrâ 36
ve mâ : ve şey
-
42-Şûrâ 36
ve ebkâ : ve bâki, daha kalıcı
-
42-Şûrâ 36
ve alâ rabbi-him : ve Rab'lerine
-
42-Şûrâ 36
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
42-Şûrâ 37
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 37
ve el fevâhışe : ve fuhuşlar (kötülükler, zina, şirk, katletmek vb)
-
42-Şûrâ 37
ve izâ : ve olduğu zaman
-
42-Şûrâ 38
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 38
ve ekâmu : ve ikame ettiler
-
42-Şûrâ 38
ve emru-hum : ve onların işleri
-
42-Şûrâ 38
ve mimmâ (min mâ) : ve o şeyden
-
42-Şûrâ 39
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 40
ve cezâu : ve ceza
-
42-Şûrâ 40
ve asleha : ve ıslâh etti
-
42-Şûrâ 41
ve le : ve elbette, gerçekten
-
42-Şûrâ 42
ve yebgûne : ve azgınlık ediyorlar, zorbalık yapıyorlar
-
42-Şûrâ 43
ve le : ve elbette, gerçekten
-
42-Şûrâ 43
ve gafere : ve affetti, bağışladı
-
42-Şûrâ 44
ve men : ve kim, kimse
-
42-Şûrâ 44
min veliyyin : velîden, dosttan
-
42-Şûrâ 44
ve terâ : ve görürsün
-
42-Şûrâ 45
ve terâ-hum : ve onları görürsün
-
42-Şûrâ 45
ve kâle : ve dedi
-
42-Şûrâ 45
ve ehlî-him : ve onların aileleri (kendi aileleri)
-
42-Şûrâ 46
ve mâ kâne : ve olmadı, yoktur
-
42-Şûrâ 46
ve men : ve kim, kimse
-
42-Şûrâ 47
ve mâ lekum : ve sizin için yoktur
-
42-Şûrâ 48
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
42-Şûrâ 48
ve in : ve şâyet, eğer
-
42-Şûrâ 49
ve el ardı : ve arz, yer
-
42-Şûrâ 49
ve yehebu : ve bağışlar
-
42-Şûrâ 50
ve inâsen : ve kızlar (dişiler) olarak
-
42-Şûrâ 50
ve yec'alu : ve kılar, yapar
-
42-Şûrâ 51
ve mâ kâne : ve yoktur, olmamıştır
-
42-Şûrâ 51
min verâi : arkasından
-
42-Şûrâ 52
ve kezâlike : ve işte böylece
-
42-Şûrâ 52
ve lâ : ve olmaz, değil
-
42-Şûrâ 52
ve lâkin : ve fakat
-
42-Şûrâ 52
ve inne-ke : ve muhakkak sen
-
42-Şûrâ 53
ve mâ : ve şey, ne
-
43-Zuhruf 2
ve el kitâbi : ve kitaba andolsun
-
43-Zuhruf 4
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
43-Zuhruf 6
ve kem : ve nice, ne kadar
-
43-Zuhruf 6
fî el evvelîne : evvelkilerin arasında, içinde
-
43-Zuhruf 7
ve mâ ye'tî-him : ve onlara gelmedi
-
43-Zuhruf 8
ve medâ : ve oldu geçti
-
43-Zuhruf 8
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
43-Zuhruf 9
ve le : ve gerçekten, elbette, muhakkak
-
43-Zuhruf 9
ve el arda : ve arz, yer
-
43-Zuhruf 10
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
43-Zuhruf 11
ve ellezî : ve o ki, o ...dır
-
43-Zuhruf 12
ve ellezî : ve o ki, o ...dır
-
43-Zuhruf 12
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
43-Zuhruf 12
ve el en'âmi : ve hayvanlar
-
43-Zuhruf 13
izâ isteveytum : yerleştiğiniz zaman
-
43-Zuhruf 13
ve tekûlû : ve deyin, söyleyin
-
43-Zuhruf 13
ve mâ kunnâ : ve biz olmazdık
-
43-Zuhruf 14
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
43-Zuhruf 15
ve cealû : ve kıldılar
-
43-Zuhruf 16
ve asfâ-kum : ve sizin için seçti, tercih etti
-
43-Zuhruf 17
ve izâ : ve olduğu zaman
-
43-Zuhruf 17
vechu-hu : onun yüzü
-
43-Zuhruf 17
musvedden : siyahlaşmış olan, kararmış olan
-
43-Zuhruf 17
ve huve : ve o
-
43-Zuhruf 18
ve men : ve kimse
-
43-Zuhruf 18
ve huve : ve o
-
43-Zuhruf 19
ve cealû : ve kıldılar, yaptılar
-
43-Zuhruf 19
ve yus'elûne : ve sorulacaklar, sorgulanacaklar
-
43-Zuhruf 20
ve kâlû : ve dediler
-
43-Zuhruf 22
vecednâ : bulduk
-
43-Zuhruf 22
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
43-Zuhruf 23
ve kezâlike : ve böylece, ve bunun gibi
-
43-Zuhruf 23
vecednâ : biz bulduk
-
43-Zuhruf 23
ve innâ : ve muhakkak biz
-
43-Zuhruf 24
e ve lev : ve olsa da mı
-
43-Zuhruf 24
vecedtum : siz buldunuz
-
43-Zuhruf 26
ve iz kâle : ve demişti
-
43-Zuhruf 26
ve kavmi-hi : ve onun kavmi
-
43-Zuhruf 28
ve ceale-hâ : ve onu kıldı
-
43-Zuhruf 29
ve âbâe-hum : ve onların babaları, ataları
-
43-Zuhruf 29
ve resûlun : ve bir resûl
-
43-Zuhruf 30
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
43-Zuhruf 30
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
43-Zuhruf 31
ve kâlû : ve dediler
-
43-Zuhruf 32
ve refa'nâ : ve biz yükselttik
-
43-Zuhruf 32
ve rahmetu : ve rahmet
-
43-Zuhruf 33
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
43-Zuhruf 33
ve meârice : ve katlar, merdivenler
-
43-Zuhruf 34
ve li buyûti-him : ve onların evlerine
-
43-Zuhruf 34
ve sururen : ve koltuklar, sedirler
-
43-Zuhruf 35
ve zuhrufen : ve süsler, mücevherler
-
43-Zuhruf 35
ve in : ve eğer, sadece
-
43-Zuhruf 35
ve el âhiretu : ve ahiret
-
43-Zuhruf 36
ve men : ve kim
-
43-Zuhruf 36
huve : o
-
43-Zuhruf 37
ve inne-hum : ve muhakkak ki onlar
-
43-Zuhruf 37
ve yahsebûne : ve zannederler
-
43-Zuhruf 38
ve beyne-ke : ve seninle arası
-
43-Zuhruf 38
beynî ve beyne-ke : benimle senin aran
-
43-Zuhruf 39
ve len yenfea-kum : ve size yarar sağlamaz
-
43-Zuhruf 40
ve men : ve o kimse
-
43-Zuhruf 44
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
43-Zuhruf 44
ve li kavmi-ke : ve kavmin için
-
43-Zuhruf 44
ve sevfe : ve olacak
-
43-Zuhruf 45
ves'el (ve es'el) : ve sor
-
43-Zuhruf 46
ve lekad : ve andolsun
-
43-Zuhruf 46
ve melâi-hi : ve onun (kavminin) ileri gelenleri
-
43-Zuhruf 48
ve mâ nurî-him : ve onlara göstermedik
-
43-Zuhruf 48
ve ehaznâ-hum : ve biz onları aldık, yakaladık
-
43-Zuhruf 49
ve kâlû : ve dediler
-
43-Zuhruf 51
ve nâdâ : ve seslendi, bağırdı
-
43-Zuhruf 51
ve hâzihi : ve bu
-
43-Zuhruf 52
huve : o
-
43-Zuhruf 52
ve lâ yekâdu : ve neredeyse olmuyor
-
43-Zuhruf 56
ve meselen : ve mesel, örnek
-
43-Zuhruf 57
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
43-Zuhruf 58
ve kâlû : ve dediler
-
43-Zuhruf 58
huve : o
-
43-Zuhruf 59
huve : o
-
43-Zuhruf 59
ve cealnâ-hu : ve onu kıldık
-
43-Zuhruf 60
ve lev : ve eğer, şâyet
-
43-Zuhruf 61
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
43-Zuhruf 61
ve ittebiû-ni : ve bana tâbî olun
-
43-Zuhruf 62
ve lâ yasudde- enne-kum : ve sakın sizi engellemesin, men etmesin
-
43-Zuhruf 63
ve lemmâ câe : ve geldiği zaman
-
43-Zuhruf 63
ve li ubeyyine : ve size beyan etmem, açıklamam için
-
43-Zuhruf 63
ve etîû-ni : ve bana tâbî olun
-
43-Zuhruf 64
huve : o
-
43-Zuhruf 64
ve rabbu-kum : ve sizin Rabbiniz
-
43-Zuhruf 65
veylun : yazıklar olsun, vay haline
-
43-Zuhruf 66
ve hum : ve onlar
-
43-Zuhruf 68
ve lâ : ve yoktur, olmaz
-
43-Zuhruf 69
ve kânû : ve oldular
-
43-Zuhruf 70
ve ezvâcu-kum : ve sizin eşleriniz
-
43-Zuhruf 71
ve ekvâbin : ve kulpsuz kadehler, bardaklar
-
43-Zuhruf 71
ve fîhâ : ve orada
-
43-Zuhruf 71
ve telezzu : ve lezzet alır
-
43-Zuhruf 71
ve entum : ve siz
-
43-Zuhruf 72
ve tilke : ve işte bu
-
43-Zuhruf 75
ve hum : ve onlar
-
43-Zuhruf 76
ve mâ zalemnâ-hum : ve biz onlara zulmetmedik
-
43-Zuhruf 76
ve lâkin : ve fakat, lâkin
-
43-Zuhruf 77
ve nâdev : ve nida ettiler, seslendiler, haykırdılar
-
43-Zuhruf 78
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
43-Zuhruf 80
ve necvâ-hum : ve onların fısıltıları, gizli konuşmaları
-
43-Zuhruf 80
ve rusulu-nâ : ve bizim resûllerimiz, elçilerimiz
-
43-Zuhruf 81
veledun : veled, çocuk
-
43-Zuhruf 81
evvelu : evvel, ilk
-
43-Zuhruf 82
ve el ardi : ve arz, yeryüzü, yer
-
43-Zuhruf 83
ve yel'abû : ve oynasınlar, oyalansınlar
-
43-Zuhruf 84
ve huve : ve o
-
43-Zuhruf 84
ve fî el ardı : ve arzda, yerde
-
43-Zuhruf 84
ve huve : ve o
-
43-Zuhruf 85
ve tebâreke : ve mübarek, yüce
-
43-Zuhruf 85
ve el ardı : ve arz, yer
-
43-Zuhruf 85
ve mâ : ve şey(ler)
-
43-Zuhruf 85
ve inde-hu : ve onun indinde, katında
-
43-Zuhruf 85
ve ileyhi : ve ona
-
43-Zuhruf 86
ve lâ yemliku : ve malik değildir, gücü yetmez
-
43-Zuhruf 86
ve hum : ve onlar
-
43-Zuhruf 87
ve le : ve gerçekten, mutlaka
-
43-Zuhruf 88
ve : andolsun
-
43-Zuhruf 89
ve kul : ve de, söyle
-
44-Duhân 2
ve el kitâbi : ve kitaba andolsun
-
44-Duhân 6
huve : o
-
44-Duhân 7
ve el ardi : ve arz, yeryüzü, yer
-
44-Duhân 7
ve mâ : ve şey(ler)
-
44-Duhân 8
huve : o
-
44-Duhân 8
ve yumîtu : ve öldürür
-
44-Duhân 8
ve rabbu : ve Rab
-
44-Duhân 8
el evvelîne : evvelkiler
-
44-Duhân 13
ve kad : ve olmuştu
-
44-Duhân 14
tevellev : yüz çevirdiler
-
44-Duhân 14
ve kâlû : ve dediler
-
44-Duhân 17
ve lekad : ve andolsun
-
44-Duhân 17
ve câe-hum : ve onlara geldi
-
44-Duhân 19
ve en lâ ta'lû : ve ululuk, büyüklük taslamayın
-
44-Duhân 20
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
44-Duhân 20
ve rabbi-kum : ve sizin Rabbiniz
-
44-Duhân 21
ve in : ve eğer
-
44-Duhân 24
ve etruki : ve bırak
-
44-Duhân 24
rehven : durgun, açık
-
44-Duhân 25
ve uyûnin : ve pınarlar
-
44-Duhân 26
ve zurûin : ve ekinler
-
44-Duhân 26
ve makâmin : ve mekânlar
-
44-Duhân 27
ve na'metin : ve ni'metler
-
44-Duhân 28
ve evresnâ-hâ : ve ona miras kıldık
-
44-Duhân 29
ve el ardu : ve arz, yer
-
44-Duhân 29
ve mâ kânû : ve olmadılar
-
44-Duhân 30
ve lekad : ve andolsun
-
44-Duhân 32
ve lekad : ve andolsun
-
44-Duhân 33
ve âteynâ-hum : ve onlara verdik
-
44-Duhân 35
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
44-Duhân 37
ve ellezîne : ve onlar
-
44-Duhân 38
ve mâ halaknâ : ve yaratmadık
-
44-Duhân 38
ve el arda : ve arz, yer
-
44-Duhân 38
ve mâ : ve şey(ler)
-
44-Duhân 39
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
44-Duhân 41
ve lâ : ve olmaz
-
44-Duhân 42
huve : o
-
44-Duhân 53
ve istebrakin : ve atlas (kumaş)
-
44-Duhân 54
ve zevvecnâ-hum : ve onları evlendirdik
-
44-Duhân 56
ve vekâ-hum : ve onları korudu
-
44-Duhân 57
huve : o
-
45-Câsiye 3
ve el ardı : ve arz, yer
-
45-Câsiye 4
ve fî halkı-kum : ve sizin yaratılışınızda
-
45-Câsiye 4
ve mâ : ve şey
-
45-Câsiye 5
vahtilâfi (ve ihtilâfı) : ve ihtilâflı, karşılıklı olması, birbirini takip etmesi
-
45-Câsiye 5
ve en nehâri : ve gündüz
-
45-Câsiye 5
ve mâ enzele : ve indirmedi
-
45-Câsiye 5
ve tasrîfi : ve çevirir
-
45-Câsiye 6
ve âyâti-hi : ve onun âyetleri
-
45-Câsiye 7
veylun : vay haline
-
45-Câsiye 9
ve izâ : ve olduğu zaman
-
45-Câsiye 9
huzuven : eğlence, alay konusu
-
45-Câsiye 10
min verâi-him : onların arkalarından
-
45-Câsiye 10
ve lâ yugnî : ve fayda vermez
-
45-Câsiye 10
ve lâ : ve olmaz
-
45-Câsiye 10
ve lehum : ve onlar için vardır
-
45-Câsiye 11
ve ellezîne : ve onlar
-
45-Câsiye 12
ve li tebtegû : ve istemeniz için
-
45-Câsiye 12
ve lealle-kum : ve umulur ki siz
-
45-Câsiye 13
ve sahhare : ve musahhar kıldı, emre amade kıldı
-
45-Câsiye 13
ve mâ : ve şey(ler)
-
45-Câsiye 15
ve men : ve kim
-
45-Câsiye 16
ve lekad : ve andolsun
-
45-Câsiye 16
ve el hukme : ve hüküm
-
45-Câsiye 16
ve en nubuvvete : ve peygamberlik
-
45-Câsiye 16
ve rezaknâ-hum : ve onları rızıklandırdık
-
45-Câsiye 16
ve faddalnâ-hum : ve onları üstün kıldık
-
45-Câsiye 17
ve âteynâ-hum : ve onlara verdik
-
45-Câsiye 18
ve lâ tettebi' : ve uyma, tâbî olma
-
45-Câsiye 19
ve inne : ve muhakkak
-
45-Câsiye 19
ve allâhu : ve Allah
-
45-Câsiye 19
veliyyu : velî, dost
-
45-Câsiye 20
ve huden : ve hidayet
-
45-Câsiye 20
ve rahmetun : ve rahmet
-
45-Câsiye 21
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
45-Câsiye 21
ve memâtu-hum, : ve onların ölümleri
-
45-Câsiye 22
ve halaka : ve halketti, yarattı
-
45-Câsiye 22
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
45-Câsiye 22
ve li tuczâ : ve karşılığı (ceza veya mükâfat) verilsin diye
-
45-Câsiye 22
ve hum : ve onlar
-
45-Câsiye 23
ve edalle-hu : ve dalâlette bıraktı
-
45-Câsiye 23
ve hateme : ve mühürledi
-
45-Câsiye 23
ve kalbi-hi : ve onun kalbi
-
45-Câsiye 23
ve ceale : ve kıldı
-
45-Câsiye 23
gışâveten : gışavet, perde
-
45-Câsiye 24
ve kâlû : ve dediler
-
45-Câsiye 24
ve nahyâ : ve diriliriz
-
45-Câsiye 24
ve mâ yuhliku-nâ : ve bizi helâk etmez
-
45-Câsiye 24
ve mâ lehum : ve onların yoktur
-
45-Câsiye 25
ve izâ : ve olduğu zaman
-
45-Câsiye 26
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
45-Câsiye 27
ve li allâhi : ve Allah'a aittir
-
45-Câsiye 27
ve el ardi : ve arz, yer
-
45-Câsiye 27
ve yevme : ve gün
-
45-Câsiye 28
ve terâ : ve görürsün
-
45-Câsiye 30
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
-
45-Câsiye 30
huve : o
-
45-Câsiye 31
ve emmâ : ve fakat
-
45-Câsiye 31
ve kuntum : ve siz oldunuz
-
45-Câsiye 32
ve izâ : ve olduğu zaman
-
45-Câsiye 32
ve es sâatu : ve saat
-
45-Câsiye 32
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
45-Câsiye 33
ve bedâ : ve ortaya çıktı, aşikâr oldu
-
45-Câsiye 33
ve hâka : ve sardı, kuşattı
-
45-Câsiye 34
ve kîle : ve denildi
-
45-Câsiye 34
ve me'vâ-kum(u) : ve sizin mevanız, kalacağınız yer
-
45-Câsiye 34
ve mâ : ve yoktur
-
45-Câsiye 35
huzuven : alay, alay konusu
-
45-Câsiye 35
ve garret-kum : ve sizi aldattı, kandırdı
-
45-Câsiye 35
ve lâ : ve olmaz
-
45-Câsiye 36
ve rabbi : ve Rabbi
-
45-Câsiye 37
ve lehu : ve onun, ona mahsus
-
45-Câsiye 37
ve el ardi : ve arz, yeryüzü, yer
-
45-Câsiye 37
ve huve : ve o
-
46-Ahkaf 3
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
46-Ahkaf 3
ve mâ : ve şey(ler)
-
46-Ahkaf 3
ve ecelin : ve ecel, zaman
-
46-Ahkaf 3
ve ellezîne : ve onlar
-
46-Ahkaf 5
ve men : ve kim
-
46-Ahkaf 5
ve hum : ve onlar
-
46-Ahkaf 6
ve izâ : ve olduğu zaman
-
46-Ahkaf 6
ve kânû : ve oldular
-
46-Ahkaf 7
ve izâ : ve olduğu zaman
-
46-Ahkaf 8
huve : o
-
46-Ahkaf 8
beynî ve beyne-kum : benimle sizin aranızda
-
46-Ahkaf 8
ve huve : ve o
-
46-Ahkaf 9
ve mâ edrî : ve ben bilmiyorum, bilemem
-
46-Ahkaf 9
ve lâ : ve olmaz
-
46-Ahkaf 9
ve mâ ene : ve ben değilim
-
46-Ahkaf 10
ve kefertum : ve siz inkâr ettiniz
-
46-Ahkaf 10
ve şehide : ve şahitlik etti, şahit oldu
-
46-Ahkaf 10
vestekbertum (ve istekbertum) : ve siz kibirlendiniz, büyüklük tasladınız
-
46-Ahkaf 11
ve kâle : ve dedi
-
46-Ahkaf 11
ve iz : ve olduğu zaman
-
46-Ahkaf 12
ve min kabli-hi : ve bundan önce (vardı)
-
46-Ahkaf 12
ve rahmeten : ve rahmet olarak
-
46-Ahkaf 12
ve hâzâ : ve bu
-
46-Ahkaf 12
ve buşrâ : ve müjde
-
46-Ahkaf 13
ve lâ hum : ve onlar olmayacak
-
46-Ahkaf 15
ve vassay-nâ : ve vasiyet ettik
-
46-Ahkaf 15
ve vadaat-hu : ve onu doğurdu
-
46-Ahkaf 15
ve hamlu-hu : ve onun taşınması
-
46-Ahkaf 15
ve fisâlu-hu : ve onun sütten kesilmesi
-
46-Ahkaf 15
ve belega : ve erişti
-
46-Ahkaf 15
ve alâ vâlideyye : ve anne-babama
-
46-Ahkaf 15
ve en a'mele : ve amelde bulunmak
-
46-Ahkaf 15
ve aslıh : ve ıslâh et
-
46-Ahkaf 15
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
46-Ahkaf 16
ve netecâvezu : ve cevaz veririz, vazgeçeriz
-
46-Ahkaf 17
ve ellezî : ve o
-
46-Ahkaf 17
ve kad haleti : ve gelip geçmiş
-
46-Ahkaf 17
ve humâ : ve o ikisi
-
46-Ahkaf 17
veyle-ke : sana yazık
-
46-Ahkaf 17
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
46-Ahkaf 18
ve el insi : ve insanlar
-
46-Ahkaf 19
ve li kullin : ve herbiri için (vardır)
-
46-Ahkaf 19
ve li yuveffiye-hum : ve onlara ödensin, eda edilsin
-
46-Ahkaf 19
ve hum : ve onlar
-
46-Ahkaf 20
ve yevme : ve o gün
-
46-Ahkaf 20
vestemta'tum : ve metalandınız, faydalandınız, safa sürdünüz
-
46-Ahkaf 20
ve bi mâ : ve şey sebebiyle
-
46-Ahkaf 21
vezkur : ve zikret, hatırla
-
46-Ahkaf 21
ve kad haletin : ve gelip geçmiş
-
46-Ahkaf 21
ve min halfi-hi : ve onun ardından
-
46-Ahkaf 23
ve ubelligu-kum : ve size tebliğ ediyorum
-
46-Ahkaf 23
ve lâkin-nî : ve fakat, ama, lâkin ben
-
46-Ahkaf 24
huve : o
-
46-Ahkaf 26
ve lekad : ve andolsun ki
-
46-Ahkaf 26
ve cealnâ : ve biz kıldık, verdik
-
46-Ahkaf 26
ve ebsâren : ve görme hassası
-
46-Ahkaf 26
ve ef'ideten : ve fuad hassası
-
46-Ahkaf 26
ve lâ ebsâru-hum : ve ne de görme hassası
-
46-Ahkaf 26
ve lâ ef'idetu-hum : ve ne de fuad hassası
-
46-Ahkaf 26
ve hâka : ve kuşattı, sardı, isabet etti
-
46-Ahkaf 27
ve lekad : ve andolsun ki
-
46-Ahkaf 27
ve sarraf-na : ve açıkladık
-
46-Ahkaf 28
ve zâlike : ve işte bunlar
-
46-Ahkaf 28
ve mâ kânû : ve oldukları şey
-
46-Ahkaf 29
ve iz sarefnâ : ve çevirmiştik, yöneltmiştik
-
46-Ahkaf 29
vellev : döndüler
-
46-Ahkaf 30
ve ilâ tarîkin : ve yola, tarîke
-
46-Ahkaf 31
ve âminû : ve îmân edin
-
46-Ahkaf 31
ve yucir-kum : ve korusun sizi
-
46-Ahkaf 32
ve men : ve kim
-
46-Ahkaf 32
ve leyse : ve yoktur
-
46-Ahkaf 33
e ve lem yerev : görmüyorlar mı
-
46-Ahkaf 33
vel arda : ve yeri
-
46-Ahkaf 33
ve lem ya'ye : ve yorulmaz
-
46-Ahkaf 34
ve yevme : ve o gün
-
46-Ahkaf 34
ve rabbinâ : ve Rabbimize
-
46-Ahkaf 35
ve lâ testa'cil : ve acelecilik gösterme
-
47-Muhammed 1
ve saddû : ve alıkoydular, men ettiler
-
47-Muhammed 2
ve ellezîne : ve onlar
-
47-Muhammed 2
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller yaptılar
-
47-Muhammed 2
ve âmenû : ve îmân ettiler, inandılar
-
47-Muhammed 2
ve huve : ve o
-
47-Muhammed 2
ve asleha : ve ıslâh etti, düzeltti
-
47-Muhammed 3
ve ennellezîne (enne ellezîne) : ve onların olmaları
-
47-Muhammed 4
el vesâka : bağlar
-
47-Muhammed 4
ve immâ : ve amma, ya veya, ister öyle ister böyle
-
47-Muhammed 4
ve lev : ve eğer, şâyet
-
47-Muhammed 4
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
47-Muhammed 4
li yebluve : imtihan etmek için
-
47-Muhammed 4
vellezîne (ve ellezîne) : ve onlar
-
47-Muhammed 5
ve yuslihu : ve ıslâh edecek
-
47-Muhammed 6
ve yudhılu-hum : ve onları dahil edecek
-
47-Muhammed 7
ve yusebbit : ve sabit kılar, sağlamlaştırır
-
47-Muhammed 8
vellezîne : ve o kimseler, onlar
-
47-Muhammed 8
ve edalle : ve boşa çıkardı
-
47-Muhammed 10
ve lil kâfirîne : ve kâfirler içindir
-
47-Muhammed 11
ve enne : ve muhakkak ki
-
47-Muhammed 12
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller işlediler, nefs tezkiye edici ameller yaptılar, işlediler
-
47-Muhammed 12
ve ellezîne : ve onlar
-
47-Muhammed 12
ve ye'kulûne : ve yerler
-
47-Muhammed 12
ve en nâru : ve ateş
-
47-Muhammed 12
mesven : yerleşme (ikâmet) yeri, mekân
-
47-Muhammed 13
ve keeyyin : ve nice
-
47-Muhammed 13
kuvveten : kuvvet bakımından
-
47-Muhammed 14
vettebeû : ve tâbî oldular
-
47-Muhammed 15
ve enhârun : ve nehirler
-
47-Muhammed 15
ve enhârun : ve nehirler
-
47-Muhammed 15
ve enhârun : ve nehirler
-
47-Muhammed 15
ve lehum : ve onlar için
-
47-Muhammed 15
ve magfiretun : ve mağfiret vardır
-
47-Muhammed 15
huve : o
-
47-Muhammed 15
ve sukû : ve sulandılar, içirildiler
-
47-Muhammed 16
ve min-hum : ve onlardan
-
47-Muhammed 16
vettebeû (ve ittebeû) : ve tâbî oldular
-
47-Muhammed 17
vellezîne ihtedev : ve hidayete ulaşmış kimseler
-
47-Muhammed 17
ve âtâ-hum : ve onlara verdi
-
47-Muhammed 19
vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile
-
47-Muhammed 19
ve li el mû'minîne : ve mü'min erkekler için
-
47-Muhammed 19
ve el mû'minâti : ve mü'min kadınlar
-
47-Muhammed 19
ve allâhu : ve Allah
-
47-Muhammed 19
ve mesvâ-kum : ve sizin yerleşme (ikâmet) yeriniz, sizin yurdunuz
-
47-Muhammed 20
ve yekûlu : ve derler
-
47-Muhammed 20
ve zukire : ve zikredildi
-
47-Muhammed 21
ve kavlun : ve söz
-
47-Muhammed 22
tevelleytum : siz döndünüz
-
47-Muhammed 22
ve tukattıû : ve kesersiniz, öldürürsünüz
-
47-Muhammed 23
ve a'mâ : ve kör yaptı
-
47-Muhammed 25
sevvele : sürükledi, ulaştırdı
-
47-Muhammed 25
ve emlâ : ve uzun (kötü) emellere yöneltti
-
47-Muhammed 27
teveffet-hum : onları vefat ettirdiler, öldürdüler
-
47-Muhammed 27
ve edbâre-hum : ve onların arkaları, sırtları
-
47-Muhammed 28
ve kerihû : ve kerih gördüler, çirkin gördüler
-
47-Muhammed 30
ve lev : ve eğer
-
47-Muhammed 30
ve le ta'rifenne-hum : ve onları mutlaka tanırsın
-
47-Muhammed 31
ve le nebluvenne-kum : ve sizi mutlaka imtihan edeceğiz
-
47-Muhammed 31
ve es sâbirîne : ve sabredenler
-
47-Muhammed 31
ve nebluve : ve imtihan edeceğiz
-
47-Muhammed 32
ve saddû : ve engellediler, men ettiler
-
47-Muhammed 32
ve şâkkû : ve ayrılık yaptılar, muhalefet ettiler
-
47-Muhammed 32
ve se-yuhbitu : ve heba edecek, boşa çıkaracak
-
47-Muhammed 33
ve etîû er resûle : ve resûle itaat edin
-
47-Muhammed 33
ve lâ tubtilû : ve bâtıl etmeyin, iptal etmeyin
-
47-Muhammed 34
ve saddû : ve engellediler, men ettiler
-
47-Muhammed 34
ve hum : ve onlar
-
47-Muhammed 35
ve ted'û \n(lâ ... ted'û) : ve çağırın \n: (çağırmayın)
-
47-Muhammed 35
ve entum : ve siz
-
47-Muhammed 35
ve len yetire-kum : ve asla eksiltmez
-
47-Muhammed 36
ve lehvun : ve oyun, eğlence
-
47-Muhammed 36
ve in : ve eğer
-
47-Muhammed 36
ve tettekû : ve sakınırsınız, takva sahibi olursunuz
-
47-Muhammed 36
ve lâ yes'el-kum : ve sizden istemez
-
47-Muhammed 37
ve yuhric : ve çıkarır
-
47-Muhammed 38
ve men : ve kim ... ise
-
47-Muhammed 38
ve entum : ve siz ..... siniz
-
47-Muhammed 38
ve in : ve eğer
-
47-Muhammed 38
tetevellev : siz yüz çevirirsiniz, dönersiniz
-
48-Fetih 2
ve : ve
-
48-Fetih 2
ve : ve
-
48-Fetih 2
ve : ve
-
48-Fetih 3
ve : ve
-
48-Fetih 4
huve ellezî : o ki
-
48-Fetih 4
ve : ve
-
48-Fetih 4
ve el ardı : ve arz, yer
-
48-Fetih 4
ve : ve
-
48-Fetih 4
ve kânallâhu : ve Allah oldu ...dır
-
48-Fetih 5
ve : ve
-
48-Fetih 5
ve : ve
-
48-Fetih 5
ve : ve
-
48-Fetih 6
ve : ve
-
48-Fetih 6
ve el muşrikîne : ve müşrik erkekler
-
48-Fetih 6
ve el muşrikâti : ve müşrik kadınlar
-
48-Fetih 6
ve : ve
-
48-Fetih 6
ve : ve
-
48-Fetih 6
ve : ve
-
48-Fetih 6
ve : ve
-
48-Fetih 7
ve : ve
-
48-Fetih 7
ve : ve
-
48-Fetih 7
ve : ve
-
48-Fetih 8
ve : ve
-
48-Fetih 8
ve : ve
-
48-Fetih 9
ve : ve
-
48-Fetih 9
ve : ve
-
48-Fetih 9
ve : ve
-
48-Fetih 9
ve : ve
-
48-Fetih 9
ve : ve
-
48-Fetih 10
ve men : ve kim
-
48-Fetih 11
ve ehlû-nâ : ve ehlimiz, ailelerimiz
-
48-Fetih 12
ve el mû'minûne : ve mü'minler
-
48-Fetih 12
ve zuyyine : ve süslü, güzel, çekici kılındı
-
48-Fetih 12
ve zanen-tum : ve siz zannettiniz
-
48-Fetih 12
ve kuntum : ve siz oldunuz
-
48-Fetih 13
ve men : ve kim
-
48-Fetih 13
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
48-Fetih 14
ve lillâhi : ve Allah'ındır
-
48-Fetih 14
ve el ardı : ve arz, yer
-
48-Fetih 14
ve yuazzibu : ve azap eder
-
48-Fetih 14
ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
-
48-Fetih 16
ve : ve
-
48-Fetih 16
tetevellev : dönersiniz, yüz çevirirsiniz
-
48-Fetih 16
tevelley-tum : yüz çevirdiniz
-
48-Fetih 17
velâ : yoktur
-
48-Fetih 17
ve lâ : ve yoktur
-
48-Fetih 17
ve men : ve kim
-
48-Fetih 17
ve : ve
-
48-Fetih 17
ve : ve
-
48-Fetih 17
yetevelle : yüz çevirir, döner
-
48-Fetih 18
ve esâbe-hum : ve onlara isabet ettirdi, verdi, nasip etti
-
48-Fetih 19
ve : ve
-
48-Fetih 19
ve : ve
-
48-Fetih 20
ve : ve
-
48-Fetih 20
ve : ve
-
48-Fetih 20
ve : ve
-
48-Fetih 21
ve : ve
-
48-Fetih 21
ve : ve
-
48-Fetih 22
ve : ve
-
48-Fetih 22
le vellev : mutlaka dönerler
-
48-Fetih 22
velîyyen : bir velî
-
48-Fetih 22
ve lâ : ve olmaz
-
48-Fetih 23
ve : ve
-
48-Fetih 24
ve huvellezî : ve o ki, ve o ...dır
-
48-Fetih 24
ve eydiye-kum : ve sizin elleriniz
-
48-Fetih 24
ve kâne : ve oldu, ...dır
-
48-Fetih 25
ve saddû-kum : ve sizi men ettiler, mani oldular
-
48-Fetih 25
ve el hedye : ve kurbanlık hayvanlar
-
48-Fetih 25
ve lev lâ : ve eğer olmasa (bulunmasa)
-
48-Fetih 25
ve nisâun : ve kadınlar
-
48-Fetih 26
ve alâ : ve üzerine
-
48-Fetih 26
ve elzeme-hum : ve onlara elzem oldu
-
48-Fetih 26
ve kânû : ve oldular
-
48-Fetih 26
ve ehle-hâ : ve ona ehil, lâyık
-
48-Fetih 26
ve kâne : ve oldu
-
48-Fetih 27
ve mukassirîne : ve (saçlarınız) kısaltmış olarak
-
48-Fetih 28
huve ellezî : o ki, o ...dır
-
48-Fetih 28
ve dîni el hakkı : ve hak dîn
-
48-Fetih 28
ve kefâ : ve yeter, kâfi
-
48-Fetih 29
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
48-Fetih 29
ve : ve
-
48-Fetih 29
ve : ve
-
48-Fetih 29
ve : ve
-
48-Fetih 29
ve : ve
-
49-Hucurât 1
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
49-Hucurât 1
ve ittekû allâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olun
-
49-Hucurât 2
ve lâ techerû : ve cehren, bağırarak söylemeyin
-
49-Hucurât 2
ve entum : ve siz
-
49-Hucurât 3
ve ecrun : ve ecir, mükâfat
-
49-Hucurât 4
min verâi : arkasından
-
49-Hucurât 5
ve lev : ve eğer, ise, olsa
-
49-Hucurât 5
ve allâhu : ve Allah
-
49-Hucurât 7
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
49-Hucurât 7
ve zeyyene-hu : ve onu müzeyyen kıldı, süsledi
-
49-Hucurât 7
ve kerrehe : ve kerih, çirkin gösterdi
-
49-Hucurât 7
ve el fusûka : ve fısk
-
49-Hucurât 7
ve el isyâne : ve isyan
-
49-Hucurât 8
ve ni'meten : ve bir ni'met
-
49-Hucurât 8
ve allâhu : ve Allah
-
49-Hucurât 9
ve : ve
-
49-Hucurât 9
ve aksitû : ve adaletli olun
-
49-Hucurât 10
ihvetun : kardeştirler
-
49-Hucurât 10
ehavey-kum : kardeşleriniz
-
49-Hucurât 10
ve ittekû allâhe : ve Allah'tan sakının, Allah'a karşı takva sahibi olun
-
49-Hucurât 11
ve lâ nisâun : ve kadınlar ..... olmasın, yapmasın
-
49-Hucurât 11
ve lâ telmizû : ve ayıplamayın
-
49-Hucurât 11
ve lâ tenâbezû : ve çağırmayın
-
49-Hucurât 11
ve men : ve kim
-
49-Hucurât 12
ve lâ tecessesû : ve tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini, hatalarını araştırmayın), merak etmeyin
-
49-Hucurât 12
ve lâ yagteb : ve gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin)
-
49-Hucurât 12
ve ittekû allâhe : ve Allah'tan sakının, Allah'a karşı takva sahibi olun
-
49-Hucurât 13
ve unsâ : ve kadın
-
49-Hucurât 13
ve cealnâ-kum : ve sizi kıldık, yaptık
-
49-Hucurât 13
ve kabâile : ve kabileler
-
49-Hucurât 14
ve lâkin : ve lâkin, ama, fakat
-
49-Hucurât 14
ve lemmâ yedhuli : ve henüz dahil olmadı, girmedi
-
49-Hucurât 14
ve in : ve eğer
-
49-Hucurât 14
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
49-Hucurât 15
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
49-Hucurât 15
ve câhedû : ve cihad edenler
-
49-Hucurât 15
ve enfusi-him : ve canları, nefsleri
-
49-Hucurât 16
ve allâhu : ve Allah
-
49-Hucurât 16
ve mâ fî el ardı : ve yerlerdeki şeyleri, yerlerde olanları
-
49-Hucurât 16
ve allâhu : ve Allah
-
49-Hucurât 18
ve al ardı : ve yerin
-
49-Hucurât 18
ve allâhu : ve Allah
-
5-Mâide 1
ve entum : ve, siz
-
5-Mâide 2
ve lâ : ve değil, olmaz, olmamak, yapmamak
-
5-Mâide 2
ve lâ : ve değil, olmaz, olmamak, yapmamak
-
5-Mâide 2
ve lâ : ve değil, olmaz, olmamak, yapmamak
-
5-Mâide 2
ve lâ : ve değil, olmaz, olmamak, yapmamak
-
5-Mâide 2
ve rıdvânen : ve rıza
-
5-Mâide 2
ve izâ : ve o zaman, ...olduğu zaman
-
5-Mâide 2
ve lâ yecrîmenne-kum : ve sakın size curum yaptırmasın, sakın sizi suça sevk etmesin
-
5-Mâide 2
ve teâvenû : ve yardımlaşın
-
5-Mâide 2
ve et takvâ : ve takva
-
5-Mâide 2
ve lâ teâvenû : ve yardımlaşmayın
-
5-Mâide 2
ve el udvâni : ve düşmanlık
-
5-Mâide 2
ve ittekû allâhe : ve Allah'a (c.c.) karşı takvâ sahibi olun
-
5-Mâide 3
ve ed demu : ve kan
-
5-Mâide 3
ve lahmu el hınzîri : ve domuz eti
-
5-Mâide 3
ve mâ uhılle : ve boğazlanan, kesilen
-
5-Mâide 3
ve el munhanikatu : ve boğmak suretiyle öldürülen veya boğularak ölen hayvan
-
5-Mâide 3
ve el mevkûzetu : ve şiddetli bir darbeden dolayı (kesilmeksizin) ölen hayvan
-
5-Mâide 3
ve el mutereddiyetu : ve yüksek bir yerden düşerek ölmüş hayvan
-
5-Mâide 3
ve en natîhatu : ve boynuz darbesiyle ölmüş hayvan
-
5-Mâide 3
ve mâ : ve şey
-
5-Mâide 3
ve mâ zubiha : ve kesilen, boğazlanan şey
-
5-Mâide 3
ve en testaksimû : ve kısmet, şans aramanız
-
5-Mâide 3
ve etmemtu : ve tamamladım
-
5-Mâide 3
ve radîtu lekum(u) : ve sizden razı oldum
-
5-Mâide 4
ve mâ allemtum : ve öğrettiğiniz şey
-
5-Mâide 4
ve uzkurû : ve zikredin, anın
-
5-Mâide 4
ve ittekû allâhe : ve Allah'a (c.c.) karşı takva sahibi olun
-
5-Mâide 5
ve taâmu : ve yemek
-
5-Mâide 5
ve taâmu-kum : ve sizin yemeğiniz
-
5-Mâide 5
ve el muhsanâtu : ve iffetli - namuslu kadınlar
-
5-Mâide 5
ve el muhsanâtu : ve iffetli , namuslu kadınlar
-
5-Mâide 5
ve lâ muttehızî : ve edinmeyenler
-
5-Mâide 5
ve men yekfur : ve kim inkar eder
-
5-Mâide 5
ve huve : ve o
-
5-Mâide 6
ve eydiye-kum : ve elleriniz
-
5-Mâide 6
ve imsehû : ve mesh edin!
-
5-Mâide 6
ve ercule-kum : ve ayaklarınızı
-
5-Mâide 6
ve in kuntum : ve eğer siz ... iseniz
-
5-Mâide 6
ve in kuntum : ve eğer siz ... iseniz
-
5-Mâide 6
ve eydî-kum : ve elleriniz
-
5-Mâide 6
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
5-Mâide 6
ve li yutimme : ve tamamlamayı
-
5-Mâide 7
ve uzkurû : ve zikredin, anın, hatırlayın!
-
5-Mâide 7
ve mîsâka-hu : ve onun misaki
-
5-Mâide 7
ve ata'nâ : ve itaat ettik
-
5-Mâide 7
ve ittekû allâhe : ve Allah'a (cc.) karşı takvâ sahibi olun
-
5-Mâide 8
ve lâ yecrimenne-kum : ve sizi sevk etmesin
-
5-Mâide 8
huve akrabu : o en yakın olandır
-
5-Mâide 8
ve ittekû allâhe : ve Allâh'a (c.c.) karşı takva sahibi olun Allâh'a karşı gelmekten sakının
-
5-Mâide 9
ve amilû es sâlihâti : ve ıslah edici amel yapanlar, nefs tezkiyesi yapanlar
-
5-Mâide 9
ve ecrun azîmun : ve en büyük ecir, karşılık, mükâfat
-
5-Mâide 10
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
5-Mâide 10
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
5-Mâide 11
ve ittekû Allâhe : ve Allâh'a karşı takvâ sahibi olun
-
5-Mâide 11
ve alâ Allâhi : ve Allâh'a (cc.)
-
5-Mâide 11
li yetevekkeli : tevekkül etsinler!
-
5-Mâide 12
ve lekad : ve andolsun
-
5-Mâide 12
ve beas-nâ : ve gönderdik, görevlendirdik
-
5-Mâide 12
ve kâle allâhu : ve Allâh (c.c.) dedi (buyurdu)
-
5-Mâide 12
ve âteytum(u) : ve verirsiniz
-
5-Mâide 12
ve âmentum : ve iman ettiniz
-
5-Mâide 12
ve azzertumû-hum : ve onlara yardım ettiniz
-
5-Mâide 12
ve akradtumu allâhe : ve Allâh'a (c.c.) borç verdiniz
-
5-Mâide 12
ve le udhılenne-kum : ve mutlaka sizi dahil ederim
-
5-Mâide 13
ve cealnâ : ve yaptık, kıldık
-
5-Mâide 13
ve nesû : ve unuttular
-
5-Mâide 13
ve lâ tezâlu : ve zail olmaz, sürekli, devamlı olur, devam eder
-
5-Mâide 14
ve min ellezîne : ve o onlardan, olanlardan
-
5-Mâide 14
el adâvete : düşmanlık
-
5-Mâide 14
ve el bagdâe : ve kin
-
5-Mâide 14
ve sevfe : ve yakında
-
5-Mâide 15
ve ya'fû : ve vazgeçiyorlar
-
5-Mâide 15
ve kitâbun mubînun : ve apaçık bir Kitap
-
5-Mâide 16
ve yuhricu-hum : ve onları çıkartır
-
5-Mâide 16
ve yehdî-him : ve onları hidayet eder (ulaştırır)
-
5-Mâide 17
huve : o
-
5-Mâide 17
ve umme-hu : ve onun annesi
-
5-Mâide 17
ve men fî el ardı : ve yeryüzünde bulunan kimseleri
-
5-Mâide 17
ve li Allâhi : ve Allâh'ın (cc.) dır.
-
5-Mâide 17
ve el ardı : ve yeryüzü
-
5-Mâide 17
ve mâ beyne-humâ : ve bu ikisinin arasındaki şeyler
-
5-Mâide 17
ve allâhu : ve Allâh (c.c.)
-
5-Mâide 18
ve kâlet(i) : ve dedi
-
5-Mâide 18
ve en nasârâ : ve hristiyanlar
-
5-Mâide 18
ve ehıbbâu-hu : ve O'nun dostları, sevdikleri
-
5-Mâide 18
ve yuazzibu : ve azap eder
-
5-Mâide 18
ve li Allâhi : ve Allâh'ın (c.c.)dır.
-
5-Mâide 18
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
5-Mâide 18
ve mâ beyne-humâ : ve ikisinin arasındakiler
-
5-Mâide 18
ve ileyhi : ve O'na
-
5-Mâide 19
ve lâ nezîrin : ve bir uyarıcı olmadı (gelmedi)
-
5-Mâide 19
beşîrun ve nezîrun : bir müjdeleyici ve uyarıcı
-
5-Mâide 19
ve allâhu : ve Allâh (c.c.)
-
5-Mâide 20
ve iz kâle mûsâ : ve Hz. Musâ demişti
-
5-Mâide 20
ve ceale-kum : ve sizi kıldı, yaptı
-
5-Mâide 20
ve âtâ-kum : ve size verdi
-
5-Mâide 21
ve lâ terteddû : ve dönmeyin
-
5-Mâide 22
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
5-Mâide 23
ve alâ allâhi : ve Allâh'a (cc.)
-
5-Mâide 23
fe tevekkelû : artık tevekkül edin, güvenin
-
5-Mâide 24
ente ve rabbu-ke : sen ve senin Rabb'in
-
5-Mâide 25
illâ nefsî ve ahî : kendimden ve kardeşimden başkasına
-
5-Mâide 25
ve beyne : ve arasını
-
5-Mâide 27
ve utlu aleyhim : ve, onlara tilavet et, oku!
-
5-Mâide 27
ve lem yutekabbel : ve kabul edilmez
-
5-Mâide 29
ve ismi-ke : ve senin günahın
-
5-Mâide 29
ve zâlike : ve işte bu
-
5-Mâide 31
kâle yâ veyletâ : yazıklar olsun bana dedi
-
5-Mâide 32
ve men ahyâ-hâ : ve kim onu yaşatırsa
-
5-Mâide 32
ve lekad câet-hum : ve andolsun ki onlara geldi
-
5-Mâide 33
allâhe ve resûle-hu : Allâh (cc.) ve O'nun Resulu ile
-
5-Mâide 33
ve yes'avne fî el ardı : ve yeryuzunde çalışırlar
-
5-Mâide 33
ve erculu-hum : ve ayaklarının
-
5-Mâide 33
ve lehum fî el âhırati : ve onlar için âhirette vardır
-
5-Mâide 35
ve ibtegû : ve isteyin!
-
5-Mâide 35
ileyhi el vesîlete : O'na ulaştıracak vesileyi
-
5-Mâide 35
ve câhidû fî sebîli hi : ve O'nun yolunda cihad edin
-
5-Mâide 36
ve misle-hu mea-hu : ve onunla birlikte bir misli daha
-
5-Mâide 36
ve lehum : ve onlar için vardır
-
5-Mâide 37
ve mâ hum : ve onlar değiller
-
5-Mâide 37
ve lehum : ve onlar için vardır
-
5-Mâide 38
ve es sâriku : ve hırsız (erkek)
-
5-Mâide 38
ve es sârikatu : ve hırsız (kadın)
-
5-Mâide 38
ve allâhu : ve Allâh (c.c.)
-
5-Mâide 39
ve aslaha : ve ıslah oldu, düzeldi
-
5-Mâide 40
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
5-Mâide 40
ve yagfiru : ve mağfiret eder (günahları sevaba çevirir)
-
5-Mâide 40
ve Allâhu : ve Allâh (c.c.)
-
5-Mâide 41
ve lem tu'min : ve îmân etmedi
-
5-Mâide 41
ve min ellezîne : ve o kimselerden, onlardan, ..olanlardan
-
5-Mâide 41
ve in lem tu'tev-hu : ve eğer o verilmezse
-
5-Mâide 41
ve men yuridi : ve kimi isterse
-
5-Mâide 41
ve lehum fî el âhıreti : ve onlara ahirette vardır
-
5-Mâide 42
ve in tu'rıd an-hum : ve eğer onlardan yüz çevirirsen
-
5-Mâide 42
ve in hakemte : ve eğer hükmedersen
-
5-Mâide 43
ve keyfe : ve nasıl
-
5-Mâide 43
ve inde-hum(u) : ve onların yanında var
-
5-Mâide 43
summe yetevellevne : sonra dönüyorlar
-
5-Mâide 43
ve mâ ulâike : ve işte onlar değildir
-
5-Mâide 44
fî- hâ huden ve nûrun : içinde hidayet ve nur vardır
-
5-Mâide 44
ve er rabbâniyyûne : ve Rabbaniler, kendilerini Rabblerine adamış olanlar
-
5-Mâide 44
ve el ahbâru : zahidler, yahudi âlimler, hahamlar
-
5-Mâide 44
ve kânû aleyhi : ve onun üzerine oldular
-
5-Mâide 44
vahşevni (ve ıhşev-ni) : ve benden korkun
-
5-Mâide 44
ve lâ teşterû : ve satmayın
-
5-Mâide 44
ve men : ve kim
-
5-Mâide 45
ve ketebnâ aleyhim : ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
-
5-Mâide 45
ve el ayne bi el ayni : ve göze göz ile
-
5-Mâide 45
ve el enfe bi el enfi : ve buruna burun ile
-
5-Mâide 45
ve el uzune bi el uzuni : ve kulağa kulak ile
-
5-Mâide 45
ve es sinne bi es sinni : ve dişe diş ile
-
5-Mâide 45
ve el curûha : ve yaralara, yaralanmaya
-
5-Mâide 45
fe huve : artık o
-
5-Mâide 45
ve men lem yahkum : ve kim hükmetmezse
-
5-Mâide 46
ve kaffeynâ : ve gönderdik
-
5-Mâide 46
ve âteynâ-hu el incîle : ve ona İncil'i verdik
-
5-Mâide 46
fî hi huden ve nûrun : onun içinde bir hidayet ve bir nur vardır
-
5-Mâide 46
ve musaddıkan : ve tasdik edici olarak, doğrulayıcı olarak
-
5-Mâide 46
ve huden : ve bir hidayet, hidayete erdiren, hidayete erdirici olan
-
5-Mâide 46
ve mev'ızeten : ve vaaz edici olan, öğüt verici olan
-
5-Mâide 47
ve li yahkum : ve hükmetsinler!
-
5-Mâide 47
ve men lem yahkum : ve kim hükmetmezse
-
5-Mâide 48
ve enzelnâ ileyke : ve sana indirdik
-
5-Mâide 48
ve muheyminen : ve koruyucu olarak
-
5-Mâide 48
ve lâ tettebi' : ve tâbi olma, uyma
-
5-Mâide 48
ve minhâcen : ve açık bir yol, belli bir yol
-
5-Mâide 48
ve lev şâe allâhu : ve şayet Allâh (cc.) dileseydi
-
5-Mâide 48
ve lâkin : ve lakin, fakat, ancak, öyle ki
-
5-Mâide 48
li yebluve-kum : sizi sınamak için
-
5-Mâide 49
ve en ihkum : ve hükmetmek (hükmet)
-
5-Mâide 49
ve lâ tettebi' : ve tâbi olma, uyma!
-
5-Mâide 49
ve ıhzer-hum : ve onlardan sakın
-
5-Mâide 49
fe in tevellev : bundan sonra eğer yüz çevirirlerse
-
5-Mâide 49
ve inne kesîran : ve muhakkak ki çoğu
-
5-Mâide 50
ve men ahsenu : ve kim en güzel, daha güzel
-
5-Mâide 51
ve en nasârâ : ve hristiyanlar
-
5-Mâide 51
ve men : ve kim
-
5-Mâide 51
yetevelle-hum : onlara dönerse
-
5-Mâide 53
ve yekûlu : ve derler
-
5-Mâide 54
ve yuhıbbûne-hu : ve onu severler
-
5-Mâide 54
ve lâ yehâfûne : ve korkmazlar
-
5-Mâide 54
ve allâhu : ve Allâh (cc.)
-
5-Mâide 55
veliyyu-kum(u) : sizin veliniz, dostunuz
-
5-Mâide 55
allâhu ve resûlu-hu : Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
-
5-Mâide 55
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 55
ve yu'tûne : ve verirler
-
5-Mâide 55
ve hum : ve onlar
-
5-Mâide 56
ve men yetevelle : ve kim dönerse, ve dönen kimseler
-
5-Mâide 56
allâhe ve resûle-hu : Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
-
5-Mâide 56
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı ve teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 57
huzuven ve leiben : eğlence, alay ve oyun
-
5-Mâide 57
ve el kuffâra : ve kâfirler
-
5-Mâide 57
ve ittekû allâhe : ve Allâh'a karşı takva sahibi olun
-
5-Mâide 58
ve izâ nâdeytum : ve nida ettiğiniz, çağırdığınız zaman
-
5-Mâide 58
ittehazû-hâ huzuven : onu alay konusu edindiler
-
5-Mâide 58
ve leiben : ve oyun
-
5-Mâide 59
ve mâ unzile ileynâ : ve bize indirilen şeye
-
5-Mâide 59
ve mâ unzile : ve indirilene
-
5-Mâide 59
ve enne : ve muhakkak ki
-
5-Mâide 60
ve gadıbe aleyhi : ve ona gazap, öfke duydu
-
5-Mâide 60
ve ceale min-hum(u) : ve onlardan kıldı, yaptı
-
5-Mâide 60
ve el hanâzîre : ve domuzlar
-
5-Mâide 60
ve abede : ve kul oldu (kul yaptı)
-
5-Mâide 60
ve edallu : ve en çok sapanlar
-
5-Mâide 61
ve izâ câû-kum : ve size geldikleri zaman
-
5-Mâide 61
ve kad dehalû : ve girmişlerdir.
-
5-Mâide 61
ve hum : ve onlar
-
5-Mâide 61
ve allâhu a'lemu : ve Allâh (cc.) daha iyi bilir, çok iyi bilir
-
5-Mâide 62
ve terâ kesîran : ve çoğunu görürsün
-
5-Mâide 62
ve el udvâni : ve düşmanlık
-
5-Mâide 62
ve ekli-him(u) es suhte : ve onların haram yemeleri
-
5-Mâide 63
ve el ahbâru : ve hahamlar, zâhitler
-
5-Mâide 63
ve eklihim(u) es suhte : ve onların haram yemeleri
-
5-Mâide 64
ve kâlet(i) el yehûdu : ve yahudiler dedi
-
5-Mâide 64
ve luinû : ve lanetlendiler
-
5-Mâide 64
ve le yezîdenne : ve mutlaka arttırır
-
5-Mâide 64
tugyanen ve kufren : azgınlık ve küfrü
-
5-Mâide 64
ve elkaynâ : ve ilka ettik, ulaştırdık
-
5-Mâide 64
el adâvete : düşmanlık
-
5-Mâide 64
ve el bagdâe : ve kin
-
5-Mâide 64
ve yes'avne : ve koşuşurlar, çalışırlar
-
5-Mâide 64
ve allâhu : ve Allâh (cc.)
-
5-Mâide 65
ve lev enne : ve şayet, eğer olsa
-
5-Mâide 65
vettekav (ve ittekav) : ve takvâ sahibi oldular
-
5-Mâide 65
ve le edhalnâ-hum : ve elbette onları, dahil ettik koyduk
-
5-Mâide 66
ve lev enne-hum : ve eğer onlar ...olsaydı
-
5-Mâide 66
ve el incîle : ve İncil
-
5-Mâide 66
ve mâ unzile ileyhim : ve onlara indirilen şey
-
5-Mâide 66
ve min tahti : ve altından
-
5-Mâide 66
ve kesîrun min-hum : ve onlardan birçoğu
-
5-Mâide 67
ve in lem tef'al : ve eğer yapmazsan
-
5-Mâide 67
ve allâhu : ve Allâh (cc.)
-
5-Mâide 68
ve el incîle : ve İncil
-
5-Mâide 68
ve mâ unzile : ve indirilen şey
-
5-Mâide 68
ve le yezîdenne : ve mutlaka arttırır
-
5-Mâide 68
tugyanen ve kufran : azgınlık ve küfür
-
5-Mâide 69
ve ellezîne hâdû : ve yahudi olanlar, yahudiler
-
5-Mâide 69
ve es sâbiûne : ve sâbiîler
-
5-Mâide 69
ve en nasârâ : ve nasrâniler, hristiyanlar
-
5-Mâide 69
ve el yevmi el âhıri : ve âhir gün, sonraki gün, hayattayken Allâh'a ulaşma günü
-
5-Mâide 69
ve amile sâlihan : ve nefsi tezkiye edici, ıslah edici amel yaptı
-
5-Mâide 69
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmaz
-
5-Mâide 70
ve erselnâ ileyhim : ve onlara gönderdik
-
5-Mâide 70
ve ferîkan : ve bir kısmını
-
5-Mâide 71
ve hasibû : ve hesab ettiler, sandılar
-
5-Mâide 71
amû ve sammû : kör oldular ve sağır oldular
-
5-Mâide 71
amû ve sammû : kör oldular ve sağır oldular
-
5-Mâide 71
ve allâhu basîrun : ve Allâh (cc.) en iyi gören
-
5-Mâide 72
huve : o
-
5-Mâide 72
ve kâle el mesîhu : ve Mesih dedi
-
5-Mâide 72
rabbî ve rabbe-kum : benim Rabb'im ve sizin Rabb'iniz
-
5-Mâide 72
ve me'vâ-hu : ve onun varacağı yer
-
5-Mâide 72
ve mâ li ez zâlimîne : zâlimler için olmaz (yoktur)
-
5-Mâide 73
ve mâ min ilâhin : ve bir ilâh yoktur
-
5-Mâide 73
ve in lem yentehû : ve eğer son vermezlerse, vazgeçmezlerse
-
5-Mâide 74
ve yestagfirûne-hu : ve O'na istiğfar ediyorlar, O'ndan mağfiret diliyorlar
-
5-Mâide 74
ve allâhu : ve Allâh (cc.)
-
5-Mâide 75
ve ummu-hu : ve onun annesi
-
5-Mâide 76
ve lâ nef'an : ve bir fayda vermeyen
-
5-Mâide 76
ve allâhu : ve Allâh (cc.)
-
5-Mâide 76
huve : o
-
5-Mâide 77
ve lâ tettebiû : ve tâbî olmayın, uymayın!
-
5-Mâide 77
ve edallû : ve düşürmüşler
-
5-Mâide 77
ve dallû : ve saptılar
-
5-Mâide 78
ve îsâ ibni meryeme : ve Meryem oğlu Hz. Îsâ
-
5-Mâide 78
ve kânû : ve oldular
-
5-Mâide 80
yetevellevne : dönerler, dostluk ederler
-
5-Mâide 80
ve fî el azâbi : ve azap içinde
-
5-Mâide 81
ve lev kânû : ve eğer olsalardı
-
5-Mâide 81
ve en nebiyyi : ve nebî, peygamber
-
5-Mâide 81
ve mâ unzile ileyhi : ve ona indirilene
-
5-Mâide 81
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
5-Mâide 82
adâveten : düşmanlıkta
-
5-Mâide 82
ve ellezîne eşrakû : ve Allâh'a (c.c.) şirk koşanlar, müşrikler
-
5-Mâide 82
ve le tecidenne : ve mutlaka bulursun, bulacaksın
-
5-Mâide 82
meveddeten : sevgi, dostluk bakımından
-
5-Mâide 82
ve ruhbânen : ve ruhbanlar, rahipler
-
5-Mâide 82
ve enne-hum : ve onların olması
-
5-Mâide 83
ve izâ semiû : ve işittikleri zaman
-
5-Mâide 84
ve mâ lenâ : bize ne oluyor, niçin biz...
-
5-Mâide 84
ve mâ câe-nâ : ve bize gelen şey
-
5-Mâide 84
ve natmeu : tamah ederiz, arzu ederiz, çok isteriz
-
5-Mâide 85
ve zâlike : ve bu, işte bu
-
5-Mâide 86
ve ellezîne keferû : ve inkâr edenler, kâfir olanlar
-
5-Mâide 86
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
5-Mâide 87
ve lâ ta'tedû : ve haddi aşmayın, aşırı gitmeyin
-
5-Mâide 88
ve kulû : ve yiyin
-
5-Mâide 88
ve itteku allâhe : ve Allâh'a (c.c.) karşı takvâ sahibi olun
-
5-Mâide 89
ve lâkin yuâhizu-kum : ve lâkin, fakat sizi sorumlu tutar
-
5-Mâide 89
ev kisvetu-hum : veya onları giydirme (onların giysileri)
-
5-Mâide 89
ve ıhfezû : ve muhafaza edin, koruyun
-
5-Mâide 90
ve el meysiru : ve kumar
-
5-Mâide 90
ve el ensâbu : ve putlar
-
5-Mâide 90
ve el ezlâmu : fal okları
-
5-Mâide 91
el adâvete : düşmanlık
-
5-Mâide 91
ve el bagdâe : ve kin
-
5-Mâide 91
ve el meysiri : ve kumar
-
5-Mâide 91
ve yasudde-kum : ve sizi alıkoyar
-
5-Mâide 91
ve an(i) es salâti : ve namazdan
-
5-Mâide 92
ve etîû allâhe : ve Allâh'a (cc.) itaat edin
-
5-Mâide 92
ve etîû er resûle : ve Resûl'e itaat edin
-
5-Mâide 92
vahzerû (ve ıhzerû) : ve hazer edin, sakının, çekinin
-
5-Mâide 92
in tevelleytum : eğer yüz çevirirseniz, dönerseniz
-
5-Mâide 93
ve amilû es sâlihâti : ve sâlih amel (nefsi ıslâh edici amel) yaptılar
-
5-Mâide 93
ve âmenû : ve âmenû olun! yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dileyin
-
5-Mâide 93
ve amilû es sâlihâti : ve sâlih ameller (nefsi tezkiye edici ameller) yapın!
-
5-Mâide 93
ve âmenû : ve âmenû olun!
-
5-Mâide 93
ve ahsenû : ve ahsen olun!
-
5-Mâide 93
ve allâhu yuhibbu : ve Allâh (c.c.) sever
-
5-Mâide 94
yebluvenne-kum(u) : sizi sınar, imtihan eder
-
5-Mâide 94
ve rimâhu-kum : ve mızraklarınız
-
5-Mâide 95
ve entum hurumun : ve siz ihramlı iken
-
5-Mâide 95
ve men katele-hu : ve kim onu öldürürse
-
5-Mâide 95
vebâle emri-hi : işinin vebâli, cezası
-
5-Mâide 95
ve men âde : ve kim dönerse
-
5-Mâide 95
ve allâhu : ve Allâh (cc.)
-
5-Mâide 96
ve taâmu-hu : ve onun yenmesi
-
5-Mâide 96
ve li es seyyârati : ve gezici topluluk için, yolcular için
-
5-Mâide 96
ve hurrime : ve haram kılındı
-
5-Mâide 96
ve ittekû allâhe : ve Allâh'a karşı takvâ sahibi olun,
-
5-Mâide 97
ve eş şehra : ve ay
-
5-Mâide 97
ve el hedye : ve kurban
-
5-Mâide 97
ve el kalâide : boyunları bağlı, gerdanlıklı kurbanlık develer
-
5-Mâide 97
ve mâ fî el ardı : ve yerdeki şeyler, yerlerde olan (yeryüzünde ne varsa)
-
5-Mâide 97
ve enne allâhe : ve Allâh (cc.)'ın ... olduğu
-
5-Mâide 98
ve enne allâhe : ve Allâh (cc.)'ın ... olduğunu
-
5-Mâide 99
ve allâhu ya'lemu : ve Allâh (cc.) bilir
-
5-Mâide 99
ve mâ tektumûne : ve gizlediğiniz şeyi
-
5-Mâide 100
ve et tayyibu : ve temiz, helal kılınan
-
5-Mâide 100
ve lev a'cebe-ke : ve senin hoşuna gitse bile
-
5-Mâide 101
ve in tes'elû an-hâ : ve eğer ondan sorarsanız
-
5-Mâide 101
ve allâhu : ve Allâh (cc.)
-
5-Mâide 103
ve lâ : ve değil (olumsuz mâna verir), olmadı
-
5-Mâide 103
ve lâ : ve değil (olumsuz mâna verir), olmadı
-
5-Mâide 103
ve lâ : ve değil (olumsuz mâna verir), olmadı
-
5-Mâide 103
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
5-Mâide 103
ve ekseru-hum : ve onların çoğu
-
5-Mâide 104
ve izâ kîle lehum : ve onlara denildiği zaman
-
5-Mâide 104
ve ilâ er resûli : ve Resûl'e
-
5-Mâide 104
mâ vecednâ : bulduğumuz şey
-
5-Mâide 104
e ve lev kâne : ve olsa da mı?
-
5-Mâide 104
ve lâ yehtedûne : ve hidayette değiller, hidayete ermediler
-
5-Mâide 106
ve lev kâne : ve şayet olsa bile
-
5-Mâide 106
ve lâ nektumu : ve gizlemeyeceğiz
-
5-Mâide 107
ve ma'tedeynâ : ve biz haddi aşmadık
-
5-Mâide 108
alâ vechi-hâ : onunla yüzyüze
-
5-Mâide 108
ve ittekû allâhe : ve Allâh'a (cc.) karşı takvâ sahibi olun
-
5-Mâide 108
ve ismeû : ve dinleyin, işitin!
-
5-Mâide 108
ve allâhu : ve Allâh'a (cc.)
-
5-Mâide 110
ve alâ vâlideti-ke : ve senin annenin üzerinde
-
5-Mâide 110
ve kehlen : ve yetişkin iken
-
5-Mâide 110
ve iz allemtu-ke : ve sana öğretmiştim
-
5-Mâide 110
ve el hikmete : ve hikmet
-
5-Mâide 110
ve et tevrâte : ve Tevrat
-
5-Mâide 110
ve el incîle : ve İncil
-
5-Mâide 110
ve iz tahluku : ve yapmıştın, şekil vermiştin
-
5-Mâide 110
ve tubriu : ve iyileştiriyorsun
-
5-Mâide 110
ve el ebrasa : ve alaca tenli
-
5-Mâide 110
ve iz tuhricu : ve de çıkarıyordun
-
5-Mâide 110
ve iz kefeftu : ve o zaman savmıştım
-
5-Mâide 111
ve iz evhaytu : ve vahyettiğim zaman
-
5-Mâide 111
ve bi resûlî : ve Resûl'üme
-
5-Mâide 111
veşhed (ve işhed) : ve şahid ol
-
5-Mâide 113
ve tetmainne : ve tatmin olması - sükûnet bulması
-
5-Mâide 113
ve na'leme : ve bilmemiz
-
5-Mâide 113
ve nekûne : ve olalım
-
5-Mâide 114
li evveli-nâ : bizim evvelimiz (bizden öncekiler) için
-
5-Mâide 114
ve âhiri-nâ : bizim âhirimiz (bizden sonrakiler)
-
5-Mâide 114
ve âyeten min-ke : ve senden bir ayet, bir delil, bir mucize
-
5-Mâide 114
ve urzuk-nâ : ve bizi rızıklandır
-
5-Mâide 114
ve ente : ve sen
-
5-Mâide 116
ve iz kâle allâhu : ve Allâh (cc.) dediği (buyurduğu) zaman
-
5-Mâide 116
ve ummiye : ve annemi
-
5-Mâide 116
ve lâ a'lemu : ve ben bilmem
-
5-Mâide 117
rabbî ve rabbe-kum : benim Rabb'im ve sizin Rabb'iniz
-
5-Mâide 117
ve kuntu : ve ben oldum
-
5-Mâide 117
teveffeyte-nî : sen beni vefat ettirdin, aralarından aldın
-
5-Mâide 117
ve ente : ve sen
-
5-Mâide 118
ve in tagfir lehum : ve eğer onları bağışlarsan (mağfiret edesen)
-
5-Mâide 119
ve radû an-hu : ve onlar ondan razılar
-
5-Mâide 120
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
5-Mâide 120
ve mâ fî-hinne : ve onların içinde olanlar, onlarda bulunanlar
-
5-Mâide 120
ve huve : ve o
-
50-Kaf 1
ve : andolsun
-
50-Kaf 3
ve kunnâ : ve biz olduk
-
50-Kaf 4
ve inde-nâ : ve katımızda
-
50-Kaf 6
ve zeyyennâ-hâ : ve onu süsledik
-
50-Kaf 6
ve mâ lehâ : ve onun yoktur
-
50-Kaf 7
ve el arda : ve arz, ve yer
-
50-Kaf 7
ve elkaynâ : ve attık, bıraktık
-
50-Kaf 7
ve enbetnâ : ve bitirdik, yetiştirdik
-
50-Kaf 8
ve zikrâ : ve zikir
-
50-Kaf 9
ve nezzelnâ : ve biz indirdik
-
50-Kaf 9
ve habbe : ve tane, hububat
-
50-Kaf 10
ve en nahle : ve hurma ağaçları
-
50-Kaf 11
ve ahyeynâ : ve dirilttik
-
50-Kaf 12
ve ashâbu : ve halkı
-
50-Kaf 12
ve semûdu : ve Semud (halkı)
-
50-Kaf 13
ve âdun : ve Ad (kavmi)
-
50-Kaf 13
ve fir'avnu : ve firavun
-
50-Kaf 13
ve ihvânu : ve kardeşler
-
50-Kaf 14
ve ashâbu el eyketi : ve Eyke halkı
-
50-Kaf 14
ve kavmu : ve kavmi
-
50-Kaf 15
el evveli : ilk
-
50-Kaf 16
ve lekad : ve andolsun
-
50-Kaf 16
ve na'lemu : ve biz biliriz
-
50-Kaf 16
tuvesvisu : vesveseler verir
-
50-Kaf 16
ve nahnu : ve biz
-
50-Kaf 16
el verîdi : can damarı, şahdamarı
-
50-Kaf 17
ve an eş şimâli : ve solundan
-
50-Kaf 19
ve câet : ve geldi
-
50-Kaf 20
ve nufiha : ve üflendi
-
50-Kaf 21
ve câet : ve geldi
-
50-Kaf 21
ve şehîdun : ve şahit
-
50-Kaf 23
ve kâle : ve dedi
-
50-Kaf 27
ve lâkin : ve lâkin
-
50-Kaf 28
ve kad kaddemtu : ve önceden takdim etmiştim, bildirmiştim
-
50-Kaf 29
ve mâ ene : ve ben değilim
-
50-Kaf 30
ve tekûlu : ve der
-
50-Kaf 31
ve uzlifet : ve yaklaştırıldı
-
50-Kaf 33
ve câe : ve geldi
-
50-Kaf 35
ve ledeynâ : ve katımızda
-
50-Kaf 36
ve kem : ve kaç tane, nice
-
50-Kaf 37
ve huve : ve o
-
50-Kaf 38
ve lekad : ve andolsun
-
50-Kaf 38
ve el arda : ve yeri
-
50-Kaf 38
ve mâ : ve şeyler
-
50-Kaf 38
ve mâ messe-nâ : ve bize dokunmadı
-
50-Kaf 39
ve sebbih : ve tesbih et
-
50-Kaf 39
ve kable : ve önce
-
50-Kaf 40
ve min el leyli : ve geceden bir kısım, gecenin bir bölümü
-
50-Kaf 40
ve edbâre : ve arkasından
-
50-Kaf 41
vestemi' (ve istemi') : ve kulak ver
-
50-Kaf 43
ve numîtu : ve öldürürüz
-
50-Kaf 43
ve ileynâ : ve bize
-
50-Kaf 45
ve mâ ente : ve sen değilsin
-
51-Zâriyât 1
ve : yemin olsun, andolsun
-
51-Zâriyât 1
zerven : uçuran, savuran, dağıtan
-
51-Zâriyât 6
ve inne : ve muhakkak
-
51-Zâriyât 7
ve : andolsun
-
51-Zâriyât 15
ve uyûnin : ve pınarlar
-
51-Zâriyât 18
ve bi el eshâri-hum : ve onların seher vakitleri (seher vakitlerinde)
-
51-Zâriyât 19
ve fî emvâli-him : ve onların mallarında vardır
-
51-Zâriyât 19
ve el mahrûmi : ve mahrum olan, yoksul olan (iffetinden isteyemeyen)
-
51-Zâriyât 20
ve fî el ardı : ve arzda, yeryüzünde
-
51-Zâriyât 21
ve fî : ve içinde, de
-
51-Zâriyât 22
ve : ve
-
51-Zâriyât 22
ve mâ tûadûne : ve sizin vaadolunduğunuz şeyler
-
51-Zâriyât 23
ve rabbi : Rabbe andolsun
-
51-Zâriyât 23
ve el ardı : ve yere andolsun
-
51-Zâriyât 28
ve beşşerû-hu : ve onu müjdelediler
-
51-Zâriyât 29
veche-hâ : yüzüne
-
51-Zâriyât 29
ve kâlet : ve dedi
-
51-Zâriyât 30
huve : o
-
51-Zâriyât 34
musevvemeten : işaretlenmiş, damgalanmış olan
-
51-Zâriyât 36
mâ vecednâ : biz bulamadık
-
51-Zâriyât 37
ve tereknâ : ve biz bıraktık
-
51-Zâriyât 38
ve fî mûsâ : ve Musa'da
-
51-Zâriyât 39
tevellâ : yüz çevirdi
-
51-Zâriyât 39
ve kâle : ve dedi
-
51-Zâriyât 40
ve cunûde-hu : ve onun orduları
-
51-Zâriyât 40
ve huve : ve o
-
51-Zâriyât 41
ve fî âdin : ve Ad kavminde
-
51-Zâriyât 43
ve fî semûde : ve Semud kavminde (vardır)
-
51-Zâriyât 44
ve hum yanzurûne : ve onlar bakıyorlar
-
51-Zâriyât 45
ve mâ kânû : ve olmadılar
-
51-Zâriyât 46
ve kavme nûhın : ve Nuh kavmi
-
51-Zâriyât 47
ve es semâe : ve sema, gökyüzü
-
51-Zâriyât 47
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
51-Zâriyât 48
ve el arda : ve yeryüzü, yeri
-
51-Zâriyât 49
ve : ve
-
51-Zâriyât 51
ve lâ tec'alû : ve kılmayın
-
51-Zâriyât 54
fe tevelle : öyleyse yüz çevir
-
51-Zâriyât 55
ve zekkir : ve sen öğüt verip hatırlat
-
51-Zâriyât 56
ve mâ halaktu : ve ben yaratmadım
-
51-Zâriyât 56
ve el inse : ve insanlar
-
51-Zâriyât 57
ve mâ urîdu : ve ben istemiyorum
-
51-Zâriyât 58
huve : o
-
51-Zâriyât 58
zu el kuvveti : kuvvet sahibi
-
51-Zâriyât 60
veylun : yazıklar olsun, vay haline
-
52-Tûr 1
ve : andolsun, yemin olsun
-
52-Tûr 2
ve kitâbin : kitaba andolsun
-
52-Tûr 4
ve : andolsun
-
52-Tûr 5
ve : andolsun
-
52-Tûr 6
ve : andolsun
-
52-Tûr 10
ve tesîru : ve yürür
-
52-Tûr 11
veylun : vay haline
-
52-Tûr 17
ve naîmin : ve ni'metler
-
52-Tûr 18
ve vekâ-hum : ve onları korudu
-
52-Tûr 19
ve işrebû : ve için
-
52-Tûr 20
ve zevvecnâ-hum : biz onları evlendirdik
-
52-Tûr 21
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
52-Tûr 21
ve ittebeat-hum : ve onlara tâbî oldular
-
52-Tûr 21
ve mâ eletnâ-hum : ve onlardan eksiltmedik
-
52-Tûr 22
ve emdednâ-hum : ve onlara imdat ettik, uzattık, sunduk, verdik
-
52-Tûr 22
ve lahmin : ve et
-
52-Tûr 23
ve lâ : ve yoktur
-
52-Tûr 24
ve yetûfu : ve tavaf ederler, dönüp dolaşırlar, hizmet ederler
-
52-Tûr 25
ve akbele : ve karşılıklı
-
52-Tûr 27
ve vekâ-nâ : ve bizi korudu
-
52-Tûr 28
huve : o
-
52-Tûr 29
ve lâ mecnûnin : ve mecnun değil
-
52-Tûr 33
tekavvele-hu : onu kendisi uydurup söyledi
-
52-Tûr 36
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
52-Tûr 39
ve lekum : ve sizin
-
52-Tûr 44
ve in yerev : ve eğer görseler
-
52-Tûr 46
ve lâ hum yunsarûne : ve onlar yardım olunmazlar
-
52-Tûr 47
ve inne : ve muhakkak
-
52-Tûr 47
ve lâkinne : ve lâkin, ancak
-
52-Tûr 48
ve sebbih : ve tesbih et
-
52-Tûr 49
ve min el leyli : ve gecenin bir bölümünde
-
52-Tûr 49
ve idbâre : ve batış
-
53-Necm 1
ve en necmi : yıldıza andolsun
-
53-Necm 2
ve mâ gavâ : ve azmadı
-
53-Necm 3
ve mâ yentiku : ve konuşmaz
-
53-Necm 4
huve : o
-
53-Necm 7
ve huve : ve o
-
53-Necm 13
ve lekad : ve andolsun
-
53-Necm 17
ve mâ tagâ : ve haddi aşmadı
-
53-Necm 19
ve el uzzâ : ve Uzza
-
53-Necm 20
ve menâte : ve Menat
-
53-Necm 21
ve lehu : ve onun
-
53-Necm 23
ve âbâu-kum : ve sizin babalarınız, atalarınız
-
53-Necm 23
ve mâ tehve : ve hevalarının arzu ettiği şey
-
53-Necm 23
ve lekad : ve andolsun
-
53-Necm 25
ve el ûlâ : ve ilk
-
53-Necm 26
ve kem : ve nice
-
53-Necm 26
ve yerdâ : ve razı olur
-
53-Necm 28
ve mâ : ve yoktur
-
53-Necm 28
ve inne : ve muhakkak ki
-
53-Necm 29
tevellâ : yüz çeviren
-
53-Necm 29
ve lem yurid : ve istemeyen
-
53-Necm 30
huve : o
-
53-Necm 30
ve huve : ve o
-
53-Necm 31
ve lillâhi : ve Allah içindir
-
53-Necm 31
ve mâ : ve şeyler
-
53-Necm 31
ve yeczîye : ve mükâfatlandırsın
-
53-Necm 32
ve : ve
-
53-Necm 32
huve : o
-
53-Necm 32
ve iz : ve o zaman
-
53-Necm 32
huve : o
-
53-Necm 33
tevellâ : yüz çeviren
-
53-Necm 34
ve a'tâ : ve verdi
-
53-Necm 34
ve ekdâ : ve çoğunu elinde tutarak kıstı, cimrilik etti
-
53-Necm 35
huve : o mu
-
53-Necm 37
ve ibrâhîme : ve İbrâhîm'in
-
53-Necm 37
ellezî veffâ : ahdini yerine getiren
-
53-Necm 39
ve en : ve şüphesiz
-
53-Necm 40
ve enne : ve muhakkak ki
-
53-Necm 42
ve enne : ve muhakkak
-
53-Necm 43
ve ennehu : ve muhakkak ki
-
53-Necm 43
huve : odur
-
53-Necm 43
ve ebkâ : ve ağlatan
-
53-Necm 44
ve ennehu : ve muhakkak ki
-
53-Necm 44
huve : odur
-
53-Necm 44
ve ahyâ : ve dirilten
-
53-Necm 45
ve enne-hu : ve muhakkak ki o
-
53-Necm 45
ve el unsâ : ve dişi
-
53-Necm 47
ve enne : ve muhakkak
-
53-Necm 48
ve enne-hu : ve muhakkak ki o
-
53-Necm 48
huve : o
-
53-Necm 48
ve aknâ : ve varlıklı kılan
-
53-Necm 49
ve enne-hu : ve muhakkak ki o
-
53-Necm 49
huve : o
-
53-Necm 50
ve enne-hu : ve muhakkak ki o
-
53-Necm 51
ve semûde : ve Semud
-
53-Necm 52
ve kavme nûhin : ve Nuh'un kavmi
-
53-Necm 52
ve atgâ : ve daha azgın
-
53-Necm 53
ve el mu'tefikete : ve altı üstüne getirilen, altüst edilen belde
-
53-Necm 60
ve tedhakûne : ve siz gülüyorsunuz
-
53-Necm 60
ve lâ tebkûne : ve siz ağlamıyorsunuz
-
53-Necm 61
ve entum : ve siz
-
53-Necm 62
ve u'budû : ve kul olun
-
54-Kamer 1
ve inşakka : ve yarıldı
-
54-Kamer 2
ve in yerev : ve eğer görseler
-
54-Kamer 2
ve yekûlû : ve derler
-
54-Kamer 3
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
54-Kamer 3
ve ittebeû : ve tâbî oldular
-
54-Kamer 3
ve kullu emrin : ve bütün işler
-
54-Kamer 4
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 6
tevelle : yüz çevir
-
54-Kamer 9
ve kâlû : ve dediler
-
54-Kamer 9
ve uzducire : ve cefa edilerek men edildi
-
54-Kamer 12
ve feccernâ : ve fışkırttık
-
54-Kamer 13
ve hamelnâ-hu : ve onu taşıdık
-
54-Kamer 13
zâti elvâhın ve dusurin : perçinlenmiş levhalardan oluşan (gemi)
-
54-Kamer 15
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 16
ve nuzuri : ve benim uyarılarım
-
54-Kamer 17
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 18
ve nuzuri : ve benim uyarılarım
-
54-Kamer 21
ve nuzuri : ve inzarım, uyarılarım
-
54-Kamer 22
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 24
ve suurin : ve çılgınlık
-
54-Kamer 25
huve : o
-
54-Kamer 27
vestabir : ve sabret
-
54-Kamer 28
ve nebbi' hum : ve onlara haber ver
-
54-Kamer 30
ve nuzuri : ve inzarım, uyarmam
-
54-Kamer 32
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 36
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 37
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 37
râvedû-hu an : göz koydular, kötü amelleri için ısrarla istediler
-
54-Kamer 37
ve nuzuri : ve inzarımı, uyarılarımı
-
54-Kamer 38
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 39
ve nuzuri : ve uyarmamı
-
54-Kamer 40
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 41
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 45
ve yuvellûne : ve dönecekler, kaçacaklar
-
54-Kamer 46
ve es sâatu : ve o saat
-
54-Kamer 46
ve emerru : ve daha dehşetlidir
-
54-Kamer 47
ve suurin : ve çılgınlık
-
54-Kamer 50
ve mâ emru-nâ : ve bizim emrimiz ..... değildir
-
54-Kamer 51
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 52
ve kullu şey'in : ve herşey
-
54-Kamer 53
ve kullu : ve herşey
-
54-Kamer 53
ve kebîrin : ve büyük
-
54-Kamer 54
ve neherin : ve nehirdedirler (çevresinde)
-
55-Rahmân 5
ve el kameru : ve kamer, ay
-
55-Rahmân 6
ve en necmu : ve yıldız(lar)
-
55-Rahmân 6
ve eş şeceru : ve ağaç (lar)
-
55-Rahmân 7
ve es semâe : ve sema, gökyüzü
-
55-Rahmân 7
ve vadaa : koydu, ortaya koydu, vazetti, dizayn etti
-
55-Rahmân 9
ve ekîmû : ve tutup doğrultun
-
55-Rahmân 9
el vezne : tartı
-
55-Rahmân 9
ve lâ tuhsirû : ve eksiltmeyin
-
55-Rahmân 10
ve el arda : ve arz, yer
-
55-Rahmân 11
ve en nahlu : ve hurma (ağaçları)
-
55-Rahmân 12
ve el habbu : ve taneler
-
55-Rahmân 12
ve er reyhânu : ve güzel kokulu bitkiler
-
55-Rahmân 15
ve halaka : ve yarattı
-
55-Rahmân 17
ve rabbu : ve Rabbi
-
55-Rahmân 22
ve el mercânu : ve mercan
-
55-Rahmân 24
ve lehu : ve onundur, ona aittir
-
55-Rahmân 27
ve yebkâ : ve bâki kalacaktır, bâkidir
-
55-Rahmân 27
vechu : vech, zatı
-
55-Rahmân 27
ve el ikrâmi : ve ikram
-
55-Rahmân 29
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
55-Rahmân 29
huve : o
-
55-Rahmân 33
ve el insi : ve insan
-
55-Rahmân 33
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
55-Rahmân 35
ve nuhâsun : ve duman
-
55-Rahmân 37
verdeten : kırmızı gül
-
55-Rahmân 39
ve lâ : ve olmaz
-
55-Rahmân 41
ve el akdâmi : ve ayaklar
-
55-Rahmân 44
ve beyne : ve arasında
-
55-Rahmân 46
ve li men : ve kimse için vardır
-
55-Rahmân 54
ve cene : ve ağaçlardan devşirilen meyveler
-
55-Rahmân 56
ve lâ : ve olmaz
-
55-Rahmân 58
ve el mercânu : ve mercan
-
55-Rahmân 62
ve min dûni-himâ : ve bu ikisinden başka var
-
55-Rahmân 68
ve nahlun : ve hurma(lar)
-
55-Rahmân 68
ve rummânun : ve nar(lar)
-
55-Rahmân 74
ve lâ : ve ne de
-
55-Rahmân 76
ve abkariyyin : ve harikulâde güzel işlemeli döşekler
-
55-Rahmân 78
ve el ikrami : ve ikram
-
56-Vâkıa 5
ve busset(i) : ve ufalandı, dağıtıldı, parçalandı (dağların gravitasyon bağları koparıldı)
-
56-Vâkıa 7
ve kuntum : ve sizler oldunuz (olmuş olacaksınız)
-
56-Vâkıa 9
ve : ve
-
56-Vâkıa 10
ve es sâbikûne : ve sabikunlar (hayırlarda yarışıp ileri geçenler)
-
56-Vâkıa 13
min el evvelîne : evvelkilerden
-
56-Vâkıa 14
ve kalîlun : ve birazı
-
56-Vâkıa 18
ve ebâriyka : ve ibrikler
-
56-Vâkıa 18
ve ke'sin : ve doldurulmuş kâseler
-
56-Vâkıa 19
ve lâ yunzifûne : ve sarhoş olmazlar
-
56-Vâkıa 20
ve fâkihetin : ve meyveler
-
56-Vâkıa 21
ve lahmi : ve eti
-
56-Vâkıa 22
ve : ve
-
56-Vâkıa 25
lagven : boş söz
-
56-Vâkıa 25
ve lâ te'sîmen : ve günaha girmek olmaz
-
56-Vâkıa 27
ve ashâbu el yemîni : ve yemin sahipleri, yeminlerini yerine getirenler
-
56-Vâkıa 29
ve talhın : ve muz ağaçları
-
56-Vâkıa 30
ve zıllin : ve gölge, gölgeli yer, gölgeler
-
56-Vâkıa 31
ve mâin : ve sular
-
56-Vâkıa 32
ve fâkihetin : ve meyve(ler)
-
56-Vâkıa 33
ve lâ memnûatin : ve memnu olmayan, yasaklanmayan
-
56-Vâkıa 34
ve furuşin : ve döşekler
-
56-Vâkıa 39
min el evvelîne : evvelkilerden
-
56-Vâkıa 40
ve sulletun : ve cemaat, ümmet
-
56-Vâkıa 41
ve ashâbu eş şimâli : ve şeamet (kötülük), meş'eme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler
-
56-Vâkıa 42
ve hamîmin : ve kaynar su
-
56-Vâkıa 43
ve zıllin : ve gölge, gölgeli yer, gölgeler
-
56-Vâkıa 44
ve lâ kerîmin : ve rahatlatıcı değil
-
56-Vâkıa 46
ve kânû : ve oldular
-
56-Vâkıa 47
ve kânû : ve oldular
-
56-Vâkıa 47
ve kun-nâ : ve biz olduk
-
56-Vâkıa 47
ve izâmen : ve kemik
-
56-Vâkıa 48
e ve âbâu-nâ : ve babalarımız, atalarımız da mı
-
56-Vâkıa 48
el evvelûne : evvelkiler, bizden önce ölenler
-
56-Vâkıa 49
el evvelîne : evvelkiler
-
56-Vâkıa 49
ve el âhirîne : ve sonrakiler
-
56-Vâkıa 60
ve : ve
-
56-Vâkıa 61
ve nunşie-kum : ve sizi yaratmamız, inşa etmemiz
-
56-Vâkıa 62
ve lekad : ve andolsun
-
56-Vâkıa 73
ve metâan : ve bir meta, faydalanma, yararlanma
-
56-Vâkıa 76
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
56-Vâkıa 82
ve : ve
-
56-Vâkıa 84
ve : ve
-
56-Vâkıa 85
ve : ve
-
56-Vâkıa 85
ve lâkin : fakat, ama, lâkin
-
56-Vâkıa 89
ve reyhânun : rızık ve güzel kokulu bitkiler
-
56-Vâkıa 89
ve cennetu naîmin : ve naim cenneti
-
56-Vâkıa 90
ve : ve
-
56-Vâkıa 92
ve emmâ : amma, fakat
-
56-Vâkıa 94
ve tasliyetu : ve yaslama, atılma
-
56-Vâkıa 95
le huve : gerçekten o, elbette o
-
57-Hadid 1
ve el ardı : ve arz, yer
-
57-Hadid 1
ve : ve
-
57-Hadid 1
huve : o
-
57-Hadid 2
ve el ardı : arz, yeryüzü, yer
-
57-Hadid 2
ve : ve
-
57-Hadid 2
ve : ve
-
57-Hadid 2
huve : o
-
57-Hadid 3
huve : o
-
57-Hadid 3
el evvelu : evvel, ilk, tüm varlıklardan önce var olan
-
57-Hadid 3
ve el âhiru : ve ahir, son, tüm varlıklardan sonra bâki olan
-
57-Hadid 3
ve ez zâhiru : ve zahir, varlığı alâmetleri tüm varlıklarda görünen
-
57-Hadid 3
ve el bâtinu : ve bâtın, görülemeyen, gizli olan
-
57-Hadid 3
ve : ve
-
57-Hadid 3
huve : o
-
57-Hadid 4
huve ellezî : o ki, ki o
-
57-Hadid 4
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
57-Hadid 4
ve mâ : ve şey
-
57-Hadid 4
ve mâ : ve şey
-
57-Hadid 4
ve mâ : ve şey
-
57-Hadid 4
ve huve : ve o
-
57-Hadid 4
ve allahu : ve Allah
-
57-Hadid 5
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
57-Hadid 5
ve ilâ allahi : ve Allah'a
-
57-Hadid 6
ve yûlicu : ve girdirir, sokar
-
57-Hadid 6
ve huve : ve o
-
57-Hadid 7
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
57-Hadid 7
ve enfikû : ve infâk edin
-
57-Hadid 7
ve enfekû : ve infâk ettiler
-
57-Hadid 8
ve mâ lekum : ve size ne (oluyor)
-
57-Hadid 8
ve er resûlu : ve resûle
-
57-Hadid 8
ve kad : ve olmuştu
-
57-Hadid 9
huve ellezî : o ki, ki o
-
57-Hadid 9
ve inne : ve muhakkak
-
57-Hadid 10
ve mâ lekum : ve ne (oluyor)
-
57-Hadid 10
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
57-Hadid 10
ve el ardı : ve arz, yer
-
57-Hadid 10
ve kâtele : ve savaştı
-
57-Hadid 10
ve kâtelû : ve savaştılar
-
57-Hadid 10
ve kullen : ve hepsi
-
57-Hadid 10
ve allahu : ve Allah
-
57-Hadid 11
ve lehû : ve onun için vardır
-
57-Hadid 12
ve el mu'minâti : ve mü'min kadınlar
-
57-Hadid 12
ve : ve
-
57-Hadid 12
huve : o
-
57-Hadid 13
ve el munâfikâtu : ve münafık kadınlar
-
57-Hadid 13
verâe-kum : arkanıza
-
57-Hadid 13
ve zâhiru-hu : ve onun dışında, dış kısmında
-
57-Hadid 14
ve lâkinne-kum : ve ancak, fakat siz
-
57-Hadid 14
ve terebbastum : ve durup beklediniz
-
57-Hadid 14
ve irtebtum : ve şüphe ettiniz
-
57-Hadid 14
ve garret-kum(u) : ve sizi aldattı
-
57-Hadid 14
ve garre-kum : ve sizi aldattı
-
57-Hadid 15
ve lâ : ve olmaz
-
57-Hadid 15
ve bi'se : ve ne kötü
-
57-Hadid 16
ve : ve
-
57-Hadid 16
ve lâ yekûnû : ve olmayın
-
57-Hadid 16
ve kesîrun : ve çok
-
57-Hadid 18
ve el mussaddikâti : sadaka veren kadınlar
-
57-Hadid 18
ve akradû : ve kredi verdiler, borç verdiler
-
57-Hadid 18
ve lehum : ve onlar için vardır
-
57-Hadid 19
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
57-Hadid 19
ve rusuli-hî : ve onun resûlüne
-
57-Hadid 19
ve eş şuhedâu : ve şehit olanlar, şehitler, şahitler
-
57-Hadid 19
ve nûru-hum : ve onların nurları
-
57-Hadid 19
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
57-Hadid 19
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
57-Hadid 20
ve lehvun : ve oyalanma, eğlence
-
57-Hadid 20
ve zînetun : ve süs, ziynet
-
57-Hadid 20
ve tefâhurun : ve karşılıklı övünme
-
57-Hadid 20
ve tekâsurun : ve çokluk
-
57-Hadid 20
ve el evlâdi : ve evlât, çocuklar
-
57-Hadid 20
ve fî el âhireti : ve ahirette
-
57-Hadid 20
ve magfiretun : ve mağfiret, bağışlanma, günahların sevaba çevrilmesi
-
57-Hadid 20
ve ridvânun : ve rıza, razı olma, hoşnutluk
-
57-Hadid 20
ve mâ : ve değil
-
57-Hadid 21
ve cennetin : ve cennet
-
57-Hadid 21
ve el ardı : ve arz, yer, yeryüzü
-
57-Hadid 21
ve rusuli-hi : ve onun resûlü
-
57-Hadid 21
ve allâhu : ve Allah
-
57-Hadid 22
ve lâ : ve yoktur
-
57-Hadid 23
ve lâ tefrehû : ve ferahlamayın, sevinmeyin, şımarmayın
-
57-Hadid 23
ve allahu : ve Allah
-
57-Hadid 24
ve ye'murûne : ve emrederler
-
57-Hadid 24
ve men : ve kim
-
57-Hadid 24
yetevelle : dönerse, yüz çevirirse
-
57-Hadid 24
huve : o
-
57-Hadid 25
ve enzelnâ : ve indirdik
-
57-Hadid 25
ve el mîzâne : ve mizan
-
57-Hadid 25
ve enzelnâ : ve indirdik
-
57-Hadid 25
ve menâfiu : ve pekçok menfaatler, faydalar
-
57-Hadid 25
ve li ya'leme : ve bilsin, belirtsin, belli etsin
-
57-Hadid 25
ve rusule-hu : ve onun resûlleri, resûlleri
-
57-Hadid 26
ve lekad : ve andolsun
-
57-Hadid 26
ve ibrâhîme : ve İbrâhîm
-
57-Hadid 26
ve cealnâ : biz onu kıldık
-
57-Hadid 26
en nubuvvete : peygamberlik
-
57-Hadid 26
ve el kitâbe : ve kitap
-
57-Hadid 26
ve kesîrun : ve çoğu
-
57-Hadid 27
ve kaffeynâ : ve ardarda gönderdik
-
57-Hadid 27
ve âteynâ-hu : ve ona verdik
-
57-Hadid 27
ve cealnâ : ve biz onu kıldık
-
57-Hadid 27
ve rahmeten : ve rahmet
-
57-Hadid 27
ve rahbânîyyeten : ve ruhbanlık
-
57-Hadid 27
ve kesîrun : ve çoğu
-
57-Hadid 28
ve âminû : ve îmân edin
-
57-Hadid 28
ve yec'al : ve kılsın, versin
-
57-Hadid 28
ve yagfir : ve mağfiret etsin
-
57-Hadid 28
ve allahu : Allah
-
57-Hadid 29
ve enne : ve olduğunu
-
57-Hadid 29
ve allahu : ve Allah
-
58-Mücâdele 1
ve teştekî : ve şikâyet eden
-
58-Mücâdele 1
ve allâhu : ve Allah
-
58-Mücâdele 2
veledne-hum : onları doğurdu
-
58-Mücâdele 2
ve inne-hum : ve muhakkak ki onlar
-
58-Mücâdele 2
ve zûren : ve bâtıl, asılsız, yalan, ağır, günaha sokan
-
58-Mücâdele 2
ve inne : ve muhakkak
-
58-Mücâdele 3
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
58-Mücâdele 3
ve allâhu : ve Allah
-
58-Mücâdele 4
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
58-Mücâdele 4
ve tilke : ve işte bu
-
58-Mücâdele 4
ve li el kâfirîne : ve kâfirler için vardır
-
58-Mücâdele 5
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
58-Mücâdele 5
ve kad : ve olmuştu
-
58-Mücâdele 5
ve li el kâfirîne : ve kâfirler için vardır
-
58-Mücâdele 6
ve nesû-hu : ve onu unuttu
-
58-Mücâdele 6
ve allâhu : ve Allah
-
58-Mücâdele 7
ve mâ fî el ardi : ve arzda, yerde var olan
-
58-Mücâdele 7
illâ huve : ondan başkası olmaz, mutlaka o olur
-
58-Mücâdele 7
(mâ yekûnu ... illâ huve : ondan başkasının olması olamaz, mutlaka o olur)
-
58-Mücâdele 7
ve lâ : ve olmasın, olmaz
-
58-Mücâdele 7
illâ huve : ondan başkası olmaz, mutlaka o olur
-
58-Mücâdele 7
ve lâ : ve olmasın, olmaz
-
58-Mücâdele 7
ve lâ : ve olmasın, olmaz
-
58-Mücâdele 7
illâ huve : ondan başkası olmaz, mutlaka o olur
-
58-Mücâdele 8
ve yetenâcevne bi : ve gizli gizli konuşuyorlar
-
58-Mücâdele 8
ve el udvâni : ve düşmanlık
-
58-Mücâdele 8
ve ma'siyeti : ve isyan
-
58-Mücâdele 8
ve izâ câû-ke : ve sana geldiği zaman
-
58-Mücâdele 8
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
58-Mücâdele 9
ve el udvâni : ve düşmanlık
-
58-Mücâdele 9
ve ma'siyeti : ve isyan
-
58-Mücâdele 9
ve tenâcev bi : ve gizli konuşun, aranızda müşavere edin, görüşün
-
58-Mücâdele 9
ve et takvâ : ve takva sahibi olma
-
58-Mücâdele 9
ve itteku : ve takva sahibi olun
-
58-Mücâdele 10
ve leyse : ve değil
-
58-Mücâdele 10
ve alâ allâhi : ve Allah'a
-
58-Mücâdele 10
fe li yetevekkeli : öyleyse tevekkül etsinler
-
58-Mücâdele 11
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
58-Mücâdele 11
ve ellezîne ûtû : ve verilenler
-
58-Mücâdele 11
ve allâhu : ve Allah
-
58-Mücâdele 12
ve atheru : ve daha temiz, en temiz
-
58-Mücâdele 13
ve tâbe : ve tövbelerinizi kabul etti
-
58-Mücâdele 13
ve âtû : ve verin
-
58-Mücâdele 13
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
58-Mücâdele 13
ve allâhu : ve Allah
-
58-Mücâdele 14
tevellev : döndüler (dost edindiler)
-
58-Mücâdele 14
ve lâ : ve değil
-
58-Mücâdele 14
ve yahlifûne : ve yemin ediyorlar
-
58-Mücâdele 14
ve hum : ve onlar
-
58-Mücâdele 17
ve lâ : ve olmaz, değil
-
58-Mücâdele 18
ve yahsebûne : ve hesap ederler, zannederler
-
58-Mücâdele 19
istahveze : istilâ etti, kuşattı
-
58-Mücâdele 20
ve resûle-hû : ve onun resûlü
-
58-Mücâdele 21
ve rusulî : ve resûllerim
-
58-Mücâdele 22
ve el yevmi el âhiri : ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaşmaya)
-
58-Mücâdele 22
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
58-Mücâdele 22
ve lev : ve olsa, bile
-
58-Mücâdele 22
ve eyyede-hum : ve onları destekledi
-
58-Mücâdele 22
ve yudhilu-hum : ve dahil eder, dahil edecek
-
58-Mücâdele 22
ve radû : ve razı oldular
-
59-Haşr 1
ve mâ fî : ve ne varsa, var olan şey(ler), olanlar
-
59-Haşr 1
ve huve : ve o
-
59-Haşr 2
huve : o
-
59-Haşr 2
evveli : evvel, ilk, ilk defa
-
59-Haşr 2
ve zannû : ve zannettiler, sandılar
-
59-Haşr 2
ve kazefe : ve attı, verdi
-
59-Haşr 2
ve eydî : ve eller
-
59-Haşr 3
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
59-Haşr 3
ve : ve
-
59-Haşr 4
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
59-Haşr 4
ve men : ve kim
-
59-Haşr 5
ve li : ve için
-
59-Haşr 6
ve mâ : ve şey
-
59-Haşr 6
ve lâ : ve değil, olmadı
-
59-Haşr 6
ve lâkinne allâhe : ve lâkin, fakat Allah
-
59-Haşr 6
ve allâhu : ve Allah
-
59-Haşr 7
ve li er resûli : ve resûl için, resûlün
-
59-Haşr 7
ve li : ve için
-
59-Haşr 7
ve el yetâmâ : ve yetimler
-
59-Haşr 7
ve el mesâkîni : ve miskinler
-
59-Haşr 7
ve ibni es sebîli : ve yolcular
-
59-Haşr 7
ve mâ : ve şey
-
59-Haşr 7
ve mâ : ve şey
-
59-Haşr 7
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
59-Haşr 8
ve emvâli-him : ve mallarından
-
59-Haşr 8
ve ridvânen : ve rıza, gönül hoşluğu
-
59-Haşr 8
ve yansurûne : ve yardım ederler
-
59-Haşr 8
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
59-Haşr 9
ve ellezîne : ve onlar
-
59-Haşr 9
tebevveû : konakladılar, mesken edindiler
-
59-Haşr 9
ve el îmâne : ve îmân
-
59-Haşr 9
ve lâ yecidûne : ve bulunmaz
-
59-Haşr 9
ve yu'sirûne : ve tercih ederler, üstün tutarlar
-
59-Haşr 9
ve lev kâne : ve olsa bile
-
59-Haşr 9
ve men : ve kim
-
59-Haşr 10
ve ellezîne : ve onlar
-
59-Haşr 10
ve : ve
-
59-Haşr 10
ve : ve
-
59-Haşr 11
ve lâ nutîu : ve itaat etmeyiz
-
59-Haşr 11
ve in kûtiltum : ve eğer sizinle savaşırlarsa
-
59-Haşr 11
ve allâhu : ve Allah
-
59-Haşr 12
ve le in kûtılû : ve eğer gerçekten savaşsalar
-
59-Haşr 12
ve le in : ve eğer gerçekten olursa, olsa bile
-
59-Haşr 12
le yuvellu-enne : mutlaka dönerler (savaştan dönüp kaçarlar)
-
59-Haşr 14
min verâi : arkasından
-
59-Haşr 14
ve kulûbu-hum : ve onların kalpleri
-
59-Haşr 15
vebâle : vebal, günah, ağır sonuç
-
59-Haşr 15
ve : ve
-
59-Haşr 17
ve zâlike : ve işte bu
-
59-Haşr 18
ve li tenzur : ve baksın, görsün
-
59-Haşr 18
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
59-Haşr 19
ve lâ tekûnû : ve olmayın
-
59-Haşr 20
ve ashâbu : ve halk
-
59-Haşr 21
ve tilke : ve bu
-
59-Haşr 22
huve allâhu ellezî : O Allah ki
-
59-Haşr 22
huve : o
-
59-Haşr 22
ve eş şehâdeti : ve müşahede edilen, görünen
-
59-Haşr 22
huve : o
-
59-Haşr 23
huve allâhu ellezî : O Allah ki
-
59-Haşr 23
huve : o
-
59-Haşr 24
huve allâhu : O Allah ki
-
59-Haşr 24
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
59-Haşr 24
ve huve : ve o
-
6-En'âm 1
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
6-En'âm 1
ve ceale : ve kıldı, yaptı, var etti
-
6-En'âm 1
ve en nûra : ve nur
-
6-En'âm 2
huve ellezî : O'dur, O ki
-
6-En'âm 2
ve ecelun : ve ecel
-
6-En'âm 3
ve huve allâhu : ve O Allah, O Allah
-
6-En'âm 3
ve fî el ardı : ve arzda, yeryüzünde
-
6-En'âm 3
ve cehre-kum : ve açıkladığınızı
-
6-En'âm 3
ve ya'lemu : ve bilir
-
6-En'âm 4
ve mâ te'tî-him : ve onlara gelmez (gelmemiştir)
-
6-En'âm 6
ve erselnâ : ve gönderdik
-
6-En'âm 6
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık, var ettik
-
6-En'âm 6
ve enşe'nâ : ve inşa ettik, yarattık
-
6-En'âm 7
ve lev nezzelnâ : ve eğer indirseydik
-
6-En'âm 8
ve kâlû : ve dediler
-
6-En'âm 8
ve lev enzelnâ : ve şâyet biz indirseydik
-
6-En'âm 9
ve lev cealnâ-hu : ve onu var etseydik, yapsaydık
-
6-En'âm 9
ve le lebesnâ : ve mutlaka şüphe ettirirdik
-
6-En'âm 10
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 12
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
6-En'âm 13
ve lehu : ve onun
-
6-En'âm 13
ve en nehâri : ve gündüz
-
6-En'âm 13
ve huve : ve O
-
6-En'âm 14
veliyyen : velî, dost
-
6-En'âm 14
ve el ardı : ve arz yeryüzü
-
6-En'âm 14
ve huve : ve O
-
6-En'âm 14
ve lâ yut'amu : ve yedirilmez, doyurulmaz
-
6-En'âm 14
evvele : ilk
-
6-En'âm 14
ve lâ tekûne enne : ve olmamak
-
6-En'âm 16
ve zâlike : ve işte bu
-
6-En'âm 17
ve in : ve eğer, ...ise, ...olsa
-
6-En'âm 17
illâ huve : ondan başka
-
6-En'âm 17
ve in : ve eğer
-
6-En'âm 17
fe huve : işte o
-
6-En'âm 18
ve huve : ve O
-
6-En'âm 18
ve huve : ve o
-
6-En'âm 19
ve beyne-kum : ve sizin aranız
-
6-En'âm 19
ve ûhiye : ve vahyolundu
-
6-En'âm 19
ve men belaga : ve kim erişti, ulaştı
-
6-En'âm 19
huve ilâhun : o ilâhtır
-
6-En'âm 19
ve inne-nî : ve muhakkak ki ben
-
6-En'âm 20
ve fe hum : ve artık onlar
-
6-En'âm 21
ve men : ve kim (ler)
-
6-En'âm 22
ve yevme : ve o gün
-
6-En'âm 23
vallâhi (ve allâhi) : vallahi, Allah'a yemin olsun
-
6-En'âm 24
ve dalle : ve saptı, uzaklaştı, gitti
-
6-En'âm 25
ve min-hum : ve onlardan
-
6-En'âm 25
ve cealnâ : ve yaptık, koyduk
-
6-En'âm 25
ve fî âzâni-him : ve onların kulaklarında vardır
-
6-En'âm 25
ve in yerev : ve eğer görseler
-
6-En'âm 25
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
6-En'âm 26
ve hum : ve onlar
-
6-En'âm 26
ve yen'evne : ve uzak dururlar (yüz çevirirler)
-
6-En'âm 26
ve in yuhlikûne : ve eğer helâk ederlerse
-
6-En'âm 26
ve mâ yeş'urûne : ve farkında olmazlar (şuurunda değiller)
-
6-En'âm 27
ve lev terâ : ve görsen (görseydin)
-
6-En'âm 27
ve lâ nukezzibe : ve yalanlamayız
-
6-En'âm 27
ve nekûne : ve biz oluruz
-
6-En'âm 28
ve lev ruddû : ve şâyet reddedilseler, geri döndürülseler
-
6-En'âm 28
ve inne-hum : ve muhakkak onlar
-
6-En'âm 29
ve kâlû : ve dediler
-
6-En'âm 29
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
6-En'âm 30
ve lev terâ : ve görsen (görseydin)
-
6-En'âm 30
ve rabbi-nâ : Rabbimize andolsun
-
6-En'âm 31
ve hum : ve onlar
-
6-En'âm 32
ve mâ : ve değil
-
6-En'âm 32
ve lehvun : ve bir oyalanma, bir eğlenme
-
6-En'âm 32
ve le : ve elbette
-
6-En'âm 33
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
6-En'âm 34
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 34
ve ûzû : ve eziyet edildiler, eziyete uğradılar
-
6-En'âm 34
ve lâ mubeddile : ve değiştirecek kimse yoktur
-
6-En'âm 34
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 35
ve in kâne : ve eğer oldu ise
-
6-En'âm 35
ve lev şâe : ve şâyet dilerse, dileseydi
-
6-En'âm 36
ve el mevtâ : ve ölüler
-
6-En'âm 37
ve kâlû : ve dediler
-
6-En'âm 37
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
6-En'âm 38
ve mâ : ve değil
-
6-En'âm 38
ve lâ tâirin : ve kuş yoktur
-
6-En'âm 39
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar, ...olanlar
-
6-En'âm 39
ve bukmun : ve dilsizdir
-
6-En'âm 39
ve men : ve kim(i)
-
6-En'âm 41
ve tensevne : ve unutursunuz
-
6-En'âm 42
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 42
ve ed darrâi : ve zarar, darlık
-
6-En'âm 43
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
6-En'âm 43
ve zeyyene : ve süsledi, güzel gösterdi
-
6-En'âm 45
ve el hamdu : ve hamd
-
6-En'âm 46
ve ebsâra-kum : ve sizin görme hassanızı
-
6-En'âm 46
ve hateme : ve mühürledi
-
6-En'âm 48
ve mâ nursilu : ve göndermeyiz
-
6-En'âm 48
ve munzirîne : ve uyaran kişiler, uyarıcılar
-
6-En'âm 48
ve asleha : ve ıslâh oldu (nefs tezkiyesi yaptı)
-
6-En'âm 48
ve lâ hum : ve onlar olmazlar
-
6-En'âm 49
ve ellezîne : ve o kimseler, ...olanlar
-
6-En'âm 50
ve lâ a'lemu : ve ben bilmiyorum
-
6-En'âm 50
ve lâ ekûlu : ve demiyorum, söylemiyorum
-
6-En'âm 50
ve el basîru : ve basiretle gören
-
6-En'âm 51
ve enzir : ve uyar, ikaz et
-
6-En'âm 51
veliyyun : bir dost
-
6-En'âm 51
ve lâ şefîun : ve şefaat eden yoktur
-
6-En'âm 52
ve : ve
-
6-En'âm 52
ve el aşiyyi : ve akşam
-
6-En'âm 52
veche-hu : O'nun vechini, Zat'ını
-
6-En'âm 52
ve mâ : ve yoktur
-
6-En'âm 53
ve : ve
-
6-En'âm 54
ve izâ : ve olduğu zaman
-
6-En'âm 54
ve asleha : ve ıslâh oldu
-
6-En'âm 55
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 55
ve li : ve, için, ...diye
-
6-En'âm 56
ve mâ ene : ve ben olmam
-
6-En'âm 57
ve kezzebtum : ve siz yalanladınız
-
6-En'âm 57
ve huve : ve O
-
6-En'âm 58
ve beyne-kum : ve sizin aranız
-
6-En'âm 58
ve allâhu : ve Allah
-
6-En'âm 59
ve inde-hu : ve onun yanında
-
6-En'âm 59
illâ huve : ondan başka
-
6-En'âm 59
ve ya'lemu : ve o bilir
-
6-En'âm 59
el berri ve el bahri : kara ve deniz
-
6-En'âm 59
ve mâ teskutu : ve düşmez
-
6-En'âm 59
ve lâ habbetin : ve bir tane, bir habbe yoktur, olmaz
-
6-En'âm 59
ve lâ ratbin : ve yaş, nemli, rutubetli (bir şey) yoktur
-
6-En'âm 59
ve lâ yâbisin : ve kuru (bir şey) yoktur
-
6-En'âm 60
ve huve : ve O
-
6-En'âm 60
yeteveffâ-kum : sizi vefat ettirir
-
6-En'âm 60
ve ya'lemu : ve bilir
-
6-En'âm 61
ve huve : ve O
-
6-En'âm 61
ve yursilu : ve gönderir
-
6-En'âm 61
teveffet-hu : onu vefat ettirir
-
6-En'âm 61
ve hum : ve onlar
-
6-En'âm 62
ve huve : ve o
-
6-En'âm 63
el berri ve el bahri : kara ve deniz
-
6-En'âm 63
ve hufyeten : ve gizli olarak, gizlice
-
6-En'âm 64
ve min : ve, ...den
-
6-En'âm 65
huve : o
-
6-En'âm 65
ve yuzîka : ve tattırır
-
6-En'âm 66
ve kezzebe : ve yalanladı
-
6-En'âm 66
ve huve : ve O
-
6-En'âm 66
bi vekîlin : bir vekil
-
6-En'âm 67
ve sevfe : ve yakında
-
6-En'âm 68
ve izâ : ve olduğu zaman
-
6-En'âm 68
ve imma : ve amma
-
6-En'âm 69
ve mâ : ve olmaz, yoktur
-
6-En'âm 69
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
6-En'âm 70
ve zere : ve bırak, terket
-
6-En'âm 70
ve lehven : ve eğlence
-
6-En'âm 70
ve zekkir : ve hatırlat
-
6-En'âm 70
veliyyun : bir veli, bir dost
-
6-En'âm 70
ve lâ şefîun : ve bir şefaatçi yoktur
-
6-En'âm 70
ve in : ve eğer, ise
-
6-En'âm 70
ve azâbun elîmun : ve (elîm) acı azap
-
6-En'âm 71
ve lâ yadurru-nâ : ve bize zarar vermez
-
6-En'âm 71
ve nureddu : ve döndürülürüz
-
6-En'âm 71
ke ellezî istehvet-hu : kandırdığı kimse gibi
-
6-En'âm 71
huve el hudâ : o hidayettir
-
6-En'âm 71
ve umir-nâ : ve biz emrolunduk
-
6-En'âm 72
ve en ekîmû : ve ikame etmek
-
6-En'âm 72
ve ittekû-hu : ona karşı takva sahibi olun
-
6-En'âm 72
ve huve ellezî : ve ... olan o'dur
-
6-En'âm 73
ve huve : ve o
-
6-En'âm 73
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
6-En'âm 73
ve yevme : ve gün
-
6-En'âm 73
ve lehu el mulku : ve mülk (hükümranlık) onundur
-
6-En'âm 73
ve eş şehâdeti : ve müşahede edilen, görünen
-
6-En'âm 73
ve huve : ve o
-
6-En'âm 74
ve iz kâle : demişti
-
6-En'âm 74
ve kavme-ke : ve senin kavmini
-
6-En'âm 75
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 75
ve el ardı : veyer, yeryüzü
-
6-En'âm 75
ve li yekûne : ve olması için
-
6-En'âm 79
veccehtu : döndüm
-
6-En'âm 79
vechiye : yüzümü
-
6-En'âm 79
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
6-En'âm 79
ve mâ ene : ve ben değilim
-
6-En'âm 80
ve hâcce-hu : ve onunla tartıştı
-
6-En'âm 80
ve kad hedâ-ni : ve beni hidayete erdirmişti
-
6-En'âm 80
ve lâ ehâfu : ve ben korkmuyorum, korkmam
-
6-En'âm 80
vesia : kuşattı, kuşatmıştır
-
6-En'âm 81
ve keyfe : ve nasıl
-
6-En'âm 81
ve lâ tehâfûne : ve siz korkmuyorsunuz
-
6-En'âm 82
ve lem yelbisû : ve karıştırmazlar
-
6-En'âm 82
ve hum : ve onlar
-
6-En'âm 83
ve tilke : ve işte bu, bunlar
-
6-En'âm 84
ve vehebnâ : ve biz hibe ettik (ihsanda bulunduk) bağışladık
-
6-En'âm 84
ve ya'kûbe : ve Yâkub (A.S)
-
6-En'âm 84
ve nûhan : ve Nuh (A.S)
-
6-En'âm 84
ve min zurriyyeti-hî : ve onun soyundan, zürriyetinden
-
6-En'âm 84
ve suleymâne : ve Süleyman (A.S)
-
6-En'âm 84
ve eyyûbe : ve Eyyub (A.S)
-
6-En'âm 84
ve yûsufe : ve Yusuf (A.S)
-
6-En'âm 84
ve mûsâ : ve Mûsâ (A.S)
-
6-En'âm 84
ve hârûn : ve Hârun (A.S)
-
6-En'âm 84
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 85
ve zekeriyyâ : ve Zekeriya (A.S)
-
6-En'âm 85
ve yahyâ : ve Yahya (A.S)
-
6-En'âm 85
ve îsâ : ve İsâ (A.S)
-
6-En'âm 85
ve ilyâs : ve İlyas (A.S)
-
6-En'âm 86
ve ismâîle : ve İsmâîl (A.S)
-
6-En'âm 86
ve ilyesea : ve İlyasea (A.S)
-
6-En'âm 86
ve yûnuse : ve Yunus (A.S)
-
6-En'âm 86
ve lûtan : ve Lut (A.S)
-
6-En'âm 86
ve kullen : ve hepsini
-
6-En'âm 87
ve min âbâi-him : ve onların babalarından, atalarından
-
6-En'âm 87
ve zurriyyâti-him : ve onların zürriyetlerinden, nesillerinden
-
6-En'âm 87
ve ihvâni-him : ve onların kardeşlerinden
-
6-En'âm 87
ve ictebeynâ-hum : ve onları seçtik
-
6-En'âm 87
ve hedeynâ-hum : ve onları hidayet ettik, ulaştırdık
-
6-En'âm 88
ve lev : ve eğer, ...olsa
-
6-En'âm 89
ve el hukme : ve hikmet
-
6-En'âm 89
ve en nubuvvete : ve nebîlik, peygamberlik
-
6-En'âm 89
vekkelnâ : vekil kıldık
-
6-En'âm 90
in huve : o ise
-
6-En'âm 91
ve mâ kaderû allâhe : ve onlar Allah'ı takdir edemediler
-
6-En'âm 91
ve huden : ve bir hidayet
-
6-En'âm 91
ve tuhfûne : ve gizliyorsunuz
-
6-En'âm 91
ve ullimtum : ve size öğretildi
-
6-En'âm 91
ve lâ : ve değil
-
6-En'âm 92
ve hâzâ : ve bu
-
6-En'âm 92
ve li tunzire : ve uyarman için
-
6-En'âm 92
ve men havle-hâ : ve onun etrafındakiler
-
6-En'âm 92
ve ellezîne : ve onlar
-
6-En'âm 92
ve hum : ve onlar
-
6-En'âm 93
ve men : ve kim
-
6-En'âm 93
ve lem yûha : ve vahyolunmadı
-
6-En'âm 93
ve men : ve kim
-
6-En'âm 93
ve lev : ve eğer, olsa
-
6-En'âm 93
ve el melâiketu : ve melekler
-
6-En'âm 93
ve kuntum : ve siz ..... oldunuz
-
6-En'âm 94
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 94
evvele : evvel, ilk
-
6-En'âm 94
ve terektum : terkettiniz, bıraktınız
-
6-En'âm 94
havvelnâ-kum : size verdik, lütfettik
-
6-En'âm 94
verâe zuhûri-kum : (sizin) arkanızda
-
6-En'âm 94
ve mâ nerâ : ve görmüyoruz
-
6-En'âm 94
ve dalle : ve saptı, uzaklaştı, kayboldu
-
6-En'âm 95
ve en nevâ : ve çekirdek
-
6-En'âm 95
ve muhricu el meyyiti : ve ölüyü çıkarandır
-
6-En'âm 96
ve ceale el leyle : ve geceyi kıldı (yaptı)
-
6-En'âm 96
ve eş şemse : ve güneş
-
6-En'âm 96
ve el kamere : ve ay
-
6-En'âm 97
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 97
ve el bahr : ve deniz
-
6-En'âm 98
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 98
ve mustevdaun : ve bir emanet yeri
-
6-En'âm 99
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 99
ve min en nahli : hurma ağacından
-
6-En'âm 99
ve cennâtin : bahçeler, bostanlar
-
6-En'âm 99
ve ez zeytûne : ve zeytinler
-
6-En'âm 99
ve er rummâne : ve nar(lar)
-
6-En'âm 99
ve gayre muteşâbihin : ve benzemeyen
-
6-En'âm 99
ve yen'ı-hî : ve onun olgun hali
-
6-En'âm 100
ve cealû : kıldılar
-
6-En'âm 100
ve halaka-hum : ve onları yarattı
-
6-En'âm 100
ve harakû : ve yalan uydurdular
-
6-En'âm 100
ve teâlâ : ve yücedir
-
6-En'âm 101
ve el ard : ve arz, yeryüzü
-
6-En'âm 101
veledun : çocuk
-
6-En'âm 101
ve lem tekun : ve olmamıştır
-
6-En'âm 101
ve halaka : ve yarattı
-
6-En'âm 101
ve huve bikulli şey'in : ve O herşeyi
-
6-En'âm 102
illâ huve : ondan başka
-
6-En'âm 102
ve huve : ve o
-
6-En'âm 102
vekîlun : vekildir
-
6-En'âm 103
ve huve : ve O
-
6-En'âm 103
ve huve : ve O
-
6-En'âm 104
ve men : ve kim
-
6-En'âm 104
ve mâ ene aleykum : ve ben sizin üzerinize ... değilim
-
6-En'âm 105
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 105
ve li yekûlû : ve derler diye
-
6-En'âm 105
ve li nubeyyine-hu : ve onu beyan etmemiz için
-
6-En'âm 106
huve : O
-
6-En'âm 106
ve a'rıd : ve yüz çevir
-
6-En'âm 107
ve lev : ve eğer, şâyet
-
6-En'âm 107
ve mâ cealnâ-ke : ve biz seni kılmadık, yapmadık
-
6-En'âm 107
ve mâ ente : ve sen değilsin
-
6-En'âm 107
bi vekîlin : bir vekil
-
6-En'âm 108
ve lâ tesubbû : ve sövmeyin
-
6-En'âm 108
adven : düşmanlıkla haddi aşıp
-
6-En'âm 109
ve aksemû : ve yemin ettiler
-
6-En'âm 109
ve mâ yuş'iru-kum : ve size bildirmez, sizi farkına vardırmaz (siz farkında değilsiniz)
-
6-En'âm 110
ve nukallibu : ve çeviririz, döndürürüz
-
6-En'âm 110
ve ebsâre-hum : ve onların basiretleri, kalp gözünün görme hassaları
-
6-En'âm 110
evvele : evvel, ilk
-
6-En'âm 110
ve nezeru-hum : ve onları terkederiz
-
6-En'âm 111
ve lev : ve eğer, olsaydı
-
6-En'âm 111
ve kelleme-hum : ve onlarla konuştu
-
6-En'âm 111
ve haşernâ : topladık
-
6-En'âm 111
ve lâkinne : ve lâkin
-
6-En'âm 112
ve kezâlike : ve böylece
-
6-En'âm 112
aduvven : düşman olarak
-
6-En'âm 112
ve el cinni : ve cin
-
6-En'âm 112
ve lev : ve eğer
-
6-En'âm 112
ve mâ : ve şey
-
6-En'âm 113
ve li tesgâ : ve meyletsin
-
6-En'âm 113
ve li yerdav-hu : ve ondan razı olsunlar
-
6-En'âm 113
ve li yakterifû : ve kazansınlar
-
6-En'âm 114
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 114
ve ellezîne : ve onlar ki
-
6-En'âm 115
ve temmet : ve tamamlandı
-
6-En'âm 115
ve adlen : ve adaletli olarak, adaletle
-
6-En'âm 115
ve huve es semîu el alîmu : ve O, en iyi işiten, en iyi bilendir
-
6-En'âm 116
ve in : ve eğer, ...olursa
-
6-En'âm 116
ve in : ve eğer olursa, ancak ...olur
-
6-En'âm 117
huve : O
-
6-En'âm 117
ve huve : ve o
-
6-En'âm 119
ve mâ lekum : ve size ne oluyor
-
6-En'âm 119
ve kad fassale : ve ayrı ayrı açıklamıştı
-
6-En'âm 119
ve inne : ve muhakkak
-
6-En'âm 119
huve : o
-
6-En'âm 120
ve zerû : ve terkedin
-
6-En'âm 120
ve bâtıne-hu : ve onun gizli olanını
-
6-En'âm 121
ve lâ te'kulû : ve yemeyin
-
6-En'âm 121
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
6-En'âm 121
ve inne eş şeyâtîne : ve muhakkak ki şeytanlar
-
6-En'âm 121
ve in : ve eğer, şâyet
-
6-En'âm 122
e ve men : ve o kişi, kimse... mi?
-
6-En'âm 122
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık, verdik
-
6-En'âm 123
ve kezâlike : ve işte böylece
-
6-En'âm 123
ve mâ yemkurûne : ve hile yapamazlar, aldatamazlar
-
6-En'âm 123
ve mâ yeş'urûne : ve bunun şuuruna varmazlar, farkında değiller
-
6-En'âm 124
ve izâ : ve, olduğu zaman
-
6-En'âm 124
ve azâbun : ve bir azap
-
6-En'âm 125
ve men : ve kimi
-
6-En'âm 126
ve hâzâ : ve bu
-
6-En'âm 127
ve huve : ve O
-
6-En'âm 127
veliyyu-hum : onların velîsi, dostu
-
6-En'âm 128
ve yevme : ve (o) gün
-
6-En'âm 128
ve kâle : ve dedi
-
6-En'âm 128
ve belagnâ : ulaştık, eriştik
-
6-En'âm 129
ve kezâlike : işte böylece
-
6-En'âm 129
nuvellî : döndürürüz, çeviririz
-
6-En'âm 130
ve el insi : ve insan
-
6-En'âm 130
ve yunzirûne-kum : ve sizi uyarıyorlar
-
6-En'âm 130
ve garret-hum : ve onları aldattı
-
6-En'âm 130
ve şehidû : ve şahit oldular
-
6-En'âm 131
ve ehlu-hâ : ve onun ehli, halkı
-
6-En'âm 132
ve li kullin : ve herkes için vardır
-
6-En'âm 132
ve mâ rabbu-ke : ve senin Rabbin değil
-
6-En'âm 133
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
6-En'âm 133
ve yestahlif : ve yerine halef yapar, yerine başkasını getirir
-
6-En'âm 134
ve mâ entum : ve siz değilsiniz
-
6-En'âm 136
ve cealû : ve yaptılar (ayırdılar)
-
6-En'âm 136
ve el en'âmi : ve büyük baş hayvanlar
-
6-En'âm 136
ve hâzâ : ve bu
-
6-En'âm 136
ve mâ kâne : ve o ...olmadı
-
6-En'âm 136
fe huve : ama o
-
6-En'âm 137
ve kezâlike : ve işte böyle, böylece
-
6-En'âm 137
ve li yelbisû : ve karıştırmaları için
-
6-En'âm 137
ve lev : ve eğer
-
6-En'âm 137
ve mâ yefterûne : ve iftira ettikleri, uydurdukları şeyleri
-
6-En'âm 138
ve kâlû : ve dediler
-
6-En'âm 138
ve harsun : ve ekinler
-
6-En'âm 138
ve en'âmun : ve (büyük baş) hayvanlar
-
6-En'âm 138
ve en'âmun : ve hayvanlar
-
6-En'âm 139
ve kâlû : ve dediler
-
6-En'âm 139
ve muharremun : ve haramdır
-
6-En'âm 139
ve in yekun : ve eğer olursa
-
6-En'âm 140
ve harremû : ve haram kıldılar
-
6-En'âm 140
ve mâ kânû : ve olmadılar
-
6-En'âm 141
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 141
ve gayre : olmaksızın
-
6-En'âm 141
ve en nahle : ve hurma
-
6-En'âm 141
ve ez zer'a : ve ekinler
-
6-En'âm 141
ve ez zeytûne : ve zeytin(ler)
-
6-En'âm 141
ve er rummâne : ve nar(lar)
-
6-En'âm 141
ve gayre muteşâbihin : ve benzemeyen
-
6-En'âm 141
ve âtû : ve verin
-
6-En'âm 141
ve lâ tusrifû : ve israf etmeyin
-
6-En'âm 142
ve min el en'âmi : ve hayvanlardan (4 ayaklı)
-
6-En'âm 142
ve ferşan : kesim hayvanı olan
-
6-En'âm 142
ve lâ tettebiû : ve tâbi olmayın, uymayın
-
6-En'âm 143
ve min el ma'zi isneyni : keçiden iki
-
6-En'âm 144
ve min el ibilisneyni \n(ve min el ibili isneyni) : ve deveden iki
-
6-En'âm 144
ve min el bakarisneyni \n(ve min el bakara isneyni) : sığırdan iki
-
6-En'âm 145
ve lâ âdin : ve hakka tecavüz etmeden
-
6-En'âm 146
ve alâ ellezîne : ve onlara, ...olanlara
-
6-En'âm 146
ve min el bakari : ve ineklerden (sığırlardan)
-
6-En'âm 146
ve el ganemi : ve koyunlar
-
6-En'âm 146
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
6-En'âm 147
ve lâ yureddu : ve geri çevrilemez
-
6-En'âm 148
ve lâ âbâu-nâ : ve babalarımız da yapmazdı
-
6-En'âm 148
ve lâ harremnâ : ve haram kılmazdık
-
6-En'âm 148
ve in : ve olursa
-
6-En'âm 150
ve lâ tettebi' : ve tâbî olma, uyma
-
6-En'âm 150
ve ellezîne : ve onlar
-
6-En'âm 150
ve hum : ve onlar
-
6-En'âm 151
ve bi el vâlideyni : ve anne babaya
-
6-En'âm 151
ve lâ taktulû : ve öldürmeyin
-
6-En'âm 151
ve iyyâ-hum : ve onları da yalnız (biz)
-
6-En'âm 151
ve lâ takrebû el fevâhışe : ve kötülüğe yaklaşmayın
-
6-En'âm 151
ve mâ batane : ve gizli olan
-
6-En'âm 151
ve lâ taktulû en nefse : ve kimseyi öldürmeyin
-
6-En'âm 152
ve lâ takrebû : ve yaklaşmayın
-
6-En'âm 152
ve evfû : ve vefa edin, ifa edin, yerine getirin
-
6-En'âm 152
ve el mîzâne : ve tartı, terazi, mizan
-
6-En'âm 152
ve izâ : ve olduğu zaman
-
6-En'âm 152
ve lev kâne : ve olsa bile
-
6-En'âm 152
ve bi ahdi allâhi : ve Allah'ın ahdi
-
6-En'âm 153
ve enne : ve muhakkak ki
-
6-En'âm 153
ve lâ tettebiû : ve tâbî olmayın
-
6-En'âm 154
ve tafsîlen : ve ayrı ayrı açıklayan
-
6-En'âm 154
ve huden : hidayete erdiren
-
6-En'âm 154
ve rahmeten : ve rahmet olan
-
6-En'âm 155
ve hâza : ve bu
-
6-En'âm 155
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
6-En'âm 156
ve in kunnâ : ve biz olurduk
-
6-En'âm 157
ve huden : ve hidayet, hidayete erdiren
-
6-En'âm 157
ve rahmetun : ve bir rahmet
-
6-En'âm 157
ve sadefe : ve yüz çevirdi
-
6-En'âm 159
ve : ve
-
6-En'âm 160
ve men : ve kim
-
6-En'âm 160
ve hum : ve onlar
-
6-En'âm 161
ve mâ kâne : ve olmadı
-
6-En'âm 162
ve nusukî : benim tüm ibadetlerim, kurbanım
-
6-En'âm 162
ve mahyâye : benim hayatım
-
6-En'âm 162
ve memâtî : ve benim ölümüm
-
6-En'âm 163
ve bi zâlike : ve bununla
-
6-En'âm 163
ve ene : ve ben
-
6-En'âm 163
evvel : evvel, ilk
-
6-En'âm 164
ve huve : ve O
-
6-En'âm 164
ve lâ teksibu : ve kazanmaz
-
6-En'âm 164
ve lâ teziru : ve (yük) yüklenmezler, taşımazlar
-
6-En'âm 165
ve huve ellezî : ve o'dur, ki o
-
6-En'âm 165
ve refea : ve yükseltti
-
6-En'âm 165
li yebluve-kum : sizi imtihan etmek için
-
6-En'âm 165
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
60-Mümtehine 1
ve aduvve-kum : ve sizin düşmanlarınız
-
60-Mümtehine 1
bi el meveddeti : muhabbet ile, sevgi ile
-
60-Mümtehine 1
ve kad : ve olmuştu
-
60-Mümtehine 1
ve iyyâ-kum : ve sizi
-
60-Mümtehine 1
ve ibtigâe : ve aradı, arzu eti, istedi
-
60-Mümtehine 1
bi el meveddeti : muhabbet ile, sevgi ile
-
60-Mümtehine 1
ve ene : ve ben
-
60-Mümtehine 1
ve mâ a'lentum : ve (aleni olan) açığa vurduğunuz şeyler
-
60-Mümtehine 1
ve men : ve kim
-
60-Mümtehine 2
ve yebsutû : ve uzatırlar
-
60-Mümtehine 2
ve elsinete-hum : ve onların dilleri, dilleri
-
60-Mümtehine 2
ve veddû : ve temenni ettiler, istediler
-
60-Mümtehine 3
ve lâ : ve değil, olmaz
-
60-Mümtehine 3
ve allâhu : ve Allah
-
60-Mümtehine 4
usvetun : örnek
-
60-Mümtehine 4
ve ellezîne : ve onlar
-
60-Mümtehine 4
ve mimmâ(min-mâ) : ve o şeyden
-
60-Mümtehine 4
ve bedâ : ve başladı
-
60-Mümtehine 4
ve beyne-kum : ve sizin aranızda
-
60-Mümtehine 4
el adâvetu : düşmanlık
-
60-Mümtehine 4
ve el bagdâu : ve buğz, öfke
-
60-Mümtehine 4
ve mâ emliku : ve ben malik değilim, benim gücüm yetmez
-
60-Mümtehine 4
tevekkelnâ : biz tevekkül ettik
-
60-Mümtehine 4
ve ileyke : ve sana
-
60-Mümtehine 4
ve ileyke el masîru : ve varış, dönüş, ulaşma sanadır
-
60-Mümtehine 5
ve igfir : ve mağfiret et
-
60-Mümtehine 6
usvetun : örnek
-
60-Mümtehine 6
ve el yevme el âhire : ve ahiret günü
-
60-Mümtehine 6
ve men : ve kim ise
-
60-Mümtehine 6
yetevelle : yüz çevirir, döner
-
60-Mümtehine 6
huve : o
-
60-Mümtehine 7
ve beyne : ve arasında
-
60-Mümtehine 7
meveddeten : muhabbet, sevgi, dostluk
-
60-Mümtehine 7
ve allâhu : ve Allah
-
60-Mümtehine 7
ve allâhu : ve Allah
-
60-Mümtehine 8
ve lem yuhricû-kum : ve sizi çıkarmadılar
-
60-Mümtehine 8
ve tuksitû : ve adaletli davranmanız
-
60-Mümtehine 9
ve ahrecû-kum : ve sizi çıkardılar
-
60-Mümtehine 9
ve zâherû : ve arka çıktılar, yardım ettiler
-
60-Mümtehine 9
en tevellev-hum : onlara dönmeniz, dost olmanız
-
60-Mümtehine 9
ve men : ve kim
-
60-Mümtehine 9
yetevelle-hum : onlara dönerse, severse, dost edinirse
-
60-Mümtehine 10
ve lâ : ve değildir
-
60-Mümtehine 10
ve âtû-hum : ve onlara verin
-
60-Mümtehine 10
ve lâ : ve yoktur
-
60-Mümtehine 10
ve lâ tumsikû : ve tutmayın
-
60-Mümtehine 10
ve is'elû : ve isteyin
-
60-Mümtehine 10
ve li yes'elû : ve istesinler
-
60-Mümtehine 10
ve allâhu : ve Allah
-
60-Mümtehine 11
ve in : ve şâyet, eğer
-
60-Mümtehine 11
ve ittekû allâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olun
-
60-Mümtehine 12
ve lâ yesrıkne : ve (kadınların) hırsızlık yapmaması
-
60-Mümtehine 12
ve lâ yeznîne : ve (kadınların) zinada bulunmaması
-
60-Mümtehine 12
ve lâ yaktulne : ve (kadınları) öldürmemesi
-
60-Mümtehine 12
ve lâ ye'tîne : ve (kadınların) getirmemesi, yapmaması
-
60-Mümtehine 12
ve erculihinne : ve (kadınların) ayakları
-
60-Mümtehine 12
ve lâ ya'sîne-ke : ve (kadınlar) sana asi olmasınlar
-
60-Mümtehine 12
ve istagfir : ve mağfiret dile
-
60-Mümtehine 13
lâ tetevellev : dönmeyin
-
61-Saf 1
ve mâ : ve şey, ne varsa, var olanlar
-
61-Saf 1
ve huve : ve o
-
61-Saf 5
ve iz : ve olmuştu
-
61-Saf 5
ve kad : ve olmuştu
-
61-Saf 5
ve allâhu : ve Allah
-
61-Saf 6
ve iz : ve olmuştu
-
61-Saf 6
ve mubeşşiran bi : ve .... ile müjdeleyen
-
61-Saf 7
ve men : ve kim
-
61-Saf 7
ve huve : ve o
-
61-Saf 7
ve allâhu : ve Allah
-
61-Saf 8
ve allâhu : ve Allah
-
61-Saf 8
ve lev : ve bile, olsa bile
-
61-Saf 9
huve ellezî : o ..... dır
-
61-Saf 9
ve dîni el hakkı : ve Hakk'ın dîni, ezelî ve ebedî olan Allah'ın dîni
-
61-Saf 9
ve lev : ve bile, olsa bile
-
61-Saf 11
ve resûli-hî : ve onun resûlü
-
61-Saf 11
ve tucâhidûne : ve cihad edersiniz
-
61-Saf 11
ve enfusi-kum : ve nefsleriniz, canlarınız
-
61-Saf 12
ve yudhıl-kum : ve dahil eder, koyar
-
61-Saf 12
ve mesâkine : ve meskenler, konutlar
-
61-Saf 13
ve uhrâ : ve diğer, başka
-
61-Saf 13
ve fethun : ve fetih
-
61-Saf 13
ve beşşiri : ve müjdele
-
61-Saf 14
ve keferet : ve inkâr etti
-
62-Cum'a 1
ve mâ : ve şey, ne varsa, olanlar
-
62-Cum'a 2
huve ellezî : o ki
-
62-Cum'a 2
ve yuzekkî-him : ve onları tezkiye eder, nefslerini tezkiye eder, temizler
-
62-Cum'a 2
ve yuallimu-hum(u) : ve onlara öğretir
-
62-Cum'a 2
ve el hikmete : ve hikmet
-
62-Cum'a 2
ve in kânû : ve eğer onlar ..... iseler, sadece ..... idiler
-
62-Cum'a 3
ve âharîne : ve sonrakiler
-
62-Cum'a 3
ve huve : ve o
-
62-Cum'a 4
ve allâhu : ve Allah
-
62-Cum'a 5
ve allâhu : ve Allah
-
62-Cum'a 7
ve lâ yetemennevne-hû : ve onu temenni edemezler
-
62-Cum'a 7
ve allâhu : ve Allah
-
62-Cum'a 8
ve eş şehâdeti : ve müşahede edilebilen, görülen
-
62-Cum'a 9
ve zerû : ve bırakın
-
62-Cum'a 10
ve ibtegû : ve arayın, isteyin
-
62-Cum'a 10
ve uzkurû : ve zikredin
-
62-Cum'a 11
ve izâ : ve olduğu zaman
-
62-Cum'a 11
lehven : eğlence
-
62-Cum'a 11
ve terekû-ke : ve seni terkettiler, bıraktılar
-
62-Cum'a 11
ve min et ticâreti : ve ticaretten
-
62-Cum'a 11
ve allâhu : ve Allah
-
63-Münâfikûn 1
ve allâhu : ve Allah
-
63-Münâfikûn 1
ve allâhu : ve Allah
-
63-Münâfikûn 4
ve izâ : ve o zaman
-
63-Münâfikûn 4
ve in : ve eğer, ise
-
63-Münâfikûn 5
ve izâ : ve olduğu zaman
-
63-Münâfikûn 5
levvev : alay ederek iki yana salladılar
-
63-Münâfikûn 5
ve raeyte-hum : ve sen onları gördün
-
63-Münâfikûn 5
ve hum : ve onlar
-
63-Münâfikûn 7
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
63-Münâfikûn 7
ve el ardi : ve arz, yeryüzü, yer
-
63-Münâfikûn 7
ve lâkinne : ve lâkin, fakat, ancak
-
63-Münâfikûn 8
ve li allâhi : ve Allah'ın
-
63-Münâfikûn 8
ve li resûli-hî : ve onun resûlünün
-
63-Münâfikûn 8
ve li el mu'minîne : ve mü'minlerin
-
63-Münâfikûn 8
ve lâkinne : ve lâkin, ancak
-
63-Münâfikûn 9
ve lâ evlâdu-kum : ve sizin evlâtlarınız
-
63-Münâfikûn 9
ve men : ve kim ise
-
63-Münâfikûn 10
ve enfikû : ve infâk edin
-
63-Münâfikûn 10
ve ekun : ve ben olurum
-
63-Münâfikûn 11
ve len : ve asla olmaz
-
63-Münâfikûn 11
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 1
ve mâ : ve şeyler
-
64-Teğabün 1
ve lehu : ve onun, ona
-
64-Teğabün 1
ve huve : ve o
-
64-Teğabün 2
huve ellezî : o ki, odur
-
64-Teğabün 2
ve min-kum : ve sizden (sizin) bir kısmınız
-
64-Teğabün 2
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 3
ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
-
64-Teğabün 3
ve savvere-kum : ve size suret, şekil verdi
-
64-Teğabün 3
suvere-kum : sizin suretiniz, şekliniz
-
64-Teğabün 3
ve ileyhi : ve ona
-
64-Teğabün 4
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
64-Teğabün 4
ve ya'lemu : ve bilir
-
64-Teğabün 4
ve mâ : ve şey, şeyler
-
64-Teğabün 4
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 5
vebâle : vebal, kötü netice
-
64-Teğabün 5
ve lehum : ve onlar için vardır
-
64-Teğabün 6
ve tevellev : ve yüz çevirdiler
-
64-Teğabün 6
vestagnâ : ve müstağni olduğunu gösterdi
-
64-Teğabün 6
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 7
ve : andolsun (yemin anlamında)
-
64-Teğabün 7
ve zâlike : ve işte bu, bu
-
64-Teğabün 8
ve resûli-hî : ve onun resûlüne
-
64-Teğabün 8
ve en nûri ellezî : ve nur ki
-
64-Teğabün 8
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 9
ve men : ve kim
-
64-Teğabün 9
ve ya'mel sâlihan : ve salih amel işler, nefs tezkiyesi yapar
-
64-Teğabün 9
ve yudhil-hu : ve onu dahil eder, sokar, koyar
-
64-Teğabün 10
ve ellezîne : ve onlar
-
64-Teğabün 10
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
64-Teğabün 10
ve bi'se : ve (ne) kötü
-
64-Teğabün 11
ve men : ve kim
-
64-Teğabün 11
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 12
ve etîû : ve itaat edin
-
64-Teğabün 12
ve etîû : ve itaat edin
-
64-Teğabün 12
tevelleytum : siz yüz çevirdiniz
-
64-Teğabün 13
huve : o
-
64-Teğabün 13
ve alâ allâhi : ve Allah'a
-
64-Teğabün 13
li yetevekkel(i) : tevekkül etsinler
-
64-Teğabün 14
ve evlâdi-kum : ve sizin evlâtlarınız, çocuklarınız
-
64-Teğabün 14
aduvven : düşman
-
64-Teğabün 14
ve in ta'fû : ve eğer affederseniz
-
64-Teğabün 14
ve tasfehû : ve hoşgörürseniz, kusurlarına bakmazsanız
-
64-Teğabün 14
ve tagfirû : ve bağışlamak
-
64-Teğabün 15
ve evlâdu-kum : ve sizin evlâtlarınız, çocuklarınız
-
64-Teğabün 15
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 16
ve ismeû : ve dinleyin
-
64-Teğabün 16
ve etîû : ve itaat edin
-
64-Teğabün 16
ve enfikû : ve infâk edin, verin
-
64-Teğabün 16
ve men yûka : ve kim korursa, sakındırırsa
-
64-Teğabün 17
ve yagfir : ve mağfiret eder
-
64-Teğabün 17
ve allâhu : ve Allah
-
64-Teğabün 18
ve eş şehâdeti : ve müşahede edilen, görünen
-
65-Talâk 1
ve ahsû : ve sayın
-
65-Talâk 1
ve ittekû : ve takva sahibi olun
-
65-Talâk 1
ve lâ yahrucne : ve çıkmasınlar
-
65-Talâk 1
ve tilke : ve bu
-
65-Talâk 1
ve men : ve kim
-
65-Talâk 2
ve eşhidû : ve şahit olsun
-
65-Talâk 2
zevey : sahip
-
65-Talâk 2
ve ekîmû : ve yerine getirin
-
65-Talâk 2
ve el yevmi el âhiri : ve ahir güne, sonraki güne
-
65-Talâk 2
ve men : ve kim
-
65-Talâk 3
ve yerzuk-hu : ve onu rızıklandırır
-
65-Talâk 3
ve men : ve kim
-
65-Talâk 3
yetevekkel : tevekkül eder
-
65-Talâk 3
fe huve : o zaman o
-
65-Talâk 4
ve ellâî : ve onlar (o kadınlar)
-
65-Talâk 4
ve ellâî : ve olanlar
-
65-Talâk 4
ve ulâtu : ve onlar (kadınlar)
-
65-Talâk 4
ve men : ve kim
-
65-Talâk 5
ve men : ve kim
-
65-Talâk 5
ve yu'zım : ve büyütür, azamî yapar, artırır
-
65-Talâk 6
ve lâ tudârrû-hunne : ve onlara zarar vermeyin
-
65-Talâk 6
ve in : ve eğer
-
65-Talâk 6
ve i'temirû : ve görüşün
-
65-Talâk 6
ve in teâsertum : eğer bir güçlüğünüz olursa, zorlanırsanız
-
65-Talâk 7
ve men : ve kim
-
65-Talâk 8
ve keeyyin : ve nice, kaç tane
-
65-Talâk 8
ve rusuli-hî : ve onun resûlleri
-
65-Talâk 8
ve azzebnâ-hâ : ve ona azap ettik, onu (beldeyi, beldede olanları) azaplandırdık
-
65-Talâk 9
vebâle : vebal, kötü netice, ağır ceza
-
65-Talâk 9
ve kâne : ve oldu
-
65-Talâk 11
ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller) yaptılar
-
65-Talâk 11
ve men : ve kim
-
65-Talâk 11
ve ya'mel : ve amel eder, yapar, işler
-
65-Talâk 12
ve min el ardı : ve arzdan, yerden
-
65-Talâk 12
ve enne : ve olduğu
-
66-Tahrim 1
ve allâhu : ve Allah
-
66-Tahrim 2
ve allâhu : ve Allah
-
66-Tahrim 2
ve huve : ve o
-
66-Tahrim 3
ve iz : ve olmuştu
-
66-Tahrim 3
ve azhere-hu : ve onu zahir kıldı, izhar etti, bildirdi
-
66-Tahrim 3
ve a'rada : ve yüz çevirdi, vazgeçti
-
66-Tahrim 4
ve in : ve eğer
-
66-Tahrim 4
huve : o
-
66-Tahrim 4
ve cibrîlu : ve Cibril
-
66-Tahrim 4
ve sâlihu : ve salih olanlar
-
66-Tahrim 4
ve el melâiketu : ve melekler
-
66-Tahrim 5
ve ebkâren : ve bekâr, bakire kadınlar
-
66-Tahrim 6
ve ehlî-kum : ve yakınlarınızı
-
66-Tahrim 6
ve el hicâretu : ve taşlar
-
66-Tahrim 6
ve yef'alûne : ve yaparlar
-
66-Tahrim 8
ve yudhile-kum : ve sizi dahil eder, koyar
-
66-Tahrim 8
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar
-
66-Tahrim 8
ve bi eymâni-him : ve onların sağlarında
-
66-Tahrim 8
ve igfir-lenâ : ve bizi mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir)
-
66-Tahrim 9
ve el munâfikîne : ve münafıklar
-
66-Tahrim 9
ve igluz : ve galiz ol, sert davran
-
66-Tahrim 9
ve me'vâ-hum : ve onların barınacağı yer, sığınacağı yer
-
66-Tahrim 9
ve bi'se : ve ne kötü
-
66-Tahrim 10
ve imreete lûtin : ve Lut'un hanımı
-
66-Tahrim 10
ve kîle : ve denildi
-
66-Tahrim 11
ve darabe : ve vurdu, vurguladı
-
66-Tahrim 11
ve necci-nî : ve beni kurtar
-
66-Tahrim 11
ve ameli-hî : ve onun yaptıkları
-
66-Tahrim 11
ve necci-nî : ve beni kurtar
-
66-Tahrim 12
ve meryem(e) : Meryem
-
66-Tahrim 12
ve saddakat : ve tasdik etti
-
66-Tahrim 12
ve kutubi-hi : ve onun kitaplarını
-
66-Tahrim 12
ve kânet : ve idi, oldu
-
67-Mülk 1
ve huve : ve o
-
67-Mülk 2
ve el hayâte : ve hayat
-
67-Mülk 2
li yebluve-kum : sizi imtihan etmek için
-
67-Mülk 2
ve huve : ve o
-
67-Mülk 4
ve huve : ve o
-
67-Mülk 5
ve lekad : ve andolsun
-
67-Mülk 5
ve cealnâ-hâ : ve biz onu kıldık
-
67-Mülk 5
ve a'tednâ : ve biz hazırladık
-
67-Mülk 6
ve li ellezîne : ve onlar için
-
67-Mülk 6
ve bi'se : ve ne kötü
-
67-Mülk 7
ve hiye : ve o
-
67-Mülk 9
ve kulnâ : ve biz dedik
-
67-Mülk 10
ve kâlû : ve dediler
-
67-Mülk 12
ve ecrun : ve ecir, mükâfat
-
67-Mülk 13
ve esirrû : ve gizleyin
-
67-Mülk 14
ve huve : ve o
-
67-Mülk 15
huve ellezî : ki o ...dır
-
67-Mülk 15
ve kulû : ve yeyin
-
67-Mülk 15
ve ileyhi : ve ona
-
67-Mülk 18
ve lekad : ve andolsun
-
67-Mülk 19
e ve lem yerev ilâ : ve görmüyorlar mı (...a bakmıyorlar mı)
-
67-Mülk 19
ve yakbıdne : ve açıp kapayan, kanat çırpan
-
67-Mülk 20
huve : o
-
67-Mülk 21
ve nufûrin : ve uzak durma, nefret
-
67-Mülk 22
vechi-hî : yüzü üzerinde, yüzüstü
-
67-Mülk 23
huve ellezî : o ki
-
67-Mülk 23
ve ceale : ve kıldı, yaptı, verdi
-
67-Mülk 23
ve el ebsâre : ve görme hassası
-
67-Mülk 23
ve el ef'idete : ve fuad hassası, idrak etme hassası, gönül
-
67-Mülk 24
huve ellezî : o ki
-
67-Mülk 24
ve ileyhi : ve ona
-
67-Mülk 25
ve yekûlûne : derler ki
-
67-Mülk 26
ve innemâ : ve ancak, sadece
-
67-Mülk 27
ve kîle : ve denildi
-
67-Mülk 28
ve men : ve kimse
-
67-Mülk 29
huve : o
-
67-Mülk 29
ve aleyhi : ve ona
-
67-Mülk 29
tevekkelnâ : biz tevekkül ettik
-
67-Mülk 29
huve : o
-
68-Kalem 1
ve : andolsun (yemin anlamında 've')
-
68-Kalem 1
ve mâ : ve şeye, şeylere
-
68-Kalem 3
ve inne : ve muhakkak ki
-
68-Kalem 4
ve inne-ke : ve muhakkak ki sen
-
68-Kalem 5
ve yubsırûne : ve onlar görecekler
-
68-Kalem 7
huve : o
-
68-Kalem 7
ve huve : ve o
-
68-Kalem 9
veddû : temenni ettiler (istediler)
-
68-Kalem 10
ve lâ tutı' : ve itaat etme
-
68-Kalem 14
ve benîne : ve oğullar
-
68-Kalem 15
el evvelîne : evvelkiler
-
68-Kalem 18
ve : ve
-
68-Kalem 19
ve hum nâimûne : ve onlar uyuyorlar
-
68-Kalem 23
ve : ve
-
68-Kalem 25
ve : ve
-
68-Kalem 30
yetelâvemûne : karşılıklı levmediyorlar, kınıyorlar
-
68-Kalem 31
yâ veyle-nâ : yazıklar olsun bize
-
68-Kalem 33
ve le : ve elbette
-
68-Kalem 42
ve yud'avne : ve davet edilirler
-
68-Kalem 43
ve kad : ve olmuştu
-
68-Kalem 43
ve hum : ve onlar
-
68-Kalem 44
ve men : ve kimse
-
68-Kalem 45
ve umlî : ve ben mühlet, süre, zaman veriyorum
-
68-Kalem 48
ve lâ tekun : ve sen olma
-
68-Kalem 48
ve huve : ve o
-
68-Kalem 49
ve huve : ve o
-
68-Kalem 51
ve in yekâdu : ve neredeyse, az kalsın olur
-
68-Kalem 51
ve yekûlûne : ve diyorlar
-
68-Kalem 52
ve mâ : ve değildir
-
68-Kalem 52
huve : o
-
69-Hâkka 3
ve mâ : ve nedir
-
69-Hâkka 4
ve âdun : ve Ad (kavmi)
-
69-Hâkka 6
ve emmâ : ve amma, ise
-
69-Hâkka 7
ve semâniyete : ve sekiz
-
69-Hâkka 9
ve câe : ve geldi
-
69-Hâkka 9
ve men kable-hu : ve ondan önceki kimseler
-
69-Hâkka 9
ve el mu'tefikâtu : ve beldeleri alt üst edilen kimseler
-
69-Hâkka 12
ve teiye-hâ : ve onu bellesin
-
69-Hâkka 14
ve humilet(i) : ve taşındı, kaldırıldı
-
69-Hâkka 14
ve el cibâlu : ve dağlar
-
69-Hâkka 16
ve inşakkati : ve yarıldı
-
69-Hâkka 17
ve el meleku : ve o melek
-
69-Hâkka 17
ve yahmilu : ve taşır
-
69-Hâkka 21
huve : o
-
69-Hâkka 24
ve işrebû : ve için
-
69-Hâkka 25
ve emmâ : ve, ama, ise
-
69-Hâkka 26
ve lem edri : ve bilmeseydim
-
69-Hâkka 34
ve lâ yahuddu : ve teşvik etmez, etmiyordu
-
69-Hâkka 36
ve lâ : ve yoktur
-
69-Hâkka 39
ve mâ : ve şeylere
-
69-Hâkka 41
ve mâ : ve değildir
-
69-Hâkka 41
huve : o
-
69-Hâkka 42
ve lâ : ve değildir
-
69-Hâkka 44
ve lev : ve olsaydı
-
69-Hâkka 44
tekavvele : uydurdu
-
69-Hâkka 46
el vetîne : can damarı
-
69-Hâkka 48
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
69-Hâkka 49
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
69-Hâkka 50
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
69-Hâkka 51
ve inne-hu : ve muhakkak ki o
-
7-A'râf 6
ve : ve
-
7-A'râf 8
ve el veznu : ve tartı, ölçü
-
7-A'râf 9
ve men : ve kim
-
7-A'râf 11
ve : ve
-
7-A'râf 11
savver-nâ-kum : size suret (şekil) verdik
-
7-A'râf 16
agveyte-nî : beni azdırdın, beni azdırman
-
7-A'râf 19
ve yâ âdemu : ve ey Âdem
-
7-A'râf 19
ve zevcu-ke : ve senin zevcen
-
7-A'râf 20
vesvese : vesvese verdi
-
7-A'râf 21
ve : ve
-
7-A'râf 22
ve tafikâ : ve başladılar (ikisi)
-
7-A'râf 22
ve nâdâ-huma : ve ikisine seslendi
-
7-A'râf 22
ve ekul : ve söyledim
-
7-A'râf 23
ve in : ve eğer, şayet
-
7-A'râf 23
ve terham-nâ : ve bize rahmet et
-
7-A'râf 24
ve lekum : ve sizin için vardır
-
7-A'râf 24
ve metâ'un : ve metâ, geçinme
-
7-A'râf 25
ve : ve
-
7-A'râf 25
ve min-hâ : ve oradan
-
7-A'râf 26
ve : ve
-
7-A'râf 26
ve libâsu et takvâ : ve takva elbisesi
-
7-A'râf 27
ebevey-kum : sizin anne ve babanızı
-
7-A'râf 27
huve ve : o ve
-
7-A'râf 28
ve : ve
-
7-A'râf 28
veced-nâ : biz bulduk
-
7-A'râf 29
ve ekîmû : ve ikame edin, yönelin, döndürün
-
7-A'râf 29
ved'û-hu : ona dua edin
-
7-A'râf 30
ve : ve
-
7-A'râf 30
ve yahsebûne : ve zannederler, zannediyorlar
-
7-A'râf 31
ve işrebû : ve içiniz
-
7-A'râf 31
ve lâ tusrifû : ve israf etmeyin
-
7-A'râf 32
ve et tayyibâti : ve temiz, helâl olanlar
-
7-A'râf 33
ve el isme : ve günah
-
7-A'râf 33
ve el bagye : ve haddi aşma, isyan, zulüm
-
7-A'râf 33
ve en tekûlû : ve söylemeniz
-
7-A'râf 34
ve li kulli ummetin : ve bütün ümmetler için vardır
-
7-A'râf 34
ve lâ yestakdimûne : ve öne alınmaz, ileri alınmaz
-
7-A'râf 35
ve asleha : ve nefsini ıslâh ederse
-
7-A'râf 35
ve lâ hum yahzenûne : ve onlar mahzun olmazlar
-
7-A'râf 36
ve ellezîne : ve o kimseler ki
-
7-A'râf 36
ve estekberû : ve büyüklendiler, kibirlendiler
-
7-A'râf 37
yeteveffevne-hum : onların vefat ettirir
-
7-A'râf 37
ve şehidû : ve şahit oldular
-
7-A'râf 38
ve el insi : ve insanlar(dan)
-
7-A'râf 38
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
7-A'râf 39
ve kâlet : ve dedi (dediler)
-
7-A'râf 40
ve estekberû : ve büyüklendiler, kibirlendiler
-
7-A'râf 40
ve lâ yedhulûne el cennete : ve cennete giremezler
-
7-A'râf 41
ve : ve
-
7-A'râf 42
ve : ve
-
7-A'râf 42
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işleyenler (nefs tezkiyesi yapanlar)
-
7-A'râf 43
ve neza'nâ : ve çekip aldık
-
7-A'râf 43
ve mâ kun-nâ : ve biz olmadık, olmazdık
-
7-A'râf 44
ve nâdâ : ve seslendiler
-
7-A'râf 44
en kad veced-nâ : biz bulduk
-
7-A'râf 44
vecedtum : siz buldunuz
-
7-A'râf 45
ve yebgûne-hâ : ve onun ... olmasını isterler
-
7-A'râf 45
ivecen : eğrilik, eğri, kusurlu
-
7-A'râf 45
ve : ve
-
7-A'râf 46
ve beyne-humâ : ve ikisi arasında (vardır)
-
7-A'râf 46
ve nâdev : ve nida ettiler, seslendiler
-
7-A'râf 46
ve hum : ve onlar
-
7-A'râf 47
ve izâ surifet : ve çevrildikleri zaman
-
7-A'râf 48
ve nâdâ : ve seslendiler
-
7-A'râf 48
ve mâ : ve şey, şeyler
-
7-A'râf 49
ve lâ entum tahzenûne : ve siz mahzun olmayacaksınız
-
7-A'râf 50
ve nâdâ : ve seslendiler
-
7-A'râf 51
lehven : eğlence, oyalanma
-
7-A'râf 51
ve leiben : ve oyun
-
7-A'râf 51
ve mâ : ve nasıl
-
7-A'râf 52
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 52
ve rahmeten : ve bir rahmet olarak
-
7-A'râf 53
ve dalle : ve saptı, uzaklaştı, ayrıldı
-
7-A'râf 54
ve el ardı : ve arz, yeryüzü
-
7-A'râf 54
ve eş şemse : ve güneş
-
7-A'râf 54
ve el kamere : ve ay
-
7-A'râf 54
ve en nucûme : ve yıldızlar
-
7-A'râf 54
vel emru : ve emir
-
7-A'râf 55
ve hufyeten : ve gizli olarak
-
7-A'râf 56
ve lâ tufsidû : ve fesat, bozgunculuk çıkarmayın
-
7-A'râf 56
ved'û-hu (ve udû-hu) : ona dua edin
-
7-A'râf 56
ve tamaan : ve ümit ederek
-
7-A'râf 57
ve huve ellezî : ve ... olan kişi odur
-
7-A'râf 58
ve el beledu : ve şehir, belde
-
7-A'râf 58
ve ellezî habuse : ve kötü olan ki
-
7-A'râf 61
ve lâkin-nî : ve, fakat ben
-
7-A'râf 62
ve ensahu : ve nasihat ediyorum, öğüt veriyorum
-
7-A'râf 63
e ve acibtum : ve şaşırdınız mı
-
7-A'râf 63
ve li tettekû : ve takva sahibi olmanız için
-
7-A'râf 63
ve lealle-kum : ve umulur ki böylece siz
-
7-A'râf 64
ve ellezîne : o kimseleri
-
7-A'râf 64
ve : ve
-
7-A'râf 65
ve ilâ âdin : ve Ada, Ad kavmine
-
7-A'râf 66
ve innâ : ve muhakkak ki biz
-
7-A'râf 67
ve lâkin-nî : ve fakat ben
-
7-A'râf 68
ve ene : ve ben
-
7-A'râf 69
e ve acibtum : ve şaşırdınız mı
-
7-A'râf 69
ve uzkurû : ve hatırlayın
-
7-A'râf 69
ve zâdekum : ve size arttırdı, güçlü yaptı
-
7-A'râf 70
ve nezere : ve bırakalım, terkedelim
-
7-A'râf 71
ve gadabun : ve öfke
-
7-A'râf 71
ve âbâu-kum : ve babalarınız, atalarınız
-
7-A'râf 72
ve ellezîne : ve o kimseleri
-
7-A'râf 72
ve kata'nâ : ve kestik (bitirdik)
-
7-A'râf 72
ve mâ kânû mu'minîne : ve mü'min olmadılar
-
7-A'râf 73
ve ilâ semûde : ve Semud'a
-
7-A'râf 73
ve lâ temessû-hâ : ve ona dokunmayın
-
7-A'râf 74
ve uzkurû : ve hatırlayın
-
7-A'râf 74
ve bevvee-kum : ve sizi yerleştirdi
-
7-A'râf 74
ve : ve
-
7-A'râf 74
ve lâ ta'sev : ve karışıklık çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın
-
7-A'râf 77
ve atev : ve haddi aştılar, isyan ettiler
-
7-A'râf 77
ve kâlû : ve dediler
-
7-A'râf 79
fe tevellâ : o zaman yüz çevirdi, döndü
-
7-A'râf 79
ve kâle : ve dedi
-
7-A'râf 79
ve nesahtu : ve nasihat ettim, öğüt verdim
-
7-A'râf 79
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
7-A'râf 80
ve lûtan : ve Lut (as)
-
7-A'râf 81
şehveten : şehvetle
-
7-A'râf 82
ve mâ kâne : ve olmadı
-
7-A'râf 83
ve ehle-hu : ve onun ehlini, ailesini
-
7-A'râf 84
ve emtar-nâ : ve yağmur yağdırdık
-
7-A'râf 85
ve ilâ medyene : ve Medyen'e
-
7-A'râf 85
ve el mîzâne : ve mizan, tartı
-
7-A'râf 85
ve lâ tebhasû : eksiltmeyin, hakkını vermemezlik yapmayın
-
7-A'râf 85
ve lâ tufsidû : ve fesat çıkartmayın
-
7-A'râf 86
ve lâ tak'udû : ve oturmayın
-
7-A'râf 86
ve tasuddûne : ve mani oluyorsunuz, engelliyorsunuz, men ediyorsunuz
-
7-A'râf 86
ve tebgûne-hâ : ve onda arıyorsunuz, istiyorsunuz
-
7-A'râf 86
ivecen : eğrilik
-
7-A'râf 86
ve uzkurû : ve hatırlayın
-
7-A'râf 86
ve unzurû : ve bakın (ibret alın)
-
7-A'râf 87
ve in kâne : ve eğer olursa, ... ise
-
7-A'râf 87
ve tâifetun : ve bir taife, grup, kısım
-
7-A'râf 87
ve huve : ve O
-
7-A'râf 88
ve ellezîne : ve o kimseleri
-
7-A'râf 88
e ve lev : ve ... ise de mi?
-
7-A'râf 89
ve mâ yekûnu : ve olamaz, olmaz
-
7-A'râf 89
vesia : kapsadı, içine aldı, ihata etti, kuşattı
-
7-A'râf 89
tevekkel-nâ : biz tevekkül ettik, güvendik
-
7-A'râf 89
ve beyne kavmi-nâ : ve kavmimizin arasını
-
7-A'râf 89
ve ente : ve sen
-
7-A'râf 90
ve kâle : dedi
-
7-A'râf 93
fe tevellâ : o zaman yüz çevirdi
-
7-A'râf 93
ve kâle : ve dedi
-
7-A'râf 93
ve nesahtu : ve nasihat ettim (öğüt verdim)
-
7-A'râf 94
ve mâ : ve olmadı (yoktur)
-
7-A'râf 94
ve ed darrâi : ve şiddetli darlık, zarar, hastalık, zorluk
-
7-A'râf 95
ve kâlû : ve dediler
-
7-A'râf 95
ve es serrâu : ve hayır, surur, ferahlık
-
7-A'râf 95
ve hum : ve onlar
-
7-A'râf 96
ve lev : ve eğer
-
7-A'râf 96
ve ittekav : ve takva sahibi oldular
-
7-A'râf 96
ve el ardı : ve yerden
-
7-A'râf 96
ve lâkin : lâkin, fakat
-
7-A'râf 97
ve hum : ve onlar
-
7-A'râf 98
e ve emine : ve emin mi oldu(lar)
-
7-A'râf 98
ve hum : ve onlar
-
7-A'râf 100
e ve lem yehdi : ve hidayete erdirmez mi
-
7-A'râf 100
ve natbeu : ve tabederiz, damgalarız, mühürleriz
-
7-A'râf 101
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 102
ve mâ veced-nâ : ve biz bulmadık
-
7-A'râf 102
ve in : ve sadece, ancak
-
7-A'râf 102
veced-nâ : biz bulduk
-
7-A'râf 103
ve melâi-hi : ve onun önde gelenleri, ileri gelenleri
-
7-A'râf 104
ve kâle : ve dedi
-
7-A'râf 108
ve neze'a : ve çekip çıkardı
-
7-A'râf 111
ve ehâ-hu : ve kardeşini
-
7-A'râf 111
ve ersil : ve gönder (yolla)
-
7-A'râf 113
ve câe : ve geldi
-
7-A'râf 114
ve inne-kum : ve mutlaka siz
-
7-A'râf 115
ve immâ : öyle mi ... böyle mi, ya ... ya da
-
7-A'râf 116
ve isterhebû-hum : ve onları korkuttular
-
7-A'râf 116
ve câû : ve geldiler (getirdiler)
-
7-A'râf 117
ve evhay-nâ : ve biz vahyettik
-
7-A'râf 118
ve batale : ve bâtıl oldu, yok oldu
-
7-A'râf 119
ve inkalebû : ve geri döndüler
-
7-A'râf 120
ve ulkıye : ve atıldılar (yere kapanarak secde ettiler)
-
7-A'râf 122
ve hârûne : ve Harun (as)
-
7-A'râf 124
ve ercule-kum : ve ayaklarınız
-
7-A'râf 126
ve : ve
-
7-A'râf 126
ve teveffe-nâ : ve bizi vefat ettir, öldür
-
7-A'râf 127
ve kâle el meleu : ve ileri gelenler dedi
-
7-A'râf 127
ve kavme-hu : ve onun kavmini
-
7-A'râf 127
ve yezere-ke : ve seni terkederler
-
7-A'râf 127
ve âlihete-ke : ve senin ilâhlarını
-
7-A'râf 127
ve nestahyî : ve sağ (canlı) bırakacağız
-
7-A'râf 127
ve in-nâ : ve muhakkak ki biz
-
7-A'râf 128
ve usbirû : ve sabredin
-
7-A'râf 128
ve el âkıbetu : ve sonuç (zafer)
-
7-A'râf 129
ve min ba'di : ve ...den sonra
-
7-A'râf 129
aduvve-kum : sizin düşmanlarınız
-
7-A'râf 129
ve yestahlife-kum : ve sizi halifeler yapar, onların yerine geçirir
-
7-A'râf 130
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 130
ve naksın : ve eksiltme, kıtlık
-
7-A'râf 131
ve in : ve eğer
-
7-A'râf 131
ve men mea-hu : ve onunla beraber olan kimseler, beraberindekiler
-
7-A'râf 132
ve kâlû : ve dediler
-
7-A'râf 133
ve el cerâde : ve çekirgeler (çekirge afeti)
-
7-A'râf 133
ve el kummele : ve bitler (elbise yiyen ve vücudun kanını emen bir çeşit bit)
-
7-A'râf 133
ve ed dafâdia : ve kurbağalar
-
7-A'râf 133
ve ed deme : ve kan
-
7-A'râf 133
ve kânû : ve oldular
-
7-A'râf 134
ve lemmâ : ve ... olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 134
ve le nursilu-enne : ve mutlaka göndereceğiz
-
7-A'râf 136
ve kânû : ve oldular
-
7-A'râf 137
ve evresnâ el kavme : o kavmi varis kıldık
-
7-A'râf 137
ve megâribe-hâ elletî : ve onun batısı ki o
-
7-A'râf 137
ve temmet : ve yerine geldi, tamamlandı
-
7-A'râf 137
ve demmer-nâ : ve helâk ettik
-
7-A'râf 137
ve kavmu-hu : ve onun kavmi
-
7-A'râf 137
ve mâ : ve şey, şeyler
-
7-A'râf 138
ve câvez-nâ : ve geçirdik
-
7-A'râf 139
ve bâtılun : ve bâtıldır (boştur)
-
7-A'râf 140
ve huve : ve O
-
7-A'râf 141
ve iz : ve o zaman, olmuştu
-
7-A'râf 141
ve yestahyûne : ve sağ bırakıyorlar
-
7-A'râf 141
ve fî zâlikum : ve işte bunda vardır
-
7-A'râf 142
ve vâad-nâ : ve vaadettik
-
7-A'râf 142
ve etmem-nâ-hâ : ve onu biz tamamladık
-
7-A'râf 142
ve kâle mûsâ : ve Musa (as) dedi
-
7-A'râf 142
ve aslıh : ve ıslâh et
-
7-A'râf 142
ve lâ tettebi' : ve tâbî olma, uyma
-
7-A'râf 143
ve lemmâ : ve olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 143
ve kelleme-hu : ve onunla konuştu
-
7-A'râf 143
ve lâkin unzur : ve fakat bak
-
7-A'râf 143
ve harra mûsâ : ve Musa (as) düştü
-
7-A'râf 143
ve ene : ve ben
-
7-A'râf 143
evvelu el mu'minîne : mü'minlerin ilkiyim
-
7-A'râf 144
ve bi kelâmî : ve kelâmımla, sözümle
-
7-A'râf 144
ve kun : ve ol
-
7-A'râf 145
ve keteb-nâ : ve biz yazdık
-
7-A'râf 145
ve tafsîlen : ve tafsil ederek (ayrı ayrı açıklayarak)
-
7-A'râf 145
bi kuvvetin : kuvvetle
-
7-A'râf 145
ve'mur (ve u'mur) : ve emret
-
7-A'râf 146
ve in : ve eğer, ... olsa bile
-
7-A'râf 146
ve in : ve eğer
-
7-A'râf 146
ve in : ve eğer
-
7-A'râf 146
ve kânû : ve oldular
-
7-A'râf 147
ve ellezîne : ve o kimseler
-
7-A'râf 147
ve likâi : ve karşılaşma, kavuşma, ulaşma
-
7-A'râf 148
vettehaze (ve ittehaze) : ve edindiler
-
7-A'râf 148
ve lâ yehdî-him : ve onları hidayet etmiyor
-
7-A'râf 148
ve kânû : ve oldular
-
7-A'râf 149
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
7-A'râf 149
ve raev : ve gördüler
-
7-A'râf 149
ve yağfir-lenâ : ve bize mağfiret eder
-
7-A'râf 150
ve lemmâ : ve olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 150
ve elka el elvâha : levhaları bıraktı (attı)
-
7-A'râf 150
ve ehaze : ve aldı, tuttu
-
7-A'râf 150
ve kâdû : ve neredeyse, az kalsın
-
7-A'râf 150
ve lâ tec'al-nî : ve beni kılma
-
7-A'râf 151
ve li ahî : ve kardeşimi
-
7-A'râf 151
ve edhil-nâ : ve bizi dahil et
-
7-A'râf 151
ve ente : ve sen
-
7-A'râf 152
ve zilletun : ve bir zillet
-
7-A'râf 152
ve kezâlike : ve böylece, işte böyle
-
7-A'râf 153
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar, ... yapanlar
-
7-A'râf 153
ve âmenû : ve âmenû oldular
-
7-A'râf 154
ve lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 154
ve fî nushati-hâ : ve onun nüshasında (sayfalarında) vardır
-
7-A'râf 154
ve rahmetun : ve rahmet
-
7-A'râf 155
vahtâra (ve ahtâra) : ve seçti
-
7-A'râf 155
ve iyyâye : ve beni
-
7-A'râf 155
ve tehdî : ve hidayete erdirirsin
-
7-A'râf 155
veliyyu-nâ : bizim velîmizsin, dostumuzsun
-
7-A'râf 155
verhamnâ (ve ırham-nâ) : ve bize merhamet et
-
7-A'râf 155
ve ente : ve sen
-
7-A'râf 156
vektub (ve uktub) : ve yaz
-
7-A'râf 156
ve fî el âhırati : ve ahirette
-
7-A'râf 156
ve rahmetî : ve rahmetim
-
7-A'râf 156
vesiat : kapsadı, kuşattı, (geniştir) içine aldı
-
7-A'râf 156
ve yu'tûne ez zekâte : ve zekâtı verirler
-
7-A'râf 156
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler ki, onlar ki
-
7-A'râf 157
ve el incîli : ve İncil
-
7-A'râf 157
ve yenhâ-hum : ve onlara yasaklar, onları nehyeder
-
7-A'râf 157
ve yuhıllu : ve helâl kılar
-
7-A'râf 157
ve yuharrimu : ve haram kılar
-
7-A'râf 157
ve yedau : ve kaldırır
-
7-A'râf 157
ve el aglâle elletî : ve zincirin halkaları ki o
-
7-A'râf 157
ve azzerû-hu : ona saygı gösterdiler
-
7-A'râf 157
ve nasarû-hu : ve ona yardım ettiler
-
7-A'râf 157
ve ittebeû en nûre ellezî : ve o nura tâbî oldular ki o
-
7-A'râf 158
ve el ardı : ve yeryüzü
-
7-A'râf 158
illâ huve : ondan başka
-
7-A'râf 158
ve yumîtu : ve o öldürür
-
7-A'râf 158
ve resûli-hi : ve onun resûlüne
-
7-A'râf 158
ve kelimâti-hî : ve kelimelerine, onun sözlerine
-
7-A'râf 158
ve ittebiû-hu : ve ona tâbî olun
-
7-A'râf 159
ve min kavmi mûsâ : ve Musa (as)'ın kavminden
-
7-A'râf 159
ve bi-hi : ve onunla
-
7-A'râf 160
ve evhay-nâ : ve biz vahyettik
-
7-A'râf 160
ve zallelnâ : ve biz gölgeledik
-
7-A'râf 160
ve enzelnâ : ve indirdik
-
7-A'râf 160
ve es selvâ : ve bıldırcın
-
7-A'râf 160
ve mâ zâlemû-nâ : ve bize zulmetmediler
-
7-A'râf 160
ve lâkin : ve fakat
-
7-A'râf 161
ve iz kîle lehum : ve onlara ... denilmişti
-
7-A'râf 161
ve kulû : ve yeyin
-
7-A'râf 161
ve kûlû : ve deyin, söyleyin
-
7-A'râf 161
ve udhulû el bâbe : ve kapıdan girin (dahil olun)
-
7-A'râf 163
ves'el-hum : ve onlara sor
-
7-A'râf 163
ve yevme : ve o gün
-
7-A'râf 164
ve iz kâlet : ve dediği zaman
-
7-A'râf 164
ve lealle-hum : ve umulur ki böylece onlar
-
7-A'râf 165
ve ahaznâ ellezîne : ve o kimseleri yakaladık, aldık
-
7-A'râf 167
ve iz teezzene : ve bildirmişti
-
7-A'râf 167
ve inne-hu : ve muhakkak ki o, gerçekten o
-
7-A'râf 168
ve katta'nâ-hum : ve onları ayrı ayrı böldük, ayırdık
-
7-A'râf 168
ve min-hum : ve onlardan (bir kısmı)
-
7-A'râf 168
ve belev-nâ-hum : ve biz onları imtihan ettik
-
7-A'râf 168
ve es seyyiâti : ve kötülük, negatif derece kazandıran ameller
-
7-A'râf 169
verisû el kitâbe : kitaba varis oldular
-
7-A'râf 169
ve yekûlûne : ve derler
-
7-A'râf 169
ve in ye'ti-him : ve eğer onlara gelse
-
7-A'râf 169
ve deresû : ve okudular, öğrendiler
-
7-A'râf 169
ve ed dâru el âhıratu : ve ahiret yurdu
-
7-A'râf 170
ve ellezîne : ve o kimseler ki, onlar ki
-
7-A'râf 170
ve ekâmû es salâte : ve namazı ikame ederler
-
7-A'râf 171
ve iz netaknâ el cebele : dağı kaldırdığımız zaman
-
7-A'râf 171
ve zannû : ve zannettiler
-
7-A'râf 171
bi kuvvetin : kuvvetle, sımsıkı
-
7-A'râf 171
ve uzkurû : ve hatırlayın, zikredin
-
7-A'râf 172
ve iz ehaze : ve çıkardığı, aldığı zaman
-
7-A'râf 172
ve eşhede-hum : ve onları şahit tuttu
-
7-A'râf 173
ve kun-nâ : ve biz olduk
-
7-A'râf 174
ve kezâlike : ve işte böyle
-
7-A'râf 174
ve lealle-hum : ve umulur ki, böylece onlar
-
7-A'râf 175
vetlu (ve utlu) : ve tilâvet et, oku, anlat
-
7-A'râf 176
ve lev : ve eğer, şayet
-
7-A'râf 176
ve lâkinne-hu : ve fakat o
-
7-A'râf 176
ve ittebea : ve tâbi oldu, uydu
-
7-A'râf 177
ve enfuse-hum : ve nefslerine, kendilerine
-
7-A'râf 178
fe huve el muhtedî : o takdirde, artık o hidayete ermiştir
-
7-A'râf 178
ve men : ve kim, kimi
-
7-A'râf 179
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 179
ve el insi : ve insanlar
-
7-A'râf 179
ve lehum : ve onların vardır
-
7-A'râf 179
ve lehum : ve onların vardır
-
7-A'râf 180
ve li allâhi : ve Allah'ındır
-
7-A'râf 180
ve zerû ellezîne : ve o kimseleri terket
-
7-A'râf 181
ve mim-men (min men) : ve o kimselerden
-
7-A'râf 181
ve bi-hi : ve onunla
-
7-A'râf 182
vellezine (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
7-A'râf 183
ve umlî : ve uzatırım, mühlet veririm
-
7-A'râf 184
e ve : ve ... mı?
-
7-A'râf 184
in huve illâ : o ancak ...'dır
-
7-A'râf 185
e ve lem yanzurû : bakmıyorlar mı, bakmazlar mı
-
7-A'râf 185
ve el ardı : ve yeryüzü
-
7-A'râf 185
ve : ve
-
7-A'râf 186
ve yezeru-hum : ve onları bırakır, terkeder
-
7-A'râf 187
illâ huve : ondan başkası
-
7-A'râf 187
ve el ardı : ve arz, yer
-
7-A'râf 187
ve lâkinne : ve lâkin, fakat
-
7-A'râf 188
ve lâ darran : ve darlık, zarar vermemek
-
7-A'râf 188
ve lev kuntu : ve eğer ben olsaydım
-
7-A'râf 188
ve : ve
-
7-A'râf 188
ve beşîrun : ve bir müjdeleyici
-
7-A'râf 189
huve ellezî : o ki, ... yapan odur
-
7-A'râf 189
ve ceale : ve kıldı, yarattı
-
7-A'râf 191
ve hum : ve onlar kendileri
-
7-A'râf 192
ve lâ yestetîûne : ve güç yetiremezler
-
7-A'râf 192
ve lâ : ve olmaz
-
7-A'râf 193
ve in ted'û-hum : ve eğer onları çağırırsanız
-
7-A'râf 196
veliyyiye allâhu ellezine : benim velîm Allah'tır ki o
-
7-A'râf 196
ve huve : ve O
-
7-A'râf 196
yetevelle es sâlihîne : salihlere velîlik yapar (dost olur)
-
7-A'râf 197
ve ellezîne : ve onlar
-
7-A'râf 197
ve lâ : ve olmaz
-
7-A'râf 198
ve in ted'û-hum : ve eğer onları çağırırsanız
-
7-A'râf 198
ve terâ-hum : ve onları görürsün
-
7-A'râf 198
ve hum : ve onlar
-
7-A'râf 199
huzil afve (huz el afve) : affı ahzet, af yolunu tut, affı benimse, affı kendine usül edin
-
7-A'râf 199
ve'mur (ve u'mur) : ve emret
-
7-A'râf 199
ve a'rıd : ve yüz çevir
-
7-A'râf 200
ve immâ : ve ama, fakat ... olursa
-
7-A'râf 202
ve ihvânu-hum : ve onların kardeşleri
-
7-A'râf 203
ve izâ lem te'ti-him : ve onlara getirmediğin zaman
-
7-A'râf 203
ve huden : ve bir hidayet, hidayete erdiren (Allah'a ulaştıran)
-
7-A'râf 203
ve rahmetun : ve bir rahmet
-
7-A'râf 204
ve izâ kurie el kur'ânu : ve Kur'ân okunduğu zaman
-
7-A'râf 204
ve ensıtû : ve susun
-
7-A'râf 205
vezkur (ve uzkur) : ve zikret
-
7-A'râf 205
ve hîfeten : ve korkarak, ürpererek
-
7-A'râf 205
ve dûne el cehri : ve sesli olmayarak (açıkça olmayarak), sessizce
-
7-A'râf 205
ve el âsâli : ve akşamları (ikindi akşam arası zaman)
-
7-A'râf 205
ve lâ tekun : ve sen olma
-
7-A'râf 206
ve yusebbihûne-hu : ve onu tesbih ederler
-
7-A'râf 206
ve lehu : ve ona
-
70-Meâric 4
ve er rûhu : ve ruh
-
70-Meâric 7
ve nerâ-hu : ve biz onu görüyoruz
-
70-Meâric 9
ve tekûnu : ve olacak
-
70-Meâric 10
ve lâ yes'elu : ve sormaz
-
70-Meâric 11
yeveddu : temenni eder, olmasını ister
-
70-Meâric 12
ve sâhıbeti-hî : ve eşi
-
70-Meâric 12
ve ahî-hi : ve kardeşi
-
70-Meâric 13
ve fasîleti-hi : ve aşiretini
-
70-Meâric 14
ve men : ve kim
-
70-Meâric 17
ve tevellâ : ve yüz çeviren
-
70-Meâric 18
ve cemea : ve topladı
-
70-Meâric 21
ve izâ messe-hu : ve ona dokunduğu zaman
-
70-Meâric 24
ve ellezîne : ve onlar
-
70-Meâric 25
ve el mahrûmi : ve mahrum olanlar için
-
70-Meâric 26
ve ellezîne : ve onlar
-
70-Meâric 27
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 29
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 31
verâe : arkası
-
70-Meâric 32
ve ellezîne : ve onlar
-
70-Meâric 32
ve ahdi-him : ve ahdleri
-
70-Meâric 33
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 34
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 37
ve an(i) eş şimâli : ve sol yandan
-
70-Meâric 40
ve el megâribi : ve garb, batı(lar)
-
70-Meâric 41
ve mâ nahnu : ve biz değiliz
-
70-Meâric 42
ve yel'abû : ve oynasınlar, eğlensinler
-
71-Nuh 3
ve ittekû-hu : ve ona karşı takva sahibi olun
-
71-Nuh 3
ve etîû-ni : ve bana itaat edin
-
71-Nuh 4
ve yûahhir-kum : ve sizi tehir etsin (ömür versin)
-
71-Nuh 5
ve nehâran : ve gündüz
-
71-Nuh 7
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
71-Nuh 7
ve istagşev : ve gışavet (perdeleme) yaptılar, büründüler
-
71-Nuh 7
ve esarrû : ve Israr ettiler
-
71-Nuh 7
ve istekberû : ve büyüklük tasladılar
-
71-Nuh 9
ve esrertu : ve gizledim, sır olarak bildirdim
-
71-Nuh 12
ve yumdid-kum : ve size imdat etsin, size yardım etsin
-
71-Nuh 12
ve benîne : oğullar, erkek çocuklar
-
71-Nuh 12
ve yec'al : ve kılsın, yapsın
-
71-Nuh 12
ve yec'al : ve kılsın, yapsın
-
71-Nuh 14
ve kad : ve olmuştu
-
71-Nuh 16
ve ceale : ve kıldı
-
71-Nuh 16
ve ceale : ve kıldı
-
71-Nuh 17
ve allâhu : ve Allah
-
71-Nuh 18
ve yuhricu-kum : ve sizi çıkaracak
-
71-Nuh 19
ve allâhu : ve Allah
-
71-Nuh 21
ve ittebeû : ve tâbî oldular
-
71-Nuh 21
ve veledu-hû : ve onun çocukları, çocukları
-
71-Nuh 22
ve mekerû : ve hileler kurdular
-
71-Nuh 23
ve kâlû : ve dediler
-
71-Nuh 23
ve lâ tezerunne(tezeru-enne) : ve sakın bırakmayın, terketmeyin
-
71-Nuh 23
vedden : Vedd
-
71-Nuh 23
ve lâ : ve değil
-
71-Nuh 23
ve lâ : ve değil
-
71-Nuh 23
ve yaûka : ve Yaûka
-
71-Nuh 23
ve nesran : ve Nesra
-
71-Nuh 24
ve kad : ve olmuştu
-
71-Nuh 24
ve lâ tezidi : ve artırma
-
71-Nuh 26
ve kâle : ve dedi
-
71-Nuh 27
ve lâ yelidû : ve doğurmazlar
-
71-Nuh 28
ve li vâlideyye : ve annemi, babamı
-
71-Nuh 28
ve li : ve ...i
-
71-Nuh 28
ve li : ve ...i
-
71-Nuh 28
ve el mu'minâti : ve mü'min kadınlar
-
71-Nuh 28
ve lâ tezidi : ve artırma
-
72-Cin 2
ve len nuşrike : ve asla ortak koşmayız
-
72-Cin 3
ve enne-hu : ve onun ..... olduğu
-
72-Cin 3
ve lâ : ve değil, olmaz, olmadı
-
72-Cin 3
veleden : veled, oğul
-
72-Cin 4
ve enne-hu : ve onun ..... olduğu
-
72-Cin 5
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 5
ve el cinnu : ve cinler
-
72-Cin 6
ve enne-hu kâne : ve onun ..... olduğu oluyordu, oluyordu
-
72-Cin 7
ve enne-hum : ve onlar ..... olduğunu
-
72-Cin 8
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 8
vecednâ-hâ : onu bulduk
-
72-Cin 8
ve şuhuben : ve şihaplar, yakıcı ışınlar, kayan yıldızlar, ateş şuleleri
-
72-Cin 9
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 10
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 11
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 11
ve min-nâ : ve bizden (bir kısmımız)
-
72-Cin 12
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 12
ve len nu'cize-hu : ve asla onu aciz bırakamayız
-
72-Cin 13
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 13
ve lâ : ve yoktur, olmaz
-
72-Cin 14
ve ennâ : ve gerçekten biz
-
72-Cin 14
ve min-nâ : ve bizden (bir kısmımız)
-
72-Cin 15
ve emmâ : ve lâkin
-
72-Cin 16
ve en lev : ve eğer olsalardı
-
72-Cin 17
ve men : ve kim
-
72-Cin 18
ve enne : ve muhakkak ki
-
72-Cin 19
ve enne-hu : ve muhakkak ki o
-
72-Cin 20
ve lâ uşriku : ve ortak etmem
-
72-Cin 21
ve lâ : ve değil
-
72-Cin 22
ve len ecide : ve ben asla bulamam
-
72-Cin 23
ve risâlâti-hî : ve onun risaleti
-
72-Cin 23
ve men : ve kim
-
72-Cin 23
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
72-Cin 24
ve ekallu : ve daha az
-
72-Cin 27
ve min halfi-hî : ve onun arkasından
-
72-Cin 28
ve ahâta : ve ihata etti, kuşattı
-
72-Cin 28
ve ahsâ : ve saydı, sayıp tespit etti
-
73-Müzzemmil 4
ve rettili : ve güzel oku
-
73-Müzzemmil 6
ve akvemu : ve daha kavî, daha kuvvetli, daha sağlam
-
73-Müzzemmil 8
ve uzkur : ve zikret
-
73-Müzzemmil 8
ve tebettel : ve gönülden bağlan, ona yönel, ona ulaş
-
73-Müzzemmil 9
ve el magribi : ve batı
-
73-Müzzemmil 9
huve : o
-
73-Müzzemmil 9
vekîlen : vekil
-
73-Müzzemmil 10
ve isbir : ve sabret
-
73-Müzzemmil 10
ve uhcur-hum : ve onlardan hicret et, ayrıl
-
73-Müzzemmil 11
ve zer-nî : ve bana bırak
-
73-Müzzemmil 11
ve el mukezzibîne : ve yalanlayanlar
-
73-Müzzemmil 11
ve mehil-hum : ve onlara mehil ver, mühlet ver, süre tanı
-
73-Müzzemmil 12
ve cahîmen : ve alevli ateş
-
73-Müzzemmil 13
ve taâmen : ve yemek
-
73-Müzzemmil 13
ve azâben : ve azap
-
73-Müzzemmil 14
ve el cibâlu : ve dağlar
-
73-Müzzemmil 14
ve kâneti : ve oldu, olmuştur
-
73-Müzzemmil 16
vebîlen : çok ağır
-
73-Müzzemmil 20
ve nısfe-hu : ve onun yarısı
-
73-Müzzemmil 20
ve suluse-hu : ve onun üçte biri
-
73-Müzzemmil 20
ve tâifetun : ve bir topluluk
-
73-Müzzemmil 20
ve allâhu : ve Allah
-
73-Müzzemmil 20
ve en nehâre : ve gündüz
-
73-Müzzemmil 20
ve âharûne : ve diğerleri
-
73-Müzzemmil 20
ve âharûne : ve diğerleri, diğer bir kısmı
-
73-Müzzemmil 20
ve ekîmû es salâte : ve namazı ikame edin, devamlı kılın
-
73-Müzzemmil 20
ve âtû ez zekâte : ve zekâtı verin
-
73-Müzzemmil 20
ve akridu : ve borç verin
-
73-Müzzemmil 20
ve mâ : ve şey
-
73-Müzzemmil 20
huve : o
-
73-Müzzemmil 20
ve a'zame : ve daha büyük, en büyük
-
73-Müzzemmil 20
ve istagfirû allâhe : ve Allah'a istiğfar edin, tövbe edip Allah'tan mağfiret dileyin
-
74-Müddessir 3
ve rabbe-ke : ve senin Rabbin
-
74-Müddessir 4
ve siyâbe-ke : ve elbisen
-
74-Müddessir 5
ve er rucze : ve azap
-
74-Müddessir 6
ve lâ temnun : ve iyilik yapma, lütufta bulunma
-
74-Müddessir 7
ve li : ve için
-
74-Müddessir 11
ve men : ve kimse, kişi
-
74-Müddessir 12
ve ce'altu : ve kıldım, yaptım
-
74-Müddessir 13
ve benîne : ve oğullar, erkek çocuklar
-
74-Müddessir 14
ve mehhedtu : ve bolluk, genişlik verdim, geniş imkânlar sağladım
-
74-Müddessir 18
ve kaddere : ve takdir etti, ölçtü, tespit etti, karar verdi
-
74-Müddessir 22
ve besere : ve yüzünü ekşitti
-
74-Müddessir 23
ve istekbera : ve büyüklük tasladı, kibirlendi.
-
74-Müddessir 27
ve mâ edrâ-ke : ve ne olduğunu sana bildiren
-
74-Müddessir 28
ve lâ tezeru : ve terketmez, bırakmaz
-
74-Müddessir 31
ve mâ cealnâ : ve biz kılmadık
-
74-Müddessir 31
ve mâ cealnâ : ve biz kılmadık
-
74-Müddessir 31
ve yezdâde : ve artırır
-
74-Müddessir 31
ve lâ yertâbe : ve şüphe etmesin
-
74-Müddessir 31
ve el mu'minûne : ve mü'minler
-
74-Müddessir 31
ve li : ve için
-
74-Müddessir 31
ve el kâfirûne : ve kâfirler
-
74-Müddessir 31
ve yehdî : ve hidayete erdirir
-
74-Müddessir 31
ve mâ ya'lemu : ve bilmez
-
74-Müddessir 31
huve : o
-
74-Müddessir 31
ve mâ hiye : ve o değildir
-
74-Müddessir 32
ve : andolsun, yemin olsun
-
74-Müddessir 33
ve el leyli : ve geceye andolsun
-
74-Müddessir 34
ve es subhi : ve sabaha andolsun
-
74-Müddessir 44
ve lem neku : ve biz olmadık
-
74-Müddessir 45
ve kunnâ : ve biz olduk
-
74-Müddessir 46
ve kunnâ : ve biz olduk
-
74-Müddessir 51
min kasveretin : arslandan
-
74-Müddessir 56
ve mâ yezkurûne : ve zikredemez
-
74-Müddessir 56
huve : o
-
74-Müddessir 56
ve ehlu : ve ehil, sahip
-
75-Kıyamet 2
ve lâ : ve hayır
-
75-Kıyamet 8
ve hasefe : ve karardı
-
75-Kıyamet 9
ve cumia : ve birleştirildi
-
75-Kıyamet 9
ve el kameru : ve ay
-
75-Kıyamet 11
vezere : sığınacak bir yer, sığınak
-
75-Kıyamet 13
ve ahhara : ve tehir etti, yapması gerekirken erteleyip yapmadı
-
75-Kıyamet 15
ve lev : ve olsa bile
-
75-Kıyamet 17
ve kur'âne-hu : ve onun okunması
-
75-Kıyamet 21
ve tezerûne : ve terkediyorsunuz
-
75-Kıyamet 24
ve vucûhun : ve yüzler vardır
-
75-Kıyamet 27
ve kîle : ve denir
-
75-Kıyamet 28
ve zanne : ve anladı
-
75-Kıyamet 29
ve ilteffeti : ve birbirine dolaştı
-
75-Kıyamet 31
ve lâ sallâ : ve namaz kılmadı
-
75-Kıyamet 32
ve lâkin : ve lâkin
-
75-Kıyamet 32
ve tevellâ : ve yüz çevirdi
-
75-Kıyamet 39
ve el unsâ : ve dişi
-
76-İnsan 3
ve immâ : ve ama, fakat, ya - ya da, veya
-
76-İnsan 4
ve aglâlen : ve demir halkalar
-
76-İnsan 4
ve saîran : ve çılgınca yanan ateş, alevli ateş
-
76-İnsan 7
ve yehâfûne : ve korkarlar
-
76-İnsan 8
ve yut'ımûne : ve yedirirler
-
76-İnsan 8
ve yetîmen : ve yetimler
-
76-İnsan 8
ve esîran : ve esir olanlar
-
76-İnsan 9
vechi allâhi : Allah'ın Yüzü, Allah'ın Rızası
-
76-İnsan 9
ve : ve
-
76-İnsan 11
ve lakkâ-hum : ve onları kavuşturdu
-
76-İnsan 11
ve surûran : ve sürur, sevinç
-
76-İnsan 12
ve cezâ-hum : ve onlara karşılığını verdi, onları mükâfatlandırdı
-
76-İnsan 12
ve harîran : ve ipek (elbise)
-
76-İnsan 13
ve lâ : ve değil, yoktur, olmaz
-
76-İnsan 14
ve dâniyeten : ve yakın
-
76-İnsan 14
ve zullilet : ve zelil yapıldı, (kolay koparılması için) yaklaştırıldı
-
76-İnsan 15
ve yutâfu : ve tavaf edilir, etrafında dolaşılır
-
76-İnsan 15
ve ekvâbin : ve kadehler
-
76-İnsan 17
ve yuskavne : ve içirilir, sulanır, içecek sunulur
-
76-İnsan 19
ve yetûfu : ve tavaf eder, etrafında dolaşır
-
76-İnsan 20
ve izâ raeyte : ve gördüğün zaman, baktığın zaman
-
76-İnsan 20
ve mulken : mülk ve saltanat
-
76-İnsan 21
ve istebrakun : ve kalın ipek, atlas
-
76-İnsan 21
ve hullû : ve bezendiler, süslendiler
-
76-İnsan 21
ve sekâ-hum : ve onlara içecek sundu
-
76-İnsan 22
ve kâne : ve oldu
-
76-İnsan 24
ve lâ tutı' : ve itaat etme
-
76-İnsan 25
ve uzkur : ve zikret
-
76-İnsan 25
ve asîlen : ve akşam
-
76-İnsan 26
ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında
-
76-İnsan 26
ve sebbih-hu : ve onu tespih et
-
76-İnsan 27
ve yezerûne : ve bırakıyorlar, terkediyorlar (atıyorlar)
-
76-İnsan 27
verâe-hum : arkalarına
-
76-İnsan 28
ve şedednâ : ve kuvvetlendirdik
-
76-İnsan 28
ve izâ : ve olduğu zaman
-
76-İnsan 30
ve mâ teşâûne : ve siz dileyemezsiniz
-
76-İnsan 31
ve ez zâlimîne : ve zalimler
-
77-Mürselât 1
ve : andolsun, yemin olsun
-
77-Mürselât 3
ve : andolsun, yemin olsun
-
77-Mürselât 9
ve izâ : ve o zaman ..... olmuştu
-
77-Mürselât 10
ve izâ : ve o zaman ..... olmuştur
-
77-Mürselât 11
ve izâ : ve o zaman ..... olmuştur
-
77-Mürselât 14
ve mâ edrâ-ke : ve sana bildiren nedir
-
77-Mürselât 15
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 16
el evvelîne : evvelkiler, öncekiler
-
77-Mürselât 19
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 24
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 26
ve emvâten : ve ölülere
-
77-Mürselât 27
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık
-
77-Mürselât 27
ve eskaynâ-kum : ve sizi biz suladık (içecek su verdik)
-
77-Mürselât 28
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 31
ve lâ yugnî : ve fayda vermez, faydası olmaz
-
77-Mürselât 34
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 36
ve lâ yu'zenu : ve izin verilmez
-
77-Mürselât 37
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 38
ve el evvelîne : ve evvelkileri, öncekileri
-
77-Mürselât 40
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 41
ve uyûnin : ve pınarlar, pınarbaşları
-
77-Mürselât 42
ve fevâkihe : ve meyveler
-
77-Mürselât 43
ve işrebû : ve için
-
77-Mürselât 45
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 46
ve temetteû : ve metalanın, faydalanın, yararlanmak
-
77-Mürselât 47
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
77-Mürselât 48
ve izâ kîle : ve ..... denildiği zaman
-
77-Mürselât 49
veylun : vay haline (veyl olsun)
-
78-Nebe 7
ve el cibâle : ve dağlar
-
78-Nebe 8
ve halaknâ-kum : ve sizi biz yarattık
-
78-Nebe 9
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık
-
78-Nebe 10
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık
-
78-Nebe 11
ve cealnâ : ve kıldık, yaptık
-
78-Nebe 12
ve beneynâ : ve bina ettik, inşa ettik, yaptık, kurduk
-
78-Nebe 13
ve cealnâ : ve biz kıldık, yaptık
-
78-Nebe 13
vehhâcen : kıvılcım ve alev saçan, çok parlayan, pırıl pırıl ışık saçan
-
78-Nebe 14
ve enzelnâ : ve indirdik
-
78-Nebe 15
ve nebâten : ve bitkiler
-
78-Nebe 16
ve cennâtin : ve ağaçlı bahçeler
-
78-Nebe 19
ve futihati : ve açıldı
-
78-Nebe 20
ve suyyireti : ve yürütüldü
-
78-Nebe 24
ve lâ : ve olmaz
-
78-Nebe 25
ve gassâkan : ve irinli ve cerahatli sıvı
-
78-Nebe 28
ve kezzebû : ve yalanladılar
-
78-Nebe 29
ve kulle : ve her, hepsi
-
78-Nebe 32
ve a'nâben : ve üzüm, bağ
-
78-Nebe 33
ve kevâıbe : ve genç, göz alıcı, şahane endamlı
-
78-Nebe 34
ve ke'sen : ve kadehler
-
78-Nebe 35
lagven : boş söz
-
78-Nebe 35
ve lâ kizzâben : ve yalan olmaz, yoktur
-
78-Nebe 37
ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
-
78-Nebe 37
ve mâ : ve şeyler
-
78-Nebe 38
ve el melâiketu : ve melekler
-
78-Nebe 38
ve kâle : ve söyledi
-
78-Nebe 40
ve yekûlu : ve diyecek
-
79-Nâziât 1
ve : andolsun, yemin olsun
-
79-Nâziât 2
ve : andolsun, yemin olsun
-
79-Nâziât 3
ve : andolsun, yemin olsun
-
79-Nâziât 16
tuven : Tuva
-
79-Nâziât 19
ve ehdiye-ke : ve seni hidayete erdireyim, ulaştırayım
-
79-Nâziât 21
ve asâ : ve isyan etti, asi oldu
-
79-Nâziât 25
ve el ûlâ : ve ilk, önceki (dünya)
-
79-Nâziât 29
ve agtaşe : ve kararttı, karanlıklaştırdı
-
79-Nâziât 29
ve ahrece : ve çıkardı
-
79-Nâziât 30
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
79-Nâziât 31
ve mer'â-hâ : ve onun merasını, yeşilliğini, otlağını
-
79-Nâziât 32
ve el cibâle : ve dağlar
-
79-Nâziât 33
ve : ve
-
79-Nâziât 36
ve burrizeti : ve sergilenmiştir, bariz olmuştur, açıkça gösterilmiştir
-
79-Nâziât 38
ve âsere : ve seçti
-
79-Nâziât 40
ve emmâ : ve fakat, ama, ise
-
79-Nâziât 40
ve nehâ : ve nehyetti, mani oldu, yasakladı
-
8-Enfâl 1
ve er resûli : ve resûl
-
8-Enfâl 1
ve aslihû : ve düzeltin, ıslâh edin
-
8-Enfâl 1
ve etîû allâhe : ve Allah'a itaat edin
-
8-Enfâl 1
ve resûle-hû : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 2
vecilet : ürperdi, titredi, cezbelendi
-
8-Enfâl 2
ve izâ tuliyet : ve okunduğu zaman
-
8-Enfâl 2
ve alâ rabbi-him : ve Rab'lerine
-
8-Enfâl 2
yetevekkelûne : tevekkül ederler
-
8-Enfâl 3
ve mimmâ : ve şeyden, şeylerden
-
8-Enfâl 4
ve magfiratun : ve mağfiret (vardır) (günahların sevaba çevrilmesi)
-
8-Enfâl 4
ve rızkun kerîmun : ve kerim bir rızık (vardır)
-
8-Enfâl 5
ve inne : ve muhakkak
-
8-Enfâl 6
ve hum : ve onlar
-
8-Enfâl 7
ve iz yaıdu-kum allâhu : ve Allah size vaadediyordu
-
8-Enfâl 7
ve teveddûne : ve temenni ediyorsunuz, diliyorsunuz
-
8-Enfâl 7
ve yurîdu allâhu : ve Allah istiyor
-
8-Enfâl 7
ve yaktaa (en yaktaa) : ve kesiyor (kesilmesi)
-
8-Enfâl 8
ve yubtıle el bâtıle : ve bâtılın iptal olması, yok olması
-
8-Enfâl 8
ve lev : ve olsa (da)
-
8-Enfâl 10
ve : ve
-
8-Enfâl 10
ve li tatmainne : ve tatmin olması için
-
8-Enfâl 10
ve mâ en nasru : ve yardım, nusret yoktur
-
8-Enfâl 11
ve yunezzilu : ve indiriyor
-
8-Enfâl 11
ve yuzhibe : ve giderir
-
8-Enfâl 11
ve li yarbıta alâ : ve rabt etmek, bağlamak için
-
8-Enfâl 11
ve yusebbite : ve sabit kılar, sağlamlaştırır, sebat ettirir
-
8-Enfâl 12
vadribû (ve idribû) : ve vurun
-
8-Enfâl 13
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 13
ve men : ve kim
-
8-Enfâl 13
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 14
ve enne : ve muhakkak ki
-
8-Enfâl 15
fe lâ tuvellûhum(u) el edbâra : artık onlara arkanızı dönmeyin (kaçmayın)
-
8-Enfâl 16
ve men : ve kim
-
8-Enfâl 16
yuvelli-him : onlara döndürür (döner)
-
8-Enfâl 16
ve me'vâ-hu : ve onun barınma yeri, onun mekânı
-
8-Enfâl 16
ve bi'se el masîru : ve o ne kötü varış (dönüş) yeri
-
8-Enfâl 17
ve lâkinne allâhe : ve lâkin, fakat, ama Allah
-
8-Enfâl 17
ve mâ rameyte : ve sen atmadın
-
8-Enfâl 17
ve lâkinne allâhe : ve fakat, ama Allah
-
8-Enfâl 17
ve li yubliye el mu'minîne : ve mü'minleri imtihan etmek için
-
8-Enfâl 18
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
8-Enfâl 19
ve in tentehû : ve eğer vazgeçerseniz
-
8-Enfâl 19
fe huve : artık o
-
8-Enfâl 19
ve in teûdû : ve eğer dönerseniz
-
8-Enfâl 19
ve len tugniye : ve asla fayda vermez
-
8-Enfâl 19
ve lev : ve olsa bile
-
8-Enfâl 19
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
8-Enfâl 20
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 20
ve lâ tevellev : ve yüz çevirmeyin
-
8-Enfâl 20
ve entum : ve siz
-
8-Enfâl 21
ve lâ tekûnû : ve siz olmayın
-
8-Enfâl 21
ve hum : ve onlar
-
8-Enfâl 23
ve lev : ve eğer, ise
-
8-Enfâl 23
ve lev : ve eğer
-
8-Enfâl 23
le tevellev : elbette, mutlaka yüz çevirirler, dönerler
-
8-Enfâl 23
ve hum : ve onlar
-
8-Enfâl 24
ve li er resûli : ve resûle
-
8-Enfâl 24
ve ı'lemû : ve bilin
-
8-Enfâl 24
ve kalbi-hî : ve onun kalbi
-
8-Enfâl 24
ve enne-hu : ve muhakkak ki o
-
8-Enfâl 25
ve ittekû : ve takva sahibi olun, sakının
-
8-Enfâl 25
ve a'lemû : ve biliniz
-
8-Enfâl 26
ve izkurû : ve hatırlayın
-
8-Enfâl 26
ve eyyede-kum : ve sizi destekledi
-
8-Enfâl 26
ve razaka-kum : ve size rızıklar verdi
-
8-Enfâl 27
ve er resûle : ve resûl
-
8-Enfâl 27
ve tehûnû : ve ihanet ediyorsunuz
-
8-Enfâl 27
ve entum : ve siz
-
8-Enfâl 28
ve ı'lemû : ve biliniz
-
8-Enfâl 28
ve evlâdu-kum : ve evlâtlarınız, çocuklarınız
-
8-Enfâl 28
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
8-Enfâl 29
ve yukeffir : ve örter
-
8-Enfâl 29
ve yagfir-lekum : ve size mağfiret eder
-
8-Enfâl 29
ve allâhu : ve Allah
-
8-Enfâl 30
ve iz yemkuru : ve tuzak (pusu) kuruyorlardı
-
8-Enfâl 30
ve yemkurûne : ve hile, tuzak kuruyorlar
-
8-Enfâl 30
ve yemkuru allâhu : ve Allah tuzak kurar
-
8-Enfâl 30
ve allâhu : ve Allah
-
8-Enfâl 31
ve iza tutlâ : ve tilâvet edildiği, okunduğu zaman
-
8-Enfâl 31
esâtîru el evvelîne : evvelkilerin masalı (yazdıkları, satıra döktükleri asılsız şeyler)
-
8-Enfâl 32
ve iz : ve olmuştu
-
8-Enfâl 32
huve el hakka : o hak, gerçek
-
8-Enfâl 33
ve : ve
-
8-Enfâl 33
ve ente : ve sen
-
8-Enfâl 33
ve : ve
-
8-Enfâl 33
ve hum : ve onlar
-
8-Enfâl 34
ve mâ lehum : ve niçin, neden onlar
-
8-Enfâl 34
ve hum : ve onlar
-
8-Enfâl 34
ve : ve
-
8-Enfâl 34
ve lâkinne : ve fakat, ama, lâkin
-
8-Enfâl 35
ve mâ kâne : ve olmadı
-
8-Enfâl 35
ve tasdiyeten : ve alkışlayarak, el çırparak
-
8-Enfâl 36
ve ellezîne keferû : ve inkâr eden kimseler, kâfirler
-
8-Enfâl 37
ve yec'ale : ve kılar, yapar, koyar
-
8-Enfâl 38
ve in : ve eğer
-
8-Enfâl 38
sunnetu el evvelîne : öncekilerin sünneti, Allah'ın geçmiştekilere uyguladığı İlâhî kanun, sünnet
-
8-Enfâl 39
ve kâtilû-hum : ve onlarla savaşın
-
8-Enfâl 39
ve yekûne ed dînu : ve dîn olur, olsun
-
8-Enfâl 40
ve in : ve eğer, şayet
-
8-Enfâl 40
tevellev : yüz çevirirler, dönerler
-
8-Enfâl 40
ve ni'me en nasîru : ve ne güzel yardımcı
-
8-Enfâl 41
va'lemû (ve ı'lemû) : ve biliniz
-
8-Enfâl 41
ve lir resûli (ve li er resûli) : ve resûlün
-
8-Enfâl 41
ve li zîl kurbâ (ve li zî el kurbâ) : ve yakınlarının, yakınlık sahibi olanların, akrabaların
-
8-Enfâl 41
vel yetâmâ (ve el yetâmâ) : ve yetimler
-
8-Enfâl 41
vel mesâkîni (ve el mesâkîni) : ve yoksullar, miskinler
-
8-Enfâl 41
vebnis sebîli (ve ibne es sebîli) : ve yolculukta olanlar, yolda kalanlar
-
8-Enfâl 41
ve mâ : ve şey
-
8-Enfâl 41
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 42
bil udvetid dunyâ \n(bi el udveti ed dunyâ) \n(udve) \n(dünya) : vadinin yakın kenarında \n\n: (vadinin kenarı, kıyısı) \n: (edna (yakın) kelimesinin muennesidir) \n (muennes = dişi kelime)
-
8-Enfâl 42
ve hum : ve onlar
-
8-Enfâl 42
bil udvetil kusvâ \n(bi el udveti el kusvâ) \n(udve) \n(kusva) : vadinin uzak kenarında \n\n: (vadinin kenarı, kıyısı) \n: (aksa (uzak) kelimesinin muennesidir)
-
8-Enfâl 42
ve er rekbu : ve kervan
-
8-Enfâl 42
ve lev : ve eğer, şayet
-
8-Enfâl 42
ve lâkin : ve fakat, ama
-
8-Enfâl 42
ve yahyâ : ve hayatta kalır, yaşar
-
8-Enfâl 42
ve inne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
8-Enfâl 43
ve lev : ve eğer, şayet
-
8-Enfâl 43
ve le tenâza'tum : ve elbette anlaşmazlığa (nizaya) düşerdiniz
-
8-Enfâl 43
ve lâkinne allâhe : ve fakat Allah
-
8-Enfâl 44
ve iz : ve olduğu zaman
-
8-Enfâl 44
ve yukallilu-kum : ve sizi azaltıyor
-
8-Enfâl 44
ve ilâllâhi (ve ilâ allâhi) : ve Allah'a
-
8-Enfâl 45
vezkurullâhe (ve uzkur allâhe) : ve Allah'ı zikredin
-
8-Enfâl 46
ve etîu allâhe : ve Allah'a itaat edin
-
8-Enfâl 46
ve resûle-hu : ve O'nun resûlüne
-
8-Enfâl 46
ve lâ tenâzeû : ve anlaşmazlığa, nizaya düşmeyin
-
8-Enfâl 46
ve tezhebe : ve gider
-
8-Enfâl 46
vasbirû (ve ısbirû) : ve sabredin
-
8-Enfâl 47
ve lâ tekûnû : ve olmayın
-
8-Enfâl 47
ve riâe : ve gösteriş yaptı, riya yaptı
-
8-Enfâl 47
ve yasuddûne : ve engel olurlar, men ederler, alıkoyarlar
-
8-Enfâl 47
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 48
ve iz : ve olduğu zaman, olmuştu
-
8-Enfâl 48
ve kâle : ve dedi
-
8-Enfâl 48
ve innî : ve muhakkak ki ben
-
8-Enfâl 48
ve kâle : ve dedi
-
8-Enfâl 48
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 49
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
8-Enfâl 49
ve men : ve kim
-
8-Enfâl 49
yetevekkel : tevekkül eder
-
8-Enfâl 50
ve lev terâ : ve görseydin
-
8-Enfâl 50
iz yeteveffâ : vefat ettirirken, öldürürken
-
8-Enfâl 50
ve edbâra-hum : ve onların arkalarına
-
8-Enfâl 50
ve zûkû : ve tadın
-
8-Enfâl 51
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
8-Enfâl 52
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
8-Enfâl 53
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
8-Enfâl 54
ve ellezîne : ve o kimseler
-
8-Enfâl 54
ve agrak-nâ : ve boğduk
-
8-Enfâl 54
ve kullun : ve hepsi
-
8-Enfâl 56
ve hum : ve onlar
-
8-Enfâl 58
ve immâ : amma, fakat ... olduğu zaman
-
8-Enfâl 59
ve lâ yahsebenne : ve sakın sanmasınlar, zannetmesinler
-
8-Enfâl 60
ve eıddû : ve hazırlayın
-
8-Enfâl 60
min kuvvetin : kuvvetten, güçten
-
8-Enfâl 60
ve min rıbâti el hayli : ve bağlanan (savaş için beslenen) atlardan
-
8-Enfâl 60
aduvve allâhi : Allah'ın düşmanları
-
8-Enfâl 60
ve aduvve-kum : ve sizin düşmanlarınız
-
8-Enfâl 60
ve âharîne : ve diğerleri
-
8-Enfâl 60
ve mâ : ve ne
-
8-Enfâl 60
yuveffe : vefa edilir, ödenir
-
8-Enfâl 60
ve entum : ve siz
-
8-Enfâl 61
ve in : ve eğer
-
8-Enfâl 61
ve tevekkel : ve tevekkül et, güven
-
8-Enfâl 61
huve es semîu : O en iyi işiten
-
8-Enfâl 62
ve in : ve eğer
-
8-Enfâl 62
huve ellezî : o ki, o ...dır
-
8-Enfâl 62
ve bi el mu'minîne : ve mü'minleri
-
8-Enfâl 63
ve ellefe : ve birleştirdi
-
8-Enfâl 63
ve lâkinne allâhe : ve lâkin, fakat Allah
-
8-Enfâl 64
ve men ittebea-ke : ve sana tâbî olanlar
-
8-Enfâl 65
ve in yekûn : ve eğer olursa
-
8-Enfâl 66
ve alime : ve bildi
-
8-Enfâl 66
ve in yekun : ve eğer, şayet olursa
-
8-Enfâl 66
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 67
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 69
vettekullâhe (ve ittekullâhe) : ve Allah'a karşı takva sahibi olun
-
8-Enfâl 70
ve yagfir lekum : ve size mağfiret eder
-
8-Enfâl 70
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 71
ve in : ve eğer,şayet
-
8-Enfâl 71
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 72
ve hâcerû : ve hicret ettiler
-
8-Enfâl 72
ve câhedû : ve cihad ettiler
-
8-Enfâl 72
ve enfusi-him : ve nefsleriyle (canlarıyla)
-
8-Enfâl 72
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
8-Enfâl 72
âvev : barındırdılar, himaye ettiler
-
8-Enfâl 72
ve nasarû : ve yardım ettiler
-
8-Enfâl 72
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler
-
8-Enfâl 72
ve lem yuhâcirû : ve hicret etmeyen
-
8-Enfâl 72
min velâyeti-him : onlara velayetiniz, himayeniz
-
8-Enfâl 72
ve in-istensarû-kum : ve eğer sizden yardım isterlerse
-
8-Enfâl 72
ve beyne-hum : ve onların arasında
-
8-Enfâl 72
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
8-Enfâl 73
ve : ve
-
8-Enfâl 73
ve fesâdun : ve bir bozulma, fesat
-
8-Enfâl 74
ve : ve
-
8-Enfâl 74
ve hâcerû : ve hicret ettiler
-
8-Enfâl 74
ve câhedû : ve cihad ettiler
-
8-Enfâl 74
ve : ve
-
8-Enfâl 74
ellezîne âvev : o kimseler ki barındırdılar, himaye ettiler
-
8-Enfâl 74
ve nasarû : ve yardım ettiler
-
8-Enfâl 74
ve rızkun : ve rızık (vardır)
-
8-Enfâl 75
ve : ve
-
8-Enfâl 75
ve hâcerû : ve hicret ettiler
-
8-Enfâl 75
ve câhedû : ve cihad ettiler
-
8-Enfâl 75
ve ulû : ve sahipleri
-
80-Abese 1
ve tevellâ : ve başını çevirdi
-
80-Abese 3
ve : ve
-
80-Abese 7
ve : ve
-
80-Abese 8
ve emmâ : halbuki
-
80-Abese 9
ve huve : ve o
-
80-Abese 28
ve ineben : ve üzümler, bağlar
-
80-Abese 28
ve kadben : ve yoncalar
-
80-Abese 29
ve zeytûnen : ve zeytin ağaçları, zeytinler
-
80-Abese 29
ve nahlen : ve hurma ağaçları, hurmalar
-
80-Abese 30
ve hadâika : ve bahçeler
-
80-Abese 31
ve fâkiheten : ve meyveler
-
80-Abese 31
ve ebben : ve mer'alar (otlaklar), hayvanların yediği otlar
-
80-Abese 32
ve : ve
-
80-Abese 35
ve ummi-hî : ve annesi
-
80-Abese 35
ve ebî-hi : ve babası
-
80-Abese 36
ve sâhıbeti-hî : ve hanımı, eşi
-
80-Abese 36
ve benî- hi : ve oğlu
-
80-Abese 40
ve vucûhun : ve yüzler vardır
-
81-Tekvir 2
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 3
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 4
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 5
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 6
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 7
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 8
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 10
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 11
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 12
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 13
ve izâ : ve olduğu zaman
-
81-Tekvir 17
ve el leyli : ve gece
-
81-Tekvir 18
ve es subhı : ve sabah
-
81-Tekvir 20
kuvvetin : güç, kuvvet
-
81-Tekvir 22
ve : ve
-
81-Tekvir 23
ve lekad : ve andolsun
-
81-Tekvir 24
ve mâ : ve değil
-
81-Tekvir 24
huve : o
-
81-Tekvir 25
ve mâ : ve değildir
-
81-Tekvir 25
huve : o
-
81-Tekvir 27
huve : o
-
81-Tekvir 29
ve mâ teşâûne : ve siz dileyemezsiniz
-
82-İnfitâr 2
ve izâ : ve olduğu zaman
-
82-İnfitâr 3
ve izâ : ve olduğu zaman
-
82-İnfitâr 4
ve izâ : ve olduğu zaman
-
82-İnfitâr 5
ve ahharet : ve tehir etti, erteledi, yapması gerekirken yapmadı
-
82-İnfitâr 10
ve : ve
-
82-İnfitâr 14
ve : ve
-
82-İnfitâr 16
ve : ve
-
82-İnfitâr 17
ve : ve
-
82-İnfitâr 19
ve el emru : ve emir
-
83-Mutaffifin 1
veylun : yazıklar olsun, vay haline
-
83-Mutaffifin 3
ve izâ : ve olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 3
vezenû-hum : onlara tarttılar
-
83-Mutaffifin 8
ve mâ : ve nedir
-
83-Mutaffifin 10
veylun : vay haline
-
83-Mutaffifin 12
ve mâ yukezzibu : ve yalanlamaz
-
83-Mutaffifin 13
el evvelîne : evvelkilerin, öncekilerin
-
83-Mutaffifin 19
ve mâ : ve nedir
-
83-Mutaffifin 26
ve fî zâlike : ve bunda
-
83-Mutaffifin 27
ve : ve
-
83-Mutaffifin 30
ve : ve
-
83-Mutaffifin 31
ve izâ : ve olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 32
ve izâ : ve olduğu zaman
-
83-Mutaffifin 33
ve mâ ursilû : ve gönderilmediler
-
84-İnşikak 2
ve ezinet : ve kulak verip dinledi ve itaat etti
-
84-İnşikak 2
ve hukkat : hak oldu, yarılması hak oldu, hakikat oldu, gerçekleştirdi
-
84-İnşikak 3
ve : ve
-
84-İnşikak 4
ve elkat : ve attı
-
84-İnşikak 4
ve tehallet : ve boşaldı
-
84-İnşikak 5
ve ezinet : ve kulak verip dinledi ve itaat etti
-
84-İnşikak 5
ve hukkat : ve hak oldu, gerçekleşti hakikat oldu, gerçekleştirdi
-
84-İnşikak 9
ve yenkalibu : ve dönecek
-
84-İnşikak 10
ve emmâ : ve ise
-
84-İnşikak 10
verâe : arka
-
84-İnşikak 12
ve yaslâ : ve ateşe yaslanacak (atılacak)
-
84-İnşikak 17
ve el leyli : ve geceye
-
84-İnşikak 17
ve mâ : ve şeylere
-
84-İnşikak 17
vesaka : derleyip topladı, kapladı, örttü, barındırdı
-
84-İnşikak 18
ve el kameri : ve aya
-
84-İnşikak 21
ve izâ : ve olduğu zaman
-
84-İnşikak 23
ve allâhu : ve Allah
-
84-İnşikak 25
ve amilû : ve amel eden, yapan
-
85-Bürûc 1
ve : andolsun
-
85-Bürûc 2
ve el yevmi : ve gün
-
85-Bürûc 3
ve şâhidin : ve şahit olan
-
85-Bürûc 3
ve meşhûdin : ve şahit olunan
-
85-Bürûc 7
ve hum : ve onlar
-
85-Bürûc 8
ve mâ nekamû : ve intikam almadılar
-
85-Bürûc 9
ve el ardı : ve arz, yeyüzü
-
85-Bürûc 9
ve allâhu : ve Allah
-
85-Bürûc 10
ve el mu'minâti : ve mü'min kadınlar
-
85-Bürûc 10
ve lehum : ve onlar için vardır
-
85-Bürûc 11
ve amilû : ve amel işlediler, yaptılar
-
85-Bürûc 13
huve : o
-
85-Bürûc 13
ve yuîdu : ve iade eder, döndürür
-
85-Bürûc 14
ve : ve
-
85-Bürûc 14
huve : o
-
85-Bürûc 14
el vedûdu : çok seven
-
85-Bürûc 18
ve : ve
-
85-Bürûc 20
ve allâhu : ve Allah
-
85-Bürûc 20
verâi-him : onların arkası
-
85-Bürûc 21
huve : o
-
86-Târık 1
ve : andolsun
-
86-Târık 1
ve et târıkı : ve tarık
-
86-Târık 2
ve : ve
-
86-Târık 7
ve et terâibu : ve göğüs kemikleri, göğüs kafesi
-
86-Târık 10
kuvvetin : kudret, güç
-
86-Târık 10
ve : ve
-
86-Târık 11
ve : and olsun
-
86-Târık 12
ve : andolsun
-
86-Târık 14
ve mâ : ve değil
-
86-Târık 14
huve : o
-
86-Târık 16
ve ekîdu : ve tuzak kurarım
-
86-Târık 17
ruveyden : biraz
-
87-A'lâ 3
ve ellezî : ve o ki
-
87-A'lâ 4
ve ellezî : ve o ki
-
87-A'lâ 7
ve mâ : ve şey
-
87-A'lâ 8
ve nuyessiru-ke : ve biz sana kolaylaştıracağız
-
87-A'lâ 11
ve yetecennebu-hâ : ve ondan içtinap eder, kaçınır
-
87-A'lâ 13
ve lâ yahyâ : ve yaşamaz, hayat bulmaz
-
87-A'lâ 15
ve zekere isme : ve ismini zikretti
-
87-A'lâ 17
ve el âhıretu : ve ahiret
-
87-A'lâ 17
ve ebkâ : ve daha bâki, devamlı
-
87-A'lâ 19
ve mûsâ : ve Musa
-
88-Ğâşiye 7
ve lâ yugnî : ve fayda vermez
-
88-Ğâşiye 14
ve : ve
-
88-Ğâşiye 15
ve : ve
-
88-Ğâşiye 16
ve zerâbiyyu : ve süslü, kıymetli yaygılar, halılar
-
88-Ğâşiye 18
ve : ve
-
88-Ğâşiye 19
ve : ve
-
88-Ğâşiye 20
ve ilâ el ardı : ve arza, yeryüzüne
-
88-Ğâşiye 23
tevellâ : döner
-
88-Ğâşiye 23
ve kefere : ve inkâr etti
-
89-Fecr 1
ve : andolsun
-
89-Fecr 2
ve leyâlin : ve geceler
-
89-Fecr 3
ve eş şef'ı : ve çift olan
-
89-Fecr 3
ve el vetri : ve tek olan
-
89-Fecr 4
ve el leyli : ve gece
-
89-Fecr 9
ve : ve
-
89-Fecr 10
ve fir'avne : ve firavun
-
89-Fecr 15
ve ne'ame-hu : ve onu ni'metlendirdi
-
89-Fecr 16
ve emmâ : ve fakat
-
89-Fecr 18
ve lâ tehâddûne : ve birbirinizi teşvik etmiyorsunuz
-
89-Fecr 19
ve te'kulûne : ve siz yiyorsunuz
-
89-Fecr 20
ve tuhıbbûne : ve seviyorsunuz
-
89-Fecr 22
ve câe : ve geldi
-
89-Fecr 22
ve el meleku : ve melekler
-
89-Fecr 23
ve cîe ... (bi) : ve getirildi
-
89-Fecr 23
ve ennâ : ve nasıl olur, ne olur ki
-
89-Fecr 26
ve lâ yûsiku : ve bağlamaz
-
89-Fecr 30
ve udhulî : ve gir
-
9-Tevbe 1
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 2
va'lemû (ve ı'lemu) : ve biliniz
-
9-Tevbe 2
ve enne allâhe : ve Allah'ın ... olduğunu
-
9-Tevbe 3
ve ezanun : ve ilândır, açıkça bildirmektir, bir bildiridir
-
9-Tevbe 3
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 3
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 3
fe huve : o zaman, artık, bundan sonra o
-
9-Tevbe 3
ve in : ve eğer
-
9-Tevbe 3
tevelleytum : yüz çevirirsiniz
-
9-Tevbe 3
ve beşşiri : ve müjdele, uyar, ikaz et, haber ver
-
9-Tevbe 4
ve lem yuzâhirû : ve yardımlaşmazlar, arka çıkmazlar
-
9-Tevbe 5
vecedtumû-hum : onlara rastladınız, buldunuz
-
9-Tevbe 5
ve huzû-hum : ve onları alın, yakalayın
-
9-Tevbe 5
vahsurû-hum (ve uhsurû-hum) : ve onları kuşatın, muhasara edin
-
9-Tevbe 5
vak'udû(ve uk'udû) : ve oturun
-
9-Tevbe 5
ve ekâmû es salâte : ve namazı ikâme ettiler
-
9-Tevbe 5
ve âtû ez zekâte : ve zekâtı verdiler
-
9-Tevbe 6
ve in : ve eğer
-
9-Tevbe 7
ve inde resûli-hi : ve onun resûlünün yanında
-
9-Tevbe 8
ve in : ve eğer
-
9-Tevbe 8
ve lâ : ve yoktur, değildir, olmaz
-
9-Tevbe 8
ve te'bâ : ve direnir
-
9-Tevbe 8
ve ekseru-hum : ve onların çoğu
-
9-Tevbe 10
ve lâ : ve olmaz
-
9-Tevbe 10
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 11
ve ekâmus salâte : ve namazı ikâme ettiler
-
9-Tevbe 11
ve âtuz zekâte : ve zekâtı verdiler
-
9-Tevbe 11
ve nufassılu el âyâti : ve âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz
-
9-Tevbe 12
ve in : ve eğer
-
9-Tevbe 12
ve taanû : ve ayıpladılar, yerdiler, dil uzattılar
-
9-Tevbe 13
ve hemmû : ve hamle ettiler, yeltendiler, kalkıştılar
-
9-Tevbe 13
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 13
evvele merratin : ilk defa
-
9-Tevbe 14
ve yuhzi-him : ve onları alçaltır
-
9-Tevbe 14
ve yansur-kum : ve yardım eder size
-
9-Tevbe 14
ve yeşfi : ve şifa verir, ferahlandırır
-
9-Tevbe 15
ve yuzhib : ve giderir
-
9-Tevbe 15
ve yetûbu allâhu : ve Allah tövbeyi kabul eder
-
9-Tevbe 15
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 16
ve lemmâ : ve başka dışında, buna rağmen
-
9-Tevbe 16
ve lem yettehızû : ve ittihaz etmezler (edinmezler)
-
9-Tevbe 16
ve lâ resûli-hî : ve onun resûlünün dışında, onun resûlünden başka
-
9-Tevbe 16
ve lâ el mu'minîne : ve mü'minlerin dışında, mü'minlerden başka
-
9-Tevbe 16
velîceten : dost, sırdaş
-
9-Tevbe 16
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 17
ve fî en nâri : ve ateşin içinde, ateşte
-
9-Tevbe 18
ve el yevmi el âhiri : ve ahir güne (Allah'a hayatta iken ulaşma gününe)
-
9-Tevbe 18
ve ekâme es salâte : ve namazı ikame etti
-
9-Tevbe 18
ve âte ez zekâte : ve zekât verdi
-
9-Tevbe 18
ve lem yahşe : ve korkmaz
-
9-Tevbe 19
ve el yevmi el âhıri : ve ahir güne
-
9-Tevbe 19
ve câhede : ve cihad eden kimse
-
9-Tevbe 19
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 20
ve hâcerû : ve hicret (göç) eden kimseler
-
9-Tevbe 20
ve câhedû : ve cihad eden kimseler
-
9-Tevbe 20
ve enfusi-him : ve (onların) nefsleri, canları
-
9-Tevbe 20
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 21
ve rıdvân : ve bir rıza
-
9-Tevbe 21
ve cennâtin : ve cennetler
-
9-Tevbe 23
ve ıhvâne-kum : ve sizin kardeşlerinizi
-
9-Tevbe 23
ve men : ve kim
-
9-Tevbe 23
yetevelle-hum : onlara döner
-
9-Tevbe 24
ve ebnâu-kum : ve oğullarınız
-
9-Tevbe 24
ve ıhvânu-kum : ve kardeşleriniz
-
9-Tevbe 24
ve ezvâcu-kum : ve eşleriniz
-
9-Tevbe 24
ve aşîretu-kum : ve aşiretiniz
-
9-Tevbe 24
ve emvâlun ıktereftumû-hâ : ve kazandığınız, biriktirdiğiniz mallar
-
9-Tevbe 24
ve ticâratun : ve ticaret
-
9-Tevbe 24
ve mesâkinu : ve meskenler, evler
-
9-Tevbe 24
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 24
ve cihâdin : ve cihad
-
9-Tevbe 24
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 25
ve yevme huneynin : ve Huneyn günü
-
9-Tevbe 25
ve dâkat aleykum : ve size dar geldi, aciz kaldınız
-
9-Tevbe 25
velleytum : siz dönüp gittiniz, kaçtınız
-
9-Tevbe 26
ve alâ el mu'minîne : ve mü'minlerin üzerine
-
9-Tevbe 26
ve enzele : ve indirdi
-
9-Tevbe 26
ve azzebe : ve azaplandırdı
-
9-Tevbe 26
ve zâlike : ve işte bu
-
9-Tevbe 28
ve in : ve eğer
-
9-Tevbe 29
ve lâ bi el yevmi el âhiri : ve ahir gününe (inanmayan)
-
9-Tevbe 29
ve lâ yuharrimûne : ve haram etmezler
-
9-Tevbe 29
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 29
ve lâ yedînûne : ve dîn edinmezler
-
9-Tevbe 29
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 30
ve kâlet el yahûdu : ve yahudiler dediler
-
9-Tevbe 30
ve kâlet en nasârâ : ve nasraniler dediler
-
9-Tevbe 31
ve ruhbâne-hum : ve onların rahipleri
-
9-Tevbe 31
ve el mesîha ibne meryeme : ve Meryem oğlu Mesih'i
-
9-Tevbe 31
ve mâ umirû : ve emrolunmadılar
-
9-Tevbe 31
illâ huve : ondan başka
-
9-Tevbe 32
ve ye'ba allâhu : Allah istemez
-
9-Tevbe 32
ve lev : ve ise de
-
9-Tevbe 33
huve ellezî : ki... O'dur
-
9-Tevbe 33
ve dîni el hakkı : ve hak dîni
-
9-Tevbe 33
ve lev : ve ise de
-
9-Tevbe 34
ve er ruhbâni : ve hrıstiyan rahipler
-
9-Tevbe 34
ve yasuddûne : ve engellerler, alıkoyarlar, mani olurlar
-
9-Tevbe 34
ve ellezîne yeknizûne : ve biriktiren, toplayan kimseler
-
9-Tevbe 34
ve el fıddate : ve gümüş
-
9-Tevbe 34
ve lâ yunfikûne-hâ : ve onu infâk etmezler
-
9-Tevbe 35
ve cunûbu-hum : ve onların yanları, böğürleri
-
9-Tevbe 35
ve zuhûru-hum : ve onların sırtları, arkaları
-
9-Tevbe 36
ve el arda : ve arz, yeryüzü
-
9-Tevbe 36
ve kâtilû el muşrikîne : ve savaşın müşriklerle
-
9-Tevbe 36
va'lemû (ve ı'lemû) : ve bilin ki
-
9-Tevbe 37
ve yuharrimûne-hu : ve onu haram kılıyorlar
-
9-Tevbe 37
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 39
ve yestebdi el kavmen : ve bir kavimle değiştirecek
-
9-Tevbe 39
ve lâ tedurrû-hu : ve ona zarar veremezsiniz
-
9-Tevbe 39
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 40
ve eyyede-hu : ve onu destekledi
-
9-Tevbe 40
ve ceale : ve kıldı
-
9-Tevbe 40
ve kelimetu allâhi : ve Allah'ın kelimesi
-
9-Tevbe 41
ve sikâlen : ve ağır olarak (piyade)
-
9-Tevbe 41
ve câhidû : ve cihad edin
-
9-Tevbe 41
ve enfusi-kum : ve nefsleriniz, canlarınız
-
9-Tevbe 42
ve seferen : ve bir sefer
-
9-Tevbe 42
ve lâkin : lâkin, fakat
-
9-Tevbe 42
ve se-yahlifûne : ve yemin edecekler
-
9-Tevbe 42
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 43
ve ta'leme el kâzibîne : ve yalancıları (bilirsin) öğrenirsin
-
9-Tevbe 44
ve el yevmi el âhiri : ve ahir güne, sonraki güne (ölmeden evvel Allah'a ulaşma gününe)
-
9-Tevbe 44
ve enfusi-him : ve nefsleri, canları
-
9-Tevbe 44
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 45
ve el yevmi el âhiri : ve ahir güne
-
9-Tevbe 45
vertâbet (ve irtâbet) : ve şüpheye düştü
-
9-Tevbe 46
ve lev : ve eğer
-
9-Tevbe 46
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
9-Tevbe 46
ve kîlak'udû (kîle uk'udû) : ve 'oturun, (orada) kalın' denildi
-
9-Tevbe 47
ve le evdaû : ve mutlaka koşarlar, gayret gösterirler
-
9-Tevbe 47
ve fîkum : ve sizin içinizde, aranızda
-
9-Tevbe 48
ve kallebû : ve çevirdiler
-
9-Tevbe 48
ve zahere : ve ortaya çıktı, belli oldu, açığa çıktı
-
9-Tevbe 48
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 49
ve min-hum : ve onlardan
-
9-Tevbe 49
ve lâ teftin-nî : ve beni fitneye düşürme
-
9-Tevbe 49
ve inne : ve muhakkak ki
-
9-Tevbe 50
ve in tusıb-ke : ve eğer sana isabet ederse
-
9-Tevbe 50
ve yetevellev : ve dönüp giderler
-
9-Tevbe 50
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 51
huve : O
-
9-Tevbe 51
ve alâ allâhi : ve Allah'a
-
9-Tevbe 51
fe li yetevekkeli : artık tevekkül etsinler (güvensinler)
-
9-Tevbe 52
ve nahnu : ve biz
-
9-Tevbe 54
ve mâ : ve şey
-
9-Tevbe 54
ve bi resûli-hi : ve onun resûlünü
-
9-Tevbe 54
ve lâ ye'tûne es salâte : ve namaza gelmezler
-
9-Tevbe 54
ve hum : onlar
-
9-Tevbe 54
ve lâ yunfikûne : ve infâk etmezler
-
9-Tevbe 54
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 55
ve lâ evlâdu-hum : ve onların evlâtları ... olmasın
-
9-Tevbe 55
ve tezheka : ve çıkar
-
9-Tevbe 55
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 56
ve yahlifûne : ve yemin ederler
-
9-Tevbe 56
ve mâ : ve değil
-
9-Tevbe 56
ve lâkinne-hum : ve lâkin, fakat onlar
-
9-Tevbe 57
le vellev : mutlaka yönelirler
-
9-Tevbe 57
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 58
ve min-hum : ve onlardan
-
9-Tevbe 58
ve in : ve eğer, ise
-
9-Tevbe 59
ve lev : ve eğer
-
9-Tevbe 59
ve resûlu-hu : ve onun resûlünün
-
9-Tevbe 59
ve kâlû : ve dediler
-
9-Tevbe 59
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 60
ve el mesâkîni : ve miskinler, yoksullar
-
9-Tevbe 60
ve el âmilîne : ve amel edenler, memur olanlar
-
9-Tevbe 60
ve el muellefeti : ve (İslâm'a) ısındırılan, meylettirilen
-
9-Tevbe 60
ve fî er rikâbi : ve köleler konusunda
-
9-Tevbe 60
ve el gârimîne : ve borçlular
-
9-Tevbe 60
ve fî sebîli allâhi : ve Allah'ın yolunda
-
9-Tevbe 60
vebni es sebîli : ve yolcu(lar)
-
9-Tevbe 60
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 61
ve min hum : ve onlardan
-
9-Tevbe 61
ve yekûlûne : ve derler
-
9-Tevbe 61
huve : o
-
9-Tevbe 61
ve yu'minu : ve inanır
-
9-Tevbe 61
ve rahmetun : ve bir rahmettir
-
9-Tevbe 61
ve ellezîne yu'zûne : ve eziyet eden kimseler
-
9-Tevbe 62
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 62
ve resûlu-hû : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 63
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
9-Tevbe 65
ve le in : ve eğer mutlaka
-
9-Tevbe 65
ve nel'abu : ve eğleniyoruz
-
9-Tevbe 65
ve âyâti-hi : ve onun âyetleri
-
9-Tevbe 65
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 67
ve el munâfikâtu : ve münafık kadınlar
-
9-Tevbe 67
ve yenhevne : ve nehyederler, yasaklarlar
-
9-Tevbe 67
ve yakbidûne : ve sıkarlar, sımsıkı tutarlar, cimrilik ederler
-
9-Tevbe 68
ve el munâfikâti : ve münafık kadınlar
-
9-Tevbe 68
ve el kuffâre : ve kâfirler
-
9-Tevbe 68
ve leane-hum allâhu : ve Allah onları lânetledi, onlara lanet etti
-
9-Tevbe 68
ve lehum : ve onlar için (vardır)
-
9-Tevbe 69
kuvveten : kuvvet olarak
-
9-Tevbe 69
ve eksere : ve daha fazla, daha çok
-
9-Tevbe 69
ve evlâden : ve evlât olarak
-
9-Tevbe 69
ve hudtum : ve daldınız (dünya metaına, dünya malına)
-
9-Tevbe 69
ve el âhirati : ve ahiret
-
9-Tevbe 69
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 70
ve âdin : ve Ad (kavmi)
-
9-Tevbe 70
ve semûde : ve Semud (kavmi)
-
9-Tevbe 70
ve kavmi ibrâhîme : ve İbrâhîm kavmi
-
9-Tevbe 70
ve ashâbi medyene : ve Medyen halkı
-
9-Tevbe 70
ve el mu'tefikâti \n(efeke) : ve çevrilmiş olanlar (altı üstüne çevrilen şehirler) \n: (çevirdi)
-
9-Tevbe 70
ve lâkin : ve lâkin, fakat
-
9-Tevbe 71
ve el mu'minûne : ve mü'min erkekler
-
9-Tevbe 71
ve el mu'minâtu : ve mü'min kadınlar
-
9-Tevbe 71
ve yenhevne : ve nehyederler, yasaklarlar
-
9-Tevbe 71
ve yukîmûne es salâte : ve namazı ikâme ederler
-
9-Tevbe 71
ve yu'tûne ez zekâte : ve zekâtı verirler
-
9-Tevbe 71
ve yutîûne allâhe : ve Allah'a itaat ederler
-
9-Tevbe 71
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 72
ve el mu'minâti : ve mü'min kadınlar
-
9-Tevbe 72
ve mesâkine : ve meskenler, evler
-
9-Tevbe 72
ve rıdvânun : ve bir rıza
-
9-Tevbe 72
huve el fevzu el azîmu : o en büyük kurtuluştur
-
9-Tevbe 73
ve el munâfikîne : ve münafıklarla
-
9-Tevbe 73
vagluz (ve iglız) : ve katı, sert davran (galiz ol)
-
9-Tevbe 73
ve me'vâ-hum : ve onların barındıkları yer, sığınacakları yer
-
9-Tevbe 73
ve bi'se : ne kötü
-
9-Tevbe 74
ve lekad : ve andolsun ki
-
9-Tevbe 74
ve keferû : ve inkâr ettiler, kâfir oldular
-
9-Tevbe 74
ve hemmû : ve yapmak istediler, kalkıştılar, hamle yaptılar
-
9-Tevbe 74
ve mâ nekamû : ve çekemedikleri şey, intikam almak istedikleri şey
-
9-Tevbe 74
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 74
ve in : ve eğer
-
9-Tevbe 74
yetevellev : dönerler
-
9-Tevbe 74
ve el âhirati : ve ahiret
-
9-Tevbe 74
ve mâ lehum : onların yoktur
-
9-Tevbe 74
min veliyyin : bir dost (dostlardan bir dost)
-
9-Tevbe 74
ve lâ nasîrin : ve bir yardımcı yoktur
-
9-Tevbe 75
ve min-hum : ve onlardan
-
9-Tevbe 75
ve le nekûne enne : ve elbette mutlaka oluruz
-
9-Tevbe 76
ve tevellev : ve döndüler (ahdlerinden)
-
9-Tevbe 76
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 77
ve bi mâ : ve sebebiyle
-
9-Tevbe 78
ve necvâ-hum : ve onların fısıldaşmalarını
-
9-Tevbe 78
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah
-
9-Tevbe 79
ve ellezîne lâ yecidûne : ve bulamayan kimseler
-
9-Tevbe 79
ve lehum : ve onlar için, onlara vardır
-
9-Tevbe 80
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 80
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 81
ve kerihû : ve kerih gördüler, istemediler
-
9-Tevbe 81
ve enfusi-him : ve nefsleri, canları
-
9-Tevbe 81
ve kâlû : ve dediler
-
9-Tevbe 82
ve li yebkû : ve ağlasınlar
-
9-Tevbe 83
ve len tukâtilû : ve asla savaşamazsınız
-
9-Tevbe 83
aduvven : düşman
-
9-Tevbe 83
evvele : ilk
-
9-Tevbe 84
ve lâ tusalli : ve namaz kılma
-
9-Tevbe 84
ve lâ tekum : ve sen durma
-
9-Tevbe 84
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 84
ve mâtû : ve öldüler
-
9-Tevbe 84
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 85
ve lâ tu'cib-ke : ve senin hoşuna gitmesin, seni imrendirmesin
-
9-Tevbe 85
ve evlâdu-hum : ve onların evlâtları
-
9-Tevbe 85
ve tezheka : ve (canlarının) çıkması
-
9-Tevbe 85
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 86
ve izâ unzilet : ve indirildiği zaman
-
9-Tevbe 86
ve câhidû : ve cihad edin
-
9-Tevbe 86
ve kâlû : ve dediler
-
9-Tevbe 87
ve tubia : ve tabedildi, mühürlendi
-
9-Tevbe 88
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar (Allah'a ölmeden önce ulaşacağına) inanan kimseler
-
9-Tevbe 88
ve enfusi-him : ve nefsleri, canları
-
9-Tevbe 88
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 88
ve ulâike : ve işte onlar
-
9-Tevbe 90
ve câe : ve geldi
-
9-Tevbe 90
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 91
ve lâ : ve yoktur
-
9-Tevbe 91
ve lâ alâ : ve yoktur üzerine
-
9-Tevbe 91
ve resûli-hi : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 92
ve lâ alâ ellezîne : ve o kimselerin üzerine yoktur
-
9-Tevbe 92
tevellev : döndüler
-
9-Tevbe 92
ve a'yunu-hum : ve onların gözleri
-
9-Tevbe 93
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 93
ve tabea allâhu : ve Allah tabetti, mühürledi
-
9-Tevbe 94
ve se yerâ allâhu : ve Allah görecek
-
9-Tevbe 94
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 94
ve eş şehâdetî : ve görünen
-
9-Tevbe 95
ve mevâ-hum : ve onların barınacağı yer
-
9-Tevbe 97
ve nifâkan : ve nifak bakımından
-
9-Tevbe 97
ve ecderu : ve daha yatkın
-
9-Tevbe 97
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 98
ve min el a'râbi : ve bedevî (göçebe) Araplar'dan
-
9-Tevbe 98
ve yeterabbesu : ve bekler
-
9-Tevbe 98
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 99
ve min el a'râbî : ve bedevî (göçebe) Araplar'dan
-
9-Tevbe 99
ve el yevmi el âhıri : ve ahir gün (ahiret günü, Allah'a ulaşma günü)
-
9-Tevbe 99
ve yettehızu : ve edinir, kabul eder
-
9-Tevbe 99
ve salavâti er resûli : ve resûlün duaları
-
9-Tevbe 100
ve es sâbikûne el evvelûne : hayırlarda yarışanların evvelkileri
-
9-Tevbe 100
ve el ensâri : ve ensar, yardım edenler
-
9-Tevbe 100
ve ellezîne ettebeû-hum : ve onlara tâbî kimseler
-
9-Tevbe 100
ve radû an-hu : ve ondan razı oldular
-
9-Tevbe 100
ve eadde : ve hazırladı
-
9-Tevbe 101
ve mimmen (min men) : ve o kimselerden
-
9-Tevbe 101
ve min ehle el medîneti : ve şehir (Medine) halkından
-
9-Tevbe 102
ve âharûne i'terefû : ve diğerleri itiraf ettiler (savaştan geri kalanlar)
-
9-Tevbe 102
ve âhara : ve diğer
-
9-Tevbe 103
ve tuzekkî-him : ve onları tezkiye et
-
9-Tevbe 103
ve salli : ve dua et
-
9-Tevbe 103
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 104
huve : O'dur
-
9-Tevbe 104
ve ye'huzu : ve alır
-
9-Tevbe 104
ve enne allâhe : ve muhakkak ki Allah, (Allahın ... olduğunu)
-
9-Tevbe 104
huve : o
-
9-Tevbe 105
ve kuli'melû (kul i'melû) : ve de ki amel edin, yapın
-
9-Tevbe 105
ve resûlu-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 105
ve el mu'minûne : ve mü'minler
-
9-Tevbe 105
ve se tureddûne : ve siz döndürüleceksiniz
-
9-Tevbe 105
ve eş şehâdeti : ve müşahade edileni, görüneni
-
9-Tevbe 106
ve âharûne : ve diğerleri
-
9-Tevbe 106
ve immâ : ve yahut, veya, ya, ya da
-
9-Tevbe 106
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 107
ve ellezîne ettehazû : ve onlar ... edindiler
-
9-Tevbe 107
ve kufran : ve küfür için, küfrü kuvvetlendirmek için
-
9-Tevbe 107
ve tefrîkan : ve tefrika yapmak, ayırmak, insanları gruplara bölmek için
-
9-Tevbe 107
ve irsâden : ve gözlemek, beklemek
-
9-Tevbe 107
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 107
ve le yahlifunne : ve mutlaka yemin ederler
-
9-Tevbe 108
min evveli yevmin : ilk günden
-
9-Tevbe 108
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 109
ve rıdvânin : ve rıza
-
9-Tevbe 109
ve allâhu : ve Allah
-
9-Tevbe 110
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
-
9-Tevbe 111
ve emvâle-hum : ve onların mallarını
-
9-Tevbe 111
ve yuktelûne : ve öldürülürler
-
9-Tevbe 111
ve el incîli : ve İncil
-
9-Tevbe 111
ve el kur'âni : ve Kur'ân
-
9-Tevbe 111
ve men : ve kimdir, kim vardır
-
9-Tevbe 111
ve zâlike : ve işte
-
9-Tevbe 111
huve el fevzu el azîmu : bu büyük mükâfattır
-
9-Tevbe 112
ve en nâhûne : ve nehyedenler, yasaklayanlar
-
9-Tevbe 112
ve el hâfizûne : ve muhafaza edenler, koruyanlar
-
9-Tevbe 112
ve beşşiri el mu'minîne : ve mü'minleri müjdele
-
9-Tevbe 113
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler)
-
9-Tevbe 113
ve lev kânû : olsalar bile
-
9-Tevbe 114
ve mâ kâne istigfâru : ve bağışlanma, mağfiret dilemesi olmaz, olamaz
-
9-Tevbe 115
ve mâ kâne allâhu : ve Allah olmadı, değildir
-
9-Tevbe 116
ve el ardı : ve yerin, yeryüzü
-
9-Tevbe 116
ve yumîtu : ve öldürür
-
9-Tevbe 116
ve mâ : ve yoktur
-
9-Tevbe 116
min veliyyin : bir velî, bir dost
-
9-Tevbe 116
ve lâ : ve yoktur
-
9-Tevbe 117
ve el muhâcirîne : ve muhacirler
-
9-Tevbe 117
ve el ensâri ellezîne ettebeû-hu : ve ona tâbî olan ensar
-
9-Tevbe 118
ve alâ es selâseti : ve üç (kişi) de
-
9-Tevbe 118
ve dâkat : ve dar geldi
-
9-Tevbe 118
ve zannû : ve anladılar
-
9-Tevbe 118
huve et tevvâbur rahîmu : O tövbeleri kabul edendir, rahmet nuru gönderendir
-
9-Tevbe 119
ve kûnû : ve olun
-
9-Tevbe 120
ve men : ve kimse (ler)
-
9-Tevbe 120
ve lâ : olmaz
-
9-Tevbe 120
ve lâ nasabun : ve bir yorgunluk, bitkinlik olması yoktur (ki)
-
9-Tevbe 120
ve lâ mahmesatun : ve şiddetli açlık isabet etmesi yoktur (ki)
-
9-Tevbe 120
ve lâ yetaûne : ve ayak basmaları, işgal etmeleri yoktur (ki)
-
9-Tevbe 120
ve lâ yenâlûne : ve zafere nail olmaları, zafer kazanmaları, yoktur (ki)
-
9-Tevbe 121
ve lâ yunfikûne : ve infâk etmezler, vermezler (ki)
-
9-Tevbe 121
ve lâ : ve olmaz
-
9-Tevbe 121
ve : ve
-
9-Tevbe 122
ve mâ kâne : ve olmaz (uygun olmaz), gerekmez
-
9-Tevbe 122
ve li yunzirû : ve uyarmaları, inzar etmeleri için
-
9-Tevbe 123
ve li yecidû : ve bulsunlar
-
9-Tevbe 123
va'lemû (ve ı'lemu) : biliniz, bilin
-
9-Tevbe 124
ve îzâ mâ unzilet : ve bir şey indirildiği zaman
-
9-Tevbe 124
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 125
ve emmâ : ve fakat, ama
-
9-Tevbe 125
ve mâtû : ve öldüler
-
9-Tevbe 125
ve hum : ve onlar
-
9-Tevbe 126
e ve lâ yerevne : ve onlar görmüyorlar mı?
-
9-Tevbe 126
ve lâ hum : ve onlar yapmıyorlar
-
9-Tevbe 127
ve îzâ mâ unzilet : ve bir şey indirildiği zaman
-
9-Tevbe 129
tevellev : yüz çevirirler, dönerler
-
9-Tevbe 129
illâ huve : ondan başka
-
9-Tevbe 129
tevekkeltu : ben tevekkül ettim (güvendim)
-
9-Tevbe 129
ve huve : ve O
-
90-Beled 2
ve ente : ve sen
-
90-Beled 3
ve : andolsun, yemin olsun
-
90-Beled 3
ve mâ velede : ve doğan şey, veled, çocuk
-
90-Beled 9
ve : ve
-
90-Beled 9
ve : ve
-
90-Beled 10
ve : ve
-
90-Beled 12
ve mâ edrâ-ke : ve sana bildiren nedir
-
90-Beled 17
ve : ve
-
90-Beled 17
ve : ve
-
90-Beled 19
ve ellezîne : ve onlar, ..... olanlar
-
91-Şems 1
ve : andolsun
-
91-Şems 1
ve : ve
-
91-Şems 2
ve : ve
-
91-Şems 3
ve : ve
-
91-Şems 4
ve : ve
-
91-Şems 5
ve es semâi : ve sema, gökyüzü
-
91-Şems 5
ve mâ : ve şey
-
91-Şems 6
ve : ve
-
91-Şems 6
ve : ve
-
91-Şems 7
ve nefsin : ve nefs
-
91-Şems 7
ve : ve
-
91-Şems 8
ve : ve
-
91-Şems 10
ve kad : ve olmuştur
-
91-Şems 13
ve : ve
-
91-Şems 15
ve : ve
-
92-Leyl 1
ve : andolsun
-
92-Leyl 2
ve en nehâri : ve gündüze
-
92-Leyl 3
ve mâ : ve şeye
-
92-Leyl 3
ve el unsâ : ve dişi
-
92-Leyl 5
ve ittekâ : ve takva sahibi oldu
-
92-Leyl 6
ve saddeka : ve tasdik etti, doğruladı
-
92-Leyl 8
ve emmâ : ve fakat
-
92-Leyl 8
ve istagnâ : ve kendini müstağni gördü, hiçbir şeye muhtaç olmayan, zengin ve kendi kendine yeterli
-
92-Leyl 9
ve kezzebe : ve yalanladı
-
92-Leyl 11
ve mâ yugnî an-hu : ve ona fayda vermez
-
92-Leyl 13
ve inne : muhakkak ki
-
92-Leyl 13
ve el ûlâ : ve evvel, önce olan, önceki
-
92-Leyl 16
ve tevellâ : ve yüz çevirdi
-
92-Leyl 17
ve se-yucennebu-hâ : ve ondan uzaklaştırılacak
-
92-Leyl 19
ve mâ : ve olmaz, değildir
-
92-Leyl 20
vechi : vech, yüz, zat
-
92-Leyl 21
ve le : ve mutlaka
-
93-Duhâ 1
ve : andolsun
-
93-Duhâ 2
ve el leyli : ve gece
-
93-Duhâ 3
mâ veddea-ke : sana veda etmedi, seni terketmedi
-
93-Duhâ 3
ve mâ kalâ : ve darılmadı
-
93-Duhâ 4
ve : ve
-
93-Duhâ 5
ve : ve
-
93-Duhâ 7
ve vecede-ke : ve seni buldu
-
93-Duhâ 8
ve vecede-ke : ve seni buldu
-
93-Duhâ 10
ve emmâ : ve amma, fakat
-
93-Duhâ 11
ve : ve
-
94-İnşirâh 2
ve : ve
-
94-İnşirâh 4
ve : ve
-
94-İnşirâh 8
ve : ve
-
95-Tin 1
ve : andolsun
-
95-Tin 1
ve : ve
-
95-Tin 2
ve : ve
-
95-Tin 3
ve : ve
-
95-Tin 6
ve amilû : ve amel yaptılar, işlediler
-
96-Alak 3
ve rabbu-ke : ve senin Rabbin
-
96-Alak 13
ve tevellâ : ve yüz çevirdi
-
96-Alak 19
ve uscud : ve secde et
-
96-Alak 19
ve ikterib : ve karib ol, yakın ol
-
97-Kadir 2
ve mâ : ve nedir
-
97-Kadir 4
ve er rûhu : ve ruh
-
98-Beyyine 1
ve el muşrikîne : ve müşrikler
-
98-Beyyine 4
ve mâ teferreka : ve tefrikaya düşmediler fırkalara ayrılmadılar
-
98-Beyyine 5
ve mâ umirû : ve onlar emrolunmadılar
-
98-Beyyine 5
ve yukîmû es salâte : ve namazı ikame etmek
-
98-Beyyine 5
ve yu'tû ez zekâte : ve zekâtı vermek
-
98-Beyyine 5
ve zâlike : işte bu
-
98-Beyyine 6
ve el muşrikîne : ve müşrikler
-
98-Beyyine 7
ve amilû es sâlihâti : ve salih amel yaptılar, nefs tezkiyesi yaptılar
-
98-Beyyine 8
ve radû : ve razı oldu
-
99-Zilzâl 2
ve ahreceti : ve dışarı çıkardı
-
99-Zilzâl 3
ve kâle : ve dedi
-
99-Zilzâl 8
ve men : ve kim